yaş - Turco Inglés Diccionario
Historia

yaş



Significados de "yaş" en diccionario inglés turco : 27 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yaş age n.
yaş wet adj.
yaş watery adj.
General
yaş dob n.
yaş tear n.
yaş iasi n.
yaş time of life n.
yaş damp n.
yaş age n.
yaş year n.
yaş years n.
yaş fresh adj.
yaş dank adj.
yaş humid adj.
yaş clammy adj.
yaş vintage adj.
yaş wet adj.
yaş sammy [dialect] adj.
yaş puggy [dialect] [uk] adj.
yaş puggie [new zealand] adj.
yaş sticky adj.
Technical
yaş wet adj.
Food Engineering
yaş moisture n.
Gastronomy
yaş moist adj.
Geography
yaş iasi n.
Latin
yaş senis adj.
Slang
yaş bad adj.

Significados de "yaş" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
aralık (yaş vb) range n.
General
yaş aralığı age range n.
yaş ve istihdam age and employment n.
yaş grubu age group n.
yaş halkası annual ring n.
yaş günü birthday n.
yaş gübre muck n.
yaş ortalaması average of age n.
orta yaş middle age n.
yaş dilimi age range n.
ileri yaş eld n.
yetişkinlerin, genelde 15-19 yaş aralığında olan kendinden yaşça küçük genç kız veya erkeklere ilgi duyması ephebophilia n.
yaş dönümü climacteric n.
yaş sınıfı dağılımı age class distribution n.
13 19 yaş arası teenage n.
gelişimsel yaş developmental age n.
yirmi yaş dişi wisdom tooth n.
yaş meyve fresh fruit n.
yaş ral moist rale n.
yirmi yaş dişleri wisdom teeth n.
yaş haddi age limit n.
son doğum günündeki yaş age at last birthday n.
gelecek doğum günündeki yaş age next birthday n.
yaş grubu group of age n.
yahudilerde yaş kutlaması bar mitzvah n.
yahudilerde yaş kutlaması bat mitzvah n.
ilerlemiş yaş advanced age n.
aynı yaş grubu same age group n.
yaş sebze raw vegetable n.
yaş sınırlaması age restriction n.
yaş kısıtlaması age restriction n.
faal yaş active age n.
aktif yaş active age n.
yaş farkı age difference n.
yaş halkası age circle n.
yaş tayini age determination n.
yaş belirleme age determination n.
yaş sınıfı dağılışı age class distribution n.
ortalama yaş average age n.
yaş kompleksi age complex n.
yaş sınırlaması age limitation n.
argon-argon yaş tayini argon-argon dating n.
antik yunan'da 18-20 yaş arası gençler için kullanılan terim ephebe n.
13-19 yaş arasındaki genç teenager n.
orta yaş bunalımı mid-life crisis n.
yaş hava humid air n.
yaş mazı oak apple n.
çok genç yaş tender age n.
çok küçük yaş tender age n.
seyrek yaş halkalı ağaç wide-ringed timber n.
ilerleyen yaş increased age n.
son yaş günündeki yaş last birthday age n.
gelecek yaş günündeki yaş next birthday age n.
yaş pasta cake n.
9-12 yaş arası çocuk preteen n.
yaş yönetimi age management n.
yaş sınırı age limit n.
yaş farkı age gap n.
ilerleyen yaş advancing age n.
yaş mama wet food n.
20 yaş dişi wisdom tooth n.
8-12 yaş arası çocuk tween n.
8-12 yaş arası çocuk preteen n.
8-12 yaş arası çocuk pre-teen n.
yaş faktörü age factor n.
orta yaş göbeği middle-age spread n.
yaş grubu age bracket n.
orta yaş median age n.
ortalama yaş mean age n.
yaş çay fresh tea n.
yaş farkı disparity in age n.
(7-10 yaş grubu çocuklar için hazırlanmış) resimlerin az olduğu çocuk kitabı chapter book n.
