|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
shell n.
|
kabuk |
|
They turn it into an empty shell.
Onu adeta içi boş bir kabuğa dönüştürüyorlar.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
shell n.
|
kaplumbağa kabuğu |
|
Do turtles change their shells?
Kaplumbağalar kabuklarını değiştirir mi?
More Sentences
|
3 |
General |
shell n.
|
kovan (fişeğe ait) |
|
The shell fell into the ammunition depot, which provoked a series of explosions.
Kovan mühimmat deposuna düştü ve bir dizi patlama yarattı.
More Sentences
|
4 |
General |
shell n.
|
deniz kabuğu |
|
What I'm holding in my hands is a fossilized shell.
Elimde tuttuğum şey fosilleşmiş bir deniz kabuğu.
More Sentences
|
5 |
General |
shell n.
|
yumurta kabuğu |
|
I am shelling eggs.
Yumurtaları kabuklarından ayırıyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
shell v.
|
ayıklamak |
|
My sister shelled the beans.
Kız kardeşim fasulyeleri ayıkladı.
More Sentences
|
7 |
General |
shell v.
|
bombalamak |
|
The Union army shelled the city.
Birlik ordusu şehri bombaladı.
More Sentences
|
8 |
General |
shell v.
|
kabuğunu soymak |
|
I am shelling eggs.
Ben yumurtanın kabuğunu soyuyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
shell v.
|
kabuğunu çıkartmak |
|
Tom tried to get Mary to come out of her shell.
Tom Mary'yi kabuğundan çıkartmaya çalıştı.
More Sentences
|
10 |
General |
shell adj.
|
kabuklu |
|
I'd never wear a shell suit.
Asla kabuklu bir takım giymezdim.
More Sentences
|
Technical |
|
11 |
Technical |
shell
|
kabuk |
|
They turn it into an empty shell.
Onu içi boş bir kabuğa çeviriyorlar.
More Sentences
|
Telecom |
|
12 |
Telecom |
shell
|
kabuk |
|
That would make the directive an empty shell.
Bu, yönergeyi içi boş bir kabuk haline getirecektir.
More Sentences
|
Construction |
|
13 |
Construction |
shell
|
kabuk |
|
Minior has a heavy, hard shell and an internal core.
Minior'un ağır, sert bir kabuğu ve iç çekirdeği vardır.
More Sentences
|
Food Engineering |
|
14 |
Food Engineering |
shell
|
kabuk |
|
Minior has a heavy, hard shell and an internal core.
Minior'un ağır, sert bir kabuğu ve iç çekirdeği bulunur.
More Sentences
|
Hunting |
|
15 |
Hunting |
shell
|
mermi |
|
Last Saturday, Israeli shells once again fell on a Palestinian refugee camp.
Geçtiğimiz Cumartesi günü İsrail top mermileri bir kez daha Filistin mülteci kampına düştü.
More Sentences
|
General |
|
16 |
General |
shell n.
|
kik |
|
17 |
General |
shell n.
|
dış görünüş |
|
18 |
General |
shell n.
|
havai fişek roketi |
|
19 |
General |
shell n.
|
dış kaplama (gemi, uçak) |
|
20 |
General |
shell n.
|
kabuk (sert) |
|
|
21 |
General |
shell n.
|
içi yok olmuş bir şeyin dışı |
|
22 |
General |
shell n.
|
yarış kayığı |
|
23 |
General |
shell n.
|
yapı iskeleti |
|
24 |
General |
shell n.
|
top mermisi |
|
25 |
General |
shell n.
|
kabuk (midye) |
|
26 |
General |
shell n.
|
bomba |
|
27 |
General |
shell n.
|
kavkı |
|
28 |
General |
shell n.
|
kapçık |
|
29 |
General |
shell n.
|
kovan |
|
30 |
General |
shell n.
|
gülle |
|
31 |
General |
shell n.
|
yarış teknesi (kürekli) |
|
32 |
General |
shell n.
|
bina iskeleti |
|
33 |
General |
shell n.
|
kaba ahşap tabut |
|
34 |
General |
shell n.
|
geçici kullanım için olan ahşap tabut |
|
35 |
General |
shell n.
|
esas tabutun içinde yer alan ince malzemeden yapılmış tabut |
|
36 |
General |
shell n.
|
deniz kabuğuna benzer şey |
|
37 |
General |
shell n.
|
deniz kabuğu şeklindeki yemek pişirme veya servis gereci |
|
38 |
General |
shell n.
|
iç malzeme ile doldurulan yiyecek |
|
39 |
General |
shell n.
