|
- I can't wait to see how far you ladies take this.
- Siz hanımların bu işi nereye kadar götüreceğinizi görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see how far you ladies take this.
- Siz hanımların bunu ne kadar ileri götüreceğinizi görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see how far you ladies take this.
- Siz hanımların bu konuda ne kadar ileri gideceğini görmek için sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to meet you.
- Tom sizinle tanışmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to leave.
- Gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for tomorrow to come.
- Yarının gelmesi için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go.
- Gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to hear it.
- Duymak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell Tom the good news.
- İyi haberi Tom'a söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for the war to end.
- Savaşın bitmesi için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see their faces.
- Onların yüzlerini görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to hug you again.
- Sana tekrar sarılmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to get back to work.
- İşe dönmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to visit Boston.
- Boston'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to meet Tom.
- Tom'la tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for my parents to get off my back.
- Anne-babamın yakamdan düşmesini sabırsızlıkla bekliyorum.
- I can't wait to meet you all.
- Ben hepinizle tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see Tom.
- Tom'u görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to get back to work.
- İşe dönmeye sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to hear it.
- Bunu duymak için sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to meet you.
- Tom seninle tanışmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to go to college.
- Üniversiteye gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for my parents to get off my back.
- Ailemin yakamdan düşmesi için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell you.
- Sana anlatmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go home.
- Eve gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I just can't wait.
- Sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to get started.
- Başlamak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to do that again.
- Bunu tekrar yapmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to visit my grandmother.
- Büyükannemi ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see her.
- Onu görmek için sabırsızlanıyordum.
- Tom can't wait to get married.
- Tom evlenmek için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to go back to Boston.
- Ben Boston'a geri dönmek için sabırsızlanıyorum.
- We can't wait for the weekend.
- Biz hafta sonu için sabırsızlanıyoruz.
- I can't wait to meet you all.
- Hepinizle tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to eat it.
- Yemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for that day to come.
- O günün gelmesi için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell Tom that I met you.
- Tom'a seninle tanıştığımı söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to be with you.
- Seninle olmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go back to Boston.
- Boston'a dönmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to get there.
- Oraya gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell you.
- Sana söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see her.
- Onu görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell Tom about this.
- Bunu Tom'a anlatmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to die.
- Ölmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go to Boston to visit Tom.
- Tom'u ziyaret etmek için Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go on a vacation.
- Tatile gitmek için sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to meet Mary.
- Tom, Mary ile tanışmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to tell everybody at home.
- Evdeki herkese söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait until that happens.
- Bunun olmasını sabırsızlıkla bekliyorum.
- I can't wait to face him.
- Onunla yüzleşmek için sabırsızlanıyorum.
- Sami can't wait to tell Layla about that.
- Sami bunu Layla'ya anlatmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to hug you.
- Sana sarılmak için sabırsızlanıyorum.
- Tom says he can't wait to get started.
- Tom başlamak için sabırsızlandığını söylüyor.
- I just can't wait to do that.
- Bunu yapmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see you again.
- Seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for the weekend to begin.
- Hafta sonunun başlaması için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell Tom.
- Tom'a söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to be a father.
- Baba olmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to check it out.
- Kontrol etmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to spend the night with her.
- Geceyi onunla geçirmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to eat it.
- Ben onu yemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait.
- Sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to see Tom again.
- Tom'u tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to hear you sing again.
- Tekrar şarkı söylemeni dinlemek için sabırsızlanıyorum.
- I just can't wait to get home.
- Sadece eve gitmek için sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to get new tires.
- Yeni lastikler almak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to watch season 3!
- Üçüncü sezonu izlemek için sabırsızlanıyorum!
- Tom can't wait to see you.
- Tom seni görmek için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to get out of here.
- Buradan çıkmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to face him.
- Onun karşısına çıkmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to meet you.
- Seninle tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see you.
- Seni görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to fight again.
- Tekrar dövüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to get one.
- Bir tane almak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to graduate.
- Mezun olmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for it!
- Sabırsızlanıyorum!
- I can't wait to meet him.
- Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for summer vacation to start.
- Yaz tatilinin başlaması için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell Tom that I met you.
- Seninle tanıştığımı Tom'a söylemek için sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to get out of prison.
- Tom hapisten çıkmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to get home.
- Eve gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to get home.
- Eve dönmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to hear your voice, Tom.
- Sesini duymak için sabırsızlanıyorum, Tom.
- I can't wait to shower.
- Duş almak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell everybody.
- Herkese söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to meet her.
- Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait turning 18.
- 18'ime basmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go back home again.
- Tekrar eve dönmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to eat the cake.
- Ben pastayı yemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see him.
- Onu görmek için sabırsızlanıyordum.
- I can't wait to hear you sing again.
- Tekrar şarkı söylemeni duymak için sabırsızlanıyorum.
- I just can't wait for the party.
- Parti için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to sleep in my own bed again.
- Ben yine kendi yatağımda uyumak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see your Halloween costume.
- Cadılar Bayramı kostümünü görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see you all in Boston.
- Hepinizi Boston'da görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to get in there.
- Oraya gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to fight again.
- Tekrar savaşmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go hunting with Tom.
- Tom'la ava çıkmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see their faces.
- Yüzlerini görmek için sabırsızlanıyorum.
- I just can't wait to go to school.
- Okula gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to visit Boston.
- Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell him.
- Ona söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell them.
- Onlara söylemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for school to start.
- Okulun başlaması için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for you to meet my friends.
- Arkadaşlarımla tanışman için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to talk to you.
- Seninle konuşmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to tell Tom the good news.
- Tom'a iyi haberi vermek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to sleep in my own bed again.
- Tekrar kendi yatağımda uyumak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to eat the cake.
- Pastayı yemek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to leave this place.
- Buradan ayrılmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see him.
- Ben de onu görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go to Boston.
- Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see Tom's Halloween costume.
- Tom'un Cadılar bayramı kostümünü görmek için sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to get started.
- Tom başlamak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to get in there.
- Oraya girmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to go back home again.
- Tekrar eve gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to do that.
- Yapmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to work with Tom.
- Tom'la çalışmak için sabırsızlanıyorum.
- We can't wait for the weekend.
- Hafta sonu için sabırsızlanıyoruz.
- I can't wait to share Tom's foie gras with you!
- Tom'un kaz ciğerini sizinle paylaşmak için sabırsızlanıyorum!
- I can't wait to finish.
- Bitirmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to do that again.
- Onu tekrar yapmak için sabırsızlanıyorum.
- Tom can't wait to meet Mary.
- Tom Mary ile tanışmak için sabırsızlanıyor.
- I can't wait to tell her.
- Ona söylemek için sabırsızlanıyorum.
- Tom seems like he can't wait to get away from me.
- Tom benden uzaklaşmak için sabırsızlanıyor gibi görünüyor.
- I can't wait to go hunting with Tom.
- Tom'la ava gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to be a father.
- Bir baba olmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to meet this girl.
- Bu kızla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to be married.
- Evlenmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to leave this place.
- Burayı terk etmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to check it out.
- Onu kontrol etmek için sabırsızlanıyorum.
- I just can't wait for the party.
- Ben parti için sabırsızlanıyorum.
- I just can't wait to get home.
- Eve gitmek için sabırsızlanıyorum.
- Tom has something he can't wait to show you.
- Tom'un sana göstermek için sabırsızlandığı bir şey var.
- I can't wait turning 18.
- 18 yaşına girmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait for Valentine's Day!
- Sevgililer günü için sabırsızlanıyorum!
Show More (135)
|