taze - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

taze



Sens de "taze" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 1 résultat(s)

Anglais Turc
General
taze v. elektroşok tabancasıyla etkisiz hale getirmek

Sens de "taze" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 41 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
taze fresh adj.
General
taze warm adj.
taze as fresh as a daisy adj.
taze tender adj.
taze green adj.
taze sweet adj.
taze recent adj.
taze good adj.
taze crisp adj.
taze new adj.
taze raw adj.
taze verdant adj.
taze country adj.
taze hot adj.
taze maiden adj.
taze young adj.
taze youthful adj.
taze dewy adj.
taze fresh adj.
taze crispy adj.
taze verdurous adj.
taze caller (scotland) adj.
taze added adj.
taze unhackneyed adj.
taze late adj.
taze youngthly [obsolete] adj.
taze youthly adj.
taze maiden adj.
taze vernal adj.
taze clean adj.
taze fangled [obsolete] adj.
taze unstale adj.
taze fire-new adj.
taze roscid adj.
taze freshly adv.
taze newly adv.
Idioms
taze fresh as a daisy adj.
Technical
taze fresh adj.
Meteorology
taze fresh n.
Archaic
taze youthsome adj.
Slang
taze off the hook adj.

Sens de "taze" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 336 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
taze soğan scallion n.
taze fasulye green beans n.
General
taze fasulye french bean n.
taze kan a shot in the arm n.
taze taze quite fresh n.
taze soğan shallot n.
taze kan new blood n.
taze kan fresh blood n.
taze fasulye fresh bean n.
taze besin fresh food n.
taze meyvelerin yiyilebilen kısmı sarcocarp n.
meraklı taze snoop n.
taze fasulye green bean n.
taze ekmek fresh bread n.
taze kişniş fresh coriander n.
taze meyva fresh fruit n.
taze hava fresh air n.
taze sıkılmış meyve suyu fresh-squeezed fruit juice n.
taze sıkılmış portakal suyu fresh-squeezed orange juice n.
taze ekmek freshly-baked bread n.
taze ekmek kokusu smell of freshly-baked bread n.
taze döküm kumu new sand n.
taze ürünler fresh products n.
taze hava ihtiyacı fresh air need n.
taze hal fresh state n.
taze haldeki/hali fresh state n.
taze ceviz fresh walnut n.
hawai'de taze çiçeklerden yapılan taç haku n.
taze çilek fresh strawberry n.
taze çay fresh tea n.
taze fasulye string beans n.
taze fasulye green beans (us) n.
taze fasulye french beans n.
taze fasulye runner beans (uk) n.
taze fasulye snap beans n.
taze kahve fresh coffee n.
taze mısır fresh corn n.
taze nane fresh mint n.
taze pasta fresh cake n.
taze sıkılmış portakal suyu freshly-squeezed orange juice n.
taze hurma fresh date n.
taze kekik fresh thyme n.
taze olma new n.
üzeri taze meyve kaplı bir pasta a cake topped off with fresh fruit n.
taze ürün youngster n.
fikrin taze olduğu dönem youth n.
işlenmiş et ürünlerinin taze görünümü bloom n.
çok küçük ve ince taze fasulye haricot vert n.
çok küçük ve ince taze fasulye haricots verts n.
zarif, düzenli veya taze görünüm mense [dialect] [uk] n.
taze kan young blood n.
(eti taze satışa uygun olmayan) hayvan chopper [australia/new zealand] n.
taze meyve sebzeler green groceries n.
süs olarak kullanılan taze bitki yaprakları greens n.
taze sebze meyve standı green-stall n.
simya potasını taze malzemeyle besleme cibation [obsolete] n.
