henüz - Turkish English Dictionary
History

henüz



Meanings of "henüz" in English Turkish Dictionary : 17 result(s)

Turkish English
Common Usage
henüz yet adv.
General
henüz freshly adv.
henüz just now adv.
henüz scarcely adv.
henüz deja adv.
henüz only just adv.
henüz still adv.
henüz as yet adv.
henüz a little while ago adv.
henüz newly adv.
henüz now adv.
henüz new adv.
henüz ever adv.
henüz but adv.
henüz fresh adv.
Technical
henüz just adv.
henüz yet adv.

Meanings of "henüz" with other terms in English Turkish Dictionary : 375 result(s)

Turkish English
General
tüyleri henüz bitmiş yavru kuş fledgling n.
henüz ortaya çıkmamış olma latency n.
henüz kullanılmayanbilet ve diğer dokümanlar stock n.
henüz yağmış kar powder snow n.
henüz gönderilmemiş sipariş standing order n.
henüz yahudi olmamış kadın ya da kız shiksa n.
etkisini henüz göstermeme latency n.
bir hizmetin istendiği fakat henüz onaylanmadığı durum request n.
henüz olgunluğa ulaşmamış genç kız backfisch n.
ismi henüz halk tarafından bilinmeyen sporcu, oyuncu, vb. no-name n.
henüz konuşmayan küçük çocuk nontalker n.
henüz ortaya çıkmamış olma latence n.
bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış kuzudan elde edilen yün hogget [uk] n.
henüz fırınlanmamış çanak çömlek green ware n.
kemikleri henüz tam olgunlaşmamış genç ve narin kimse gristle [obsolete] n.
yavruluk tüylerini dökmüş olup henüz yetişkin tüyleri çıkmamış yavru kuş immature n.
henüz masonluğa girmemiş kimse cowan n.
henüz gruba tanıtılmamış yeni üye pledge n.
cemiyete henüz takdim edilmemiş genç kız flapper [uk] n.
henüz küp küp kesilmemiş kristalize şeker tabakası slab n.
posta pulu henüz kullanılmıyorken gönderilmiş zarf stampless n.
posta pulu henüz kullanılmıyorken gönderilmiş zarf stampless cover n.
son vermek (henüz başlanmışken) abort v.
henüz elde olmayan malı ileride teslim etmek üzere satmak sell short v.
başarısız bir şekilde sona ermek (bir iş henüz başlanmışken) abort v.
bir konuda (henüz) karar vermemiş olmak reserve judgment v.
bir konuda (henüz) karar vermemiş/kararsız olmak reserve one's judgment v.
hala/henüz yakalanmamış olmak remain at large v.
hala/henüz yakalanmamış olmak be still on the loose v.
henüz gerçekleşmemiş ama ileride gerçekleşebilecek eylem have yet to (do something) v.
balığı henüz canlı iken kesip hazırlamak calver [old-fashioned] v.
henüz başlamakta olan incipient adj.
sonu henüz belli olmamış up in the air adj.
henüz doğmamış unborn adj.
son şeklini henüz almamış rough adj.
henüz belli olmayan in doubt adj.
henüz dünyaya gelmemiş unborn adj.
henüz olgunlaşmamış green adj.
henüz yerleşilmemiş unsettled adj.
henüz yerleşmemiş unsettled adj.
henüz yaratılmamış olan increate adj.
henüz yerlesmemiş unsettled adj.
henüz bitirmiş fresh from something adj.
masumiyet ve bozulmamışlığa atıfta bulunan hz. adem ve hz. havva'nın cennetten henüz dünyaya indirilmediği zamana ilişkin prelapsarian adj.
henüz tam gelişmemiş in the gristle adj.
henüz bitmemiş olan yet-to-be-finished adj.
henüz karar verilmemiş (yasa maddesi vb) prejudical adj.
henüz bitmiş raw [usa] adj.
medeniyetin henüz etkilemediği natural adj.
henüz tamamlanmamış to go adj.
henüz diş çıkarmamış (bebek) toothless adj.
seçilmiş (henüz kurulmamış) elect adj.
henüz birine ödül olarak verilmemiş unawarded adj.
henüz başlamamış unbegun adj.
henüz derecelendirilmemiş not yet rated adj.
henüz sahip olunmayan unreceived adj.
henüz oluşturulmamış (basılacak metin) unset adj.
henüz tedavülde olmayan mint adj.
henüz keşfedilmemiş yet-to-be-discovered adj.
