sıradan - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

sıradan



Sens de "sıradan" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 131 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
sıradan common adj.
sıradan ordinary adj.
sıradan workaday adj.
General
sıradan hack n.
sıradan blah n.
sıradan quotidian adj.
sıradan mediocre adj.
sıradan mundane adj.
sıradan commonplace adj.
sıradan cut and dried adj.
sıradan humdrum adj.
sıradan casual adj.
sıradan prosy adj.
sıradan of a sort adj.
sıradan unexceptional adj.
sıradan small adj.
sıradan trivial adj.
sıradan conventional adj.
sıradan nondescript adj.
sıradan prosaic adj.
sıradan common or garden adj.
sıradan banal adj.
sıradan exoteric adj.
sıradan obscure adj.
sıradan average adj.
sıradan of a kind adj.
sıradan copybook adj.
sıradan of sorts adj.
sıradan just another adj.
sıradan hackneyed adj.
sıradan regular adj.
sıradan indifferent adj.
sıradan workaday adj.
sıradan unremarkable adj.
sıradan spartan adj.
sıradan cut-and-dried adj.
sıradan cut-and-dry adj.
sıradan run-of-the-mill adj.
sıradan humble adj.
sıradan undistinguished adj.
sıradan routine adj.
sıradan unsophisticated adj.
sıradan menial adj.
sıradan unmemorable adj.
sıradan unoriginal adj.
sıradan waist-high adj.
sıradan unspectacular adj.
sıradan unglamorous adj.
sıradan unglamourous adj.
sıradan cheesy adj.
sıradan accustomary [obsolete] adj.
sıradan mumsy adj.
sıradan characterless adj.
sıradan nonglamorous adj.
sıradan earthbound adj.
sıradan uneccentric adj.
sıradan uneventful adj.
sıradan unexotic adj.
sıradan unextraordinary adj.
sıradan unprepossessing adj.
sıradan upcountry adj.
sıradan fade adj.
sıradan blank adj.
sıradan lay adj.
sıradan meat-and-potatoes adj.
sıradan workday adj.
sıradan haywire adj.
sıradan bromidic adj.
sıradan modern [obsolete] adj.
sıradan literal-minded adj.
sıradan lowly adj.
sıradan ricky-tick adj.
sıradan déjà vu adj.
sıradan gregarian adj.
sıradan gregarian [obsolete] adj.
sıradan offhand adj.
sıradan off-hand adj.
sıradan routinary adj.
sıradan clichéd adj.
sıradan feeble adj.
sıradan plain-jane adj.
sıradan populist adj.
sıradan populistic adj.
sıradan cornball adj.
sıradan pudent adj.
sıradan scullion adj.
sıradan scullionly adj.
sıradan single [uk] adj.
sıradan mere adj.
sıradan of a sort adj.
sıradan standard-issue adj.
sıradan strict adj.
sıradan casually adv.
sıradan unremarkably adv.
Phrases
sıradan run-of-the-mine adj.
sıradan run-of-mine adj.
Colloquial
sıradan ticky-tacky adj.
sıradan ticky–tack adj.
sıradan common or garden adj.
sıradan matter-of-fact adj.
sıradan whatever adj.
Idioms
sıradan bog standard n.
sıradan common or garden variety [uk] n.
sıradan garden-variety adj.
sıradan bread and butter adj.
sıradan cut and dried adj.
sıradan common or garden adj.
sıradan common as dirt adj.
sıradan common-or-gardens adj.
sıradan cut-and-dry adj.
sıradan common as an old shoe adj.
sıradan not much to boast about adj.
sıradan garden variety adj.
sıradan penny-ante adj.
sıradan as common as muck expr.
sıradan not anything to boast about expr.
sıradan nothing to shout about expr.
Formal
sıradan unremarked adj.
Technical
sıradan ordinary adj.
sıradan routine adj.
Geology
sıradan haplic adj.
Archaic
sıradan famous adj.
sıradan sely adj.
sıradan still adj.
Slang
sıradan cazh adj.
sıradan vanilla adj.
sıradan neefy adj.
sıradan hairy at the heel [uk] adj.
sıradan basic adj.
sıradan common as muck [uk] adj.
British Slang
sıradan plebby adj.

Sens de "sıradan" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 347 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
bir örgütün tabanını oluşturan sıradan insanlar the grass roots n.
