History

hep

Meanings of "hep" in Turkish English Dictionary : 13 result(s)

	Category	English	Turkish
General
1	General	hep adj.	bilgili
2	General	hep adj.	uyanık
3	General	hep adj.	modaya uyan
4	General	hep adj.	modaya uygun
5	General	hep adj.	son moda
6	General	hep interj.	hey
7	General	hep interj.	oley
Botanic
8	Botanic	hep n.	gül ağacının çok sayıda akeni çevreleyen etli bir çiçek tablasından oluşan olgunlaşmış bir yalancı meyvesi
Military
9	Military	hep interj.	sol sağ sol
Music
10	Music	hep adj.	caza karşı ilgili ve duyarlı olan
Slang
11	Slang	hep adj.	son gelişmeler hakkında bilgi sahibi olan
12	Slang	hep adj.	güncel
13	Slang	hep adj.	güncel trendlerden haberdar olan

Meanings of "hep" in English Turkish Dictionary : 20 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	hep	always adv.
2	Common Usage	hep	all the time adv.
General
3	General	hep	invariably adv.
4	General	hep	forever adv.
5	General	hep	ever adv.
6	General	hep	all adv.
7	General	hep	every time adv.
8	General	hep	wholly adv.
9	General	hep	e'er adv.
10	General	hep	routinely adv.
11	General	hep	throughout adv.
12	General	hep	evermore adv.
13	General	hep	ever after adv.
14	General	hep	right along adv.
Phrases
15	Phrases	hep	in season and out of season expr.
Idioms
16	Idioms	hep	till hell freezes over expr.
17	Idioms	hep	until hell freezes over expr.
18	Idioms	hep	in common with expr.
Literature
19	Literature	hep	e'er (ever) adv.
Modern Slang
20	Modern Slang	hep	all days of week expr.

Meanings of "hep" with other terms in English Turkish Dictionary : 468 result(s)

