mean - Turco Inglés Diccionario
Historia

mean

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "mean" en diccionario turco inglés : 144 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
mean n. ortalama
mean n. orta
mean v. demek istemek
mean v. kastetmek
mean v. anlamına gelmek
mean adj. alçak
mean adj. aşağılık
mean adj. adi
General
mean n. orta nokta
mean n. orta noktada veya orta noktanın yakınında olan şey
mean n. (konfüçyüsçülük'te) ihtiyat ve ölçülülük eylemlerinin geliştirilmesinde uçlar arasındaki ılımlı eylemi izleme
mean n. (budizm'de) orta yol
mean n. (budizm'de) vurdumduymazlık ve çilecilik arasındaki ılımlı yol
mean n. ılımlılık
mean n. ölçülülük
mean n. ara bağlantı unsuru
mean n. kararında olan şey
mean n. iki uç arasında yer alan unsur
mean n. amaca götüren şey
mean n. eylemi tamamlamaya yönelik araç
mean n. sonuca götüren şey
mean v. kastetmek
mean v. ifade etmek
mean v. demeye gelmek
mean v. niyet etmek
mean v. niyetlenmek
mean v. amaçlamak
mean v. demek
mean v. kurmak
mean v. tasarlamak
mean v. düşünmek
mean v. demek istemek
mean v. anlamına gelmek
mean v. demek olmak
mean v. anlam ifade etmek
mean v. istemek
mean v. anlamında olmak
mean v. ciddi olmak
mean v. niyetinde olmak
mean v. sonucu doğurmak
mean v. önem taşımak
mean v. önemli olmak
mean v. ciddi olmak
mean v. sözünün eri olmak
mean v. şakası olmamak
mean v. belirli bir kaderi seçmek
mean v. kıymetinde olmak
mean v. üretmek
mean v. sebebiyet vermek
mean v. kehanette bulunmak
mean v. delalet etmek
mean v. sonucunu doğurmak
mean v. gerçekten kastetmek
mean v. göstermek
mean v. … bedel olmak
mean v. çok önemli olmak
mean adj. vasati
mean adj. sefil
mean adj. ahlaksız
mean adj. değersiz
mean adj. utangaç
mean adj. süfli
mean adj. pespaye
mean adj. orantılı
mean adj. tehlikeli
mean adj. kibritçi
mean adj. zor
mean adj. bayağı
mean adj. kötü davranan
mean adj. kötü (davranış)
mean adj. rezil
mean adj. şahsiyetsiz
mean adj. yoksul
mean adj. aşağı
mean adj. pinti
mean adj. vasat
mean adj. eli sıkı
mean adj. acımasız
mean adj. zalim
mean adj. keyifsiz
mean adj. huysuz
mean adj. kılıksız
mean adj. hasis
mean adj. kaba
mean adj. kanı bozuk
mean adj. kötü
mean adj. kubat
mean adj. keyifsiz
mean adj. rahatsız
mean adj. kirli
mean adj. pis
mean adj. cimri
mean adj. eli sıkı
mean adj. bencil
mean adj. küstah
mean adj. kötü
mean adj. fena
mean adj. başbelası
mean adj. zapt edilemez
mean adj. başa çıkılmaz
mean adj. çekingen
mean adj. mahcup
mean adj. çetin
mean adj. budala
mean adj. aptal
mean adj. salak
mean adj. ahmak
mean adj. özsaygısı azalmış
mean adj. mahcup
mean adj. utanç duyan
mean adj. ayıp
mean adj. perişan
mean adv. alçakça
mean adv. adice
mean adv. kepaze gibi
Irregular Verb
mean v. meant - meant
Colloquial
mean adj. terbiyesiz
Idioms
mean adj. çok iyi
mean adj. muhteşem
mean adj. sağlam
mean adj. nefis
Technical
mean n. iki şeyin ortası
mean n. iki seyin ortası
mean v. anlamına gelmek
mean v. demek olmak
mean v. demek istemek
mean adj. ortalama
mean adj. vasat
Construction
mean n. ortalama
Math
mean n. bir kümenin elemanlarının tümünü bir mantığa göre temsil eden ve bulundukları aralıkta yer alan türdeş çokluk
mean n. beklenen değer
mean n. aritmetik ortalama
mean n. bir değişkenin verilen limitler arasındaki ortalama değeri
mean n. bir orantının ortanca iki teriminden her biri
Statistics
mean n. ortalama
Linguistics
mean n. ortalama
Meteorology
mean n. ortalama
Music