(8-14 yaş arası) çocuk tweeny n.
40'ıncı yaş günü partisi 40th birthday party n.
yaş farkı age disparity n.
orta yaş krizi midlife crisis n.
beş yaş altı çocuklar children under five years of age n.
erken yaş early age n.
yaş grubu ve cinsiyete göre nüfus population by age group and gender n.
2-4 yaş arası çocukluk dönemi toddlerhood n.
20-30 yaş aralığındaki (20'li yaşlardaki) kişi vicenarian n.
110 yaş veya üzerindeki kimse super-centenarian n.
110 yaş veya üzerindeki kimse supercentenarian n.
yaş ortalaması age average n.
yaş kontrolü age check n.
(ingiltere'de) 21'inci yaş günü twenty-first n.
yaş şehri (romanya) jassy n.
ilerlemiş yaş years n.
ileri yaş years n.
ilerlemiş yaş old age n.
ilerlemiş yaş age n.
8-11 yaş arası erkek izciler oymağının üyesi olan erkek çocuk wolf cub n.
8-11 yaş arası erkek izciler oymağının bir üyesi olan erkek çocuk wolfcub [uk] n.
orta yaş middle youth n.
orta yaş midlife n.
orta yaş mid-life n.
90 ila 100 yaş arasındaki dönem mid-nineties n.
16 ile 23 yaş arasındaki suçlular için yetiştirme yurdu borstal institution [uk] n.
100 yaş hundred n.
21. yaş günü kutlaması loosing [dialect] [yorkshire] n.
21. yaş günü kutlaması lowsening [dialect] [yorkshire] n.
ileri yaş grandevity [obsolete] n.
11 ile 16 yaş arası kız izci guide n.
büyük yaş hoariness n.
belirli yaş grubundaki hayvan old n.
1 yaş one n.
rütbe, yaş veya beceri olarak denk olan kimse compare n.
rütbe, yaş veya beceri olarak denk olan kimse compeer n.
ilk çocuğun doğurulduğu ortalama yaş average age of women who bear their first child n.
(yaş nedeniyle) hafızası zayıflayan kimse doater n.
(yaş nedeniyle) hafızası zayıflayan kimse doter n.
yaş doğrulama age verification n.
reşit olunan yaş coming of age n.
yaş ve kuru ağırlık fresh and dry weight n.
ileri yaş old age n.
yıl (yaş anlamında) season n.
dört yaş four n.
on dört yaş fourteen n.
13. yaş gününden hemen önceki yıllar preteens n.
9-12 yaş arası çocuk preteener n.
9-12 yaş arası çocuk preteenager n.
55 yaş ve üzeri kişilerin yaşadığı daire senior apartment n.
13-19 yaş arası teenager n.
yaş küspe stock n.
on üç yaş altı kız çocuğu subteen n.
(on üç yaş altı kız çocukları için tasarlanan) çift sayılı giyim bedeni grubu subteen n.
ilerlemek (zaman/yaş) get on v.
yaş dökmek shed tears v.
ilerlemek (zaman/yaş) get along v.
yaş tahtaya basmak be cheated v.
gözlerinden yaş boşanmak burst into tears v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry one's heart out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry one's eyes out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry one's eyes v.
yaş tahtaya basmamak wait to see which way the cat will jump v.
yaş grupları arasında farklılık göstermek vary across age groups v.
kimliğe bakarak yaş kontrol etmek card v.
(saat, yaş gibi belirli bir noktaya) gelmek turn v.
(yaş) yaklaşmak come v.
(yaş veya sayı olarak) yaklaşmak push v.
(yaş vb.) süzülmek roll v.
yaş haddinden dolayı emekliye ayrılmış superannuated adj.
yaş (ağaç) sappy adj.
13 19 yaş arasındaki teenaged adj.
yaş (tahta) unseasoned adj.
kabul edilen yaş age admitted adj.
