alakasız - Turkish English Dictionary
History

alakasız



Meanings of "alakasız" in English Turkish Dictionary : 31 result(s)

Turkish English
Common Usage
alakasız irrelevant adj.
General
alakasız indifferent adj.
alakasız not related adj.
alakasız uninterested adj.
alakasız inapplicable adj.
alakasız beside the mark adj.
alakasız inconsequential adj.
alakasız unconnected adj.
alakasız inconsequent adj.
alakasız unconcerned adj.
alakasız unrelated adj.
alakasız inapprehensive adj.
alakasız far-out adj.
alakasız relationless adj.
alakasız unconsequential adj.
alakasız ungermane adj.
alakasız uninteressed adj.
alakasız unrelative adj.
alakasız matterless adj.
alakasız disrelated adj.
alakasız irrelavant adj.
alakasız foreign adj.
alakasız pococurante adj.
alakasız superfluous adj.
alakasız remote adj.
Colloquial
alakasız neither here nor there adj.
Idioms
alakasız all over the map expr.
alakasız off (the) track expr.
alakasız off the track expr.
alakasız far cry expr.
Politics
alakasız irrelevant adj.

Meanings of "alakasız" with other terms in English Turkish Dictionary : 117 result(s)

Turkish English
General
alakasız cevap irrelevant answer n.
alakasız cümleler irrelevant sentences n.
alakasız ya da önemsiz mevzu non-issue n.
alakasız şey impertinence n.
alakasız konu impertinence n.
alakasız şey impertinency n.
alakasız konu impertinency n.
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası cum hoc fallacy n.
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası post hoc ergo propter hoc n.
alakasız şey irrelevance n.
alakasız şey irrelevancy n.
aynı anda gerçekleşen birbiri ile alakasız durumları birbiri ile ilişkilendirme parataxis n.
alakasız kimse pococurantist n.
sürekli alakasız yerlerden konuya bağlanarak muhabbeti açılan mevzu soapbox n.
alakasız bulmak find irrelevant v.
alakasız göstermek mock v.
(konuyu veya sorunu) alakasız kılmak moot v.
iki yüzü birbiriyle alakasız madeni para basmak için alakasız kalıpları birleştirmek mule v.
madeni parayı iki yüzü birbiriyle alakasız şekilde basmak mule v.
rastgele alakasız paragrafları seçerek okumak dip v.
alakasız davranmak overskip v.
neredeyse alakasız tangent adj.
ana konuyla alakasız olan desultory adj.
gerçekleşmiş alakasız bir durumun neticesi olarak kabul edilen post hoc adj.
ev halkıyla alakasız foreign [obsolete] adj.
birbiri ile alakasız görüntülerin yan yana sıralanması ile karakterize edilen phantasmagorical adj.
alakasız bir şekilde inconsequentially adv.
alakasız bir şekilde irrelevantly adv.
alakasız bir şekilde irrelatively adv.
alakasız bir şekilde inapplicably adv.
alakasız bir biçimde irrespectively adv.
Phrasals
birbirinden farklı/alakasız insanları bir araya getirmek toss together v.
Phrases
(bir şeyle) ancak bu kadar alakasız olabilir nothing could be further from (something) expr.
alakasız konulara kayma all knowledge is contained in fandom expr.
alakasız değil mi? what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
Colloquial
alakasız iki tip odd couple n.
alakasız içeriklerle yapılan karışım mischmasch n.
en alakasız şey tiniest thing n.
(birinden/bir şeyden) alakasız olmak be nothing to do with (someone or something) v.
konuyla alakasız off subject adj.
konuyla alakasız beside the mark expr.
konuyla alakasız beside the point expr.
rotandan/yolundan alakasız bir yerde out of your way expr.
gitmek istediğin/istediğiniz yer burayla çok alakasız you can’t get there from here expr.
konuyla alakalı alakasız her şeyin konuşulması akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
alakasız konulara kayma akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
konuyla alakalı alakasız her şeyin konuşulması akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
alakasız konulara kayma akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
Idioms
alakasız konu dead horse n.
alakasız mesele dead horse n.
alakasız konu dead horse n.
alakasız mesele dead horse n.
en alakasız şey littlest thing n.
alakasız bir konu a horse of another n.
alakasız bir konu a different color n.
alakasız bir ifade a non sequitur [latin] n.
alakasız şey a saddle on a sow n.
