|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
henüz ortaya çıkmamış olma |
latency n.
|
|
2 |
General |
tüyleri henüz bitmiş yavru kuş |
fledgling n.
|
|
3 |
General |
henüz gönderilmemiş sipariş |
standing order n.
|
|
|
4 |
General |
henüz yağmış kar |
powder snow n.
|
|
5 |
General |
henüz kullanılmayanbilet ve diğer dokümanlar |
stock n.
|
|
6 |
General |
henüz yahudi olmamış kadın ya da kız |
shiksa n.
|
|
7 |
General |
etkisini henüz göstermeme |
latency n.
|
|
8 |
General |
bir hizmetin istendiği fakat henüz onaylanmadığı durum |
request n.
|
|
9 |
General |
henüz olgunluğa ulaşmamış genç kız |
backfisch n.
|
|
10 |
General |
ismi henüz halk tarafından bilinmeyen sporcu, oyuncu, vb. |
no-name n.
|
|
11 |
General |
henüz konuşmayan küçük çocuk |
nontalker n.
|
|
12 |
General |
henüz ortaya çıkmamış olma |
latence n.
|
|
13 |
General |
bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış kuzudan elde edilen yün |
hogget [uk] n.
|
|
14 |
General |
henüz fırınlanmamış çanak çömlek |
green ware n.
|
|
15 |
General |
kemikleri henüz tam olgunlaşmamış genç ve narin kimse |
gristle [obsolete] n.
|
|
16 |
General |
yavruluk tüylerini dökmüş olup henüz yetişkin tüyleri çıkmamış yavru kuş |
immature n.
|
|
17 |
General |
henüz masonluğa girmemiş kimse |
cowan n.
|
|
18 |
General |
henüz gruba tanıtılmamış yeni üye |
pledge n.
|
|
19 |
General |
cemiyete henüz takdim edilmemiş genç kız |
flapper [uk] n.
|
|
20 |
General |
henüz küp küp kesilmemiş kristalize şeker tabakası |
slab n.
|
|
21 |
General |
posta pulu henüz kullanılmıyorken gönderilmiş zarf |
stampless n.
|
|
22 |
General |
posta pulu henüz kullanılmıyorken gönderilmiş zarf |
stampless cover n.
|
|
23 |
General |
son vermek (henüz başlanmışken) |
abort v.
|
|
|
24 |
General |
henüz elde olmayan malı ileride teslim etmek üzere satmak |
sell short v.
|
|
25 |
General |
başarısız bir şekilde sona ermek (bir iş henüz başlanmışken) |
abort v.
|
|
26 |
General |
bir konuda (henüz) karar vermemiş olmak |
reserve judgment v.
|
|
27 |
General |
bir konuda (henüz) karar vermemiş/kararsız olmak |
reserve one's judgment v.
|
|
28 |
General |
hala/henüz yakalanmamış olmak |
remain at large v.
|
|
29 |
General |
hala/henüz yakalanmamış olmak |
be still on the loose v.
|
|
30 |
General |
henüz gerçekleşmemiş ama ileride gerçekleşebilecek eylem |
have yet to (do something) v.
|
|
31 |
General |
balığı henüz canlı iken kesip hazırlamak |
calver [old-fashioned] v.
|
|
32 |
General |
henüz doğmamış |
unborn adj.
|
|
33 |
General |
sonu henüz belli olmamış |
up in the air adj.
|
|
34 |
General |
henüz belli olmayan |
in doubt adj.
|
|
35 |
General |
son şeklini henüz almamış |
rough adj.
|
|
36 |
General |
henüz başlamakta olan |
incipient adj.
|
|
37 |
General |
henüz olgunlaşmamış |
green adj.
|
|
38 |
General |
henüz dünyaya gelmemiş |
unborn adj.
|
|
39 |
General |
henüz yerleşilmemiş |
unsettled adj.
|
|
40 |
General |
henüz yerleşmemiş |
unsettled adj.
|
|
41 |
General |
henüz yaratılmamış olan |
increate adj.
|
|
42 |
General |
henüz yerlesmemiş |
unsettled adj.
|
|
43 |
General |
henüz bitirmiş |
fresh from something adj.
|
|
44 |
General |
masumiyet ve bozulmamışlığa atıfta bulunan hz. adem ve hz. havva'nın cennetten henüz dünyaya indirilmediği zamana ilişkin |
prelapsarian adj.
|
|
45 |
General |
henüz tam gelişmemiş |
in the gristle adj.
|
|
46 |
General |
henüz bitmemiş olan |
yet-to-be-finished adj.
|
|
47 |
General |
henüz karar verilmemiş (yasa maddesi vb) |
prejudical adj.
|
|
48 |
General |
henüz bitmiş |
raw [usa] adj.
|
|
49 |
General |
medeniyetin henüz etkilemediği |
natural adj.
|
|
50 |
General |
henüz tamamlanmamış |
to go adj.
|
|
51 |
General |
henüz diş çıkarmamış (bebek) |
toothless adj.
|
|
52 |
General |
seçilmiş (henüz kurulmamış) |
elect adj.
|
|
53 |
General |
henüz birine ödül olarak verilmemiş |
unawarded adj.
|
|
54 |
General |
henüz başlamamış |
unbegun adj.
|
|
55 |
General |
henüz derecelendirilmemiş |
not yet rated adj.
