en yüksek - Turco Inglés Diccionario
Historia

en yüksek



Significados de "en yüksek" en diccionario inglés turco : 28 resultado(s)

Turco Inglés
General
en yüksek peak n.
en yüksek supreme adj.
en yüksek superlative adj.
en yüksek top adj.
en yüksek sovereign adj.
en yüksek record high adj.
en yüksek record adj.
en yüksek crowning adj.
en yüksek topmost adj.
en yüksek paramount adj.
en yüksek outside adj.
en yüksek utmost adj.
en yüksek highest adj.
en yüksek maximum adj.
en yüksek full adj.
en yüksek ultimate adj.
en yüksek uttermost adj.
en yüksek highermost adj.
en yüksek highmost [obsolete] adj.
en yüksek first-degree adj.
en yüksek forehand adj.
en yüksek peak adj.
en yüksek supr abrev.
Colloquial
en yüksek if that expr.
Trade/Economic
en yüksek optimum adj.
Technical
en yüksek ultimate adj.
en yüksek maximum adj.
Slang
en yüksek end n.

Significados de "en yüksek" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
General
en yüksek maaşlı top earner n.
bir şeyin değerlendirilmesinde kabul edilen en yüksek seviye veya fiyat cap n.
en yüksek aşama apogee n.
en yüksek mahkemelerde dava görebilen avukat barrister n.
en yüksek standardın ifadesi deluxe n.
en yüksek nokta height n.
izin verilen en yüksek basınç maximum permissible pressure n.
en yüksek/iyi performans the highest performance n.
en yüksek su seviyesi maximum water level n.
en yüksek değer maximum value n.
en yüksek not a n.
en yüksek mahkeme supreme court n.
atmosferin en yüksek tabakası exosphere n.
iskambilde en yüksek dört beş koz honor n.
en yüksek nokta culmination n.
en yüksek sınıftan adam patrician n.
izin verilen en yüksek doz maximum permissible dose n.
en yüksek düzey big time n.
everest'ten sonra dünyanın en yüksek dağı k2 n.
en yüksek mevki pride of place n.
en yüksek otorite supreme authority n.
izin verilebilir en yüksek sıcaklık artışı maximum permissible temperature rise n.
en yüksek otorite the last word n.
isviçre alplerin en yüksek tepelerinden birisi matterhorn n.
en yüksek dağ the highest mountain n.
en yüksek talep demand peak n.
denizin gel-git hareketlerinde kabarmasının vardığı en yüksek nokta high water n.
en yüksek ücret maximum wage n.
en yüksek teklif highest bid n.
en yüksek sıcaklık highest temperature n.
en yüksek standart the highest standard n.
en yüksek öncelik top priority n.
en yüksek seviye all time high n.
en yüksek ses descant n.
iskambilde en yüksek dört beş koz honour n.
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı millenium jant n.
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı merlin entertainments london eye n.
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı london eye n.
elde edilebilecek en yüksek derece ultima thule n.
tolere edilebilen en yüksek sınır redline n.
en yüksek nokta noon n.
en yüksek nokta noontide n.
en yüksek nokta tip-top n.
en yüksek olma ultimacy n.
izcilikte en yüksek sıralamaya sahip erkek izci king's scout [uk] n.
en yüksek düzeydeki yetkinlik best n.
en yüksek ilham best n.
en yüksek başarı best n.
sistemin başarısız olma veya sorun çıkarma olasılığı en yüksek parçası weakest link n.
en yüksek düzeyde gelişim blow n.
en yüksek nokta blow n.
en yüksek puan max n.
güvenlik için ödenen en yüksek ücret high n.
erişilen en yüksek seviye high water n.
en yüksek nokta hight n.
bazı kart oyunlarında en yüksek puanlı kartlara sahip olan oyunculara verilen puan game n.
en yüksek düzey iberyalı soyluların tavır ve hareketleri grandeeism n.
bir alanda en yüksek başarılara imza atmış kimse grandmaster n.
belirli şartla altında elde edilen en yüksek derece optimum n.
budizm'de en yüksek rütbeli ikinci din adamı panchen lama n.
en yüksek nokta peak n.
en yüksek derece peak n.
en yüksek gelişim noktası peak n.
fiyatların en yüksek olduğu dönem peak n.