	Category	Turkish	English
General
1	General	ya hep ya hiç ilkesi	all or none principle n.
2	General	toplumda hep gözü yükseklerde olan kimse	climber n.
3	General	hep yeşil kalan bitki	evergreen n.
4	General	nefesli çalgıların hep birlikte çaldığı parça	fanfare n.
5	General	hep şikayet eden kimse	misery n.
6	General	hep yek	snake eyes n.
7	General	hep kendinden söz etme	egotism n.
8	General	aklı ve gözü hep saatte olan (işin veya dersin bitmesini bekleyen)	clock-watcher n.
9	General	hep beraber şarkı söyleme	singalong n.
10	General	hep anlatılan hikaye	oft-told tale n.
11	General	hep anlatılan hikaye	oft-told story n.
12	General	koro halinde/hep birlikte şarkı/marş söyleme	sing-along n.
13	General	hep beraber şarkı söyleme	barbershop singing n.
14	General	balede hep aynı ayağın önde olduğu süzülme hareketi	chassé n.
15	General	pembe beyaz çiçekli ve yaprakları hep yeşil olan sarmaşık türünden bir yabani çiçek	ground laurel n.
16	General	yemeklerini hep birlikte yiyen personel grubu	mess n.
17	General	hep aynı telden çalan kimse	harper n.
18	General	çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun	ring-a-ring-a-roses n.
19	General	çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun	ring-a-rosy n.
20	General	çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun	ring-around-a-rosy n.
21	General	çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun	ring-around-the-rosy n.
22	General	(diğer konuşmacıları bastırarak) hep bir ağızdan konuşma	overtalk n.
23	General	hep aynı tür rolleri vermek	typecast v.
24	General	hep aynı telden çalmak	harp on something v.
25	General	hep birlikte inmek	pile out v.
26	General	hep birlikte inmek	pile off v.
27	General	hep tenkit etmek	not to have a good word to say for v.
28	General	hep beraber olmak	hold together v.
29	General	aynı evde hep beraber yaşamak	cohabitate v.
30	General	-i hep tenkit etmek	not to have a good word to say for v.
31	General	kafasını hep kurcalamak	niggle at v.
32	General	hep modaya göre giyinmek	keep an updated wardrobe v.
33	General	balede hep aynı ayağı önde tutarak süzülme hareketi yapmak	chassé v.
34	General	hep beraber sıkıştırılmış hale gelmek	compact v.
35	General	ya hep ya hiç durumunda olmak	stand v.
36	General	hep kafasının dikine giden	wayward adj.
37	General	hep kendini tekrar eden	repetitious adj.
38	General	sesi hep çıkan	vocal adj.
39	General	hep bir arada	collected adj.
40	General	hep kendini düşünen	self centered adj.
41	General	hep kendi bildiğini okumak isteyen	wayward adj.
42	General	düşüncesini hep duyuran	vocal adj.
43	General	insanın kafasını hep kurcalayan	niggling adj.
44	General	hep yeşil	evergreen adj.
45	General	hep kazaya uğrayan	accident-prone adj.
46	General	hep azalan	ever-decreasing adj.
47	General	hep kendini düşünen	self-centered adj.
48	General	hep var olan	ever present adj.
49	General	hep olan	ever present adj.
50	General	hep aynı kalan	standing adj.
51	General	hep anlatılan	oft-told adj.
52	General	hep kendini düşünen	self-centred adj.
53	General	hep kazanmak isteyen	ambitious adj.
54	General	hep birlikte hazır	all ready adj.
55	General	ya hep ya hiç	all-or-none adj.
56	General	hep aynı	unrelieved adj.
57	General	yüzünde hep üzgün bir ifade taşıyan	sad-faced adj.
58	General	hep bir ağızdan	in unison adv.
59	General	hep birden	together adv.
60	General	hep böyle	all along adv.
61	General	hep beraber	neck and crop adv.
62	General	hep birlikte	bodily adv.
63	General	hep birden	all at once adv.
64	General	hep birlikte	with one accord adv.
65	General	hep beraber	with one accord adv.
66	General	hep beraber	in concert adv.
67	General	hep birlikte ve aynı anda	in chorus adv.
68	General	hep birlikte	all together adv.
69	General	hep beraber	in unison adv.
70	General	hep birlikte	in chorus adv.
71	General	hep beraber	in chorus adv.
72	General	hep birlikte	at all hands adv.
73	General	hep değişen	turn and turn about adv.
74	General	hep birlikte	nemine contradicente adv.
75	General	hep bir ağızdan	all together adv.
76	General	hep birlikte	en masse adv.
77	General	hep beraber	in toto adv.
78	General	hep beraber	bodily adv.
79	General	hep beraber	all together adv.
80	General	hep beraber	en masse adv.
81	General	hep beraber	all in unison adv.
82	General	hep birlikte her taraftan	at all hands adv.
83	General	hep birlikte	as one man adv.
84	General	hep beraber	in a body adv.
85	General	hep birlikte	in a body adv.
86	General	hep beraber	holus-bolus adv.
87	General	hep birlikte	holus-bolus adv.
88	General	neredeyse hep	almost always adv.