(safkan at) henüz ödüllü yarışlara sokulmamış green adj.
henüz karar verilmemiş open adj.
henüz yürüyemeyen in arms adj.
(yasal hak, araç, çıkar) henüz netleştirilmemiş inchoate adj.
(henüz) doğmamış preborn adj.
henüz gerçekleşmemiş pre-emergent adj.
henüz söz konusu olmayan pre-emergent adj.
henüz bilinç kazanmamış presentient adj.
henüz keşfedilmemiş yet-to-be-explored adj.
henüz kullanılmamış fresh adj.
henüz düşünülmemiş unexplored adj.
henüz 1600 yılında as early as 1600 adv.
bahsi henüz geçmiş olan one pron.
bir sigorta poliçesi onaylandığı ancak henüz tanzim edilmediği için koşullu olarak yapılan bir işlem wi (wheb issued) abrev.
Phrasals
henüz tamamlanmamış olmak hang over v.
Phrases
henüz görülmemiş as-yet-unseen adj.
henüz yayınlanmamış olan as-yet-unpublished adj.
biraz daha sık dişini, henüz/daha bitmedi bend over, here it comes again expr.
henüz değil not as yet expr.
henüz bilinmiyor not yet known expr.
henüz yapmadıysanız if you haven't done so yet expr.
henüz değil not just yet expr.
henüz yapmadıysanız if you haven't already done so expr.
henüz (veya) daha gelmedi yet to come expr.
henüz mutabık kalınmamış has yet to be agreed expr.
Proverb
henüz olmamış bir şey için canını sıkma don't cross that bridge till you come to it
Colloquial
küfürlü konuşmaları henüz duymamış kişi virgin ears n.
apandisin aralıklı ağrıya sebep olduğu fakat henüz iltihaplanmadığı durum grumbling appendix n.
sorun henüz bitmedi bend over, here it comes again expr.
havale henüz gelmedi money transfer has not arrived yet expr.
havale henüz ulaşmadı money transfer has not arrived yet expr.
havale henüz gelmedi wire transfer has not arrived yet expr.
havale henüz gelmedi bank transfer has not arrived yet expr.
havale henüz ulaşmadı wire transfer has not arrived yet expr.
havale henüz ulaşmadı bank transfer has not arrived yet expr.
henüz ölmedim I'm not dead yet expr.
henüz bir bilgi yok no joy expr.
henüz ölmedim indy (I'm not dead yet) expr.
henüz neredeyse hiç bir şey bitmemiş far from over expr.
Idioms
bundan daha iyisi henüz çıkmadı/henüz bulunmadı sliced bread n.
henüz eyleme geçilmemiş şey a twinkle in someone's eye n.
henüz planlanmamış şey gleam in (one's) eye n.
henüz beklenmeyen şey gleam in (one's) eye n.
henüz ortada olmayan şey gleam in (one's) eye n.
henüz kimsenin aklında bile olmayan şey gleam in (one's) eye n.
henüz var olmayan şey gleam in (one's) eye n.
henüz gerçekleşmemiş bir şey glint in (one's) eye(s) n.
henüz icabına bakılmamış bir mesele olan (bir şey) the small matter of (something) n.
henüz halledilmemiş bir mesele olan (bir şey) the small matter of (something) n.
henüz pek kullanılmamış bir şey a new kid on the block n.
henüz doğmamış bebek one in the oven n.
(dönüm noktası sayılan 30, 40, 50 gibi yaşlara) henüz gelmemiş the sunny side of (an age) n.
henüz karar verilmemiş olmak the jury is still out v.
henüz bir karara varılmamış olmak the jury is still out (on somebody or something) v.
