bad - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bad

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"bad" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 111 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
bad s. kötü
bad s. fena
bad s. bozuk
bad s. berbat
bad s. hoş olmayan
General
bad i. perişanlık
bad i. batak
bad i. şanssızlık
bad i. zarar
bad i. yıkım
bad i. kötülük
bad f. kolye takmak
bad s. terbiyesiz
bad s. değersiz
bad s. niteliksiz
bad s. kifayetsiz
bad s. pişman
bad s. kokmuş
bad s. sakat (uzuv)
bad s. habis
bad s. yanlış
bad s. sahte
bad s. bet
bad s. nahoş
bad s. kem
bad s. sert
bad s. kara
bad s. vahim
bad s. hasta
bad s. zararlı
bad s. ciddi
bad s. rahatsız
bad s. bozulmuş (yiyecek)
bad s. yaman
bad s. bitik
bad s. keyifsiz
bad s. keleş
bad s. hatalı
bad s. küfürlü
bad s. kokuşmuş
bad s. geçersiz
bad s. kokuşuk
bad s. müteessir
bad s. kaka
bad s. şiddetli
bad s. çok kötü
bad s. çürük
bad s. sağlıksız
bad s. kötü şey
bad s. ahlaksız
bad s. edepsiz
bad s. haşin
bad s. aksi
bad s. huysuz
bad s. yıkıcı
bad s. feci
bad s. zayıf (not/sağlık durumu)
bad s. tahripkar
bad s. yaramaz
bad s. asi
bad s. üzücü
bad s. münasebetsiz
bad s. beceriksiz
bad s. müstehcen
bad s. haysiyetsiz
bad s. biçimsiz
bad s. hantal
bad s. isabetsiz
bad s. uygunsuz
bad s. saygısız
bad s. yakışıksız
bad s. değerlere küfreden
bad s. kederli
bad s. üzgün
bad s. kural dışı
bad s. berbat
bad zf. kötü bir şekilde
bad zf. ciddi derecede
bad zf. aşırı derecede
bad zf. gereken standardın altında
bad zf. pek ziyade
bad zf. çok
bad zf. pek çok
Colloquial
bad i. probleme yol açan hata
bad i. yapılan hatanın sorumluluğu
Idioms
bad s. harika
bad expr. güzel
Trade/Economic
bad i. bir hesabın borç tarafı
bad s. karşılıksız (çek vb.)
bad s. çürük
bad s. hükümsüz
bad s. kusurlu
bad s. yasal geçerliliği olmayan
Law
bad i. noksan
bad s. hükümsüz
bad s. kalitesi bozuk
bad s. muteber olmayan
bad s. malul
bad s. kusurlu
bad s. şüpheli
Archaic
bad f. (geçmiş zamanda) teklif etmek
bad f. bide-bad
bad f. (geçmiş zamanda) dayanmak
bad f. (geçmiş zamanda) önermek
bad f. (geçmiş zamanda) fiyat vermek
bad f. (geçmiş zamanda) katlanmak
Slang
bad i. aynasız
bad s. yaş
bad s. seksi
bad s. çekici
bad expr. çok iyi

"bad" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
bad luck i. şanssızlık
bad luck i. talihsizlik
bad luck i. uğursuzluk
become bad f. kötüleşmek
bad-tempered s. aksi
bad-tempered s. huysuz
General
bad straits i. geçim sıkıntısı
bad temper i. huysuzluk
bad person i. kötü kişi
bad luck i. kör talih
bad temper i. sinirlilik
bad eye i. kem göz
bad manners i. edepsizlik
bad tempered i. huysuz
bad manners i. terbiyesizlik
bad temper i. damar
bad air i. kötü hava
bad health i. sağlığı bozuk
bad action i. kötülük
bad habit i. illet
bad taste i. zevksizlik
bad condition i. kötü durum
bad debt i. değersiz alacak
bad conscience i. vicdan azabı
a bad mark i. kötü not
his bad luck i. alnının karayazısı
bad behavior i. kötü davranış
bad debt i. alınamayan alacak
a bad sailor i. deniz tutan kimse
bad payer i. batakçı
bad behaviour against children i. çocuklara kötü davranma
bad luck i. uğursuzluk
bad conscience i. kötü vicdan
bad blood i. düşmanlık
a bad turn i. kötülük
bad blood i. dargınlık
bad luck i. karayazı
bad conductor i. kötü iletken
a bad mark i. zayıf not
bad mark i. zayıf
bad break i. şanssızlık
bad fate i. kötü kader
bad goalkeeper i. kova