13-19 yaş arası gençlerle ilgili teenage adj.
yaş dönümüyle ilgili climacteric adj.
gözden yaş getiren lachrymal adj.
gözden yaş getiren lachrymary adj.
gözden yaş getiren lacrymary adj.
8-12 yaş arasında (çocuk) tweenage adj.
yaş olmayan unwatery adj.
(belirli bir yaş aralığının) sonlarında late adj.
çeyrek yaş quarterlife adj.
(ingiltere'deki devlet okullarında) aynı soyada sahip iki veya daha çok oğlan çocuğu arasında yaş veya derece bakımından ikinci sırada gelen minor adj.
(yaş kaynaklı) zayıf hafızalı doating adj.
(yaş kaynaklı) zayıf hafızalı doting adj.
(özellikle yaş, mevki, sınıf açısından) aynı gruba ait olan peer adj.
on üç yaş altındaki kızlara ait veya ilgili subteen adj.
on üç yaş altı kız çocukları için tasarlanan subteen adj.
yaş grubuna göre by age group adv.
yaş ve üstü at the age of ... and over adv.
yaş ve altı at the age of ... and below adv.
50 yaş üstü over the age of 50 adv.
50 yaş üzeri over 50 years of age adv.
50 yaş üstü over 50 years of age adv.
50 yaş üzeri over the age of 50 adv.
Phrasals
yaş almak get along v.
yaş sınırını geçmek age out v.
yaş sınırının üstünde olmak age out v.
yaş sınırını geçmek age out v.
yaş sınırının üstünde olmak age out v.
belli bir yaş veya durumdayken evine/yanına/içeri almak take in as v.
belirli bir yaş, miktar yaklaşıyor get on expr.
Phrases
yaş sorulduğunda verilen muğlak cevap as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr.
+13 yaş üstü keep it pg (parental guidance) expr.
7 yaş ve üstü (...age) 7 years and older expr.
7 yaş ve üzeri (...age) 7 years and older expr.
yedi yaş ve üzeri (...age) 7 years and older expr.
yedi yaş ve üstü (...age) 7 years and older expr.
Proverb
ağaç yaş iken eğilir as the twig is bent so is the tree inclined
kurunun yanında yaş da yanar hard cases make bad laws
genç dediğin gezer tozar, yaş aldıkça uslanır wanton kittens make sober cats
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you cannot get blood from a stone
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you cannot get blood from a turnip
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't get blood from a stone
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't get blood from a turnip
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't get blood out of a turnip
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't squeeze blood from a stone
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't squeeze blood from a turnip
Colloquial
sıfırla biten yaş (30/40/50 vb.) the big (number)-o n.
8-12 yaş arası çocuk tweenager n.
8-12 yaş arası çocuk tweener n.
yaş dönümü the changes n.
aralarında toplumca uygun görülmeyen oranda yaş farkı olan iki kişinin yaşadığı ilişki may-december romance n.
ikinci yaş günü second birthday n.
kendisinden en az yedi yaş büyük bir kadınla çıkan erkek man-cub n.
zor bir yaş a tough age n.
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş) the big (number)-o n.
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş) the big (number)-o n.
sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.) the big (number)-o n.
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 vb. yaş) the big-o n.
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 gibi yaş) the big-o n.
sıfırla biten yaş (30, 40, 50 vb.) the big-o n.
18 yaş altı ergen juvie n.
18 yaş altı genç juvie n.
birleşik krallık'ta eskiden 16-18 yaş arasındaki gençlere staj ve çalışma sağlayan programla işe girmiş genç yopper [uk] n.
sıfırla biten yaş (30/40/50) the big -o n.
sıfırla biten yaşlar için kullanılan bir tabir (20, 30, 40 yaş) the big -o n.
yaş tahtaya basmamak know what you are about v.
