sell - Turkish English Dictionary
History

sell

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "sell" in Turkish English Dictionary : 44 result(s)

English Turkish
Common Usage
sell v. satılmak
sell v. satmak
General
sell n. dolap
sell n. satış yöntemi
sell n. aldatma
sell n. dalavere
sell n. hile
sell n. satış
sell n. hayal kırıklığı
sell n. satışı yapılan şey
sell n. kakalanmaya çalışılan şey
sell n. sunulan şey
sell n. itelenen şey
sell n. satış yapılan kimse
sell n. alıcı
sell v. satış gerçekleştirmek
sell v. satmak
sell v. sattırmak
sell v. yutturmak
sell v. ele vermek
sell v. beğendirmek
sell v. kabul ettirmek
sell v. kazıklamak
sell v. alıcı bulmak
sell v. beğenilmek
sell v. aldatmak
sell v. satışta rağbet görmek
sell v. vermek
sell v. satış yapmak
sell v. elinden çıkarmak
sell v. köleliğe göndermek
sell v. sözleşmeyi göndermek
sell v. sözleşme içeriğini göndermek
sell v. belirli bir fiyatta olmak
sell v. belirli bir fiyata satılmak
sell v. kabul edilmek
sell v. kabul almak
sell v. onaylanmak
sell v. tasdiklenmek
Irregular Verb
sell v. sold - sold
Trade/Economic
sell n. satışı yapılacak menkul kıymet
Sport
sell v. (güreşte) feyk atmak
sell v. (güreşte) rakibin hamlesinden etkilenmiş gibi yapmak
Archaic
sell n. eyer

Meanings of "sell" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
promise to sell n. satış vaadi
sell-out n. kapalı gişe
expected sell-out rate n. beklenen yok satma miktarı
things to sell n. satılacak şeyler
sell-sword n. para karşılığı başkalarının yanından savaşan kişi
sell-out n. elde bulunanı satma
sell-out n. ele verme
sell-out n. ihanet
sell-out n. elden çıkarma
hard sell n. zor satan şey
hard sell n. rağbet görmeyen şey
hard sell n. bir şeyi almaya direnen kimse
hard sell n. onaylamamakta ısrar eden kimse
hard sell n. ısrarlı reklamcılık
sell off v. elden çıkarmak
sell something under the counter v. bir şeyi el altından satmak
sell the pass v. ihanet etmek
sell a drug over the counter v. ilacı reçetesiz satmak
sell oneself v. kendini beğendirmek
sell somebody a gold brick v. dolandırmak
sell tickets v. bilet kesmek
sell at auction v. açık artırma ile satmak
sell something off v. elden çıkarmak
sell out v. bütün malını satmak
sell like hot cakes v. kapanın elinde kalmak
sell off v. tümünü satmak
sell somebody on v. ikna etmek
sell someone short v. birinin ismini deyip de geçmek
sell all one has v. satıp savmak
sell out v. satmak
sell something at a profit v. bir şeyin satışından kar etmek
sell somebody a pup v. aldatmak
sell somebody a packet v. aldatmak
sell somebody on v. inandırmak
sell by auction v. açık artırma ile satmak
sell somebody out v. satmak
sell somebody down the river v. ihanet etmek
sell short v. henüz elde olmayan malı ileride teslim etmek üzere satmak
buy and sell goods and services v. alım satım yapmak
sell off v. hepsini satıp bitirmek
sell by auction v. haraç mezat satmak
sell something at a loss v. bir şeyi zararına satmak
not to sell v. elinde tutmak
sell off v. tasfiye etmek
sell on credit v. veresiye vermek
sell like hot cakes v. yok satmak
sell wholesale v. toptan satmak
sell at a premium v. kar getirmek
sell like hot cakes v. kapışılmak
sell at loss v. zararına satmak
sell somebody a pup v. kandırmak
sell out v. elden çıkarmak
buy and sell v. aksata etmek
sell at a loss v. zararına satış yapmak
sell short v. küçümsemek
sell on the black market v. kara borsada satmak
sell like hot cakes v. çok satılmak
sell like hot cakes v. kapış kapış gitmek
sell out (of merchandise) quickly v. yok satmak
sell something at a loss v. zararına satmak
sell out v. bir şeyin sahipliğini satmak
sell as v. olarak satmak
sell meat v. et satmak
sell medicine v. ilaç satmak
sell drug v. ilaç satmak
sell off v. elinden çıkarmak
up-sell v. müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek
sell online v. internet sitesi üzerinden satış yapmak