mean n. 14. yüzyıl koro müziğinde orta ses
mean n. armonili müzikal bir bestede alto veya tenor gibi orta kısma verilen ad
mean n. birbirine eşlik eden viyolalardan alto olanı
mean n. viyolanın orta tellerinden birisi
Slang
mean adj. harika
mean adj. mükemmel
mean adj. şahane

Significados de "mean" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
General
mean water level n. ortalama su düzeyi
emotional mean n. duygusal ortalama
mean time to repair n. ortalama onarım zamanı
greenwich mean time n. milletlerarası saat
mean solar time n. ortalama güneş zamanı
mean height n. ortalama yükseklik
mean sea level n. denizin kabarması ve çekilmesi seviyeleri ortasında kalan deniz seviyesi
mean daily temperature n. günlük ortalama sıcaklık
mean sun n. ortalama güneş
mean square value n. ortalama kareler değeri
mean latitude n. ortalama enlem
mean time between failure n. arıza arası ortalama zaman
mean calorie n. ortalama kalori
greenwich mean time n. greenwich ortalama zamanı
mass mean diameter n. kütle ortalama çapı
mean anomaly n. ortalama anomali
mean effective pressure n. ortalama etkili basınç
mean temperature n. ortalama sıcaklık
mean distance n. ortalama uzaklık
mean depth n. ortalama derinlik
mean noon n. ortalama öğle
mean time n. ortalama zaman
mean solar day n. ortalama güneş günü
mean velocity n. ortalama hız
mean stress n. ortalama gerilim
mean sea level n. ortalama deniz seviyesi
mean pole n. ortalama kutup
mean curvature n. ortalama eğrilik
mean sidereal time n. ortalama yıldız zamanı
mean sea level n. orta deniz seviyesi
mean reversion n. ortalamaya dönme
mean diameter n. ortalama çap
mean free time n. ortalama serbest zaman
golden mean n. ılımlılık
mean time clock n. ortalama zaman saati
mean value theorem n. ortalama değer teoremi
geometric mean n. geometrik ortalama
golden mean n. ılım
golden mean n. itidal
mean-time clock n. ortalama zaman saati
weighted mean n. ağırlıklı ortalama
golden mean n. ölçülük
happy mean n. tam ortası
greenwich mean time n. greenwich saati
local mean time n. mahalli vasati zaman
mean of results n. sonuçların ortalaması
mean of results n. sonuç ortalaması
harmonic mean n. harmonik ortalama
mean age n. ortalama yaş
mean [obsolete] n. aracı
mean [obsolete] n. arabulucu
mean [obsolete] n. çöpçatan
mean [obsolete] n. elçi
mean [obsolete] n. uygun koşul
mean [obsolete] n. fırsat
mean [obsolete] n. ara
mean [obsolete] n. ara zamanı
mean-spiritedness n. kötü niyetli olma özelliği
mean-spiritedness n. aşağılık olma özelliği
mean-spiritedness n. cimri olma özelliği
lmt (local mean time) n. mahalli vasati saat
mean business v. çok ciddi olmak
come to mean v. demeğe gelmek
mean everything to (me/him/her) v. çok şey ifade etmek
mean well v. niyeti iyi olmak
mean business v. niyetli olmak
mean for v. hazırlamak (bir şeyi biri için)
mean business v. şaka yapmamak
mean for v. yapmak (bir şeyi biri için)
mean for v. yöneltmek (sözü birine)
come to mean v. anlamına gelmek
mean business v. ciddi olmak
not mean to do so v. böyle olmasını istememek
not mean to do so v. böyle yapmak istememek
not mean to do so v. böyle olsun istememek
not mean to do so v. öyle olsun istememek
not mean to do so v. öyle yapmak istememek
not mean to do so v. öyle olmasını istememek
mean more than (that) v. daha öte anlam taşımak
mean more than (that) v. daha öte bir anlam taşımak
mean something v. manidar olmak
mean a lot v. çok şey ifade etmek
