Türkisch - Englisch
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Englisch Synonyme
Synonyme
Über uns
Werkzeuge
Quellen
Kontakt
Einloggen / Registrieren
Licht Ausschalten
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyme
Werkzeuge
Über uns
Quellen
Kontakt
Einloggen / Registrieren
EN-TR
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Spanisch - Englisch
Französisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Verlauf
rule
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Bedeutungen von dem Begriff
"rule"
im Türkisch Englisch Wörterbuch : 117 Ergebniss(e)
Kategorie
Englisch
Türkisch
Common Usage
1
Common Usage
rule
n.
kural
2
Common Usage
rule
v.
hüküm sürmek
3
Common Usage
rule
v.
hükmetmek
General
4
General
rule
n.
oranlama
5
General
rule
n.
standart
6
General
rule
n.
düstur
7
General
rule
n.
gönye
8
General
rule
n.
erkan
9
General
rule
n.
norm
10
General
rule
n.
cetvel
11
General
rule
n.
çizgilik
12
General
rule
n.
mahkeme kararı
13
General
rule
n.
hükümet
14
General
rule
n.
yol
15
General
rule
n.
talimat
16
General
rule
n.
prensip
17
General
rule
n.
yönetim
18
General
rule
n.
kanun
19
General
rule
n.
saltanat
20
General
rule
n.
nizam
21
General
rule
n.
kaide
22
General
rule
n.
kural
23
General
rule
n.
yasa
24
General
rule
n.
çizeç
25
General
rule
n.
adet
26
General
rule
n.
düzeç
27
General
rule
n.
ilke
28
General
rule
n.
usul
29
General
rule
n.
tüzük
30
General
rule
n.
yöntem
31
General
rule
n.
geçerli olan bir durum veya ilişkinin ifade edilmesi
32
General
rule
n.
çoğunlukla geçerli olan genelleme
33
General
rule
n.
genel olarak baskın olan durum, özellik, faaliyet biçimi veya davranış tarzı
34
General
rule
n.
bir şeyi değerlendirmek için kullanılan standart
35
General
rule
n.
kriter
36
General
rule
n.
bir sanatın veya bilimin icrasında işleyişe etki eden ilke
37
General
rule
n.
bir sanatın veya bilimin icrasında bağlı kalınan prensip
38
General
rule
n.
yönetilme
39
General
rule
n.
idare edilme
40
General
rule
n.
kontrol
41
General
rule
n.
denetim
42
General
rule
n.
üst kısmı çıkıntılı olan bir çelik cetvel
43
General
rule
n.
birtakım kategorilerdeki mahkumların hapishane çevresinde kurulan sınırlı alanda yaşama özgürlüğü
44
General
rule
v.
saltanat sürmek
45
General
rule
v.
sözü geçmek
46
General
rule
v.
buyurmak
47
General
rule
v.
egemen olmak
48
General
rule
v.
hükümet etmek
49
General
rule
v.
cetvelle çizmek
50
General
rule
v.
hükümdarı olmak
51
General
rule
v.
dizginlemek
52
General
rule
v.
geçerli olmak
53
General
rule
v.
hakim olmak
54
General
rule
v.
karara varmak
55
General
rule
v.
çizgi çekmek
56
General
rule
v.
emretmek
57
General
rule
v.
hükümdarlık etmek
58
General
rule
v.
hüküm vermek
59
General
rule
v.
hükme bağlamak
60
General
rule
v.
-e hükmetmek
61
General
rule
v.
çizmek
62
General
rule
v.
yönetmek
63
General
rule
v.
cetvelin düz kenarıyla çizgi çekmek
64
General
rule
v.
cetvelle kağıdı çizmek
65
General
rule
v.
düz çizgiyle düzenlemek
66
General
rule
v.
cetvelle çizmiş gibi işaretlemek
67
General
rule
v.
kontrol etmek
68
General
rule
v.
ağır basmak
69
General
rule
v.
belirli bir seviyede etkili olmak
70
General
rule
v.
belirli bir durumda var olmak
71
General
rule
v.
sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak
Trade/Economic
72
Trade/Economic
rule
n.
adet
73
Trade/Economic
rule
n.
egemenlik
74
Trade/Economic
rule
n.
hüküm
75
Trade/Economic
rule
n.
idare
76
Trade/Economic
rule
n.
tüzük
77
Trade/Economic
rule
n.
usul
78
Trade/Economic
rule
n.
yönetmelik
79
Trade/Economic
rule
v.
yönetmek
Law
80
Law
rule
n.
düstur
81
Law
rule
n.
hüküm
82
Law
rule
n.
kanun
83
Law
rule
n.
kaide
84
Law
rule
n.
karar
85
Law
rule
n.
mahkeme emri
86
Law
rule
n.
nizam
87
Law
rule
v.
hükmetmek
88
Law
rule
v.
karar vermek
89
Law
rule
v.
yönetmek
90
Law
rule
v.
hukuk kuralı koymak
91
Law
rule
v.
mahkeme emri çıkarmak
92
Law
rule
v.
hukuki meselede karar vermek
93
Law
rule
v.
kural koymak
Politics
94
Politics
rule
n.
hükümranlık
95
Politics
rule
n.
mahkeme emri
96
Politics
rule
n.
yönetici veya hükümetin egemenlik süresi
Technical
97
Technical
rule
n.
kaide
98
Technical
rule
n.
kural
99
Technical
rule
n.
