fakat - Turco Inglés Diccionario
Historia

fakat



Significados de "fakat" en diccionario inglés turco : 16 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
fakat but conj.
General
fakat yet adv.
fakat though adv.
fakat however adv.
fakat nonetheless adv.
fakat nevertheless adv.
fakat albeit conj.
fakat only conj.
fakat except that conj.
fakat but conj.
fakat and conj.
fakat albe conj.
fakat bit [scotland] conj.
fakat save conj.
fakat still conj.
Idioms
fakat autem expr.

Significados de "fakat" con otros términos en diccionario inglés turco: 278 resultado(s)

Turco Inglés
General
kısa fakat önemli bir haber flash n.
vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey white elephant n.
güzel fakat değersiz şey bauble n.
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çareye başvurma expedience n.
belki doğru olmayan fakat elverişli bir çare expedient n.
iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcu dogooder n.
gösterişli fakat kullanışsız şey bauble n.
resmen kabul edilmemiş fakat fiilen olmuş bir şey virtual n.
gösterişli fakat kullanışsız bauble n.
güzel fakat değersiz nesne bauble n.
güzel fakat aptal kadın doll n.
iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcu do-gooder n.
hakkında az bilinen fakat beklenmedik bir şekilde başarılı olan ya da olma ihtimali bulunan siyasi lider dark horse n.
amatör olarak sınıflandırılan fakat profesyonel sporcular gibi davranan ya da spordan para kazanan sporcu shamateur n.
laf arasında söylenen fakat duyan kişi üzerinde beklenmeyen etki yapan bir söz chance remark n.
iyi niyetli fakat hakaret içeren söylem microaggression n.
katolik okullarında görev yapan, inançlı fakat rahibeler gibi dini kurumlara ve evlenmeme kuralı gibi kurallara bağlı olmayan kiliseye mensup öğretmen lay teacher n.
bir hizmetin istendiği fakat henüz onaylanmadığı durum request n.
direktuvar sistemini yok etmek ve komünist düzeni kurmak için komplo düzenleyen fakat başarısız olan fransız politik provokatör babeuf n.
gösterişli fakat içeriği zayıf makale toy n.
güzel fakat değersiz şey trinkum n.
önemsiz fakat çekici olan şey embroidery n.
uzun fakat anlamsız konuşma macrology n.
şiddetli fakat geçici sevda mash n.
(malezya'da) modern ilaçların yanında geleneksel otların da satıldığı fakat reçete edilmiş ilaçların tedarik edilemediği çin menşeli eczane medicine shop n.
kısa fakat tanımlanmamış zaman dilimi minute n.
belirsiz fakat çok yüksek miktar hundred n.
sözde verilen fakat samimi olmayan paye mouth honor n.
kısa süreli fakat kapsamlı çalışma once-over n.
(abd'nin bazı güney eyaletlerinde) içki satılan fakat müessese dahilinde tüketilemeyen dükkan dispensary n.
(abd'nin bazı güney eyaletlerinde) içki satılan fakat müessese dahilinde tüketilemeyen dükkan işletmecisi dispenser n.
onaylanmış tedarik hedefini ve ekonomik maksatla alıkonma stokunu aşan fakat bazı acil durumlarda kullanılmak üzere elde tutulan malzemeler contingency retention stock n.
hacimli fakat hafif kağıt feather weight n.
tank gibi (ağır fakat hızlı) hareket etmek tank v.
öfke dolu fakat sessiz sullen adj.
hoş fakat aldatıcı smooth adj.
hoş fakat aldatıcı suave adj.
daha önce başka birinin sahip olduğu fakat halen iyi durumda olan ürün nearly-new adj.
(cinsel ilişkide) kısa fakat tutkulu zipless adj.
bir olay veya durumun dolaylı fakat kaçınılmaz sonucu olan knock-on adj.
düşük fakat stabil büyüme hızına sahip mature adj.
cesur fakat umutsuz heroic adj.
sesler çıkarabilen fakat konuşamayan deaf without speech adj.
gösterişli fakat sahte flash adj.
dolaylı fakat kaçınılmaz netice olan flow-on [australia/new zealand] adj.
hissedilen fakat kuru termometrede görünmeyen sensile adj.
hafif fakat cezbedici bir ışıltısı olan shimmering adj.
hoş fakat aldatıcı soapy adj.