|
|
56 |
General |
henüz sahip olunmayan |
unreceived adj.
|
|
57 |
General |
henüz oluşturulmamış (basılacak metin) |
unset adj.
|
|
58 |
General |
henüz tedavülde olmayan |
mint adj.
|
|
59 |
General |
henüz keşfedilmemiş |
yet-to-be-discovered adj.
|
|
60 |
General |
(safkan at) henüz ödüllü yarışlara sokulmamış |
green adj.
|
|
61 |
General |
henüz karar verilmemiş |
open adj.
|
|
62 |
General |
henüz yürüyemeyen |
in arms adj.
|
|
63 |
General |
(yasal hak, araç, çıkar) henüz netleştirilmemiş |
inchoate adj.
|
|
|
64 |
General |
(henüz) doğmamış |
preborn adj.
|
|
65 |
General |
henüz gerçekleşmemiş |
pre-emergent adj.
|
|
66 |
General |
henüz söz konusu olmayan |
pre-emergent adj.
|
|
67 |
General |
henüz bilinç kazanmamış |
presentient adj.
|
|
68 |
General |
henüz keşfedilmemiş |
yet-to-be-explored adj.
|
|
69 |
General |
henüz kullanılmamış |
fresh adj.
|
|
70 |
General |
henüz düşünülmemiş |
unexplored adj.
|
|
71 |
General |
henüz 1600 yılında |
as early as 1600 adv.
|
|
72 |
General |
bahsi henüz geçmiş olan |
one pron.
|
|
73 |
General |
bir sigorta poliçesi onaylandığı ancak henüz tanzim edilmediği için koşullu olarak yapılan bir işlem |
wi (wheb issued) abrev.
|
|
Phrasals |
|
74 |
Phrasals |
henüz tamamlanmamış olmak |
hang over v.
|
|
Phrases |
|
75 |
Phrases |
henüz yayınlanmamış olan |
as-yet-unpublished adj.
|
|
76 |
Phrases |
henüz görülmemiş |
as-yet-unseen adj.
|
|
77 |
Phrases |
biraz daha sık dişini, henüz/daha bitmedi |
bend over, here it comes again expr.
|
|
78 |
Phrases |
henüz yapmadıysanız |
if you haven't already done so expr.
|
|
79 |
Phrases |
henüz değil |
not as yet expr.
|
|
80 |
Phrases |
henüz mutabık kalınmamış |
has yet to be agreed expr.
|
|
81 |
Phrases |
henüz (veya) daha gelmedi |
yet to come expr.
|
|
82 |
Phrases |
henüz bilinmiyor |
not yet known expr.
|
|
83 |
Phrases |
henüz değil |
not just yet expr.
|
|
84 |
Phrases |
henüz yapmadıysanız |
if you haven't done so yet expr.
|
|
Proverb |
|
85 |
Proverb |
henüz olmamış bir şey için canını sıkma |
don't cross that bridge till you come to it
|
|
Colloquial |
|
86 |
Colloquial |
küfürlü konuşmaları henüz duymamış kişi |
virgin ears n.
|
|
87 |
Colloquial |
apandisin aralıklı ağrıya sebep olduğu fakat henüz iltihaplanmadığı durum |
grumbling appendix n.
|
|
88 |
Colloquial |
sorun henüz bitmedi |
bend over, here it comes again expr.
|
|
89 |
Colloquial |
havale henüz gelmedi |
bank transfer has not arrived yet expr.
|
|
90 |
Colloquial |
havale henüz gelmedi |
money transfer has not arrived yet expr.
|
|
91 |
Colloquial |
havale henüz ulaşmadı |
money transfer has not arrived yet expr.
|
|
92 |
Colloquial |
havale henüz gelmedi |
wire transfer has not arrived yet expr.
|
|
93 |
Colloquial |
havale henüz ulaşmadı |
bank transfer has not arrived yet expr.
|
|
94 |
Colloquial |
henüz ölmedim |
I'm not dead yet expr.
|
|
95 |
Colloquial |
havale henüz ulaşmadı |
wire transfer has not arrived yet expr.
|
|
96 |
Colloquial |
henüz bir bilgi yok |
no joy expr.
|
|
97 |
Colloquial |
henüz ölmedim |
indy (I'm not dead yet) expr.
|
|
98 |
Colloquial |
henüz neredeyse hiç bir şey bitmemiş |
far from over expr.
|
|
Idioms |
|
99 |
Idioms |
bundan daha iyisi henüz çıkmadı/henüz bulunmadı |
sliced bread n.
|
|
100 |
Idioms |
henüz eyleme geçilmemiş şey |
a twinkle in someone's eye n.
|
|
101 |
Idioms |
henüz planlanmamış şey |
gleam in (one's) eye n.
|
|
102 |
Idioms |
henüz beklenmeyen şey |
gleam in (one's) eye n.
|
|
103 |
Idioms |
henüz ortada olmayan şey |
gleam in (one's) eye n.
|
|
104 |
Idioms |
henüz kimsenin aklında bile olmayan şey |
gleam in (one's) eye n.
|
|
105 |
Idioms |
henüz var olmayan şey |
gleam in (one's) eye n.
|
|
106 |
Idioms |
henüz gerçekleşmemiş bir şey |
glint in (one's) eye(s) n.
|
|
107 |
Idioms |
henüz icabına bakılmamış bir mesele olan (bir şey) |
the small matter of (something) n.