(hedef vurmada) mümkün olan en yüksek puan possible n.
bir yarışta alınabilecek en yüksek puan possible n.
resmi olarak en yüksek rütbeye ulaşma coronation n.
bir yerde en yüksek statülü aile ff (first family) n.
bir yerdeki en yüksek statülü ailenin üyesi ff (first family) n.
(elmas veya incide) en yüksek kalite first water n.
(elmas veya incide) en yüksek saflık derecesi first water n.
yüksek yapıların en üst noktasında uzun süre oturan kimse flagpole sitter n.
en yüksek gelgit noktası flood n.
roma katolik ve doğu ortodoks kiliselerinde en yüksek ruhban sınıfının üyesi priest n.
en yüksek fiyat roof n.
en yüksek derece/mertebe pitch n.
en yüksek nokta solstice n.
en yüksek nokta solstice n.
en yüksek seviye stratosphere n.
en yüksek mertebe supreme n.
en yüksek güç supreme being n.
en yüksek dereceye varmak climax v.
en yüksek büyüklüğe çıkarmak maximize v.
en yüksek noktaya varmak culminate v.
en yüksek dereceyi elde etmek hit one's stride v.
en yüksek hıza ulaşmak hit one's stride v.
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak reach an all-time high v.
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak reach all-time high v.
tüm zamanların en yüksek seviyesinde seyretmek be at all-time high v.
en yüksek bedeli ödemek pay the ultimate price v.
matematik bölümünden en yüksek dereceyle mezun olmak be graduated in math with highest degree v.
müşteri memnuniyetini en yüksek seviyeye çıkarmak maximize the customer satisfaction v.
müşteri memnuniyetini en yüksek seviyeye çıkarmak have complete customer satisfaction v.
rekor/en yüksek seviyede olmak hit record high v.
en yüksek sesten şarkı söylemek descant v.
en yüksek büyüklüğe çıkarmak maximise v.
en yüksek oranı vermek maximize v.
en yüksek oranı vermek maximise v.
en yüksek mesafeyi kat etmek için yokuş aşağı inerken vitesi boşa almak gibi sürüş tekniklerini kullanmak hypermile v.
en yüksek noktaya ulaşmak scale v.
en yüksek rütbede olan chief adj.
en yüksek rütbeli supreme adj.
en yüksek rütbeli ranking adj.
en yüksek mevkide/makamda olan ranking adj.
en yüksek kalitede high-end adj.
en yüksek oy alan highest rated adj.
en yüksek puanlı highest rated adj.
en yüksek oyu/puanı almış highest rated adj.
tepe noktasında veya en yüksek noktada bulunan vertical adj.
en yüksek kalitede blue-ribbon adj.
gök cisminin ulaştığı en yüksek noktaya ait meridian adj.
gök cisminin günlük hareketinde ulaştığı en yüksek noktadan geçen meridian adj.
en yüksek derecede olan mortal adj.
en yüksek olmayan off-peak adj.
rakımı en yüksek olan culminant adj.
en yüksek kalitede olan first-class adj.
bilinen en yüksek hidratlı veya hidroksillenmiş formdaki bir asitten türetilmiş ortho adj.
kredi notu en yüksek olan prime adj.
en yüksek derecenin bir altı second-class adj.
en yüksek vaziyette bedir halinde at the full adv.
en yüksek mevkide at its height adv.
mesleğinde en yüksek derecede at the top of the tree adv.
en yüksek vaziyette at the full adv.
en yüksek derecesinde at its zenith adv.
en yüksek mevkide/tepesinde at its height adv.
en yüksek hızla whip and spur adv.
en yüksek veya yüksek oksidasyon halindeki bir element içeren anlamı veren ön ek per- pref.
en yüksek hidratlı veya hidroksillenmiş formdaki asit anlamı veren ön ek ortho- pref.
en yüksek valansa sahip anlamına gelen son ek -ic suf.
en yüksek değere sahip anlamına gelen son ek -ic suf.
en yüksek valansa sahip anlamına gelen son ek -ical suf.
en yüksek değere sahip anlamına gelen son ek -ical suf.
Phrasals
(en yüksek) (seviyesine) ulaşmak top out at v.
en yüksek sese geçirmek set to v.
Phrases
herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır there is always room at the top [us] expr.
Colloquial
en yüksek mevki pride of place n.
ödenen en yüksek meblağ top dollar n.