(pisagor felsefesine göre) gök cisimlerinin çıkardığı fakat insanların işitemediği müzik seslerine ait veya ilişkili sphery adj.
pisagor felsefesine göre gök cisimlerinin çıkardığı fakat insanların işitemediği müzik seslerini andıran sphery adj.
fakat aynı zamanda but at the same time adv.
yeniden fakat değişik bir şekilde anew adv.
fakat öte yandan but then adv.
fakat zaten but then adv.
fakat öte taraftan but then adv.
ve fakat not but what conj.
Phrasals
(bilgisayar programcılığında) bir koddan bir unsuru çıkarıp yerine zararsız fakat gereksiz bir bilgi koymak dummy out v.
Phrases
kısa fakat kapsamlı özet tour d'horizon [french] n.
doğru olabilir fakat it may be right, but expr.
doğru olabilir fakat it might be right, but expr.
denizi öv, fakat sahilde kal danger is next neighbor to security expr.
fakat iyi tarafından bakarsak but on the bright side expr.
fakat artık öyle değil but not any longer expr.
kısmen doğru fakat that is partly true but expr.
o benim hayallerime güler fakat ben onun gülüşünü hayal ederim she laughs at my dreams, but I dream about her laughter expr.
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... far be it from me to do something, but... expr.
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... far be it from me to do something, but... expr.
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... far be it from me to do something, but... expr.
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... far be it from me to do something, but... expr.
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … far be it from me to do something, but... expr.
Colloquial
apandisin aralıklı ağrıya sebep olduğu fakat henüz iltihaplanmadığı durum grumbling appendix n.
iyi niyetli fakat maksadını aşan well intended but excessive adj.
çekici fakat değişik weird and wonderful adj.
fakat eğer but if expr.
fakat yine de but still expr.
hiç kimse mükemmel değildir, fakat ben öyleyim nobody is perfect but I am expr.
fakat ağlayamadı but he couldn't cry expr.
fakat sonradan (anladım ki) only to (do something) expr.
(fakat) gel gör ki (but) still and all expr.
(fakat) buna rağmen (but) still and all expr.
(fakat) ne var ki (but) still and all expr.
1994-2011 arasında abd'de yürürlükte olan ve eşcinsellerin orduda görev almalarını yasaklayan fakat cinsel yönelimini gizli tutanlara karşı da ayrımcılığı önleyen bir kanun don't ask, don't tell, don't harass, don't pursue expr.
fakat eğer but and if expr.
Idioms
kadının sahip olduğu fakat o yaşadığı sürece kocası tarafından idare edilen mal mülk apron-string hold n.
kadının sahip olduğu fakat o yaşadığı sürece kocası tarafından idare edilen mal mülk apron-string tenure n.
izlenen fakat durdurulamayan felaket slow motion train wreck n.
memnun olunmayan/hoşlanılmayan fakat finansal getirisi iyi olduğu için vazgeçilmek istenmeyen durum golden handcuffs n.
her işi beceren fakat hiçbirinde uzman olmayan kadın a jill of all trades is a master of none n.
devlet başkanının resmi olmayan fakat çok etkili olduğu düşünülen danışman grubu kitchen cabinet n.
anneler için esnek saatler gibi faydaları olan fakat onlara yükselmek için çok az olanak tanıyan bir çalışma planı mommy track n.
çalışan anneler için çizilmiş esnek saatler gibi faydaları olan fakat onlara yükselmek için çok az olanak tanıyan bir kariyer planı mommy track n.
tıbbi bir özelliği olmayan fakat öyleymiş gibi verilen hap sugar pill n.
artık çalışmayan fakat meslekte bilgisine/deneyimine başvurulan kimse elder statesman n.
eski fakat hala değerini koruyan şey an oldie but (a) goodie n.
yaşlı fakat cana yakın, güvenilir, yardımsever kimse an oldie but (a) goodie n.
eski fakat hala değerini koruyan şey oldie but goodie n.
yaşlı fakat cana yakın, güvenilir, yardımsever kimse oldie but goodie n.
protestanlık öğretilerini yerine getiren fakat giderek daha politikleştirilmesi ve daha fazla muhafazakarlıkla ilişkilendirilmesi sebebiyle protestan olarak anılmaktan kaçınan kimse exvangelical n.
istenmeyen fakat yararlı tarafları da olan durum horse and rabbit stew n.
genel olarak kötü fakat bazı iyi tarafları da olan durum horse and rabbit stew n.
insan yaşamını ileri götüreceği düşünülen fakat genellikle yeni problemlere yol açan değişen/yeni dünya/toplum düzeni a brave new world n.
ideal fakat uygulanabilir/gerçekleştirilebilir olmayan tavsiye a counsel of perfection n.
kısa fakat yoğun bir deneyim short, sharp shock n.
