as to - Turkish English Dictionary
History

as to

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "as to" in Turkish English Dictionary : 12 result(s)

English Turkish
General
as to prep. hakkında ise
as to prep. konusunda
as to prep. -e dair
as to prep. göre
as to prep. hakkında
as to prep. ise
as to prep. ile ilgili olarak
as to prep. -e gelince
as to prep. ilişkin
as to prep. -e ilişkin olarak
as to prep. istinaden
Phrases
as to expr. gelince

Meanings of "as to" with other terms in English Turkish Dictionary : 337 result(s)

English Turkish
General
the average daily earning taken as basic to premium n. prime esas
the average daily earning taken as basic to premium n. ortalama günlük kazanç
sale of foodstuffs by a municipality so as to regulate the prices n. tanzim satışı
requirement as to form n. şekil şartı
a is to b as c is to d n. analojik ilişki kuran kalıp
a is to b as c is to d n. c ile d'nin ilişkisi, a ile b'nin ilişkisi gibi
refer to as v. olarak tanımak
be supplied to the consumer as fresh v. tüketiciye taze olarak sunulmak
refer to as v. olarak bilmek
mark so as not to forget v. mim koymak
serve as an offset to something v. bir şeyin güzelliğini belirtmek
be so kind as to v. lütfetmek
be at a loss as to whom to believe v. iki arada kalmak
lead to the same result as another v. aynı yola çıkmak
make (someone) straighten up and do as he is supposed to do v. yola getirmek
straighten up and do as one is supposed to do v. yola gelmek
enable to perform as v. olarak işlemesini sağlamak
enable to function as v. olarak işlemesini sağlamak
enable to operate as v. olarak işlemesini sağlamak
punish as a warning or deterrent to others v. ibreti alem için cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others v. ibret-i alem olsun diye cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others v. başkalarına ibret olsun diye cezalandırmak
make so bold as to do something v. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
be so bold as to do something v. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
be so bold as to do something v. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
make so bold as to do something v. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
be used to be known as v. eskiden -e olarak tanınmak/bilinmek
not as young as one used to be v. eskisi gibi genç olmamak
use as an alternative to v. alternatif olarak kullanmak
consider someone as/to be one's son v. oğlu gibi görmek
take it as one's duty to v. görev kabul etmek
as if to spite me adj. aksi gibi
as a warn to others adv. örnek için
as a warn to others adv. ders almak için
to serve as basis adv. esas teşkil etmek üzere
to serve as basis adv. esas teşkil etmesi için
so as to prep. için
as opposed to prep. -e karşı olarak
as opposed to prep. -in aksine olarak
so as to prep. amacıyla
as regards to prep. -e gelince
so as to prep. -ecek bir şekilde
so as to prep. -mek amacıyla
so as to prep. -mek için
as opposed to prep. -e karşılık
so as to prep. üzere
so as to prep. diye
Phrasals
end up (as)( something ) to become something v. sonunda (bir şey) olmak/yapmak
come across as someone or something (to someone) v. gibi görünmek
come across as someone or something (to someone) v. gibi gelmek
come across as someone or something (to someone) v. gibi bir izlenim bırakmak
point to as v. olarak işaret etmek
go to (something) as (someone or something) v. (bir partiye, gruba başka birinin/bir şeyin) kılığında gitmek
go to (something) as (someone or something) v. (bir partiye, gruba başka biri/bir şey) olarak giyinip gitmek
go to (something) as (someone or something) v. (bir partiye, gruba başka biri/bir şey) kostümüyle gitmek
come across as (something) to (one) v. (birine bir şey) gibi görünmek
come across as (something) to (one) v. (birinde bir şey) gibi bir izlenim bırakmak
come across as (something) to (one) v. (birinde bir şey) gibi bir etki bırakmak