bad mark i. kırık
bad debt i. batak para
bad luck i. şeamet
a bad mark i. kırık not
bad team i. kova
bad weather i. kötü hava
bad line i. bozuk hat
bad line i. kötü hat
go bad cop on someone i. kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği
communicating bad news i. kötü haber
bad luck i. kör şeytan
bad habits i. kötü alışkanlıklar
bad luck i. kör şans
bad mood i. kötü ruh hali
bad fabrication i. kötü fabrikasyon
bad news i. kara haber
having bad health i. dert sahibi
bad condition i. kötü şart
bad workmanship i. kötü işçilik
bad habit i. kötü alışkanlık
bad record i. bozuk kayıt
bad fortune i. talihsizlik
bad fortune i. şanssızlık
bad workmanship i. kalitesiz işçilik
bad luck i. aksilik
bad intention i. kötü emel
bad apple i. çürük elma
bad apple i. yozlaşmış
bad intention i. kötü niyet
bad luck i. kötü talih
bad action i. amel-i talih
bad things i. kötü şeyler
bad line i. cızırtılı hat
bad straits i. geçim zorluğu
bad name i. kötü şöhret
bad hat i. baş belası
bad hat i. sorun çıkaran
bad image i. kötü imaj
bad boy i. kötü çocuk
bad habits i. zararlı alışkanlıklar
bad rumor i. kötü söylenti
bad habit i. zararlı alışkanlık
bad experience i. kötü deneyim
bad experience i. kötü tecrübe
bad experience i. hoş olmayan tecrübe
bad friend i. kötü arkadaş
bad behaviour i. kötü davranış
bad conduct i. kötü davranış
bad suspicion i. kötü şüphe
bad suspicion i. kötü zan
bad guys i. kötü adamlar
bad opportunities i. kötü/olumsuz fırsatlar
bad marriage i. kötü evlilik
bad memories i. kötü anılar
bad eating habits i. kötü yeme alışkanlıkları
bad times i. zor zamanlar
bad faith i. kötü niyet
bad decision i. kötü karar
bad actor i. kötü aktör
bad form i. uygunsuz/uygun olmayan (davranış)
bad form i. münasebetsizlik
bad surprise i. kötü sürpriz
a bad surprise i. kötü bir sürpriz
bad weather conditions i. olumsuz hava şartları
bad weather conditions i. olumsuz hava koşulları
bad weather conditions i. kötü hava şartları
bad weather conditions i. kötü hava koşulları
bad luck i. kötü şans
bad side i. kötü yön
bad side i. kötü yan
bad people i. kötü insanlar
bad goalkeeper i. kova kaleci
bad neighbor i. kötü komşu
bad neighbour i. kötü komşu
bad character i. kötü kişi
bad blood i. hastalık
bad temper i. hırçınlık
bad title i. kötü şöhret
bad character i. kötü ahlak
a bad idea i. kötü bir fikir
bad back i. bel sorunu
bad back i. sırt ağrısı
bad taste i. kötü tat
bad habit i. kötü huy
bad words i. küfürlü konuşma
bad language i. küfürlü konuşma
bad sides i. kötü yönler
bad weather i. çepel
bad guy i. kötü adam
bad cut i. kötü kesik
bad forces i. kötü güçler
bad suspicion i. suizan
bad wolf i. kötü kurt
bearer of bad news i. felaket tellalı
bad timing i. kötü zamanlama
the bad i. kötülük
the bad i. insanların başına gelen nahoş şeyler
bad tooth i. çürük diş
a bad lot i. beş para etmez biri
peck's bad boy i. inatçı kimse
peck's bad boy i. aksi kimse
peck's bad boy i. zorluk çıkaran kuruluş
peck's bad boy i. söz dinlemez kimse
peck's bad boy i. uzlaşılamayan kurum
bad writing i. kötü yazım
bad writing i. kalitesiz yazım
bad actors i. kötü aktörler
bad actors i. kötü niyetli kimseler
bad actor i. kötü aktör
bad actor i. kötü niyetli kimse
bad actors i. kötü aktörler
bad actors i. kötü kimseler
bad actor i. kötü aktör
bad actor i. kötü kimse
go bad f. yiyecek bozulmak
show bad temper f. huysuzluk etmek
make the best of a bad situation f. kötü bir durum karşısında idare etmeye çalışmak
