do it - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

do it

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"do it" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 11 sonuç

İngilizce Türkçe
Computer
do it expr. yap
Slang
do it f. aşk yaşamak
do it f. birisini yatağa atmak
do it f. cinsel ilişkiye girmek
do it f. cinsel ilişki yaşamak
do it f. götürmek
do it f. mala vurmak
do it f. mercimeği fırına vermek
do it f. sevişmek
do it f. seks yapmak
do it f. (karşı cinsi) götürmek

"do it" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 478 sonuç

İngilizce Türkçe
General
how-to-do-it book i. el kitabı
do-it-yourself i. birinin kendi başına monte edebileceği (şey)
do-it-all inventor i. elinden her iş gelen mucit
do-it-all inventor i. herşeyi yapan mucit
do-it-yourself i. birinin kendi başına yapabileceği şey (şey)
do-it-yourselfer i. tamir işlerini kendi yapan kimse
do-it-yourself i. kendin yap
do-it-yourself project i. kendin yap projesi
make it do f. idare etmek
vow not to do it again f. tövbe etmek
consider it necessary (to do sth) f. gerekli görmek
make it possible (for somebody) to do something f. zemin sunmak
do-it-yourself s. yardımsız yapılabilen
do-it-yourself s. amatörce yapılan
do-it-yourself s. amatör işler için tasarlanmış
do-it-yourself s. hobi amaçlı üretilmiş
Phrases
it would never do! expr. olacak iş mi bu!
it would never do! expr. olur iş değil!
it would never do! expr. olacak iş değil!
it will never do! expr. olacak iş mi bu!
it will never do! expr. olur iş değil!
it will never do! expr. olacak iş değil!
what do you call it expr. adı neydi
what do you call it expr. adını unuttum şimdi, hani …, işte o
what do you call it expr. adını unuttuğum o kadın/adam/şey
what do you call it expr. ne diyorsunuz ona, işte o
what more do you want - jam on it? expr. buldun da bunama
do it like you mean it expr. hakkını vererek yap
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) beis yok
it takes two (to do something) expr. (iyi geçim/kavga etmek) iki baştan olur
it takes two (to do something) expr. (kavga etmek/anlaşmak) iki taraflıdır
it takes two (to do something) expr. (kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir
it takes two (to do something) expr. (kavga etmek/anlaşmak) iki kişiliktir
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı yok
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmasında) bir sakınca yok
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmasında) bir mahzur yok
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmasında) beis yok
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) düşmez
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) uygun değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birinin) işi değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) göre değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak bana düşmez, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak benim işim değil, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak bana göre değil, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat …
Proverb
if you want a thing done well do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want a thing done well do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want a thing done well/right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want a thing done well/right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want a thing done well/right, do it yourself bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want it done right, do it yourself bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done well, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want it done well, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want it done well, do it yourself bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done right, do it yourself bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done well, do it yourself bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well/right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well/right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done well/right, do it yourself bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
Colloquial
do it tough f. zor durumda olmak
do it tough f. zorlukla geçinmek
do it tough f. zorluk içinde yaşamak
do it tough f. zorlukla ayakta durmak
do it with mirrors f. (sihirbazlık numarasını) aynalarla yapmak
do it with mirrors f. kimseye görünmeden yapmak
do it with mirrors f. kimseye çaktırmadan yapmak
owe it to (someone or oneself) to (do something) f. (bir şey yapmayı birine veya kendine) borçlu olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma yeteneği olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma becerisi içinde olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in you (to do something) f. (bir şey yapma) yeteneği olmak