sell through a website v. internet sitesi üzerinden satış yapmak
sell out someone v. birini ekmek
sell out someone v. birini satmak
sell at a sacrifice v. zararına satmak
sell at a sacrifice v. zararla satmak
sell into slavery v. köle olarak satmak
sell by measure v. ölçüyle satmak
sell by piece v. parça parça satmak
sell under the price v. fiyatından aşağıya satmak
sell with the profit v. karla satmak
sell car v. araba satmak
sell into the domestic market v. iç piyasaya satmak
sell badly v. ucuza satılmak
sell badly v. ucuza gitmek
sell something for twice what he/she paid for it v. aldığının/ödediğinin iki katına satmak
sell copiers v. fotokopi makineleri satmak
sell out at weekends v. hafta sonları yok satmak
find somebody else to sell v. satışı yapacak başka birini bulmak
sell something at auction v. bir şeyi açık artırmada satmak
sell for ten dollars a share v. hisse başına on dolardan satış yapmak
sell on the internet v. internet ortamında satmak
sell on the internet v. internet yoluyla satmak
sell drugs to students v. öğrencilere uyuşturucu satmak
buy cheap sell high v. ucuz alıp pahalı satmak
buy cheap sell dear v. ucuz alıp pahalı satmak
find somebody else to sell v. başka bir alıcı bulmak
sell key chains v. anahtarlık satmak
sell something at 2 dollars v. bir şeyi iki dolara satmak
sell something for a big profit v. bir şeyi büyük bir karla ederek satmak
try to sell v. (hikaye vb) yutturmaya çalışmak
try to sell v. satmaya çalışmak
have a sell-out v. kapalı gişe oynamak
sell vegetables and fruits v. meyve sebze satmak
sell a home v. ev satmak
sell a house v. ev satmak
sell by weight v. kiloyla satmak
sell flowers v. çiçek satmak
sell one's life dearly v. canını pahalıya satmak
sell one's life dearly v. öldürülmeden önce düşmana maksimum zararı vermek
sell [uk] v. (para karşılığı rütbe uygulaması altında kurulan askeri heyeti) lağvetmek
Phrasals
sell out v. borçları kapatmak için (borçlunun) mallarını satmak
sell short v. hafife almak
sell out v. ihanet etmek
sell short v. itimat etmemek
sell short v. azımsamak
sell out v. sırtından vurmak
sell someone down the river v. birini satmak/ortada bırakmak
sell someone out v. birini satmak/ortada bırakmak
sell something out v. elinden çıkarmak
sell someone on something v. (birini) (bir şey hakkında) ikna etmek
sell for v. -den satmak (fiyat)
sell (someone, something, or oneself) as (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şey) olarak satmak
sell (someone, something, or oneself) as (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şey) olarak göstermek
sell (someone, something, or oneself) as (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şey) olarak sunmak
sell (someone, something, or oneself) as (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şey) olarak yansıtmak
sell (someone, something, or oneself) as (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şey) olarak sergilemek
sell someone or something as something v. birini/bir şeyi bir şey olarak satmak
sell someone or something as something v. birini/bir şeyi bir şey olarak göstermek
sell someone or something as something v. birini/bir şeyi bir şey olarak sunmak
sell someone or something as something v. birini/bir şeyi bir şey olarak yansıtmak
sell at v. -e satmak
sell at v. ile satmak
sell at v. -de satmak
sell at (something) v. (bir fiyata) satılmak
sell at (something) v. (bir fiyata) gitmek
sell at (something) v. (bir şeyde/bir yerde) satmak
sell at (something) v. (bir fiyata) satmak
sell away v. kaynak/gelir olsun diye satmak
sell away v. kullanılmadığı için satmak
sell away v. satıp paraya çevirmek
sell away v. (yatırım borsacısı) finansal güvenceyi satmaya çalışmak
sell down v. satılarak azalmak
sell down v. satarak eritmek
sell down v. satarak sayısını azaltmak
sell for (something) v. (bir fiyata) satılmak