be supposed to mean v. ...demek olmak
be supposed to mean v. ...anlamına gelmek
mean [obsolete] v. konuşmak
mean [obsolete] v. söylemek
mean [obsolete] v. anlatmak
mean [obsolete] v. bir fikri savunmak
mean [obsolete] v. sanmak
mean [scotland] v. şikayet etmek
mean [scotland] v. yakınmak
mean [scotland] v. matem tutmak
mean [scotland] v. içerlemek
mean [scotland] v. merhamet etmek
mean [scotland] v. acımak
mean [scotland] v. şikayet olarak dile getirmek
mean [scotland] v. sızlanmak
mean [obsolete] v. aracılık etmek
mean [obsolete] v. ara bulmak
mean proportional adj. orta orantılı
mean-spirited adj. kötü kalpli
mean-spirited adj. kötü niyetli
mean-minded adj. zalim
mean-minded adj. kaba
mean-minded adj. anlayışsız
mean-minded adj. acımasız
mean-minded adj. insafsız
mean [uk] adj. ortak olarak düzenlenen veya yapılan
mean [obsolete] adj. mesafe olarak ortada bulunan
in the mean adv. bu arada
mean-spiritedly adv. kötü niyetli bir biçimde
mean [obsolete] adv. ılımlı olarak
mean [obsolete] adv. bir dereceye kadar
mean [obsolete] adv. nispeten daha az
mean [obsolete] adv. arasına denk gelecek şekilde
mean time adv. aynı anda
mean time adv. bu süre içerisinde
mean time adv. tam bu sırada
in the mean space [obsolete] adv. aynı anda
in the mean space [obsolete] adv. bu sırada
in the mean space [obsolete] adv. bu esnada
in the mean space [obsolete] adv. bu arada
in the mean space [obsolete] adv. aynı zamanda
gmt (greenwich mean time) abrev. greenwich ortalama zamanı
rms ( root-mean-square) abrev. ortalama karekök
Phrasals
mean (something) by (something) v. (başka bir şey) demek istemek
mean (something) by (something) v. (başka bir şey) kastetmek
mean (something) by (something) v. sözlerinin altında başka bir anlam gizli olmak
mean (something) by (something) v. kinayeli/üstü kapalı konuşmak
mean by something v. (başka bir şey) demek istemek
mean by something v. (başka bir şey) kastetmek
mean by something v. sözlerinin altında başka bir anlam gizli olmak
mean by something v. kinayeli/üstü kapalı konuşmak
mean something as something v. manasında/anlamında olmak
mean (something) as (something else) v. (bir şeyi bir şey) olarak kastetmek
mean (something) as (something else) v. (bir şey) söyleyerek/yaparak (bir şey) kastetmek
mean (something) as (something else) v. (bir şey) söylemekteki/yapmaktaki maksadı (bir şey) olmak
mean (something) as (something else) v. (bir şey) söylemekteki/yapmaktaki niyeti (bir şey) olmak
mean as v. manasında/anlamında olmak
mean by v. ile (bir şey) demek istemek
mean by v. ile (bir şey) kastetmek
mean to v. niyet etmek
mean to v. niyetlenmek
mean to v. istemek
mean to v. niyetinde olmak
Phrases
must not mean expr. anlamına gelmemeli
don’t be mean, go green expr. duyarsız olma, çevreci ol
no mean cook expr. çok iyi bir aşçı
do it like you mean it expr. hakkını vererek yap
I mean expr. şunu demek istiyorum ki
numbers mean nothing expr. rakamların hiçbir önemi yok
numbers mean nothing expr. sayıların hiçbir önemi yok
Proverb
treat them mean keep them keen seversen üzülürsün üzersen sevilirsin
treat them mean keep them keen ilgi gösterme ilgi duysun
Colloquial
mean statement n. zehir zemberek açıklama
mean business v. bir işin üzerine ciddiyetle eğilmek
mean business v. bir işi ciddiye almak
mean business v. ciddi olmak
mean nothing v. hiçbir anlam ifade etmemek
mean business v. niyeti ciddi olmak
not mean diddly v. bir şey/anlam ifade etmemek