(yıllar geçtikçe) yaş almak get on (in years) v.
yıllar geçtikçe yaş almak get on in years v.
yaş almak get on in years v.
yaş almış full of years adj.
kırk küsur (yaş) forty-something adj.
otuz küsur (yaş) thirty-something adj.
yaş, cinsiyet, konum asf (age, sex, from) expr.
neredeyse (bir saat, sayı, yaş ) olmak be getting on for… [uk] expr.
Idioms
aralarındaki yaş farkı on iki aydan az olan kardeşler catholic twins n.
çok ileri yaş a grand old age n.
ilerlemiş yaş a grand old age n.
çok ileri yaş the grand old age of n.
ilerlemiş yaş the grand old age of n.
yaş tahta a slippery slope n.
ileri bir yaş a grand old age n.
ilerlemiş yaş a grand old age n.
ileri bir yaş the grand old age n.
ilerlemiş yaş the grand old age n.
yaş farkı olan ilişki may and december n.
çok ileri bir yaş ripe old age n.
küçük/genç bir yaş tender age of n.
gibi çok genç bir yaş tender age of n.
gibi genç/küçük bir yaş tender age of n.
(belli bir yaş) gibi çok genç /küçük bir yaş the tender age of (something) n.
(bir yaş) gibi küçük/genç bir yaş the tender age of (something) n.
belli bir yaş veya durumdayken evine/yanına/içeri almak take (someone or something) in as (something) v.
yaş dönümünde olmak go through the change v.
yaşı geçtiği için yaş sınırlaması olan ayrıcalıklardan veya hizmetlerden yararlanamamak age out v.
gözlerinden yaş boşanmak burst into tears v.
yaş tahtaya basmak stumble over the same stone twice v.
yaş tahtaya basmamak know what you're doing/about v.
yaş aralığı gençleşmek be getting younger v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry eyes out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry heart out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry your eyes out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak cry your heart out v.
ağlamaktan gözünde yaş kalmamak sob your heart out v.
yaş almak get along in years v.
gözünden yaş gelene kadar gülmek laugh till you cry v.
gülmekten gözünden yaş gelmek laugh till you cry v.
gözünden yaş gelene kadar gülmek laugh until you cry v.
gülmekten gözünden yaş gelmek laugh until you cry v.
yaş almakta pushing on in years [uk] adj.
ölü gözünden yaş çıkarma one can't get blood from a stone expr.
ölü gözünden yaş çıkarma one can't get blood from a turnip expr.
ölü gözünden yaş çıkarılmaz one can't get blood from a stone expr.
ölü gözünden yaş çıkarılmaz one can't get blood from a turnip expr.
yetmiş (yaş) threescore and ten expr.
Speaking
benimki birkaç yaş küçük/genç mine's a few years younger expr.
bayanlara yaş sorulmaz don't ask a lady her age expr.
benden iki yaş büyük two years older than me expr.
bayanlara yaş sorulmaz never ask a lady her age expr.
senden bir yaş küçük a year younger than you expr.
sanırım orta yaş krizi geçiriyorum I think I'm having a midlife crisis expr.
yaş kaç? how old are you? expr.
50 yaş üstü above 50 years of age expr.
50 yaş üstü above the age of 50 expr.
45 yaş üzeri above 45 years of age expr.
yaş kaç? what's your age? expr.
50 yaş üzeri above 50 years of age expr.
50 yaş üzeri above the age of 50 expr.
45 yaş üstü above 45 years of age expr.
ne yaş ama what an age expr.