turn bad f. bozmak (hava)
go bad f. bozulmak
go bad f. yemek çürümek
feel bad f. kendini iyi hissetmemek
be in a bad way f. çok zor bir durumda olmak
go from bad to worse f. kötüye gitmek
be mixed up in something bad f. adı karışmak
make a bad impression on someone f. kötü bir izlenim bırakmak
leave a bad impression f. kötü izlenim bırakmak
go bad f. kokmak
show bad temper f. aksileşmek
have a bad hair day f. kötü bir gün geçirmek
be in bad with something f. başı hoş olmamak
consider bad f. kötü saymak
have bad breath f. ağzı kokmak
get bad vibes from f. negatif enerji almak
be in bad with f. arası bozuk olmak
be in bad with f. arası iyi olmamak
have a run of bad luck f. şansı ters gitmek
go bad f. kokuşmak
leave a bad taste in one's mouth f. kötü izlenim bırakmak
contract a bad habit f. huy kapmak
feel bad for someone f. birisine acımak
be in a bad way f. ağır hasta olmak
use bad language f. ağzını bozmak
give a bad name f. ad takmak
be disturbed by a bad smell f. burnunun direği kırılmak
go bad f. diş çürümek
get a bad reputation f. adı kötüye çıkmak
go bad f. fenalaşmak
go bad f. ekşimek
be in bad odor f. kötü izlenim bırakmak
go bad f. kötü gitmek
use bad language f. küfür etmek
bewail one's bad fate f. kötü kaderine yanmak
make bad blood f. aralarını açmak
have one's business go bad f. arpalamak
go bad f. çürümek
go from bad to worse f. kötüyken daha kötü olmak
feel bad f. fena olmak
be a bad judge of f. anlamamak
bring bad luck f. kötü şans getirmek
smell bad f. pis kokmak
turn bad f. bozulmak (süt/et/yumurta vb)
go bad f. berbat olmak
feel bad about f. üzülmek
be on bad terms (with someone) f. araları bozulmak
throw good money after bad f. parayı sokağa atmak
acquire a bad reputation f. kötü şöhret kazanmak
go bad f. eprimek
be in bad odor with f. gözünden düşmek
throw good money after bad f. parasını sokağa atmak
miss someone bad f. birini aşırı özlemek
be bad at figures f. hesabı kötü olmak
get a bad reputation f. adı çıkmak
cause bad blood f. aralarını bozmak
be in bad odour with somebody f. kötü izlenim bırakmak
be in bad odor with somebody f. kötü izlenim bırakmak
feel bad f. kendini kötü hissetmek
feel bad f. kötü hissetmek
be in bad condition f. kötü durumda olmak
be in a bad state f. kötü durumda olmak
be in a bad condition f. kötü durumda olmak
be in bad state f. kötü durumda olmak
be financially in bad shape f. mali açıdan kötü durumda olmak
be in bad shape f. kötü durumda olmak
be in a bad way f. meydanda kalmak
get bad marks f. düşük not almak
set a bad example f. kötü örnek olmak
go bad f. yolunda olmamak
have a bad time f. kötü zaman geçirmek
bad mouth f. kötülemek
get bad mark f. zayıf not almak
get bad mark f. kırık not almak
be bad of something f. bir işi pek iyi bilmemek
become bad-tempered f. huysuzlanmak
be bad-tempered f. huysuz olmak
be bad for f. -e zararlı olmak
be bad-tempered f. geçimsiz olmak
make someone bad-tempered f. huysuzlaştırmak
grow bad-tempered f. huysuzlaşmak
become bad-tempered f. huysuzlaşmak
have a bad time f. çok sıkıntı çekmek
give up as a bad job f. işin ucunu bırakmak
give up as a bad job f. işin peşini bırakmak
look bad f. kötü görünmek
be on bad terms with someone f. birisiyle ilişkileri kötü olmak
have a bad reputation f. kötü bir ünü olmak
have a bad reputation f. kötü bir üne sahip olmak
have a bad reputation f. kötü şöhreti olmak
come to a bad end f. sonu kötü bitmek