have it in you (to do something) f. (bir şey yapma) becerisi içinde olmak
have it in you (to do something) f. (bir şey yapma) yeteneğini içinde barındırmak
have it in one to do something f. birinin bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in mind to do something f. bir şey yapmak aklında olmak
have it in mind to do something f. bir şey yapmaya niyeti olmak
have it in mind to do something f. bir şey yapmayı düşünmek
have it in one to do f. yapma yeteneği olmak
have it in one to do f. yapma becerisine sahip olmak
have it in one to do f. yapmak birinin içinde olmak
have it in one to do f. yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in one to do f. yapma kapasitesi olmak
have it in one to do f. yapma potansiyeli olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma becerisine sahip olmak
have it in one to do something f. bir şey yapmak birinin içinde olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma kapasitesi olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma potansiyeli olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma yeteneği olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma becerisine sahip olmak
have it in you to do something f. bir şey yapmak birinin içinde olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in you to do something f. bir şey yapma kapasitesi olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma potansiyeli olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma becerisine sahip olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapmak birinin içinde olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma kapasitesi olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma potansiyeli olmak
know what it is to be/do something f. bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek
know what it is to be/do something f. bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak
know what it is to be/do something f. ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim
know what it is to be/do something f. bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim
over do it f. işleri abartmak
over do it f. aşırıya kaçmak
over do it f. gereğinden fazla yapmak
let someone else do it expr. bırak başka biri yapsın
somebody had to do it expr. birinin bunu yapması gerekiyordu
let someone else do it expr. bırak bir başkası yapsın
come on you can do it expr. haydi bunu yapabilirsin
well do it then expr. öyleyse yap da görelim
well do it then expr. yap o halde
it/that will never do expr. bu olmaz
it/that will never do expr. öyle/böyle olmaz
it/that will never do expr. (bu) işe yaramaz
it/that will never do expr. bu kabul edilemez
it/that will never do expr. öyle/böyle devam edemez
it/that will never do expr. buna bir çözüm bulmak gerek
it/that will never do expr. (bir şeyi yapmak) olmaz
it/that won't do expr. bu olmaz
it/that won't do expr. öyle/böyle olmaz
it/that won't do expr. (bu) işe yaramaz
it/that won't do expr. bu kabul edilemez
it/that won't do expr. öyle/böyle devam edemez
it/that won't do expr. buna bir çözüm bulmak gerek
it/that won't do expr. (bir şeyi yapmak) olmaz
it/that won't do expr. olacak iş mi bu
it/that won't do expr. olur iş değil
it/that won't do expr. olacak iş değil
it/that (just) won’t do expr. bu olmaz
it/that (just) won’t do expr. öyle/böyle olmaz
it/that (just) won’t do expr. (bu) işe yaramaz
it/that (just) won’t do expr. bu kabul edilemez
it/that (just) won’t do expr. öyle/böyle devam edemez
it/that (just) won’t do expr. buna bir çözüm bulmak gerek
it/that (just) won’t do expr. (bir şeyi yapmak) olmaz
it/that (just) won’t do expr. olacak iş mi bu
it/that (just) won’t do expr. olur iş değil
it/that (just) won’t do expr. olacak iş değil
it/that will never do [uk] expr. bu olmaz
it/that will never do [uk] expr. öyle/böyle olmaz
it/that will never do [uk] expr. (bu) işe yaramaz
it/that will never do [uk] expr. bu kabul edilemez
it/that will never do [uk] expr. öyle/böyle devam edemez
it/that will never do [uk] expr. buna bir çözüm bulmak gerek
it/that will never do [uk] expr. (bir şeyi yapmak) olmaz
that should do it expr. bu yeterli olmalı
that should do it expr. olmuş olmalı
that should do it expr. bitmiş olmalı
that should do it expr. sanırım oldu
that should do it expr. sanırım bitti
what do you call it expr. adı neydi
what do you call it expr. adını unuttum şimdi
what do you call it expr. hani şu …
what do you call it expr. işte o, ne diyorsunuz ona
what do you call it expr. işte o, adını unuttuğum şu kadın/adam/şey
what do you call it expr. her ne zıkkımsa
what do you call it expr. her ne karın ağrısıysa
it (always) pays to (do something) expr. (bir şey yapmaya her zaman) değer
it never pays to do something expr. bir şey yapmaya hiçbir zaman değmez
it never pays to (do something) expr. (bir şey yapmaya) hiçbir zaman değmez
(do) (you) want to make something of it? expr. ne yapacaksın?
