Geçmiş

kötü olmak

"kötü olmak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 12 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	kötü olmak	take a turn for the worse f.
2	Genel	kötü olmak	bode ill f.
3	Genel	kötü olmak	stink f.
4	Genel	kötü olmak	be bad news f.
Colloquial
5	Konuşma Dili	kötü olmak	bite f.
Idioms
6	Deyim	kötü olmak	be downhill all the way f.
7	Deyim	kötü olmak	be in bad taste f.
8	Deyim	kötü olmak	be in the worst possible taste f.
9	Deyim	kötü olmak	be in the worst possible taste f.
10	Deyim	kötü olmak	be in bad taste f.
Slang
11	Argo	kötü olmak	suck donkey dick f.
British Slang
12	İngiliz Argosu	kötü olmak	throw a whitey f.

"kötü olmak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 221 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	diğerlerine göre daha kötü durumda olmak	be at the bottom of the pile f.
2	Genel	kaderi kötü olmak	doom f.
3	Genel	daha kötü olmak	worsen f.
4	Genel	işareti olmak (kötü)	portend f.
5	Genel	kötüyken daha kötü olmak	go from bad to worse f.
6	Genel	hesabı kötü olmak	be bad at figures f.
7	Genel	durumu kötü olmak	do badly f.
8	Genel	kötü niyetli olmak	be malevolent towards f.
9	Genel	birisi için kötü olmak	fare badly f.
10	Genel	kötü bir şeyi geçirmek üzere olmak	be in for f.
11	Genel	diğerlerine göre daha kötü durumda olmak	be at the bottom of the heap f.
12	Genel	daha kötü olmak	get worse f.
13	Genel	kötü bir şeye mahkum olmak	be doomed to f.
14	Genel	bir işaret olmak (iyi/kötü)	augur f.
15	Genel	(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak	be in for it f.
16	Genel	(kötü bir şeyi) geçirmek üzere olmak	be in for f.
17	Genel	kötü durumda olmak	be in bad state f.
18	Genel	kötü durumda olmak	be in a bad condition f.
19	Genel	kötü durumda olmak	be in a poor condition f.
20	Genel	kötü durumda olmak	be in bad condition f.
21	Genel	kötü durumda olmak	be in a bad state f.
22	Genel	kötü durumda olmak	be in poor condition f.
23	Genel	kötü durumda olmak	be in bad shape f.
24	Genel	mali açıdan kötü durumda olmak	be financially in bad shape f.
25	Genel	kötü örnek olmak	set a bad example f.
26	Genel	birisi hakkında kötü düşüncelere sahip olmak	think ill of someone f.
27	Genel	sonucu kötü olmak	have had it f.
28	Genel	kötü birşey olmak	befall f.
29	Genel	kötü etkisi olmak	tell on f.
30	Genel	(kötü bir şeye) açık veya maruz olmak	be vulnerable to f.
31	Genel	birisiyle ilişkileri kötü olmak	be on bad terms with someone f.
32	Genel	kötü bir ünü olmak	have a bad reputation f.
33	Genel	kötü şöhreti olmak	have a bad reputation f.
34	Genel	kötü bir üne sahip olmak	have a bad reputation f.
35	Genel	kötü bir üne sahip olmak	have a notoriety f.
36	Genel	birisiyle kötü olmak	be in bad (with someone) f.
37	Genel	birisiyle kötü olmak	get in bad (with someone) f.
38	Genel	sonu kötü olmak	end up badly f.
39	Genel	(bir şeyin) üstünde kötü yan etkisi olmak	have adverse side effects of (something) f.
40	Genel	bir şeyde kötü olmak	be bad at something f.
41	Genel	bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak	be a comment on something f.
42	Genel	bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak	be a sign of the bad quality of something f.
43	Genel	kötü durumda olmak	ail f.
44	Genel	kötü durumda olmak	be ill off f.
45	Genel	(düşük kalite nedeniyle) kötü olmak	blow f.