give a bad impression f. kötü algılanmak
smell bad f. berbat kokmak
smell bad f. kötü kokmak
look bad in a picture f. fotoğrafta kötü çıkmak
look bad in a photo f. resimde kötü çıkmak
look bad in a photo f. fotoğrafta kötü çıkmak
look bad in a picture f. resimde kötü çıkmak
pick up bad habits f. kötü alışkanlıklar edinmek
acquire bad habits f. kötü alışkanlıklar edinmek
be on bad terms f. dargın olmak
bring bad luck f. uğursuz gelmek
have a bad reputation f. adı kötü anılmak
have a bad reputation f. ismi kötü anılmak
get in bad (with someone) f. birisiyle kötü olmak
be in bad (with someone) f. birisiyle kötü olmak
get in bad (with someone) f. birisiyle sorunu olmak
be in bad (with someone) f. birisiyle sorunu olmak
have a bad year f. kötü bir sene geçirmek
have a bad year f. kötü bir yıl geçirmek
do something bad f. kötü bir şeyler yapmak
something bad happen to f. başına kötü bir şey gelmek
be bad news f. kötü olmak
be bad news f. sorun/bela demek
be bad news f. hiç iyi olmamak
play the bad guy f. kötü adamı oynamak
be bad at something f. bir şeyde kötü olmak
fall victim to bad weather f. kötü havanın azizliğine uğramak
be a sign of the bad quality of something f. bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak
write bad check f. karşılıksız çek vermek
get a bad mark f. kötü bir not almak
get a bad mark f. zayıf bir not almak
make bad decisions f. kötü kararlar almak
exhibit bad behaviour f. kötü davranışlar sergilemek
create bad image f. kötü imaj oluşturmak
use bad language f. kötü söz söylemek
use bad words f. kötü söz söylemek
say bad words f. kötü söz söylemek
feel bad f. i̇yi olmamak
go bad f. bozulmak (yiyeceğin bozulması)
be in a bad mood f. keyfi bozuk olmak
go bad f. itilenmek
go bad f. kötü birine dönüşmek
go bad f. (yer) güvensiz hale gelmek
went bad s. çürümüş
bad off s. beş parasız
very bad s. haşat
went bad s. ekşimiş
in a bad fix s. sıkıntıda
in a bad mood s. aksiliği üstünde
in bad repair s. kötü durumda
in a bad way s. tehlikede
good and bad s. acı tatlı
not half bad s. fena değil
not half bad s. hiç de fena olmayan
in bad order s. bozuk
in a bad way s. çok hasta
bad for health s. sağlığa zararlı
in bad repair s. iyi tamir edilmemiş
in bad repair s. tamirsiz
bad-tempered s. ters (insan)
bad-tempered s. şirret
bad-tempered s. katır
bad-tempered s. huysuz
not too bad s. şöyle böyle
having a bad reputation s. kötü şöhretli
having a bad reputation s. kötü tanınmış
notoriously bad s. kötü tanınmış
notoriously bad s. kötü şöhretli
bad tempered s. huylu
bad tempered s. ters
bad tempered s. aksi
bad tempered s. kötü huylu
of bad stock/family s. kanı bozuk
feel-bad s. üzgün
feel-bad s. mutsuz
feel-bad s. mutsuz eden
feel-bad s. kötü hissettiren
feel-bad s. depresif
feel-bad s. depresyona yol açan
in bad health zf. hasta
as bad luck zf. aksi gibi
in a bad fix zf. zor durumda
in bad faith zf. kötü niyetle
in bad health zf. rahatsız
in good times and in bad times in sickness and in health zf. iyi günde kötü günde hastalıkta ve sağlıkta
bad-temperedly zf. aksi bir şekilde
under bad conditions zf. kötü şartlar altında
under bad conditions zf. kötü koşullar altında
bad-temperedly zf. aksi
bad-temperedly zf. ters ters
bad-temperedly zf. huysuzca
bad-temperedly zf. aksi bir biçimde
bad-temperedly zf. ters
bad-temperedly zf. aksi aksi
bad-temperedly zf. ters bir şekilde
in a bad way zf. kötü bir şekilde
too bad! ünl. ne yazık!