sell for (something) v. (bir fiyata) gitmek
sell for (something) v. (bir fiyata) satmak
sell on v. (yeni aldığı/sahip olduğu) bir şeyi satmak
sell someone on v. birini (bir şeyin değeriyle/çekiciliğiyle) ilgili ikna etmek
sell through v. perakende olarak satın alınmak
sell through v. perakende olarak satılmak
sell in v. birinin işine gelen sistemi kullanmak
sell in v. birinin çıkarını destekleyen sistemi kullanmak
sell in v. mevcut düzeni kabul etmek
Colloquial
sell [ireland] n. hayal kırıklığı
sell [ireland] n. büyük hüsran
sell out someone v. birisini satışa getirmek/satmak
sell one's soul to the devil v. ruhunu şeytana satmak
sell (one) a dummy v. feyk atmak (ragbi/futbol)
sell (one) a dummy v. çalım atmak
sell (one) a dummy v. sahte mal satmak
sell (one) a dummy v. bir şeyin sahtesini/çakmasını kakalamak
don't sell me out expr. satma beni
I've got a bridge to sell you expr. çok safsın
I've got a bridge to sell you expr. çok enayisin
I've got a bridge to sell you expr. köprü var, alırsan
I've got a bridge to sell you expr. köprü satayım sana
I've got a bridge to sell you expr. çok kolay kanıyorsun
wts (wanting/willing to sell) expr. satmak isteme
Idioms
(someone) could sell an icebox to an eskimo n. körler mahallesinde ayna (bile) satabilecek kimse
(someone) could sell an icebox to an eskimo n. müslüman mahallesinde salyangoz (bile) satabilen kimse
(someone) could sell sawdust to a lumber mill n. körler mahallesinde ayna (bile) satabilecek kimse
(someone) could sell sawdust to a lumber mill n. müslüman mahallesinde salyangoz (bile) satabilen kimse
soft sell n. yumuşak satış
sell bargains v. küstahça hazırcevaplık yapmak
sell bargains v. laf yetiştirmek
sell bargains v. çene yarıştırmak
sell (one's) birthright for a mess of pottage v. kısa vadeli kazançlar için önemli hak ve değerlerden vazgeçmek
sell (one's) birthright for a mess of pottage v. bir kase çorba için doğum hakkını satmak
sell (one's) birthright for a bowl of soup v. kısa vadeli kazançlar için önemli hak ve değerlerden vazgeçmek
sell (one's) birthright for a bowl of soup v. bir kase çorba için doğum hakkını satmak
sell (one's) body v. (para karşılığında seks için) bedenini satmak
sell (one's) birthright for a bowl of soup v. kısa vadeli kazançlar için önemli hak ve değerlerden vazgeçmek
sell (one's) birthright for a bowl of soup v. bir kase çorba için doğum hakkını satmak
buy low, sell high v. ucuz alıp pahalı satmak
buy low, sell high v. ucuza alıp pahalıya satmak
buy low, sell high v. ucuzken alıp pahalıyken satmak
pass (one's) sell-by date v. (birinin) kullanım tarihi dolmak/geçmek
pass (one's) sell-by date v. artık yaşlanmak/ihtiyarlamak
pass (one's) sell-by date v. artık (birinden) geçmek
pass (one's) sell-by date v. iş göremez/işe yaramaz/çabuk yorulur olmak
pass (one's) sell-by date v. bundan böyle yapamaz olmak
pass your sell-by date v. (birinin) kullanım tarihi dolmak/geçmek
pass your sell-by date v. artık yaşlanmak/ihtiyarlamak
pass your sell-by date v. artık (birinden) geçmek
pass your sell-by date v. iş göremez/işe yaramaz/çabuk yorulur olmak
pass your sell-by date v. bundan böyle yapamaz olmak
sell the pass v. aldatmak
sell someone short v. birini hafife almak
sell someone down the river v. birini arkadan vurmak
sell someone a bill of goods v. birine külah giydirmek
sell something for a certain price v. belli bir fiyata satmak
sell (someone) a pup v. birine bir şeyi ucuza kakalamak
sell the pass v. bırakıp kaçmak
sell (someone) a pup v. birini kazıklamak
sell somebody the brooklyn bridge v. birini kazıklamak
sell somebody the brooklyn bridge v. birini dolandırmak
sell somebody the brooklyn bridge v. birini üçkağıta getirmek
sell somebody a pup v. birini kafese koymak
sell something for a song v. çok ucuza satmak
sell someone a bill of goods v. dolandırmak
sell like gangbusters v. çok/peynir ekmek gibi satmak