alakasız/saçma sapan şeyleri bir araya getiren seçki pick-and-mix n.
alakasız/garip bir ortaklık strange bedfellows n.
dikkatini birbiriyle alakasız görevlere verme switch tasking n.
birbiriyle alakasız görevler arasında gidip gelme switch tasking n.
konuyla alakasız olmak be beside the point v.
konuyu alakasız bir yere getirmek go off on a tangent v.
iki zıt/alakasız şeyi karşılaştırmak mix apples and oranges v.
iki zıt/alakasız şeyi karıştırmak mix apples and oranges v.
alakasız/garip bir birliktelik olmak make strange bedfellows v.
alakasız/garip bir ikili olmak make strange bedfellows v.
alakasız/garip bir ortaklık olmak make strange bedfellows v.
alakasız/garip bir birliktelik olmak be strange bedfellows v.
alakasız/garip bir ikili olmak be strange bedfellows v.
alakasız/garip bir ortaklık olmak be strange bedfellows v.
bambaşka/alakasız şeylerden bahsetmek be at cross purposes v.
bambaşka/alakasız şeylerden bahsetmek talk at cross purposes v.
bambaşka/alakasız yerlere sapmak/gitmek jump the track v.
bambaşka/alakasız yerlere sapmak/gitmek jump the tracks v.
karşılaştırılması uygun olmayan çok alakasız iki şeyi birbiriyle kıyaslamak compare apples with oranges v.
(biriyle) alakasız şekilde konuşmak talk past (one) v.
saçma sapan/alakasız şeylerden bahsetmek talk past (one) v.
birbiriyle alakasız as different as chalk and cheese adj.
birbiriyle alakasız like chalk and cheese adj.
konuyu alakasız bir yere getirmiş (off) on a sidetrack adj.
konuyu alakasız bir yere getirmiş (off) on a tangent adj.
konuyla alakasız off at a tangent [uk] adj.
konuyu alakasız bir yere getirmiş off the subject adj.
alakasız bir saatte at an ungodly hour adv.
alakasız bir saatte at an unearthly hour adv.
konuyla alakalı alakasız her şey konuşuluyor all knowledge is contained in fandom expr.
konuyla alakalı alakasız her şey konuşuluyor all knowledge is contained in fanzines expr.
ilgisiz/alakasız (konu) beside the question expr.
ilgisiz/alakasız (konu) beside the point expr.
(konuyla) ilgisiz/alakasız off the track expr.
konuyla alakasız beside the cushion expr.
çok da alakasız değil not a hundred/thousand/million miles away expr.
uzaktan yakından alakasız not anywhere near expr.
birbiriyle alakasız chalk and cheese expr.
konuyu alakasız bir yere getirmiş on a tangent expr.
Law
dava konusuyla alakasız durum dilatory plea n.
Computer
tartışma başlatmak için (elektronik ortamda) alakasız gönderi paylaşmak troll v.
(internet reklamı) alakasız spam adj.
Psychology
anlamsal olarak birbiri ile alakasız iki benzer olayın tesadüfen eş zamanlı gerçekleşmesi synchronicity n.
anlamsal olarak birbiri ile alakasız iki benzer olayın tesadüfen eş zamanlı gerçekleşmesi synchronism n.
Statistics
alakasız korelasyon nonsense correlation n.
Linguistics
özünde alakasız iki şey arasında (ahlaki veya didaktik amaçlı) kurulan ilişki parabola n.
Slang
alakasız kimse meat puppet n.
alakasız şeyler yığını kludge n.
alakasız parçalardan oluşmuş bir sistem kludge n.
alakasız şeyler yığını kluge n.
alakasız parçalardan oluşmuş bir sistem kluge n.
tahrik edici/gerizekalıca bulunan bir yorumdan veya iletiden dikkati dağıtmak için gönderiye cevap olarak yazılan alakasız söz I like pie expr.
polemiğe girmemek/dikkati dağıtmak için olumsuz veya iğneleyici bir yoruma verilen alakasız cevap I like pie expr.
Modern Slang
konuyla alakasız şekilde fikrini belirtmek be adding your two cents v.
sonra da 20 dolar buldum (sıkıcı/kötü bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) and then I found 20 dollars expr.
sonra da 5 dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) and then I found 5 dollars expr.
sonra da beş dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) and then I found five dollars expr.
sonra da on dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle) and then I found ten dollars! expr.
işte sonra onu arkadan becerdim (bir hikaye anlatırken kimsenin dinlemediğini fark edince kurulan absürt/alakasız bir ifade) and then I fucked her up the ass expr.
sonra da işte yattık/seviştik (bir hikaye anlatırken kimsenin dinlemediğini fark edince insanların dikkatini çekmek için kurulan absürt/alakasız bir ifade) and then we made out expr.