89	General	hep birden	all together adv.
90	General	hep birden	at once adv.
91	General	hep bir ağızdan	at once adv.
92	General	hep birden	as a man adv.
93	General	hep beraber	agreat adv.
94	General	hep birlikte	agreat adv.
95	General	hep birden	thegither [scottish] adv.
96	General	hep birden	togider [obsolete] adv.
97	General	hep birlikte	as a group adv.
98	General	hep birlikte	en bloc adv.
99	General	hep bir ağızdan	una voce adv.
100	General	hep birlikte	communally adv.
101	General	hep beraber	communally adv.
102	General	hep beraber	en bloc adv.
103	General	hep birlikte	ensemble adv.
104	General	hep birden	ensemble adv.
105	General	hep beraber	broadside adv.
106	General	hep bir ağızdan	infere adv.
107	General	hep beraber	infere adv.
108	General	hep birlikte	publically adv.
Phrasals
109	Phrasals	kendini hep suçlu hissetmek	carry around v.
110	Phrasals	hep (belli bir duyguyu) hissetmek	carry around v.
111	Phrasals	sanki hep yanında olmak	carry around v.
112	Phrasals	sanki hep yanında olmak	carry someone around v.
113	Phrasals	beraber/hep birlikte yürümek	walk together v.
114	Phrasals	-e aynı anda/hep beraber binmek	load onto v.
115	Phrasals	bir araca aynı anda/hep beraber binmek	load onto v.
116	Phrasals	-e aynı anda/hep birlikte bindirmek	load onto v.
117	Phrasals	bir araca aynı anda/hep birlikte bindirmek	load onto v.
118	Phrasals	hep birlikte üstüne gitmek	pile on v.
119	Phrasals	hep birlikte üstüne gelmek	pile on v.
120	Phrasals	hep birlikte üstüne gitmek	pile onto v.
121	Phrasals	hep birlikte üstüne gelmek	pile onto v.
122	Phrasals	hep birlikte (birinin) üstüne gitmek	gang up (on someone) v.
123	Phrasals	hep birlikte (birinin) üstüne gitmek	gang up on (one) v.
124	Phrasals	hep birlikte sıkışmak/sığışmak	squeeze together v.
125	Phrasals	bir araya/hep birlikte sığıştırmak	squeeze together v.
126	Phrasals	bir araya/hep birlikte sıkıştırmak	squeeze together v.
Phrases
127	Phrases	zamanın hep ileriye akması	arrow of time n.
128	Phrases	hep alıntılanan	oft-cited adj.
129	Phrases	hep tekrarlanan	hardy perennial adj.
130	Phrases	hep anılan	oft-cited adj.
131	Phrases	yapmak istiyorum ama hep sözde kalıyor	the spirit is willing, but the body is weak expr.
132	Phrases	yapmak istiyorum ama hep sözde kalıyor	the spirit is willing, but one's body is weak expr.
133	Phrases	ya hep ya hiç	you can't be a little bit pregnant expr.
134	Phrases	ya hep ya hiç	you can't be half pregnant expr.
135	Phrases	hep şanslı/başarılı olamazsın	the cards beat all the players expr.
136	Phrases	zar hep düşeş gelmez	the cards beat all the players expr.
137	Phrases	bunlar da hep beni bulur?	what's (someone's) beef (with someone or something) expr.
138	Phrases	aksilikler hep üst üste gelir	when it rains it pours expr.
139	Phrases	hep aynı şeyleri yaparsan, hep aynı sonuçları elde edersin	if you do what you’ve always done, you’ll get what you’ve always got expr.
140	Phrases	hep aynı şeyleri yaparsan, hep aynı sonuçları elde edersin	If you always do what you've always done, you will always get what you've always got expr.
141	Phrases	hep bir bityeniği var	there's always a catch expr.
142	Phrases	hep destek tam destek	continuous unwavering support expr.
143	Phrases	hep olduğu gibi	as often happens expr.
144	Phrases	hep birden	with one consent expr.
145	Phrases	ya hep ya hiç	go hard or go home expr.
146	Phrases	ya hep ya hiç	do or die expr.
147	Phrases	başarısını hep devam ettirdi	have never looked back expr.
148	Phrases	başarısını hep devam ettirdi	have not looked back expr.
149	Phrases	hep birlikte	as one expr.
150	Phrases	hep beraber	as one expr.
151	Phrases	hep bir ağızdan	as one expr.
152	Phrases	bir kere yapan hep yapar	once a (something), always a (something) expr.
153	Phrases	kimi şeyler hep aynı kalır	some things never change expr.
Proverb
154	Proverb	yaşam hep eğlenceden oluşmaz	not all beer and skittles
155	Proverb	yaşam hep eğlenceden oluşmaz	life is not beer and skittles
156	Proverb	hep daha fazlasını istersin	more you have, the more you want
157	Proverb	hep daha fazlasını istersin	more you get, the more you want
158	Proverb	yürek hep umut doludur	hope springs eternal (in the human breast)
159	Proverb	dertler gelirse hep üst üste gelir	it never rains but it pours
160	Proverb	nereye gitsen bazı şeyler hep aynı	the more things change, the more they stay the same
161	Proverb	bazı şeyler hep eski hamam eski tas	the more things change, the more they stay the same
162	Proverb	içerisinde bulunulan zaman hep geçmişten ve gelecekten eksik görünür/gelir	the golden age was never the present age
