in all - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

in all

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"in all" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 17 sonuç

İngilizce Türkçe
General
in all zf. hepsi içinde
in all zf. topu topu
in all zf. toplam
in all zf. hepsinde
in all zf. hepsi
in all zf. tamamı
in all zf. toplam olarak
in all zf. topyekun
in all zf. hepsini toplasan
in all zf. toplamda
Phrases
in all zf. toplam olarak
in all zf. tutar olarak
Colloquial
in all expr. toplam olarak
in all expr. yekun olarak
Ottoman Turkish
in all zf. bilcümle
in all zf. yekunu
Archaic
in all zf. ceman

"in all" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
all in ballast i. tüvenan balast
all-in price i. her şey içinde fiyat
all-in ballast i. tuvenan balast
all the words in english i. ingilizce'deki bütün kelimeler
all the children in the world i. dünyadaki bütün çocuklar
be all in a fluster f. çırpınmak
put all of one's efforts in a job f. canla başla çalışmak
go off in all these other directions f. bambaşka yönlere gitmek
regret having come (at all/in the first place) f. geldiğine geleceğine pişman olmak
have all sizes and colors in stock f. stokunda tüm ebatlarından/boylarından ve renklerinden bulunmak
be all/completely alone (in the world) f. kimi kimsesi olmamak
say all in f. rest çekmek/demek (pokerde)
support someone in all aspects of something f. birisine bir şeyin her alanında destek olmak
support someone in all aspects of something f. birisine bir şeyin her alanında yardım etmek
all in pieces s. paramparça
all in s. bitkin
all in s. yorgun
all in s. her şey dahil
all in bits s. paramparça
all in s. turşu gibi
all in s. çok yorgun
different in all aspects s. her yönüyle farklı
all in one package s. hepsi tek pakette
in the midst of all this zf. tam bu arada
all in unison zf. hepsi aynı zamanda
in all my experience zf. bütün hayatım boyunca
in the face of all men zf. çevreye karşı
all in all zf. herşeyi hesaba katarak
in all respects zf. her bakımdan
in all my experience zf. bütün ömrümde
in the middle of it all zf. tam ortasında
all in all zf. her şey
in all likelihood zf. büyük ihtimalle
in all conscience zf. mutlaka
in all reason zf. hakkıyla düşünülürse
all in unison zf. hep beraber
in all likelihood zf. neredeyse kesin
all in good time zf. müsait bir zamanda
all in all zf. sonuçta
all in all zf. her şeyi hesaba katarak
in all conscience zf. pek haklı olarak
in all cases zf. her durumda
all in good time zf. uygun bir zamanda
in all probability zf. her ihtimale göre
in all my born days zf. bütün ömrümde
all in all zf. son
all in all zf. neticede
in all respects zf. her hususta
in all conscience zf. vicdanen
in all reason zf. mantıki olarak
all in the same breath zf. aynı zamanda
in all sincerity zf. tam bir içtenlikle
in all honesty zf. gerçekten
in all honesty zf. sahiden
in all honesty zf. hakikaten
in all steps zf. tüm aşamalarda
in all phases zf. tüm aşamalarda
all in good time zf. zamanı gelince
in all the countries of the world zf. dünyanın bütün ülkelerinde
in all probability zf. en iyi ihtimalle
in all likelihood zf. en iyi ihtimalle
(something) in all ways zf. nereden baksan
all in one breath zf. bir nefeste
all in one breath zf. bir solukta
all in one breath zf. hepsini bir anda
in an all-inclusive manner zf. ayrıntılı bir şekilde
in all aspects zf. her haliyle
in all circumstances zf. her koşulda
in all conditions zf. her koşulda
in all extents zf. her haliyle
in all aspects of zf. her bakımdan
in all aspects of zf. her yönden
in all probability zf. ne olursa olsun
in all probability zf. her türlü olasılıkta
in all reason zf. mantıklı olarak
in all reason zf. mantıken
in almost all cases zf. nerdeyse her durumda
in almost all cases zf. hemen hemen her durumda
in all its aspects zf. bütün yanlarıyla
in all its aspects zf. bütün yönleriyle