üzerinde uzunluk birimlerinin işaretli olduğu, şerit biçimindeki uzunluk ölçmeye yarayan alet
100
Technical
rule
n.
punta ölçeği
101
Technical
rule
n.
matbaacı cetveli
102
Technical
rule
v.
cetvel ile çizgi çizmek
103
Technical
rule
v.
idare etmek
104
Technical
rule
v.
yönetmek
Medical
105
Medical
rule
n.
regl
Math
106
Math
rule
n.
matematiksel işlemde kesin sonuç elde etmek için gerekli olan yöntem
Logic
107
Logic
rule
n.
normatif örnek olarak görülen şey
Astronomy
108
Astronomy
rule
n.
cetvel (takımyıldızı)
Linguistics
109
Linguistics
rule
n.
sözcüklerin biçim ve kullanımlarını düzenleyen ilke
110
Linguistics
rule
n.
sözcüklerin biçim ve kullanımlarında bağlı kalınan prensip
Religious
111
Religious
rule
n.
tarikat kurucusunun üyelerin riayet etmesi için belirlediği kural veya düzenlemeler
Sport
112
Sport
rule
n.
kural
Printery
113
Printery
rule
n.
uzun ince bir çizgi şeklindeki basılı veya çizili karakter
Slang
114
Slang
rule
v.
aşırı havalı olmak
115
Slang
rule
v.
popüler olmak
116
Slang
rule
v.
mükemmel olmak
117
Slang
rule
v.
üstün olmak
Bedeutungen von dem Begriff
"rule"
im Englisch Türkisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)
Kategorie
Türkisch
Englisch
Aeronautic
1
Aeronautic
rule
run
n.
2
Aeronautic
rule
taxiing
n.
Bedeutungen, die der Begriff
"rule"
mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)
Kategorie
Englisch
Türkisch
General
1
General
competition rule
n.
yarışma kuralı
2
General
rule of the phallus
n.
fallusun hükümranlığı
3
General
working rule
n.
çalışma kuralı
4
General
slide rule
n.
sürgülü cetvel
5
General
ground rule
n.
temel kural
6
General
standing rule
n.
tüzük
7
General
left hand rule
n.
sol el kuralı
8
General
rule of the road
n.
yol kuralı
9
General
foot rule
n.
ölçü
10
General
jointing rule
n.
derz mastarı
11
General
carpenter's rule
n.
marangoz cetveli
12
General
rule of thumb
n.
yaklaşık hesap
13
General
turkish rule
n.
türk yönetimi
14
General
foot rule
n.
ayar
15
General
l'hospital's rule
n.
l'hospital kuralı
16
General
rule of a thumb
n.
genel kabul görmüş kural
17
General
british rule
n.
ingiliz yönetimi
18
General
rule of thumb
n.
temel kural
19
General
rule of law
n.
hukukun egemenliği
20
General
foot rule
n.
cetvel
21
General
golden rule
n.
herkese iyilik etme kuralı
22
General
phase rule
n.
evre kuralı
23
General
rule of thumb
n.
göz kararı
24
General
heuristic rule
n.
sezgisel kural
25
General
rule of thumb
n.
pratik iş görme usulü
26
General
supporter of absolute rule
n.
diktacı
27
General
party rule
n.
parti yönetimi
28
General
rule of the road
n.
sürücülerin yolun sağını mı solunu mu kullanacakları belirten ülkesel kural
29
General
nagele's rule
n.
nagele kuralı
30
General
administrative rule making
n.
idari kanun yapma
31
General
emergency rule governor
n.
olağanüstü hal bölge valisi
32
General
folding rule
n.
katlanır mezura
33
General
laporte selection rule
n.
laporte seçim kuralı
34
General
non crossing rule
n.
çaprazlama kuralı
35
General
slide rule
n.
sürgülü hesap cetveli
36
General
unenforceable rule
n.
uygulanamaz
37
General
stopping rule
n.
durma kuralı
38
General
rule making
n.
kural koyuculuk
39
General
writing rule
n.
yazım kuralı
40
General
mode of rule
n.
yönetim anlayışı
41
General
sense of rule
n.
yönetim anlayışı
42
General
manner of rule
n.
yönetim anlayışı
43
General
traditional rule
n.
geleneksel kural
44
General
decision rule
n.
karar kuralı
45
General
golden rule
n.
altın kural
46
General
minimum standard rule
n.
asgari standart kural
47
General
self-rule
n.
özerklik
48
General
rule-making
n.
kural koyuculuk
49
General
slide-rule
n.
sürgülü hesap cetveli
50
General
self-rule
n.
otonomi
51
General
strict rule
n.
katı kural
52
General
merchant's rule
n.
tüccar kanunu
53
General
rule of law
n.
hukuk kaidesi
54
General
rule of procedure
n.
usul kuralı
55
General
rule of thumb
n.
parmak hesabı
56
General
rule of thumb
n.
ampirik
57
General
rule of morals
n.
ahlak kuralı
58
General
rule book
n.
kural kitabı
59
General
rule maker
n.
kural koyucu
60
General
rule bending
n.
kuralların esnetilmesi
61
General
rule bending
n.
kural esnetme
62
General
the cause and effect rule
n.
sebep sonuç kuralı
63
General
mob rule
n.