|
|
108 |
Idioms |
henüz halledilmemiş bir mesele olan (bir şey) |
the small matter of (something) n.
|
|
109 |
Idioms |
henüz pek kullanılmamış bir şey |
a new kid on the block n.
|
|
110 |
Idioms |
henüz doğmamış bebek |
one in the oven n.
|
|
111 |
Idioms |
(dönüm noktası sayılan 30, 40, 50 gibi yaşlara) henüz gelmemiş |
the sunny side of (an age) n.
|
|
112 |
Idioms |
henüz bir karara varılmamış olmak |
the jury is still out (on somebody or something) v.
|
|
113 |
Idioms |
henüz karar verilmemiş olmak |
the jury is still out v.
|
|
114 |
Idioms |
(elinde) olmamak/kalmamak (henüz tükenmiş) |
clean out (of something) v.
|
|
115 |
Idioms |
(elinde) olmamak/kalmamak (henüz tükenmiş) |
fresh out (of something) v.
|
|
116 |
Idioms |
ortada henüz bir şey yokken gereksiz yere endişelenmeye başlamak |
meet trouble halfway v.
|
|
117 |
Idioms |
biri için yarış/rekabet henüz bitmemek |
be in the race [australia/new zealand] v.
|
|
118 |
Idioms |
henüz olmamış bir şeye üzülmek |
cry before one is hurt v.
|
|
119 |
Idioms |
henüz olmamış bir şeyle ilgili sızlanmak |
cry before one is hurt v.
|
|
120 |
Idioms |
henüz canı yanmadan ağlamaya/üzülmeye başlamak |
cry before one is hurt v.
|
|
121 |
Idioms |
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip olmak |
be sitting on a gold mine v.
|
|
122 |
Idioms |
(bir şey) olduğunda (başka bir şey) daha yeni/henüz bitmiş/olmuş olmak |
no sooner (do something) than (do something else) v.
|
|
123 |
Idioms |
henüz bilinmemek |
remain to be seen v.
|
|
124 |
Idioms |
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip olmak |
sit on a gold mine v.
|
|
125 |
Idioms |
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği (bir şey) hazinesine sahip olmak |
sit on a gold mine of (something) v.
|
|
126 |
Idioms |
(bir anlaşma, mevzuat, sözleşme daha yeni/henüz yapılmış olmak |
the ink isn't dry (on something) v.
|
|
127 |
Idioms |
henüz doğmamış |
twinkle in (one's) father's eye v.
|
|
128 |
Idioms |
henüz tam olarak hazır değil |
not ready for prime time adj.
|
|
129 |
Idioms |
henüz sahnelere/sahalara çıkmaya hazır değil |
not ready for prime time adj.
|
|
130 |
Idioms |
henüz seyirci önüne çıkmaya hazır değil |
not ready for prime time adj.
|
|
131 |
Idioms |
henüz piyasaya çıkmaya/sürülmeye hazır değil |
not ready for prime time adj.
|
|
132 |
Idioms |
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) |
fresh out adj.
|
|
133 |
Idioms |
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) |
fresh out of adj.
|
|
134 |
Idioms |
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) |
clean out of adj.
|
|
135 |
Idioms |
henüz tehlikeyi atlatamamış |
not out of the woods adj.
|
|
136 |
Idioms |
henüz düzlüğe çıkabilmiş/tehlikeyi atlatabilmiş değil |
not out of the woods adj.
|
|
137 |
Idioms |
henüz zor durumu atlatamamış |
not out of the woods adj.
|
|
138 |
Idioms |
henüz sıkıntıdan tam olarak kurtulamamış |
not out of the woods adj.
|
|
139 |
Idioms |
henüz tehlikeyi atlatamamış |
not out of the wood adj.
|
|
140 |
Idioms |
henüz düzlüğe çıkabilmiş/tehlikeyi atlatabilmiş değil |
not out of the wood adj.
|
|
141 |
Idioms |
henüz zor durumu atlatamamış |
not out of the wood adj.
|
|
142 |
Idioms |
henüz sıkıntıdan tam olarak kurtulamamış |
not out of the wood adj.
|
|
143 |
Idioms |
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip |
sitting on a gold mine adj.
|
|
144 |
Idioms |
henüz acemi/çaylak/toy |
in (the) bud adv.
|
|
145 |
Idioms |
henüz tam olgunlaşmamış/pişmemiş |
in (the) bud adv.
|
|
146 |
Idioms |
henüz ayak basmış |
fresh off the boat expr.
|
|
147 |
Idioms |
henüz her şey bitmedi |
church ain't out till they quit singing expr.
|
|
148 |
Idioms |
henüz gelmiş |
fresh off the boat expr.
|
|
149 |
Idioms |
henüz hafızalarda taze |
within living memory expr.
|
|
150 |
Idioms |
henüz ayak basmış |
just off the boat expr.
|
|
151 |
Idioms |
henüz daha yeni gelmiş |
fresh off the boat expr.
|
|
152 |
Idioms |
henüz gelmiş |
just off the boat expr.
|
|
153 |
Idioms |
henüz daha yeni gelmiş |
just off the boat expr.
|
|
154 |
Idioms |
henüz hafızalarda taze |
in living memory expr.
|
|
155 |
Idioms |
henüz basılmış |
hot off the press expr.