163	Proverb	yürek hep umut doludur	hope springs eternal
Colloquial
164	Colloquial	hep alıp hiç vermeme	always taking never giving n.
165	Colloquial	ya hep ya hiç meselesi	a question of all or nothing n.
166	Colloquial	aklı ve gözü hep saatte olan (işin veya dersin bitmesini bekleyen) kimse	clock watcher n.
167	Colloquial	hep birlikte toplanan para	the pot n.
168	Colloquial	hep kaybeden	two-time loser n.
169	Colloquial	hep yanında taşımak	pack [us] v.
170	Colloquial	hep birden	all at once adv.
171	Colloquial	bu şimdiye kadar hep böyle oldu	and so it shall be expr.
172	Colloquial	bu şimdiye kadar hep böyle oldu	so it has been expr.
173	Colloquial	hep mutlu ol	always be happy expr.
174	Colloquial	hep beraber	in a body expr.
175	Colloquial	hep birden aynı anda	all at once expr.
176	Colloquial	hep birlikte	in a body expr.
177	Colloquial	insanlar hep sahip olamayacaklarını isterler	people always want what they can't have expr.
178	Colloquial	insanlar beni hep başkalarına benzetir	people are always taking me for other people expr.
179	Colloquial	ya hep ya hiç	make or break expr.
180	Colloquial	"insan hep sahip olamayacağını ister	people always want what they can't have expr.
181	Colloquial	ya hep ya hiç	neck or nothing expr.
182	Colloquial	hep böyleydi	it was ever so expr.
183	Colloquial	hep böyle oldu	it was ever so expr.
184	Colloquial	hep böyle olmuştur	it was ever so expr.
185	Colloquial	eskiden beri/hep böyle süregelmiştir	it was ever so expr.
186	Colloquial	hep böyleydi	it was ever thus expr.
187	Colloquial	hep böyle oldu	it was ever thus expr.
188	Colloquial	hep böyle olmuştur	it was ever thus expr.
189	Colloquial	eskiden beri/hep böyle süregelmiştir	it was ever thus expr.
190	Colloquial	hep/genelde öyle derler	that's what she said expr.
191	Colloquial	aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir	(it's) one damn thing after another expr.
192	Colloquial	hep öyle olur	always the way expr.
193	Colloquial	hep öyle olur zaten	always the way expr.
194	Colloquial	(bu) hep böyledir	it's always the way expr.
195	Colloquial	(bu) hep böyle olur	it's always the way expr.
196	Colloquial	(bu) hep böyle olur zaten	it's always the way expr.
197	Colloquial	(bu) hep böyledir	that's always the way expr.
198	Colloquial	(bu) hep böyle olur	that's always the way expr.
199	Colloquial	(bu) hep böyle olur zaten	that's always the way expr.
200	Colloquial	bundan sonrası hep yokuş	(it's) all uphill from here expr.
201	Colloquial	başıma hep bu geliyor	(it's the) story of my life expr.
202	Colloquial	başıma hep bu geliyor	(ithat's the) story of my life expr.
203	Colloquial	(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor	(one) can't win for losing expr.
204	Colloquial	(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor	(one) can't win for trying expr.
205	Colloquial	ya hep ya hiç	all or nothing expr.
206	Colloquial	hep lafta	all talk expr.
207	Colloquial	(bu) hep böyle olur	(that's/it's) always the way expr.
208	Colloquial	(bu hep) böyle olur zaten	(that's/it's) always the way expr.
209	Colloquial	(bu) hep böyledir zaten	(that's/it's) always the way expr.
210	Colloquial	ya hep ya hiç	all or nothing expr.
211	Colloquial	hep lafta	all talk expr.
212	Colloquial	(bu) hep böyle olur	(that's/it's) always the way expr.
213	Colloquial	(bu hep) böyle olur zaten	(that's/it's) always the way expr.
214	Colloquial	(bu) hep böyledir zaten	(that's/it's) always the way expr.
215	Colloquial	hep beraber	at one time expr.
216	Colloquial	hep bir ağızdan	at one time expr.
217	Colloquial	bundan/ondan sonra hep	forever after expr.
218	Colloquial	hep aynı şeyler	same o' same o' expr.
219	Colloquial	hep aynı şeyler	same ol' same ol' expr.
220	Colloquial	hep aynı şeyler	same old expr.
221	Colloquial	hep aynı şeyler	same old story expr.
Idioms
222	Idioms	onun hayatı hep böyledir	the story of someone's life n.
223	Idioms	hep kaybeden	a confirmed loser n.
224	Idioms	hep kaybeden	two time loser n.
225	Idioms	hep iyi olan, asla kötü olamayan, mükemmel davrandığını sanan kişi	goody two shoes person n.
226	Idioms	hep gölgede kalan/başarısız/etkisiz kimse	always the bridesmaid, never the bride n.
227	Idioms	hep dört ayağının üstüne düşme	charmed existence n.
228	Idioms	hep mutlu kimse	a ray of sunshine n.
229	Idioms	keyfi hep yerinde kimse	a ray of sunshine n.
230	Idioms	zamanın hep ileriye akması	arrow of time n.
231	Idioms	zamanın hep ileriye akması	time's arrow n.
232	Idioms	hep aynı hikaye/terane	likely story n.
233	Idioms	hep aynı şey	the same old rigmarole n.
234	Idioms	eve hep vakitlice dönmek	keep good hours v.
235	Idioms	hep ziyaretçi kabul etmek	keep open house v.
236	Idioms	hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek	arrive (some place) in a body v.
237	Idioms	hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek	reach (some place) in a body v.
238	Idioms	hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek	travel in a body v.
239	Idioms	(biri) hep aklında/kalbinde olmak	be with (one) in spirit v.
240	Idioms	(birini) hep yüreğinde/kalbinde taşımak	be with (one) in spirit v.
241	Idioms	(biri) hep aklında/yüreğinde/kalbinde olmak	be with somebody in spirit v.
242	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	stay one jump ahead v.
