rule - Turkish English Dictionary
History

rule

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "rule" in Turkish English Dictionary : 117 result(s)

English Turkish
Common Usage
rule n. kural
rule v. hüküm sürmek
rule v. hükmetmek
General
rule n. oranlama
rule n. standart
rule n. düstur
rule n. gönye
rule n. erkan
rule n. norm
rule n. cetvel
rule n. çizgilik
rule n. mahkeme kararı
rule n. hükümet
rule n. yol
rule n. talimat
rule n. prensip
rule n. yönetim
rule n. kanun
rule n. saltanat
rule n. nizam
rule n. kaide
rule n. kural
rule n. yasa
rule n. çizeç
rule n. adet
rule n. düzeç
rule n. ilke
rule n. usul
rule n. tüzük
rule n. yöntem
rule n. geçerli olan bir durum veya ilişkinin ifade edilmesi
rule n. çoğunlukla geçerli olan genelleme
rule n. genel olarak baskın olan durum, özellik, faaliyet biçimi veya davranış tarzı
rule n. bir şeyi değerlendirmek için kullanılan standart
rule n. kriter
rule n. bir sanatın veya bilimin icrasında işleyişe etki eden ilke
rule n. bir sanatın veya bilimin icrasında bağlı kalınan prensip
rule n. yönetilme
rule n. idare edilme
rule n. kontrol
rule n. denetim
rule n. üst kısmı çıkıntılı olan bir çelik cetvel
rule n. birtakım kategorilerdeki mahkumların hapishane çevresinde kurulan sınırlı alanda yaşama özgürlüğü
rule v. saltanat sürmek
rule v. sözü geçmek
rule v. buyurmak
rule v. egemen olmak
rule v. hükümet etmek
rule v. cetvelle çizmek
rule v. hükümdarı olmak
rule v. dizginlemek
rule v. geçerli olmak
rule v. hakim olmak
rule v. karara varmak
rule v. çizgi çekmek
rule v. emretmek
rule v. hükümdarlık etmek
rule v. hüküm vermek
rule v. hükme bağlamak
rule v. -e hükmetmek
rule v. çizmek
rule v. yönetmek
rule v. cetvelin düz kenarıyla çizgi çekmek
rule v. cetvelle kağıdı çizmek
rule v. düz çizgiyle düzenlemek
rule v. cetvelle çizmiş gibi işaretlemek
rule v. kontrol etmek
rule v. ağır basmak
rule v. belirli bir seviyede etkili olmak
rule v. belirli bir durumda var olmak
rule v. sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak
Trade/Economic
rule n. adet
rule n. egemenlik
rule n. hüküm
rule n. idare
rule n. tüzük
rule n. usul
rule n. yönetmelik
rule v. yönetmek
Law
rule n. düstur
rule n. hüküm
rule n. kanun
rule n. kaide
rule n. karar
rule n. mahkeme emri
rule n. nizam
rule v. hükmetmek
rule v. karar vermek
rule v. yönetmek
rule v. hukuk kuralı koymak
rule v. mahkeme emri çıkarmak
rule v. hukuki meselede karar vermek
rule v. kural koymak
Politics
rule n. hükümranlık
rule n. mahkeme emri
rule n. yönetici veya hükümetin egemenlik süresi
Technical
rule n. kaide
rule n. kural
rule n. üzerinde uzunluk birimlerinin işaretli olduğu, şerit biçimindeki uzunluk ölçmeye yarayan alet
rule n. punta ölçeği
rule n. matbaacı cetveli
rule v. cetvel ile çizgi çizmek
rule v. idare etmek
rule v. yönetmek
Medical
rule n. regl
Math
rule n. matematiksel işlemde kesin sonuç elde etmek için gerekli olan yöntem
Logic
rule n. normatif örnek olarak görülen şey
Astronomy
rule n. cetvel (takımyıldızı)
Linguistics
rule n. sözcüklerin biçim ve kullanımlarını düzenleyen ilke
rule n. sözcüklerin biçim ve kullanımlarında bağlı kalınan prensip
Religious
rule n. tarikat kurucusunun üyelerin riayet etmesi için belirlediği kural veya düzenlemeler
Sport
rule n. kural
Printery
rule n. uzun ince bir çizgi şeklindeki basılı veya çizili karakter
Slang
rule v. aşırı havalı olmak
rule v. popüler olmak
rule v. mükemmel olmak
rule v. üstün olmak

Meanings of "rule" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
Aeronautic
rule run n.
rule taxiing n.