in all conscience zf. doğrusu
in all seriousness zf. bütün ciddiyetiyle
in all seriousness zf. oldukça ciddi bir biçimde
in all seriousness zf. tüm ciddiyetle
in all directions zf. dört bir yana
all in expr. bütün servet
all in expr. bütün emekler
Phrasals
be all in f. çok yorulmuş olmak
be all in f. mahvolmak
be all in f. tükenmek
be all in f. yorgunluktan bitip tükenmek
Phrases
in all honesty expr. açık söylemek gerekirse
in full possession of all your faculties expr. akli dengesi yerinde
all in one expr. aynı anda
to put it all in simple terms expr. basitçe söylemek gerekirse
in spite of all these things expr. bütün bunlara rağmen
in no time at all expr. çok çabuk
in all fairness expr. doğruyu söylemek gerekirse
in no time at all expr. çabucak
out of all the things in the world expr. dünyadaki bütün şeylerin dışında
out of all the things in the world expr. dünyadaki bunca şeyin arasından
in no time at all expr. çabucacık
in no time at all expr. çok geçmeden
we all smile in the same language expr. hepimiz aynı dilde gülümsüyoruz
in all areas expr. her alanda
it'll all come out in the wash expr. hiçbir şey gizli kalmaz
in all spheres expr. her alanda
all the outs in free calling all the outs in free expr. elma dersem çık armut dersem çıkma
in all fields/branches of life expr. hayatın her alanında
all ye all ye outs in free expr. elma dersem çık armut dersem çıkma
it's all in the name expr. isimden anlaşılıyor
it was all in good fun expr. kötü bir niyet yoktu
all in good time expr. her şeyin bir zamanı var
having all these in mind expr. tüm bunlar göz önüne alındığında
in all parameters expr. tüm parametrelerde
in addition to all these expr. tüm bunların yanında
we are all equal in the sight of god expr. tanrının nazarında hepimiz eşitiz
in the light of all the facts mentioned above expr. yukarıda bahsedilen tüm bu gerçeklerin ışığında
in all fields/branches of life expr. yaşamın her alanında
all knowledge is contained in fandom expr. konuyu dağıtma
all knowledge is contained in fandom expr. asıl konudan uzaklaşma
all knowledge is contained in fandom expr. alakasız konulara kayma
all knowledge is contained in fandom expr. gerekli gereksiz tüm konular hakkında konuşma
all knowledge is contained in fandom expr. her şeyin çorba olması
all knowledge is contained in fandom expr. tüm konuların birbirine girmesi
in (all) fairness (to one) expr. doğrusu
in all innocence expr. masumane bir biçimde
in all truthfulness expr. tüm samimiyetimle
in (all) fairness (to one) expr. doğruyu söylemek gerekirse
in all innocence expr. tüm iyi niyetiyle
in all truthfulness expr. bütün samimiyetimle
in (all) fairness (to one) expr. ne yalan söyleyeyim
in all innocence expr. hiçbir kötülük gütmeden
in all innocence expr. hiçbir art niyet gütmeden
in all innocence expr. safiyane
in all innocence expr. safça
in all innocence expr. safdillilikle
in all innocence expr. art niyetsiz
in spite of all odds expr. tüm zorluklara rağmen
Proverb
all cats are gray in the dark karanlıkta bütün kediler gridir
moderation in all things her şey kararında olmalı
moderation in all things her şeyi kararında yapmalı
all is fair in love and war aşkta ve savaşta her şey mubahtır
all great minds run in the same channel aklın yolu birdir
all cats are gray in the dark zifiri karanlıkta her şey aynıdır
all cats are gray in the dark köre renkten bahsolunmaz
all cats are grey in the dark zifiri karanlıkta her şey aynıdır
all cats are grey in the dark köre renkten bahsolunmaz
all cats are grey in the dark karanlıkta bütün kediler gridir
all cats are gray in the dark zifiri karanlıkta her şey aynıdır
all cats are gray in the dark köre renkten bahsolunmaz
all cats are grey in the dark zifiri karanlıkta her şey aynıdır
all cats are grey in the dark köre renkten bahsolunmaz
all cats are grey in the dark karanlıkta bütün kediler gridir