243	Idioms	hep bir adım ileride/ilerisinde olmak	stay one jump ahead v.
244	Idioms	hep bir basamak üstte/üstünde olmak	stay one jump ahead v.
245	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	be one jump ahead v.
246	Idioms	hep bir adım ileride/ilerisinde olmak	be one jump ahead v.
247	Idioms	hep bir basamak üstte/üstünde olmak	be one jump ahead v.
248	Idioms	(hep) bir adım önünde/ilerisinde olmak	be/stay one jump a head (of somebody/something) v.
249	Idioms	(hep) bir basamak üstünde olmak	be/stay one jump a head (of somebody/something) v.
250	Idioms	bardağın hep dolu tarafını görmek	wear rose-colored glasses v.
251	Idioms	bozuk plak gibi hep aynı şeyleri tekrarlamak	sound like a broken record v.
252	Idioms	hep dört ayağının üzerine düşmek	lead a charmed life v.
253	Idioms	hep dört ayağının üzerine düşmek	live a charmed life v.
254	Idioms	hep düşünmek	near one's heart v.
255	Idioms	hep aynı özrü beyan etmek/bildirmek	go into a song and dance about something v.
256	Idioms	hep aynı özrü beyan etmek/bildirmek	go into the same old song and dance about something v.
257	Idioms	hep dört ayağının üzerine düşmek	have a charmed life v.
258	Idioms	(bir konu hakkında) kendini hep ezik/eksik hissetmek	have a chip on one's shoulder about v.
259	Idioms	hep dört ayağının üstüne düşmek	have a charmed existence v.
260	Idioms	hep dört ayağının üstüne düşmek	lead a charmed existence v.
261	Idioms	hep dört ayağının üstüne düşmek	live a charmed existence v.
262	Idioms	hep aynı teraneyi çalmak	harp away at (someone or something) v.
263	Idioms	hep aynı nakaratı okumak	harp away at (someone or something) v.
264	Idioms	temcit pilavı gibi hep (birinden veya bir konudan) bahsetmek	harp away at (someone or something) v.
265	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be engraved in (one's) mind v.
266	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be engraved on/in your heart/memory/mind v.
267	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be engraved on (one's) heart v.
268	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be engraved in (one's) memory v.
269	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be etched on (one's) heart v.
270	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be etched on your heart v.
271	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be etched on your memory/mind v.
272	Idioms	hep hatırlayacak olmak	be etched on (one's) mind v.
273	Idioms	hep/yalnızca doğru yolu seçmek	keep on the straight and narrow v.
274	Idioms	hep doğru olanı yapmak	keep on the straight and narrow v.
275	Idioms	hep/yalnızca doğru yolu seçmek	keep to straight and narrow v.
276	Idioms	hep doğru olanı yapmak	keep to straight and narrow v.
277	Idioms	hep/yalnızca doğru yolu seçmek	stay on the straight and narrow v.
278	Idioms	hep doğru olanı yapmak	stay on the straight and narrow v.
279	Idioms	hep gülmek/gülümsemek	wear nothing but a smile v.
280	Idioms	yüzü sürekli/hep gülmek	wear nothing but a smile v.
281	Idioms	hep gülmek/gülümsemek	be wearing a smile v.
282	Idioms	yüzü sürekli/hep gülmek	be wearing a smile v.
283	Idioms	(birine) hep iyi olan şeyleri söylemek	pour honey in (one's) ear v.
284	Idioms	hep birlikte daha güçlü olmak	be greater/more than the sum of its parts v.
285	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
286	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım ilerisinde olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
287	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep avantajlı durumda olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
288	Idioms	(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
289	Idioms	(birini/bir şeyi) hep gerisinde bırakmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
290	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
291	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım ilerisinde olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
292	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep avantajlı durumda olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
293	Idioms	(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
294	Idioms	(birini/bir şeyi) hep gerisinde bırakmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
295	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	be one jump ahead v.
296	Idioms	hep bir adım ileride/ilerisinde olmak	be one jump ahead v.
297	Idioms	hep bir basamak üstte/üstünde olmak	be one jump ahead v.
298	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	stay one jump ahead v.
299	Idioms	hep bir adım ileride/ilerisinde olmak	stay one jump ahead v.
300	Idioms	hep bir basamak üstte/üstünde olmak	stay one jump ahead v.
301	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
302	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir adım önde olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
303	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir adım ileride olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
304	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım ilerisinde olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
305	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir basamak üstte olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
306	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir basamak üstünde olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
307	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
308	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir adım önde olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
309	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir adım ileride olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
310	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir adım ilerisinde olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
311	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir basamak üstte olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
312	Idioms	(birinin/bir şeyin) hep bir basamak üstünde olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
313	Idioms	hep birlikte gelmek	come in a body v.
314	Idioms	hep aynı özrü beyan etmek/bildirmek	go into a song and dance v.
315	Idioms	(birini/bir şeyi) hep tenkit etmek	never have a good word to say about (someone of something) v.
316	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep kötü bahsetmek	never have a good word to say about (someone of something) v.