(elinde) olmamak/kalmamak (henüz tükenmiş) fresh out (of something) v.
(elinde) olmamak/kalmamak (henüz tükenmiş) clean out (of something) v.
ortada henüz bir şey yokken gereksiz yere endişelenmeye başlamak meet trouble halfway v.
biri için yarış/rekabet henüz bitmemek be in the race [australia/new zealand] v.
henüz olmamış bir şeye üzülmek cry before one is hurt v.
henüz olmamış bir şeyle ilgili sızlanmak cry before one is hurt v.
henüz canı yanmadan ağlamaya/üzülmeye başlamak cry before one is hurt v.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip olmak be sitting on a gold mine v.
(bir şey) olduğunda (başka bir şey) daha yeni/henüz bitmiş/olmuş olmak no sooner (do something) than (do something else) v.
henüz bilinmemek remain to be seen v.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip olmak sit on a gold mine v.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği (bir şey) hazinesine sahip olmak sit on a gold mine of (something) v.
(bir anlaşma, mevzuat, sözleşme daha yeni/henüz yapılmış olmak the ink isn't dry (on something) v.
henüz doğmamış twinkle in (one's) father's eye v.
henüz tam olarak hazır değil not ready for prime time adj.
henüz sahnelere/sahalara çıkmaya hazır değil not ready for prime time adj.
henüz seyirci önüne çıkmaya hazır değil not ready for prime time adj.
henüz piyasaya çıkmaya/sürülmeye hazır değil not ready for prime time adj.
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) fresh out adj.
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) fresh out of adj.
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) clean out of adj.
henüz tehlikeyi atlatamamış not out of the woods adj.
henüz düzlüğe çıkabilmiş/tehlikeyi atlatabilmiş değil not out of the woods adj.
henüz zor durumu atlatamamış not out of the woods adj.
henüz sıkıntıdan tam olarak kurtulamamış not out of the woods adj.
henüz tehlikeyi atlatamamış not out of the wood adj.
henüz düzlüğe çıkabilmiş/tehlikeyi atlatabilmiş değil not out of the wood adj.
henüz zor durumu atlatamamış not out of the wood adj.
henüz sıkıntıdan tam olarak kurtulamamış not out of the wood adj.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip sitting on a gold mine adj.
henüz acemi/çaylak/toy in (the) bud adv.
henüz tam olgunlaşmamış/pişmemiş in (the) bud adv.
henüz ayak basmış fresh off the boat expr.
henüz gelmiş just off the boat expr.
henüz her şey bitmedi church ain't out till they quit singing expr.
henüz daha yeni gelmiş just off the boat expr.
henüz hafızalarda taze in living memory expr.
henüz basılmış hot off the press expr.
henüz hafızalarda taze within living memory expr.
henüz daha yeni gelmiş fresh off the boat expr.
henüz ayak basmış just off the boat expr.
henüz gelmiş fresh off the boat expr.
(bir konuda/bir şeyle ilgili olarak ) henüz bir karara varılmamış/son söz söylenmemiş jury is still out on something expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days yet expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days expr.
henüz kesilmemiş (büyükbaş hayvan) on the hoof expr.
(biri) henüz bir şey görmedi (someone) ain't seen nothing yet expr.
birinin henüz aklı başında değilken before someone's time expr.
henüz olmamış bir şey için endişelenme/telaş yapma don't meet trouble halfway expr.
henüz olmamış bir şey için stres olma/sıkıntıya girme don't meet trouble halfway expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early in the day [uk] expr.
henüz her şey bitmedi it isn't over till/until the fat lady sings expr.
henüz her şey bitmedi it isn't over until the fat lady sings expr.
henüz her şey bitmedi it's not over till the fat lady sings expr.
henüz her şey bitmedi it's not over until the fat lady sings expr.
karar henüz verilmedi the jury is out expr.
henüz bir karara varılmadı the jury is out expr.
(bir konuda) karar henüz verilmedi the jury is (still) out (on something) expr.
(bir konuda) henüz bir karara varılmadı the jury is (still) out (on something) expr.