Colloquial
all the problems in life i. hayattaki bütün sorunlar
place all your eggs in one basket f. her şeyini riske atmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birinden/bir şeyden çok daha iyi olmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birinden/bir şeyden açık ara üstün olmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birini/bir şeyi solda sıfır bırakmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birini/bir şeyi ezmek
be all in f. çok yorulmuş olmak
be all in f. mahvolmak
be all in f. tükenmek
be all in f. yorgunluktan bitip tükenmek
be all in f. (pokerde) rest çekmek
be all in f. her şeyini ortaya sürmek
be all in f. parası bitmek
be all in f. çok yorulmuş olmak
be all in f. mahvolmak
be all in f. tükenmek
be all in f. yorgunluktan bitip tükenmek
be all in f. (pokerde) rest çekmek
be all in f. her şeyini ortaya sürmek
be all in f. parası bitmek
get (all) up in (one's) (something) f. (birinin bir şeyine) karışmak
get (all) up in (one's) (something) f. (birinin bir şeyine) müdahale etmek
get (all) up in (one's) (something) f. (birinin bir şeyine) dahil olmak
get (all) up in (one's) (something) f. (birinin bir şeyinin) dibine girmek
get (all) up in (one's) (something) f. (birinin bir şeyinin) aşırı yakınında durmak
get (all) up in (one's) (something) f. (birini) azarlamak
get (all) up in (one's) (something) f. (birini) fırçalamak
get (all) up in (one's) (something) f. (birini) haşlamak
get (all) up in (one's) (something) f. (birinin) canına okumak
all in s. yorgunluktan tükenmiş
in all probability zf. büyük bir olasılıkla
in all probability zf. büyük ihtimalle
in all probability zf. büyük bir ihtimalle
in all likelihood zf. büyük bir olasılıkla
in all probability zf. büyük olasılıkla
in all likelihood zf. büyük olasılıkla
in all likelihood zf. büyük ihtimalle
in all likelihood zf. büyük bir ihtimalle
all in a tumble expr. altüst
in spite of all expr. bütün bunlara rağmen
all in expr. bitkin düşmüş
in all probability expr. çok mümkündür
in all likelihood expr. çok mümkündür
all rolled in one expr. hepsi bir arada
all in expr. her şey dahil
all in all expr. hepsi
all in all expr. hepsi içinde
all in one expr. hem ... hem de
in all my born days expr. hayatımda (böyle bir şey görmedim vb)
all in one expr. hepsi bir arada
in all aspects expr. nereden baksan
in the middle of all that fun expr. onca eğlencenin ortasında
all people are equal in the eyes of the law expr. kanunun önünde/gözünde tüm insanlar eşittir
in all probability expr. olası
in all likelihood expr. olası
all in a tumble expr. karmakarışık
in all aspects expr. nasıl bakarsan bak
in all aspects expr. nereden bakarsan bak
all ye all ye outs in free expr. önüm arkam sağım solum sobe
all in one piece expr. sapasağlam
all in one expr. tümü bir arada
all in one piece expr. tek parça halinde
all in a sweat expr. ter içinde
all in all expr. topu topu
in addition to all these expr. tüm bunlara ilaveten
all in one piece expr. zarar görmemiş
in all things expr. her zaman
in all things expr. her açıdan
in all things expr. her durumda
in all things expr. daima
in all weathers expr. her türlü hava şartında
all good in the hood expr. her şey yolunda
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. konuyla alakalı alakasız her şeyin konuşulması
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. asıl konudan uzaklaşma
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. alakasız konulara kayma
all in expr. her şeyiyle
all in expr. her şeyini vererek
all in expr. tüm kaynaklarını/çabasını seferber ederek
all in (one's) mind expr. (birinin) zihninde
all in (one's) mind expr. (birinin) hayal ürünü
all in (one's) mind expr. (birinin) kafasında kurgu
all in a day's work expr. günlük/gündelik işin bir parçası
all in a day's work expr. normal gidişatın bir parçası