sell somebody/something short v. hafife almak
sell the pass v. hainlik etmek
sell out to someone v. her şeyini satmak
sell off v. elinden çıkarmak
be past your sell-by date v. günü geçmiş/miadı dolmuş olmak
sell somebody/something short v. hak ettiği değeri vermemek
sell down the river v. güvenini zedelemek
sell somebody/something short v. hor görmek
sell off v. elden çıkarmak
sell the pass v. ihanet etmek
sell refrigerators to eskimos v. körler mahallesinde ayna satmak
sell like hot cakes v. kapış kapış gitmek
sell fear and panic v. korku ve panik satmak
sell oneself short v. mütevazı olmak
sell somebody/something short v. küçümsemek
sell refrigerators to the eskimos v. müslüman mahallesinde salyangoz satmak
sell one down the river v. öperken ısırmak
sell someone a bill of goods v. kandırmak
sell out v. kendini paraya satmak
sell like hot cakes v. kapış kapış satmak
sell like hotcakes v. peynir ekmek gibi satılmak
sell like hot cakes v. peynir ekmek gibi satmak
pile them high sell them cheap v. sürümden kazanmak
sell like hot cakes v. su gibi satılmak
sell like hot cakes v. peynir ekmek gibi gitmek
sell like hot cakes v. peynir ekmek gibi satılmak
pile it high and sell it cheap v. sürümden kazanmak
sell snow to the eskimos v. tereciye tere satmak
sell something for a certain price v. (liradan/dolardan) satmak
sell hope v. umut vermek
sell someone a bill of goods v. yalan söylemek
sell hope v. umut dağıtmak
pile it high and sell it cheap v. yüksek miktardaki ürünü ucuza satmak
give someone the hard sell v. (satıcı/tezgahtar) satın alması için zorlamak
pile them high sell them cheap v. yüksek miktardaki ürünü ucuza satmak
sell something for a song v. yok pahasına satmak
sell the farm v. varını yoğunu bir işe vb. yatırmak
pass (one's) sell-by date v. eski günleri geride kalmak
pass (one's) sell-by date v. zamanı geçmek
sell (one) down the river v. birini satmak
sell (one) down the river v. adam satmak
sell (one) down the river v. ihanet etmek
sell (one) down the river v. kendi çıkarları için birini satmak
sell (one) down the river v. sırtından vurmak/bıçaklamak
sell (one) down the river v. arkasından vurmak
sell someone down the river v. güvenini/inancını kırmak
sell someone down the river v. güvenini boşa çıkarmak
sell someone down the river v. sırtından vurmak/bıçaklamak
sell someone down the river v. arkasından vurmak
sell the family silver v. aile yadigarını satmak
sell the family silver v. aile yadigarını elden çıkarmak
sell the family silver v. hızlıca gelir/fayda elde etmek için aileden kalan değerli şeyleri satmak
sell the family silver v. çok değerli bir şeyi elden çıkarmak
sell the family silver v. hatıra olarak saklamaktansa elden çıkarmak
sell the family silver v. değerli bir şeyi ilerisi için saklamaktansa elden çıkarmak
sell the family silver v. hızlı fayda/para elde etmek için değerli bir bir şeyi elden çıkarmak
sell someone down the river v. birini satmak
sell someone down the river v. adam satmak
sell someone down the river v. ihanet etmek
sell someone down the river v. kendi çıkarları için birini satmak
sell someone down the river v. sırtından vurmak/bıçaklamak
sell someone down the river v. arkasından vurmak
have passed (someone's or something's) sell-by date v. raf ömrü geçmiş olmak
have passed (someone's or something's) sell-by date v. raf ömrünü tamamlamış olmak
have passed (someone's or something's) sell-by date v. kariyerinin/yeteneklerinin zirvesini geçmiş olmak
have passed (someone's or something's) sell-by date v. kariyerinin/yeteneklerinin zirvesi geride kalmış olmak
have passed (someone's or something's) sell-by date v. kariyerinin/yeteneklerinin zirvesi geride kalmak
have passed your sell-by date [uk] v. artık işe yaramaz biri olmak
have passed your sell-by date [uk] v. miadı dolmuş olmak
have passed your sell-by date [uk] v. artık başarılı biri olmamak