come across as (something) to (one) v. (birine bir şey) gibi gelmek
point to (someone or something) as (something) v. (bir şey) olarak (birini/bir şeyi) göstermek/işaret etmek
refer to (someone or something) as (someone or something) v. (birini/bir şeyi biri/bir şey) diye çağırmak
refer to (someone or something) as (someone or something) v. (birine/bir şeye biri/bir şey) diye seslenmek
refer to (someone or something) as (someone or something) v. (birine/bir şeye bir isimle) seslenmek
refer to (someone or something) as (someone or something) v. (birine/bir şeye biri/bir şey) demek
Phrases
as per/pursuant to the contract/agreement n. anlaşma gereği
the governments on whose behalf the present agreement is signed, hereinafter referred to as the "Participating States" n. adlarına bu sözleşmenin imzalandığı hükümetler bundan sonra "katılımcı devletler" olarak anılacaktır
be as much as (one) could do (not) (to do something) v. kendini zor tutmak
be as much as somebody can/could do (not) to do something v. elinden geldiğince dayanmak
be as much as (one) could do (not) (to do something) v. elinden geldiğince kendini tutmak/dayanmak
be as much as somebody can/could do (not) to do something v. elinden geleni yapmak
be as much as somebody can/could do (not) to do something v. bir şeyi zar zor/güç bela yapmak
as nothing (compared) to (someone or something) adv. diğerlerine/başkalarına/öncekilere göre/kıyasla hiçbir şey değil
as nothing (compared) to adv. diğerlerine/başkalarına/öncekilere göre/kıyasla hiçbir şey değil
as nothing (compared) to (someone or something) adv. diğerlerinin/başkalarının/öncekilerin yanından bunlar tırı vırı
as nothing (compared) to adv. diğerlerinin/başkalarının/öncekilerin yanından bunlar tırı vırı
as nothing (compared) to (someone or something) adv. diğerleriyle/başkalarıyla/öncekilerle karşılaştırıldığında/kıyaslandığında bunlar önemsiz
as nothing (compared) to adv. diğerleriyle/başkalarıyla/öncekilerle karşılaştırıldığında/kıyaslandığında bunlar önemsiz
as to be expr. benzeri
as to be expr. neredeyse aynısı
may hereafter be referred to individually as a party and collectively as the parties expr. ayrı ayrı taraf birlikte taraflar olarak anılacaklardır
referred to as expr. aşağıda...olarak anılacaktır
hereinafter referred to as expr. bundan böyle olarak anılacaktır
referred to herein as expr. bundan böyle ... olarak anılacaktır
referred to herein as expr. burada .... olarak anılacaktır
hereinafter referred to as expr. bundan böyle ... olarak anılacaktır
as to me expr. bana gelince
hereinafter referred to as fats expr. bundan sonra yağlar olarak adlandırılacak
as if to say expr. dercesine
referred to as expr. diye anılacaktır
as a warn to others expr. diğerlerine uyarı olarak
as is known to all expr. herkesçe bilindiği üzere
as is known to all expr. herkesçe bilindiği gibi
as it used to be expr. eskiden de olduğu gibi
much as i would like to expr. istememe rağmen
as to submit expr. ibraz edilmek üzere
as opposed to popular belief expr. inanılanın aksine
as a tribute to expr. ithafen
as compared to expr. ile karşılaştırılırsa
as to whether expr. olup olmadığı konusunda
as to whether expr. olup olmadığına gelince
as compared to expr. mukayese olarak
as it used to be expr. önceden de olduğu gibi
referred to as expr. olarak anılacaktır
as-is and to-be expr. mevcut durum ve olması gereken durum
as to whether expr. olup olmadığı ile ilgili
as compared to expr. nazaran
as to the manner born expr. sanki bu iş için yaratılmış
as opposed to popular belief expr. sanılanın aksine
as if to the manner born expr. sanki doğuştan yetenekli
as per/pursuant to the contract/agreement expr. sözleşme gereği
as if to the manner born expr. sanki biçilmiş kaftan
as if to the manner born expr. sanki bu iş için yaratılmış
just so as to expr. sırf ... olsun diye
as to the manner born expr. sanki doğuştan yetenekli