Trade/Economic
65 yaş ve üstüne tanınan gelir vergisi muafiyeti age allowance n.
belirlenen yaş sınırının üstünde olup çalışan işçilere verilen normal ücretin altındaki ücret superannuated rate n.
kanuni yaş lawful age n.
kütlenin yaş, cinsiyet, eğitim gelir vb özellikleri yönünden bileşimi audience composition n.
yaş haddinden dolayı emekli olması gereken memur superannuated employee n.
yaş haddi limit of age n.
yaş haddinden emeklilik retirement due to age limit n.
yaş haddinden emekli olma retirement due to age limit n.
yaş meyve ve sebze toptancı halleri wholesale markets for fresh fruits and vegetables n.
yaş grupları yapısı age structure n.
yaş haddinden emekli olmak be retired on age grounds v.
yaş haddinden emekliye ayrılmak be retired of the age magrin v.
yaş haddinden emekliye ayrılmak be retired on age grounds v.
yaş haddinden emekli olmak be retired of the age margin v.
(kanada'da) altmış beş yaş ve üzerindeki vatandaşlara verilen aylık para yardımı gis (guaranteed income supplement) abrev.
Law
8-14 yaş arası genç suçluların gözaltında tutulduğu yer remand home n.
hukuken rızası geçerli sayılmayan belli yaş altındaki kişilerle zorlama olmaksızın ilişki kurulması durumunda ortaya çıkan suç statutory rape n.
kanuni yaş lawful age n.
yaş artırımı addition to age n.
yaş tespiti age assessment n.
yaş tashihi correction of age n.
yaş tesbiti determination of age n.
on dört yaş altındaki kimse child n.
(küçük yaş, rıza bulunmaması gibi nedenlere dayanan) meşru evlilik engeli impediment n.
eşcinsel ilişkiye girmesi yasal olan on altı yaş üzeri erkek consenting adult [uk] n.
alkollü içki tüketiminde yaş sınırı ihlali mic (minor in consumption) abrev.
Politics
(britanya'da) 65 yaş üstü ağır engelliler için vergiden muaf bir tür refah yardımı attendance allowance n.
Insurance
kabul edilen yaş age admitted n.
ulaşılan yaş age attained n.
Tourism
üçüncü yaş third age n.
üçüncü yaş turizmi third age tourism n.
Media
her yaş için uygun (içerik) nonadult adj.
Technical
cıvalı yaş röle mercury wetted relay n.
yaş kum boyası green-sand facing n.
yaş terbiye makinesi wet finishing machine n.
yaş eleme wet sieving n.
yaş ayırma wet separation n.
yaş püskürtme wet blast cleaning n.
yaş çalıştırma wet start n.
yaş seramik kütle green ceramic body n.
yaş tozlar wet fines n.
yaş taşlama wet milling n.
yaş dolama wet spinning n.
yaş dağlama wet etching n.
yaş savurma aygıtları wet centrifugal devices n.
yaş dayanç green strength n.
yaş çekme wet drawing n.
yaş-dayanım bağıntısı age-strength relation n.
yaş kum kalıbı green-sand mould n.
yaş hava pompası wet air pump n.
yaş öğütme wet grinding n.
yaş eleme yöntemi wet sieving method n.
yaş yıkayıcı wet scrubber n.
yaş kum green sand n.
yaş ayrışma wet segregation n.
yaş çatkılama wet installation n.
yaş dekatür haslığı fastness potting n.
yaş kum kalıplaması green-sand molding n.
yaş kondense wet return n.
yaş birim hacim ağırlığı wet unit weight n.
yaş çürük wet rot n.
yaş sıkıt green compact n.
yaş bitim işlemi wet finishing n.
yaş taşlama wet grinding n.
yaş oksitleme süreci wet oxidation process n.
yaş birim ağırlık wet unit weight n.
yaş fiksaj crabbing n.
yaş buruşmazlık haslığı wet wrinkle fastness n.
yaş püskürtmeli temizleme wet blast cleaning n.
yaş işlem wet treatment n.
yaş dönüş borusu wet return n.
yaş kaşeleme wet lamination n.
yaş baskılama wet pressing n.
yaş fiksaj haslığı fastness crabbing n.
yaş buruşmazlık apresi wet crease resistance finish n.
yaş havalık wet vent n.