ödenen en yüksek tutar top dollar n.
tüm zamanların en yüksek derecesi all-time n.
en yüksek noktalar dizzy heights [uk] n.
en yüksek noktalar dizzying heights n.
en yüksek mevkideki kişi grand poobah n.
en yüksek nokta high note n.
avustralya'da, tasmanya'nın en yüksek dağı ossa n.
en yüksek nokta skies n.
tüm derslerden en yüksek notu alma straight a's n.
tüm derslerden en yüksek notu almış/alan straight-a adj.
(verilen) en yüksek miktar top dollar expr.
en yüksek kalitede at its best expr.
en yüksek standartta at its best expr.
Idioms
en yüksek fiyat teklifi ile başlayıp aşağı doğru inen müzayede dutch auction n.
(verilen) en yüksek miktar top dollar n.
alanındaki en yüksek konum leading edge n.
alanındaki en yüksek teknoloji leading edge n.
alanındaki en yüksek uygulama/faaliyet leading edge n.
alanındaki en yüksek çalışma leading edge n.
en yüksek mertebedeki kişiler king or kaiser [old-fashioned] n.
en yüksek noktası high noon n.
en yüksek nokta coping stone n.
en yüksek düzey the big time n.
en yüksek teknolojide/seviyede bleeding edge n.
en yüksek teknoloji/seviye bleeding edge n.
en yüksek ölçü/ayar/miktar full whack n.
en yüksek lig/ligler major league n.
en yüksek lig/ligler major leagues n.
(bir şeyin) en yüksek noktası the height of (something) n.
en yüksek merciye müracaat etmek appeal to caesar v.
en yüksek makama başvurmak appeal to caesar v.
en yüksek fiyatı ödemek pay top dollar v.
en yüksek fiyata satmak charge top dollar v.
bir şeyin (kariyer/toplum vb) en yüksek basamağı olmak be the highest rung on the ladder v.
en yüksek noktaya gelmek come to a head v.
en yüksek pozisyonda olmak be at the top of the ladder v.
sınavdan en yüksek notu almak ace v.
(bir şeyi) en yüksek noktada bırakmak/bitirmek finish (something) on a high note v.
en yüksek hıza ulaşmak hit (one's) straps v.
en yüksek performansını yakalamak hit your straps v.
(birinden) en yüksek performansı almak get the most out of (someone) v.
(birinin) en yüksek performansını/potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlamak get the most out of (someone) v.
(bir şeyden) en yüksek yararı sağlamak/elde etmek get the most out of (something) v.
en yüksek hıza ulaşmak hit stride v.
en yüksek dereceyi elde etmek hit stride v.
birine/bir şeye en yüksek önemi/değeri vermek put somebody/something first v.
alanındaki en yüksek (konum, teknoloji, uygulama) leading edge adj.
en yüksek derecede of the highest magnitude adj.
piyasadaki maksimum/en yüksek rakamdan/fiyattan/değerden as much as the traffic will bear adv.
maksimum/en yüksek fiyattan/bedelden as much as the traffic will bear adv.
maksimum/en yüksek piyasa fiyatı üzerinden as much as the traffic will bear adv.
en çok/fazla/yüksek to beat all adv.
olabilecek en yüksek hızda/güçte flat out like a lizard drinking [australia] adv.
olabilecek en yüksek derecede/düzeyde to a fare-thee-well expr.
en yüksek noktada at the summit of (one's) success expr.
olabilecek en yüksek derecede as the day is long expr.
en yüksek miktarda at full strength expr.
en yüksek güçte/seviyede at full strength expr.
en yüksek seviyede at full stretch expr.
en yüksek seviyede at full throttle expr.
en yüksek seviyede full throttle expr.
en yüksek kalitede at one's best expr.
en yüksek standartta at one's best expr.
en yüksek statüde/statüden at the top of the ladder expr.
(bir şey) en yüksek miktarda/derecede bile olsa no amount of (something) expr.
en yüksek derecede/seviyede (bir şey) bile no amount of (something) expr.
en yüksek derecede/seviyede (bir şey) de olsa no amount of (something) expr.
Informal
en yüksek yetkiye sahip kişi supremo n.
Speaking
en yüksek dağ hangisi? which is the highest mountain? expr.
öğretmenlikte yılda kazandığım en yüksek kazancın daha fazlasını şimdi bir ayda kazanıyorum I make more in a month now than I did in my best year as a teacher expr.