|
|
156 |
Idioms |
(hüküm vermek için) henüz erken |
it's early days expr.
|
|
157 |
Idioms |
(hüküm vermek için) henüz erken |
it's early days yet expr.
|
|
158 |
Idioms |
(bir konuda/bir şeyle ilgili olarak ) henüz bir karara varılmamış/son söz söylenmemiş |
jury is still out on something expr.
|
|
159 |
Idioms |
henüz kesilmemiş (büyükbaş hayvan) |
on the hoof expr.
|
|
160 |
Idioms |
(biri) henüz bir şey görmedi |
(someone) ain't seen nothing yet expr.
|
|
161 |
Idioms |
birinin henüz aklı başında değilken |
before someone's time expr.
|
|
162 |
Idioms |
henüz olmamış bir şey için endişelenme/telaş yapma |
don't meet trouble halfway expr.
|
|
163 |
Idioms |
henüz olmamış bir şey için stres olma/sıkıntıya girme |
don't meet trouble halfway expr.
|
|
164 |
Idioms |
(hüküm vermek için) henüz erken |
it's early days expr.
|
|
165 |
Idioms |
(hüküm vermek için) henüz erken |
it's early in the day [uk] expr.
|
|
166 |
Idioms |
henüz her şey bitmedi |
it isn't over till/until the fat lady sings expr.
|
|
167 |
Idioms |
henüz her şey bitmedi |
it isn't over until the fat lady sings expr.
|
|
168 |
Idioms |
henüz her şey bitmedi |
it's not over till the fat lady sings expr.
|
|
169 |
Idioms |
henüz her şey bitmedi |
it's not over until the fat lady sings expr.
|
|
170 |
Idioms |
karar henüz verilmedi |
the jury is out expr.
|
|
171 |
Idioms |
henüz bir karara varılmadı |
the jury is out expr.
|
|
172 |
Idioms |
(bir konuda) karar henüz verilmedi |
the jury is (still) out (on something) expr.
|
|
173 |
Idioms |
(bir konuda) henüz bir karara varılmadı |
the jury is (still) out (on something) expr.
|
|
174 |
Idioms |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury is (still) out (on something) expr.
|
|
175 |
Idioms |
(bir konuda) karar henüz verilmedi |
the jury are (still) out (on something) expr.
|
|
176 |
Idioms |
(bir konuda) henüz bir karara varılmadı |
the jury are (still) out (on something) expr.
|
|
177 |
Idioms |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury are (still) out (on something) expr.
|
|
178 |
Idioms |
henüz her şey bitmedi |
till the fat lady sings expr.
|
|
179 |
Idioms |
henüz yumurtadan çıkmamış |
in the shell expr.
|
|
180 |
Idioms |
henüz kabuğundan ayrılmamış |
in the shell expr.
|
|
Speaking |
|
181 |
Speaking |
bunu söylemek için henüz çok erken |
it's too early to tell expr.
|
|
182 |
Speaking |
ders henüz bitmedi |
the class hasn't finished yet expr.
|
|
183 |
Speaking |
eve henüz geldim |
I have just arrived home expr.
|
|
184 |
Speaking |
eve henüz vardım |
I have just arrived home expr.
|
|
185 |
Speaking |
eve henüz geldim |
I just arrived home expr.
|
|
186 |
Speaking |
eve henüz vardım |
I just arrived home expr.
|
|
187 |
Speaking |
henüz 18 yaşındaydım |
I was just 18 years old expr.
|
|
188 |
Speaking |
elimize henüz ulaşan bilgilere göre |
we now have reports indicating that expr.
|
|
189 |
Speaking |
henüz/daha nefes alıyorken |
this side of the grave expr.
|
|
190 |
Speaking |
henüz karar vermedim |
haven't decided expr.
|
|
191 |
Speaking |
henüz fırsat varken |
while there's still a chance expr.
|
|
192 |
Speaking |
henüz her şey bitmedi |
it isn't over till the fat lady sings expr.
|
|
193 |
Speaking |
henüz her şey bitmedi |
it's not over till it's over expr.
|
|
194 |
Speaking |
henüz belli değil |
it's not certain/clear yet expr.
|
|
195 |
Speaking |
henüz hazır değilim |
I'm not ready yet expr.
|
|
196 |
Speaking |
henüz geç değil |
it's not too late expr.
|
|
197 |
Speaking |
henüz onlara söylemedim |
I haven't told them yet expr.
|
|
198 |
Speaking |
henüz vakti değil |
not just yet expr.
|
|
199 |
Speaking |
henüz emin değilim |
I'm not sure yet expr.
|
|
200 |
Speaking |
henüz geç değil |
it's not too late yet expr.
|
|
201 |
Speaking |
henüz gelmedi |
he/she hasn't come yet expr.
|
|
202 |
Speaking |
henüz geç değil |
not yet late to expr.
|
|
203 |
Speaking |
henüz bilmiyorum |
I don't know yet expr.
|
|
204 |
Speaking |
henüz kararımı vermedim |
I haven't made up my mind yet expr.
|
|
205 |
Speaking |
henüz beni ikna etmedin |
you haven't convinced me yet expr.
|
|
206 |
Speaking |
henüz bir şey görmedin! |
you ain't seen nothing yet! expr.
|
|
207 |
Speaking |
o aşamaya henüz gelmedik |
we're not quite there yet expr.