|
sihirbazlık numaralarında gizlice esas eşyanın yerine konulan, önceden hazırlanmış içi boş nesne |
|
40 |
General |
shell n.
|
astarsız dış giyim eşyası |
|
|
41 |
General |
shell n.
|
astarı takılıp çıkarılabilen palto veya ceket |
|
42 |
General |
shell n.
|
deniz kabuğu şeklindeki kadın şapkası |
|
43 |
General |
shell n.
|
küçük bira bardağı |
|
44 |
General |
shell n.
|
dokuma tarağının oturtulduğu tezgah parçası |
|
45 |
General |
shell n.
|
desenli yapışkan kağıt kaplama ile örtülen desensiz karton |
|
46 |
General |
shell n.
|
içi boş kılıf |
|
47 |
General |
shell n.
|
pantolon veya eteğin içine sokmadan giyilen kolsuz ve desensiz bluz |
|
48 |
General |
shell n.
|
gerçek duyguları gizlemek veya tehlikelerden korunmak için takınılan tutum |
|
49 |
General |
shell v.
|
gülle yağdırmak |
|
50 |
General |
shell v.
|
kabuğunu çıkarmak |
|
51 |
General |
shell v.
|
soymak |
|
52 |
General |
shell v.
|
bombardıman etmek |
|
53 |
General |
shell v.
|
top ateşine tutmak |
|
54 |
General |
shell v.
|
koçanından ayırmak (kurumuş mısır tanelerini) |
|
55 |
General |
shell v.
|
top ateşiyle dövmek |
|
56 |
General |
shell v.
|
(yüzeyi) deniz kabuklarıyla kaplamak |
|
57 |
General |
shell v.
|
kabuk gibi dökülmek |
|
58 |
General |
shell v.
|
pul pul olmak |
|
59 |
General |
shell v.
|
ince parçalar halinde kopmak |
|
60 |
General |
shell v.
|
başçık veya kabuktan ayrılmak |
|
61 |
General |
shell v.
|
deniz kabuğu toplamak |
|
62 |
General |
shell v.
|
mutlak yenilgiye uğratmak |
|
63 |
General |
shell adj.
|
kabuğu olan |
|
64 |
General |
shell adj.
|
kabuklardan oluşan |
|
65 |
General |
shell adj.
|
kabuk içeren |
|
66 |
General |
shell adj.
|
deniz kabuklu |
|
67 |
General |
shell adj.
|
kabuklardan yapılmış |
|
68 |
General |
shell adj.
|
kabuklarla süslenmiş |
|
69 |
General |
shell adj.
|
deniz kabuklarıyla yapılmış |
|
70 |
General |
shell adj.
|
deniz kabuklarıyla süslenmiş |
|
71 |
General |
shell adj.
|
kaplumbağa kabuğundan yapılmış |
|
72 |
General |
shell adj.
|
deniz kabuğuna benzeyen |
|
Trade/Economic |
|
73 |
Trade/Economic |
shell n.
|
paravan şirket |
|
Technical |
|
74 |
Technical |
shell n.
|
dış kapı |
|
75 |
Technical |
shell n.
|
palanganın dış çerçevesi |
|
76 |
Technical |
shell n.
|
palanganın kasası |
|
77 |
Technical |
shell n.
|
içi boş kabaşon |
|
78 |
Technical |
shell n.
|
(metalurjide) kalıbın dış duvarı |
|
79 |
Technical |
shell n.
|
cam zımparalamada kullanılan bir alet |
|
80 |
Technical |
shell n.
|
galvanize klişenin yüzeyini oluşturmada kullanılan kalıpta biriken ince bakır veya nikel tabakası |
|
|
81 |
Technical |
shell n.
|
delikli tuğlanın dış duvarı |
|
82 |
Technical |
shell n.
|
motorlu araç gövdesinin ve radyatörünün çekirdeği ile yakıt depoları etrafında bulunan metal çerçeve |
|
83 |
Technical |
shell n.
|
at postunun uç kısmı |
|
84 |
Technical |
shell n.
|
içi boş ince silindir |
|
85 |
Technical |
shell n.
|
silindirik kazanın tamburu |
|
86 |
Technical |
shell n.
|
matkap kovanının tırtıklı dış parçası |
|
87 |
Technical |
shell n.
|
çukur zımpara taşı |
|
88 |
Technical |
shell n.
|
genellikle yarı bitmiş olan kupa şeklindeki sac levha parçası |
|
89 |
Technical |
shell n.
|
oluklu keskiye benzeyen ve delgi kolu ile kullanılan bir delme aleti |
|
90 |
Technical |
shell n.
|
taş plak üretilebilen metal anayapı |
|
91 |
Technical |
shell v.
|
(dondurarak kurutmada) kabın iç yüzeyinde kabuksu çözelti tabakası oluşturmak |
|
92 |
Technical |
shell adj.
|
çubuk yerleştirecek uzunlamasına bir deliği olan (alet) |
|
93 |
Technical |
shell
|
mermi kovanı |
|
94 |
Technical |
shell
|
üst yüzey pürüzlülüğü |
|
Computer |
|
95 |
Computer |
shell n.
|
işletim sistemi ile çalışan ve komutları girip uygulatmak için kullanılan program |
|
Textile |
|
96 |
Textile |
shell n.
|
patiska üzerine renkli karışık figürler işlemede kullanılan oymalı bakır silindir |
|
97 |
Textile |
shell n.
|
deniz kabuğuna benzer kavisli bir kenar oluşturan ilmik |
|
Architecture |
|
98 |
Architecture |
shell n.
|
genellikle bölmesiz geniş mekanlar için kullanılan ve yalnızca kendi ağırlığını taşıyan betonarme kubbeli veya kemer çatı |
|
99 |
Architecture |
shell n.
|
genellikle döşeme veya dekorasyon içermeyen bölmesiz yapı |
|
100 |
Architecture |
shell n.
|
kubbe çatılı stadyum |
|
101 |
Architecture |
shell n.
|
içe bombeli saha |
|
Dyeing |
|
102 |
Dyeing |
shell n.
|
turuncumsu bir sarı tonu |
|
Automotive |
|
103 |
Automotive |
shell
|
far yuvası |
|
104 |
Automotive |
shell
|
muhafaza |
|
105 |
Automotive |
shell
|
gövde |
|
Traffic |
|
106 |
Traffic |
shell
|
tarak (köprü) |
|
Marine |
|
107 |
Marine |
shell
|
türbin muhafazası |
|
Anatomy |
|
108 |
Anatomy |
shell n.
|
kulak konkası |
|
109 |
Anatomy |
shell n.
|
kulak kepçesi çukuru |
|
Gastronomy |
|
110 |
Gastronomy |
shell n.
|
kısa kontrfilenin fileto içermeyen bölümü |
|
111 |
Gastronomy |
shell n.
|
şerit biftek |
|
112 |
Gastronomy |
shell n.
|
delmonico biftek |
|
113 |
Gastronomy |
shell n.
|
sığır kısa kontrfilesinin önünden kesilen küçük biftek |
|
114 |
Gastronomy |
shell v.
|
ayıklamak (fasulye vb) |
|
Physics |
|
115 |
Physics |
shell n.
|
atom çekirdeği etrafında yer alan ve yaklaşık olarak eşit enerjili elektron grubunun yörüngelerinin kapladığı alan |
|
116 |
Physics |
shell n.
|
benzer tipteki ve yaklaşık olarak eşit enerjideki çekirdek parçacığı grubu |
|
Marine Biology |
|
117 |
Marine Biology |
shell n.
|
kabuklu yumuşakça |
|
118 |
Marine Biology |
shell n.
|
kabuklu deniz canlısı |
|
Botanic |
|
119 |
Botanic |
shell n.
|
kakao çekirdeği kabuğu |
|
Education |
|
120 |
Education |
shell n.
|
ingiltere'de 13-18 yaş grubu için açılan özel okullarda ara sınıf |
|
History |
|
121 |
History |
shell n.
|
15. yüzyıl ve sonrası avrupa kılıçlarında görülen, kabzanın bir tarafına takılan ve bazen kafes işi olabilen yarı dairesel kabza siperi |
|
Geology |
|
122 |
Geology |
shell n.
|
söndürülmemiş kireçtaşı |
|
Military |
|
123 |
Military |
shell
|
mermi belirtmek |
|
Hunting |
|
124 |
Hunting |
shell
|
fişek |
|
125 |
Hunting |
shell
|
yivsiz av tüfeği fişeği |
|
Sport |
|
126 |
Sport |
shell n.
|
dar ve hafif bir yarış teknesi |
|
Baseball |
|
127 |
Baseball |
shell v.
|
(atıcı) çok sayı yapmak |
|
Archaic |
|
128 |
Archaic |
shell n.
|
üzeri yazılı kırık çanak çömlek parçası |
|
129 |
Archaic |
shell n.
|
lir |
|