317	Idioms	(birini/bir şeyi) hep tenkit etmek	never have a good word to say for (someone of something) v.
318	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep kötü bahsetmek	never have a good word to say for (someone of something) v.
319	Idioms	(birini/bir şeyi) hep tenkit etmek	not have a good word to say about (someone of something) v.
320	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep kötü bahsetmek	not have a good word to say about (someone of something) v.
321	Idioms	(birini/bir şeyi) hep tenkit etmek	not have a good word to say for (someone of something) v.
322	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep kötü bahsetmek	not have a good word to say for (someone of something) v.
323	Idioms	hep eğlenceden ibaret olan şey	beer and skittles adj.
324	Idioms	hep ikinci planda kalan	always the bridesmaid adj.
325	Idioms	hep gölgede kalan	always the bridesmaid adj.
326	Idioms	hep ikinci sırada olan	always the bridesmaid adj.
327	Idioms	hep ikinci planda kalan	always the bridesmaid adj.
328	Idioms	hep gölgede kalan	always the bridesmaid adj.
329	Idioms	hep ikinci sırada olan	always the bridesmaid adj.
330	Idioms	ya hep ya hiç	(somewhere or something) or bust expr.
331	Idioms	ayvaz kasap hep bir hesap	all (the) one expr.
332	Idioms	ya hep ya hiç	all duck or no dinner expr.
333	Idioms	aksilikler hep üst üste gelir	it never rains but pours expr.
334	Idioms	aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir	one thing leads to another expr.
335	Idioms	aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir	It's one thing after another! expr.
336	Idioms	aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir	If it's not one thing it's another! expr.
337	Idioms	aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir	It's just one thing after another! expr.
338	Idioms	ayvaz kasap hep bir hesap	as broad as it is long expr.
339	Idioms	hep bir ağızdan	with one voice expr.
340	Idioms	hep aynı şekilde gülen	hard smile expr.
341	Idioms	hayat hep eğlenceden ibaret değildir	life isn't all beer and skittles expr.
342	Idioms	hayat hep lay lay lom değildir	life isn't all beer and skittles expr.
343	Idioms	hep kötü gidecek değil ya	can't rain all the time expr.
344	Idioms	söyleyecek lafı hep vardır	could talk under wet cement expr.
345	Idioms	söyleyecek lafı hep vardır	could talk under water expr.
346	Idioms	ya hep ya hiç	it's sydney or the bush expr.
347	Idioms	hep aynı rutinde	day in, day out, every day without fail expr.
348	Idioms	hep birden	in one blow expr.
349	Idioms	hep aynı şey	it's the same old rigmarole expr.
350	Idioms	hep aynı şey	it's the same old rigmarole expr.
351	Idioms	hep aynı saçmalık	it's the same old rigmarole expr.
352	Idioms	hep göz ardı edildi	and the band played on expr.
353	Idioms	hep hasır altı edildi	and the band played on expr.
354	Idioms	(biri) tüm çabalarına rağmen hep başarısız oluyor	(one) can't do right for doing wrong [uk] expr.
355	Idioms	(birinin) burnu (hep) havada	(one's) nose is (always) in the air expr.
356	Idioms	(biri hep) kibirli	(one's) nose is (always) in the air expr.
357	Idioms	hep ikinci planda kalan	always the bridesmaid, never the bride expr.
358	Idioms	hep ikinci sırada olan	always the bridesmaid, never the bride expr.
359	Idioms	hep ikinci planda kalan	always the bridesmaid, never the bride expr.
360	Idioms	hep ikinci sırada olan	always the bridesmaid, never the bride expr.
361	Idioms	hayat hep zevk ve sefadan ibaret değildir	(life is) not all beer and skittles expr.
362	Idioms	hayat hep günlük gülistanlık değildir	(life is) not all beer and skittles expr.
363	Idioms	hayat hep kolay değildir	(life is) not all beer and skittles expr.
364	Idioms	(buradan/oradan) sonrası hep yokuş aşağı	it's all downhill (from here/there) expr.
365	Idioms	(buradan/oradan) sonrası hep daha kötü	it's all downhill (from here/there) expr.