çok ince doğranmış taze soğan, domates, nane, maydanoz ve bulgurla yapılan bir çeşit lübnan salatası tabouli n.
taze salatalık pickle [dialect] n.
taze bahçe sebzeleri sass n.
taze bahçe sebzeleri garden sass n.
taze olan şey dew n.
taze balık yakalanıp pişirilen piknik fish fry n.
taze fasulye phasel [obsolete] n.
kaynatılmış taze şarap cuit [obsolete] n.
kaynatılmış taze şarap cute n.
bir bitkiden yapılan taze gıda succulence n.
bir bitkiden yapılan taze gıda succulency n.
bitkiden yapılan taze gıda veya sulu yiyecek succulent n.
taze hava vermek ventilate v.
tüketiciye taze olarak sunulmak be supplied to the consumer as fresh v.
taze otla beslemek soil v.
taze kalmak remain fresh v.
taze tutmak keep fresh v.
taze kana ihtiyaç duymak need new blood v.
taze bir güçle yenilemek reenforce [obsolete] v.
taze bir güçle tekrarlamak reenforce [obsolete] v.
taze bir güçle tekrarlamak reinforce [obsolete] v.
taze veya ilk haliyle kalmak preserve v.
taze görünüme kavuşmak freshen v.
(istiridyeleri, midyeleri) daha taze suya koymak freshen v.
taze ve sulu (meyve vb) succulent adj.
kadar taze as fresh as adj.
en taze freshest adj.
taze (hava) fresh adj.
taze (haber vb) hot adj.
daha taze fresher adj.
her dem taze (ağaç/çalı) evergreen adj.
taze (haber) red-hot adj.
çok taze red hot adj.
taze demlenmiş freshly brewed adj.
taze sıkılmış freshly-squeezed adj.
taze yapılmış new-made adj.
en taze youngest adj.
her zaman taze ve canlı kalan evergreen adj.
taze çıkmış hot adj.
(bitki) taze green adj.
(yara) taze green adj.
taze olmayan dry adj.
taze tutulan preserved adj.
taze bir şekilde greenly adv.
taze bir şekilde crisply adv.
taze bir şekilde youthfully adv.
taze şekilde fresh adv.
Phrasals
(belli bir zamana) kadar taze durmak/kalmak keep until (some point in time) v.
Phrases
hafızalarda taze fresh in the minds adj.
Colloquial
akla yeni gelen, taze bir fikir, şarkı veya şaka newie n.
taze kan a shot in the arm n.
taze sebzeler green goods n.
taze (olay, haber) red-hot adj.
taze (haberler) hot off the press adj.
taze (haberler) hot off the presses adj.
oldukça taze freshish adj.
Idioms
taze kan fresh blood n.
taze soluk fresh blood n.
meraklı taze nosy/nosey parker n.
taze kan new blood n.
taze başlangıç fresh start n.
taze bir başlangıç a fresh start n.
meraklı taze a nosy parker [uk] n.
taze bir nefes breath of fresh air n.
oyuna sonradan girip taze bir enerji getiren oyuncular fresh legs n.
taze kan (some) new blood n.
bir şeyin taze olup olmadığını anlamak için koklama/koku testi yapma sniff test n.
taze bitmek be fresh out of something v.
taze bir başlangıç yapmak make a fresh start v.
taze haber olmak be hot off the press v.
taze dedikodu olmak be hot off the press v.
taze bitmek be fresh out of v.
(bir şeye) yeni/taze bir soluk getirmek breathe (new) life into (something) v.
çok taze fresh as a daisy adj.
çiçek kadar taze fresh as a daisy adj.
taze bitmiş fresh out adj.
çiçek kadar taze as fresh as a daisy expr.
çok taze as fresh as a daisy expr.
henüz hafızalarda taze in living memory expr.
henüz hafızalarda taze within living memory expr.
taze bir nefes (gibi) (like) a breath of fresh air expr.
taze zamanlarda in the first flush expr.
'-in taze zamanlarında in the flush of expr.
Speaking
taze meyve sebze yiyor musunuz? do you eat fresh fruit and vegetables? expr.
sebzeler taze mi, dondurulmuş mu? are the vegetables fresh or frozen? expr.