Trade/Economic
bir fabrikanın en yüksek üretim kapasitesi plant capacity n.
bir menkul değerin ulaşabileceği en yüksek fiyat resistance level n.
bir kimsenin çalışmayı tercih etmeyeceği en yüksek ve iş piyasasına girmeyi tercih edeceği en düşük ücret reservation wage n.
bir hisse senedinin gelecekteki olası pay sayısı artışları dikkate alınarak en yüksek pay ayrıldıktan sonraki getirişi fully diluted earnings per share n.
devletçe saptanmış en yüksek fiyat ceiling price n.
en yüksek düzeye çıkarma maximisation n.
en yüksek fiyat maximum price n.
en yüksek fiyat class price n.
en yüksek teklifi veren kimse highest bidder n.
en yüksek fiyat highest bid n.
en yüksek fiyatlar record prices n.
en yüksek toplam highest sum n.
en yüksek ücret maximum salary n.
en yüksek fiyat ceiling n.
en yüksek uygulama maximum performance n.
en yüksek değer high n.
en yüksek değer maximum value n.
en yüksek düzeye çıkarma maximization n.
en yüksek ücret ile en düşük ücret arasındaki fark rate range n.
en yüksek fiyat top price n.
en yüksek fiyat ceiling price n.
fiyatların veya ekonomik faaliyetlerin en yüksek olduğu dönem all time high n.
karı en yüksek düzeye çıkarma profit maximization n.
kan en yüksek düzeye çıkartma ilkesi profit maximization rule n.
olası en yüksek etkinlik optimum efficiency n.
sigortalının sigortadan alabileceği en yüksek miktar coverage n.
son 52 hafta içindeki en yüksek fiyat 52 week high n.
yasaya göre uygulanabilecek en yüksek faiz oranı interest ceiling n.
(ihalede) en yüksek fiyat veren highest bidder n.
1950'lerde abd'de federal reserve bank'ın bankaların ödeyebilecekleri en yüksek faizi belirlemek üzere getirdiği kısıtlama regulation q n.
bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz highest interest rate applied to working capital loan by banks n.
(en yoğun dönemde ödenen) yüksek ücret peak n.
en yüksek düzeye çıkarmak maximise v.
en yüksek düzeye çıkarmak maximize v.
getiriyi olabilen en yüksek noktaya çıkartmak maximizing yield v.
Law
en yüksek adalet görevlisi lord high chancellor n.
en yüksek tutuklama oranı the highest arrest rate n.
en yüksek mahkeme court of last resort n.
nypd'de özellikle silahlı bir çatışmada başarılı olmuş polislere verilen ikinci en yüksek onur madalyası combat cross n.
en yüksek ingiliz teamül hukuku mahkemesi kings bench n.
krallığın en yüksek mertebeli hukuk insanı olup yüksek mahkemenin başkanlığını yapan kimse lord high chancellor of england n.
açık artırmada en yüksek teklifi verenin daha iyi bir teklifte bulunamaması nedeniyle satışın bir sonraki en yüksek teklif yapana devri devolution [scotland] n.
Politics
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesi regalism n.
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesini benimseyen kimse regalist n.
alıcıdan gelen en yüksek teklif bid n.
mahallin en yüksek mülki makamı local authority n.
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevki king of arms n.
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevkideki kimse king-at-arms n.
ingiltere ve egemenliğindeki diğer krallıklarda arma verme yetkisi bulunan en yüksek mevkili kimsenin unvanı kings-of-arms n.
şövalyelikte en yüksek rütbeyi gösteren bir nişan grand cross n.
şövalyelikte en yüksek rütbeyi gösteren bir nişan takan kimse grand cross n.
(eskiden) en yüksek rütbeli hollandalı memur grand pensionary n.
merkezi hükümetin bölgesel hükümete en yüksek miktarda yetki devretmesine rağmen onun üzerindeki egemenliğini koruduğu bir düzenleme devo max n.
en yüksek otorite circar [india] n.
en yüksek otorite sircar [india] n.
en yüksek otorite sirkar [india] n.
(sovyetler birliği'nde) en yüksek yasama organının başkan liderliğindeki yürütme kurulu presidium n.
gönülden geçen aday yerine kazanma şansı en yüksek olan kötünün iyisi adaya oy verme strategic voting n.
gönülden geçen aday yerine kazanma şansı en yüksek olan kötünün iyisi adaya oy verme strategic voting n.
britanya imparatorluk nişanı'nın en yüksek sınıfı gbe (grand cross of the british empire) abrev.