General
sıradan insan common man n.
sıradan arkadaş casual friend n.
sıradan işler routine n.
sıradan bir şey commonplace n.
sıradan insanlar everymen n.
sıradan giyim casualwear n.
sıradan insanlar ruck n.
sıradan kimse the man in the street n.
sıradan ifade cliche n.
sıradan kimse prosaic person n.
sıradan adam everyman n.
sıradan insanlar rank-and-file n.
sıradan askerler rank-and-file n.
sıradan insanlar commonalty n.
sıradan adam an honest joe n.
sıradan kişiler ordinary people n.
sıradan çeşit average sort n.
günlük sıradan işler daily routine n.
sıradan kimse average joe schmoe n.
sıradan kimse average jane n.
sıradan kimse average joe n.
sıradan ifade stereotypical expression n.
sıradan vatandaş everyday citizen n.
sıradan insanlarla ilgili sahne eseri a kitchen-sink play n.
normal (sıradan) evcil hayvan ordinary pet n.
sıradan tip/adam a plain kind of guy n.
sıradan kimse joe sixpack n.
sıradan kahraman ordinary hero n.
sıradan görünüşlü insanlar common-looking people n.
sıradan suçlular common criminals n.
sıradan kimse ordinary person n.
sıradan kişi ordinary person n.
sıradan insan ordinary person n.
sıradan insan/kişi common person n.
sıradan kimse common person n.
sıradan kişi commoner n.
sıradan insan/kişi common man n.
sıradan insan/kişi commoner n.
sıradan kişi common person n.
sıradan kimse common man n.
sıradan kimse commoner n.
sıradan kişi common man n.
sıradan görünüşünün aksine çok yüksek motor gücüne sahip araç sleeper car [us] n.
sıradan görünüşünün aksine çok yüksek motor gücüne sahip araç q-car [uk] n.
sıradan madde ordinary matter n.
sıradan ev ordinary house n.
üstün yeteneği olmayan, sıradan insan mere mortal n.
yavan, sıkıcı ve sıradan olma durumu tameness n.
sıradan ifade rubber stamp n.
sıradan kimse/şey nondescript n.
sıradan okuyucu general reader n.
sıradan izleyici general viewer n.
sıradan insanlar the multitude n.
kızılderili kabilesinin şef olmayan sıradan insanları tillicum [dialect] n.
kızılderili kabilesinin şef olmayan sıradan insanları tilikum [dialect] n.
sıradan olma averageness n.
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç şekilde yan yana gelmesi bathos n.
sıradan bir aileden gelen erkek knave n.
sıradan kadın everywoman n.
sıradan amerikan vatandaşı john q public n.
deneyimli ve yetkin ama sıradan işçi journeyman n.
deneyimli ve yetkin ama sıradan atlet journeyman n.
deneyimli ve yetkin ama sıradan kadın işçi journeywoman n.
deneyimli ve yetkin ama sıradan kadın atlet journeywoman n.
sıradan bir kişiye genel ilgi alanına giren bir konu hakkında fikrinin sorulduğu bir mülakat vox pop n.
sıradan konuşma vulgate n.
ortalama veya sıradan kimse manjack [caribbean] n.
sıradan kimse bourgeois n.
sıradan ifade bromide n.
sıradan alet bromide n.
sıradan halk gallery n.
sıradan kimse lug n.
sıradan kimse mut n.
sıradan kurallardan sapma obliquity [obsolete] n.
sıradan zevk groundling n.
sıradan görüş groundling n.
sıradan kimse idiot n.
tamirat gibi geçici ve sıradan işleri yapan kimse odd-jobman n.
sıradan kimse roturer n.
sıradan kimse roturier n.
sıradan şeyler ruck n.
sıradan kimse ruptuary [obsolete] [rare] n.
sıradan vatandaşa sağlanan vergi affı infeodation n.
sıradan şey dreariness n.
sıradan şey item n.
(özellikle komünist ülkelerde) ayrıcalıklı sınıf dışında kalan sıradan halk people n.
sıradan insanları kayırıp pohpohlayan kimse plebicolist n.
sıradan vatandaş folk n.
sıradan vatandaşlar folks n.
sıradan kimse ordinary n.
sıradan şey ordinary n.
sıradan ve sürekli kullanılan armacılık süsü ordinary n.
sıradan kimse scug [uk] n.
sıradan bir aileden gelen kimse simple n.
sıradan ev malzemelerinden yapılmış uyduruk motorsuz taşıt soapbox n.
sıradan vatandaş stranger n.
sıradan kimse stranger n.
sıradan kimse street n.
sıradan insan streetwalker [rare] n.
sıradan vatandaş streetwalker [rare] n.
sıradan çıkmış olmak be out of line v.
sıradan çıkmak fall out v.
birşeyi sıradan bir insanın anlayacağı şekilde anlatmak put something in layman’s terms v.
sıradan/kuyruktan çıkmak step out of line v.
sıradan bir akşam yemeğinden fazlasını beklemek hope for something more than dinner v.