Meanings of "rule" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
l'hospital's rule n. l'hospital kuralı
british rule n. ingiliz yönetimi
rule of a thumb n. genel kabul görmüş kural
rule of thumb n. temel kural
phase rule n. evre kuralı
rule of the road n. sürücülerin yolun sağını mı solunu mu kullanacakları belirten ülkesel kural
rule of thumb n. göz kararı
rule of law n. hukukun egemenliği
rule of thumb n. pratik iş görme usulü
heuristic rule n. sezgisel kural
supporter of absolute rule n. diktacı
party rule n. parti yönetimi
left hand rule n. sol el kuralı
rule of the road n. yol kuralı
working rule n. çalışma kuralı
slide rule n. sürgülü cetvel
competition rule n. yarışma kuralı
rule of the phallus n. fallusun hükümranlığı
foot rule n. ölçü
standing rule n. tüzük
carpenter's rule n. marangoz cetveli
rule of thumb n. yaklaşık hesap
ground rule n. temel kural
jointing rule n. derz mastarı
turkish rule n. türk yönetimi
foot rule n. ayar
foot rule n. cetvel
golden rule n. herkese iyilik etme kuralı
nagele's rule n. nagele kuralı
administrative rule making n. idari kanun yapma
emergency rule governor n. olağanüstü hal bölge valisi
folding rule n. katlanır mezura
laporte selection rule n. laporte seçim kuralı
non crossing rule n. çaprazlama kuralı
slide rule n. sürgülü hesap cetveli
unenforceable rule n. uygulanamaz
stopping rule n. durma kuralı
rule making n. kural koyuculuk
writing rule n. yazım kuralı
mode of rule n. yönetim anlayışı
sense of rule n. yönetim anlayışı
manner of rule n. yönetim anlayışı
traditional rule n. geleneksel kural
decision rule n. karar kuralı
golden rule n. altın kural
minimum standard rule n. asgari standart kural
self-rule n. özerklik
rule-making n. kural koyuculuk
self-rule n. otonomi
slide-rule n. sürgülü hesap cetveli
strict rule n. katı kural
merchant's rule n. tüccar kanunu
rule of law n. hukuk kaidesi
rule of procedure n. usul kuralı
rule of thumb n. ampirik
rule of thumb n. parmak hesabı
rule of morals n. ahlak kuralı
rule book n. kural kitabı
rule maker n. kural koyucu
rule bending n. kuralların esnetilmesi
rule bending n. kural esnetme
the cause and effect rule n. sebep sonuç kuralı
mob rule n. (olumsuz anlamda) halk/güruh yönetimi
mob rule n. ayak takımı hakimiyeti/yönetimi
mob rule n. avam idaresi
rule of three n. üç kuralı
secret rule n. gizli kural
blanket rule n. her şeyi veya herkesi kapsayan kural
safety rule n. güvenlik kuralı
thumb rule n. genel olarak kabul görmüş pratik kural
thumb rule n. ampirik kural
unwritten rule n. yazılı olmayan kural
unwritten rule n. resmi olmayan kural
unwritten rule n. herkes tarafından benimsenmiş ama resmi olmayan kural
board rule n. kereste ölçüm aleti
rule [dialect] n. yemek tarifi
rule [dialect] n. formül
rule [obsolete] n. davranış
rule [obsolete] n. hareket
rule [obsolete] n. yürütme
rule-monger n. kurallara aşırı bağlı kimse
rule-monger n. kural bağımlısı kimse
outlaw rule n. saman yığınlarının hacmini kabaca hesaplamada kullanılan bir formül
unspoken rule n. söylenmeyen kural
unspoken rule n. dile getirilmeyen kural
rule over v. hakim olmak
rule out v. hariç bırakmak
rule something out v. silmek
become a rule v. kurallaşmak
rule out v. kabul etmemek
stretch a rule v. kuralı harfi harfine uygulamamak
rule something out v. elemek
rule out v. ortadan kaldırmak
rule out v. hazfetmek
make into a rule v. kurallaştırmak
stretch a rule v. kuralın bir kısmını görmezlikten gelmek
rule out v. silmek
rule the roost v. sözünü geçirmek
rule out v. bertaraf etmek
rule over v. hükmetmek
rule something out of order v. kabul etmemek
rule out v. imkan vermemek
rule the roast v. sözü geçmek
rule out v. reddetmek
rule a country while lying sick in bed v. hasta yatağından ülkeyi yönetmek
rule out v. çıkarmak
rule out v. karalamak