Insurance
olası en yüksek zarar maximum possible loss n.
muhtemel en yüksek hasar pml (probable maximum loss) abrev.
Technical
bir şeyin en yüksek düzeyde olduğu dönem high tide n.
bir şeyin en yüksek noktası peak n.
en yüksek işletme basıncı maximum operating pressure n.
en yüksek aktarım birimi maximum transfer unit n.
en yüksek kullanma sıcaklığı maximum use temperature n.
en yüksek gerilme maximum stress n.
en yüksek hız maximum travel speed n.
en yüksek nokta cime n.
en yüksek değer peak value n.
en yüksek giriş gücü maximum input power n.
en yüksek yoğunluk maximum density n.
en yüksek nokta acme n.
en yüksek gerinim maximum strain n.
en yüksek verim peak output n.
en yüksek ses basıncı maximum sound pressure n.
en yüksek dereceden düşüş bathos n.
en yüksek uçunum noktası maximum sublimation point n.
en yüksek değer valence n.
en yüksek noktaya varma culmination n.
en yüksek eritme hızı maximum melting rate n.
en yüksek gerilim maximum stress n.
en yüksek verim maximum output n.
en yüksek nokta tiptop n.
en yüksek istek süreci peak period n.
en yüksek kalıntı düzeyi maximum residue level n.
en yüksek su seviyesi top water level n.
en yüksek sınır height n.
en yüksek sertlik maximum hardness n.
en yüksek çalışma basıncı maximum working pressure n.
erişilen en yüksek sıcaklık maximum temperature reached n.
en yüksek çıkış basıncı maximum outlet pressure n.
en yüksek yoğunluklu düzlemler highest density planes n.
en yüksek basınç maximum pressure n.
en yüksek derece maximum n.
en yüksek sıcaklık maximum temperature n.
en yüksek nokta maximum point n.
en yüksek tavan absolute ceiling n.
en yüksek beta enerjisi maximum beta energy n.
en yüksek ses basıncı peak sound pressure n.
en yüksek eğri maximum curve n.
en yüksek nokta vertex n.
gelgitin en yüksek ve en alçak noktasını gösteren işaret tidemark n.
izin verilebilir en yüksek sıcaklık artışı maximum permissible temperature rise n.
izin verilen en yüksek doz maximum permissible dose n.
izin verilen en yüksek basınç maximum permissible pressure n.
yüksek fırının çapının en geniş kısmı belly n.
iki çizginin kesiştiği en yüksek nokta vertices n.
en yüksek fiyat handle n.
en yüksek rakıma erişmek culminate v.
en yüksek dereceye sahip olmak rank v.
en yüksek noktada culminant adj.
(elmas) renksiz ve en yüksek kalitede blue-white adj.
en yüksek hidratlı veya hidroksillenmiş formdaki asit anlamı veren ön ek orth- pref.
Computer
en yüksek bellek kullanımı peak mem usage n.
en yüksek kullanılabilir sıklık maximum usable frequency n.
en yüksek bayt peak bytes n.
en yüksek puan maximum points n.
en yüksek sınır maximum limit n.
en yüksek sayı maximum number n.
en yüksek verim peak output n.
en yüksek hız highest speed n.
en yüksek hız maximum speed n.
en yüksek veri hızı peak data rate n.
en yüksek değeri düzenler edit max n.
en yüksek çözünürlük max resolution n.
en yüksek hız peak rate n.
en yüksek kullanım usage peak n.
en yüksek kayıt sayısı maxrecords n.
en yüksek hız top speed n.
izin verilen en yüksek sayı maximum allowed n.
performansın en yüksek noktası peak performance n.
toplam en yüksek hız total peak rate n.
irc kanalında en yüksek yetkiye sahip kimse chop (channel operator) n.
irc kanalında en yüksek yetkiye sahip kimse channel op n.
diske alınabilen havuz en yüksek pool paged peak expr.
en son yüksek last high expr.
en yüksek ırq/sn max irq per sec expr.
Informatics
en az 9000 byte büyüklüğünde yüksek boyutlu iletim birimi jumbo frame n.
en yüksek veri hızı maximum data rate n.