(askeri birliğe) sıradan ayrılmasını emretmek dismiss v.
sıradan ayrılmak dismiss v.
aşağı/sıradan of sorts adj.
sıradan (kimse) simple adj.
sıradan bir görünüme sahip average looking adj.
sıradan görünümlü average looking adj.
sıradan görünüşlü average looking adj.
sıradan olmayan unordinary adj.
sıradan olmayan noncasual adj.
sıradan olmayan atypic adj.
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç bir şekilde yan yana gelmesiyle nitelenen bathetic adj.
sıradan zevkleri olan blue-collar adj.
sıradan kimselere hitap eden blue-collar adj.
sıradan insanlara özgü homespun adj.
sıradan halkın en düşük entelektüel seviyesine yönelik mob adj.
sıradan halkın en düşük entelektüel seviyesini yansıtan mob adj.
sıradan insan bilgisinden veya kavrayışından uzak mystical adj.
moda olacak kadar sıradan obligatory adj.
sıradan ve önemsiz grimy adj.
sıradan bir kalıba uymayan off-beam adj.
sıradan bir türe uymayan off-beam adj.
daha sıradan commoner adj.
biraz sıradan olan commonish adj.
sıradan şeylere kafa yoran puzzleheaded adj.
sıradan (kimse) street adj.
sıradan bir biçimde routinely adv.
sıradan bir şekilde unglamourously adv.
sıradan bir biçimde mundanely adv.
sıradan bir biçimde banally adv.
sıradan biçimde commonly adv.
sıradan bir biçimde averagely adv.
sıradan bir günde in an ordinary day adv.
sıradan biçimde unremarkably adv.
sıradan bir şekilde blandly adv.
dokuzuncu sıradan ninth adv.
sıradan bir şekilde nondescriptly adv.
sıradan bir şekilde unoriginally adv.
sıradan biçimde vulgo adv.
sıradan durumda (kimse) on the hoof adv.
sıradan bir bakış açısıyla ordinally adv.
sıradan bir şekilde ordinarily adv.
sıradan anlamı veren ön ek coen- pref.
sıradan anlamı veren ön ek coeno- pref.
sıradan anlamı veren ön ek cen- pref.
sıradan anlamı veren ön ek caen- pref.
sıradan anlamı veren ön ek caeno- pref.
Phrasals
sıradan/günlük giyinmek dress down v.
Phrases
sıradan bir gün just another day expr.
Proverb
sıradan insan he puts his pants on one leg at a time
Colloquial
sıradan insan the little guy [usa] n.
sıradan insan the little man [usa] n.
kahramanlık yapan sıradan kişi have-a-go hero n.
kayda değer bir şeyler yapan sıradan biri a regular guy doing something remarkable n.
sıradan adam man in the street n.
sıradan adam joe blow n.
sıradan insanlar ordinary people n.
sıradan adam joe bloggs n.
sıradan adam john doe n.
sıradan insanlar mundies n.
sıradan bir kız an ordinary girl n.
sıradan/sakin/olaysız bir gün a slow news day n.
vasıfsız, sıradan kimseler lay people n.
sıradan olmayan unaverage n.
sıradan adam joe doakes n.
sıradan adam joe blow n.
sıradan kadınlar the woman on the street n.
sıradan kız mary jane n.
sıradan/vasıf gerektirmeyen iş joe job [canada] n.
sıradan amerikan yurttaşları middle america n.
sıradan amerikan vatandaşları middle america n.
sıradan vatandaş average joe n.
sıradan vatandaş ordinary joe n.
sıradan vatandaş joe sixpack n.
sıradan vatandaş joe lunchbucket n.
sıradan vatandaş joe snuffy n.
sıradan vatandaş joe blow n.
sıradan vatandaş joe schmo n.
sıradan vatandaş ordinary jane n.
sıradan vatandaş average jane n.
sıradan vatandaş plain jane n.
sıradan adam doakes n.
sıradan insanlar odds and sods [uk] n.
sıradan kimseler odds and sods [uk] n.
en basit/sıradan şey tiniest thing n.
sıradan şey corn n.
sıradan ayrılmak break rank v.
sıradan çıkmak break rank v.
sıradan ayrılmak break ranks v.
sıradan çıkmak break ranks v.
sıkıcı ve sıradan ho-hum adj.
çok sıradan nickel-and-dime expr.