(olumsuz anlamda) halk/güruh yönetimi
64
General
mob rule
n.
ayak takımı hakimiyeti/yönetimi
65
General
mob rule
n.
avam idaresi
66
General
rule of three
n.
üç kuralı
67
General
secret rule
n.
gizli kural
68
General
blanket rule
n.
her şeyi veya herkesi kapsayan kural
69
General
safety rule
n.
güvenlik kuralı
70
General
thumb rule
n.
genel olarak kabul görmüş pratik kural
71
General
thumb rule
n.
ampirik kural
72
General
unwritten rule
n.
yazılı olmayan kural
73
General
unwritten rule
n.
resmi olmayan kural
74
General
unwritten rule
n.
herkes tarafından benimsenmiş ama resmi olmayan kural
75
General
board rule
n.
kereste ölçüm aleti
76
General
rule [dialect]
n.
yemek tarifi
77
General
rule [dialect]
n.
formül
78
General
rule [obsolete]
n.
davranış
79
General
rule [obsolete]
n.
hareket
80
General
rule [obsolete]
n.
yürütme
81
General
rule-monger
n.
kurallara aşırı bağlı kimse
82
General
rule-monger
n.
kural bağımlısı kimse
83
General
outlaw rule
n.
saman yığınlarının hacmini kabaca hesaplamada kullanılan bir formül
84
General
unspoken rule
n.
söylenmeyen kural
85
General
unspoken rule
n.
dile getirilmeyen kural
86
General
rule out
v.
kabul etmemek
87
General
stretch a rule
v.
kuralı harfi harfine uygulamamak
88
General
rule out
v.
hazfetmek
89
General
stretch a rule
v.
kuralın bir kısmını görmezlikten gelmek
90
General
rule the roost
v.
sözünü geçirmek
91
General
rule out
v.
silmek
92
General
become a rule
v.
kurallaşmak
93
General
rule out
v.
ortadan kaldırmak
94
General
make into a rule
v.
kurallaştırmak
95
General
rule something out
v.
elemek
96
General
rule a country while lying sick in bed
v.
hasta yatağından ülkeyi yönetmek
97
General
rule the roast
v.
sözü geçmek
98
General
rule out
v.
reddetmek
99
General
rule something out
v.
silmek
100
General
rule out
v.
bertaraf etmek
101
General
rule over
v.
hükmetmek
102
General
rule something out of order
v.
kabul etmemek
103
General
rule out
v.
imkan vermemek
104
General
rule out
v.
hariç bırakmak
105
General
rule out
v.
çıkarmak
106
General
rule over
v.
hakim olmak
107
General
rule out
v.
karalamak
108
General
come under the rule of
v.
yönetimi altına girmek
109
General
fall under someone's rule
v.
hakimiyeti altına girmek
110
General
enter under one's rule
v.
hakimiyeti altına girmek
111
General
enter under one's rule
v.
yönetimi altına girmek
112
General
fall under someone's rule
v.
yönetimi altına girmek
113
General
rule out
v.
elemek
114
General
rule out
v.
seçmek
115
General
obey rule
v.
kurala uymak
116
General
obey the rule
v.
kurala uymak
117
General
abide by the rule
v.
kurala uymak
118
General
flout a rule
v.
kuralı çiğnemek
119
General
fall foul of a rule
v.
kuralı çiğnemek
120
General
violate a rule
v.
kuralı çiğnemek
121
General
break a rule
v.
kuralı çiğnemek
122
General
disregard a rule
v.
kuralı çiğnemek
123
General
be in breach of a rule
v.
kuralı çiğnemek
124
General
fall foul of the rule
v.
kuralı ihlal etmek
125
General
violate the rule
v.
kuralı ihlal etmek
126
General
break the rule
v.
kuralı ihlal etmek
127
General
be in breach of the rule
v.
kuralı ihlal etmek
128
General
flout the rule
v.
kuralı ihlal etmek
129
General
disregard the rule
v.
kuralı ihlal etmek
130
General
violate a rule
v.
kural çiğnemek
131
General
rule with an iron hand
v.
katı bir şekilde yönetmek
132
General
rule with an iron fist
v.
katı bir şekilde yönetmek
133
General
rule with a rod of iron
v.
katı bir şekilde yönetmek
134
General
set up a rule
v.
kural koymak
135
General
apply the rule
v.
kuralı uygulamak
136
General
enforce the rule
v.
kuralı uygulamak
137
General
apply a rule
v.
kuralı uygulamak
138
General
enforce a rule
v.
kuralı uygulamak
139
General
depart from the rule
v.
prensipten şaşmak
140
General
depart from the rule
v.
kuraldan şaşmak
141
General
make it a rule
v.
prensip edinmek
142
General
depart from the rule
v.
kuralı bozmak
143
General
come under the rule of
v.
hakimiyeti altına girmek
144
General
come under the rule of
v.
denetimi altına girmek
145
General
come under the rule of
v.
denetimine girmek
146
General
rule a country
v.
ülke yönetmek
147
General
rule out
v.
çizgi çizerek iptal etmek
148
General
rule out
v.
ekarte etmek
149
General
observe the rule of law
v.
hukuk kuralına uymak
150
General
rule out
v.
göz ardı etmek
151
General
disobey the rule
v.
kurala uymamak
152
General
break the rule
v.
kurala uymamak
153
General
rule the country
v.