Telecom
en yüksek veri hızı maximum data rate n.
Electric
en yüksek ekipman gerilimi highest voltage for equipment n.
en yüksek kullanılabilir sıklık maximum usable frequency n.
Architecture
kemerin en yüksek noktasında bulunan kilit taşı key n.
çatının en yüksek noktası roof peak n.
Construction
en yüksek moment ultimate moment n.
en yüksek dayanım ultimate strength n.
(şev) en yüksek eğim açılı bölüm ridge n.
yüksek konut yapılanmasında en üst katın bir altındaki daire skyhome [australia] n.
Lighting
en yüksek renk uyartıları optimal colour stimuli n.
Furniture
oturma kısmı en yüksek noktası önde olan merkezdeki çıkıntılı bölümden her iki tarafa doğru alçalan sandalye saddle seat n.
Automotive
birinci ve en yüksek vites arasındaki vitesler intermediate gear n.
en yüksek akış seviyesi peak flow n.
en yüksek motor devirleri peak revs n.
sistemin vakumu ile en yüksek fren kuvvetinin elde edildiği nokta vacuum runout point n.
Traffic
en yüksek su seviyesi highest water level n.
en yüksek trafik peak traffic n.
Aeronautic
füze yörüngesinin en yüksek noktası apogee n.
motorun en yüksek gücü intermediate rating n.
alçalma bölgesinde karar verilen en yüksek irtifa decision altitude n.
Marine
geminin yan tarafındaki en yüksek kaburgalar top-timbers n.
en yüksek dalga extreme wave n.
en yüksek güverte sinyalinin geminin maksimum sinaylinden düşük olması tumblehome n.
gemilerde su hattı ile geminin en yüksek noktası arasında kalan dikey mesafe air-draft n.
sandalın kenarının en yüksek ucu gunwhale n.
gemilerde su hattı ile geminin en yüksek noktası arasında kalan dikey mesafe air-draught n.
gemideki en yüksek seyir köprüsü monkey bridge n.
yelkenle en yüksek hıza ulaşmak give large v.
Petrol
dünya'nın tüm petrolünün en yüksek verimle çıkarılma seviyesine ulaştığı nokta hubbert's peak n.
Medical
en yüksek olasılıklı sayı most probable number n.
en yüksek nokta peak n.
en yüksek geçerli konsantrasyon maximum valid concentration n.
en az üç gündür yüksek ateş high fever for at least three days n.
en yüksek riski taşıyan hastalar patients at the highest risk n.
ışının doku içindeki dağılımında en yüksek ışın dozu alan bölgeler hot flash n.
ulaşılabilir en yüksek sağlık standardı highest attainable standard of health n.
en yüksek değer not more than expr.
Anatomy
büyük trokanterin en yüksek noktası trochanterion n.
büyük trokanterin en yüksek noktası trochanter point n.
kafatasının en yüksek noktası vertex n.
Optics
düzeltilmiş en yüksek görme keskinliği best corrected visual acuity n.
Food Engineering
en yüksek düzey maximum level n.
Math
(polinom veya polinom denkleminde) en yüksek dereceli terimin bilinmeyenleri veya değişkenlerine ait üslerin toplamı degree n.
çok değişkenli fonksiyonun en yüksek ve en düşük değerlerini bulmak için kullanılan teknik optimization n.
çok değişkenli fonksiyonun en yüksek ve en düşük değerlerini bulmak için kullanılan teknik optimization n.
çok değişkenli fonksiyonun en yüksek ve en düşük değerlerini bulmak için kullanılan teknik optimisation n.
diferansiyel denklemde en yüksek dereceli türevin derecesi order n.
(fonksiyonun) en yüksek değerini bulmak maximize v.
(fonksiyonun) en yüksek değerini bulmak maximise v.
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek optimalise v.
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek optimalize v.
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek optimize v.
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek optimize v.
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek optimise v.
Statistics
en yüksek sonsal yoğunluk aralıkları highest posteriori density intervals n.
Chemistry
en yüksek dereceli dönme ekseni highest order rotation axis n.
en yüksek oksijen asidi ile ilgili hyperchloric adj.
en yüksek veya nispeten yüksek oksidasyon halinde kimyasal bir element içeren per adj.
en yüksek dolu moleküler orbital homo (highest occupied molecular orbital) abrev.