not mean diddly v. bir değeri olmamak
not mean diddly v. bir anlamı olmamak
mean (one) no harm v. (birine) zarar vermek istememek
mean (one) no harm v. (birini) üzmek istememek
mean (one) no harm v. (birini) kırmak istememek
mean (one) no harm v. (birini) olumsuz etkilemek istememek
not mean (one) any harm v. (birine) zarar vermek istememek
not mean (one) any harm v. (birini) üzmek istememek
not mean (one) any harm v. (birini) kırmak istememek
not mean (one) any harm v. (birini) olumsuz etkilemek istememek
mean nothing to somebody v. biri için hiçbir şey ifade etmemek
mean nothing to somebody v. biri için önemli olmamak
mean nothing to somebody v. biri için önemsiz olmak
mean nothing to somebody v. biri için bir önemi olmamak
mean nothing to somebody v. birinin sevdiği biri olmamak
mean nothing to somebody v. birinin gözünde bir değeri olmamak
mean something v. bir şey ifade etmek
mean something v. bir anlam ifade etmek
mean something v. bir anlamı olmak
mean something (to someone) v. (birine) iyi hissettirmek
mean something (to someone) v. (birine) iyi gelmek
be no mean... v. bir şeyin çok iyi bir örneği olmak
be no mean... v. çok başarılı olmak
be no mean... v. kayda değer biri/bir şey olmak
mean to (do something) v. (bir şey yapmaya) niyet etmek
mean to (do something) v. (bir şey yapmaya) niyetlenmek
mean to (do something) v. (bir şey yapmak) istemek
mean to (do something) v. (bir şey yapma) niyetinde olmak
mean to (do something) v. (bir şey yapmak) zorunda olmak
mean to (one) v. (biri) için önemli/değerli olmak
mean to (one) v. (biri) için bir anlam ifade etmek
mean to (one) v. (biri) için bir anlamı olmak
mean to do v. yapmak istemek
mean to do v. yapmaya niyetlenmek
mean to do v. yapmaya niyet etmek
mean to do v. yapma niyetinde olmak
mean to do v. yapmak zorunda olmak
mean to say v. kastetmek
mean to say v. demeye çalışmak
mean to say v. demek istemek
in the mean time adv. bu arada
well... /I mean that expr. efendime söyleyeyim
really I mean it expr. gerçekten samimi söylüyorum
wdym (what do you mean) expr. ne demek istiyorsun?
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. çok cimri
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. çok pinti
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. eli sıkı
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. eli cebine gitmeyen
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. günahını vermeyen
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. cebinde akrep olan
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. üç kuruşun/üçün beşin hesabını yapan
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. üç kuruşa tamah eden
not mean diddly expr. tamamen önemsiz
not mean diddly expr. bir önemi yok
(do) you mean to tell me (that) (something is the case)? expr. bana (…) mi söylemeye çalışıyorsun?
(do) you mean to say (that) (something is the case)? expr. (bir şey) mi demeye çalışıyorsun?
(do) you mean to say (that) (something is the case)? expr. yani (bir şey) mi demek istiyorsun?
(do) you mean to say (that) (something is the case)? expr. (bir şey olduğunu) mu ima ediyorsun?
(do) you mean to say (that) (something is the case)? expr. yani (bir şey) mi diyorsun?
(do) you mean to say (that) (something is the case)? expr. yani (bir şey) olduğunu mu söylüyorsun?
you mean to tell me something expr. bir şey mi demeye çalışıyorsun?
you mean to tell me something expr. bir şey mi kastediyorsun?