come under the rule of v. yönetimi altına girmek
fall under someone's rule v. yönetimi altına girmek
fall under someone's rule v. hakimiyeti altına girmek
enter under one's rule v. yönetimi altına girmek
enter under one's rule v. hakimiyeti altına girmek
rule out v. elemek
rule out v. seçmek
obey rule v. kurala uymak
obey the rule v. kurala uymak
abide by the rule v. kurala uymak
violate a rule v. kuralı çiğnemek
fall foul of a rule v. kuralı çiğnemek
flout a rule v. kuralı çiğnemek
disregard a rule v. kuralı çiğnemek
be in breach of a rule v. kuralı çiğnemek
break a rule v. kuralı çiğnemek
flout the rule v. kuralı ihlal etmek
disregard the rule v. kuralı ihlal etmek
violate the rule v. kuralı ihlal etmek
fall foul of the rule v. kuralı ihlal etmek
be in breach of the rule v. kuralı ihlal etmek
break the rule v. kuralı ihlal etmek
violate a rule v. kural çiğnemek
rule with a rod of iron v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron fist v. katı bir şekilde yönetmek
set up a rule v. kural koymak
enforce the rule v. kuralı uygulamak
apply the rule v. kuralı uygulamak
apply a rule v. kuralı uygulamak
enforce a rule v. kuralı uygulamak
depart from the rule v. kuraldan şaşmak
depart from the rule v. kuralı bozmak
depart from the rule v. prensipten şaşmak
make it a rule v. prensip edinmek
come under the rule of v. hakimiyeti altına girmek
come under the rule of v. denetimi altına girmek
come under the rule of v. denetimine girmek
rule a country v. ülke yönetmek
rule out v. çizgi çizerek iptal etmek
rule out v. ekarte etmek
observe the rule of law v. hukuk kuralına uymak
rule out v. göz ardı etmek
disobey the rule v. kurala uymamak
break the rule v. kurala uymamak
rule the country v. ülkeyi idare etmek/yönetmek
lift a rule v. kuralı kaldırmak
work to rule v. kurallara uyarak çalışmak
rule out v. göz ardı etmek
observe the rule of social distancing v. sosyal mesafe kuralına uymak
rule off v. ayırmak için çizgi çekmek
free from a rule adj. kuraldan bağımsız
rule based adj. kurala dayalı
rule based adj. kuralcı
rule-governed adj. kural ile yönetilen
rule-governed adj. kural yönetimli
rule-governed adj. kurala dayalı
rule-bound adj. kurallara bağlı
by rule of thumb adv. göz kararı
as a rule adv. genellikle
as a general rule adv. genel bir kural olarak
as a rule adv. çoğunlukla
by rule adv. kurala göre kanunen
by rule adv. kanunen
by rule of thumb adv. kararlamadan
as a general rule adv. genellikle
as a rule of thumb adv. pratik olarak
by rule adv. kurala göre
as a rule adv. genel olarak
Phrasals
rule against someone v. birinin aleyhine karar vermek
rule over v. hükmetmek
rule over v. hüküm sürmek
rule in v. karara bağlamak
rule in v. kararını vermek
rule in v. kesin karar vermek
rule in v. kesin karara bağlamak
rule in v. uğrayıp bir şey bırakmak
rule in v. araçla bırakmak
rule in v. karakola getirmek
rule in v. bıçaklamak
rule in v. delip geçmek
rule in v. kesintisiz bir paragraf olarak devam ettirmek
rule in v. paragrafın devamı olmak
rule in v. bir paragraf olarak devam etmek
rule in v. hukuka veya anlaşma kurallarına bakarak dahil etmek
rule in v. hukuka veya anlaşma kurallarına bakarak hariç tutmak
rule in v. (bir şeyi) seçenekler arasında düşünmek
rule in v. (bir şeyi) seçeneklere dahil etmek
rule out v. üzerini çizerek (maddeyi) listeden silmek
rule out v. imkansız hale getirmek
rule out v. imkansız kılmak
rule out v. (bir şeyin) önceden planlayarak veya hamle yaparak gerçekleşmesini önlemek
rule against v. aleyhine/aleyhinde karar vermek
rule against (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) aleyhine/aleyhinde karar vermek
rule for v. lehine/lehinde karar vermek
rule for (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) lehine/lehinde karar vermek
rule for (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) yana karar vermek