Biology
midye veya salyangoz kabuklarının en yüksek bölümünün oluşumu umbonation n.
Marine Biology
en yüksek ekonomik icraat maximum economic performance n.
en yüksek denge avı maximum equilibrium catch n.
en yüksek potansiyel ürün maximum potential yield n.
en yüksek balıkçılık ölüm eşiği maximum fishing mortality threshold n.
en yüksek denge avı maximum sustainable yield n.
en yüksek sabit ürün maximum constant yield n.
sürdürülebilir en yüksek ürün maximum sustainable yield n.
sürekli en yüksek ürün maximum sustainable yield n.
midye veya salyangoz kabuklarının en yüksek bölümüne verilen ad umbo n.
Astronomy
ufuk ile kesişen eliptiklerin en yüksek noktası nonagesimal n.
güneş sistemi'ndeki en yüksek dağ olympus mons n.
en yüksek etkisini uygulayan (gezegen) exaltate adj.
ay ile aynı zamanda en yüksek noktaya çıkan (yıldız) moon-culminating adj.
Agriculture
türünün en iyisi olan, yüksek şeker içerikli sulu saplı şeker kamışı noble cane n.
Social Sciences
geleneksel hint toplumunda en yüksek ikinci kasta mensup kimse kshatriya n.
gnostikler tarafından insanlığın bölündüğü üç sınıfın en yüksek mertebesinde olduğuna inanılan ruhani varlık pneumatic n.
Education
yüksek öğretim kurumunun başında yer alan en üst mevkideki yönetici chancellor of a university n.
sınavdaki en yüksek not alpha [brit] n.
alman orta öğretim sistemindeki en yüksek lise diploması abitur n.
en yüksek puanı yapan sınıf highest-scoring class n.
(sınavda) en yüksek üçüncü not gamma n.
en yüksek onurla with highest honor expr.
en yüksek onurla with highest honour expr.
en yüksek onurla summa cum laude expr.
Literature
(bir şeyde) en yüksek başarı seviyesi comble [rare] n.
Linguistics
dil kavisinin en yüksek ve en alçak noktalarının tam ortasında boğumlanan (sesli harf) mid adj.
History
eski roma'da en yüksek kahinler sınıfının bir üyesi augur n.
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevki king-of-arms n.
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevkili kimse king-of-arms n.
(ingiltere'de hanedan arması devlet makamında bulunan) en yüksek mevkili ikinci kimse clarenceux n.
(trent nehri'nin güneyini yönetme yetkisi olan) en yüksek mevkili kimse clarenceux king of arms [uk] n.
(trent nehri'nin güneyini yönetme yetkisi olan) en yüksek mevkili kimse clarencieux king of arms [uk] n.
(trent nehri'nin güneyini yönetme yetkisi olan) en yüksek mevkili kimse clarencieux n.
(roma cumhuriyeti'nde) bir yıllığına seçilen en yüksek yetkiye sahip iki yöneticiden biri consul n.
(roma cumhuriyeti'nde) bir yıllığına seçilen en yüksek yetkiye sahip iki yöneticiye ait veya ilişkili consular adj.
(roma cumhuriyeti'nde) bir yıllığına seçilen en yüksek yetkiye sahip iki yöneticinin görev yaptıkları döneme ait veya ilişkili consular adj.
(antik roma'da) en yüksek makama sahip olan curule adj.
Religious
budist rahiplerin (lama) hiyerarşisinde en yüksek rütbeli baş rahip the grand lama n.
budizm'de en yüksek mertebeye ulaşmış kimse bodhisat n.
(musevilik) en yüksek rahibin giydiği on iki değerli taşla bezenmiş bir giysi breastplate n.
cemaatin en yüksek organ sayıldığı kilisenin üyesi congregational n.
cemaatin en yüksek organ sayıldığı kilise yönetim türü congregational church n.
cemaatin en yüksek organ sayıldığı kilisenin üyesi congregationalist n.
en yüksek piskopos olarak papanın yargı yetkisi primacy n.
tüm sosyal kurumların yurttaşların en yüksek çıkarı için var olduğunu öne süren sosyal bir ilke subsidiarity n.
eski inanışa göre ateşten veya ışıktan olduğu düşünülen en yüksek gök tabakası empyrean adj.
en yüksek gök tabakasıyla ilgili empyrean adj.