all in a day's work expr. rutinin bir parçası
all in a day's work expr. her gün yapılan işlerin bir parçası
all in the day's work expr. günlük/gündelik işin bir parçası
all in the day's work expr. normal gidişatın bir parçası
all in the day's work expr. rutinin bir parçası
all in the day's work expr. her gün yapılan işlerin bir parçası
all-in expr. her şey dahil
all-in expr. her şey içinde
all-in expr. turşu gibi
all-in expr. çok yorgun
all-in expr. bitkin
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. konuyla alakalı alakasız her şeyin konuşulması
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. asıl konudan uzaklaşma
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr. alakasız konulara kayma
all in expr. her şeyiyle
all in expr. her şeyini vererek
all in expr. tüm kaynaklarını/çabasını seferber ederek
all in (one's) mind expr. (birinin) zihninde
all in (one's) mind expr. (birinin) hayal ürünü
all in (one's) mind expr. (birinin) kafasında kurgu
all in a day's work expr. günlük/gündelik işin bir parçası
all in a day's work expr. normal gidişatın bir parçası
all in a day's work expr. rutinin bir parçası
all in a day's work expr. her gün yapılan işlerin bir parçası
all in the day's work expr. günlük/gündelik işin bir parçası
all in the day's work expr. normal gidişatın bir parçası
all in the day's work expr. rutinin bir parçası
all in the day's work expr. her gün yapılan işlerin bir parçası
all-in expr. her şey dahil
all-in expr. her şey içinde
all-in expr. turşu gibi
all-in expr. çok yorgun
all-in expr. bitkin
in all its bearings expr. tüm yönleriyle
it will (all) come out in the wash expr. hiçbir şey gizli kalmaz
it will (all) come out in the wash expr. her şey gelip geçer
it will (all) come out in the wash expr. her şey yoluna girer
imnaaho (in my not at all humble opinion) expr. pek naçizane olmayan fikrime/düşünceme/görüşüme göre
imnsho (in my not at all humble opinion) expr. pek naçizane olmayan fikrime/düşünceme/görüşüme göre
it's all in your mind expr. hepsi senin kafanda/zihninde (hepsi gerçek olmayan senin hayal ettiğin şeyler)
it's all in your mind expr. kafanda kuruyorsun
I've never (done something) in all my (born) days expr. hayatımda hiç (bir şeyi) yapmadım
I've never (done something) in all my (born) days expr. hayatımda hiç (bir şeyi) hissetmedim, duymadım, görmedim, deneyimlemedim, yaşamadım
what's all this in aid of? expr. ne yararımıza?
what's all this in aid of? expr. amacı ne?
what's (all) ˈthis in aid of? [uk] expr. bunun ne yararı var?
what's (all) ˈthis in aid of? [uk] expr. bunun amacı/nedeni ne?
Idioms
all the difference in the world i. dünya kadar fark olması
all the difference in the world i. dünyalar kadar farklı
all the difference in the world i. olayın tamamen değişmesi/olayın bambaşka bir boyuta taşınması
all the difference in the world i. dağlar kadar fark
all (one's) taste is in (one's) mouth i. zevksiz
all (one's) taste is in (one's) mouth i. zevk yoksunu
all (one's) taste is in (one's) mouth i. zevk fakiri
put all your eggs in one basket f. tek bir şeye bel bağlamak
come in all shapes and sizes f. her çeşidi mevcut olmak
come in all shapes and sizes f. çeşit çeşit/türlü türlü olmak
come in all shapes and sizes f. farklı şekil ve boyutları bulunmak
come in all shapes and sizes f. farklı tipleri olmak
be all up in one's grill f. bir kişinin yakasından düşmemek
be in all somebody's glory f. bayram yapmak
be all up in one's grill f. birinin yakasından düşmemek
be in all somebody's glory f. çok mutlu/başarılı/güzel olmak
ride off in all directions f. çil yavrusu gibi dört bir yana dağılmak
ride off in all directions f. dört dönmek
have all the time in the world f. dünya kadar vakti olmak
have all the time in the world f. çok zamanı olmak
be all done in f. çok yorulmak
run off in all directions f. çil yavrusu gibi dört bir yana dağılmak
