|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
açıkça göstermek |
manifest f.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
açıkça söyleme |
avowal i.
|
|
3 |
Genel |
açıkça tartışma |
ventilation i.
|
|
4 |
Genel |
çevresi kapatılmış ya da açıkça tanımlanmış alan |
precinct i.
|
|
5 |
Genel |
açıkça gösterme |
manifestation i.
|
|
6 |
Genel |
hakların açıkça çiğnenmesi |
outrage i.
|
|
7 |
Genel |
açıkça itiraf eden |
avower i.
|
|
8 |
Genel |
açıkça söyleme |
avowing i.
|
|
9 |
Genel |
açıkça ortaya koyma |
explicitation i.
|
|
10 |
Genel |
açıkça görülen başarı |
éclat i.
|
|
11 |
Genel |
bir taraf için açıkça adaletsiz teklif |
highway robbery i.
|
|
12 |
Genel |
açıkça suçlama |
denouncement i.
|
|
13 |
Genel |
açıkça suçlayan |
denouncer i.
|
|
14 |
Genel |
açıkça yanlış oldukları ispatlansa dahi eski yöntemlerden şaşmayan kimse |
mumpsimus i.
|
|
15 |
Genel |
açıkça söyleyememe |
silence i.
|
|
16 |
Genel |
açıkça anlatmak |
speak clearly f.
|
|
17 |
Genel |
bir şeyi açıkça göstermek |
show something up f.
|
|
18 |
Genel |
açıkça belirtmek |
specify f.
|
|
19 |
Genel |
açıkça belirtmek |
enounce f.
|
|
20 |
Genel |
açıkça belirtmek |
express clearly f.
|
|
21 |
Genel |
fikirlerini açıkça söylemek |
lay the cards on the table f.
|
|
22 |
Genel |
açıkça anlatmak |
explain clearly f.
|
|
23 |
Genel |
açıkça ortaya koymak |
lay bare f.
|
|
24 |
Genel |
açıkça söylenmek |
be avowed f.
|
|
25 |
Genel |
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
speak one's mind f.
|
|
26 |
Genel |
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
speak out f.
|
|
27 |
Genel |
açıkça belirtmek |
enunciate f.
|
|
28 |
Genel |
açıkça anlamak |
clearly understand f.
|
|
29 |
Genel |
açıkça söylemek |
articulate f.
|
|
30 |
Genel |
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
speak up f.
|
|
31 |
Genel |
bir şeyi açıkça söylemek |
put something plainly f.
|
|
32 |
Genel |
açıkça söylemek |
profess f.
|
|
33 |
Genel |
açıkça göstermek |
evince f.
|
|
34 |
Genel |
düşüncelerini açıkça söylemek |
put all the cards on the table f.
|
|
35 |
Genel |
açıkça anlatılmak |
be clearly explained f.
|
|
36 |
Genel |
açıkça söylemek |
speak out f.
|
|
37 |
Genel |
açıkça anlamak |
perfectly understand f.
|
|
38 |
Genel |
açıkça konuşmak |
speak up f.
|
|
39 |
Genel |
açıkça anlatmak |
tell out f.
|
|
40 |
Genel |
düşüncelerini açıkça söylemek |
put the cards on the table f.
|
|
41 |
Genel |
açıkça tartışmak |
ventilate f.
|
|
42 |
Genel |
açıkça söylemek |
make no secret of f.
|
|
43 |
Genel |
fikirlerini açıkça söylemek |
put the cards on the table f.
|
|
44 |
Genel |
açıkça anlatılmak |
(something) to be clearly explained f.
|
|
45 |
Genel |
açıkça söylemek |
avow f.
|
|
46 |
Genel |
fikrini açıkça anlatmak |
make one's point f.
|
|
47 |
Genel |
açıkça anlaşılmak |
be understood clearly f.
|
|
48 |
Genel |
açıkça görülmek |
be clearly seen f.
|
|
49 |
Genel |
açıkça görülmek |
be seen obviously f.