ülkeyi idare etmek/yönetmek
154
General
lift a rule
v.
kuralı kaldırmak
155
General
work to rule
v.
kurallara uyarak çalışmak
156
General
rule out
v.
göz ardı etmek
157
General
observe the rule of social distancing
v.
sosyal mesafe kuralına uymak
158
General
rule off
v.
ayırmak için çizgi çekmek
159
General
free from a rule
adj.
kuraldan bağımsız
160
General
rule based
adj.
kuralcı
161
General
rule based
adj.
kurala dayalı
162
General
rule-governed
adj.
kurala dayalı
163
General
rule-governed
adj.
kural ile yönetilen
164
General
rule-governed
adj.
kural yönetimli
165
General
rule-bound
adj.
kurallara bağlı
166
General
by rule
adv.
kurala göre
167
General
as a rule of thumb
adv.
pratik olarak
168
General
as a general rule
adv.
genellikle
169
General
by rule of thumb
adv.
kararlamadan
170
General
by rule
adv.
kanunen
171
General
by rule
adv.
kurala göre kanunen
172
General
as a rule
adv.
genellikle
173
General
by rule of thumb
adv.
göz kararı
174
General
as a general rule
adv.
genel bir kural olarak
175
General
as a rule
adv.
çoğunlukla
176
General
as a rule
adv.
genel olarak
Phrasals
177
Phrasals
rule against someone
v.
birinin aleyhine karar vermek
178
Phrasals
rule over
v.
hüküm sürmek
179
Phrasals
rule over
v.
hükmetmek
180
Phrasals
rule in
v.
karara bağlamak
181
Phrasals
rule in
v.
kararını vermek
182
Phrasals
rule in
v.
kesin karar vermek
183
Phrasals
rule in
v.
kesin karara bağlamak
184
Phrasals
rule in
v.
uğrayıp bir şey bırakmak
185
Phrasals
rule in
v.
araçla bırakmak
186
Phrasals
rule in
v.
karakola getirmek
187
Phrasals
rule in
v.
bıçaklamak
188
Phrasals
rule in
v.
delip geçmek
189
Phrasals
rule in
v.
kesintisiz bir paragraf olarak devam ettirmek
190
Phrasals
rule in
v.
paragrafın devamı olmak
191
Phrasals
rule in
v.
bir paragraf olarak devam etmek
192
Phrasals
rule in
v.
hukuka veya anlaşma kurallarına bakarak dahil etmek
193
Phrasals
rule in
v.
hukuka veya anlaşma kurallarına bakarak hariç tutmak
194
Phrasals
rule in
v.
(bir şeyi) seçenekler arasında düşünmek
195
Phrasals
rule in
v.
(bir şeyi) seçeneklere dahil etmek
196
Phrasals
rule out
v.
üzerini çizerek (maddeyi) listeden silmek
197
Phrasals
rule out
v.
imkansız hale getirmek
198
Phrasals
rule out
v.
imkansız kılmak
199
Phrasals
rule out
v.
(bir şeyin) önceden planlayarak veya hamle yaparak gerçekleşmesini önlemek
200
Phrasals
rule against
v.
aleyhine/aleyhinde karar vermek
201
Phrasals
rule against (someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) aleyhine/aleyhinde karar vermek
202
Phrasals
rule for
v.
lehine/lehinde karar vermek
203
Phrasals
rule for (someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) lehine/lehinde karar vermek
204
Phrasals
rule for (someone or something)
v.
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek
205
Phrasals
rule on (something)
v.
(bir şey) hakkında kararını vermek/bildirmek/açıklamak
206
Phrasals
rule over (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) hakim olmak
207
Phrasals
rule over (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) hükmetmek
Phrases
208
Phrases
divide and rule
expr.
böl ve yönet
209
Phrases
divide and rule
expr.
böl ve hükmet
210
Phrases
the exception proves the rule
expr.
istisna kuralı bozmaz
211
Phrases
the exception proves the rule
expr.
istisnalar kaideyi bozmaz
212
Phrases
exceptions don't break the rule
expr.
istisnalar kaideyi bozmaz
213
Phrases
within the rule
expr.
kural dahilinde
214
Phrases
within the framework of the rule
expr.
kural çerçevesinde
215
Phrases
rule of a thumb
expr.
kabaca/el yordamı ile
216
Phrases
within the rule
expr.
kural çerçevesinde
217
Phrases
divide and rule
expr.
parçala ve hükmet
Colloquial
218
Colloquial
rule number one
n.
birinci kural
219
Colloquial
work to rule
n.
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatma
220
Colloquial
rule ok
v.
en iyisi/iyi olmak
221
Colloquial
rule ok
v.
en baskını/baskın olmak
222
Colloquial
rule ok
v.
her şeyin üstünde olmak
223
Colloquial
rule ok
v.
en üstün olmak
224
Colloquial
work to rule
expr.
kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatma (protesto amaçlı)
225
Colloquial
let your heart rule your head
expr.
kalbinin sesini dinle
226
Colloquial
let your heart rule your head
expr.
yüreğinin sesini dinle
227
Colloquial
first rule of (something)
expr.
(bir şeyin) ilk kuralı: (bir şey) hakkında konuşmamak
228
Colloquial
... rule, ok?
exclam.
… en iyisidir, tamam mı?
229
Colloquial
... rule, ok?
exclam.
… mükemmeldir, anlaşıldı mı?
