|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
yürüyerek gitmek |
walk v.
|
|
Walking to work in this heat isn't a good idea.
Bu sıcakta işe yürüyerek gitmek iyi bir fikir değil.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
yürüyerek gitmek |
walk v.
|
|
Tom told me he'd walk home.
Tom bana eve yürüyerek gideceğini söyledi.
More Sentences
|
3 |
General |
yürüyerek gitmek |
go by foot v.
|
|
My brother isn't waiting for the bus, he's going by foot.
Erkek kardeşim otobüs beklemiyor, o yürüyerek gidiyor.
More Sentences
|
4 |
General |
yürüyerek gitmek |
go on foot v.
|
|
Why do you go on foot if you have a car?
Araban varsa neden yürüyerek gidiyorsun?
More Sentences
|
Phrasals |
|
5 |
Phrasals |
yürüyerek yukarı çıkmak |
walk up v.
|
|
They walked up the stairs.
Merdivenlerden yürüyerek yukarı çıktılar.
More Sentences
|
6 |
Phrasals |
yürüyerek geri dönmek |
walk back v.
|
|
I think I'll walk back.
Sanırım yürüyerek geri döneceğim.
More Sentences
|
7 |
Phrasals |
(sudan, çamurdan) yürüyerek geçmek |
wade across v.
|
|
I waded across the stream.
Akıntıyı yürüyerek geçtim.
More Sentences
|
8 |
Phrasals |
(bir şeyi/bir yeri) yürüyerek geçmek |
walk across (something or some place) v.
|
|
He walked across the garden.
O, bahçeden yürüyerek geçti.
More Sentences
|
General |
|
9 |
General |
ırmakta yürüyerek geçilen sığ yer |
ford n.
|
|
10 |
General |
yolda yürüyerek müzik yapan grup |
marching band n.
|
|
11 |
General |
ip üstünde yürüyerek çeşitli numaralar yapan gösteri sanatçısı |
tightrope artist n.
|
|
|
12 |
General |
yürüyerek ulaşım sağlayan kimse |
tramp n.
|
|
13 |
General |
yürüyerek seyahat eden kimse |
bagman [australia] n.
|
|
14 |
General |
yürüyerek gezen kimse |
hiker n.
|
|
15 |
General |
yürüyerek seyahat eden kimse |
hiker n.
|
|
16 |
General |
yürüyerek seyahat eden kimse |
hoofer n.
|
|
17 |
General |
yürüyerek seyahat eden gezgin |
ganger [scotland] n.
|
|
18 |
General |
yürüyerek ilerleme |
incession [obsolete] n.
|
|
19 |
General |
birinin toprağına yürüyerek veya at sırtında girme hakkı |
iter n.
|
|
20 |
General |
çevresi yürüyerek gezilen bir alanın sınırı veya kapsamı |
perambulation n.
|
|
21 |
General |
yürüyerek sınır teftişi yapan kimse |
perambulator n.
|
|
22 |
General |
okula yürüyerek gitmek |
go to school on foot v.
|
|
23 |
General |
yürüyerek geçmek |
pass by v.
|
|
24 |
General |
içinden yürüyerek geçmek (sığ su/çamur) |
wade through v.
|
|
25 |
General |
yürüyerek geçmek |
wade v.
|
|
26 |
General |
yürüyerek gitmek |
go on shank's pony v.
|
|
27 |
General |
yürüyerek geçmek |
pass v.
|
|
28 |
General |
yürüyerek üzerinden geçmek |
step over v.
|
|
29 |
General |
yürüyerek geçmek |
stride v.
|
|
30 |
General |
sığ yerden yürüyerek geçmek |
ford v.
|
|
31 |
General |
yürüyerek gitmek |
foot it v.
|
|
|
32 |
General |
yürüyerek dolaşmak |
travel on foot v.
|
|
33 |
General |
uzun adımlarla yürüyerek -den çıkmak |
stride out of v.
|
|
34 |
General |
işe yürüyerek gidip gelmek |
walk to and from work v.
|
|
35 |
General |
bir ileri bir geri yürüyerek birşeyi atmak veya ondan kurtulmak |
walk off v.
|
|
36 |
General |
yürüyerek kaçmak |
escape on foot v.
|
|
37 |
General |
yürüyerek gitmek |
travel [dialect] v.