|
|
50 |
Genel |
açıkça belirtmek |
pin down f.
|
|
51 |
Genel |
açıkça söylemek |
make no bones of f.
|
|
52 |
Genel |
açıkça söylemek |
make no bones about f.
|
|
53 |
Genel |
düşüncelerini açıkça belirtmek |
enunciate f.
|
|
54 |
Genel |
çekinmeden açıkça söylemek |
speak up f.
|
|
55 |
Genel |
bir şeyi birine açıkça ifade etmek |
enunciate something to someone f.
|
|
56 |
Genel |
tekrar açıkça söylemek |
reavow f.
|
|
57 |
Genel |
açıkça kanıt sunmak |
testimonialize f.
|
|
58 |
Genel |
açıkça kanıt sunmak |
testimonialise f.
|
|
59 |
Genel |
açıkça meydan okumak |
bid defiance to f.
|
|
60 |
Genel |
açıkça konuşmak |
give a piece of one's mind to f.
|
|
61 |
Genel |
ne düşündüğünü açıkça ortaya koymak |
declare one's self f.
|
|
62 |
Genel |
açıkça telaffuz etmek |
enunciate f.
|
|
63 |
Genel |
açıkça belirtmek |
enounce f.
|
|
64 |
Genel |
açıkça telaffuz etmek |
enounce f.
|
|
65 |
Genel |
açıkça ifade etmek |
enunciate f.
|
|
66 |
Genel |
açıkça göstermek |
write f.
|
|
67 |
Genel |
açıkça suçlamak |
denunciate f.
|
|
68 |
Genel |
açıkça belirtmek |
despecificate f.
|
|
69 |
Genel |
açıkça ortaya koymak |
communicate f.
|
|
70 |
Genel |
açıkça göstermek |
communicate f.
|
|
71 |
Genel |
anlaşmazlıkları açıkça tartışarak çözmek |
dialogue f.
|
|
72 |
Genel |
açıkça göstermek |
ostend [obsolete] f.
|
|
73 |
Genel |
açıkça belirtmek |
outspeak f.
|
|
74 |
Genel |
açıkça söylemek |
outspeak f.
|
|
75 |
Genel |
açıkça direnmek |
outstand f.
|
|
76 |
Genel |
açıkça karşı koymak |
outstand f.
|
|
77 |
Genel |
açıkça söylemek |
outtell f.
|
|
78 |
Genel |
açıkça konuşmak |
outtell f.
|
|
79 |
Genel |
üzerinde açıkça göstermek |
bear f.
|
|
80 |
Genel |
birisini toplum içinde açıkça suçlamak |
denounce somebody f.
|
|
81 |
Genel |
açıkça söylenmemiş |
tacit s.
|
|
82 |
Genel |
açıkça yazılmamış |
tacit s.
|
|
83 |
Genel |
açıkça belirtilmiş |
articulate s.
|
|
84 |
Genel |
hislerini açıkça gösteren |
feely s.
|
|
85 |
Genel |
açıkça görülen |
overt s.
|
|
86 |
Genel |
açıkça söylenebilir |
avowable s.
|
|
87 |
Genel |
açıkça ilan edilmiş olan |
avowed s.
|
|
88 |
Genel |
duygularını açıkça gösteren |
frank s.
|
|
89 |
Genel |
açıkça belirtilmemiş |
unspecified s.
|
|
90 |
Genel |
kendini açıkça etkili olarak ifade eden |
smooth-spoken s.
|
|
91 |
Genel |
açıkça ayırt edilebilir |
clearly distinguishable s.
|
|
92 |
Genel |
açıkça ayırt edilebilen |
clearly distinguishable s.
|
|
93 |
Genel |
açıkça söylenmemiş |
unstated s.
|
|
94 |
Genel |
açıkça işaretlenmiş |
clearly-marked s.
|
|
95 |
Genel |
açıkça yazılmış |
clearly written s.
|
|
96 |
Genel |
açıkça yazılı |
clearly written s.
|
|
97 |
Genel |
kanunda açıkça belirtilmiş |
bright-line s.