Philosophy
en yüksek mutluluk ilkesi greatest happiness principle n.
en yüksek mutluluk ilkesi utility principle n.
(taoculuk) insanlığın ulaşabileceği en yüksek tanrısal hale ulaşmış olan immortal n.
(aristo felsefesinde) dairesel hareketini doğrudan tanrıdan alan en yüksek fiziksel küre primum mobile n.
Environment
en yüksek gel-git seviyesi highest tidal level n.
en yüksek ve en iyi kullanım highest and best use n.
en yüksek su seviyesi flood mark n.
suyun ulaştığı en yüksek nokta flood mark n.
Geography
380 metre yüksekliğiyle kanada'nın en yüksek şelalesi takakkaw n.
381 metre yüksekliğiyle kanada'nın en yüksek şelalesi takakkaw falls n.
irlanda'nın en yüksek dağı carrantuohill n.
irlanda'nın en yüksek dağı carrauntoohill n.
Her meridyen üzerindeki ortalama en yüksek sıcaklığa sahip noktadan geçen hayali çizgi thermal equator n.
gelgitin en yüksek ve en alçak noktasını gösteren işaret tide line n.
filipinler'in en yüksek dağı olan aktif yanardağ apo n.
serbest elektron yoğunluğunun en yüksek olduğu iyonosferin en yüksek tabakası appleton layer n.
serbest elektron yoğunluğunun en yüksek olduğu iyonosferin en yüksek tabakası f region n.
serbest elektron yoğunluğunun en yüksek olduğu iyonosferin en yüksek tabakası f layer n.
borneo adası'nın en yüksek zirvesi kinabalu n.
abd'nin utah eyaletinin kuzeydoğusunda yer alan uinta dağları'nın en yüksek zirvesi kings peak n.
etiyopya'nın en yüksek dağı ras dashan n.
etiyopya'nın en yüksek dağı ras dashen n.
etiyopya'nın en yüksek dağı ras dejen n.
büyük britanya'nın en yüksek dağı ben nevis n.
yeni galler bölgesinin güneydoğusunda bulunan avustralya'nın en yüksek dağı kosciusko n.
yeni galler bölgesinin güneydoğusunda bulunan avustralya'nın en yüksek dağı kosciuszko n.
yeni galler bölgesinin güneydoğusunda bulunan avustralya'nın en yüksek dağı kosciuszko mount n.
alplerin en yüksek zirvesi mont blanc n.
kuzey-orta vermont'ta yer alan green sıradağı'nın en yüksek zirvesi mansfield mount n.
new york eyaletinin kuzeydoğusu kesimindeki adirondack dağları'nda yer alan, eyaletinin en yüksek zirvesi marcy n.
new york eyaletinin kuzeydoğusu kesimindeki adirondack dağları'nda yer alan, eyaletinin en yüksek zirvesi marcy mount n.
kuzeydoğu italya'da yer alan dolomit dağları'nın en yüksek zirvesi marmolada n.
lübnan'ın kuzeyinde yer alan ülkenin en yüksek zirvesi qurnet es sauda n.
hawaii adalarında, mauna loa'nın kuzeyinde yer alan ve takımadanın en yüksek zirvesi olan aktif bir yanardağ mauna kea n.
orta alaska'daki alaska sıradağları'nın denali ulusal parkı ve koruma bölgesi'nde yer alan ve kuzey amerika'nın en yüksek zirvesi olma özelliğini taşıyan dağ mckinley n.
orta alaska'daki alaska sıradağları'nın denali ulusal parkı ve koruma bölgesi'nde yer alan ve kuzey amerika'nın en yüksek zirvesi olma özelliğini taşıyan dağ mckinley mount n.
orta alaska'daki alaska sıradağları'nın denali ulusal parkı ve koruma bölgesi'nde yer alan ve kuzey amerika'nın en yüksek zirvesi olma özelliğini taşıyan dağ denali n.
nehrin en yüksek seviyesi high water n.
gelgitte suyun ulaştığı en yüksek seviye highwater n.
en yüksek seviyedeki su highwater n.
en yüksek akış seviyesinde olan su highwater n.
en yüksek seviyedeki su high-water n.
en yüksek akış seviyesinde olan su high-water n.
deniz, göl veya nehir kıyısında suyun en yüksek seviyeye ulaştığı çizgi high-water mark n.
isviçre alplerin en yüksek tepelerinden biri mont cervin n.