Trade/Economic
taze para fresh money n.
taze sermaye fresh capital n.
taze yiyecek ve içecek tedarik etmek reprovision v.
taze yiyecek ve içecek stoklamak reprovision v.
tüketiciye taze olarak arzedilen supplied to the consumer as fresh adj.
Technical
güçlendirilmiş taze hava sistemi powered fresh air system n.
taze harç green mortar n.
taze hava hazırlama cihazı make up air unit n.
taze hava clean air n.
taze istim live steam n.
taze hava vantilatörü fresh air ventilator n.
taze hava kanalı fresh air duct n.
taze yağ fresh oil n.
taze havayla soğutma fresh air cooling n.
taze kalıp green mould n.
taze su soğutması fresh water cooling n.
taze hava girişi fresh air inlet n.
taze martensit fresh martensite n.
taze hava vantilatörü fresh air fan n.
taze ürün shelf-life n.
taze hava emme deliği fresh air inlet n.
taze buhar live steam n.
taze beton fresh concrete n.
taze hava bacası fresh air flue n.
taze hava ızgarası fresh air grille n.
taze hava ünitesi fresh air unit n.
türbin girişinde taze buhar basıncı turbine stop valve pressure n.
taze hava girişi fresh-air intake n.
taze hava vantilatörü forced draft fan n.
taze hava hortumu fresh air hose n.
taze beton freshly mixed concrete n.
taze hava oranı fresh air make up n.
taze hava kanalı clean air duct n.
taze buhar ani kapama ventili main stop valve n.
taze hava fanı fresh air fan n.
taze buhar basıncı live steam pressure n.
taze buhar hattı live steam piping n.
taze hava borusu fresh air pipe n.
taze döküm kumu greensand n.
taze hava fresh air n.
taze boya wet-paint n.
taze buhar bölgesi live steam space n.
taze harç fresh mortar n.
(taze odunu) kusurlu kısmı kesilip atılmış okla birleştirmek piece v.
Construction
taze dökülmüş betonun tesviyesinde kullanılan ahşap alet template n.
sertleşmemiş taze harç karışımları non-hardened wet mixed mortars n.
sıkıştırılmış taze beton compacted fresh concrete n.
taze harcın işlenebilme ve düzeltilme süresi workable life and correction time of fresh mortar n.
taze beton fresh concrete n.
taze beton rötresi plastic shrinkage n.
taze beton unset concrete n.
taze harç freshly applied mortar n.
taze beton kıvamı consistency of fresh concrete n.
taze betondan numune alma sampling of fresh concrete n.
taze beton deneyi fresh concrete test n.
taze harç green mortar n.
taze beton rötre çatlağı plastic shrinkage cracks n.
taze harç kıvamı consistence of fresh mortar n.
taze betonun dikey yüzeyindeki çıkıntı belly n.
taze harç derzlerini taşlarla doldurmak garret v.
Dyeing
taze dökme demir renginde iron-gray n.
taze dökme demir renginde iron-grey n.
taze ahududu kırmızısı bright-red adj.
taze çimen renginde dark-green adj.
taze çimen renginde light-green adj.
Automotive
taze çatlak incipient crack n.
Marine
taze su fresh water n.
taze su merceği freshwater lens n.
Medical
taze gaz akımı fresh gas flow n.
taze donmuş plazma fresh frozen plasma n.
(dokulara) kaynaşmayı ve iyileşmeyi teşvik için taze yüzey kazandırmak freshen v.
taze hazırlanmış freshly prepared adj.
Veterinary
(sığırlarda) yeni bitmiş taze otlarla beslenmekten kaynaklanabilen ve ölüm oranı yüksek olan akut bir solunum hastalığı fog fever n.
Food Engineering
dondurulmuş taze fasulye frozen green beans n.
fermente süt ve taze peynir fermented milk and fresh cheese n.
kurutulmamış (taze) makarna fresh pasta n.
taze meyve suyu ilavesi cut back n.
taze domuz eti üretimi için uygun olan hafif ama iyi işlenmiş domuz yorker n.
taze dondurulmuş fresh-frozen adj.
taze soğutulmuş fresh-chilled adj.