230
Colloquial
... rule, ok?
exclam.
on numaradır, anladın mı?
Idioms
231
Idioms
the exception rather than the rule
n.
nadir
232
Idioms
the exception rather than the rule
n.
az bulunan
233
Idioms
the exception rather than the rule
n.
çölde bir vaha gibi
234
Idioms
golden rule
n.
altın kural
235
Idioms
rule of thumb
n.
göz kararı
236
Idioms
three-strikes rule
n.
üç hata/yanlış yapma hakkı
237
Idioms
three-strikes rule
n.
aynı suçtan üç kere ceza alan kişiye verilen müebbet hapis cezası
238
Idioms
three-strike rule
n.
üç hata/yanlış yapma hakkı
239
Idioms
three-strike rule
n.
aynı suçtan üç kere ceza alan kişiye verilen müebbet hapis cezası
240
Idioms
rule the roast
v.
işlerin başında olmak
241
Idioms
rule the roost
v.
işlerin başında olmak
242
Idioms
rule the roast
v.
yönetici olmak
243
Idioms
rule the roost
v.
yönetici olmak
244
Idioms
rule the roast
v.
tam yetki sahibi olmak
245
Idioms
rule the roost
v.
tam yetki sahibi olmak
246
Idioms
rule the roost
v.
borusu ötmek
247
Idioms
rule with an iron fist
v.
demir yumrukla yönetmek
248
Idioms
rule the roost
v.
dediği dedik olmak
249
Idioms
rule the roost
v.
evin reisi olmak
250
Idioms
rule for someone
v.
lehine karar vermek
251
Idioms
rule somebody with a rod of iron
v.
katı bir biçimde yönetmek
252
Idioms
rule somebody with an iron fist/hand
v.
katı bir biçimde yönetmek
253
Idioms
rule in favor of someone
v.
lehine karar vermek
254
Idioms
rule with a velvet glove
v.
kadife eldivenle yönetmek
255
Idioms
rule the roost
v.
sözü geçmek
256
Idioms
rule with a velvet glove
v.
yumuşak ve nazik bir şekilde yönetmek
257
Idioms
rule something out of court
v.
bir şeyi göz ardı etmek
258
Idioms
rule something out of court
v.
bir şeyi ciddiye almamak
259
Idioms
rule something out of court
v.
bir şeyi önemsememek
260
Idioms
rule something out of court
v.
bir şeye sırt çevirmek
261
Idioms
rule something out of court
v.
bir şeyi dikkate almamak
262
Idioms
rule something out of court
v.
bir şeyi hesaba katmamak
263
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) incelemek
264
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) tetkik etmek
265
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) bütün boyutlarıyla ele almak
266
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) gözden geçirmek
267
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) mercek altına almak
268
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) detaylı bir biçimde incelemek
269
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) teftiş etmek
270
Idioms
run the rule over (one) [uk]
v.
(birini) denetlemek
271
Idioms
run the rule over [uk]
v.
hızlıca incelemek
272
Idioms
run the rule over [uk]
v.
hızlıca gözden geçirmek
273
Idioms
run the rule over [uk]
v.
hızlıca uygun/doğru olup olmadığını denetlemek
274
Idioms
run the rule over [uk]
v.
hızlı bir denetleme/tetkik yapmak
275
Idioms
run the rule over [uk]
v.
doğruluğunu/uygunluğunu denetlemek
276
Idioms
rule with an iron rod
v.
katı bir şekilde yönetmek
277
Idioms
rule with an iron rod
v.
acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
278
Idioms
rule with an iron rod
v.
zorbalıkla yönetmek
279
Idioms
rule with an iron rod
v.
otoriter bir şekilde yönetmek
280
Idioms
rule with an iron hand
v.
katı bir şekilde yönetmek
281
Idioms
rule with an iron hand
v.
acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
282
Idioms
rule with an iron hand
v.
zorbalıkla yönetmek
283
Idioms
rule with an iron hand
v.
otoriter bir şekilde yönetmek
284
Idioms
work to rule
v.
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmak
285
Idioms
work to rule
v.
(protesto amaçlı) kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatmak
286
Idioms
be the exception that proves the rule
v.
istisna olmak
287
Idioms
be the exception that proves the rule
v.
istisna olup kaideyi/kuralı bozmamak
288
Idioms
rule with an iron hand (in a velvet glove)
v.
katı bir şekilde yönetmek
289
Idioms
rule with an iron hand (in a velvet glove)
v.
katı bir biçimde yönetmek
290
Idioms
rule with an iron hand (in a velvet glove)
v.
acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
291
Idioms
rule with an iron hand (in a velvet glove)
v.
zorbalıkla yönetmek
292
Idioms
rule with an iron hand (in a velvet glove)
v.
otoriter bir şekilde yönetmek
293
Idioms
let (one's) heart rule (one's) head
v.
kalbinin sesini dinlemek
294
Idioms
let (one's) heart rule (one's) head
v.
yüreğinin sesini dinlemek
295
Idioms
let (one's) heart rule (one's) head
v.
aklıyla değil duygularıyla/kalbiyle hareket etmek
296
Idioms
make it a rule to (do something)
v.
(bir şey yapmayı) prensip edinmek
297
Idioms
make it a rule to (do something)
v.
(bir şey yapmayı) kural haline getirmek
298
Idioms
make it a rule to (do something)
v.