366	Idioms	(bu noktadan/o noktadan) sonrası hep yokuş aşağı	it's all downhill (from here/there) expr.
367	Idioms	(buradan/oradan) sonrası hep daha kolay	it's all downhill (from here/there) expr.
368	Idioms	hep beraber	by the run expr.
369	Idioms	hep böyle gitmez	it all comes out in the wash expr.
370	Idioms	ayvaz kasap hep bir hesap	it's as broad as it is long [uk] expr.
371	Idioms	ayvaz kasap hep bir hesap	it's as broad as it's long expr.
372	Idioms	hep söz veriyorum derler	promises, promises expr.
373	Idioms	hep söz verirler	promises, promises expr.
374	Idioms	hep öyle derler	promises, promises expr.
375	Idioms	rabbenâ, hep bana olmaz!	turnabout is fair play expr.
376	Idioms	ya hep ya hiç	sydney or the bush [australia] expr.
Speaking
377	Speaking	hep aynı şeyler	same old same old n.
378	Speaking	hep aynı hikaye	tell me the old old story n.
379	Speaking	arkasında (hep/daima) enkaz bırakmak	leave it all in ruins v.
380	Speaking	hep birlikte lütfen	all together, please interj.
381	Speaking	aksilikler hep üst üste gelir	it never rains but it pours expr.
382	Speaking	alışveriş öncesi neden hep bir liste yapıyorsun?	why do you always make a list before shopping? expr.
383	Speaking	ameliyatlarda kazalar hep yaşanır	accidents happen in surgeries all the time expr.
384	Speaking	ayvaz kasap hep bir hesap	it makes no difference expr.
385	Speaking	bunu hep biliyordum	I've always known it expr.
386	Speaking	hep yapacak bir şeyler vardı	there was always something to do expr.
387	Speaking	hep...fantazisi kurmuşumdur	I've always had this fantasy about expr.
388	Speaking	hep bu kadar sıcak mıdır burası?	is it always this hot here? expr.
389	Speaking	hep bunu söylüyorsun!	that's all you ever say expr.
390	Speaking	hep aklımdasın	you are always on my mind expr.
391	Speaking	hep aynı şeyler	same ole same ole expr.
392	Speaking	hep seni düşünüyorum	I always think of you expr.
393	Speaking	hep onun suçu	it was all her fault expr.
394	Speaking	hep aynı şekilde başlar	it always starts the same way expr.
395	Speaking	hep seni düşünüyorum	I am always thinking about you expr.
396	Speaking	hep seni düşünüyorum	I always think about you expr.
397	Speaking	hep merak etmişimdir	I have always wondered that expr.
398	Speaking	hep onun suçu	it was all his fault expr.
399	Speaking	hep olduğu gibi	as always happens expr.
400	Speaking	hep bu kadar sıcak mı burası?	is it always this hot here? expr.
401	Speaking	hep böyle diyorsun	you always say that expr.
402	Speaking	hep seni düşünüyorum	I am always thinking of you expr.
403	Speaking	hep aklımdasın	you are always in my mind expr.
404	Speaking	işleri hep yüzüne gözüne bulaştırıyorsun	you always screw things up expr.
405	Speaking	işleri hep eline yüzüne bulaştırıyorsun	you always screw things up expr.
406	Speaking	niçin sorunlarını hep benim çözmemi bekliyorsun?	why do you always have to lay your problems at my doorstep? expr.
407	Speaking	neden sorunlarını hep bana getiriyorsun?	why do you always have to lay your problems at my doorstep? expr.
408	Speaking	o hep böyleydi	he's always been that way expr.
409	Speaking	neden hep ben?	why always me? expr.
410	Speaking	yüzün hep gülsün	always be happy expr.
411	Speaking	ya hep ya hiç	all-or-nothing expr.
412	Speaking	...merak etmişimdir hep	I always wondered why expr.
413	Speaking	o bizi hep güldürür	he always makes us laugh expr.
414	Speaking	o bizi hep güldürür	she always makes us laugh expr.
415	Speaking	o hep geç kalır	he is always late expr.
416	Speaking	hep geç kalır	he is always late expr.
417	Speaking	o hep geç kalır	she is always late expr.
418	Speaking	hep geç kalır	she is always late expr.
Trade/Economic
419	Trade/Economic	her bir elemanın bir önceki ve sonraki elemandan farkının hep aynı olduğu dizi	arithmetic progression n.
420	Trade/Economic	işçilerin taleplerini işverene kabul ettirebilmek için hep birlikte işi bırakmaları biçimindeki sendikal hak	strike n.