(do) (you) want to make something of it? expr. sanki bir şey yapacaksın/yapabileceksin
(do) (you) want to make something of it? expr. kavga mı/kapışmak mı istiyorsun?
(do) (you) want to make something of it? expr. gel kapışalım
do I have to spell it out? expr. bunu açıklamam gerekiyor mu?
do I have to spell it out? expr. bunu açıklamalı mıyım?
do I have to spell it out? expr. bunu anlatmak için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)?
do I have to spell it out? expr. hecelerine mi ayırayım?
do I have to spell it out (for you) expr. bunu sana açıklamam mı gerekiyor mu?
I wouldn't put it past somebody (to do something) expr. (tam da) birinin yapmasını bekleyeceğim/yapması beklenecek bir hareket/davranış
I wouldn't put it past somebody (to do something) expr. biri (bir şey) yapsa/yapmışsa hiç şaşırmam
it behooves one to do expr. yapmak gerekir/yakışır/yaraşır/icap eder
it behoves (one) to (do something) [uk] expr. (birinin bir şey yapması) gerekir
it behoves (one) to (do something) [uk] expr. (birinin bir şey yapması) icap eder
it behoves (one) to (do something) [uk] expr. (birinin bir şey yapması) yakışık alır
it does no harm (for someone) to do (something) expr. (bir şey) yapmaktan (birine) zarar gelmez
it does no harm (for someone) to do (something) expr. (bir şey) yapmanın (birine) bir zararı olmaz
it does no harm (for someone) to do (something) expr. (bir şey) yapmanın (biri için) bir sakıncası yok
it does no harm (for someone) to do (something) expr. (bir şey) yapmanın (biri için) bir mahzuru yok
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmez
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmaz
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası yok
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru yok
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmezdi
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmazdı
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası olmazdı
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru olmazdı
it doesn't pay to do this expr. bunu yaptığına değmiyor
there's nothing (else) for it (but to do something) expr. (bir şey yapmaktan) başka yapılacak bir şey yok
there's nothing (else) for it (but to do something) expr. tek çare (bir şey yapmak)
there's nothing (else) for it (but to do something) expr. (bir şey yapmaktan) başka çare yok
there's nothing (else) for it (but to do something) expr. (bir şey yapmaktan) başka çıkar yol yok
would it hurt to (do something)? expr. (bir şey yapsan) ölür müsün?
would it hurt to (do something)? expr. (bir şey yapsan) incilerin mi dökülür?
would it hurt to (do something)? expr. (bir şey yapmaktan) ne zarar gelir ki?
would it hurt to (do something)? expr. (bir şey yapmanın) ne zararı olacak ki?
would it hurt to (do something)? expr. (bir şey yapmanın) ne sakıncası/mahsuru var ki?
would it hurt to (do something)? expr. (bir şey yapmaktan) ne çıkar ki?
would it kill (someone) to (do something)? expr. (bir şey yapsa) ölür mü?