çok para harcanan fakat bir işe yaramayan şey, bina, proje a white elephant n.
elinden her iş gelen fakat hiç birinde uzman olamayan kimse jack of all trades, master of none n.
memnun olunmayan/hoşlanılmayan fakat finansal getirisi iyi olduğu için vazgeçilmek istenmeyen durum velvet handcuffs n.
ateşi harsız fakat canlı tutmak için kömür veya közleri külle kaplamak bank a fire v.
hala ayakta fakat işe yaramaz olmak be dead on (one's) feet v.
birbirinden farklı fakat birbirini tamamlayan parçaları (kıyafet, eşya) seçip bir araya getirerek uyumlu/düzenli bir takım oluşturmak mix and match v.
farklı görünen fakat aslında birbiriyle ilişkili iki şey olmak be different sides of the same coin v.
kısa fakat yeterli olmak be short and sweet v.
benzer fakat o kadar iyi değil a poor relation (of) adj.
benzer fakat daha az popüler/iyi a poor relation (of) adj.
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade the best is yet to be expr.
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade the best is yet to come expr.
elinden her iş gelen fakat hiç birinde uzman olamayan kimse jack of all trades but master of none expr.
elinden her iş gelen fakat hiç birinde uzman olamayan kimse jack of all trades is a master of none expr.
sonuncu, fakat bir o kadar da önemli last but not least expr.
son fakat aynı derecede önemli last but not least expr.
ucuz fakat sevimli/hoş cheap and cheerful expr.
iyi hoş fakat yeterli değil all well and good expr.
(biri) başkalarına hakaretini/öfkesini/eleştirilerini kusar, fakat aynısı kendine yapılınca kaldıramaz (one) can dish it out, but (one) can't take it expr.
(biri) karşısındakine her şeyi söyler, fakat kendine gelince kaldıramaz (one) can dish it out, but (one) can't take it expr.
(biri) karşısındakine her türlü hakareti/eleştiriyi yapar, fakat kendisine yapılınca hoşuna gitmez (one) can dish it out, but (one) can't take it expr.
kısa fakat yeterli short but sweet expr.
silik (fakat gerekli) under erasure expr.
Speaking
çok isterdim fakat yapamam I would love to but I can't expr.
fakat hepsi bu kadar değil but that's not all expr.
gelmeyi çok isterdim, fakat I would really like to come, but expr.
olması ihtimal dahilinde fakat beklenmiyor possible, but not likely expr.
Trade/Economic
aralarındaki gümrükleri kaldıran fakat dışa karşı ortak tarifeyi öngörmeyen bir iktisadi birleşme hareketi european free trade association n.
ana parası aynen korunan fakat faizi kullanılan fon endowment fund n.
az sayıda mal çeşidi bulunduran fakat düşük fiyatlara önem veren bir tür perakende satış kuruluşu category killer store n.
bir şirket tarafından tamamı ödenmiş gibi çıkarılan fakat aslında tamamen ödenmemiş olan hisse senedi watered stock n.
fakat faizi kullanılan fon endowment fund n.
halka açık olmayan fakat şirket sırlarına ulaşabilen personelin o şirket hakkında bildikleri bilgiler insider information n.
istikrarlı fakat ayarlanabilir döviz kuru stable but adjustable exchange rate n.
istekli bir alıcı ile ilgisiz fakat istekli bir satıcının serbest bir biçimde alım satım işlemi konusunda anlaşmaya varabilecekleri fiyat arm's-length price n.
oy hakkı olmayan fakat kardan fazla pay alan hisse preferred stock n.