Idioms
sıradan üniversite öğrencisi joe college n.
amerikalı sıradan beyazlar white-bread n.
sıradan insan joe public n.
sıradan kimse the girl next door n.
sıradan adam the boy next door n.
sıradan biri the boy next door n.
sıradan kimse the boy next door n.
sıradan insan the man in the street n.
sıradan insan man on the clapham omnibus n.
sıradan/çekici olmayan kız veya kadın a plain jane n.
sıradan biri the girl next door n.
sıradan erkek the boy next door n.
sıradan vatandaş the man in the street n.
sıradan vatandaş the man on the street n.
sıradan insan the average man n.
sıradan vatandaş the man/woman/person in the street n.
sıradan biri regular guy n.
sıradan hoş biri just another pretty face n.
sıradan iş cut and paste n.
sıradan bir kadın/kız average jane n.
sıradan bir adam average joe n.
sıradan kimse joe average [us] n.
sıradan vatandaş joe average [us] n.
sıradan adam joe average [us] n.
sıradan insanlarla ilgili sahne eseri kitchen-sink drama [uk] n.
çok sıradan nickel-and-dime [us] n.
büyük hayaller peşinde sıradan kimse walter mitty n.
alelade/sıradan/bayağı olmak not worth writing home about v.
sıradan/herkesi bir bir dolaşmak go down the line v.
sıradan saymak number off by something v.
sıradan hoş biri olmak be just a pretty face v.
normal/sıradan insan olmak put (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) v.
sıradan hoş biri olmak be just another pretty face v.
oldukça sıradan olmak be no screaming hell v.
sıradan olmak be nothing (much) to write home about v.
sıradan olmak be nothing to shout about v.
sıradan olmak be nothing to write home about v.
sıradan olmak be not much to write home about v.
çok sıradan olmak be ten a penny v.
çok sıradan olmak be two a penny v.
sıradan olmak not something to write home about v.
sıradan insan olmak put (one's) pants on one leg at a time (just like everybody else) [australia] v.
listeden/sıradan ilerlemek work (one's way) down the line v.
sıradan teker teker ilerlemek work (one's way) down the line v.
sıradan almak/ilgilenmek work (one's way) down the line v.
çok sıradan mundane adj.
oldukça sıradan no screaming hell [canada] adj.
çok sıradan dull as dishwater adj.
çok sıradan dull as ditch water adj.
çok sıradan common-or-garden expr.
çok sıradan ten a penny expr.
çok sıradan as common as an old shoe expr.
çok sıradan two a penny expr.
çok sıradan as common as dirt expr.
çok sıradan ten/two a penny expr.
sıradan durum just another day at the office expr.
sıradan durum just another day's work expr.
sıradan durum just another day expr.
sıradan kişi tom dick and harry expr.
bir şeyle asıl alakası olan sıradan/halktan insanlar arasında on the ground expr.
sıradan (insan) puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr.
(biri) sıradan insan (one) puts (one's) pants on one leg at a time expr.
sıradan olmak not anything to write home about expr.
Formal
yüce ve sıradan iki şey gülünç bir şekilde yan yana gelerek bathetically adv.
Speaking
ben sıradan bir adamım I'm an ordinary man expr.
hepimiz sıradan insanlarız we are all ordinary people expr.
Trade/Economic
sıradan üyeler rank and file n.
sıradan markalar brand x n.
Law
sıradan bir kişinin verdiği, bilirkişininkinin aksine genellikle kabul edilebilir olmayan ifade opinion n.
sıradan vatandaşa sağlanan vergi affı infeodation n.
sıradan vatandaşa sağlanan vergi affı infeudation n.
arazi statüsünü ormanlık araziden sıradan araziye çevirmek disafforest [uk] v.
Politics
sıradan vatandaş normal citizen n.
sıradan yurttaş ordinary citizen n.
sıradan vatandaş ordinary citizen n.
sıradan vatandaş common citizen n.
sıradan yurttaş average citizen n.
sıradan vatandaş average citizen n.
sıradan yurttaş normal citizen n.
Media
sıradan insanların yaşamlarını konu alan televizyon programı reality show n.
sıradan insanların hayatlarını yansıtan programlar docusoap n.
sıradan halka hitap eden popularist adj.
Technical
sıradan erişim sequential access n.
sıradan bölme common partition n.
Computer
sıradan arayüz tanımı gid (generic interface definition) abrev.
Informatics
sıradan erişim sequential access n.
sıradan arayüz generic interface n.
sıradan terim generic term n.
Television
gerçek hayattaki sıradan insanların hikayelerini içeren tv programları reality tv n.
Lighting
sıradan ışıklık ordinary luminaire n.
Automotive
pilotun yarışa 1. sıradan başlaması pole position n.
sıradan metaller ordinary metals n.