(bir şey yapmayı) kural edinmek
299
Idioms
make it a rule to (do something)
v.
(bir şey yapmayı) sürekli hale getirmek
300
Idioms
rule in favor of
v.
-in lehine karar vermek
301
Idioms
rule in favor of
v.
-den yana karar vermek
302
Idioms
rule in favor of (someone or something)
v.
(birinin/bir şeyin) lehine karar vermek
303
Idioms
rule in favor of (someone or something)
v.
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek
304
Idioms
rule someone or something with a rod of iron
v.
birini/bir şeyi katı bir şekilde yönetmek
305
Idioms
rule someone or something with a rod of iron
v.
birini/bir şeyi sert bir şekilde yönetmek
306
Idioms
rule someone or something with a rod of iron
v.
birini/bir şeyi sıkı biçimde yönetmek
307
Idioms
divide and rule
expr.
böl ve yönet
308
Idioms
kiss rule
expr.
kiss kuralı
309
Idioms
kiss rule
expr.
(bir şeyi) basit tut prensibi
310
Idioms
kiss rule
expr.
basit yap prensibi
Speaking
311
Speaking
if there's a rule you can bend it
expr.
bir kural varsa onu esnetebilirsin
312
Speaking
if you break this rule
expr.
bu kuralı çiğnerseniz
313
Speaking
don't let your heart rule your head
expr.
duygularına kapılma aklını kullan
314
Speaking
there is an exception to every rule
expr.
istisnalar kaideyi bozmaz
315
Speaking
don't let your heart rule your head
expr.
kalbinle değil aklınla/mantığınla hareket et
316
Speaking
obey the cardinal rule
expr.
temel kurala itaat et
317
Speaking
I have one rule
expr.
tek bir kuralım var
Trade/Economic
318
Trade/Economic
rule of explicity
n.
açıklık kuralı
319
Trade/Economic
prudent man rule
n.
basiretli davranma kuralı
320
Trade/Economic
golden rule of banking
n.
bankacılığın altın kuralı
321
Trade/Economic
binding rule
n.
bağlayıcı kural
322
Trade/Economic
prudent man rule
n.
basiretlilik kuralı
323
Trade/Economic
full crew rule
n.
çalışacak asgari işçi kuralı
324
Trade/Economic
majority rule
n.
çoğunluk kuralı
325
Trade/Economic
least-cost production rule
n.
en düşük maliyetli üretim kuralı
326
Trade/Economic
least-cost combination rule
n.
en düşük üretim maliyeti kuralı
327
Trade/Economic
utility-maximizing rule
n.
fayda maksimizasyonu kuralı
328
Trade/Economic
prevailing-wage rule
n.
geçerli ücret kuralı
329
Trade/Economic
rule of 70
n.
fiyat düzeyinin iki katına çıkması için gerekli yıl sayısının hesaplanmasında bir yöntem
330
Trade/Economic
customs rule
n.
gümrük mevzuatı
331
Trade/Economic
rule of law
n.
hukuk kuralı
332
Trade/Economic
shut-down rule
n.
işletmenin geçici olarak faaliyetine son verme kuralı
333
Trade/Economic
prudent man rule
n.
ihtiyatlı hareket etme kuralı
334
Trade/Economic
house rule
n.
iç yönetmelik
335
Trade/Economic
rule of exchange
n.
kambiyo kuralı
336
Trade/Economic
rule-of-thumb
n.
karar ve uygulama kıstasları
337
Trade/Economic
profit maximization rule
n.
kan en yüksek düzeye çıkartma ilkesi
338
Trade/Economic
profit maximization rule
n.
kar maksimizasyonu amacı
339
Trade/Economic
rule of reciprocity
n.
karşılıklı olma kuralı
340
Trade/Economic
rule table
n.
kural tablosu
341
Trade/Economic
rule base
n.
kural tabanı
342
Trade/Economic
fiscal rule
n.
mali kural
343
Trade/Economic
lower-of-cost-or-market rule
n.
maliyet veya pazar değerinin en küçüğü kuralı
344
Trade/Economic
fiscal rule
n.
mali kural
345
Trade/Economic
rule of reciprocity
n.
mütekabiliyet esası
346
Trade/Economic
absolute priority rule
n.
mutlak öncelik kuralı
347
Trade/Economic
pro rata rule
n.
orantılı olma kuralı
348
Trade/Economic
optimization rule
n.
optimizasyon kuralı
349
Trade/Economic
self-rule plus shared-rule
n.
özyönetim artı ortaklaşa yönetim prensibi
350
Trade/Economic
monetary rule
n.
parasal kural
351
Trade/Economic
slide rule
n.
sürgülü hesap cetveli
352
Trade/Economic
apportionment rule
n.
taksim kuralı
353
Trade/Economic
rule of apportionment
n.
taksim kuralı
354
Trade/Economic
prudent man rule
n.
tedbirli insan kuralı
355
Trade/Economic
rule of indemnity
n.
tazminat kuralı
356
Trade/Economic
merchant’s rule
n.
tüccar yasası
357
Trade/Economic
tax benefit rule
n.
zararların karlarla mahsubu kuralı
358
Trade/Economic
rule 144a
n.
