Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | crumble v. | ufalamak | ||
Add the crumbled bread into the mixture. Ufalanmış ekmeği karışıma ekleyin. More Sentences |
||||
General | ||||
General | crumble v. | parçalamak | ||
Where did you crumble them? Onları nerede parçaladınız? More Sentences |
||||
General | crumble v. | çökmek | ||
The airline market is an example of how national egoism is crumbling. Havayolu piyasası, ulusal egoizmin nasıl çöktüğünün bir örneğidir. More Sentences |
||||
General | crumble v. | ufalamak | ||
Why are you crumbling this bread? Neden bu ekmeği ufalıyorsun? More Sentences |
||||
General | crumble v. | parçalanmak | ||
The country started to crumble with WW II. Ülke İkinci Dünya Savaşı'yla birlikte parçalanmaya başladı. More Sentences |
||||
General | crumble v. | parçalanmak | ||
The old stone wall was crumbling away at its corners. Eski taş duvar köşelerinden parçalanıyordu. More Sentences |
||||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | crumble n. | kırıntı turta | ||
Her favourite dessert is blackberry crumble. En sevdiği tatlı böğürtlenli kırıntı turta. More Sentences |
||||
General | ||||
General | crumble v. | düşmek | ||
General | crumble v. | yıkılmak | ||
General | crumble v. | ufalanmak | ||
General | crumble v. | dökülmek | ||
General | crumble v. | harap olmak | ||
General | crumble v. | ovalamak | ||
General | crumble v. | dağılmak | ||
General | crumble v. | unufak olmak | ||
General | crumble v. | (ekmek vb.) ufaltmak | ||
General | crumble v. | kırıntı halini almak | ||
Technical | ||||
Technical | crumble n. | ufalantı | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | crumble n. | üzeri tart hamuru karışımı ile kapatılan bir meyve tatlısı |