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı the jury is (still) out (on something) expr.
(bir konuda) karar henüz verilmedi the jury are (still) out (on something) expr.
(bir konuda) henüz bir karara varılmadı the jury are (still) out (on something) expr.
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı the jury are (still) out (on something) expr.
henüz her şey bitmedi till the fat lady sings expr.
henüz yumurtadan çıkmamış in the shell expr.
henüz kabuğundan ayrılmamış in the shell expr.
Speaking
bunu söylemek için henüz çok erken it's too early to tell expr.
ders henüz bitmedi the class hasn't finished yet expr.
henüz her şey bitmedi it's not over till it's over expr.
henüz bir şey görmedin! you ain't seen nothing yet! expr.
henüz beni ikna etmedin you haven't convinced me yet expr.
eve henüz geldim I have just arrived home expr.
eve henüz vardım I have just arrived home expr.
eve henüz geldim I just arrived home expr.
eve henüz vardım I just arrived home expr.
henüz 18 yaşındaydım I was just 18 years old expr.
henüz karar vermedim haven't decided expr.
henüz/daha nefes alıyorken this side of the grave expr.
elimize henüz ulaşan bilgilere göre we now have reports indicating that expr.
henüz onlara söylemedim I haven't told them yet expr.
henüz emin değilim I'm not sure yet expr.
henüz geç değil it's not too late yet expr.
henüz vakti değil not just yet expr.
henüz bilmiyorum I don't know yet expr.
henüz gelmedi he/she hasn't come yet expr.
henüz geç değil not yet late to expr.
henüz belli değil it's not certain/clear yet expr.
henüz fırsat varken while there's still a chance expr.
henüz her şey bitmedi it isn't over till the fat lady sings expr.
henüz hazır değilim I'm not ready yet expr.
henüz geç değil it's not too late expr.
henüz kararımı vermedim I haven't made up my mind yet expr.
mektup henüz bana ulaşmadı I haven't received the letter yet expr.
o aşamaya henüz gelmedik we're not quite there yet expr.
mektubu henüz almadım I haven't received the letter yet expr.
sanırım bunun hakkında konuşmaya hazır değilim henüz I guess I'm just sort of not prepared to talk about this expr.
uçak henüz inmedi mi? has the plane landed yet? expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days yet expr.
Trade/Economic
henüz resmi olarak tescil edilmemiş veya onaylanmamış, teklifler için kullanılan geçici mali provizyon red herring n.
değeri henüz ödenmemiş olan ipotek tutarından daha az olan bir mülke sahip olma negative equity n.
borsada alivre satılan ve henüz teslim edilmeyen hisse senetlerinin durumu short position n.
bir şirket tarafından düzenlenen çeklerin henüz takasa verilmemiş olması payment-float n.
dağıtılmasına karar verilmiş henüz ödenmemiş temettü deferred dividend outstanding n.
fonla ilgili olarak henüz kullanılmamış para unapplied cash n.
geçmiş dönemler ait ve henüz ödenmemiş faiz back interest n.
henüz ödenmemiş çek outstanding checks n.
henüz çıkarılmamış tahvil unissued debenture n.
henüz gerçekleşmemiş gelir unrealized revenue n.
henüz ödenmemiş borçlar warrants payable n.
henüz borsaya kaydedilmemiş hisse senetleri letter stock n.
henüz ihraç edilmemiş hisse senedi unissued capital stock n.
henüz apeli yapılmamış sermaye uncalled capital n.
henüz ödenmemiş temettü deferred dividend outstanding n.
henüz yerine getirilmemiş yükümlülükler outstanding obligations n.
henüz gerçekleşmemiş kar paper profit n.
henüz ödenmemiş çekler outstanding checks n.
henüz çıkartılmamış hisse senedi unissued stock n.
henüz sunulmamış çekler cheques not yet presented n.
henüz gerçekleşmemiş kredi paper profit n.
henüz ödenmemiş faiz accrued interest n.
henüz gerçekleşmemiş bir gelirin veya giderin hesaplarda izlenmesi deferral n.
henüz ödenmemiş çek check outstanding n.
henüz üretimi tamamlanmamış mallar materials in process n.
henüz çıkarılmamış tahvil unissued share n.
henüz dağıtılmamış temettü passed dividend n.
henüz yerine getirilmemiş taahhütler obligations outstanding n.
henüz gerçekleşmemiş bir gelirin veya giderin bilançoda izlenmesi deferral n.
henüz yerine getirilmemiş taahhütler obligated balance n.
henüz istenmemiş sermaye uncalled capital n.
henüz borsa kotuna alınmamış hisse senetleri letter stock n.