144a kuralı
359
Trade/Economic
tax benefit rule
n.
zararların karlarla mahsubuna imkan veren kural
360
Trade/Economic
rule off
v.
büyük defter kayıtlarının altına toplam almak
361
Trade/Economic
rule off
v.
hesap kapatmak
362
Trade/Economic
under the rule
adv.
kontratlarının gereğini yerine getiremeyen üyelerin hesabına borsa yetkilisi tarafından alış veya satış yapılabilmesini sağlayan (kural)
Law
363
Law
cab rank rule
n.
bir avukatın kendi alanıyla ilgili başvuran her müvekkili kabul etme zorunluluğu kuralı
364
Law
correlative rights rule
n.
bağlantılı haklar kuralı
365
Law
hearsay rule
n.
duyduğunu aktarma kuralı
366
Law
the day before the birthday rule
n.
doğum gününden önceki gün kuralı
367
Law
disciplinary rule
n.
disiplin kuralı
368
Law
mandatory rule
n.
emredici hüküm
369
Law
undee influence rule
n.
gabin kuralı
370
Law
rule nisi
n.
geçici mahkeme emri
371
Law
bright line rule
n.
hukuk kurallarının yoruma yer bırakmayan açıklığı
372
Law
rule of law
n.
hukuk prensibi
373
Law
rule of law
n.
hukukun üstünlüğü
374
Law
rule of law principle
n.
hukukun üstünlüğü ilkesi
375
Law
rule of reason
n.
haklı sebep kuralı
376
Law
rule of law
n.
hukuk kuralı
377
Law
rule of law
n.
hukuk kaidesi
378
Law
rule of law
n.
hukukun üstünlüğü
379
Law
rule of law principle
n.
hukuk devleti ilkesi
380
Law
cab rank rule
n.
ingiliz hukunda avukatların sıkı bir rotasyonla herhangi bir müvekkilin davasını üstlenme zorunluluğu
381
Law
cab rank rule
n.
ingiltere' de dava vekillerinin zorunlu ve dönüşümlü olarak herhangi bir müvekkile atanması
382
Law
domestic rule of law
n.
iç hukuk düzeni
383
Law
rule book
n.
kanunname
384
Law
rule basis
n.
kanun esası
385
Law
rule of law
n.
kanunun hakimiyeti
386
Law
rule of law
n.
kanuni hüküm
387
Law
departure from the rule
n.
kuraldan mugayir
388
Law
hotchpotch rule
n.
mirası eşit dağıtmak için mülklerin bölünmesi
389
Law
final rule
n.
nihai kaide
390
Law
absolute rule
n.
nihai karar
391
Law
parol evidence rule
n.
sözlü delil kuralı
392
Law
absolute rule
n.
son karar
393
Law
final rule
n.
son kural
394
Law
cab rank rule
n.
taksi sırası kuralı
395
Law
default rule
n.
tamamlayıcı hüküm
396
Law
departure from the rule
n.
usulden aykırı
397
Law
rule of law
n.
yasal hüküm
398
Law
rule of the roads
n.
yol nizamnamesi
399
Law
rule by law
n.
hukukun üstünlüğü
400
Law
best evidence rule
n.
orijinal delil kuralı
401
Law
best evidence rule
n.
en iyi şahadet kuralı
402
Law
exclusionary rule
n.
abd anayasası'nın 4. maddesi uyarınca yasadışı yollarla elde edilen tanıklığın geçersiz sayılması kuralı
403
Law
exclusionary rule
n.
dışlayıcı hüküm
404
Law
miranda rule [us]
n.
kolluk kuvvetlerinin gözaltına alınan kimseyi sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahip olduğu konusunda uyarmasını zorunlu kılan hüküm
405
Law
rule of cy pres
n.
harfi harfine uyulması mümkün olmayan durumlarda bağışçı veya vasiyet sahibinin niyetine en yakın uygulamanın yapılması kuralı
406
Law
rule of evidence
n.
yargıya intikal edecek olan her bir iddianın kanıtlanmasını veya çürütülmesini sağlayan hukuk kaidesi
407
Law
fellow-servant rule
n.
çalışma arkadaşına ihmal sonucu zarar verme vakalarında işverenin mesuliyeti olmadığını belirten yasa
408
Law
day rule
n.
(eskiden) mahkumu belirli koşullar altında bir günlüğüne serbest bırakan mahkeme kararı
409
Law
side-bar rule
n.
mahkemeye resmi başvuru yapılmaksızın icra emri yetkisi veren bir ingiliz kanunu
410
Law
the egg shell skull rule
n.
zarar görenin hassas vücut yapısı olması sebebiyle meydana gelen yüksek zarardan davacının sorumlu tutulması
411
Law
rule a case
v.
davaya bakmak
412
Law
apply a rule
v.
kural uygulamak
413
Law
apply the rule
v.
kuralı uygulamak
414
Law
rule on
v.
karar vermek (hakim)
415
Law
as a rule
expr.
genel kural olarak
416
Law
as a rule
expr.
kaide olarak
417
Law
as a rule
expr.
kural olarak
Politics
418
Politics
rule of non-discrimination
n.
ayrımcılık yapmama ilkesi
419
Politics
the european union rule of law mission in kosovo
n.
ab'nin kosova'daki hukukun üstünlüğü misyonu
420
Politics
home rule
n.
belediye özerkliği
421
Politics
direct rule
n.
bağımsız yönetim
422
Politics
divide and rule policy
n.
böl ve yönet politikası
423
Politics
self-rule
n.
bir milletin kendi kendini yönetmesi
424
Politics
majority rule
n.