I see what you mean expr. ne demek istediğini anlıyorum
I see what you mean expr. ne demek istediğini anladım
I know (just) what you mean expr. (kesinlikle) anlıyorum/katılıyorum
I know (just) what you mean expr. ne demek istediğini (tam olarak) anlıyorum
I know (just) what you mean expr. ben de (tam olarak) öyle düşünüyorum
if you see what I mean expr. bilmem anlatabiliyor muyum?
if you see what I mean expr. anlarsın ya
if you see what I mean expr. demek istediğimi anlıyorsan eğer
iswym (I see what you mean) expr. ne demek istediğini anlıyorum
iswym (I see what you mean) expr. ne demek istediğini anladım
iykwim (if you know what I mean) expr. bilmem anlatabiliyor muyum?
iyswim (if you see what I mean) expr. bilmem anlatabiliyor muyum?
ykwim (you know what I mean) expr. ne demek istediğimi biliyorsun
ykwim (you know what I mean) expr. neden bahsettiğimi biliyorsun
you mean to tell me expr. bana (…) mi söylemeye çalışıyorsun?
you mean to tell me expr. (…) mı demeye çalışıyorsun?
Idioms
no mean feat n. büyük bir başarı
no mean feat n. büyük başarı
no mean something n. hatırı sayılır bir şey
golden mean n. orta yol
mean streak n. sert/haşin huy veya karakter
lean, mean (something) machine n. (bir şey) makinası
lean, mean (something) machine n. (bir şey) uzmanı
lean, mean (something) machine n. (bir şeyde) çok iyi/verimli bir alet, kimse
lean, mean (something) machine n. sıkı bir çalışmaya hazır ve nazır kimse, alet
the happy/golden mean n. tam ortasında/arasında kalan bir şey
the happy/golden mean n. ılımlı/ölçülü bir şey
mean something v. bir şey ifade etmek
mean something v. bir anlama gelmek
mean something v. (biri için) değerli olmak
mean something v. (biri için) çok şey ifade etmek
mean all the world to somebody v. dünyalara değişmemek
mean all the world to somebody v. çok sevilmek
mean all the world to somebody v. her şeyden daha fazla sevilmek
mean all the world to somebody v. dünyalara bedel/değer olmak
mean all the world to somebody v. biri için çok kıymetli olmak
be/mean (all) the world to somebody v. dünyalara değişmemek
be/mean (all) the world to somebody v. çok sevmek
be/mean (all) the world to somebody v. her şeyden daha fazla sevmek
be/mean (all) the world to somebody v. dünyalara bedel/değer olmak
be/mean (all) the world to somebody v. biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak
be/mean (all) the world to somebody v. çok değer vermek
mean the world to (someone) v. dünyalara değişmemek
mean the world to (someone) v. çok sevmek
mean the world to (someone) v. her şeyden daha fazla sevmek
mean the world to (someone) v. dünyalara bedel/değer olmak
mean the world to (someone) v. biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak
mean the world to (someone) v. çok değer vermek
mean the world to (someone) v. dünya bir yana o bir yana
mean the world to (someone) v. minnettar olmak
mean the world to (someone) v. gönülden borçlu olmak
mean the world to (someone) v. çok teşekkür etmek
mean the world to (someone) v. dünyalara bedel/değer olmak
mean the world to (someone) v. biri için çok kıymetli/önemli/değerli/anlamlı olmak
do/mean something for the best v. iyi niyetle yapmak/söylemek
do/mean something for the best v. sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek
do/mean something for the best v. sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek
do/mean something for the best v. iyi niyetli/olumlu düşünerek yapmak/söylemek
do/mean something for the best v. niyeti iyi olmak/kötü olmamak
do/mean something for the best v. iyi/olumlu sonuçlanmasını umarak yapmak/söylemek
mean (something) for the best v. iyi niyetle yapmak/söylemek
mean (something) for the best v. sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek
mean (something) for the best v. sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek
mean (something) for the best v. iyi niyetli/olumlu düşünerek yapmak/söylemek
mean (something) for the best v. niyeti iyi olmak/kötü olmamak
mean (something) for the best v. iyi/olumlu sonuçlanmasını umarak yapmak/söylemek
mean something special for someone v. birine özel anlam ifade etmek
mean all the world to v. dünyaya bedel olmak
mean well v. iyi niyet göstermek
mean no offense v. kötü (bir) niyeti olmamak
mean well v. niyeti iyi olmak