|
|
208 |
Speaking |
mektup henüz bana ulaşmadı |
I haven't received the letter yet expr.
|
|
209 |
Speaking |
mektubu henüz almadım |
I haven't received the letter yet expr.
|
|
210 |
Speaking |
sanırım bunun hakkında konuşmaya hazır değilim henüz |
I guess I'm just sort of not prepared to talk about this expr.
|
|
211 |
Speaking |
uçak henüz inmedi mi? |
has the plane landed yet? expr.
|
|
212 |
Speaking |
(hüküm vermek için) henüz erken |
it's early days yet expr.
|
|
Trade/Economic |
|
213 |
Trade/Economic |
henüz resmi olarak tescil edilmemiş veya onaylanmamış, teklifler için kullanılan geçici mali provizyon |
red herring n.
|
|
214 |
Trade/Economic |
değeri henüz ödenmemiş olan ipotek tutarından daha az olan bir mülke sahip olma |
negative equity n.
|
|
215 |
Trade/Economic |
borsada alivre satılan ve henüz teslim edilmeyen hisse senetlerinin durumu |
short position n.
|
|
216 |
Trade/Economic |
bir şirket tarafından düzenlenen çeklerin henüz takasa verilmemiş olması |
payment-float n.
|
|
217 |
Trade/Economic |
dağıtılmasına karar verilmiş henüz ödenmemiş temettü |
deferred dividend outstanding n.
|
|
218 |
Trade/Economic |
fonla ilgili olarak henüz kullanılmamış para |
unapplied cash n.
|
|
219 |
Trade/Economic |
geçmiş dönemler ait ve henüz ödenmemiş faiz |
back interest n.
|
|
220 |
Trade/Economic |
henüz apeli yapılmamış sermaye |
uncalled capital n.
|
|
221 |
Trade/Economic |
henüz gerçekleşmemiş kar |
paper profit n.
|
|
222 |
Trade/Economic |
henüz yerine getirilmemiş yükümlülükler |
outstanding obligations n.
|
|
223 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş çekler |
outstanding checks n.
|
|
224 |
Trade/Economic |
henüz borsaya kaydedilmemiş hisse senetleri |
letter stock n.
|
|
225 |
Trade/Economic |
henüz ihraç edilmemiş hisse senedi |
unissued capital stock n.
|
|
226 |
Trade/Economic |
henüz gerçekleşmemiş bir gelirin veya giderin bilançoda izlenmesi |
deferral n.
|
|
227 |
Trade/Economic |
henüz yerine getirilmemiş taahhütler |
obligated balance n.
|
|
228 |
Trade/Economic |
henüz gerçekleşmemiş bir gelirin veya giderin hesaplarda izlenmesi |
deferral n.
|
|
229 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş çek |
check outstanding n.
|
|
230 |
Trade/Economic |
henüz üretimi tamamlanmamış mallar |
materials in process n.
|
|
231 |
Trade/Economic |
henüz çıkarılmamış tahvil |
unissued share n.
|
|
232 |
Trade/Economic |
henüz dağıtılmamış temettü |
passed dividend n.
|
|
233 |
Trade/Economic |
henüz yerine getirilmemiş taahhütler |
obligations outstanding n.
|
|
234 |
Trade/Economic |
henüz istenmemiş sermaye |
uncalled capital n.
|
|
235 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş çek |
outstanding checks n.
|
|
236 |
Trade/Economic |
henüz gerçekleşmemiş gelir |
unrealized revenue n.
|
|
237 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş borçlar |
warrants payable n.
|
|
238 |
Trade/Economic |
henüz çıkarılmamış tahvil |
unissued debenture n.
|
|
239 |
Trade/Economic |
henüz borsa kotuna alınmamış hisse senetleri |
letter stock n.
|
|
240 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş temettü |
deferred dividend outstanding n.
|
|
241 |
Trade/Economic |
henüz çıkartılmamış hisse senedi |
unissued stock n.
|
|
242 |
Trade/Economic |
henüz sunulmamış çekler |
cheques not yet presented n.
|
|
243 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş faiz |
accrued interest n.
|
|
244 |
Trade/Economic |
henüz gerçekleşmemiş kredi |
paper profit n.
|
|
245 |
Trade/Economic |
işletmenin henüz ödenmemiş sermayesi |
assessable capital stock n.
|
|
246 |
Trade/Economic |
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı |
time bargain n.
|
|
247 |
Trade/Economic |
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı |
forward n.
|
|
248 |
Trade/Economic |
satıcının henüz sahip olmadığı malları satması |
selling short n.
|
|
249 |
Trade/Economic |
sipariş verilmiş ancak henüz gönderilmemiş stok ürün |
stock on order n.
|
|
250 |
Trade/Economic |
sinema salonu sahiplerinin bir filmi henüz izlemeden o filmi gösterebilmek için talepte bulunmaları |
blind bidding n.
|
|
251 |
Trade/Economic |
şirketin yazdığı ama henüz tahsil edilmemiş çekler |
payment float n.
|
|
252 |
Trade/Economic |
tahakkuk eden ama henüz dağıtılmamış temettü |
accrued dividend n.
|
|
253 |
Trade/Economic |
tahakkuk etmiş ama henüz tahsil edilmemiş hasılat |
accrued revenue n.