as if to say expr. söylermiş gibi
as to the manner born expr. sanki biçilmiş kaftan
as to the manner born expr. tam da bu işin adamıymış
as if to the manner born expr. tam da bu işin adamıymış
as regard to expr. ... ile ilgili olarak
as relevant to expr. -ile ilgili olarak
in such a way as to expr. .....ecek şekilde
as to be expr. olacak gibi
as to be expr. yaratacak gibi
as to something expr. bir şey konusunda
as to something expr. bir şeyle ilgili olarak
as to something expr. bir şeye gelince
as to something expr. bir şeye ilişkin
as to something expr. bir şeye ilişkin olarak
as to something expr. bir şey hakkında ise
Proverb
a nod is as good as a wink to a blind horse arif olan anlar
a nod is as good as a wink to a blind horse anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind horse arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink to a blind man tereciye tere satma
a nod is as good as a wink to a blind man sen giderken ben dönüyordum
a nod is as good as a wink to a blind man senin bilmişliğin kadar benim unutmuşluğum var
a nod is as good as a wink to a blind man kör kör parmağım gözüne
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly demir ıslanmaz deli uslanmaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly köpeğin ahmağı uslanmaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işine akıl erdirilmez
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işi akıl havsala almaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly akıl olmayınca başta ne kuruda biter ne yaşta
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işi akıl karı değildir
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly akıl terelelli olunca söz fayda etmez
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly koyma akıl akıl olmaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly sokma akıl sekiz adım gider
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly tatsız aşa su neylesin akılsız başa söz neylesin
a nod is as good as a wink to a blind man anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind man arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink to a blind man arife tarif ne gerek
a nod is as good as a wink to a blind bat anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind bat arif olan anlar
a nod is as good as a wink to a blind bat arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink to a blind bat arife tarif ne gerek
do unto others as you would like others (to) do unto you başkalarına sana davranılmasını istediğin gibi davran
do unto others as you would like others (to) do unto you sana yapılmasını istemediğini, bir başkasına yapma
do unto others as you would like them (to) do unto you başkalarına sana davranılmasını istediğin gibi davran
do unto others as you would like them (to) do unto you sana yapılmasını istemediğini, bir başkasına yapma
Colloquial
go so far as to call someone stupid v. birisine aptal diyecek kadar ileri gitmek
make so bold as to v. bir şeyi yapmak için cesaretli olmak
go so far as to say something v. söyleyecek kadar ileri gitmek
be as nothing (compared) to (someone or something) v. (biriyle veya bir şeyle) karşılaştırıldığında önemsiz olmak
be as nothing (compared) to (someone or something) v. (birine veya bir şeye) kıyasla hiçbir şey olmak
be (just) as well (to do something) v. (bir şeyi yapmak) akıllıca olmak
be (just) as well (to do something) v. (bir şeyi yapmakta) yarar olmak
be (just) as well (to do something) v. (bir şeyi yapmak) mantıklı olmak
be (just) as well (to do something) v. (bir şeyi yapmak) iyi olmak
as much as somebody can/could do (not) to do something v. bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geleni yapmak
as much as somebody can/could do (not) to do something v. bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geldiğince uğraşmak