421	Trade/Economic	ya hep ya hiç kayıtlı yüklenim	all-or-none underwriting n.
422	Trade/Economic	batacağı düşünülen bir bankadan mevduat sahiplerinin hep birlikte para çekmeye çalışması	bank run n.
Law
423	Law	hep veya hiç yasası	"all-or-not” law
Technical
424	Technical	elektromekanik ya hep ya hiç telekomünikasyon rölesi	electromechanical all-or-nothing telecom relay n.
425	Technical	hep-hiç röle	all-or-nothing relay n.
Electric
426	Electric	şarjı hep dolu tutacak şekilde az az verilen akım	trickle charge n.
Aeronautic
427	Aeronautic	hep aynı rotada yapılan uçuş	milk run n.
Psychology
428	Psychology	ya hep ya hiç ilkesi	all-or-none principle n.
429	Psychology	ya hep ya hiç tarzı düşünme	all-or-nothing thinking n.
430	Psychology	ya hep ya hiç öğrenme	all-or-none learning n.
Mental Health
431	Mental Health	zihinsel bozuklukların tedavisinde çeşitli tedavi yöntemlerinin hep birlikte aralıksız bir şekilde uygulanması	total push n.
Physiology
432	Physiology	ya hep ya hiç yasası	all-or-none law n.
Physics
433	Physics	sistemde toplam elektrik yükünün hep sabit kaldığı ilkesi	conservation of electricity n.
Biology
434	Biology	yavaş büyüyen hep yeşil kalan avrasya çalısı	calluna n.
Astronomy
435	Astronomy	iki gök cisminin eşzamanlı dönerek birbirinin hep aynı yüzünü görmesi	captured rotation n.
436	Astronomy	iki gök cisminin eşzamanlı dönerek birbirinin hep aynı yüzünü görmesi	synchronous rotation n.
437	Astronomy	iki gök cisminin eşzamanlı dönerek birbirinin hep aynı yüzünü görmesi	tidally locked rotation n.
Botanic
438	Botanic	güney afrikada bulunan yaprakları hep yeşil kalan bir ağaç	acocanthera oppositifolia n.
439	Botanic	güney afrikada bulunan yaprakları hep yeşil kalan bir ağaç	acocanthera venenata n.
440	Botanic	hep yeşil kalan bitki	sempervirent n.
441	Botanic	hep yeşil kalan bitkiden elde edilen çamsakızı	sandarac n.
442	Botanic	hep yeşil meşe	live oak n.
Linguistics
443	Linguistics	hep-hiç notlandırma	dichotomous scoring n.
Religious
444	Religious	duaların müziksiz biçimde hep birlikte söylendiği ayin	low mass n.
Philosophy
445	Philosophy	hep var olmak	subsist v.
Military
446	Military	hep beraber	en masse expr.
Hunting
447	Hunting	birden fazla namluyu hep aynı sırayla ateşleyen tek tetikli düzenek	single trigger n.
Basketball
448	Basketball	hiç pas vermeyip topu hep kendi kullanan “bencil” oyuncu	gunner n.
Music
449	Music	bütün müzisyenlerin hep birlikte çaldığı müzik	tutti n.
450	Music	gitarda çalınan notaların hep birlikte ses vermeye devam etmesi	over-ringing tones n.
451	Music	hep beraber	with one voice adv.
Cinema
452	Cinema	hep aynı tür rolleri vermek	type v.
453	Cinema	hep aynı türde rol vermek	typecast v.
454	Cinema	hep aynı tür rollerde oynayan	type-cast adj.
Abbreviation
455	Abbreviation	hep birden	togr adv.
Latin
456	Latin	hep çalışın ki şeytan sizi hep meşgul bulsun	facito aliquid operis, ut semper te diabolus inveniat occupatum expr.
Archaic
457	Archaic	hep beraber olmak	consist v.
458	Archaic	hep aynı yönde	trade adv.
Slang
459	Slang	hep kaybetmeye mahkum olan zavallı kişi	pathetic loser n.
460	Slang	hep aynı bok	same old shit n.
461	Slang	yorganı hep kendi üzerine çeken kişi	cover hog n.
462	Slang	hep aynı terane	déjà moo n.
463	Slang	hep banacı kimse	diva n.
464	Slang	hep aynı şeyler	soso (same old same old) expr.
Modern Slang
465	Modern Slang	hep gölgede kalan/başarısız/etkisiz (kadın)	always a bridesmaid never a bride n.
466	Modern Slang	hep ikinci planda kalan (kadın)	always a bridesmaid never a bride n.
467	Modern Slang	hep yokuş aşağı	all down hill expr.
468	Modern Slang	hep lafta	all foam and no beer expr.