has - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

has



"has" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç

İngilizce Türkçe
General
has i. ha sesleri
has f. sahip olmak

"has" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 20 sonuç

Türkçe İngilizce
General
has appanage i.
has fief i.
has pure s.
has unmixed s.
has proper s.
has particular s.
has peculiar s.
has refined s.
has appropriate s.
has special s.
has private s.
has inherent in s.
has exclusive s.
has blinking s.
has highbred s.
has high-bred s.
has proper to ed.
has peculiar to ed.
Law
has proper s.
Technical
has real s.

"has" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 136 sonuç

Türkçe İngilizce
General
kişiye has tavır mannerism i.
has kefal striped red mullet i.
bir bölgenin özgün kendine has hayvan yaşamı fauna i.
yemek (lokantaya has) special i.
japonya'ya has müzikli ve danslı bir çeşit sahne oyunu kabuki i.
has kefal grey mullet i.
solomon adasına has solomonian i.
has un fine flour i.
has altın fine gold i.
has boya fast dye i.
kendine has özellik idiosyncrasy i.
kendine özgü/has (özellik) earmark i.
kendine özgü/has (özellik) stylemark i.
kendine özgü/has (özellik) trademark i.
kendine özgü/has (özellik) hallmark i.
yere has duygu sense of place i.
afrikalılara has bir tür kıvırcık saç nappy hair i.
afrikalılara has bir tür kıvırcık saç afro-textured hair i.
kişiye/nesneye/olaya has özellik badge i.
bir bilim dalına veya uzmanlık alanına has ifade term i.
kendine has özellik twist i.
kendine has bir tarz signature style i.
orta victoria dönemine has yaklaşım mid-victorian i.
köpeğe has özellikler dogship i.
has un pollen [obsolete] i.
bir şeye has özellik flavor i.
-e has olmak pertain to f.
kendine has idiosyncratic s.
kışa has hibernal s.
kendine has specific s.
-e has unique to s.
kendine has gayesi olan autotelic s.
kendine has rancy s.
kendine has lezzeti olan rancy s.
kendine has unmistakable s.
kışa has winterly s.
ona has hers [obsolete] s.
kendine has biçimi olan idiomorphous s.
kendine has on one's part zf.
insana has bir tarzda manwise zf.
kendine has anlamına gelen ön ek idio- ök.
tipik, özgü, has anlamı veren son ek eigen- snk.
(kısaca) it has it's expr.
(kısaca) she has she's expr.
where has where's kısalt.
who has who's kısalt.
Phrases
her dönemin kendine has özelliği var different times, different manners expr.
(birine/bir şeye) has bir şekilde in the manner of (someone or something) expr.
(birine/bir şeye) has bir şekilde in the manner of somebody/something expr.
Colloquial
kendine has a one-off [brit] i.
kendine has/mahsus/özgü kişi strange duck i.
yaygın görüşe aykırı olsa da kendine has zevkleri olmak know what (one) likes f.
Idioms
kendine has all someone's own expr.
Speaking
am not, is not, are not, has not, have not sözcüklerinin kısa biçimi ain't i.
Trade/Economic
has maliyet specific identification of cost i.
kendine has özellikleri olan ve belirli bir ürüne veya hizmete yönelik pazar kitlesi niche market i.
malzemenin kendine has kusuru defect inherent in the goods i.
marjinal sermaye-hasıla katsayısı marginal capital-output ratio i.
sermaye-hasıla katsayısı capital-output coefficient i.
ürünün kendine has özellikleri product personality i.
Law
mührü has muhafızı keeper of the privy i.
Politics
kraliyet has şekilde regally zf.
has mühürdar lps (lord privy seal) [uk] kısalt.
Technical
has ipek all silk i.
has ipek mulberry silk i.
has apre fast finish i.
has ipek net silk i.
has boya fast dye i.
has ipek thrown silk i.
has ipek pure silk i.
has keten pure linen i.
ütüye karşı has fast ironing i.