|
|
254 |
Trade/Economic |
tahakkuk etmiş ama henüz ödenmemiş giderler |
accrued expense n.
|
|
255 |
Trade/Economic |
tahakkuk etmiş ama henüz tahsil edilmemiş gelirler |
accrued asset n.
|
|
256 |
Trade/Economic |
tahakkuk etmiş henüz tahsil edilmemiş gelir |
accrued income n.
|
|
257 |
Trade/Economic |
yeni kurulan henüz gelişme aşamasında olan endüstriler |
young industries n.
|
|
258 |
Trade/Economic |
henüz ödenmesi gerekmeme |
undueness n.
|
|
259 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş kredi miktarındaki azalma |
contraction n.
|
|
260 |
Trade/Economic |
henüz olgunluğa ermemiş olmak |
infancy v.
|
|
261 |
Trade/Economic |
henüz ticarileşmemiş |
pre commercial adj.
|
|
262 |
Trade/Economic |
henüz ödenmemiş |
outstanding adj.
|
|
263 |
Trade/Economic |
henüz ortaya çıkmamış olan |
potential adj.
|
|
264 |
Trade/Economic |
fiyatta anlaşılmış ancak sözleşme henüz imzalanmamış |
sold subject to contract (sstc) adj.
|
|
265 |
Trade/Economic |
henüz piyasaya sürülmemiş |
uncalled adj.
|
|
266 |
Trade/Economic |
henüz kesinleşmemiş olan |
interim adj.
|
|
267 |
Trade/Economic |
henüz ödenmesi gerekmeyen |
undue adj.
|
|
Law |
|
268 |
Law |
istinaf yoluna henüz başvurulmamış dava |
pending appeal n.
|
|
269 |
Law |
karısı henüz yaşarken çocukları olması halinde kocanın karısının malları üzerinde sahip olduğu beklenen ayni hak |
curtesy initiate n.
|
|
270 |
Law |
mirasçıya henüz geçmiş olan mülkün bir üçüncü kişi tarafından işgali |
abatement of freehold n.
|
|
271 |
Law |
plymouth kolonisinin ilk yerleşimcilerinin henüz deniz yolculuğundayken imzaladıkları eşitlikçi özerklik anlaşması |
mayflower compact n.
|
|
Politics |
|
272 |
Politics |
başkanlık seçimlerini kazanmış olan ama henüz başkan olmamış aday |
president-elect n.
|
|
273 |
Politics |
henüz çıkarılmamış yerel ham petrol |
indigenous crude oil not yet extracted n.
|
|
274 |
Politics |
henüz vatandaşlık almamış olup oturma izni olan göçmen |
landed immigrant [canada] n.
|
|
275 |
Politics |
başkanlık seçimlerini kazanmış olup henüz başkan olmamış aday |
president elect n.
|
|
276 |
Politics |
henüz taç giymemiş |
uncrowned adj.
|
|
Insurance |
|
277 |
Insurance |
henüz belirlenemeyen mali sorumluluk |
liability not yet determined n.
|
|
278 |
Insurance |
henüz tahsil edilmemiş alacaklar |
outstanding claims n.
|
|
Technical |
|
279 |
Technical |
akkorlaşan çömleğin hızla fırından çıkartılıp henüz ısısını kaybetmemişken oksijensiz ortama konarak redüklenmesi |
reduction n.
|
|
280 |
Technical |
henüz tam olarak bilinmeyen olası bir insan türü |
homo-floresiensis n.
|
|
281 |
Technical |
henüz elyaflaşmamış cam |
slug n.
|
|
282 |
Technical |
herhangi bir kaynaktan yayılan fakat henüz çarpışmamış olan nötronlar |
virgin neutrons n.
|
|
283 |
Technical |
sırlanmış ancak henüz fırınlanmamış çanak çömlek |
glostware n.
|
|
284 |
Technical |
henüz uygulanmamış |
not yet implemented adj.
|
|
Computer |
|
285 |
Computer |
tanıtımı yapılmış ancak henüz piyasaya sunulmamış yazılım ya da donanım |
vapourware n.
|
|
286 |
Computer |
tanıtımı yapılmış ancak henüz piyasaya sunulmamış yazılım |
vaporware n.
|
|
287 |
Computer |
derleyici ve çevirici tarafından makine diline çevrilip henüz yürütülebilir bir programa bağlı olmayan bilgisayar programı |
object file n.
|
|
288 |
Computer |
henüz geçerli değil |
not yet valid expr.
|
|
289 |
Computer |
henüz kaydedilmedi |
not yet saved expr.
|
|
290 |
Computer |
henüz oluşturulmadı |
not yet built expr.
|
|
Textile |
|
291 |
Textile |
henüz kesilmemiş olan yeni üretilmiş kumaş |
whole cloth n.
|
|
292 |
Textile |
henüz boyanmamış (pamuk dokuma kumaş) |
loom-state adj.
|
|
Construction |
|
293 |
Construction |
daha iyi bütünleşmesi için alt katman henüz işlem görmemişken özel kalitedeki yüzey katmanı uygulanmış (beton zemin) |
monolithic adj.
|
|
Dyeing |
|
294 |
Dyeing |
(kumaş, malzeme) henüz boyanmamış |
gray-state adj.
|
|
295 |
Dyeing |
(kumaş, malzeme) henüz boyanmamış |
grey-state adj.