Idioms
it would take an act of congress to do something i. bir şeyin imkansız olması
it would take an act of congress to do something i. bir şeyin mümkünatının olmaması
let george do it f. bir işin yapılması başkasından beklemek
take it into one's head to do something f. bir şeyi yapmayı kafasına koymak
let george do it f. bir işi başkasına kakalamak
take it upon yourself to do something f. durumdan vazife çıkarmak
not find it in one's heart (to do something) f. gönlü razı olmamak
not find it in one's heart (to do something) f. gönlü istememek
feel it beneath (one) (to do something) f. gururuna yedirememek
not find it in oneself (to do something) f. gönlü istememek
not find it in oneself (to do something) f. gönlü razı olmamak
not find it in one's heart (to do something) f. içine sinmemek
make it one's business to do something f. kendine vazife edinmek
feel it beneath one (to do something) f. onuruna yedirememek
take it upon oneself to do something f. kendine vazife edinmek
make it a point to (do something) f. (bir şeyi yaptığından) emin olmak
find it in oneself (to do something) f. (bir şeyi yapma) isteğinde/cesaretinde olmak
find it in one's heart (to do something f. (bir şeyi yapma) isteğinde/cesaretinde olmak
do it up brown f. bir şeyi çok iyi yapmak
do it up brown f. iyi iş çıkarmak
do it up brown f. işini çok iyi yapmak
do it up brown f. özenle yapmak
do it up brown f. her detayına dikkat ederek çalışmak
do it up brown f. özene bezene yapmak
take it on (oneself) to (do something) f. (bir şeyi yapmayı kendi) üstüne almak
take it on (oneself) to (do something) f. (bir şeyi yapmayı kendisi) üstlenmek
take it on (oneself) to (do something) f. (bir şeyi yapmanın) sorumluluğunu (kendisi) almak
take it on yourself to do something f. bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek
take it on yourself to do something f. bir şeyi yapmayı kendisi üstlenmek
take it on yourself to do something f. bir şeyi yapma sorumluluğunu kendisi almak
take it upon yourself to do something f. bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek
take it upon yourself to do something f. bir şeyi yapmayı kendisi üstlenmek
take it upon yourself to do something f. bir şeyi yapma sorumluluğunu kendisi almak
able to do it f. bir şey elinden gelmek
able to do it f. bir şeyi yapabilmek
(not) find it in your heart to do something f. bir şey yapmaya gönlü razı olmamak/gelmemek
(not) find it in your heart to do something f. bir şey yapmayı gönlü istememek
(not) find it in your heart to do something f. bir şey yapmak içine sinmemek
(not) find it in your heart to do something f. bir şey yapmaya gönlü olmamak
(not) find it in your heart to do something f. bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmamak
find it in your heart to do something f. bir şey yapmaya gönlü olmak
find it in your heart to do something f. bir şey yapmayı istemek
find it in your heart to do something f. bir şey yapmaya gönlü razı gelmek
find it in your heart to do something f. bir şey yapmak içine sinmek
find it in your heart to do something f. bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmak
have got it (all) together to (do something) f. (bir şey yapmak için) aklı başında olmak
have got it (all) together to (do something) f. (bir şey yapmak için) kafası yerinde olmak
make it a rule to (do something) f. (bir şey yapmayı) prensip edinmek
make it a rule to (do something) f. (bir şey yapmayı) kural haline getirmek
make it a rule to (do something) f. (bir şey yapmayı) kural edinmek
make it a rule to (do something) f. (bir şey yapmayı) sürekli hale getirmek
take it into your head to do something f. bir şeyi yapmayı kafasına koymak
take it into your head to do something f. birden bir şey yapmaya karar vermek
hard put to it to do something s. bir şey yapmakta zorlanan
hard put to it to do something s. bir şey yapmakta zorluk çeken
hard put to it to do something s. bir şey yapmak için akla karayı seçen
hard put to it to do something s. bir şeyi zar zor/zorlukla yapan
that will do it expr. yeterli
that will do it expr. bu kadar yeterli
that will do it expr. bitti sayılır
that will do it expr. tam şimdi bitti
that should do it expr. yeterli
that should do it expr. bu kadar yeterli
that should do it expr. bitti sayılır
that should do it expr. tam şimdi bitti
let george do it expr. bırak bir başkası yapsın
far be it from me to do something expr. benim üstüme vazife değil ama
let george do it expr. bırak başka biri yapsın
do you want jam on it? expr. daha ne istiyorsun?