özel mülkiyete dayalı fakat kamu sektörünün temel rol oynadığı bir ekonomik sistem advanced capitalism n.
tahakkuk etmiş fakat ödenmemiş borç accrued liability n.
yazılı fakat noterden onaylı olmayan sözleşme simple contract n.
fon tahsis edilen fakat acil durum operasyonu nedeniyle yükümlü olunmayacak maliyetler offset costs n.
tahakkuk etmiş fakat ödenmemiş olan withholding adj.
bedelsizdir fakat değer gümrük içindir free of charge, value for custom purposes only expr.
Law
bir işlemde adı geçen fakat başka bir gizli şahıs veya kurum adına hareket eden paravan kişi nominee n.
bir ilanın dizilmesi fakat ikinci bir emre kadar yayınlanmaması konusunda gazete veya dergi yönetimine verilen talimat wait-order n.
ciddi şekilde yaralanma veya ölüme sebep olan fakat ihmal, haksız amaç veya yasadışı fiil içermeyen kaza misadventure n.
bir işlemde adı geçen fakat başka bir gizli şahıs veya kurum adına hareket eden nominee adj.
Politics
seçimde yer alan fakat iktidarda olmayan aday veya parti nonincumbent n.
abd'de yeni dönem tekrar seçilmemiş fakat kısa bir süre daha çalışan senato veya kongre üyesi lame duck n.
Insurance
vuku bulan ve fakat sigortacı veya reasüröre ihbar edilmemiş olan hasarlar incurred but not reported losses n.
Technical
buhar kazanlarının yapımında kullanılan, çelik levhadan ince fakat sac ya da soba borusundan kalın olan sac levha tank iron n.
oluklu matkap ucuna benzeyen fakat bir tarafı kesici olan matkap ucu nose bit n.
belini aralıklarla kesilen fakat daima aynı yönde akan bir elektrik akımı intermittent current n.
çarkın bir yöne dönmesine izin veren fakat geri hareketini engelleyen mekanizma ratchet n.
herhangi bir kaynaktan yayılan fakat henüz çarpışmamış olan nötronlar virgin neutrons n.
markov zincirine benzeyen fakat durumların sürekli olmadığı stokastik bir süreç markoff process n.
aynı sinyalin iki ayrı kaynaktan küçük fakat değişken gecikmelerle verilmesi sonucu oluşturulan ses efekti flanging n.
tekerleklere monte edilmemiş fakat buhar kazanına eklenmiş buhar makinesi semiportable steam engine n.
Computer
dosyaların sabit diskten daha yavaş fakat ucuz bir depolama ortamına otomatik aktarılması hsm (hierarchical storage management abrev.
Television
görüntü ekranı dikey olarak düz fakat yatay olarak yuvarlak olan flatscreen [dated] adj.
Textile
şifona benzeyen fakat kırışık bir dokusu olan, genellikle gece elbiselerinde ve aksesuarlarında kullanılan ipek muslin mousseline de soie n.
Aeronautic
uçağın yakıtsız, fakat diğer bütün yüklerin yüklenmiş hali zero fuel weight n.
Medical
aynı kimyasal formülü olan fakat farklı topolojik yapıları olan molekül grubu topoisomer n.
kızamığa benzer fakat daha hafif belirtiler gösteren çeşitli hastalıklara verilen ad measles n.
kauçuk özelliği gösteren fakat aşırı sıcaklıklara karşı daha dayanıklı olan ve polimerik silikon içeren bir madde grubunun marka adı silastic n.
tifoya benzer, fakat farklı veya ilişkili mikropların yol açtığı paratyphoid adj.
Anatomy
uyanık fakat rahatlamış ve uykulu olan kimsenin ensefalogramındaki normal beyin dalgası theta rhythm n.
uyanık fakat rahatlamış ve uykulu olan kimsenin ensefalogramındaki normal beyin dalgası theta wave n.
alt çene yayının çene kemiğinin parçası olmayan fakat bazen alt çene eklemini ve ortakulak kemiklerini meydana getiren kıkırdaksı parçası meckelian cartilage n.
alt çene yayının çene kemiğinin parçası olmayan fakat bazen alt çene eklemini ve ortakulak kemiklerini meydana getiren kıkırdaksı parçası meckelian rod n.
alt çene yayının çene kemiğinin parçası olmayan fakat bazen alt çene eklemini ve ortakulak kemiklerini meydana getiren kıkırdaksı parçası meckelian bar n.