rule on (something) v. (bir şey) hakkında kararını vermek/bildirmek/açıklamak
rule over (someone or something) v. (birine/bir şeye) hakim olmak
rule over (someone or something) v. (birine/bir şeye) hükmetmek
Phrases
divide and rule expr. böl ve yönet
divide and rule expr. böl ve hükmet
the exception proves the rule expr. istisna kuralı bozmaz
the exception proves the rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
exceptions don't break the rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
within the framework of the rule expr. kural çerçevesinde
within the rule expr. kural dahilinde
within the rule expr. kural çerçevesinde
rule of a thumb expr. kabaca/el yordamı ile
divide and rule expr. parçala ve hükmet
Colloquial
rule number one n. birinci kural
work to rule n. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatma
rule ok v. en iyisi/iyi olmak
rule ok v. en baskını/baskın olmak
rule ok v. her şeyin üstünde olmak
rule ok v. en üstün olmak
let your heart rule your head expr. kalbinin sesini dinle
work to rule expr. kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatma (protesto amaçlı)
let your heart rule your head expr. yüreğinin sesini dinle
first rule of (something) expr. (bir şeyin) ilk kuralı: (bir şey) hakkında konuşmamak
... rule, ok? exclam. … en iyisidir, tamam mı?
... rule, ok? exclam. … mükemmeldir, anlaşıldı mı?
... rule, ok? exclam. on numaradır, anladın mı?
Idioms
the exception rather than the rule n. nadir
the exception rather than the rule n. az bulunan
the exception rather than the rule n. çölde bir vaha gibi
golden rule n. altın kural
rule of thumb n. göz kararı
three-strikes rule n. üç hata/yanlış yapma hakkı
three-strikes rule n. aynı suçtan üç kere ceza alan kişiye verilen müebbet hapis cezası
three-strike rule n. üç hata/yanlış yapma hakkı
three-strike rule n. aynı suçtan üç kere ceza alan kişiye verilen müebbet hapis cezası
rule the roast v. işlerin başında olmak
rule the roost v. işlerin başında olmak
rule the roast v. yönetici olmak
rule the roost v. yönetici olmak
rule the roast v. tam yetki sahibi olmak
rule the roost v. tam yetki sahibi olmak
rule the roost v. borusu ötmek
rule with an iron fist v. demir yumrukla yönetmek
rule the roost v. dediği dedik olmak
rule the roost v. evin reisi olmak
rule somebody with a rod of iron v. katı bir biçimde yönetmek
rule for someone v. lehine karar vermek
rule with a velvet glove v. kadife eldivenle yönetmek
rule in favor of someone v. lehine karar vermek
rule somebody with an iron fist/hand v. katı bir biçimde yönetmek
rule the roost v. sözü geçmek
rule with a velvet glove v. yumuşak ve nazik bir şekilde yönetmek
rule something out of court v. bir şeyi göz ardı etmek
rule something out of court v. bir şeyi ciddiye almamak
rule something out of court v. bir şeyi önemsememek
rule something out of court v. bir şeye sırt çevirmek
rule something out of court v. bir şeyi dikkate almamak
rule something out of court v. bir şeyi hesaba katmamak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) incelemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) tetkik etmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) bütün boyutlarıyla ele almak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) gözden geçirmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) mercek altına almak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) detaylı bir biçimde incelemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) teftiş etmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) denetlemek
run the rule over [uk] v. hızlıca incelemek
run the rule over [uk] v. hızlıca gözden geçirmek
run the rule over [uk] v. hızlıca uygun/doğru olup olmadığını denetlemek
run the rule over [uk] v. hızlı bir denetleme/tetkik yapmak
