crumble - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
crumble parçalanmak v.
  • The old stone wall was crumbling away at its corners.
  • Eski taş duvar köşelerinden parçalanıyordu.
  • The country started to crumble with WW II.
  • Ülke İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte parçalanmaya başladı.
  • In previous crises, the resolve of some has quickly crumbled.
  • Önceki krizlerde bazılarının kararlılığı hızla parçalanmıştır.
Show More (3)
crumble ufalamak v.
  • Add the crumbled bread into the mixture.
  • Ufalanmış ekmeği karışıma ekleyin.
  • She crumbled a biscuit.
  • Bisküviyi ufaladı.
  • Why are you crumbling this bread?
  • Neden bu ekmeği ufalıyorsun?
Show More (0)
crumble parçalamak v.
  • Where did you crumble them?
  • Onları nerede parçaladın?
  • She crumbled a biscuit.
  • O bir bisküviyi parçaladı.
  • Where did you crumble them?
  • Onları nerede parçaladınız?
Show More (0)
crumble çökmek v.
  • The airline market is an example of how national egoism is crumbling.
  • Havayolu piyasası, ulusal egoizmin nasıl çöktüğünün bir örneğidir.
  • Our infrastructure is crumbling.
  • Altyapımız çöküyor.
Show More (-1)
crumble kırıntı turta n.
  • Her favourite dessert is blackberry crumble.
  • En sevdiği tatlı böğürtlenli kırıntı turta.
Show More (-2)