it would take an act of congress to do something expr. deveye hendek atlatmaktan zor
it would take an act of congress to do something expr. imkanı yok
it would take an act of congress to do something expr. mümkün değil
it took me ages to do it expr. yapması çok zamanımı aldı
wouldn’t put it past someone (to do something) expr. (birinin) ... yapması şaşırtıcı/sürpriz olmaz/beni şaşırtmaz
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr. (bir şey yapmak için) bilim adamı olmak gerekmiyor
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr. (bir şey yapmak için) bilim adamı olmana gerek yok
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) atla deve değil
it would take an act of congress to do expr. yapmak imkansız
it would take an act of congress to do expr. yapmanın mümkünatı yok
it would take an act of congress to do expr. yapmak mümkün değil
it would take an act of congress to do expr. deveye hendek atlatmaktan zor
it would take an act of congress to do expr. yapmanın imkanı yok
Speaking
may it do you no good! expr. al da başına çal!
you do get used to it expr. alışmışsındır artık
do you get it expr. anlıyor musun
if you want a thing done properly do it yourself expr. bir işin iyi yapılmasını istiyorsan kendin yap
why did you do it? expr. bunu neden yaptın?
do you have any use for it? expr. bu işine yarar mı?
how long do you keep it up? expr. buna daha ne kadar devam etmeyi düşünüyorsun?
it doesn't do us any good expr. bir işimize yaramaz
I can't do it alone expr. bunu tek başıma yapamam
it is usual to do so expr. böyle yapmak adettir
do you like it here? expr. burayı sevdin mi?
do you like it here? expr. burayı sevdiniz mi?
do you like it here? expr. buradan hoşlandın mı?
do you like it here? expr. buradan hoşlandınız mı?
do you like it here? expr. burası hoşuna gitti mi?
do you like it here? expr. burası hoşunuza gitti mi?
this time we’re going to do it right expr. bu sefer işi düzgün yapalım
what more do you want-jam on it expr. buldun bunama
it has nothing to do with this expr. bunun konuyla bir ilgisi yok
do you like it? expr. beğendin mi?
it goes against the grain for me to do it expr. bunu istemeyerek yapıyorum
you're not the one who'd have to do it expr. bunu yapması gereken kişi sen değilsin
don't ever do it again expr. bunu sakın bir daha yapma
do you know anything about it? expr. bunun hakkında bir şey biliyor musun?
do you think that i took it? expr. benim aldığımı mı düşünüyorsun?
it has nothing to do with me expr. benimle bir alakası yok
I will find a way to do it expr. bunu yapmanın bir yolunu bulacağım
what more do you want-jam on it expr. bulmuş da bunuyorsun
do you even doubt it? expr. bundan bir kuşkun mu var?
what are you going to do about it? expr. bu konuda ne yapacaksın?
we don't want to do it expr. bunu yapmak istemiyoruz
you'd better not do it expr. bunu yapmasan iyi olur
do it this way expr. bunu bu yoldan yap
I didn't mean to do it expr. bunu yapmak istemedim
there isn't anything they can do about it expr. bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yok
I don't know what i can do about it expr. bunun hakkında ne yapabileceğimi bilmiyorum
do you know how personal it is to me? expr. bunun benim için ne kadar özel olduğunu biliyor musun?
do you like it here? expr. burayı seviyor musun?
what do we get out of it? expr. bundan ne çıkarımız var?
why do you use it? expr. bunu neden kullanıyorsun?
do I have to spell it out (for you)? expr. bunu anlaman için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)?
how many times do i have to say it? expr. bunu daha kaç kere söylemem gerek?
what do I get out of it? expr. bundan benim ne çıkarım olacak?
do you believe it? expr. buna inanıyor musun?
there are many ways to do it expr. bunu yapmanın birçok yolu var
I couldn't do it alone expr. bunu tek başıma yapamadım
do with it for now expr. bununla idare ediver işte
why would I do it on purpose? expr. bunu neden bilerek yapayım ki?
do you know what it is? expr. bunun ne olduğunu biliyor musun?
what does it have to do with me? expr. benimle ne ilgisi var?