have passed your sell-by date [uk] v. artık güncel biri olmamak
sell oneself v. kendini satmak
sell oneself v. kendini göstermek
sell oneself v. işi almak için yeteneklerini, becerilerini, cazip özelliklerini göstermek/sergilemek
sell oneself v. hızlı/kısa süreli kazanç için kendini satmak
sell oneself v. kendinden ödün vermek
sell oneself v. kendinden taviz vermek
sell oneself v. prensiplerinden ödün/taviz vermek
sell oneself v. hızlı/kısa süreli kazanç için kendini düşürmek
sell oneself v. hızlı/kısa süreli kazanç için kendini iki paralık etmek
sell oneself v. para için kendini satmak/küçültmek
sell oneself v. hızlı/kısa süreli kazanç için prensiplerinden vazgeçmek
sell oneself v. kendini iyi göstermek
sell oneself v. karşısındakini işi hakkettiğine ikna etmek
sell oneself v. karşısındakini meziyetlerine/yeteneklerine inandırmak
be past its sell-by date v. miadını doldurmak
be past its sell-by date v. artık işe yaramamak
be past its sell-by date v. değerini yitirmek
be past its sell-by date v. bir değeri kalmamak
be past its sell-by date v. zamanı geçmek
be past its sell-by date v. eskimek
be past the sell-by date v. raf ömrü geçmiş/tükenmiş olmak
be past one's sell-by date v. raf ömrü geçmiş/tükenmiş olmak
be past the sell-by date v. birinden geçmiş olmak
be past the sell-by date v. yaşı geçmiş olmak
be past the sell-by date v. eski gücü kalmamak
be past the sell-by date v. artık yaşlanmış/ihtiyarlamış olmak
be past the sell-by date v. eski günleri geride kalmak
be past one's sell-by date v. birinden geçmiş olmak
be past one's sell-by date v. yaşı geçmiş olmak
be past one's sell-by date v. eski gücü kalmamak
be past one's sell-by date v. artık yaşlanmış/ihtiyarlamış olmak
be past one's sell-by date v. eski günleri geride kalmak
get the hard sell v. satıcının baskısına uğramak
get the hard sell v. satıcının ürün satmak için yaptığı baskıya maruz kalmak
get the hard sell v. satıcı ısrarına maruz kalmak
get a hard sell v. satıcının baskısına uğramak
get a hard sell v. satıcının ürün satmak için yaptığı baskıya maruz kalmak
get a hard sell v. satıcı ısrarına maruz kalmak
give (one) the hard sell v. (satıcı/tezgahtar) (birinin) satın alması için zorlamak
give (one) the hard sell v. (birine bir şey) satın alması için baskı yapmak
give (one) the hard sell v. (birine) zorla bir şey satmaya/satış yapmaya çalışmak
sell (someone, something, or oneself) short v. (birini/bir şeyi/kendini) hafife almak
sell (someone, something, or oneself) short v. (birini/bir şeyi/kendini) azımsamak
sell (something) for a mess of pottage v. (bir şeyi) üç kuruş için satmak
sell (something) for a mess of pottage v. (bir şeyi) bir kase çorba için satmak
sell (something) for a mess of pottage v. (bir şeyi) değersiz bir şey karşılığında satmak
sell (something) for a mess of pottage v. (bir şeyden) hiç uğruna vazgeçmek
sell (something) on credit v. (bir şeyi) veresiye satmak
sell (something) on credit v. (bir şeyi) krediyle satmak
sell (something) on credit v. (bir şeyi) taksitle satmak
sell a bill of goods v. külah giydirmek
sell a bill of goods v. kandırmak
sell a bill of goods v. yalan söylemek
sell a bill of goods v. dolandırmak
sell for a certain price v. belli bir fiyata satmak
sell for a certain price v. bell bir fiyattan satmak
sell for a song v. çok ucuza satılmak
sell for a song v. yok pahasına satılmak
sell for a song v. çok ucuza satmak
sell for a song v. yok pahasına satmak
sell wolf tickets v. etrafına tehditler savurmak
sell woof tickets v. etrafına tehditler savurmak
sell your soul v. ruhunu satmak
sell yourself short v. kendini hafife almak
sell yourself short v. kendini azımsamak
sell yourself short v. kendini ucuza satmak
sell something to beat the band expr. peynir ekmek gibi
(someone) could sell an icebox to an Eskimo expr. anasını boyayıp babasına satar