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı time bargain n.
işletmenin henüz ödenmemiş sermayesi assessable capital stock n.
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı forward n.
satıcının henüz sahip olmadığı malları satması selling short n.
sipariş verilmiş ancak henüz gönderilmemiş stok ürün stock on order n.
sinema salonu sahiplerinin bir filmi henüz izlemeden o filmi gösterebilmek için talepte bulunmaları blind bidding n.
şirketin yazdığı ama henüz tahsil edilmemiş çekler payment float n.
tahakkuk eden ama henüz dağıtılmamış temettü accrued dividend n.
tahakkuk etmiş henüz tahsil edilmemiş gelir accrued income n.
tahakkuk etmiş ama henüz tahsil edilmemiş hasılat accrued revenue n.
tahakkuk etmiş ama henüz tahsil edilmemiş gelirler accrued asset n.
tahakkuk etmiş ama henüz ödenmemiş giderler accrued expense n.
yeni kurulan henüz gelişme aşamasında olan endüstriler young industries n.
henüz ödenmesi gerekmeme undueness n.
henüz ödenmemiş kredi miktarındaki azalma contraction n.
henüz olgunluğa ermemiş olmak infancy v.
henüz ticarileşmemiş pre commercial adj.
henüz piyasaya sürülmemiş uncalled adj.
henüz kesinleşmemiş olan interim adj.
henüz ortaya çıkmamış olan potential adj.
henüz ödenmemiş outstanding adj.
fiyatta anlaşılmış ancak sözleşme henüz imzalanmamış sold subject to contract (sstc) adj.
henüz ödenmesi gerekmeyen undue adj.
Law
istinaf yoluna henüz başvurulmamış dava pending appeal n.
karısı henüz yaşarken çocukları olması halinde kocanın karısının malları üzerinde sahip olduğu beklenen ayni hak curtesy initiate n.
mirasçıya henüz geçmiş olan mülkün bir üçüncü kişi tarafından işgali abatement of freehold n.
plymouth kolonisinin ilk yerleşimcilerinin henüz deniz yolculuğundayken imzaladıkları eşitlikçi özerklik anlaşması mayflower compact n.
Politics
başkanlık seçimlerini kazanmış olan ama henüz başkan olmamış aday president-elect n.
henüz çıkarılmamış yerel ham petrol indigenous crude oil not yet extracted n.
henüz vatandaşlık almamış olup oturma izni olan göçmen landed immigrant [canada] n.
başkanlık seçimlerini kazanmış olup henüz başkan olmamış aday president elect n.
henüz taç giymemiş uncrowned adj.
Insurance
henüz tahsil edilmemiş alacaklar outstanding claims n.
henüz belirlenemeyen mali sorumluluk liability not yet determined n.
Technical
akkorlaşan çömleğin hızla fırından çıkartılıp henüz ısısını kaybetmemişken oksijensiz ortama konarak redüklenmesi reduction n.
henüz tam olarak bilinmeyen olası bir insan türü homo-floresiensis n.
henüz elyaflaşmamış cam slug n.
herhangi bir kaynaktan yayılan fakat henüz çarpışmamış olan nötronlar virgin neutrons n.
sırlanmış ancak henüz fırınlanmamış çanak çömlek glostware n.
henüz uygulanmamış not yet implemented adj.