|
|
98 |
Genel |
boyunsuz, yüzü açıkça görülen canavar başı imgesi |
caboched s.
|
|
99 |
Genel |
açıkça ifade edilebilir |
articulable s.
|
|
100 |
Genel |
açıkça belirtilmemiş |
unarticulated s.
|
|
101 |
Genel |
açıkça konuşmayan |
uncommunicable s.
|
|
102 |
Genel |
açıkça görülen |
uncoy s.
|
|
103 |
Genel |
açıkça söylenmemiş |
unprofessed s.
|
|
104 |
Genel |
açıkça gösterilebilir |
manifestable s.
|
|
105 |
Genel |
açıkça gösterilebilir olan |
manifestible s.
|
|
106 |
Genel |
açıkça belirtilmiş |
hard-edge s.
|
|
107 |
Genel |
gerçekleri açıkça söylemeyen |
meal-mouthed s.
|
|
108 |
Genel |
açıkça konuşulabilen |
mentionable s.
|
|
109 |
Genel |
açıkça algılanmayan |
faint s.
|
|
110 |
Genel |
açıkça yapay |
hokey s.
|
|
111 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesini veya tanrı ile birlik içinde olmasını açıkça ortaya koyan |
mystical s.
|
|
112 |
Genel |
(dürtü, duygu, niyet) açıkça sergileyen |
obvious s.
|
|
113 |
Genel |
açıkça söylenebilir |
declarable s.
|
|
114 |
Genel |
açıkça ifade edilen |
direct s.
|
|
115 |
Genel |
açıkça ifade edilmeyen |
covert s.
|
|
116 |
Genel |
açıkça onaylanan |
favorable s.
|
|
117 |
Genel |
açıkça onaylanan |
favourable s.
|
|
118 |
Genel |
taslağı açıkça gösteren |
outlined s.
|
|
119 |
Genel |
ana hatları açıkça gösteren |
outlined s.
|
|
120 |
Genel |
profili açıkça gösteren |
outlined s.
|
|
121 |
Genel |
sınırı açıkça gösteren |
outlined s.
|
|
122 |
Genel |
açıkça bilinen |
avowed s.
|
|
123 |
Genel |
açıkça belirten |
professed s.
|
|
124 |
Genel |
açıkça belirtilmemiş |
unstated s.
|
|
125 |
Genel |
açıkça tanılabilir biçimde |
in a clearly identifiable way zf.
|
|
126 |
Genel |
açıkça söylenebilir şekilde |
avowably zf.
|
|
127 |
Genel |
açıkça algılanabilir bir şekilde |
vividly zf.
|
|
128 |
Genel |
açıkça taahhüt edilerek |
handfastly [obsolete] zf.
|
|
129 |
Genel |
açıkça ve kesin olarak |
flat-footed zf.
|
|
Phrasals |
|
130 |
Öbek Fiiller |
'-e açıkça kınamak |
clamor against i.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
açıkça desteklemek |
clamor for i.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
açıkça/alenen olmakla suçlamak/itham etmek |
denounce (one) as (something) f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
açıkça/alenen olmakla suçlamak/itham etmek |
denounce someone as something f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) açıkça kınamak |
clamor against (something) f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
açıkça desteklemek |
clamor for (something) f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
düşüncesini açıkça söylemek |
come out f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
açıkça ifade etmek |
peg down f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
açıkça tanımlamak |
peg down f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
bir özelliği/yaklaşımı açıkça belli etmek/göstermek |
drip with (something) f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
bir özelliği/yaklaşımı açıkça belli etmek/göstermek |
drip with something f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
birine bir şeyi açıkça söylemek/göstermek |
disclose something to someone f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
açıkça belirtmek |
lay out f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) açıkça ortaya dökmek |
come out with (something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
(birini) açıkça (bir şey) için suçlamak |
denounce (one) for (something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
(birini) açıkça (bir şeyle) suçlamak |
denounce (one) for (something) f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(bir özelliği/yaklaşımı) açıkça belli etmek/göstermek |
drip with f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi birine) açıkça belirtmek |
enunciate (something) to (one) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi birine) açıkça ifade etmek |
enunciate (something) to (one) f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
-e açıkça belirtmek |
enunciate to f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
-e açıkça ifade etmek |
enunciate to f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
kendini açıkça ifade etmek |
get through f.