run lean and mean v. verimli bir şekilde çalışmak
mean/do something for the best v. bir şeyi iyiliğine söylemek/yapmak
mean/do something for the best v. bir şeyi iyilik olsun diye söylemek/yapmak
mean/do something for the best v. bir şeyi yardımı dokunsun diye söylemek/yapmak
mean/do something for the best v. bir şeyi yardım olsun diye söylemek/yapmak
not mean any offense v. kötü niyetle söylememek
not mean any offense v. kötü niyetle yapmamak
not mean any offense v. kötü bir niyeti olmamak
not mean any offense v. kırmak/incitmek istememek
not mean any offense v. kıracak bir şey söylemek/yapmak istememek
mean (something) for the best v. iyi niyetle söylemek
mean (something) for the best v. sonucu iyi olur umuduyla söylemek
mean (something) for the best v. iyi niyetli düşünerek söylemek
mean (something) for the best v. niyeti iyi olmak
mean (something) for the best v. niyeti kötü olmamak
be no mean (something) v. oldukça önemli (bir şey) olmak
be no mean (something) v. epeyce zor (bir şey) olmak
be no mean (something) v. kayda değer (bir şey) olmak
be no mean (something) v. çok iyi (bir şey) olmak
be no mean (something) v. harika (bir şey) olmak
be no mean (something) v. yabana atılmayacak (bir şey) olmak
be no mean (something) v. yabana atılır (bir şey) olmamak
be no mean feat v. büyük bir başarı olmak
be no mean feat v. büyük başarı olmak
be no mean feat v. yabana atılmayacak şey olmak
be no mean feat v. yabana atılır şey olmamak
mean nothing to somebody v. biri için hiçbir şey ifade etmemek
mean nothing to somebody v. biri için önemli olmamak
mean nothing to somebody v. biri için bir anlam ifade etmemek
mean nothing to somebody v. biri için önemsiz olmak
mean nothing to somebody v. biri için bir önemi olmamak
mean nothing to somebody v. birinin sevdiği biri olmamak
mean nothing to somebody v. birinin gözünde bir değeri olmamak
mean the world to somebody v. dünyalara değişmemek
mean the world to somebody v. çok sevmek
mean the world to somebody v. her şeyden daha fazla sevmek
mean the world to somebody v. biri için dünyalara bedel/değer olmak
mean the world to somebody v. biri için çok kıymetli/önemli/değerli olmak
mean the world to somebody v. dünyalar kadar sevmek
mean the world to somebody v. çok değer vermek
follow the golden mean v. ölçülü olmak
follow the golden mean v. aşırıya kaçmamak
follow the golden mean v. belli sınırlar içerisinde kalmak
mean no harm v. zarar vermek istememek
mean no harm v. üzmek istememek
mean no harm v. kırmak istememek
mean no harm v. olumsuz etkilemek istememek
mean nothing to (one) v. (birine) hiçbir anlam ifade etmemek
mean nothing to (one) v. (biri) için hiçbir şey ifade etmemek
mean nothing to (one) v. (biri) için önemsiz olmak
mean nothing to (one) v. (biri) için bir önemi olmamak
mean nothing to (one) v. (biri) için önemli olmamak
mean nothing to (one) v. (birinin) gözünde bir değeri olmamak
mean the world to (one) v. (onun için) bir başka olmak
a mean (something) adj. muhteşem
a mean (something) adj. sağlam
a mean (something) adj. nefis
lean and mean adj. sıkı bir çalışmaya hazır ve nazır
a mean something adv. muhteşem
a mean something adv. başarılı
a mean something adv. sağlam
a mean something adv. nefis
no mean expr. çok iyi
no mean expr. harika
mean as a junkyard dog expr. kavgacı
mean as a junkyard dog expr. kindar
as mean as a junkyard dog expr. kavgacı
as mean as a junkyard dog expr. kindar
lean and mean expr. kollarını sıvamış bekliyor
no mean expr. mükemmel
the end justifies the mean expr. sonuç yöntemin haklılığını ortaya koyar
no mean expr. yabana atılmayacak
as mean as a junkyard dog expr. zalim
mean as a junkyard dog expr. zalim
no mean expr. yabana atılır değil
no mean something expr. yabana atılmayacak bir şey
no mean something expr. yabana atılacak bir şey değil
no mean something expr. yabana atılmayacak (başarı vs)
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. çok cimri
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. pintinin önde gideni
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. canını alırsın parasını alamazsın
mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr. günahını vermez
Speaking
what does your name mean? n. adın/ismin ne anlama geliyor
what does it mean v. bu ne demek
what does your name mean? expr. adın ne anlama geliyor?
