| 1 |
merchandise |
mal |
n. |
|
- It presents immigration as a simple problem of merchandise linked to the needs of the capitalist system.
- Göçmenliği, kapitalist sistemin ihtiyaçlarıyla bağlantılı basit bir mal sorunu olarak sunmaktadır.
- It is essentially about treating people as if they were nothing more than merchandise.
- Bu, esasen insanlara bir maldan başka bir şey değilmiş gibi davranmakla ilgilidir.
- Each merchant praises their merchandise.
- Her tüccar kendi malını över.
- What do stores do with unsold merchandise?
- Mağazalar satılmayan malları ne yapar?
- Each merchant praises their merchandise.
- Her tüccar malını över.
- No merchandise can be returned.
- Hiçbir mal iade edilemez.
- Please don't touch the merchandise.
- Lütfen mallara dokunmayın.
- We see that the real world is becoming a world of merchandise.
- Gerçek dünyanın bir mal dünyasına dönüştüğünü görüyoruz.
- Please do not touch the merchandise.
- Lütfen mallara dokunmayın.
- Should we send back the wrong merchandise?
- Yanlış malı geri göndermemiz gerekiyor mu?
- You boycotted merchandise from that country.
- O ülkeden gelen malları boykot ettiniz.
- Should we send back the wrong merchandise?
- Yanlış malı geri göndermeli miyiz?
- The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
- Bir mal ne kadar çok kişi tarafından satın alınırsa, fiyatı da o kadar yüksek olur.
- The supermarket has a large stock of merchandise.
- Süpermarketin büyük bir mal stoğu var.
- Don't handle the merchandise.
- Mallara el sürme.
Show More (12)
|
| 2 |
merchandise |
ticari mal |
n. |
|
- Blood is not an item of merchandise like any other.
- Kan, diğerleri gibi bir ticari mal değildir.
- It is essentially about treating people as if they were nothing more than merchandise.
- Esasen bu, insanlara ticari mallardan başka bir şey değilmiş gibi davranmakla ilgilidir.
Show More (-1)
|
| 3 |
merchandise |
ürün |
n. |
|
- You boycotted merchandise from that country.
- Sen o ülkenin ürünlerini boykot ettin.
Show More (-2)
|