|
|
Phrases |
|
152 |
İfadeler |
açıkça söylemek gerekirse |
tell openly expr.
|
|
153 |
İfadeler |
açıkça söylemek gerekirse |
not to put too fine a point on it expr.
|
|
154 |
İfadeler |
aksi yönde açıkça hüküm bulunduğu halde |
where expressly provided otherwise expr.
|
|
155 |
İfadeler |
aksine açıkça hüküm bulunduğu takdirde |
where expressly provided otherwise expr.
|
|
156 |
İfadeler |
burada (işbu belgede) belirtilen kalemlere ilişkin ne sarahaten (açıkça) ne de ima yoluyla hiçbir garanti veya teminatı kabul etmez |
hereby expressly disclaims any warranty or guarantee whether express or implied with regard to items described herein expr.
|
|
157 |
İfadeler |
daha açıkça ifade etmek gerekirse |
to put it more explicitly expr.
|
|
158 |
İfadeler |
açıkça kabul ediyorum |
I don't mind admitting expr.
|
|
159 |
İfadeler |
açıkça kabul ediyorum |
I don't mind admitting expr.
|
|
Proverb |
|
160 |
Atasözü |
kötü dost açıkça düşman olan birinden daha kötüdür |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
161 |
Atasözü |
iki yüzlü bir dost açıkça düşman olan birinden daha kötüdür |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
162 |
Atasözü |
dost gibi görünen arkadaştansa açıkça düşman olan biri yeğdir |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
163 |
Atasözü |
dost görünen düşmandansa açıkça düşman olan kişi yeğdir |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
164 |
Atasözü |
iki yüzlü birine dost diye güvenmek, birinin düşman olduğunu açıkça bilmekten daha kötüdür |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
165 |
Atasözü |
kötü dostlar açıkça düşman olanlardan daha kötüdür |
false friends are worse than open enemies
|
|
166 |
Atasözü |
iki yüzlü dostlar açıkça düşman olanlardan daha kötüdür |
false friends are worse than open enemies
|
|
167 |
Atasözü |
iki yüzlü arkadaşlardansa açıkça düşman olanlar yeğdir |
false friends are worse than open enemies
|
|
168 |
Atasözü |
dost gibi görünen arkadaşlardansa açıkça düşman olanlar yeğdir |
false friends are worse than open enemies
|
|
169 |
Atasözü |
dost görünen düşmanlardansa açıkça düşman olanlar yeğdir |
false friends are worse than open enemies
|
|
170 |
Atasözü |
iki yüzlü insanlara dost diye güvenmek, birinin düşman olduğunu açıkça bilmekten daha kötüdür |
false friends are worse than open enemies
|
|
Colloquial |
|
171 |
Konuşma Dili |
şirket devrinde niyetini açıkça belli etmeden karşı teklifte bulunan bir müdahil |
grey knight i.
|
|
172 |
Konuşma Dili |
açıkça söylemek |
put it to f.
|
|
173 |
Konuşma Dili |
(birine) açıkça söylemek |
put it to (someone) f.
|
|
174 |
Konuşma Dili |
duygularını/düşüncelerini açıkça söylemek |
let rip f.
|
|
175 |
Konuşma Dili |
açıkça ortaya koymak |
be out f.
|
|
176 |
Konuşma Dili |
açıkça söylemek/anlatmak |
be out f.
|
|
177 |
Konuşma Dili |
ile açıkça konuşmak |
be open with f.
|
|
178 |
Konuşma Dili |
(birine karşı olan) cinsel isteğini açıkça göstermek/belli etmek |
get fresh (with somebody) f.
|
|
179 |
Konuşma Dili |
olduğu gibi/açıkça söylemek |
tilii (tell it like it is) f.