Pathology
doğuştan gelen fakat genellikle kalıtsal olmayan malformasyon embryopathy n.
difteri bakterisine benzeyen fakat difteri toksini üretmeyen bir bakteri diphtheroid n.
Pharmaceutics
bazı meyve çekirdeklerindeki amygdalin maddesinden üretilen, kansere iyi geldiği iddia edilen fakat etkisi kanıtlanmamış bir ilaç laetrile n.
Food Engineering
canlı fakat kültürü yapılamayan viable but non-culturable adj.
Physics
yukarı ve aşağı kuarkları içeren, fakat garip maddeden ayrı olarak, garip kuarklar içermeyen kuark maddesi nonstrange quark matter n.
Chemistry
mannada bulunan, şekerlere benzeyen fakat daha farklı bir madde manna sugar n.
bitki öldürücü ve kurutucu olarak kullanılan kuvvetli fakat kısa ömürlü bir ilaç diquat n.
Biology
akraba formlardan az fakat etkin bir biçimde farklılaşmış olan küçük ve genellikle lokalize popülasyon microspecies n.
gene benzer olup fakat onun altında bulunan özdek (plazmajen) determinant n.
bakteriyel hücreleri enfekte eden fakat sadece nadiren hastalığın gerilemesine yol açan bir virüse ait veya ilgili temperate adj.
aynı işleve sahip fakat farklı evrimsel kökenleri olan analogous adj.
bir veya daha fazla kromozomu çiftlenmiş fakat tüm genomu çiftlenmemiş olan disomic adj.
Marine Biology
yılana benzediği söylenen fakat henüz tespit edilip tanımlanamamış büyük bir deniz canlısı sea worm n.
Zoology
konakçı dokularda gezinen fakat erginliğe ulaşmayan iplikkurdu larvası larva migrans n.
miyosen, pliyosen ve pleistosen çağlarında yaşamış, fillere benzeyen fakat azı dişlerinin yapısı bakımından farklılık gösteren, mammutidae familyasına mensup hortumlu devasa memelilere verilen ad mastodon n.
miyosen, pliyosen ve pleistosen çağlarında yaşamış, fillere benzeyen fakat azı dişlerinin yapısı bakımından farklılık gösteren, mammutidae familyasına mensup hortumlu devasa memelilere verilen ad mastodont n.
döllenmeden sonra tam fakat eşit olmayan hücre bölünmesi gösteren (hayvan yumurtası) amphiblastic adj.
Botanic
kuzey afrika'da açan, bir yıllık ömrü olan, gösterişli fakat kokusuz çiçekli bir bezelye tangier pea (lalthyrus tingitanus) n.
kuzey afrika'da açan, bir yıllık ömrü olan, gösterişli fakat kokusuz çiçekli bir bezelye tangier peavine n.
abd'nin güneybatısında yetişen, talinum aurantiacum'a benzeyen fakat daha dar yapraklı ve sarı-turuncu çiçekleri olan bir bitki narrow-leaved flame flower (talinum augustissimum) n.
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu fanweed (thlaspi arvense) n.
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu field pennycress n.
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu french weed n.
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu mithridate mustard n.
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu penny grass n.
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu stinkweed n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan yaprak dökmeyen çalımsı bir çilek ağacı irish strawberry (arbutus unedo) n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan yaprak dökmeyen çalımsı çilek ağacı madrona (arbutus unedo) n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan yaprak dökmeyen çalımsı çilek ağacı madrone (arbutus unedo) n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan yaprak dökmeyen çalımsı çilek ağacı madrono (arbutus unedo) n.
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot wild chamomile n.
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot matricaria recutita n.
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot sweet false chamomile n.
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot matricaria chamomilla n.