Traffic
araba ile sürücülerini ve sıradan yolcuları taşıyan demiryolu hizmeti motorail n.
Marine
erozyonun olmadığı sıradan sahil normal beach n.
Psychology
psikoloji terimlerini ve öğretilerini sıradan halkın ilgisini çekecek şekilde basitleştirilmesi pop psych n.
Pharmaceutics
asetil klorür, asetik anhidrit veya sıradan tannik asidin etkileşimiyle ortaya çıkan, gri ve sarımsı toz şeklinde bir bileşik tannigen n.
Food Engineering
sıradan sofra şarabı ordinaire n.
sıradan sofra şarabıyla ilgili ordinaire adj.
sıradan sofra şarabı özelliğinde olan ordinaire adj.
Math
sıradan en küçük kareler yöntemi ordinary least squares method n.
sıradan üç boyutlu uzaydan farklı uzay hyperspace n.
sıradan geometrik işlemleri veya serileri aşan hypergeometric adj.
sekizinci sıradan octic adj.
Statistics
ikinci sıradan çözümleme second-order analysis n.
polya'nın ikinci sıradan sıklık işlevi polya frequency function of order two n.
ikinci sıradan durağan second order stationary adj.
Chemistry
sıradan borik asit ısıtılarak oluşturulan ve özellikle tuz formunda ortaya çıkan bir dibazik asit tetraboric acid n.
sıradan yapısal formüllerle açıklanamayan izomerizm alloisomerism n.
sıradan hidrojenin döteryum ile değiştiği bir hidritle benzerlik gösteren bir bileşik deuteride n.
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait tetraboric adj.
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait pyroboric adj.
sıradan pektin oluşturan (asit) pectosic adj.
Biology
ait olduğu gruptaki sıradan veya geleneksel tipten çok daha küçük boyuttaki hayvan veya bitki türü miniature n.
gametlerin biçim ve boyut olarak sıradan hücrelere benzediği üreme türü hologamy n.
Botanic
tek sıradan oluşan monostichous adj.
(bitki) yaprakları beş dikey sıradan oluşan pentastichous adj.
Fishery
(yassı balıklar haricinde) sıradan balık roundfish n.
Social Sciences
sıradan halkın oluşturduğu sosyal sınıf snobbocracy n.
gelenek aktarıcısı olarak anonim veya sıradan insanı temel alan folk adj.
Literature
kısa hikayede genellikle ana karakter olan sıradan insan everyman n.
1980'lerde abd'de ortaya çıkıp sıradan yaşamı çok ayrıntılı bir şekilde tasvir eden bir yazı üslubu dirty realism n.
Linguistics
ikinci sıradan ad second order nominals n.
(sami dillerinde) sıradan sözcük formlarına eklenen harfler paragogic letters n.
History
anglosakson'lar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thane n.
anglosaksonlar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan hür vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thegn n.
Military
ordunun ilerlediği sıradan bağımsız hareket edip kanatlarda devriye gezen müfrezeler flank patrol n.
sıradan ayrılmak break ranks v.
sıradan çıkmak break ranks v.
sıradan çıkmak fall out v.
Sport
(golfte) sıradan oyun veya maçta rakibe verilen kısa vuruş gimme n.
Painting
1970’lerde abd, ingiltere ve fransa’da ortaya çıkıp sıradan manzaraları ve insanları ayrıntılı bir gerçeklik, düz görüntüler ve zar zor fark edilen fırça darbeleriyle betimleyen ve genellikle gerçek bir fotoğrafı referans alan bir resim türü hyperrealism n.
Printery
görme engelliler için tasarlanmış olan kabartmalı yazı ile sıradan yazıyı aynı anda üreten bir cihaz diplograph n.
Archaic
sıradan halktan olan kimse snob n.
sıradan kimse snob n.
sıradan olmayan untraded adj.
sıradan zevkleri olan popular adj.
sıradan halkı aşan supravulgar adj.
Slang
sıradan kadın basic n.
sıradan kimse jock n.
sıradan adam jock n.
sıradan kimse joe six-pack n.
sıradan adam joe six-pack n.
sıradan insan joe soap n.
sıradan adam joe soap n.
sıradan şeylere ilgi duyan kimse megadork n.
sıradan kız mary j n.
sıradan kimse shlump n.
Modern Slang
sıradan tip a basic bitch n.
gerçeküstü/halüsinojenik bir kırılma noktası olan sıradan bir olay acid moment n.
misafirlerin sıradan bir etkinliğe davet edilir gibi davet edildiği ve gelin ve damadın sürpriz bir şekilde evlendiği düğün ambush wedding n.