|
|
180 |
Konuşma Dili |
açıkça konuşmak |
pop off f.
|
|
181 |
Konuşma Dili |
açıkça söz söylemek |
pop off f.
|
|
182 |
Konuşma Dili |
açıkça anlaşılmış |
in focus s.
|
|
183 |
Konuşma Dili |
açıkça görülüyor ki |
clearly zf.
|
|
184 |
Konuşma Dili |
ve açıkça konuşmak gerekirse |
and quite frankly expr.
|
|
185 |
Konuşma Dili |
açıkça söylemek gerekirse |
(if the) truth be known expr.
|
|
186 |
Konuşma Dili |
açıkça söylemek gerekirse |
(if the) truth be told expr.
|
|
Idioms |
|
187 |
Deyim |
açıkça beyan edilen taahhüt |
avowed intent i.
|
|
188 |
Deyim |
açıkça ortada olan cevap |
answer on a postcard i.
|
|
189 |
Deyim |
her şeyin açıkça ortada olduğu bir dava/suç |
an open-and-shut case i.
|
|
190 |
Deyim |
açıkça ifade |
irish hint i.
|
|
191 |
Deyim |
açıkça bildirim |
irish hint i.
|
|
192 |
Deyim |
açıkça anlamak |
make out f.
|
|
193 |
Deyim |
açıkça anlaşılmamak |
be out of focus f.
|
|
194 |
Deyim |
açıkça dile getirmek |
call a spade a spade f.
|
|
195 |
Deyim |
açıkça görmek |
make out f.
|
|
196 |
Deyim |
açıkça ortaya koymak |
lay one's card on the table f.
|
|
197 |
Deyim |
açıkça söylemek |
make no bones about f.
|
|
198 |
Deyim |
açıkça söylemek |
make no bones of f.
|
|
199 |
Deyim |
açıkça ve dürüstçe konuşmak |
not to put too fine a point on it f.
|
|
200 |
Deyim |
(düşüncelerini) açıkça söylemek |
give tongue to f.
|
|
201 |
Deyim |
kusurları açıkça/apaçık ortada olmak |
could drive a truck through (something) [us] f.
|
|
202 |
Deyim |
açıkça/direkt söylemek |
tell (one) point-blank f.
|
|
203 |
Deyim |
(birine karşı olan) cinsel isteğini açıkça göstermek/belli etmek |
get fresh with (one) f.
|
|
204 |
Deyim |
planlarını, niyetini, fikirlerini, kaynaklarını diğerlerine açıkça bildirmek |
reveal (one's) hand f.
|
|
205 |
Deyim |
(bir şeyi) açıkça anlayabilmek |
keep (something) straight (in one's mind/head) f.
|
|
206 |
Deyim |
açıkça bildirmek |
give someone an irish hint f.
|
|
207 |
Deyim |
açıkça/açık açık konuşmak |
shoot from the hip f.
|
|
208 |
Deyim |
açıkça ortada olup fark edilmemiş/gözden kaçmış |
look/stare you in the face f.
|
|
209 |
Deyim |
açıkça dalga geçmek |
stick (one's) tongue out f.
|
|
210 |
Deyim |
açıkça dalga geçmek |
stick out (one's) tongue f.
|
|
211 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) açıkça dalga geçmek |
stick out (one's) tongue at (someone or something) f.
|
|
212 |
Deyim |
açıkça sunmak |
leave little to the imagination f.
|
|
213 |
Deyim |
açıkça göstermek |
leave little to the imagination f.
|
|
214 |
Deyim |
dolaylı olarak veya açıkça yanlış bir mesaj vermek |
send the wrong message f.
|
|
215 |
Deyim |
birine açıkça/direkt sormak, söylemek |
ask (or tell) someone point-blank f.
|
|
216 |
Deyim |
birine açıkça/direkt sormak |
ask someone point-blank f.
|
|
217 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) açıkça desteklemek |
beat the drum (for someone or something) f.