what does your name mean? expr. adının anlamı ne?
what does your name mean? expr. adının anlamı nedir?
what does your name mean? expr. adınız ne anlama geliyor?
i don't mean to complain expr. amacım şikayet etmek değil
it doesn't mean what you think expr. anlamı düşündüğün gibi değil
you mean a lot expr. benim için değerlisin
I didn't mean to expr. bunu yapmak istememiştim
why does it mean so much to you? expr. bu senin için neden bu kadar önemli?
do you mean that in a good way? expr. bunu iyi anlamda mı söylüyorsun?
d'you know what i mean? expr. bilmem anlatabildim mi?
I mean what i say expr. bu konuda ciddiyim
what does this word mean? expr. bu kelime/sözcük ne demek/ne anlama geliyor?
I don't mean to make a comparison expr. benzetmek/ karşılaştırmak gibi olması
that doesn't mean he doesn't care expr. bu onun aldırmadığı anlamına gelmez
you do not mean anything at all to me expr. benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun
what do you mean by that? expr. bununla ne demek istiyorsun?
you know what I mean? expr. beni/dediğimi anlıyor musun?
does this mean anything to you? expr. bu size bir şey ifade ediyor mu?
what you say one minute doesn't mean anything the next expr. bir dakika önce söylediğin bir dakika sonrasını tutmuyor
you mean a lot to me expr. benim için değerlisin
what she says one minute doesn't mean anything the next expr. bir dakika önce söylediği bir dakika sonrasını tutmuyor
I didn't mean to do it expr. bunu yapmak istememiştim
did you mean me? expr. beni mi kastettin?
I don't mean today expr. bugün demiyorum
that doesn't mean she doesn't care expr. bu onun umursamadığı anlamına gelmiyor
call me I mean it expr. beni ara ama mutlaka
what does that mean? expr. bunun anlamı ne?
I didn't mean to say that expr. ben öyle demek istemedim
does this mean anything to you? expr. bunun sizin için bir anlamı var mı?
it doesn't mean a thing expr. bir anlam ifade etmiyor
what does this word mean? expr. bu kelimenin/sözcüğün anlamı nedir?
what does that mean? expr. bu ne demek oluyor?
I don't mean to intrude expr. burnumu sokmak istemem
what does that mean exactly? expr. bu tam olarak ne anlama geliyor?
does that mean anything to you? expr. bunun senin için bir anlamı var mı?
what is that supposed to mean? expr. bu ne demek oluyor?
you mean nothing at all to me expr. benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun
I didn't mean it expr. bunu demek istemedim
what does it mean expr. bunun anlamı nedir
do you know what i mean? expr. beni/dediğimi anlıyor musun?
I didn't mean to do it expr. bunu yapmak istemedim
that doesn't mean he doesn't care expr. bu onun umursamadığı anlamına gelmez
I don't mean it expr. bunu demek istemedim
that doesn't mean he doesn't care expr. bu onun umursamadığı anlamına gelmiyor
it has to mean something expr. bir anlamı olmalı
what he says one minute doesn't mean anything the next expr. bir dakika önce söylediği bir dakika sonrasını tutmuyor
I didn't mean it expr. böyle olmasını istemedim
what does success mean to you? expr. başarı senin için ne anlama geliyor?
that doesn't mean he doesn't care expr. bu onun aldırmadığı anlamına gelmiyor
you mean this one? expr. bunu mu kastediyorsun?