Phrasals
go bad f. bayatlamak
go bad f. kokuşmak
Phrases
not half bad expr. hiç fena değil
not bad at all expr. hiç fena değil
with a good or bad grace expr. isteyerek veya istemeyerek
bad sides expr. kötü yanlar
bad sides expr. kötü yönler
bad sides of expr. kötü tarafları
bad sides of expr. kötü yanları
bad sides expr. kötü taraflar
what bad weather expr. ne kadar da kötü bir hava
bad sides of expr. kötü yönleri
the samples range from bad to excellent expr. örnekler kötü ile mükemmel arasında değişiyor
there’s no such thing as bad advertising expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad advertising expr. reklamın kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
good, bad, or indifferent expr. olduğu gibi kabul et
good, bad, or indifferent expr. nasıl olursa olsun olduğu gibi kabul et
good, bad, or indifferent expr. nasılsa öyle kabul et
bad publicity is good publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
bad publicity is good publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
bad publicity is good publicity expr. kötü de olsa reklam reklamdır
no publicity is bad publicity expr. kötü reklam olmayan reklamdır
no publicity is bad publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
no publicity is bad publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
no publicity is bad publicity expr. kötü de olsa reklam reklamdır
in bad circumstances expr. durumu olmayan
in bad circumstances expr. parasal açıdan kötü durumda
Proverb
bad news travels fast kara haber tez duyulur
bad news travels fast kötü haber tez duyulur
bad news travels fast kötü haber tez yayılır
a bad workman always blames his tools beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur
bad penny always turns up kapıdan kovsan bacadan girer
a bad workman always blames his tools alet işler, el övünür
fire is a good servant but a bad master ateş iyi bir köle ama kötü bir efendidir
bad news travels fast kötü haber çabuk yayılır
bad money drives out good kötü para iyiyi safdışı eder
hope is a good breakfast but a bad supper ümit iyi bir kahvaltıdır ama iyi bir akşam yemeği değildir
make the best of a bad job kötü bir işi elden geldiğince düzeltmek
nothing so bad but it might have been worse daha kötüsü de olabilirdi
nothing so bad but it might have been worse beterin beteri var
nothing so bad but might have been worse beterin beteri var
bad excuse is better than none kötü bir mazeretinin olması hiç olmamasından daha iyidir
bad excuse is better than none hiç olmazsa bir mazeretin olsun
bad workman blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der
money is a good servant but a bad master para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir
give a dog a bad name and hang him adımız çıkmış bir kere ne yapsak nafile
give a dog a bad name and hang him adımız çıkmış dokuza inmez sekize
a bad temper harms its possessor most keskin sirke küpüne zarar
a bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
a bad apple spoils the (whole) barrel körle yatan şaşı kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
a bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan bir kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
moving three times is as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
moving three times is as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
three moves are as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
three moves are as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
a bad carpenter blames his tools beceriksiz marangoz aletlerini suçlarmış
a bad carpenter blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş
bad workers always blame their tools beceriksiz işçi aletlerini suçlarmış
bad workers always blame their tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş
a bad beginning makes a bad ending sabah sürçen geceye dek sürçer
hope is a good breakfast but a bad supper çabasız umut meyvesiz ağaca benzer
hope is a good breakfast but a bad supper umut güzel bir şeydir
hope is a good breakfast but a bad supper bir işe umutla başlamak iyidir ama çalışmayıp/çaba göstermeyip umut ettiklerini gerçekleştirmezsen bir işe yaramaz
hope is a good breakfast but a bad supper güne umutla başlamak iyi yatağa hala umut ederek gitmek kötüdür
hope is a good breakfast but a bad supper (bacon'a atfedilen hikayeye göre) aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
hard cases make bad laws kurunun yanında yaş da yanar
hard cases make bad laws aptalca eylemler anlamsız kurallara yol açar
hard cases make bad laws tekil ve saçma durumlar için konulan kurallara uyulmasını beklemek de saçmadır
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadına yakışık olmaz anlamında atasözü