ütüye karşı has fast pressing i.
beyazlatmaya karşı has fast bleaching s.
göreve has koruyucu sistem mopp (mission-oriented protective posture) kısalt.
Mechanic
kendine has ölçüleri specification i.
Textile
çekmeye karşı has resistant to shrinking i.
has ipek net silk i.
has keten pure linen i.
has apre fast finish i.
has ipek pure silk i.
has ipek thrown silk i.
has ipek mulberry silk i.
genellikle zamkla boyanmış has ipek marabout i.
genellikle zamkla boyanmış has ipekten yapılan kumaş marabout i.
ağartmaya karşı has resistant to bleaching s.
beyazlatmaya karşı has fast to bleaching s.
buharlamaya karşı has resistant to ageing s.
kaynatmaya karşı has fast to boiling s.
kaynatmaya karşı has resistant to boiling s.
Architecture
has oda privy chamber i.
sivri kemerlerin baskın olduğu 13. yüzyıl ingilteresi'ne has bir mimari tarz lancet architecture i.
Construction
has yarıiletken intrinsic s.
Dyeing
has boya grain i.
Medical
hastalığa has belirtilerin kendini göstermesi manifestation i.
yarısı anneden yarısı babadan gelen o türe has kromozom hücresi diploid i.
Anatomy
sinirlere has özellik neurility i.
Gastronomy
italyanlara has bir çeşit hamur işi tagliatelle i.
kefal has grey mullet i.
Math
has olmayan integral improper integral i.
has değer latent value i.
has değer latent root i.
(has olmayan integral) sonlu değere sahip olmak converge f.
Physics
yapıya has magnetizasyon intrinsic magnetization i.
Biology
bir yere özgü, oraya has organizmalar indigenous organisms i.
Marine Biology
abd'nin güneyine has bir kaya balığı tetard (eleotris gyrinus) i.
abd'nin güneyine has bir kaya balığı sleeper i.
Botanic
kolay işlenebilen ahşabı için önem verilen yeni zelanda'ya has yaprak dökmeyen bir ağaç new zealand dacryberry (dacrycarpus dacrydioides) i.
kolay işlenebilen ahşabı için önem verilen yeni zelanda'ya has yaprak dökmeyen bir ağaç kahikatea i.
kolay işlenebilen ahşabı için önem verilen yeni zelanda'ya has yaprak dökmeyen bir ağaç new zealand white pine i.
kolay işlenebilen ahşabı için önem verilen yeni zelanda'ya has yaprak dökmeyen bir ağaç podocarpus dacrydioides i.
Linguistics
belirli bir bölge veya topluluğa has konuşma biçimi dialect i.
avustralya ingilizcesine has özellik australianism i.
iskoç ingilizcesine has özellik scoticism i.
iskoç ingilizcesine has özellik scottishism i.
iskoç ingilizcesine has özellik scotticism i.
(kısaca) there has there's f.
(kısaca) that has that's kısalt.
has not hasnt kısalt.
has not hasn't kısalt.
History
has odabaşı master of the robes i.
Environment
göreve has koruyucu sistem mission oriented protective posture i.
Geology
belirli bir bölgeye has olan özgün zemin katmanı dizisi type section i.
her biri kendine has gelişim sürecine sahip dağ sırası polygenetic mountain range i.
Military
göreve has korunma mission specific protection i.
göreve has koruyucu sistem mission-oriented protective posture i.
Music
musevilere has harp benzeri bir enstrüman nebel i.
Abbreviation
(kısaca) there has there's expr.
Ornithology
kendisine has iki uzun kuyruğu olan bir cennet kuşu standard-wing i.
Reptiles
amerika kıtasının tropikal bölgelerine has, teyugiller familyasından olan uzun kuyruklu kertenkelelere verilen ad teiid i.
amerika kıtasının tropikal bölgelerine has, teyugiller familyasından olan uzun kuyruklu kertenkelelere verilen ad teiid lizard i.
Slang
zencilere has özellik ve davranışlar niggerism i.
zencilere has özellik ve davranışlar negroism i.
kişinin kendine has/özgün tarzını yansıtan kıyafet lewk i.
amerika'nın güneyine has özellikler taşıyan/gösteren southern-fried s.
Modern Slang
has siktir a la chingada [mexican] exclam.