|
|
38 |
General |
yürüyerek üzerinden geçmek |
bestride v.
|
|
39 |
General |
yürüyerek gezmek |
hike v.
|
|
40 |
General |
yürüyerek seyahat etmek |
hike v.
|
|
41 |
General |
yürüyerek yorulmak |
overmarch v.
|
|
42 |
General |
yürüyerek ilerlemek |
overstride v.
|
|
43 |
General |
yürüyerek üzerinden geçmek |
overstride v.
|
|
44 |
General |
yürüyerek taşımak |
pack v.
|
|
45 |
General |
yürüyerek götürmek |
pack v.
|
|
46 |
General |
yürüyerek gitmek |
pad v.
|
|
47 |
General |
yürüyerek gezinmek |
pad v.
|
|
48 |
General |
yürüyerek dolanmak |
pad v.
|
|
49 |
General |
yürüyerek arşınlamak |
pad [dialect] v.
|
|
50 |
General |
(yolu) yürüyerek aşındırmak |
pad [dialect] v.
|
|
51 |
General |
yürüyerek bir yerden bir yere gitmek |
pad v.
|
|
52 |
General |
yürüyerek geçip gitmek |
outstride v.
|
|
53 |
General |
(sınırı) yürüyerek teftiş etmek |
perambulate v.
|
|
54 |
General |
gölet veya çamurlu sudan yürüyerek geçmek |
plodge v.
|
|
55 |
General |
yürüyerek kat etmek |
shank [scotland] v.
|
|
56 |
General |
yürüyerek gerçekleştirilen |
pedestrian adj.
|
|
57 |
General |
şap şap yürüyerek |
squelchily adv.
|
|
58 |
General |
badi badi yürüyerek |
waddlingly adv.
|
|
59 |
General |
sallana sallana yürüyerek |
amblingly adv.
|
|
60 |
General |
öfkeyle yürüyerek |
flounce adv.
|
|
Phrasals |
|
61 |
Phrasals |
bir yerin içinden yürüyerek geçmek |
stroll through something v.
|
|
62 |
Phrasals |
bir kimseyi onunla beraber yürüyerek bir yere/bir kimsenin yanına götürmek |
walk someone over to someone or something v.
|
|
63 |
Phrasals |
(geçit töreninde vb) yürüyerek önlerinde geçmek |
parade by (someone) v.
|
|
64 |
Phrasals |
yürüyerek aşağı inmek |
walk down v.
|
|
65 |
Phrasals |
yürüyerek eritmek |
walk off v.
|
|
66 |
Phrasals |
(bir şeye) yürüyerek girmek |
walk into (something) v.
|
|
67 |
Phrasals |
yürüyerek girmek |
walk into v.
|
|
68 |
Phrasals |
bir şeyden yürüyerek geçmek |
trek across something v.
|
|
69 |
Phrasals |
(sığ su, çamur) yürüyerek geçmek |
wade across something v.
|
|
70 |
Phrasals |
(bir şeyin) bir tarafından bir tarafına sürünerek/yürüyerek ilerlemek |
crawl across (something) v.
|
|
71 |
Phrasals |
etrafta dolanarak/yürüyerek (bir şeyle) baş etmeye/(bir şeyi) yatıştırmaya çalışmak |
pace (something) out v.
|
|
|
72 |
Phrasals |
(bir yerden) uzun adımlarla yürüyerek çıkmak |
stride out of (some place) v.
|
|
73 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) rap rap yürüyerek geçmek |
tramp across (something or some place) v.
|
|
74 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) ayağını vura vura yürüyerek geçmek |
tramp across (something or some place) v.
|
|
75 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) rap rap yürüyerek geçmek |
tramp through (something or some place) v.
|
|
76 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) ayağını vura vura yürüyerek geçmek |
tramp through (something or some place) v.
|
|
77 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca yürüyerek seyahat etmek |
trek across (something or some place) v.
|
|
78 |
Phrasals |
(bir şeyi/bir yeri) yürüyerek geçmek |
trek across (something or some place) v.
|
|
79 |
Phrasals |
(bir şey/bir yer) boyunca yürüyerek seyahat etmek |
trek through (something or some place) v.
|
|
80 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) yürüyerek geçmek |
trek through (something or some place) v.
|
|
81 |
Phrasals |
'-e yürüyerek gitmek |
trek to v.