yaş terbiye wet finishing n.
yaş yıkayıcı wet washer n.
yaş kum maça green-sand core n.
yaş tiraj wet printing n.
yaş kimyasal toz hazırlama wet chemical powder preparation n.
yaş yoğruk biçimleme wet plastic forming n.
yaş buhar wet steam n.
yaş karıştırma blunging n.
yaş tür cottrell çökelticileri wet-type cottrell precipitators n.
yaş karıştırıcı wet pans n.
yaş kopma dayanımı wet tensile strength n.
yaş fiksaj çözeltisi crabbing liquor n.
yaş fiksaj wet setting n.
yaş temizleme dizgesi wet-cleaning system n.
yaş yoğunluk pressed density n.
yaş dekütür makinesi wet decatizing machine n.
yaş galvanizleme wet galvanizing n.
yaş dayanç wet strength n.
yaş kum karışımı green-sand mixture n.
yaş üflemeli temizleme wet blast cleaning n.
yaş süreçli emayeleme wet process enamelting n.
yaş buhar wet vapour n.
yaş söndürme wet quenching n.
yaş analiz wet analysis n.
yaş yüklentili izabe wet-charge smelting n.
yaş çevirme wet spinning n.
yaş hava wet air n.
yaş pil wet cell n.
yaş çözümleme wet analysis n.
yaş ısı damp heat n.
yaş kopma dayanımı (kağıt) wet tensile strength n.
yaş kırma wet crushing n.
yaş montaj wet installation n.
yaş hazırlama wet dressing n.
yaş susturucu wet silencer n.
yaş basım wet printing n.
yaş ve kuru elektrik süpürgesi wet and dry vacuum cleaner n.
yaş yöntem wet method n.
yaş sıcaklık damp heat n.
yaş ortamlarda kullanım use in wet environments n.
yaş yakma metodu method of wet decomposition n.
yaş kum astarı green-sand facing n.
yaş çukur wet pit n.
yaş baskılama plastic pressing n.
yaş elektrolitik kondansatör wet electrolytic capacitor n.
yaş toz dayancı powder green strength n.
yüksek basınç altında yaş kaynak hyperbaric wet welding n.
yüksek yoğunluklu mıknatıslı yaş ayırma wet high-density magnetic separation n.
(yünlüler için) yaş apre işlemi potting n.
yaş hazne küre sıcaklığı wet bulb globe temperature (wbgt) n.
yaş eşleşmeli age-matched adj.
yaş eşleştirilmiş age-matched adj.
yaş eşleşmeli age-matched adj.
yaş eşleştirilmiş age-matched adj.
yaş termometre wb (wet bulb) abrev.
Computer
yaş veya ileti sayısı age or number of messages n.
yaş cinsiyet yer age sex location n.
yaş veya toplam boyut age or total size expr.
yaş olarak years old expr.
yaş, cinsiyet, konum age, sex, from expr.
yaş, cinsiyet, konum age, sex, from expr.
yaş/cinsiyet/konum a/s/l (age, sex, location) abrev.
Informatics
yaş-sakıncalı içerik adult content n.
Electric
cıvalı yaş röle mercury wetted relay n.
yaş pil wet cell n.
Mechanic
yaş levhalı kavrama wet clutch n.
Textile
kumaşların yaş ve kuru temizlemesi dry-cleaning and wet-cleaning of fabrics n.
yaş çekim wet spinning n.
yaş terbiye wet finishing n.
yaş dekatür wet decatizing n.
yaş dekatir haslığı fastness to potting n.
yaş fıksaj çözeltisi crabbing liquor n.
yaş dekatür makinesi wet decatizing machine n.
yaş bitim işlemi wet finishing n.
yaş fiksaj çözeltisi crabbing liquor n.
yaş terbiye makinesi wet finishing machine n.
yaş fiksaj haslığı fastness to crabbing n.
yaş buruşmazlık apresi wet crease resistance finish n.
yaş fiksaj wet setting n.
yaş boya işlemi sırasında renklendiricinin dağılması migration n.
yaş sürtünme wet rubbing n.
yaş kaşeleme wet lamination n.
yaş çekim wet-spinning n.
yaş haslık wet fastness n.
yaş terbiye wet processing n.
yaş buruşmazlık haslığı wet wrinkle fastness n.
yaş fiksaj crabbing n.
yaş serim wet-laid adj.
yaş serme wetlaid adj.
