1 |
revive |
canlandırmak |
v. |
|
- So initiatives to revive growth are welcome.
- Dolayısıyla büyümeyi canlandıracak girişimler memnuniyetle karşılanacaktır.
- We must avoid creating a division, but also review and revive the Euro-Mediterranean relationship.
- Bir bölünme yaratmaktan kaçınmalı, aynı zamanda Avrupa-Akdeniz ilişkisini gözden geçirmeli ve canlandırmalıyız.
- A policy to revive the economy is vital if Europe is to avoid deep recession.
- Avrupa'nın derin bir resesyondan kaçınması için ekonomiyi canlandıracak bir politika hayati önem taşımaktadır.
- The rain will revive this tree.
- Yağmur bu ağacı canlandıracak.
- Tom tried to revive Mary.
- Tom Mary'yi canlandırmaya çalıştı.
- Sami was busy reviving his movie career.
- Sami film kariyerini canlandırmakla meşguldü.
- The doctors revived Tom with a defibrillator.
- Doktorlar bir şok cihazı ile Tom'u canlandırdı.
- The cold air revived her.
- Soğuk hava onu canlandırdı.
- Japan tried to revive itself.
- Japonya kendini canlandırmaya çalıştı.
- The cold air revived him.
- Soğuk hava onu canlandırdı.
- The cold air revived Tom.
- Soğuk hava, Tom'u canlandırdı.
- Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
- Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu canlandırmayı başardılar.
Show More (9)
|
2 |
revive |
yeniden canlandırmak |
v. |
|
- It is the Anglo-American armada that is reviving gunboat diplomacy in the Middle East.
- Ortadoğu'da gambot diplomasisini yeniden canlandıran Anglo-Amerikan donanmasıdır.
- No, it is indeed a question of discussing, rethinking and reviving a European project all over again.
- Hayır, bu gerçekten de bir Avrupa projesini yeniden tartışmak, yeniden düşünmek ve yeniden canlandırmak meselesidir.
- I believe that Europe is reviving its hopes and its prospects.
- Avrupa'nın umutlarını ve beklentilerini yeniden canlandırdığına inanıyorum.
- Enlargement is enabling us to revive the geographical, political and cultural identity of Europe.
- Genişleme, Avrupa'nın coğrafi, siyasi ve kültürel kimliğini yeniden canlandırmamızı sağlıyor.
- The article on Buddhism revived my interest in Oriental religions.
- Budizm makalesi, Doğu dinlerine olan ilgimi yeniden canlandırdı.
- The article on Buddhism revived my interest in Oriental religions.
- Budizm hakkındaki makale Doğu dinlerine olan ilgimi yeniden canlandırdı.
- World War II ended and the Olympics were revived in 1948 in London, but the losing countries of the war, Germany and Japan, were not invited.
- İkinci Dünya Savaşı sona erdi ve Olimpiyatlar 1948'de Londra'da yeniden canlandırıldı, ancak savaşın kaybeden ülkeleri Almanya ve Japonya davet edilmedi.
Show More (4)
|
3 |
revive |
hayata döndürmek |
v. |
|
- Tom was revived using a defibrillator.
- Tom defibrilatör kullanılarak hayata döndürüldü.
- Tom tried to revive Mary.
- Tom, Mary'yi hayata döndürmeye çalıştı.
- The doctors revived Tom with a defibrillator.
- Doktorlar Tom'u defibrilatörle hayata döndürdüler.
- Sami tried to revive Layla.
- Sami, Layla'yı hayata döndürmeye çalıştı.
- Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
- Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu hayata döndürmeyi başardı.
- Tom's heart stopped, but the doctors managed to revive him.
- Tom'un kalbi durdu ama doktorlar onu hayata döndürmeyi başardı.
- Tom's heart stopped, but doctors managed to revive him.
- Tom'un kalbi durdu ama doktorlar onu hayata döndürmeyi başardı.
Show More (4)
|
4 |
revive |
yeniden canlanmak |
v. |
|
- The flowers revived after the rain.
- Yağmurdan sonra çiçekler yeniden canlandı.
- My hopes revived.
- Umutlarım yeniden canlandı.
- Even if only one Russian hamlet were to remain, Russia would revive.
- Sadece bir Rus mezrası kalsa bile, Rusya yeniden canlanır.
- The flowers revived after the rain.
- Çiçekler yağmurdan sonra yeniden canlandı.
Show More (1)
|
5 |
revive |
canlanmak |
v. |
|
- The plants will revive after a good rain.
- Bitkiler iyi bir yağmurdan sonra canlanacak.
- To our surprise, she revived at once.
- Şu işe bak ki hemen canlandı.
- The plants will revive after a good rain.
- Bitkiler iyi bir yağmurdan sonra canlanacaktır.
Show More (0)
|
6 |
revive |
diriltmek |
v. |
|
- Japan tried to revive itself.
- Japonya kendini diriltmeye çalıştı.
- You'll never be able to revive someone who is only pretending to be dead.
- Sadece ölü taklidi yapan birini asla diriltemezsin.
Show More (-1)
|
7 |
revive |
gündeme getirmek |
v. |
|
- Although that aspect has meanwhile been removed from the directive, it has been revived by the rapporteur.
- Her ne kadar bu husus bu arada yönetmelikten çıkarılmış olsa da, sözcü tarafından yeniden gündeme getirilmiştir.
Show More (-2)
|
8 |
revive |
tazelemek |
v. |
|
- My hopes revived.
- Umutlarım tazelendi.
Show More (-2)
|
9 |
revive |
yeniden hayata döndürmek |
v. |
|
- The cold air revived Tom.
- Soğuk hava, Tom'u yeniden hayata döndürdü.
Show More (-2)
|