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadın yerini bilmeli anlamında atasözü
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadının yeri evidir anlamında atasözü
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadınlar maskülen davranışlar sergilememelidir
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadınların erkek gibi davranması uygun değildir
three moves are as bad as a fire üst üste/oradan oraya taşınmanın yangından farkı yok
three moves are as bad as a fire üst üste/oradan oraya taşınmak yangın çıkmış kadar çok şeyin kaybolmasına sebebiyet verir
three moves are as bad as a fire yangından mal kaçırır gibi uygulanan değişiklikler daha büyük sorunlara yol açar
bad habits die hard kötü alışkanlıklar zor bırakılır
bad habits die hard kötü alışkanlıklardan vazgeçmek zordur
bad habits die hard kötü alışkanlıkları bırakmak zordur
it takes one bad apple to spoil the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar
it takes one bad apple to spoil the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
it takes one bad apple to spoil the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
moving three times is as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
moving three times is as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
a bad apple spoils the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
a bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
a bad apple spoils the (whole) barrel benzeye benzeye yaz benzeye benzeye kış olur
a bad apple spoils the (whole) barrel isin yanına varan is misin yanına varan mis kokar
a bad apple spoils the (whole) barrel karga ile gezen boka konar
a bad apple spoils the (whole) barrel kötü arkadaştan kötü iyi arkadaştan iyi
a bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
a bad penny always turns up istenmeyen kişi zamansız çıkagelirmiş
a bad excuse is better than none hiç olmazsa bir mazeretin olsun
a bad excuse is better than none kötü bir mazeret bile hiç olmamasından iyidir
a bad excuse is better than none en azından bir mazeretin olsun
a bad excuse is better than none kötü de olsa bir mazeretin olsun
bad penny always turns up tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır
bad penny always turns up tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır
a bad workman blames his tools beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur
a bad workman blames his tools alet işler el övünür
a bad workman blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch üzüm üzüme baka baka kararır
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch körle yatan şaşı kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch itle yatan bitle kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch bir baş soğan bir kazanı kokutur
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch balık baştan kokar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch bir korkak bir orduyu bozar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel üzüm üzüme baka baka kararır
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel körle yatan şaşı kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel itle yatan bitle kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel bir baş soğan bir kazanı kokutur
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel balık baştan kokar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel bir korkak bir orduyu bozar
one bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
one bad apple spoils the (whole) barrel körle yatan şaşı kalkar
one bad apple spoils the (whole) barrel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
one bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan bir kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar
one bad apple spoils the (whole) barrel benzeye benzeye yaz benzeye benzeye kış olur
one bad apple spoils the (whole) barrel karga ile gezen boka konar
one bad apple spoils the (whole) bunch üzüm üzüme baka baka kararır
one bad apple spoils the (whole) bunch körle yatan şaşı kalkar
one bad apple spoils the (whole) bunch kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
one bad apple spoils the (whole) bunch itle yatan bitle kalkar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir baş soğan bir kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) bunch balık baştan kokar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir baş soğan tüm kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) bunch çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir korkak bir orduyu bozar
one bad apple spoils the (whole) bunch benzeye benzeye yaz benzeye benzeye kış olur
one bad apple spoils the (whole) bunch karga ile gezen boka konar