(et) taze green adj.
Gastronomy
hafif baharatlı taze veya tütsülenmiş sosis thuringer n.
genellikle taze ve yağlı inek sütünden yapılan hafif yarı yumuşak açık sarı renkli peynir trappist cheese n.
genellikle taze ve yağlı inek sütünden yapılan hafif yarı yumuşak açık sarı renkli peynir port salut n.
genellikle taze ve yağlı inek sütünden yapılan hafif yarı yumuşak açık sarı renkli peynir port du salut n.
dondurulmuş taze fasulye frozen green bean n.
etli taze fasulye green beans with meat n.
etli taze fasulye runner beans with slices of lamb n.
etli taze bamya okra with meat n.
kurutulmuş taze fasulye dried green bean n.
kuru taze fasulye dried green bean n.
kurutulmuş taze fasulye dehydrated green bean n.
taze kaşar fresh kasseri n.
taze piliç fresh chicken n.
taze enginar fresh artichoke n.
taze soğan spring onions n.
taze simit fresh bagel n.
taze soğan spring onion n.
taze fasulye green beans n.
taze soğan green bunching onion n.
taze meyve fresh fruits n.
taze soğan green onion n.
taze kaşar fresh cheese n.
taze bakla fresh broad bean n.
taze ekmek fresh bread n.
taze bamya fresh okra n.
taze fasülye green beans n.
taze sebze fresh vegetable n.
taze mısır çorbası indian corn in clear soup n.
taze soğan scallion n.
taze bezelye fresh peas n.
taze meyve sepeti fresh fruit basket n.
taze bezelye fresh pea n.
taze bezelye green peas n.
taze biber green pepper n.
taze kaşar fresh kasar cheese n.
taze peynir fresh cheese n.
taze incir fresh fig n.
taze siyah havyar fresh caviar n.
taze balık fresh fish n.
taze biber fresh pepper n.
taze soğan jibbons n.
taze ve tütsülenmemiş ringa balığı white herring n.
taze ahududu tanelerinden yapılıp peşmelba, meyveli dondurma ile servis edilen tatlı bir sos melba sauce n.
marul, roka, hindiba gibi taze ve yeşil yapraklı sebzelerin karışımı mesclun n.
marul, roka, hindiba gibi taze ve yeşil yapraklı sebzelerle yapılan salata mesclun n.
taze sebze karışımı bouquetiere n.
taze veya tatlandırıcı toz olarak kullanılan zencefil kökü ginger n.
üzeri kalın hamurlu taze meyve katmanından meydana gelen bir fırın tatlısı clafouti n.
tatlıdan sonra servis edilen taze meyve dessert [uk] n.
kaynatılmış taze şarap cute n.
geleneksel fast food'a kıyasla daha taze ve sağlıklı ayaküstü yemek fast casual n.
taze gıda fresh foods n.
taze çilekli dondurma strawberry ice cream n.
(taze fasulyeleri) pişirmeden önce ince dilimler halinde kesmek french v.
domates sosu, fesleğen ve taze mozzarella peyniri ile yapılan margherita adj.
taze sebzelerle süslenerek servis edilen primavera adj.
Chemistry
taze bitkilerle hazırlanan alkollü tentür alcoholature n.
(organizma, taze doku) öldürmek fix v.
(organizma, taze doku) sertleştirmek fix v.
(organizma, taze doku) korumak fix v.
Marine Biology
taze avrupa tirsibalığı chad n.
taze yemden kesme weaning n.
taze kömür balığı sea salmon n.
taze donmuş fresh frozen adj.