|
|
82 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) grup halinde/grupça/topluca yürüyerek geçmek |
troop across (something or some place) v.
|
|
83 |
Phrasals |
'-den grup halinde yürüyerek geçmek |
troop across v.
|
|
84 |
Phrasals |
(suyun, çamurun içinden) yürüyerek karşıya geçmek |
wade across v.
|
|
Colloquial |
|
85 |
Colloquial |
çok yürüyerek çalışan kişi |
blisterfoot n.
|
|
86 |
Colloquial |
yürüyerek stres atmak |
pace something v.
|
|
87 |
Colloquial |
bir sorunla yürüyerek başa çıkmaya çalışmak |
pace something v.
|
|
88 |
Colloquial |
yürüyerek rahatlamak |
pace something v.
|
|
89 |
Colloquial |
(sakatlanmış bir bacağı) yürüyerek iyileştirmek |
walk it off v.
|
|
Idioms |
|
90 |
Idioms |
yürüyerek gitmek |
beat the hoof v.
|
|
91 |
Idioms |
düzenli olarak belli bir yolu yürüyerek dolaşmak |
pound a beat v.
|
|
92 |
Idioms |
(alınan kiloyu) yürüyerek eritmeye çalışmak |
walk it off v.
|
|
93 |
Idioms |
üzerinde yürüyerek iyileştirmeye çalışmak |
walk it off v.
|
|
94 |
Idioms |
yürüyerek gitmek |
foot it v.
|
|
95 |
Idioms |
yürüyerek seyahat etmek |
pad the hoof [uk] v.
|
|
96 |
Idioms |
yürüyerek gitmek |
pad the hoof [uk] v.
|
|
97 |
Idioms |
yürüyerek gezinmek |
pad the hoof [uk] v.
|
|
98 |
Idioms |
yürüyerek dolanmak |
pad the hoof [uk] v.
|
|
99 |
Idioms |
(birine/bir şeye) yürüyerek gidilebilecek mesafede |
within walking distance (of someone or something) expr.
|
|
100 |
Idioms |
(birine/bir şeye) yürüyerek gidilebilecek mesafede |
in walking distance (of someone or something) expr.
|
|
101 |
Idioms |
ben çocukken okula yürüyerek giderdim |
when I was a kid, I walked to school uphill both ways expr.
|
|
102 |
Idioms |
ben senin yaşındayken yürüyerek giderdim |
when I was your age, I walked to school uphill both ways expr.
|
|
Speaking |
|
103 |
Speaking |
oraya buradan yürüyerek gidebilir miyim? |
can i walk there from here? expr.
|
|
104 |
Speaking |
okula yürüyerek mi gidiyorsun? |
do you walk to school? expr.
|
|
105 |
Speaking |
okula yürüyerek giderim |
I walk to school expr.
|
|
106 |
Speaking |
okula yürüyerek gidiyorum |
I walk to school expr.
|
|
107 |
Speaking |
okula yürüyerek giderim |
I go to school on foot expr.
|
|
108 |
Speaking |
yol parasından tasarruf etmek için eve yürüyerek gider |
he walks home to save carfare expr.
|
|
Biology |
|
109 |
Biology |
tüm organizmanın yürüyerek, koşarak, zıplayarak, emekleyerek, yüzerek veya uçarak konumunu kendi gücüyle değiştirdiği hareket |
locomotion n.
|
|
110 |
Biology |
yürüyerek ilerleyen |
gradient adj.
|
|
Agriculture |
|
111 |
Agriculture |
atların bitişik sıralar halinde yürüyerek bu sıraların arasının sürülmesi için tasarlanmış iki sıralı lister kültivatörü |
odd-row monitor n.
|
|
Environment |
|
112 |
Environment |
yürüyerek inceleme |
walk-through n.
|
|
Hunting |
|
113 |
Hunting |
avı yürüyerek veya otomobille takip etmek |
hilltop v.
|
|
Archaic |
|
114 |
Archaic |
yürüyerek giden |
pedaneous adj.
|
|
Ornithology |
|
115 |
Ornithology |
uzun bacakları, boynu ve gagası bulunan ve suda yürüyerek avlanan bataklık kuşlarını içeren bir takım |
order gruiformes n.
|
|
Slang |
|
116 |
Slang |
yürüyerek gitmek |
shank it v.
|
|