I would not have the conscience to do it expr. bunu yapmaya vicdanım razı olmaz
don't do it again expr. bunu bir daha yapma
do with it for now expr. bununla idare ediver şimdilik
she's making you do it, isn't she? expr. bunu sana o yaptırıyor değil mi?
what more do you want-jam on it expr. buldun da bunuyorsun
only one that can do it expr. bunu yapabilecek tek kişi
it has nothing to do with me expr. benimle bir ilgisi yok
can you do it for me? expr. bunu benim için yapar mısın?
do you know what it is? expr. bunun ne olduğunu biliyor musunuz?
what do I get out of it? expr. bundan benim çıkarım ne olacak?
what is it supposed to do? expr. bu ne işe yarayacak?
you'd better not do it expr. bunu istersen yapma
do you even doubt it? expr. bundan bir şüphen mi var?
I didn't mean to do it expr. bunu yapmak istememiştim
I will never do it expr. bunu asla yapmayacağım
do I have to spell it out for you? expr. bunu sana açıklamalı mıyım?
there's really nothing that you can do about it expr. bu konuda gerçekten yapabileceğin hiçbir şey yok
what do I get out of it? expr. bundan ne çıkarım var?
can you or can't you do it? expr. bunu yapabilir misin yapamaz mısın?
I dont want to do it expr. bunu yapmak istemiyorum
you have to do whatever it takes expr. bedeli ne olursa olsun her şeyi yapmalısın
are you ready to do it? expr. bunu yapmaya hazır mısın?
it is all I can do expr. bütün yapabileceğim bu
do you want to make something of it? expr. erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz
do you still have it? expr. hala sende mi?
if you do not want to do it expr. eğer yapmak istemiyorsan
İf you can dream it you can do it expr. eğer hayal edebiliyorsan yapabilirsin
İf you can dream it you can do it expr. hayal edebiliyorsan yapabilirsin
I will do whatever it takes expr. elimden geleni yaparım
may it do you no good! expr. hayrını görme!
it will do none of us any good expr. hiçbirimizin hayrına olmaz
do you want to see it? expr. görmek ister misin?
if you don't want to do this i'll do it myself expr. eğer yapmak istemiyorsan ben kendim yapacağım
do you like it? expr. hoşlandın mı?
how do you like it? expr. hoşlandın mı?
do you like it? expr. hoşlandınız mı?
do you like it? expr. hoşuna gitti mi?
do you like it? expr. hoşunuza gitti mi?
how do you like it? expr. hoşlandınız mı?
how do you like it? expr. hoşuna gitti mi?
how do you like it? expr. hoşunuza gitti mi?
if you have a chance then do it expr. fırsatın varken yap
do you think you got what it takes? expr. gereken özelliklerin sende olduğunu mu düşünüyorsun?
do it quick expr. elini çabuk tut
do you think it will scar? expr. iz kalacak mı?
I'm willing to do whatever it takes to keep my business afloat expr. işimi ayakta tutacak ne varsa yapmaya hazırım
you can do it whenever you want expr. istediğin zaman yapabilirsin
I'd do it myself expr. kendim yapardım
do you like it there? expr. orayı sevdin mi?
what is it supposed to do? expr. ne işe yarayacak bu?
we're going to do it, sink or swim! expr. öyle de olsa böyle de olsa bu işi yapacağız (batsa da çıksa da bundan geri durmak yok !)
what does it do? expr. ne işe yarıyor?
if it were easy everyone would do it expr. kolay olsa herkes yapardı
I'll do whatever it takes expr. ne gerekirse yaparım
do you like it there? expr. oradan hoşlanıyor musun?
what are you going to do with it? expr. ne yapacaksın bununla?
it looks like it will continue to do so expr. olmaya devam edecek gibi görünüyor
what's it got to do with it? expr. ne alakası var
we're going to do it, sink or swim! expr. onu yapacağız!
I will do it however it is you want it done expr. nasıl yapılmasını istiyorsan öyle yaparım
do you like it there? expr. oradan hoşlandın mı?
do not let anyone see it expr. kimse görmesin
what does it have to do with me? expr. ne alakası var benimle?
does he dare do it? expr. o işi yapmaya cesareti var mı?
you do not want a part of it expr. onun bir parçası olmak istemezsin
do you find it funny? expr. komik mi buluyorsun?