as much as somebody can/could do to do something v. bir şeyi yapmak için elinden geleni yapmak
as much as somebody can/could do to do something v. bir şeyi yapmak için elinden geldiğince uğraşmak
be as nothing (compared) to v. -in karşısında hiçbir şey olmak
be as nothing (compared) to v. ile karşılaştırıldığında hiç önemli olmamak
go as far as to do something v. işi bir şey yapma raddesine vardırmak
go as far as to do something v. işi bir şey yapma raddesine getirmek
go as far as to do something v. işi bir şey yapacak kadar ileri götürmek
go as far as to do something v. bir şey yapacak kadar ileri gitmek
go so far as to do something v. işi bir şey yapma raddesine vardırmak
go so far as to do something v. işi bir şey yapma raddesine getirmek
go so far as to do something v. işi bir şey yapacak kadar ileri götürmek
go so far as to do something v. bir şey yapacak kadar ileri gitmek
go so far as to v. -e kadar vardırmak
go so far as to v. noktasına getirmek
go so far as to v. kadar ileri gitmek
go so far as to v. raddesine vardırmak
go so far as to say v. söyleyecek kadar ileri gitmek
as-told-to adj. anlatılanlara göre yazılmış
as-told-to adj. profesyonel bir yazarın konunun öznesi olan kişiyle yaptığı görüşmelere dayanarak yazılmış
as to someone or something expr. birine/bir şeye gelince
as to someone or something expr. biri/bir şey hususunda
as to someone or something expr. birini/bir şeyi sorarsanız
as to someone or something expr. biri/bir şey hakkında
as to someone or something expr. birine/bir şeye ilişkin olarak
so as to do something expr. bir şey yapmak için
so as to do something expr. bir şey yapmak niyetiyle
Idioms
lead (as a bride) to the altar v. (bir kadınla) evlenmek
come as a revelation (to somebody) v. ne cevherler varmış dedirtmek
come as a revelation (to somebody) v. sürpriz olmak
come as a revelation (to somebody) v. iyi gelmek
come as a revelation (to somebody) v. değişiklik olmak
come as a revelation (to somebody) v. beklentilerin üstünde olmak
come as a revelation (to somebody) v. olağanüstü olmak
come as a revelation (to somebody) v. sürpriz yaşatmak
come as a revelation (to somebody) v. ne cevherler varmış dedirtecek bir niteliğe sahip olmak
come as a revelation (to somebody) v. (izleyici, seyirci, dinleyici) şaşkınlık yaratacak bir niteliği olmak
come as a revelation (to somebody) v. ne cevherler varmış dedirtmek
come as a revelation (to somebody) v. sürpriz olmak
come as a revelation (to somebody) v. iyi gelmek
come as a revelation (to somebody) v. değişiklik olmak
come as a revelation (to somebody) v. beklenenden iyi geçmek
go so far as to threaten v. işi tehdit noktasına vardırmak
go so far as to do something v. işi o raddeye getirmek
go as far as to do something v. işi o raddeye getirmek
go so far as to threaten v. işi tehdit noktasına getirmek
go as far as to do something v. işi o raddeye vardırmak
go so far as to do something v. işi o raddeye vardırmak
as much as (one) could do (not) (to do something) v. (bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak
as much as (one) could do (not) (to do something) v. (bir şey yapmamak) için kendini zor tutmak
as much as (one) could do (not) (to do something) v. (bir şeyi) zaten zar zor (yapmak)
as much as (one) could do (not) (to do something) v. (bir şeyi) zaten güç bela (yapmak)
as much as (one) could do (not) (to do something) v. (bir şey yapmak ya da yapmamak için) her yolu denemek
end up (as) (something ) to become something v. önünde sonunda (bir şey) olmak
end up (as) (something ) to become something v. sonu (bir şey) olarak bitmek
come across as someone or something (to someone) v. (birisi tarafından) birisi ya da bir şey olarak değerlendirilmek
come across as someone or something (to someone) v. (birisine) birisi ya da bir şey gibi görünmek
come across as someone or something (to someone) v. (birisinde) birisi ya da bir şey gibi izlenim bırakmak