Computer
tanıtımı yapılmış ancak henüz piyasaya sunulmamış yazılım ya da donanım vapourware n.
tanıtımı yapılmış ancak henüz piyasaya sunulmamış yazılım vaporware n.
derleyici ve çevirici tarafından makine diline çevrilip henüz yürütülebilir bir programa bağlı olmayan bilgisayar programı object file n.
henüz kaydedilmedi not yet saved expr.
henüz oluşturulmadı not yet built expr.
henüz geçerli değil not yet valid expr.
Textile
henüz kesilmemiş olan yeni üretilmiş kumaş whole cloth n.
henüz boyanmamış (pamuk dokuma kumaş) loom-state adj.
Construction
daha iyi bütünleşmesi için alt katman henüz işlem görmemişken özel kalitedeki yüzey katmanı uygulanmış (beton zemin) monolithic adj.
Dyeing
(kumaş, malzeme) henüz boyanmamış gray-state adj.
(kumaş, malzeme) henüz boyanmamış grey-state adj.
Marine
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç salmon balığı smolt n.
Medical
henüz tanısı konmamış bir hastalığın tanısına yardımcı olmakta kullanılan test therapeutic test n.
henüz rahimdeyken alyuvarları rh negatif kan grubuna mensup annesinin ürettiği antikorlar tarafından saldırıya uğradığı için eritroblastozis fetalis hastalığına sahip olarak doğan bebek rhesus baby n.
gelişmeye henüz başlamış organ veya vücut bölümü rudiment n.
henüz ameliyata alınmamış hasta preop n.
henüz ameliyata alınmamış hasta pre-op n.
Psychology
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi latency period n.
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi latency phase n.
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi latency stage n.
mantığı henüz gelişmeyen prelogical adj.
mantığı henüz gelişmeyen prelogic adj.
Pathology
henüz vücudun tamamına yayılmamış kötü huylu hücreler kümesi preinvasive cancer n.
Parasitology
yumurtadan henüz çıkmış bit ya da böcek nit n.
Printing
henüz kesilip ciltlenmemiş basılı kitap sayfası destesi sheets n.
Gastronomy
henüz yumurtlamamış genç ringa balığının tuz, sirke, şeker ve baharatla terbiye edilmiş filetosu matjes herring n.
bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış kuzunun eti hogget n.
Chemistry
henüz keşfedilmemiş elementlere prototip ad oluşturmak için kullanılan bir ön ek eka- pref.
henüz keşfedilmemiş bir elementi ifade etmek için periyodik cetvelde iki üst sırasında bulunan bilinir elementin önüne getirilen ek dwi- pref.
Biology
henüz larva dönemindeki organizmanın cinsel olgunluk göstermesi neoteinia n.
henüz farklılaşmamış embriyo dokusunun gelecekteki durumunun sabitlenmesi determination n.
hayvan-bitki ayrımı henüz netleşmemiş ön canlı formu protoorganism n.
(henüz farklılaşmamış embriyo dokusunun) gelecekteki durumunu belirlemek determine v.
henüz larva aşamasındayken cinsel olgunluğa ulaşan neotenic adj.
Marine Biology
henüz larva aşamasındayken cinsel olgunluğa ulaşan bir semender cinsi typhlomolge n.
henüz yumurta sarısına bağlı durumdaki yavru somon alevin n.
melaniidae familyası henüz üçe ayrılmamışken bu familyaya mensup tatlısu yumuşakçalarına verilen ad melanian n.
yılana benzediği söylenen fakat henüz tespit edilip tanımlanamamış büyük bir deniz canlısı sea worm n.
cinsel olgunluğa henüz ulaşmış olup üremek için okyanusa dönmek üzere olan gümüşi yılan balığı silver eel n.
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç somon balığı smelt [uk] n.
Zoology
yumurtadan henüz çıkmış işçi karınca callow n.
henüz çiftleşmemiş genç erkek fok bachelor seal n.
henüz bir veya iki yaşındaki, henüz doğum yapmamış genç ve dişi koyun thave n.
henüz bir veya iki yaşındaki, henüz doğum yapmamış genç ve dişi koyun theave [dialect] n.
henüz larva dönemindeki organizmanın cinsel olgunluk göstermesi neoteny n.
henüz yumurtadan çıkmamış yavru unhatched offspring n.
henüz hiç görülmemiş bilinen en büyük yumuşakça architeuthis n.
bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış kuzu hogg n.
henüz doğum yapmamış yavru domuz yilt n.
bazı omurgasızlarda henüz detaylı analizi gerçekleştirilmemiş arka bölüm metasome n.
