evil - Turco Inglés Diccionario
Historia

evil

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "evil" en diccionario turco inglés : 38 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
evil n. fenalık
evil n. kötülük
evil adj. kötü
evil adj. fena
General
evil n. kemlik
evil n. uğursuzluk
evil n. cin
evil n. şer
evil n. musibet
evil n. zarar
evil n. şerir
evil n. bela
evil n. günah
evil n. dert
evil n. canavar
evil n. ahlaksızlık
evil n. karaktersizlik
evil n. bela
evil n. afet
evil n. baş belası
evil n. kötü kişiliklilik
evil v. yermek
evil adj. çok kötü
evil adj. uğursuz
evil adj. aksi
evil adj. şanssız
evil adj. habis
evil adj. talihsiz
evil adj. zararlı
evil adj. kem
evil adj. günahkar
evil adj. meşum
evil adj. feci
evil adj. felaketli
evil adj. kötü huylu
evil adj. lanet
evil adj. huysuz
evil adj. ters

Significados de "evil" con otros términos en diccionario inglés turco: 187 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
evil eye n. nazar
General
evil destiny n. kör şeytan
evil purpose n. kasıt
evil person n. iblis
evil eye n. kem göz
the evil one n. şeytan
the evil one n. iblis
evil spirit n. kötü ruh
blue bead worn against the evil eye n. nazar boncuğu
the evil eye n. göz değmesi
evil spirit n. ecinni
the evil eye n. nazar
evil omen n. nuhuset
evil empire n. şeytan imparatorluğu
evil eye n. göz değmesi
evil-doer n. günahkar
evil-doer n. suçlu
evil tongue n. şom ağız
evil tongue n. kötü söz
evil axis n. şer ekseni
axis of evil n. şer ekseni
dark evil n. kara şeytan
the battle of good against evil n. iyiliğin kötülüğe karşı savaşı
evil twin n. kötü ikiz
prime evil n. baş iblis
evil eye talisman n. nazar boncuğu
evil spirits n. kötü ruhlar
evil speaking n. başkaları hakkında kötü konuşma
have evil intentions against v. kastı olmak
give someone an evil eye v. kötü gözle bakmak
be attacked by evil eye v. göze gelmek
be touched by evil eye v. nazar değmek
be touched by evil eye v. göze gelmek
be attacked by evil eye v. nazar değmek
speak evil of v. iftira etmek
be affected by the evil eye v. nazar değmek
be distressed by evil eye v. nazar değmek
be affected by the evil eye v. nazara gelmek
be distressed by evil eye v. göze gelmek
be struck by an evil spirit v. cin çarpmak
be affected by the evil eye v. göze gelmek
be affected by the evil eye v. göz değmek
look with an evil eye v. nazar değdirmek
fall on evil days v. dara düşmek
do evil v. kötülük yapmak
bring evil v. kötülük getirmek
look with an evil eye v. nazar etmek
protect from evil eyes v. kötü gözlerden korumak/sakınmak
suffer evil v. kötülük görmek
ward off evil spirits v. kötü ruhları kovmak
pour lead (to repel evil eye) v. kurşun dökmek
evil-eye [rare] v. nazar değdirmek
most evil adj. en kötü
having an evil intention adj. niyeti bozuk
good and evil adj. iyi ve kötü
evil-disposed adj. art niyetli
evil-speaking adj. kötüleyen
evil-minded adj. art niyetli
evil-minded adj. kötü niyetli
evil-smelling adj. berbat kokan
evil-smelling adj. kötü kokulu
evil-smelling adj. iğrenç kokulu
evil-smelling adj. iğrenç kokan
evil-smelling adj. leş gibi kokan
evil biseye adj. hasta görünümlü
evil biseye adj. nazar değmiş
evil biseye adj. kem göze gelmiş
evil-eyed adj. kem gözlü
evil-favored adj. çirkin
evil-favored adj. kötü görünümlü
evil-favored adj. lekeli
evil-favored adj. bozulmuş
evil-looking adj. şeytani görünümlü
in an evil hour adv. uğursuz bir saatte
in an evil hour adv. maalesef
in an evil hour adv. uğursuz bir saatte maalesef
Phrases
when the devil walks the earth and finds his first love evil shall be released expr. şeytan dünyaya gelip ilk aşkını bulduğunda kötülük serbest kalacak
evil triumphs when good men do nothing expr. kötülüğe meydan verme
evil triumphs when good men do nothing expr. iyiler bir şey yapmadıkça kötüler meydanı boş bulur
evil triumphs when good men do nothing expr. iyiler bir şey yapmadıkça kötülük kazanır
evil becomes a habit expr. kötülük alışkanlık yapar
Proverb
money is the root of all evil para her kötülüğün anasıdır
money is the root of all evil para tüm kötülüklerin anasıdır
Sufficient unto the day is the evil thereof bugün dururken gelecek için endişelenme
the love of money is the root of all evil para her kötülüğün anasıdır
idleness is the root of all evil tembellik tüm kötülüklerin anasıdır
evil be to him who evil thinks kim kötü düşünürse kendine
good triumphs over evil iyilik kötülüğü yener
avoid evil and it will avoid thee kötülükten uzak durursan o da senden uzak durur
avoid evil and it will avoid thee kötülükten kaçınırsan o da sana bulaşmaz
avoid evil and it will avoid thee kötülükten uzak durana kötülük de bulaşmaz
Colloquial
lesser evil n. ehvenişer
evil genius n. kötülük dehası
evil twin n. kötü bir kopyası
evil twin n. kötü bir kopya
evil twin n. kötü taklit
evil twin n. kötü ikiz
evil twin n. sahte erişim noktası