run the rule over [uk] v. doğruluğunu/uygunluğunu denetlemek
rule with an iron rod v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron rod v. acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
rule with an iron rod v. zorbalıkla yönetmek
rule with an iron rod v. otoriter bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand v. acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
rule with an iron hand v. zorbalıkla yönetmek
rule with an iron hand v. otoriter bir şekilde yönetmek
work to rule v. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmak
work to rule v. (protesto amaçlı) kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatmak
be the exception that proves the rule v. istisna olmak
be the exception that proves the rule v. istisna olup kaideyi/kuralı bozmamak
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. katı bir şekilde yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. katı bir biçimde yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. acımasız bir şekilde/gaddarca yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. zorbalıkla yönetmek
rule with an iron hand (in a velvet glove) v. otoriter bir şekilde yönetmek
let (one's) heart rule (one's) head v. kalbinin sesini dinlemek
let (one's) heart rule (one's) head v. yüreğinin sesini dinlemek
let (one's) heart rule (one's) head v. aklıyla değil duygularıyla/kalbiyle hareket etmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) prensip edinmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) kural haline getirmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) kural edinmek
make it a rule to (do something) v. (bir şey yapmayı) sürekli hale getirmek
rule in favor of v. -in lehine karar vermek
rule in favor of v. -den yana karar vermek
rule in favor of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) lehine karar vermek
rule in favor of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) yana karar vermek
rule someone or something with a rod of iron v. birini/bir şeyi katı bir şekilde yönetmek
rule someone or something with a rod of iron v. birini/bir şeyi sert bir şekilde yönetmek
rule someone or something with a rod of iron v. birini/bir şeyi sıkı biçimde yönetmek
divide and rule expr. böl ve yönet
kiss rule expr. kiss kuralı
kiss rule expr. (bir şeyi) basit tut prensibi
kiss rule expr. basit yap prensibi
Speaking
if there's a rule you can bend it expr. bir kural varsa onu esnetebilirsin
if you break this rule expr. bu kuralı çiğnerseniz
don't let your heart rule your head expr. duygularına kapılma aklını kullan
there is an exception to every rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
don't let your heart rule your head expr. kalbinle değil aklınla/mantığınla hareket et
I have one rule expr. tek bir kuralım var
obey the cardinal rule expr. temel kurala itaat et
Trade/Economic
rule of explicity n. açıklık kuralı
prudent man rule n. basiretli davranma kuralı
golden rule of banking n. bankacılığın altın kuralı
binding rule n. bağlayıcı kural
prudent man rule n. basiretlilik kuralı
majority rule n. çoğunluk kuralı
full crew rule n. çalışacak asgari işçi kuralı
least-cost production rule n. en düşük maliyetli üretim kuralı
least-cost combination rule n. en düşük üretim maliyeti kuralı
rule of 70 n. fiyat düzeyinin iki katına çıkması için gerekli yıl sayısının hesaplanmasında bir yöntem
prevailing-wage rule n. geçerli ücret kuralı
utility-maximizing rule n. fayda maksimizasyonu kuralı
customs rule n. gümrük mevzuatı
rule of law n. hukuk kuralı
shut-down rule n. işletmenin geçici olarak faaliyetine son verme kuralı
house rule n. iç yönetmelik
prudent man rule n. ihtiyatlı hareket etme kuralı
rule of exchange n. kambiyo kuralı
rule-of-thumb n. karar ve uygulama kıstasları