Botanic
meyveleri henüz ağaçtayken çimlenmeye başlayan tropik bir ağaç mangrove (rhizophora mangle) n.
henüz açılmamış eğrelti otu yaprağı miha [nz] n.
henüz açmamış pamuk çiçeği square n.
Agriculture
tohumları henüz ayıklanmamış ham pamuk seed wool n.
verimliliğini henüz kaybetmemiş (arazi) fresh adj.
Breeding
(bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış) kuzu hoggerel [uk] n.
Social Sciences
inisiyasyon ritüellerine henüz başlamamış yaşta afrikalı genç oğlan kwedien n.
Education
henüz sisteme girilmemiş not incomplete n.
Linguistics
henüz sonuçlanmamış atelic adj.
Archaeology
taşların henüz şekillendirilmediği döneme ait (taş) protolithic adj.
Religious
kiliseye kabul eğitiminin ilk aşamalarında olup henüz vaftiz için hazır olmayan kateşizm talebesi audient n.
kiliseye kabul eğitiminin ilk aşamalarında olup henüz vaftiz için hazır olmayan kateşizm talebesi hearer n.
bazı kiliselerde vaaz verme yetkisine sahip olup henüz papaz unvanı verilmemiş kimse licentiate n.
(yeni ahit'te) hz. isa'nın henüz bebekken mesih olduğunu görüp ona ilahi okumuş dini bütün bir yahudi simeon n.
Geography
henüz araştırılmamış veya keşfedilmemiş (bölge) chartless adj.
henüz araştırılmamış veya keşfedilmemiş (bölge) unmapped adj.
henüz araştırılmamış veya keşfedilmemiş (bölge) uncharted adj.
(topografik özellik) henüz maksimum gelişim aşamasına ulaşmamış immature adj.
Geology
kristalleşme emareleri gösteren fakat henüz kristal oluşturmamış (taş) microfelsitic adj.
Military
henüz yerine getirilmeyen önceden konumlandırılmış harp yedeği pre-positioned war reserve materiel requirement, balance n.
Sport
henüz büyük bir ödül kazanmamış acemi sporcu novice n.
henüz belirli sayıda yarış kazanmamış yarış atı novice n.
büyük kulübün henüz maça çıkmamış yeni transferi prospect n.
(top) henüz oyuna girmemiş in hand adv.
Card
pokerde bir oyuncunun henüz bütün kartlar açılmamışken bile kesin olarak kaybetmiş olması drawing dead n.
henüz oynanmamış kart grubu pack n.
henüz oynanmamış kartların ters konduğu bir iskambil oyunu shasta sam n.
Wagering
henüz yarış kazanmamış yarış atı maiden n.
henüz yarış veya ödül kazanmamış (at) maiden adj.
Art
henüz boyanmış bir şeyi tekrar boyama repaint n.
Theatre
henüz bir oyuncuya verilmemiş (rol) uncast adj.
Cinema
henüz çekim aşamasında olan bir filme verilen geçici isim production title n.
henüz çekim aşamasında olan bir filme verilen geçici isim provisional title n.
henüz çekim aşamasında olan bir filme verilen geçici isim working title n.
Archaic
henüz dünyaya gelmemiş unbore adj.
Ornithology
henüz uçamayan genç yaban ördeği flapper [uk] n.
ince tüyleri haricindeki tüyleri henüz çıkmamış olan (yavru kuş) downy adj.
Entomology
üreme organı henüz olmayan (dişi böcek) neuter adj.
Slang
henüz yürümesini bilmeyen veya yeni yeni öğrenen bebek rugrat n.
sesi henüz kalınlaşmamış genç chippy [australia] n.
henüz tek başına uçmamış pilot adayı dodo n.