|
|
218 |
Deyim |
birini/bir şeyi açıkça desteklemek |
beat the drum for someone or something f.
|
|
219 |
Deyim |
birini/bir şeyi açıkça desteklemek |
bang the drum for someone or something f.
|
|
220 |
Deyim |
birini/bir şeyi açıkça desteklemek |
beat the drum for someone/something f.
|
|
221 |
Deyim |
açıkça söylemekten kaçınmak |
mince the matter f.
|
|
222 |
Deyim |
açıkça göstermek |
bring home f.
|
|
223 |
Deyim |
bir şeyi açıkça göstermek |
bring something home f.
|
|
224 |
Deyim |
bir şeyi birine açıkça göstermek |
bring something home to somebody f.
|
|
225 |
Deyim |
(bir şeyi) açık açık/açıkça söylemek |
lay (something) on the line f.
|
|
226 |
Deyim |
açıkça sunmak |
leave nothing to the imagination f.
|
|
227 |
Deyim |
açıkça göstermek |
leave nothing to the imagination f.
|
|
228 |
Deyim |
duruşunu/tarafını açıkça ortaya koymak/belirtmek |
make (one's) position clear f.
|
|
229 |
Deyim |
fikrini/görüşünü/niyetini açıkça ortaya koymak |
make (one's) position clear f.
|
|
230 |
Deyim |
fikrini/görüşünü/niyetini açıkça belirtmek |
make (one's) position clear f.
|
|
231 |
Deyim |
(bir şeyi) açıkça söylemek |
make no bones about (something) f.
|
|
232 |
Deyim |
fikrini açıkça anlatmak |
make your point f.
|
|
233 |
Deyim |
fikrini/düşüncesini açıkça söylemek |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
|
234 |
Deyim |
tarafını açıkça belli etmek |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
|
235 |
Deyim |
kimi/neyi desteklediğini açıkça ortaya koymak |
nail your colours to the mast [uk] f.
|
|
236 |
Deyim |
(bir şeyi) açıkça ifade etmek/anlatmak |
put (something) into plain language f.
|
|
237 |
Deyim |
açıkça söylemek |
put plainly f.
|
|
238 |
Deyim |
düşüncelerini açıkça/çekinmeden belirtmek |
put your head above the parapet f.
|
|
239 |
Deyim |
düşüncelerini açıkça/çekinmeden belirtmek |
stick your head above the parapet [uk] f.
|
|
240 |
Deyim |
(bir şeyi) açıkça belirtmek |
ram (something) home [uk] f.
|
|
241 |
Deyim |
(bir şeyi) açıkça/açık bir dille söylemek |
say (something) in plain language f.
|
|
242 |
Deyim |
niyetini açıkça ortaya koymak |
set out your stall [uk] f.
|
|
243 |
Deyim |
düşüncesini açıkça belirtmek |
set out your stall [uk] f.
|
|
244 |
Deyim |
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
speak mind f.
|
|
245 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) açıkça dalga geçmek |
stick (one's) tongue out at (someone or something) f.
|
|
246 |
Deyim |
açıkça dalga geçmek |
stick tongue out f.
|
|
247 |
Deyim |
açıkça yüzleşmek |
come down to f.
|
|
248 |
Deyim |
kanunda açıkça/kesin olarak belirtilmiş |
bright-line s.
|
|
249 |
Deyim |
açıkça belli |
crystal clear expr.
|
|
250 |
Deyim |
açıkça/çok net bir şekilde |
in no uncertain terms expr.
|
|
251 |
Deyim |
ayağa kalk ve açıkça fikrini söyle |
stand up and be counted expr.
|
|
252 |
Deyim |
(bir şey) kendini açıkça ortaya koyuyor |
(something) speaks for itself expr.
|
|
253 |
Deyim |
açıkça düşman |
at swords' points expr.
|
|
254 |
Deyim |
açıkça söylenecek olursa |
when you get right down to it expr.