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot german chamomile n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan, beyaz çiçekli yaprak dökmeyen çalımsı bir çilek ağacı madrona n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan, beyaz çiçekli yaprak dökmeyen çalımsı bir çilek ağacı madrone n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan, beyaz çiçekli yaprak dökmeyen çalımsı bir çilek ağacı arbutus unedo n.
irlanda, güney avrupa ve anadolu'ya özgü, yenilebilir fakat tatsız meyveleri olan, beyaz çiçekli yaprak dökmeyen çalımsı bir çilek ağacı madrono n.
kuzey amerika'da yetişen zehirli köksapı olan diken üzümü familyasından bir bitkinin yenilebilir fakat genellikle tatsız olan yumurta biçimli sarı meyveleri mayapple n.
batı amerika'ya özgü sert fakat kaşındırıcı olmayan otların veya çalıların bulunduğu bir cins mentzelia n.
batı amerika'ya özgü sert fakat kaşındırıcı olmayan otların veya çalıların bulunduğu bir cins genus mentzelia n.
birbirine yakın fakat birleşik olmayan approximate adj.
uzun fakat sivri olmayan tüylerle kaplı (bitkiler ve bitki kısımları) hirsute adj.
Fishery
balıkların girebileceği fakat çıkamayacağı huni biçimli silindirik ağ tuzağı trunk [dialect] n.
balıkların girebileceği fakat çıkamayacağı huni biçimli silindirik ağ tuzağı hoop net n.
Education
yüksek öğrenim kurumu olduğunu iddia eden fakat kar odaklı olması sebebiyle yetersiz mezunlar veren kuruluş diploma mill n.
Literature
film ve edebiyatta birçok konuda yeteneği olan fakat onları gerçekçi bir şekilde elde edebilecek pratiğe/deneyime sahip olmayan idealize edilmiş kadın karakter mary sue n.
Linguistics
(ayrı iki dilde) telaffuzları benzer fakat farklı anlamlara sahip sözcükler false friends n.
bir kelimenin kökeninin popüler fakat hatalı algılanma biçimi hobson-jobson n.
akıcı fakat anlamsız konuşma ile karakterize bir afazi impressive aphasia n.
amerikan işaret dilindeki işaretleri temel alan fakat sözdizimsel olarak ingilizce grameri kullanan bir işaret dili signed english n.
amerikan işaret dilindeki işaretleri temel alan fakat sözdizimsel olarak ingilizce grameri kullanan bir işaret dili sign english n.
(lehçede) ilgili lehçede benzer fakat fonetik olarak farklı bir sese karşılık gelen bir ses birimi diaphone adj.
History
anglosakson'lar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thane n.
anglosaksonlar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan hür vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thegn n.
en üst ideallerin ve hedeflerin ulaşıldığı altın çağı takip eden, başarılı fakat önceki kadar parlak olmayan dönem silver age n.
Religious
rahip olmayan fakat piskopos tarafından bazı ayinleri okumakla görevlendirilmiş kimse (anglikan veya katolik kilisesi) reader n.
komünyon ayinindeki ekmek ve şarabın isa'nın bedeni ve kanı olmadığını, fakat bunlardan yiyip içenlerin isa'nın bedeni ve kanını alacağını savunan dini öğreti receptionism n.
komünyon ayinindeki ekmek ve şarabın isa'nın bedeni ve kanı olmadığına, fakat bunlardan yiyip içenlerin isa'nın bedeni ve kanını alacağına inanan kimse receptionist n.
(geç orta çağ'da) zorla hristiyan olan fakat gizlice museviliğe bağlı kalan ispanyol veya portekizli yahudi marrano n.
ingiliz kilisesi'nde mensubu olduğu mecliste oy hakkı olmayan fakat ödenek alan papaz rütbesi minor canon n.
(doğu ortodoks kilisesi'nde) aşai rabbani ayini sırasında mayalı ekmekten alınan fakat kutsanmayan parça particle n.
Philosophy
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık philosophical zombie n.
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık p-zombie n.
(plato'ya göre) sınırsız, şekilsiz, hissedilemez, nispeten var olmayan fakat şekillendirilebilir şey matter n.
pisagor felsefesine göre gök cisimlerinin çıkardığı fakat insanların işitemediği müzik sesleri music of the spheres n.
Geology
özellikle diziliş ve yer bakımından benzer fakat çağdaş olmayan tabakalı katmanların benzer şekilde düzenlenmesi homotaxy n.
kristalleşme emareleri gösteren fakat henüz kristal oluşturmamış (taş) microfelsitic adj.
mücevher sayılmayan fakat bir miktar değeri olan (taş) semi-precious adj.