come across as someone or something (to someone) v. (birisinde) birisi ya da bir şey gibi etki bırakmak
come across as someone or something (to someone) v. (birisine) birisi ya da bir şey gibi görünmek
stoop so low (as to do something) v. (kötü bir şey yapmak için) kendini küçültmek
stoop so low (as to do something) v. (kötü bir şey yapmak için) kendini alçaltmak
stoop so low (as to do something) v. (kötü bir şey yapmak için) kendi seviyesini düşürmek
stoop so low (as to do something) v. (kötü bir şey yapmak için) etik/ahlaki değerlerini hiçe saymak
come as a revelation (to somebody) v. (biri) için yeni olmak
come as a revelation (to somebody) v. (birinin) beklentilerinin üstünde olmak
come as a revelation (to somebody) v. (birinin) beklediğinden iyi olmak
come as a revelation (to somebody) v. (birine) sürpriz olmak
come as a revelation (to somebody) v. (birini) şaşırtmak
come as a revelation (to somebody) v. (birinin) beklediğinden iyi olmak
come as a revelation (to somebody) v. ne cevherler varmış dedirtmek
come as a revelation (to somebody) v. sürpriz olmak
come as a revelation (to somebody) v. beklentilerin üstünde olmak
come as a revelation (to somebody) v. olağanüstü olmak
come as a revelation (to somebody) v. şaşkınlık yaşatmak
come as a revelation (to somebody) v. beklenenden iyi olmak
come as a revelation (to somebody) v. şaşırtmak
be as nothing to v. -in karşısında hiçbir şey olmak
be as nothing to v. ile karşılaştırıldığında hiç önemli olmamak
make so bold (as to do something) v. haddini aşmayacaksa (bir şey yapmak)
make so bold (as to do something) v. haddini aşmak gibi olmazsa (bir şey yapmak)
make so bold (as to do something) v. haddi olmadan (bir şey yapmak)
be so bold (as to do something) v. haddini aşmayacaksa (bir şey yapmak)
be so bold (as to do something) v. haddini aşmak gibi olmazsa (bir şey yapmak)
be so bold (as to do something) v. haddi olmadan (bir şey yapmak)
be so bold as to (do something) v. (bir şey yapacak kadar) cesur olmak
be so bold as to (do something) v. (bir şey yapacak) cesareti olmak
be so bold as to (do something) v. (bir şey yapmaya) cüret etmek
be so bold as to (do something) v. haddini aşarak (bir şey yapmak)
be so bold as to (do something) v. haddini aşıp (bir şey yapmak)
be so bold as to (do something) v. haddi olmadan (bir şey yapmak)
be so bold as to do v. yapacak kadar cesur olmak
be so bold as to do v. yapacak cesareti olmak
be so bold as to do v. yapmaya cüret etmek
be so bold as to do v. haddini aşarak yapmak
be so bold as to do v. haddini aşıp yapmak
be so bold as to do v. haddi olmadan yapmak
come as/be a revelation (to somebody) v. (birine) sürpriz olmak
come as/be a revelation (to somebody) v. (birine) iyi gelmek
come as/be a revelation (to somebody) v. (birine) değişiklik olmak
come as/be a revelation (to somebody) v. (biri) için yeni olmak
come as/be a revelation (to somebody) v. (birini) şaşırtmak
make as if to (do something) v. (bir şey yapacakmış) gibi yapmak
make as if to (do something) v. (bir şey yapar) gibi yapmak
make as if to (do something) v. (bir şey yapma) süsü vermek
make as if to (do something) v. (bir şey yapacak) gibi davranmak
make as if to do v. yapacakmış gibi yapmak
make as if to do v. yapar gibi yapmak
make as if to do v. yapma süsü vermek
make as if to do v. yapacak gibi davranmak
close as the bark to the tree adj. etle tırnak gibi
close as the bark to the tree adj. etle tırnak kadar yakın
close as the bark to the tree adj. içtikleri su ayrı gitmeyen
close as the bark to the tree adj. çok yakın/samimi
close as the bark to the tree adj. sıkı fıkı (dost/arkadaş)
close as the bark to the tree adj. etle tırnak kadar yakın
close as the bark to the tree adj. etle tırnak gibi
close as the bark to the tree adj. can ciğer kuzu sarması
close as the bark to the tree adj. yediği içtiği ayrı gitmeyen
close as the bark to the tree adj. sıkı fıkı