|
|
255 |
Deyim |
abd'de açıkça eşcinsel olanların orduda görev yapmasına izin vermeyen, eşcinsel kimliklerini gizli tuttukları sürece orduda görev yapmasına izin verilen ordu politikası |
dadt (don't ask, don't tell) kısalt.
|
|
Speaking |
|
256 |
Konuşma |
açıkça görülüyor ki |
obviously zf.
|
|
257 |
Konuşma |
açıkça söyle! |
tell it clearly! expr.
|
|
258 |
Konuşma |
kendimi açıkça ifade edebildim mi? |
do I make myself clear? expr.
|
|
259 |
Konuşma |
olduğu gibi/açıkça söylemek |
tell it like it is expr.
|
|
260 |
Konuşma |
size açıkça söylüyorum |
I tell you straight expr.
|
|
Trade/Economic |
|
261 |
Ticaret/Ekonomi |
sözleşmeler bu hükümle başlayarak anlaşmanın taraflarının kimler olduğu açıkça ortaya konur |
agreement clause i.
|
|
262 |
Ticaret/Ekonomi |
açıkça bahsedilen |
explicitly mentioned s.
|
|
263 |
Ticaret/Ekonomi |
açıkça belirtilen |
explicitly mentioned s.
|
|
264 |
Ticaret/Ekonomi |
açıkça bir şeye katılmayı veya izin vermeyi tercih ederek yapılan (seçim) |
opt in s.
|
|
265 |
Ticaret/Ekonomi |
açıkça bir şeye katılmamayı veya bir şeyi yasaklamayı tercih ederek yapılan (seçim) |
opt out s.
|
|
266 |
Ticaret/Ekonomi |
açıkça bir şeye katılmamayı veya bir şeyi yasaklamayı tercih ederek yapılan (seçim) |
opt-out s.
|
|
Law |
|
267 |
Hukuk |
açıkça görünen irtifak hakkı |
apparent easement i.
|
|
268 |
Hukuk |
açıkça görünen irtifak hakkı |
conspicuous easement i.
|
|
269 |
Hukuk |
açıkça iddia veya itiraf |
open avowal i.
|
|
270 |
Hukuk |
yasal yapılanma ile kurulduğu halde kuruluş amacı açıkça ifade edilmeyen vakıf |
implied trust i.
|
|
271 |
Hukuk |
açıkça göstermek |
testify f.
|
|
272 |
Hukuk |
açıkça dayanaktan yoksun |
manifestly ill-founded s.
|
|
Politics |
|
273 |
Siyasal |
açıkça mesnetsiz başvuru |
manifestly unfounded claim i.
|
|
274 |
Siyasal |
açıkça mesnetsiz başvuru |
manifestly unfounded application i.
|
|
275 |
Siyasal |
açıkça ifade edilmeyen hareket |
groundswell i.
|
|
Media |
|
276 |
Medya |
film yapımcısı harvey weinstein'a karşı yapılan cinsel istismar suçlamalarının basında yer bulmasını takiben açıkça yapılan cinsel şiddet ve taciz suçlamalarının artması |
the weinstein effect i.
|
|
Pathology |
|
277 |
Patoloji |
açıkça görülen (hastalık) |
outspoken s.
|
|
Literature |
|
278 |
Edebiyat |
bir eserde başka bir esere açıkça atıfta bulunma |
quotation i.
|
|
Linguistics |
|
279 |
Dilbilim |
açıkça anlatım kabiliyeti |
articulateness i.
|
|
280 |
Dilbilim |
açıkça söylenmiş |
articulated s.
|
|
Archaic |
|
281 |
Eski Kullanım |
açıkça konuşmak |
steven f.
|
|
282 |
Eski Kullanım |
açıkça görülen |
fair s.
|
|
Slang |
|
283 |
Argo |
açıkça aşağılamak |
trash f.
|
|
284 |
Argo |
davranışlarıyla eşcinsel olduğunu açıkça gösteren |
(as) gay as a three-dollar bill s.
|
|
Modern Slang |
|
285 |
Modern Argo |
açıkça flört eden |
all up on my jock s.
|
|