Construction
hazır yaş sıva ready to use wet plaster n.
havada sertleşen kuru veya yaş refrakter harç air-setting dry or wet refractory mortar n.
hazır yaş harç ready to use wet mortar n.
yaş ve kuru işlemli lif levhalar wet and dry process fibreboards n.
yaş çimento wet cement n.
Woodworking
yaş ağaç green timber n.
yaş kereste green lumber n.
yaş halkaları dar ağaç fine-grained wood n.
yaş ağaç green wood n.
yaş odun green wood n.
yaş kereste green wood n.
yaş halkaları yüzeye dik olacak şekilde kütükten radyal olarak (odun) kesmek rift v.
Automotive
çok plakalı yaş kavrama wet multi-plate clutch n.
yaş galvanizleme wet galvanizing n.
yaş karterli yağlama wet sump lubrication n.
yaş kavrama wet clutch n.
yaş silindir gömleği wet liner n.
yaş sürtünme wet friction n.
yaş zımpara kağıdı wet abrasive paper n.
yaş zımparalama wet sanding n.
yaş gömlek wet liner n.
yaş termometre sıcaklığı wet bulb temperature n.
yaş gömlek wet sleeve n.
yaş zımparalamak wet sand v.
Railway
yaş buhar saturated steam n.
Mining
yaş analiz wet analysis n.
yaş yöntem wet system n.
yaş hazırlama wet dressing n.
yaş çözümleme wet analysis n.
yaş kırma wet crushing n.
Medical
beş yaş altı hastalar patients under the age of 5 years n.
boy yaş ve kilo yaş yüzdesi stature-for-age and weight-for-age percentiles n.
çocukluk yaş grubu zehirlenmeleri childhood poisonings n.
çocuk ve erişkin yaş grupları pediatric and adult age groups n.
düzeltilmiş yaş corrected age n.
erişkin yaş grubu hastalığı adult disease n.
hastalığın başladığı yaş age of onset n.
hastaların yaş ortalaması the average age of the patients n.
hastalığın başladığı yaş age at disease onset n.
iskeletten yaş tayini age determination by skeleton n.
ileri yaş sağlık sorunları health issues of the elderly n.
ılık yaş pansuman foment n.
ileri veya çok küçük yaş advanced or very early age n.
ileri yaş gebeliği advanced maternal age n.
kesin yaş absolute age n.
kulak sağlığı normal olan kişilerin yaş ve cinsiyetlerinin bir işlevi olarak hava iletimli işitme eşiği threshold of hearing by air conduction as a function of age and sex otologically normal persons n.
kronolojik yaş chronological age n.
orta yaş popülasyon middle aged population n.
orta yaş dönemindeki kadınlar middle-aged women n.
pediatrik yaş grubundaki travmatik kafa yaralanmaları traumatic head injuries pediatrics n.
pediyatrik yaş grubu pediatric age group n.
pediatrik yaş grubu pediatric age group n.
yaş ve cinsiyet dağılımı age and gender distribution n.
yaş grubu kompozisyonu age group composition n.
yaş ağaç kırığı forearm greenstick fractures n.
yaş faktörleri age factors n.
yaş ağaç kırığı greenstick fracture n.
18 yaş ve üzeri erişkinler adults aged 18 and older n.
yaş ve üstü aged ... and above expr.
yaş ve üstü aged and above expr.
yaş ve altı aged ... and below expr.