profit maximization rule n. kar maksimizasyonu amacı
profit maximization rule n. kan en yüksek düzeye çıkartma ilkesi
rule of reciprocity n. karşılıklı olma kuralı
rule table n. kural tablosu
rule base n. kural tabanı
fiscal rule n. mali kural
fiscal rule n. mali kural
lower-of-cost-or-market rule n. maliyet veya pazar değerinin en küçüğü kuralı
rule of reciprocity n. mütekabiliyet esası
absolute priority rule n. mutlak öncelik kuralı
optimization rule n. optimizasyon kuralı
pro rata rule n. orantılı olma kuralı
self-rule plus shared-rule n. özyönetim artı ortaklaşa yönetim prensibi
monetary rule n. parasal kural
slide rule n. sürgülü hesap cetveli
apportionment rule n. taksim kuralı
prudent man rule n. tedbirli insan kuralı
rule of indemnity n. tazminat kuralı
merchant’s rule n. tüccar yasası
rule of apportionment n. taksim kuralı
rule 144a n. 144a kuralı
tax benefit rule n. zararların karlarla mahsubu kuralı
tax benefit rule n. zararların karlarla mahsubuna imkan veren kural
rule off v. büyük defter kayıtlarının altına toplam almak
rule off v. hesap kapatmak
under the rule adv. kontratlarının gereğini yerine getiremeyen üyelerin hesabına borsa yetkilisi tarafından alış veya satış yapılabilmesini sağlayan (kural)
Law
cab rank rule n. bir avukatın kendi alanıyla ilgili başvuran her müvekkili kabul etme zorunluluğu kuralı
correlative rights rule n. bağlantılı haklar kuralı
disciplinary rule n. disiplin kuralı
the day before the birthday rule n. doğum gününden önceki gün kuralı
hearsay rule n. duyduğunu aktarma kuralı
mandatory rule n. emredici hüküm
undee influence rule n. gabin kuralı
rule nisi n. geçici mahkeme emri
rule of law n. hukuk kuralı
rule of law n. hukukun üstünlüğü
rule of law n. hukukun üstünlüğü
rule of law n. hukuk prensibi
bright line rule n. hukuk kurallarının yoruma yer bırakmayan açıklığı
rule of law principle n. hukuk devleti ilkesi
rule of law n. hukuk kaidesi
rule of reason n. haklı sebep kuralı
rule of law principle n. hukukun üstünlüğü ilkesi
cab rank rule n. ingiliz hukunda avukatların sıkı bir rotasyonla herhangi bir müvekkilin davasını üstlenme zorunluluğu
cab rank rule n. ingiltere' de dava vekillerinin zorunlu ve dönüşümlü olarak herhangi bir müvekkile atanması
domestic rule of law n. iç hukuk düzeni
rule book n. kanunname
rule basis n. kanun esası
rule of law n. kanunun hakimiyeti
rule of law n. kanuni hüküm
departure from the rule n. kuraldan mugayir
hotchpotch rule n. mirası eşit dağıtmak için mülklerin bölünmesi
final rule n. nihai kaide
absolute rule n. nihai karar
parol evidence rule n. sözlü delil kuralı
final rule n. son kural
absolute rule n. son karar
cab rank rule n. taksi sırası kuralı
default rule n. tamamlayıcı hüküm
departure from the rule n. usulden aykırı
rule of law n. yasal hüküm
rule of the roads n. yol nizamnamesi
rule by law n. hukukun üstünlüğü
best evidence rule n. orijinal delil kuralı
best evidence rule n. en iyi şahadet kuralı
exclusionary rule n. abd anayasası'nın 4. maddesi uyarınca yasadışı yollarla elde edilen tanıklığın geçersiz sayılması kuralı
exclusionary rule n. dışlayıcı hüküm
miranda rule [us] n. kolluk kuvvetlerinin gözaltına alınan kimseyi sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahip olduğu konusunda uyarmasını zorunlu kılan hüküm
rule of cy pres n. harfi harfine uyulması mümkün olmayan durumlarda bağışçı veya vasiyet sahibinin niyetine en yakın uygulamanın yapılması kuralı
rule of evidence n. yargıya intikal edecek olan her bir iddianın kanıtlanmasını veya çürütülmesini sağlayan hukuk kaidesi
fellow-servant rule n. çalışma arkadaşına ihmal sonucu zarar verme vakalarında işverenin mesuliyeti olmadığını belirten yasa
day rule n. (eskiden) mahkumu belirli koşullar altında bir günlüğüne serbest bırakan mahkeme kararı