|
|
Marine |
|
296 |
Marine |
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç salmon balığı |
smolt n.
|
|
Medical |
|
297 |
Medical |
henüz tanısı konmamış bir hastalığın tanısına yardımcı olmakta kullanılan test |
therapeutic test n.
|
|
298 |
Medical |
henüz rahimdeyken alyuvarları rh negatif kan grubuna mensup annesinin ürettiği antikorlar tarafından saldırıya uğradığı için eritroblastozis fetalis hastalığına sahip olarak doğan bebek |
rhesus baby n.
|
|
299 |
Medical |
gelişmeye henüz başlamış organ veya vücut bölümü |
rudiment n.
|
|
300 |
Medical |
henüz ameliyata alınmamış hasta |
preop n.
|
|
301 |
Medical |
henüz ameliyata alınmamış hasta |
pre-op n.
|
|
Psychology |
|
302 |
Psychology |
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi |
latency period n.
|
|
303 |
Psychology |
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi |
latency phase n.
|
|
304 |
Psychology |
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi |
latency stage n.
|
|
305 |
Psychology |
mantığı henüz gelişmeyen |
prelogical adj.
|
|
306 |
Psychology |
mantığı henüz gelişmeyen |
prelogic adj.
|
|
Pathology |
|
307 |
Pathology |
henüz vücudun tamamına yayılmamış kötü huylu hücreler kümesi |
preinvasive cancer n.
|
|
Parasitology |
|
308 |
Parasitology |
yumurtadan henüz çıkmış bit ya da böcek |
nit n.
|
|
Printing |
|
309 |
Printing |
henüz kesilip ciltlenmemiş basılı kitap sayfası destesi |
sheets n.
|
|
Gastronomy |
|
310 |
Gastronomy |
henüz yumurtlamamış genç ringa balığının tuz, sirke, şeker ve baharatla terbiye edilmiş filetosu |
matjes herring n.
|
|
311 |
Gastronomy |
bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış kuzunun eti |
hogget n.
|
|
Chemistry |
|
312 |
Chemistry |
henüz keşfedilmemiş elementlere prototip ad oluşturmak için kullanılan bir ön ek |
eka- pref.
|
|
313 |
Chemistry |
henüz keşfedilmemiş bir elementi ifade etmek için periyodik cetvelde iki üst sırasında bulunan bilinir elementin önüne getirilen ek |
dwi- pref.
|
|
Biology |
|
314 |
Biology |
henüz larva dönemindeki organizmanın cinsel olgunluk göstermesi |
neoteinia n.
|
|
315 |
Biology |
henüz farklılaşmamış embriyo dokusunun gelecekteki durumunun sabitlenmesi |
determination n.
|
|
316 |
Biology |
hayvan-bitki ayrımı henüz netleşmemiş ön canlı formu |
protoorganism n.
|
|
317 |
Biology |
(henüz farklılaşmamış embriyo dokusunun) gelecekteki durumunu belirlemek |
determine v.
|
|
318 |
Biology |
henüz larva aşamasındayken cinsel olgunluğa ulaşan |
neotenic adj.
|
|
Marine Biology |
|
319 |
Marine Biology |
henüz larva aşamasındayken cinsel olgunluğa ulaşan bir semender cinsi |
typhlomolge n.
|
|
320 |
Marine Biology |
henüz yumurta sarısına bağlı durumdaki yavru somon |
alevin n.
|
|
321 |
Marine Biology |
melaniidae familyası henüz üçe ayrılmamışken bu familyaya mensup tatlısu yumuşakçalarına verilen ad |
melanian n.
|
|
322 |
Marine Biology |
yılana benzediği söylenen fakat henüz tespit edilip tanımlanamamış büyük bir deniz canlısı |
sea worm n.
|
|
323 |
Marine Biology |
cinsel olgunluğa henüz ulaşmış olup üremek için okyanusa dönmek üzere olan gümüşi yılan balığı |
silver eel n.
|
|
324 |
Marine Biology |
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç somon balığı |
smelt [uk] n.
|
|
Zoology |
|
325 |
Zoology |
yumurtadan henüz çıkmış işçi karınca |
callow n.
|
|
326 |
Zoology |
henüz çiftleşmemiş genç erkek fok |
bachelor seal n.
|
|
327 |
Zoology |
henüz bir veya iki yaşındaki, henüz doğum yapmamış genç ve dişi koyun |
thave n.
|
|
328 |
Zoology |
henüz bir veya iki yaşındaki, henüz doğum yapmamış genç ve dişi koyun |
theave [dialect] n.
|
|
329 |
Zoology |
henüz larva dönemindeki organizmanın cinsel olgunluk göstermesi |
neoteny n.
|
|
330 |
Zoology |
henüz yumurtadan çıkmamış yavru |
unhatched offspring n.
|
|
331 |
Zoology |
henüz hiç görülmemiş bilinen en büyük yumuşakça |
architeuthis n.
|
|
332 |
Zoology |
bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış kuzu |
hogg n.
|
|
333 |
Zoology |
henüz doğum yapmamış yavru domuz |
yilt n.
|
|
334 |
Zoology |
bazı omurgasızlarda henüz detaylı analizi gerçekleştirilmemiş arka bölüm |
metasome n.
|
|
Botanic |
|
335 |
Botanic |
meyveleri henüz ağaçtayken çimlenmeye başlayan tropik bir ağaç |
mangrove (rhizophora mangle) n.
