hoş olmayan - Turkish English Dictionary
History

hoş olmayan



Meanings of "hoş olmayan" in English Turkish Dictionary : 27 result(s)

Turkish English
Common Usage
hoş olmayan unpleasant adj.
hoş olmayan bad adj.
General
hoş olmayan gaudery n.
hoş olmayan unlikable adj.
hoş olmayan unlikeable adj.
hoş olmayan unpalatable adj.
hoş olmayan ungracious adj.
hoş olmayan disagreeable adj.
hoş olmayan objectionable adj.
hoş olmayan scuzzy adj.
hoş olmayan unappealing adj.
hoş olmayan unagreeable adj.
hoş olmayan uncute adj.
hoş olmayan undelightful adj.
hoş olmayan ungain adj.
hoş olmayan ungracious adj.
hoş olmayan unpretty adj.
hoş olmayan delightless adj.
hoş olmayan rotten adj.
hoş olmayan impleasing [obsolete] adj.
hoş olmayan displeasing adj.
hoş olmayan ingrate [obsolete] adj.
hoş olmayan caco- pref.
Colloquial
hoş olmayan hanging adj.
hoş olmayan hot adj.
Technical
hoş olmayan objectionable adj.
Slang
hoş olmayan sucky adj.

Meanings of "hoş olmayan" with other terms in English Turkish Dictionary : 86 result(s)

Turkish English
General
hoş olmayan durum unpleasantness n.
hoş olmayan tecrübe bad experience n.
hoş olmayan/tatsız şey beast n.
hayvansal ürünler pişerken veya yanarken oluşan güçlü ve hoş olmayan koku nidor n.
hoş olmayan gürültü nonmusic n.
hoş olmayan kimse unpleasant person n.
hoş olmayan kimse disagreeable person n.
hoş olmayan kadın unpleasant woman n.
hoş olmayan kadın disagreeable woman n.
hoş olmayan şey unpleasantry n.
en hoş olmayan nitelik veya durum (at) worst n.
hoş olmayan karışım hellbroth n.
hoş olmayan durumları örten aldatıcı görüntü gilding n.
hoş olmayan söz infelicity n.
hoş olmayan durum injucundity [obsolete] n.
hoş olmayan durum disagreeableness n.
hoş olmayan sonuçlar shit n.
hoş olmayan bir şeyle dolu olmak bristle with v.
(hoş olmayan veya külfetli bir şeyden) kurtulmak off-load v.
(hoş olmayan veya külfetli bir şeyden) başkasına yetki vererek kurtulmak off-load v.
dinlemesi hoş olmayan tuneless adj.
düşünmesi bile hoş olmayan unthinkable adj.
heyecan veren ama hoş olmayan (duygu) soul-stirring adj.
dinlemesi hoş olmayan unlistenable adj.
konunun hoş olmayan yönleriyle ilgili detaylı olan gritty adj.
hoş olmayan bir şekilde unbeautifully adv.
hoş olmayan bir şekilde unhappily adv.
hoş olmayan bir şekilde unpleasingly adv.
hoş olmayan bir şekilde clammily adv.
Phrasals
hoş olmayan sonuçlar yaratmak catch up with v.
[zamanla) (çok da hoş olmayan) bir şeyi kabullenmek reconcile oneself to something v.
(genellikle hoş olmayan) bir şeyin bitmesini beklemek wait out v.
hoş olmayan bir konuyu deşmek/eşelemek dredge up v.
hoş olmayan bir konuyu açmak dredge up v.
hoş olmayan/üzücü bir konunun üstüne gitmek dredge up v.
hoş olmayan/üzücü bir konuyu tekrar su yüzüne çıkarmak/açmak/hatırlatmak dredge up v.
hoş olmayan bir duruma/soruna karşı durmak face up v.
hoş olmayan bir duruma/soruna göğüs germek face up v.
birine/bir şeye karşı hoş olmayan hisler beslemek have something against someone or something v.
(birinde) kötü/hoş olmayan bir his yaratmak jar on (one) v.
hoş olmayan bir izlenim vermek reek of something v.
(biri için) hoş olmayan sonuçlar yaratmak catch up with (someone) v.
Colloquial
hoş olmayan bir şey the pits n.
hiç hoş olmayan bir yer veya görüntü hellscape n.
hoş olmayan bir gerçek/bilgi the pill n.
hoş olmayan bir hal almak get nasty v.
hoş olmayan bir hal almak get/turn nasty v.
hoş olmayan (koku) funky adj.
hiç hoş olmayan phat-phree adj.
hiç hoş olmayan phree adj.
Idioms
bir şeyin hoş olmayan temel özellikleri the nature of the beast n.
hoş olmayan gerçek a home truth n.
her ikisinin de sonu aynı derecede hoş olmayan iki seçeneğin olduğu bir durum morton's fork n.
hoş olmayan/rahatsız edici bir emri veya işi yerine getirmesi için tutulmuş kişi hatchet man n.
hiç hoş olmayan bir olay a kick in the pants n.
hiç hoş olmayan bir olay kick in the rear n.
hiç hoş olmayan bir olay kick in the seat of the pants n.
hoş olmayan ama kabul edilmesi gereken şey a fact of life n.
çok hoş olmayan sonuçlar hell to pay n.
hoş olmayan bir şey/durum tears before bedtime n.
hoş olmayan bir şekilde ölmek meet a sticky end v.
hoş olmayan bir şekilde ölmek come to a sticky end v.
(hoş olmayan bir şeyi) gün yüzüne çıkarmak/gündeme getirmek rake something up v.
hoş olmayan şekilde devam etmek hang heavy v.
hoş olmayan şekilde uzayıp gitmek hang heavy v.
hoş olmayan bir sırrı/sırları olmak have a skeleton in one's cupboard [uk] v.
hoş olmayan bir sırrı/sırları olmak have a skeleton in the cupboard [uk] v.
hoş olmayan bir sırrı/sırları olmak have skeletons in one's cupboard [uk] v.
hoş olmayan bir sırrı/sırları olmak have skeletons in the cupboard [uk] v.
hoş olmayan bir şeyin üzerinde durmak be raking over the coals [uk] v.
hoş olmayan bir şeyi deşmek/vurgulamak be raking over the coals [uk] v.
birinin yapmak istemediği zor/hoş olmayan/tehlikeli bir işi yapmak pull (one's) chestnuts out of the fire v.
birinin yapmak istemediği zor/hoş olmayan/tehlikeli bir görevi üstlenmek pull (one's) chestnuts out of the fire v.
hiç hoş olmayan no good to gundy [obsolete] [australia] adj.
hoş olmayan bir durum fine how do you do expr.
Medical
hoş olmayan veya konforsuz soluk alma hissi unpleasant or uncomfortable respiratory sensation n.
hoş olmayan veya konforsuz soluk alma hissi unpleasant or uncomfortable sensation of breathing n.
Botanic
arka plandaki hoş olmayan görüntüleri saklamak için kullanılan bodur bitkiler facer n.
Music
hoş sesli olmayan untunable adj.
hoş sesli olmayan untuneful adj.
Slang
hoş olmayan şey bummer n.
hoş olmayan şey greldge n.
hoş olmayan şey gunk n.
hoş olmayan kişi/şey harsh toke n.
hoş olmayan haber pill n.
hiç hoş olmayan phat phree expr.