side-bar rule n. mahkemeye resmi başvuru yapılmaksızın icra emri yetkisi veren bir ingiliz kanunu
the egg shell skull rule n. zarar görenin hassas vücut yapısı olması sebebiyle meydana gelen yüksek zarardan davacının sorumlu tutulması
rule a case v. davaya bakmak
apply the rule v. kuralı uygulamak
apply a rule v. kural uygulamak
rule on v. karar vermek (hakim)
as a rule expr. genel kural olarak
as a rule expr. kural olarak
as a rule expr. kaide olarak
Politics
rule of non-discrimination n. ayrımcılık yapmama ilkesi
the european union rule of law mission in kosovo n. ab'nin kosova'daki hukukun üstünlüğü misyonu
home rule n. belediye özerkliği
direct rule n. bağımsız yönetim
divide and rule policy n. böl ve yönet politikası
self-rule n. bir milletin kendi kendini yönetmesi
majority rule n. çoğunluk kuralı
majority rule n. çoğunluk sistemi
majority rule n. çoğunluk yönetimi
majority rule n. çoğunluk kararı
majority rule n. çoğunluk egemenliği
indirect rule n. dolaylı yönetim
direct rule n. doğrudan yönetim
rule book n. düzenleme
general rule n. genel kural
rule of law principle n. hukukun egemenliği ilkesi
unjust rule n. haksız yönetim
rule of law n. hukuk devleti
rule by decree n. kararname ile yönetme
rule making power n. kanun yapma yetkisi
self-rule n. kendi kendini idare
rule maker n. kural koyucu
rule making power n. kural yapma yetkisi
rule-based trade n. kurala dayalı ticaret
rule-based fiscal policy n. mali kural
gag rule n. mecliste konuşmayı sınırlandıran kural
gag rule n. mecliste konuşma kuralı
one-man rule n. mutlak idare
rule of origin n. menşei kuralları
home rule n. özerk yönetim
one-man rule n. otoriter rejim
home rule charter n. özerklik fermanı
colonial rule n. sömürgeci yönetim
single-party rule n. tek parti yönetimi
one-man rule n. tek kişi tarafından yönetim
one-man rule n. tek kişinin idaresindeki devlet yöntemi
one-party rule n. tek parti yönetimi
nationality rule n. uyrukluk ilkesi
two thirds rule n. üçte iki çoğunluk ile karar verilmesi kuralı
general rule n. umumi kaide
nationality rule n. uyrukluk kuralı
rule of law n. yasa egemenliği
home rule n. yerel yönetimlere anayasa tarafından tanınan idari bağımsızlık
local self-rule n. yerel özerklik
unit rule n. birim oy sistemi
unit rule n. eyalette oy çokluğuyla seçilen adayın eyalet adına oy verme yetkisine sahip olduğu seçim türü
joint rule n. müşterek yönetim
home rule [us] n. şehir ve eyaletlerde kısmi özerklik
home rule n. ulusal bir azınlığa veya koloniye verilen kısmi özerklik
home rule [uk] n. dominyon konumu
home rule n. siyasi özyönetim ilkesi
home rule n. siyasi özerklik kuramı
one-man rule n. diktatörlük
golden rule n. devletin sadece yatırım amaçlı borçlanması gerektiğini öne süren bir ilke
rule out v. hükümsüz kılmak
declare emergency rule v. olağanüstü hal ilan etmek
divide and rule expr. böl ve yönet
Industry
work-rule n. kurallara uyarak çalışma
work-rule n. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatma
work-to-rule adj. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmaya ait
work-to-rule adj. kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmayla ilgili
Technical
calliper rule n. kumpas
cutoff rule n. ayırma cetveli
amperes rule n. ampere kuralı
ampere's rule n. ampere kuralı
ashby brown rule n. ashby brown kuralı
basic rule n. ana kural
ground rule n. ana kural
barlow’s rule n. barlow kuralı
rule of thumb n. baş parmak kuralı
barlow's rule n. barlow kuralı
foot rule n. bir ayaklık cetvel
foot rule n. bir kadem boyunda cetvel
bragg rule n. bragg kuralı
steel rule n. çelik cetvel
cramer's rule n. cramer kuralı
chvorinov's rule n. chvorinov kuralı
chevreul's rule n. chevreul kuralı
else-rule n. değilse kuralı
circular slide rule n. dairesel sürgülü cetvel
stopping rule n. durma kuralı
duhring's rule n. duhring kuralı
vertical rule n. dikey çizgi