I figured out how to do it expr. nasıl yapacağımızı buldum
what does it do? expr. ne işe yarar?
it behooves one to do something expr. mek/mak gerekir/yakışır/yaraşır/icap eder
that wouldn't have anything to do with it expr. onunla bir alakası yoktur
he should have known better than to do it expr. o işi yapmayacak kadar aklı olmalıydı
do you like it there? expr. orayı seviyor musun?
what do you think it means? expr. ne anlama geliyor dersin?
do you think it would work on me? expr. sence bu bende işe yarar mı?
do you not like it? expr. sevmedin mi?
what do you think it means? expr. sence ne anlama geliyor?
do you doubt/suspect it ? expr. şüphen mi var?
what temperature do you think it is? expr. sence hava kaç derece?
it doesn't have anything to do with you expr. seninle bir ilgisi yok
do you think it will work on me? expr. sence bu bende işe yarar mı?
if it was you you wouldn't do it expr. sen olsaydın yapmazdın
you'd do it for me expr. sen de benim için yapardın
do you know what time it is? expr. saatin kaç olduğunu biliyor musunuz?
do you know what time it is? expr. saatin kaç olduğundan haberiniz var mı?
what more do you want-jam on it expr. sen de bulmuşsun bulandırıyorsun
where do you think I can find it? expr. sence nerede bulabilirim?
do you like it? expr. sever misin?
it has nothing to do with you expr. seninle ilgisi yok
do you like it? expr. seviyor musun?
do you know what time it is? expr. saatin kaç olduğunu biliyor musun?
how do you like it? expr. sevdin mi?
do you like it? expr. sevdin mi?
do you like it? expr. sevdiniz mi?
how do you like it so far? expr. şu ana kadar nasıl buldun?
how do you like it? expr. sevdiniz mi?
how do you think I should do it? expr. sence nasıl yapmalıyım?
do you know what time it is? expr. saatin kaç olduğundan haberin var mı?
do it again expr. tekrar yap
you don't think I can do it? expr. yapamayacağımı mı sanıyorsun?
you're saying you didn't do it expr. yapmadığını söylüyorsun
I had rather not do it expr. yapmamayı tercih ederim
you don't have to do it expr. yapmak zorunda değilsiniz
I had to do it expr. yapmak zorundaydım
I decided not to do it expr. yapmamaya karar verdim
you don't have to do it expr. yapmak zorunda değilsin
we're going to do it, sink or swim! expr. ya herrü ya merrü
I will do it later expr. (bunu) sonra yaparım
just do it expr. yap gitsin
would you do it again? expr. yine yapar mıydın?
do not use (it) unless you have to expr. zorunda kalmadıkça kullanmayın
I would do (it) expr. yapacaktım
I had rather not do it expr. yapmasam daha iyi
I was going to do (it) expr. yapacaktım
if you don't have the nerve to do it i'll do it expr. yapacak cesaretin yoksa ben yaparım
do I have to spell it out for you? expr. bunu sana açıklamam gerekiyor mu?
Technical
do-it-yourself i. kendin-yap
do-it-yourself kit i. kendin-yap eşyası
Computer
timtowtdi (there is more than one way to do it) expr. bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
tmtowtdi (there's more than one way to do it) expr. bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
Automotive
do it yourself mechanic i. amatör tamirci
do it yourself expr. kendin yap
Sport
just do it i. sadece yap
Abbreviation
diy (do it yourself) expr. kendi başına yap
Slang
do it to death f. bir işi çok önemsemek
jfdi (just fucking do it) expr. yap gitsin
jfdi (just fucking do it) expr. sadece yap
it has nothing to do with me expr. benle ne alakası var?
it has nothing to do with me expr. benimle ne alakası var?
it has nothing to do with me expr. bana giren çıkan ne?
it really do be like that sometimes expr. bazen böyle oluyor işte
it really do be like that sometimes expr. arada böyle oluyor işte
Star Wars
untitled (he cant do it alone) i. başlıksız (yalnız yapamaz)