Botanic
taze beyaz şalgamın yumuşak yaprakları turnip greens n.
taze beyaz şalgamın yumuşak yaprakları turnip tops n.
taze sarı şalgam gibi kokan bir kabuğu olan, avustralya'da yetişen bir gül ağacı turnipwood (dysoxylum fraserianum) n.
taze sarı şalgam gibi kokan bir kabuğu olan, avustralya'da yetişen bir gül ağacı rosewood n.
taze sarı şalgam gibi kokan bir kabuğu olan, avustralya'da yetişen bir gül ağacı australian rose mahogany n.
tohumları tahıl, taze yaprakları ise sebze olarak kullanılan bir bitki tassel flower (amaranthus caudatus) n.
tohumları tahıl, taze yaprakları ise sebze olarak kullanılan bir bitki velvet flower n.
tohumları tahıl, taze yaprakları ise sebze olarak kullanılan bir bitki love-lies-bleeding n.
taze güllerden elde edilen uçucu kokulu bir yağ attar of roses n.
taze fasulye benzeri yenebilir çekirdekleri olan yaprak dökmeyen kısmen odunsu bir güney afrika sarmaşığı dipogon lignosus n.
taze sarı fasulye yellow bean n.
taze sarı fasulye wax bean n.
keklik üzümünün taze yaprakları youngsters [dialect] n.
ekmeklik buğdayın gıda takviyesi olarak kullanılan taze yaprakları wheatgrass n.
ekmeklik buğdayın hayvanlar ve insanlarca tüketilen taze yaprakları wheatgrass n.
salata veya yemek için kullanılan taze yapraklar healing herb n.
afrika ve avustralya'ya özgü herdem taze çiçekleri olan bitki ve çalıları içeren bir bitki cinsi genus helichrysum n.
şerbetçiotunun taze strobili brush n.
taze bezelye garden pea plant n.
taze bezelye common pea n.
taze bezelye pisum sativum n.
yenebilir taze filizler veren, eski dünya'ya özgü bir bitki bath asparagus (ornithogalum pyrenaicum) n.
yenebilir taze filizler veren, eski dünya'ya özgü bir bitki pyrenees star of bethlehem (ornithogalum pyrenaicum) n.
yenebilir taze filizler veren, eski dünya'ya özgü bir bitki prussian asparagus (ornithogalum pyrenaicum) n.
(uyarıcı olarak da çiğnenen) taze betel yaprakları paan n.
taze fasulye snap n.
taze fasulye snap bean n.
taze fasulye snapper n.
yumuşak kabuklu bir taze bezelye çeşidi snow pea n.
sultani bezelyenin yenebilir taze kabuğu snow pea n.
taze dalların yaşlılarının yerini alması için (yaşlı bitkileri) budamak renovate v.
Agriculture
taze bezelyeleri kabuklarından ve dallarından ayıran makine viner n.
taze gübre green manure n.
kümes hayvanlarını veya tavşanları taze çimlerin üzerinde dolaştırmak için kümes veya kafese takılan taşınabilir küçük tel parmaklık fold [uk] n.
taze gübreyle gübrelemek green-manure v.
Breeding
taze mezbaha dana derileri green calf skins n.
taze yem fresh feed n.
hayvanlara verilen taze kesilmiş yem green chop n.
Fishery
taze ringa balığı için kullanılan bir ingiliz hacim birimi cran n.
Environment
taze kar fresh snow n.
Geology
bir su kütlesinde taze üst katmanı yüksek yoğunluklu çözünmüş katı ve sıvılardan oluşan alt katmandan ayıran sınır chemocline n.
Military
kuru ya da taze ağaç dallarının düşmana doğru dizilmesiyle oluşan savunma hattı abattis n.
Archaic
meraklı taze quidnunc n.
Entomology
yumurtlamayıp doğurduğu larvalarını taze ete bırakan sarcophaga cinsi çeşitli sineklere verilen ad meat fly n.
Slang
meraklı taze dick tracy n.
taze gübre yığını meadow muffin n.
taze hayvan boku yığını meadow muffin n.
taze inek boku yığını meadow muffin n.
taze hayvan boku öbeği meadow muffin n.
taze mahkum fish n.