|
|
336 |
Botanic |
henüz açılmamış eğrelti otu yaprağı |
miha [nz] n.
|
|
337 |
Botanic |
henüz açmamış pamuk çiçeği |
square n.
|
|
Agriculture |
|
338 |
Agriculture |
tohumları henüz ayıklanmamış ham pamuk |
seed wool n.
|
|
339 |
Agriculture |
verimliliğini henüz kaybetmemiş (arazi) |
fresh adj.
|
|
Breeding |
|
340 |
Breeding |
(bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış) kuzu |
hoggerel [uk] n.
|
|
Social Sciences |
|
341 |
Social Sciences |
inisiyasyon ritüellerine henüz başlamamış yaşta afrikalı genç oğlan |
kwedien n.
|
|
Education |
|
342 |
Education |
henüz sisteme girilmemiş not |
incomplete n.
|
|
Linguistics |
|
343 |
Linguistics |
henüz sonuçlanmamış |
atelic adj.
|
|
Archaeology |
|
344 |
Archaeology |
taşların henüz şekillendirilmediği döneme ait (taş) |
protolithic adj.
|
|
Religious |
|
345 |
Religious |
kiliseye kabul eğitiminin ilk aşamalarında olup henüz vaftiz için hazır olmayan kateşizm talebesi |
audient n.
|
|
346 |
Religious |
kiliseye kabul eğitiminin ilk aşamalarında olup henüz vaftiz için hazır olmayan kateşizm talebesi |
hearer n.
|
|
347 |
Religious |
bazı kiliselerde vaaz verme yetkisine sahip olup henüz papaz unvanı verilmemiş kimse |
licentiate n.
|
|
348 |
Religious |
(yeni ahit'te) hz. isa'nın henüz bebekken mesih olduğunu görüp ona ilahi okumuş dini bütün bir yahudi |
simeon n.
|
|
Geography |
|
349 |
Geography |
henüz araştırılmamış veya keşfedilmemiş (bölge) |
chartless adj.
|
|
350 |
Geography |
henüz araştırılmamış veya keşfedilmemiş (bölge) |
unmapped adj.
|
|
351 |
Geography |
henüz araştırılmamış veya keşfedilmemiş (bölge) |
uncharted adj.
|
|
352 |
Geography |
(topografik özellik) henüz maksimum gelişim aşamasına ulaşmamış |
immature adj.
|
|
Geology |
|
353 |
Geology |
kristalleşme emareleri gösteren fakat henüz kristal oluşturmamış (taş) |
microfelsitic adj.
|
|
Military |
|
354 |
Military |
henüz yerine getirilmeyen önceden konumlandırılmış harp yedeği |
pre-positioned war reserve materiel requirement, balance n.
|
|
Sport |
|
355 |
Sport |
henüz büyük bir ödül kazanmamış acemi sporcu |
novice n.
|
|
356 |
Sport |
henüz belirli sayıda yarış kazanmamış yarış atı |
novice n.
|
|
357 |
Sport |
büyük kulübün henüz maça çıkmamış yeni transferi |
prospect n.
|
|
358 |
Sport |
(top) henüz oyuna girmemiş |
in hand adv.
|
|
Card |
|
359 |
Card |
pokerde bir oyuncunun henüz bütün kartlar açılmamışken bile kesin olarak kaybetmiş olması |
drawing dead n.
|
|
360 |
Card |
henüz oynanmamış kart grubu |
pack n.
|
|
361 |
Card |
henüz oynanmamış kartların ters konduğu bir iskambil oyunu |
shasta sam n.
|
|
Wagering |
|
362 |
Wagering |
henüz yarış kazanmamış yarış atı |
maiden n.
|
|
363 |
Wagering |
henüz yarış veya ödül kazanmamış (at) |
maiden adj.
|
|
Art |
|
364 |
Art |
henüz boyanmış bir şeyi tekrar boyama |
repaint n.
|
|
Theatre |
|
365 |
Theatre |
henüz bir oyuncuya verilmemiş (rol) |
uncast adj.
|
|
Cinema |
|
366 |
Cinema |
henüz çekim aşamasında olan bir filme verilen geçici isim |
provisional title n.
|
|
367 |
Cinema |
henüz çekim aşamasında olan bir filme verilen geçici isim |
production title n.
|
|
368 |
Cinema |
henüz çekim aşamasında olan bir filme verilen geçici isim |
working title n.
|
|
Archaic |
|
369 |
Archaic |
henüz dünyaya gelmemiş |
unbore adj.
|
|
Ornithology |
|
370 |
Ornithology |
henüz uçamayan genç yaban ördeği |
flapper [uk] n.
|
|
371 |
Ornithology |
ince tüyleri haricindeki tüyleri henüz çıkmamış olan (yavru kuş) |
downy adj.
|
|
Entomology |
|
372 |
Entomology |
üreme organı henüz olmayan (dişi böcek) |
neuter adj.
|
|
Slang |
|
373 |
Slang |
henüz yürümesini bilmeyen veya yeni yeni öğrenen bebek |
rugrat n.
|
|
374 |
Slang |
sesi henüz kalınlaşmamış genç |
chippy [australia] n.
|
|
375 |
Slang |
henüz tek başına uçmamış pilot adayı |
dodo n.
|
|