be all done in f. dermanı kesilmek
be all in a day's work f. her gün yaptığı şeyin bir parçası olmak
be all in a day's work f. günlük işinin bir parçası olmak
be in all somebody's glory f. gün doğmak
have all the time in the world f. istemediği kadar çok zamanı olmak
be all in one's mind f. kafasında büyütmek
put all one's eggs in one basket f. sermayeyi kediye yüklemek
be all done in f. takati kalmamak
be all in the mind f. (büyütülecek bir şey değil) sadece kafasında büyütmek
put all one's eggs in one basket f. varını yoğunu tehlikeye atmak
be all done in f. yapacak gücü kalmamak
be all done in f. yorgun düşmek
put all one's eggs in one basket f. varını yoğunu riske atmak
make all the difference (in the world) f. fark yaratmak
make all the difference (in the world) f. fark edilebilir bir etki/değişiklik yaratmak
make all the difference (in the world) f. renk getirmek
make all the difference (in the world) f. gelişim sağlamak
make all the difference (in the world) f. dünyasını değiştirmek
make all the difference (in the world) f. yeni bir soluk katmak/getirmek
run off in all directions f. bir çok şeyi aynı anda yürütmeye/yapmaya çalışmak
run off in all directions f. bir çok şeyi aynı anda idare etmeye çalışmak
run off in all directions f. bir çok şeye aynı anda yetişmeye çalışmak
run off in all directions f. aynı anda bir çok rol üstlenmek
run off in all directions f. aynı anda her şeye yetişmeye çalışmak
run off in all directions f. dağınık bir şekilde hareket etmek
run off in all directions f. düzensiz bir şekilde hareket etmek
run off in all directions f. amaçsız bir şekilde hareket etmek
run off in all directions f. başıboş hareket etmek
run off in all directions f. kontrolsüz hareket etmek
run off in all directions f. dağınık hareket etmek
be all in f. her şeyini adamak
be all in f. her şeyiyle bir işe baş koymak
be all in f. her şeyiyle bir işte var olmak
be all in f. bir işe her şeyiyle girmek
be all in f. bir iş için her şeyini ortaya koymak
have all (one's) eggs in one basket f. sermayeyi kediye yüklemek
have all (one's) eggs in one basket f. varını yoğunu riske atmak
have all (one's) eggs in one basket f. varını yoğunu tehlikeye atmak
have all (one's) eggs in one basket f. tüm enerjisini/kaynaklarını kaybetmek pahasına tek bir yere harcamak/yatırmak
have it (all) over someone or something (in something) f. birini ya da bir şeyi (bir şeyde) geride bırakmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birinden ya da bir şeyden çok iyi olmak
have it (all) over someone or something (in something) f. birini ya da bir şeyi (bir şeyde) gölgede bırakmak
get all one's ducks in a row f. hazırlıklarını tamamlamak
get all one's ducks in a row f. her şeyi düzene/sıraya koymak
get all one's ducks in a row f. işlerini muntazamca yapmak
get all one's ducks in a row f. işlerini yoluna koymak
get all one's ducks in a row f. işlerini düzenlemek
get all one's ducks in a row f. tamamen hazır ve organize olmak
get all one's ducks in a row f. deveyi düze çıkarmak
have all one's ducks in a row f. hazırlıklarını tamamlamak
have all one's ducks in a row f. her şeyi düzene/sıraya koymak
have all one's ducks in a row f. işlerini muntazamca yapmak
have all one's ducks in a row f. işlerini yoluna koymak
have all one's ducks in a row f. işlerini düzenlemek
have all one's ducks in a row f. tamamen hazır ve organize olmak
have all one's ducks in a row f. deveyi düze çıkarmak
get all (of) (one's) ducks in a row f. hazırlıklarını tamamlamak
get all (of) (one's) ducks in a row f. her şeyi düzene/sıraya koymak
get all (of) (one's) ducks in a row f. işlerini muntazamca yapmak
get all (of) (one's) ducks in a row f. işlerini yoluna koymak
get all (of) (one's) ducks in a row f. işlerini düzenlemek
get all (of) (one's) ducks in a row f. tamamen hazır ve organize olmak