çoğunluk kuralı
425
Politics
majority rule
n.
çoğunluk sistemi
426
Politics
majority rule
n.
çoğunluk kararı
427
Politics
majority rule
n.
çoğunluk yönetimi
428
Politics
majority rule
n.
çoğunluk egemenliği
429
Politics
direct rule
n.
doğrudan yönetim
430
Politics
rule book
n.
düzenleme
431
Politics
indirect rule
n.
dolaylı yönetim
432
Politics
general rule
n.
genel kural
433
Politics
unjust rule
n.
haksız yönetim
434
Politics
rule of law
n.
hukuk devleti
435
Politics
rule of law principle
n.
hukukun egemenliği ilkesi
436
Politics
rule by decree
n.
kararname ile yönetme
437
Politics
rule making power
n.
kanun yapma yetkisi
438
Politics
self-rule
n.
kendi kendini idare
439
Politics
rule maker
n.
kural koyucu
440
Politics
rule making power
n.
kural yapma yetkisi
441
Politics
rule-based trade
n.
kurala dayalı ticaret
442
Politics
gag rule
n.
mecliste konuşmayı sınırlandıran kural
443
Politics
rule-based fiscal policy
n.
mali kural
444
Politics
gag rule
n.
mecliste konuşma kuralı
445
Politics
one-man rule
n.
mutlak idare
446
Politics
rule of origin
n.
menşei kuralları
447
Politics
home rule
n.
özerk yönetim
448
Politics
one-man rule
n.
otoriter rejim
449
Politics
home rule charter
n.
özerklik fermanı
450
Politics
colonial rule
n.
sömürgeci yönetim
451
Politics
single-party rule
n.
tek parti yönetimi
452
Politics
one-man rule
n.
tek kişi tarafından yönetim
453
Politics
one-man rule
n.
tek kişinin idaresindeki devlet yöntemi
454
Politics
one-party rule
n.
tek parti yönetimi
455
Politics
general rule
n.
umumi kaide
456
Politics
nationality rule
n.
uyrukluk kuralı
457
Politics
two thirds rule
n.
üçte iki çoğunluk ile karar verilmesi kuralı
458
Politics
nationality rule
n.
uyrukluk ilkesi
459
Politics
rule of law
n.
yasa egemenliği
460
Politics
local self-rule
n.
yerel özerklik
461
Politics
home rule
n.
yerel yönetimlere anayasa tarafından tanınan idari bağımsızlık
462
Politics
unit rule
n.
birim oy sistemi
463
Politics
unit rule
n.
eyalette oy çokluğuyla seçilen adayın eyalet adına oy verme yetkisine sahip olduğu seçim türü
464
Politics
joint rule
n.
müşterek yönetim
465
Politics
home rule [us]
n.
şehir ve eyaletlerde kısmi özerklik
466
Politics
home rule
n.
ulusal bir azınlığa veya koloniye verilen kısmi özerklik
467
Politics
home rule [uk]
n.
dominyon konumu
468
Politics
home rule
n.
siyasi özyönetim ilkesi
469
Politics
home rule
n.
siyasi özerklik kuramı
470
Politics
one-man rule
n.
diktatörlük
471
Politics
golden rule
n.
devletin sadece yatırım amaçlı borçlanması gerektiğini öne süren bir ilke
472
Politics
rule out
v.
hükümsüz kılmak
473
Politics
declare emergency rule
v.
olağanüstü hal ilan etmek
474
Politics
divide and rule
expr.
böl ve yönet
Industry
475
Industry
work-rule
n.
kurallara uyarak çalışma
476
Industry
work-rule
n.
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatma
477
Industry
work-to-rule
adj.
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmaya ait
478
Industry
work-to-rule
adj.
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmayla ilgili
Technical
479
Technical
calliper rule
n.
kumpas
480
Technical
cutoff rule
n.
ayırma cetveli
481
Technical
amperes rule
n.
ampere kuralı
482
Technical
ashby brown rule
n.
ashby brown kuralı
483
Technical
ampere's rule
n.
ampere kuralı
484
Technical
basic rule
n.
ana kural
485
Technical
ground rule
n.
ana kural
486
Technical
barlow’s rule
n.
barlow kuralı
487
Technical
barlow's rule
n.
barlow kuralı
488
Technical
rule of thumb
n.
baş parmak kuralı
489
Technical
foot rule
n.
bir kadem boyunda cetvel
490
Technical
foot rule
n.
bir ayaklık cetvel
491
Technical
bragg rule
n.
bragg kuralı
492
Technical
cramer's rule
n.
cramer kuralı
493
Technical
steel rule
n.
çelik cetvel
494
Technical
chevreul's rule
n.
chevreul kuralı
495
Technical
chvorinov's rule
n.
chvorinov kuralı
496
Technical
else-rule
n.
değilse kuralı
497
Technical
circular slide rule
n.
dairesel sürgülü cetvel
498
Technical
stopping rule
n.
durma kuralı
499
Technical
vertical rule
n.
dikey çizgi
500
Technical
duhring's rule
n.
duhring kuralı
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of rule
×
Term Options
Übersetzung Vorschlagen / Korrigieren
Französisch Englisch Wörterbuch
Spanisch Englisch Wörterbuch
Deutsch Englisch Wörterbuch
Englisch Synonyme Wörterbuch
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy