üzücü - Turkish English Dictionary
History

üzücü



Meanings of "üzücü" in English Turkish Dictionary : 77 result(s)

Turkish English
Common Usage
üzücü sad adj.
General
üzücü dismal adj.
üzücü sorrowful adj.
üzücü sorry adj.
üzücü dolorous adj.
üzücü pathetic adj.
üzücü trying adj.
üzücü upsetting adj.
üzücü tragic adj.
üzücü harrowing adj.
üzücü painful adj.
üzücü worrisome adj.
üzücü cheerless adj.
üzücü heartbreaking adj.
üzücü puzzling adj.
üzücü woeful adj.
üzücü regrettable adj.
üzücü bitter adj.
üzücü vexatious adj.
üzücü depressing adj.
üzücü afflictive adj.
üzücü grievous adj.
üzücü heartrending adj.
üzücü worrying adj.
üzücü vexing adj.
üzücü heavy adj.
üzücü rueful adj.
üzücü heartbreaking adj.
üzücü distressing adj.
üzücü devouring adj.
üzücü poignant adj.
üzücü tristful adj.
üzücü dreary adj.
üzücü deplorable adj.
üzücü disheartening adj.
üzücü dispiriting adj.
üzücü saddening adj.
üzücü discouraging adj.
üzücü daunting adj.
üzücü sobering adj.
üzücü distressful adj.
üzücü dolent adj.
üzücü maudlin adj.
üzücü afflicting adj.
üzücü bad adj.
üzücü lachrymal adj.
üzücü lachrymose adj.
üzücü lacrimose adj.
üzücü nasty adj.
üzücü unfortunate adj.
üzücü elegiacal adj.
üzücü unhappy adj.
üzücü joyless adj.
üzücü unjoyful adj.
üzücü unlucky adj.
üzücü off-balance adj.
üzücü horrible adj.
üzücü luctual adj.
üzücü dampy [obsolete] adj.
üzücü dejectory adj.
üzücü depressant adj.
üzücü dern adj.
üzücü griping adj.
üzücü oorie [scotland] adj.
üzücü ill-favored adj.
üzücü favorless [obsolete] adj.
üzücü favourless [obsolete] adj.
üzücü plainful adj.
üzücü foul adj.
Colloquial
üzücü no good n.
üzücü broken [us] adj.
Literature
üzücü wailful adj.
Archaic
üzücü elenge adj.
üzücü molestful adj.
üzücü dernful adj.
Slang
üzücü downer n.
üzücü downie n.

Meanings of "üzücü" with other terms in English Turkish Dictionary : 86 result(s)

Turkish English
General
üzücü duygu painful sensation n.
üzücü haber sad news n.
son derece üzücü tear-jerker n.
üzücü durum dumps n.
üzücü gün sad day n.
üzücü gün a day of sorrow n.
üzücü gerçek sad truth n.
üzücü son sad ending n.
üzücü hikaye sad story n.
üzücü şey discontent n.
üzücü olay sad event n.
üzücü gerçek trouble n.
üzücü bir darbe facer n.
üzücü haber blow n.
üzücü haber alma blow n.
üzücü olma deploredness n.
üzücü bir olayı yavaş yavaş kabullenmek come to terms with something v.
üzücü olmak be upsetting v.
üzücü olmak be distressing v.
üzücü olmak be saddening v.
çok üzücü ve acıklı tragic adj.
çok üzücü heartbreaking adj.
acı verecek derecede üzücü lacerant adj.
üzücü olmayan unoppressive adj.
üzücü olmayan unpainful adj.
uğursuz veya üzücü bir şeyin gelişini bekleyen gravid adj.
uğursuz veya üzücü bir şeyin gelişini gösteren gravid adj.
aşırı üzücü dirty adj.
üzücü olarak regrettably adv.
üzücü şekilde worrisomely adv.
üzücü bir şekilde disturbingly adv.
üzücü bir şekilde afflictively adv.
üzücü bir şekilde heartrendingly adv.
üzücü bir şekilde disappointingly adv.
üzücü bir şekilde grievously adv.
üzücü bir şekilde dolorously adv.
üzücü bir şekilde distressfully adv.
üzücü bir şekilde distressingly adv.
son derece üzücü bir biçimde devouringly adv.
üzücü bir şekilde lamentably adv.
üzücü bir şekilde unsettlingly adv.
üzücü bir şekilde deploredly adv.
üzücü bir şekilde grievously adv.
Phrasals
hoş olmayan/üzücü bir konunun üstüne gitmek dredge up v.
hoş olmayan/üzücü bir konuyu tekrar su yüzüne çıkarmak/açmak/hatırlatmak dredge up v.
Colloquial
üzücü haber sad news n.
üzücü deneyim harrowing experience n.
üzücü haber grim news n.
üzücü görüntü bysen n.
(biri) için üzücü olmak hell on (someone) v.
çok üzücü too sad for words expr.
kelimelerle anlatılamayacak/ifade edilemeyecek kadar üzücü too sad for words expr.
için üzücü hell on expr.
(biri/bir şey) için üzücü hell on (someone or something) expr.
bence (bir şey) eksikliğin çok üzücü I find your lack of (something) disturbing expr.
çok üzücü that's a pity expr.
çok üzücü too bad exclam.
Idioms
üzücü bir sahne a sorry sight n.
üzücü bir görüntü a sad sight n.
üzücü bir sahne a sad sight n.
üzücü bir görüntü a sorry sight n.
üzücü durum a sorry state of affairs n.
üzücü durum a sad state of affairs n.
bir şeyin üzücü/kötü bir yansıması a sad, poor, reflection on something n.
bir şeyin üzücü/kötü bir temsili a sad, poor, reflection on something n.
göndereni belli olmayan üzücü bir mektup a poison pen letter n.
üzücü bir hal almak come to a pretty pass v.
üzücü bir noktaya gelmesine neden olmak bring to a pretty pass v.
üzücü bir noktaya gelmesine neden olmak bring to such a pass v.
zor, üzücü, talihsiz, kötü bir durumda eğlenceli bir yan bulmak see the funny side of something v.
zor, üzücü, talihsiz, kötü bir duruma espriyle/mizahla yaklaşmak see the funny side of something v.
üzücü durumda olmak be in a sorry state v.
(biri) için üzücü olmak be hell on (one) v.
çok üzücü enough to make the angels weep adj.
üzücü durumda in a sorry state expr.
Speaking
bu hepimiz için üzücü bir gün it's a sad day for all of us expr.
çok üzücü it is too sad expr.
çok üzücü it's enough to make the angels weep expr.
ne üzücü what a bummer expr.
ne üzücü bir kayıp what a sad loss expr.
Politics
üzücü davranış deplorable attitude n.
Environment
çok üzücü afet disaster of extreme severity n.
Archaic
kederli ve üzücü groanful adj.
üzücü bir şekilde foully adv.
Slang
üzücü durum choker n.
Modern Slang
sonra üstüne bir de yağmur yağdı (üzücü bir hikayenin sonunda hikâyeyi daha üzücü bir hale getirmek için kullanılan bir ifade) and then it rained.... expr.