get all (of) (one's) ducks in a row f. deveyi düze çıkarmak
get all one's ducks in a row f. hazırlıklarını tamamlamak
get all one's ducks in a row f. her şeyi düzene/sıraya koymak
get all one's ducks in a row f. işlerini muntazamca yapmak
get all one's ducks in a row f. işlerini yoluna koymak
get all one's ducks in a row f. işlerini düzenlemek
get all one's ducks in a row f. tamamen hazır ve organize olmak
get all one's ducks in a row f. deveyi düze çıkarmak
have all one's ducks in a row f. hazırlıklarını tamamlamak
have all one's ducks in a row f. her şeyi düzene/sıraya koymak
have all one's ducks in a row f. işlerini muntazamca yapmak
have all one's ducks in a row f. işlerini yoluna koymak
have all one's ducks in a row f. işlerini düzenlemek
have all one's ducks in a row f. tamamen hazır ve organize olmak
have all one's ducks in a row f. deveyi düze çıkarmak
get all (of) (one's) ducks in a row f. hazırlıklarını tamamlamak
get all (of) (one's) ducks in a row f. her şeyi düzene/sıraya koymak
get all (of) (one's) ducks in a row f. işlerini muntazamca yapmak
get all (of) (one's) ducks in a row f. işlerini yoluna koymak
get all (of) (one's) ducks in a row f. işlerini düzenlemek
get all (of) (one's) ducks in a row f. tamamen hazır ve organize olmak
get all (of) (one's) ducks in a row f. deveyi düze çıkarmak
be all in the mind f. sadece kafasında büyütmek
be all in the mind f. yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak
be all in the mind f. kafasının içinde var olmak
be all in the mind f. gerçekte var olmamak
be all in the mind f. hayali olmak
be all in one's the mind f. sadece kafasında büyütmek
be all in one's the mind f. yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak
be all in one's the mind f. kafasının içinde var olmak
be all in one's the mind f. gerçekte var olmamak
be all in one's the mind f. hayali olmak
be all in somebody's mind f. sadece kafasında büyütmek
be all in somebody's mind f. yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak
be all in somebody's mind f. kafasının içinde var olmak
be all in somebody's mind f. gerçekte var olmamak
be all in somebody's mind f. hayali olmak
be all in the mind f. sadece kafasında büyütmek
be all in the mind f. yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak
be all in the mind f. kafasının içinde var olmak
be all in the mind f. gerçekte var olmamak
be all in the mind f. hayali olmak
be (all) in a good cause f. iyi bir amaç için olmak
be (all) in a good cause f. iyi bir amaca hizmet etmek
be (all) in a good cause f. hayırsever/hayırlı bir amaca hizmet etmek
be (all) in a good cause f. yapmaya değer olmak
be (all) in favour of something/of doing something f. bir şeyi/bir şeyi yapmayı desteklemek
be (all) in favour of something/of doing something f. bir şeyin/bir şey yapmanın destekçisi olmak
be (all) in favour of something/of doing something f. bir şeyden/bir şeyi yapmaktan yana olmak
get (all) up in (one's) face f. (birinin) burnunun dibine girmek
get (all) up in (one's) face f. (birinin) burnunun dibinde/aşırı yakınında durmak
get (all) up in (one's) face f. (birini) azarlamak
get (all) up in (one's) face f. (birini) fırçalamak
get (all) up in (one's) face f. (birini) haşlamak
get (all) up in (one's) face f. (birinin) canına okumak
get (all) up in (one's) face f. (birinin) yüzüne doğru çıkışmak
get (all) your ducks in a row [us] f. (bütün) hazırlıklarını tamamlamak
get (all) your ducks in a row [us] f. (bütün) işlerini yoluna koymak
get (all) your ducks in a row [us] f. (her şeyi) düzene/sıraya koymak
get (all) your ducks in a row [us] f. (tamamen) hazır ve organize olmak
have (all) your ducks in a row [us] f. (bütün) hazırlıklarını tamamlamak
have (all) your ducks in a row [us] f. (bütün) işlerini yoluna koymak
have (all) your ducks in a row [us] f. (her şeyi) düzene/sıraya koymak