as much as (one) could do (not) (to do something) expr. elinden geleni yapma
as much as (one) could do (not) (to do something) expr. kendini zor tutma
as much as (one) could do (not) (to do something) expr. kendini tutmaya çalışma
as much as (one) could do (not) (to do something) expr. kendisiyle mücadele etme
as much as (one) could do (not) (to do something) expr. gücünün yettiği/yapabildiği kadar yapmaya/yapmamaya çalışma
as much as (one) could do (not) (to do something) expr. olabildiğince yapmaya/yapmamaya çalışma
as much as (one) could do (not) (to do something) expr. mümkün olduğunca yapmaya/yapmamaya çalışma
as the actress said to the bishop expr. aktörün papaza dediği gibi
as a duck takes to water expr. hiç güçlük çekmeden
as a duck takes to water expr. kolaylıkla
(as) to the manner born expr. sanki için yaratılmış
as a duck takes to water expr. tereyağından kıl çeker gibi
as a duck takes to water expr. (çok) doğal olarak
as the actress said to the bishop... expr. aktörün papaza dediği gibi…
as the actress said to the bishop expr. masumane bir cümlenin cinsel içerikli anlama gelen durumlarına vurgu yapmak için şaka yollu kullanılan bir deyim
Speaking
not as young as one used to be expr. artık yaşlı
that applies to you as well expr. aynısı senin için de geçerli
leave it as you would wish to find it expr. bulmak istediğin gibi bırak
I know I have a lot to learn as a teacher expr. bir öğretmen olarak öğrenmem gereken çok şey olduğunu biliyorum
as much as i would like to expr. her ne kadar istesem de
leave it as you would wish to find it expr. görmek istediğin gibi bırak
not as young as one used to be expr. eskisi kadar genç değil
I'll get back to you as soon as possible expr. en kısa zamanda size dönüş yapacağım
I'll get back to you as soon as possible expr. en kısa zamanda size geri dönüş yapacağım
they went far as to threaten expr. işi tehdide kadar götürdüler
they went so far as to threaten expr. işi tehdide kadar götürdüler
please leave the toilet as you would like to find expr. tuvaleti nasıl bulmak istiyorsanız öyle bırakınız
they went far as to threaten expr. tehdit etmeye kadar götürdüler
they went so far as to threaten expr. tehdit etmeye kadar götürdüler
as you get to know (her/him) expr. tanıdıkça
leave the toilet as you would wish to find it expr. tuvaleti nasıl bulmak istiyorsanız öyle bırakınız
Trade/Economic
supplied to the consumer as fresh adj. tüketiciye taze olarak arzedilen
referred to as customers hereafter expr. bundan sonra müşteriler olarak anılacaktır
referred to as customers hereafter expr. bundan sonra müşteriler denilecektir
ship to same as bill to expr. fatura ile aynı yere gönder
as to form and substance expr. şekil ve içerik olarak
Law
defense as to the accusations n. esas hakkında savunma
opinion as to the accusations n. esas hakkındaki mütalaa
mistake as to motive n. saikte hata
to take all other actions as an attorney expr. vekil olarak diğer tüm faaliyetlerde bulunmaya
Politics
the right to vote and to stand as a candidate at elections n. seçme ve seçilme hakkı
such as to v. nitelikte olmak
to be such as to v. nitelikte olmak
be such as to v. nitelikte olmak
as to the accusations expr. esas hakkındaki
Automotive
motor-vehicle headlamps which function as main-beam and/or dipped-beam headlamps and to incandescent electric filament lamps for such headlamps n. motorlu araçların uzun hüzme ve/veya kısa huzme olarak çalışan farları ve motorlu araçlar ve römorklarının onaylanmış lamba ünitelerinde kullanılan ışık kaynakları
Marine
ship to be loaded or discharged as customary expr. gemi mutad olduğu gibi yüklenecek ya da boşaltılacaktır
ship to be loaded or discharged as customary expr. gemi her zaman olduğu gibi yüklenecek veya boşaltılacaktır
Slang
as the actress said to the pope [uk] expr. anan da öyle demişti
as the actress said to the pope [uk] expr. dün gece öyle demiyordun ama