(someone) could sell sawdust to a lumber mill expr. anasını boyayıp babasına satar
sell in may and stay away expr. mayıs'ta sat ve uzaklaş
sell in may and stay away expr. (mayıs ayında genelde belirsizlik hakim olduğundan) hazır seviye yüksekken hisse senetlerinin satılması
(one) could sell snow to eskimos expr. körler mahallesinde ayna satar
(one) could sell snow to eskimos expr. bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur
(one) could sell snow to eskimos expr. sucuya su satar
(one) could sell snow to eskimos expr. tereciye tere satar
(someone) could sell freezers to eskimos expr. körler mahallesinde ayna satar
(someone) could sell freezers to eskimos expr. bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturur
(someone) could sell freezers to eskimos expr. sucuya su satar
(someone) could sell freezers to eskimos expr. tereciye tere satar
sell freezers to eskimos expr. körler mahallesinde ayna satmak
sell freezers to eskimos expr. bir şeyi ona hiç ihtiyacı olmayacak insanlara yutturmak
sell freezers to eskimos expr. sucuya su satmak
sell freezers to eskimos expr. tereciye tere satmak
I have a bridge to sell you expr. çok safsın
I have a bridge to sell you expr. çok enayisin
I have a bridge to sell you expr. köprü var, alırsan
I have a bridge to sell you expr. köprü satayım sana
I have a bridge to sell you expr. çok kolay kanıyorsun
sell my clothes, I'm going to heaven expr. bulutların üzerinde uçuyorum
sell my clothes, I'm going to heaven expr. mutluluktan uçuyorum
sell my clothes, I'm going to heaven expr. aşırı mutluyum
sell my clothes, I'm going to heaven expr. mutluluktan ayaklarım yerden kesildi
Speaking
I don't know how to sell this expr. bunu nasıl satacağımı bilmiyorum
do you want to sell this? expr. buna satmak istiyor musun?
do you want to sell this? expr. bunu satmak ister misin?
don't sell yourself short like that expr. kendini böyle ucuza satma
the day you buy it and the day you sell it expr. satın aldığın gün ve sattığın gün
it is forbidden to sell or serve alcoholic beverages to persons under 18; those acting otherwise shall be subject to legal actions expr. 18 yaşını doldurmayanlara alkollü içkilerin satışı veya sunumu yapılamaz; yapanlar hakkında yasal işlem uygulanır
Trade/Economic
license to sell alcoholic beverages n. alkollü içki satış ruhsatı
agreement to sell future goods n. alivre satış anlaşması
sell by auction n. açık artırma
hard sell n. agresif satış
license to sell alcoholic beverages n. alkollü içki satış izni
down-sell n. aşağı satış
sell order n. borsada satış emri
cross-sell n. çapraz satış
sell at an option n. çift opsiyon satışı
outright buy and sell n. direkt alım-satım
stocks and fixed assets sell n. elden çıkarılacak stoklar ve m.d.v.
sell long n. fiyat yükselmesi beklentisinde satış
sell-out n. hissesini satma
hard sell n. ısrarla satış usulü
issue, sell, pledge, dispose of, grant, transfer, lease, license, guarantee, encumber n. ihracı, satışı, rehine verilmesi, elden çıkarılması, devredilmesi, kiralanması, lisansının verilmesi, teminat gösterilmesi, ipotek edilmesi
sell-off period n. indirimli satış süresi
amortization of commitment to sell leaserrights n. kiracı hakları satma taahhüdü amortismanı
sell in may and go away n. mayısta sat ve git
retail sell of motor vehicles and fuel oil n. motorlu araçlar ve yakıtlarının perakende satışı
up-sell n. müşteriyi teşvik etme
after-sell service n. satış sonrası hizmet
preliminary agreement to sell n. satış vaadi sözleşmesi
prohibition to sell n. satma yasağı
contract to sell n. satış vaadi sözleşmesi
agreement to sell n. satış sözleşmesi
the products we sell n. satışını yaptığımız ürünler
promise to sell n. satış taahhüdü
order to sell n. satış talimatı
fair value less cost to sell n. satış maliyetleri düşülmüş gerçeğe uygun değer
a sell order n. satış talimatı