have (all) your ducks in a row [us] f. (tamamen) hazır ve organize olmak
get/have (all) your ducks in a row [us] f. deveyi düze çıkarmak
get/have (all) your ducks in a row [us] f. hazırlıklarını tamamlamak
get/have (all) your ducks in a row [us] f. işlerini yoluna koymak
get/have (all) your ducks in a row [us] f. işleri muntazamca yapmak
get/have (all) your ducks in a row [us] f. işleri düzenlemek
get/have (all) your ducks in a row [us] f. işleri nizam içinde yürütmek
have (all) your ducks in a row [us] f. deveyi düze çıkarmak
have (all) your ducks in a row [us] f. işleri muntazamca yapmak
have (all) your ducks in a row [us] f. (bütün) işleri düzenlemek
get (all) your ducks in a row [us] f. deveyi düze çıkarmak
get (all) your ducks in a row [us] f. işleri muntazamca yapmak
get (all) your ducks in a row [us] f. (bütün) işleri düzenlemek
have all (of) (one's) ducks in a row f. deveyi düze çıkarmak
have all (of) (one's) ducks in a row f. hazırlıklarını tamamlamak
have all (of) (one's) ducks in a row f. işlerini yoluna koymak
have all (of) (one's) ducks in a row f. işleri muntazamca yapmak
have all (of) (one's) ducks in a row f. işleri düzenlemek
have all (of) (one's) ducks in a row f. işleri nizam içinde yürütmek
have all (of) (one's) ducks in a row f. her şeyi düzene/sıraya koymak
have all (of) (one's) ducks in a row f. tamamen hazır ve organize olmak
have curves in all the right places f. kıvrımlı hatlara sahip olmak
have curves in all the right places f. yuvarlak hatlı bir vücuda sahip olmak
have curves in all the right places f. balık etli olmak
have curves in all the right places f. düzgün vücut hatlarına sahip olmak
wouldn't do (something) for all the tea in china f. dünyaları verseler (bir şey) yapmamak
wouldn't do (something) for all the tea in china f. hiçbir surette (bir şey) yapmamak
wouldn't do (something) for all the tea in china f. kat'iyen (bir şey) yapmamak
all in a dither s. gergin
all in a dither s. kafası karışık
all in a dither s. rahatsız
all in a dither s. gerginlik içinde
all in a dither s. kafası karışmış
all in a dither s. heyecan içinde
all in a dither s. telaş içinde
all knowledge is contained in fandom expr. her kafadan bir ses çıkıyor
all knowledge is contained in fandom expr. konuyla alakalı alakasız her şey konuşuluyor
all knowledge is contained in fandom expr. başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe
all knowledge is contained in fanzines expr. her kafadan bir ses çıkıyor
all knowledge is contained in fanzines expr. konuyla alakalı alakasız her şey konuşuluyor
all knowledge is contained in fanzines expr. başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe
all . . . in the world expr. dünyadaki bütün …lar
all in favor expr. (oy verme sırasında) evet diyenler
all in one's head expr. kafasında kurmuş
all in one's head expr. hayal ürünü
all in one whack [us] expr. bir seferde
in no time at all expr. aniden
all in the family expr. aile arasında (gizli vb)
all in the same boat expr. aynı durumda
all in all expr. ayrıntısına inildiğinde
in no time at all expr. bir anda
all in one breath expr. bir solukta
all in one breath expr. bir nefeste (söylemek)
in all (one's) puff expr. bütün hayatı boyunca
don't spend it all in one place expr. Bozdur bozdur harca
all in all expr. bütün olarak (değerlendirildiğinde)
would not do something for all the tea in China expr. dünyaları verseler
not for all the tea in china expr. dünyaları verseler
in all but name expr. her şeyi var, bir tek ismi yok
would not do something for all the tea in China expr. hiçbir surette
all in all expr. genel olarak (değerlendirildiğinde)
in all but name expr. her şeyi tam, bir tek ismi eksik
in no time at all expr. hemen/anında
all in a day's work expr. gündelik işin bir bölümü
all in expr. külçe gibi
would not do something for all the tea in China expr. kat'iyen
all in one piece expr. sağ salim