that doesn't mean she doesn't care expr. bu onun aldırmadığı anlamına gelmiyor
what's that supposed to mean? expr. bu da ne demek şimdi?
what does success mean to you? expr. başarı senin ne için ne anlam ifade ediyor?
that does not mean i'm going there expr. bu oraya gideceğim anlamına gelmez
that doesn't mean she doesn't care expr. bu onun umursamadığı anlamına gelmez
what's that supposed to mean? expr. bu da ne demek oluyor?
what does that mean? expr. bu ne demek?
that doesn't mean she doesn't care expr. bu onun aldırmadığı anlamına gelmez
if you know what i mean expr. bilmem anlatabiliyor muyum?
I don't mean maybe! expr. belki demiyorum!
did he mean me? expr. beni mi kastetti?
that's the sort of thing i mean expr. böyle bir şey demek istiyorum
what do you mean you don't know? expr. bilmiyorum da ne demek?
I mean it expr. çok ciddiyim
I mean expr. demek istiyorum ki
what I intended to say; what I mean expr. demek istediğim
I mean it expr. cidden
if you know what I mean expr. demek istediğimi anlıyorsan eğer
I don't mean maybe! expr. ciddiyim!
I mean expr. demek istedim
you can't mean i·t expr. ciddi olamazsın
I mean expr. demek istediğim
what I mean is… expr. demek istediğim şu ki
do you know what i mean? expr. dediğimi anlıyor musun?
I mean it expr. ciddiyim
you know what I mean? expr. dediğimi anlıyor musun?
I mean expr. demek istediğim
I mean it expr. doğru söylüyorum
I mean it! expr. ciddiyim
what I mean expr. demek istediğim
I'm laughing but I don't mean it expr. gülüyorum ama komik olduğundan değil
hope this doesn't mean something bad's going to happen expr. hayırdır inşallah
I mean expr. efendime söyleyeyim
you can't mean that! expr. hadi canım!
what does your name mean? expr. isminin anlamı ne?
what does your name mean? expr. isminiz ne anlama geliyor?
what does your name mean? expr. ismin ne anlama geliyor?
what does your name mean? expr. isminin anlamı nedir?
we didn't mean it expr. isteyerek yapmadık
let me explain what i mean expr. izin verirseniz ne demek istediğimi açıklayayım
I didn't mean that expr. o anlamda demedim
you know what i mean! expr. ne dediğimi anladın!
I don't know what you mean expr. ne kastettiğini bilmiyorum
I did not mean that expr. o anlamda demedim
I didn't mean that expr. o anlamda söylemedim
what do you mean? expr. nasıl yani?
I didn't mean it that way expr. o anlamda söylememiştim
you know what i mean expr. ne demek istediğimi biliyorsun
what do you mean you don't know? expr. nasıl bilmiyorsun?
what do you mean? expr. ne demek istedin?
what is this supposed to mean expr. ne demek şimdi bu
do you know what i mean? expr. ne demek istediğimi anladın mı?
what do you mean? expr. ne demek istiyorsunuz?
how do you mean? expr. ne demek istiyorsun?
I don't know what you mean expr. ne demek istediğini anlamıyorum
what did you mean? expr. ne demek istediniz?
I know what you mean expr. ne demek istediğini anladım
I didn't mean that expr. onu kastetmedim
you are mean expr. kötüsün
I don't mean it expr. onu demek istemedim
I didn't mean to upset you expr. niyetim sizi üzmek değildi
what does it mean? expr. ne demek?
I did not mean that expr. o anlamda söylemedim
how do you mean? expr. neyi kastediyorsunuz?
what do you mean? expr. ne demek istiyorsun?
what do you mean what happened? expr. ne demek ne oldu?
I can't say I know what you mean expr. ne demek istediğini anladığımı pek söyleyemem
I didn't mean to offend anyone expr. kimseyi incitmek istememiştim
how do you mean? expr. ne demek istiyorsunuz?
why does it mean that? expr. niye öyle bir anlama gelsin ki?
I have no idea what you mean expr. ne dediğin hakkında hiçbir fikrim yok