Military
teğmen maaşı alan fakat kaptan rütbesine ve yetkisine sahip teğmen captain lieutenant n.
gürültülü fakat tehlikeli olmayan bir piroteknik cihaz thunderflash n.
bir askeri üste faaliyette bulunan fakat o üssün emir komuta zincirine dahil olmayan bir anlamda kiracı konumdaki komutanlık tenant command n.
hedefe gönderilen nükleer bir silahın beklenen darbe ile fakat amaçlanandan daha yüksek bir irtifada infilak etmesi flare dud n.
kraliyet hava kuvvetlerinde kıdemli subaya eşdeğer fakat ondan önde gelen rütbe master aircrew n.
hafif silahların düzensiz fakat sürekli olarak ateşlenmesi dropping fire n.
olağandışı fakat öngörülen bir durum karşısında başvurulan usul contingency procedure n.
(kraliyet hava kuvvetleri'nde) kara ordusundaki ere benzeyen fakat en düşük olmayan rütbe senior aircraftman n.
Boxing
boksa benzeyen fakat yumrukların yanında tekmelerin de serbest olduğu bir dövüş sporu kick boxing n.
Music
(pop müzikte) aynı sinyalin iki ayrı kaynaktan küçük fakat değişken gecikmelerle verilmesi sonucu oluşturulan ses efekti flanging n.
Cinema
film veya oyunun kısa fakat dikkat çeken bölümü cameo n.
Engineering
(topolojide) belirli bir manifolda ait, her biri kendisinden daha alt boyuta sahip fakat birlikte ele alındığında eş kapsamlı olan alt manifoldlar dizisi foliation n.
Ornithology
eskiden takım olarak kabul edilen fakat artık taksonomik geçerliliği kalmamış bir kuş grubu scansores n.
Slang
hayatta bir tek amacı olan, bilimsel veya teknik arayışlarda başarılı fakat sosyal anlamda yetersiz kimse nerdy n.
aptal fakat çekici kadın bimbo n.
aptal fakat çekici kız bimbette n.
riskli olarak kabul edilen fakat iyi bir yatırım olarak görülen devlet tahvilleri fallen angels n.
ereksiyon halinde değilken küçük fakat ereksiyon haline geçtiğinde oldukça büyük olan penis grower n.
aptal fakat güçlü herif lug n.
biri tarafından çöp diye atılan fakat başkasının işine yarayan şey mongo n.
biri tarafından çöpe atılan fakat başkası tarafından alınıp başka bir amaç için değerlendirilen şey mongo n.
başka erkeklerle cinsel ilişkide bulunan fakat kendini heteroseksüel olarak gören erkek (one) is on the dl expr.
Modern Slang
uzaktan güzel görünen fakat yakından çirkin olan kimse a full-on monet n.
romantizm fikrinden hoşlanan fakat romantik aktiviteler yapmak istemeyen kimse aegoromantic n.
başkalarının seks yapmasından tahrik olan fakat kendisi seks yapmayan kimse aegosexual n.
cinsiyetsiz olup zaman zaman erkeklik ve kadınlık arasında gidip gelen fakat tamamen kadın ya da erkek olmayan birey agenderflux n.
uzun süre önce aids teşhisi aldığı için kalıcı güçsüzlüğü/engeli olan fakat sonradan çalışabilecek kadar sağlığına kavuşmuş kimse aids baby n.
bir tanrının varlığının veya yokluğunun kanıtlanamayacağı görüşüne sahip fakat bir tanrının olmadığı görüşüne daha yakın kimse agnostic atheist n.
flört edilen fakat hakkında pek bilgi sahibi olunmayan erkek arkadaş almost boyfriend n.
flört edilen fakat tam erkek arkadaşı olmayan kimse almost boyfriend n.
çiftlerin yaptığı her şeyi birlikte yapan fakat cinsel ilişkisi olmayan çift almost couple n.
flört edilen fakat hakkında pek bilgi sahibi olunmayan kız arkadaş almost girlfriend n.
flört edilen fakat tam kız arkadaşı olmayan kimse almost girlfriend n.
dış görünüşü şeytan gibi olan fakat aslında ruhu melek gibi olan kimse angelic devil n.
hızlı gitmesi için tasarlanmış fakat dışarıdan külüstür gibi görünen güçlü donanıma sahip araba all go, no show expr.