sell-by-date n. son kullanım tarihi
sell-by-date n. son tüketim tarihi
sell-by-date n. son satışı yapılabilir tarih
sell-out n. temerrüt satışı
build-and-sell loan n. yap-sat kredisi
soft sell n. zorlamadan ikna ederek satış usulü
sell in may and go away n. (mayıs ayında genelde belirsizlik hakim olduğundan) hazır seviye yüksekken hisse senetlerinin satılması
up-sell n. yukarı satış
sell-by date n. (ürünün üzerinde yazan) son kullanma tarihi
up-sell items n. yukarı satış kalemleri
sell side n. satış tarafı
buy-in sell-out n. temerrüt alış satışı
sell-off n. (borsa fiyatlarında) belirgin ani düşüş
sell-off n. elden çıkarma
sell-off n. likidite etme
sell-off n. likidasyon
sell-through n. satılan ürün miktarının toplam ürün miktarına oranı
sell-through n. video kaset veya dvd satışı
sell short v. açıktan satmak
sell publicly v. alenen satmak
to sell by auction v. aleni müzayede ile satmak
sell short v. alivre satmak
sell out of something v. bir maldan elde kalmamak
sell up v. borçlunun mallarını satmak
sell cut price v. başkalarından daha ucuza satmak
sell somebody up v. borçlunun mallarını satıp parasını almak
sell a block of securities v. blok tahvilat satışı yapmak
sell seconds v. defolu mal satmak
sell on the spot v. derhal satmak
sell out v. hepsini satmak
sell by the bulk v. götürü satmak
sell under price v. fiyatının altında satmak
sell off v. elden çıkartmak
sell on the spot v. hemen satmak
sell out v. hisselerini elden çıkartmak
sell with discount v. indirimli satmak
sell by measure v. ölçüyle satmak
sell on commission v. komisyonla satmak
sell short v. kefaletsiz satmak
sell something off v. malın elde kalanını ucuza satmak
sell upon credit v. krediyle satmak
sell on credit v. krediyle satmak
sell short v. kar etmek amacıyla elde bulunmayan malı ilerde teslim etmek üzere satmak
up-sell v. müşteriyi daha fazla ürün alması için ikna etmek
sell by measure v. ölçü ile satmak
sell on account v. kredili satmak
sell by private contract v. özel sözleşme ile satmak
sell on commission v. komisyon ile satmak
sell by the piece v. parça parça satmak
sell retail v. perakende satış yapmak
sell by the piece v. parça olarak satmak
sell retail v. perakende satmak
sell off v. stokunu likide etmek
sell by retail v. perakende satmak
sell wholesale v. toptan satmak
sell by bulk v. toplu olarak satmak
sell short v. tek imzalı satmak
sell on instalments v. taksitle satmak
sell on easy terms v. taksitle satmak
sell off v. tasfiye etmek
sell in gross v. toptan satmak
sell for the settlement v. vadeli olarak satmak
sell with a loss v. zararına satmak
sell cheap v. ucuz satmak
sell with a loss v. zararla satmak
sell on trust v. vadeli satmak
sell for account v. vadeli satmak
sell on credit v. vadeli satmak
sell on account v. veresiye satmak
mis-sell [uk] v. (hizmeti veya yatırımı) müşteriye aldatıcı bir şekilde satmak
mis-sell [uk] v. hileli satış yöntemlerine başvurmak
sell in v. (yeni ürünleri) perakende satış noktalarına satmak
sell up v. iş yerini satmak
short-sell v. açıktan satmak
short-sell v. açığa satış yapmak
sell-through adj. (video kaset veya dvd) satılan
sell in may expr. (borsada mayıs-ekim arası yaşanan istikrarsızlıktan etkilenmemek için) mayıs'ta sat
Law
possession with intent to sell n. satmak amacıyla bulundurma
sell for future delivery v. teslim şartıyla satmak
sell on account v. veresiye satmak
Politics
right of sell out n. satma hakkı
Computer
a sell sheet n. tanıtım sayfası/kağıdı
sell through a website v. internet sitesi üzerinden satış yapmak
Sport
sell a dummy v. feyk atmak (ragbi/futbol)
sell a dummy v. çalım atmak
sell someone a dummy v. oyuncuya feyk atmak (ragbi/futbol)
sell someone a dummy v. oyuncuya çalım atmak
sell someone a dummy v. birini pazara göndermek
sell someone a dummy v. oyuncuyu pazara göndermek
Slang
sell buicks v. kusmak
sell buicks v. çıkarmak