evil twin n. gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin internete bağlandığı cihaz ile interneti yayan modem arasında oluşturulan gizli bir erişim noktası
evil twin n. gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin bağlı olduğu güvenli ağdan atılarak tekrar bağlanmak zorunda bırakıldığı ve şifresini çalmaya yarayan gizli/sahte erişim noktası
have evil written all over one v. kötü biri olduğu her halinden belli olmak
against the evil eye expr. göz değmesine karşı
evil never dies expr. kötüye bir şey olmaz
against the evil eye expr. nazar değmesine karşı
god protect you from all evil expr. tanrı seni tüm kötülüklerden korusun
Idioms
the social evil n. fahişelik
a necessary evil n. hiç arzulanmayan ama kaçınılmaz olarak katlanılan durum
a choice between good and evil n. iyi ile kötü arasında bir seçim
alcohol is the root of all evil n. içki tüm kötülüklerin anasıdır
the evil eye n. kem nazar
the evil eye n. kem göz
the evil eye n. kötü kötü bakma
the evil eye n. kötülük okunan bakış
lesser evil n. kötünün iyisi
the evil eye n. kötü bakış
a necessary evil n. kötü ama gerekli şey
a necessary evil n. sevimsiz ama yararlı şey
a necessary evil n. zararı olsa da gerekli şey
give somebody the evil eye v. birisine ters ters bakmak
give somebody the evil eye v. birisine sinirli sinirli bakmak
see no evil, hear no evil, speak no evil v. haberi yokmuş gibi davranmak
do evil in return v. kötülükle karşılık vermek
do evil in return v. karşılığında kötülük yapmak
fail on evil days v. kötü günler yaşamak
fail on evil days v. kötü duruma düşmek
return evil for evil v. kötülüğe kötülükle karşılık vermek
fail on evil days v. kötü günler geçirmek
put off the evil hour v. kötü bir şeyi yapmaktan kaçınmak
fail on evil days v. şanssız olmak
fail on evil days v. şanssız günlerinde olmak
fail on evil days v. zorluklarla karşılaşmak
see no evil, hear no evil, speak no evil v. üç maymunu oynamak
see no evil, hear no evil, speak no evil v. 3 maymunu oynamak
put off the evil day v. sürüncemede bırakmak
put off the evil day v. geciktirmek
put off the evil day v. ağırdan almak
put off the evil day v. sonraya bırakmak
put off the evil day v. savsaklamak
put off the evil day v. ötelemek
put off the evil day v. zor/istenmeyen bir işi sürekli ertelemek
put off the evil day v. zor/istenmeyen bir işi süründürmek
put off the evil day v. zor/istenmeyen bir işi erteleyip durmak
put off the evil day v. zor/istenmeyen bir işten kaçınmak
put off the evil day v. işi kaytarmak
put off the evil day v. olabildiğince geciktirmek
put off the evil day v. olabildiğince ertelemek
put off the evil day v. zor/istenmeyen bir şeyi yapmaktan olabildiğince kaçınmak
put off the evil day v. erteleyebildiği kadar ertelemek
put off the evil day v. son raddeye kadar kaçınmak
put off the evil day v. işten kaytarmak
put off the evil day v. erteledikçe ertelemek
put off the evil hour v. erteledikçe ertelemek
the evil moment/hour/day v. zor/stresli bir şeyin yapılmak zorunda olduğu zaman
the evil moment/hour/day v. zor/stresli bir şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün
the evil moment/hour/day v. kaçışı olmayan an/saat/gün
the evil moment/hour/day v. yapmaktan kaçınılan şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün
the evil moment/hour/day v. sürekli ertelenen şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün
give (one) the evil eye v. (birine) sinirli sinirli bakmak
give (one) the evil eye v. (birine) ters ters bakmak
give someone the evil eye v. birine sinirli sinirli bakmak
give someone the evil eye v. birine ters ters bakmak
evil to the core adj. tamamen kötü
evil to the core adj. iliklerine kadar kötülük işlemiş
evil to the core adj. tam bir canavar
evil to the core adj. tamamen yozlaşmış
fallen on evil days expr. başı dertte
fallen on evil days expr. başı belada
see no evil, hear no evil, speak no evil expr. görmedim, duymadım, bilmiyorum
Speaking
the mother of all evil n. bütün kötülüklerin anası
may allah protect you from evil eye expr. allah nazardan saklasın
god protect you from all evil expr. allah kazadan beladan saklasın
may allah protect you from evil eye expr. elemtere fiş kem gözlere şiş
Law
evil intent n. kötü niyet
evil intention n. kötü niyet
evil intention n. suiniyet
Computer
evil twin n. insanların gerçek sanarak şifre/kredi kartı numarası girdikleri yasa dışı olarak kopyalanmış bir internet oturum açma sayfası
Medical
fox-evil pelade n. pelada
Pathology
king's evil n. sıraca
Veterinary
poll evil n. atın başı üzerinde gelişen akut şişlik
stag-evil n. at çenesinde gelişen bir tür felç
Religious
tree of the knowledge of good and evil n. bilgi ağacı
evil One n. iblis
evil One n. şeytan
Cinema
evil character n. kötü karakter
Star Wars
cave of evil n. kötülük mağarası
evil has its eyes on you n. kötülük gözünü sana dikti
deliver us from jedi evil expr. bizi jedi belasından kurtar