46	Genel	kötü bir şey olmak	worth f.
47	Genel	kötü şekilde bağlı olmak	misrelate f.
48	Genel	kaderi kötü olmak	devote f.
49	Genel	-den daha kötü şöhretli olmak	outname f.
50	Genel	daha kötü olmak	outvillain f.
51	Genel	son derece kötü olmak	stink f.
Phrasals
52	Öbek Fiiller	sonucu iyi/kötü olmak	come out f.
53	Öbek Fiiller	durumda kötü bir gelişme olmak	fall in f.
54	Öbek Fiiller	durumda kötü bir gelişme olmak	fall into f.
55	Öbek Fiiller	çirkin/kötü bir şeyle dolu olmak	reek of f.
56	Öbek Fiiller	(birinin) kötü/zor/travmatik bir şey yaşamasına neden olmak	put (someone) through (something) f.
57	Öbek Fiiller	(birinin/bir şeyin) başına kötü (bir şey) gelmesine neden olmak	wreak (something) upon (someone or something) f.
Proverb
58	Atasözü	kötü haber almaktansa bihaber olmak daha iyidir	no news is good news
Colloquial
59	Konuşma Dili	(kötü bir şeyin başına gelmesinden) kaçamayacak olmak	be in for it f.
60	Konuşma Dili	çok kötü olmak	bite the big one f.
61	Konuşma Dili	çok kötü durumda olmak	be up against it f.
62	Konuşma Dili	kötü bir olay olurken orada olmak	be in at the death f.
63	Konuşma Dili	kötü bir ruh halinde olmak	be in bad sorts f.
64	Konuşma Dili	kötü bir olay olurken orada olmak	be in at the kill f.
65	Konuşma Dili	kötü bir olayın sorumlusu olmak	be at the back of f.
66	Konuşma Dili	kötü gününde olmak	be in bad sorts f.
67	Konuşma Dili	kötü bir olayın arkasında olmak	be at the back of f.
68	Konuşma Dili	şansı kötü olmak	be down on one’s luck f.
69	Konuşma Dili	(biri veya kendi) için kötü olmak	do (oneself) no favors f.
70	Konuşma Dili	(biri) için iyi/kötü olmak	do somehow for (someone) f.
71	Konuşma Dili	çok kötü/zayıf durumda olmak	have had it f.
72	Konuşma Dili	başına kötü bir şey gelecek olmak	have had it f.
73	Konuşma Dili	kötü durumda olmak	be (all) shot to hell f.
74	Konuşma Dili	kötü durumda olmak	be shot f.
75	Konuşma Dili	kötü durumda olmak	be badly off f.
76	Konuşma Dili	durumu kötü olmak	be badly off f.
77	Konuşma Dili	kötü bir şey geçirmek üzere olmak	be in for something f.
78	Konuşma Dili	başına kötü şeyler gelecek olmak	be in for something f.
79	Konuşma Dili	kötü gününde olmak	be not (one's) day f.
80	Konuşma Dili	bir iyi bir kötü olmak	be up and down f.
81	Konuşma Dili	için iyi/kötü olmak	do somehow for f.
82	Konuşma Dili	kötü biri olduğu her halinden belli olmak	have evil written all over one f.
Idioms
83	Deyim	iyi olmakla kötü olmak arasında gidip gelen insan	a jekyll and hyde i.
84	Deyim	iyi olmakla kötü olmak arasında gidip gelen insan	jekyll and hyde i.
85	Deyim	kötü bir durumda olmak	be out at the heels f.
86	Deyim	söylendiği/anlatıldığı/düşünüldüğü/adının çıktığı kadar kötü olmak (olmamak)	be (not) as black as (someone or something) is painted f.
87	Deyim	üstü başı/giydikleri/görünüşü kötü olmak	be badly turned out f.
88	Deyim	daha kötü/sıkıntılı/problemli olmak	be worse off f.
89	Deyim	daha kötü/sıkıntılı/problemli bir durumda olmak	be worse off f.
90	Deyim	(birine göre) daha kötü kalitede olmak	not be in the same league f.
91	Deyim	(birine göre) daha kötü kalitede olmak	not be in the same class f.
92	Deyim	(birine göre) daha kötü kalitede olmak	not be in the same street f.
93	Deyim	niyeti iyi olmak/kötü olmamak	do (something) for the best f.
94	Deyim	niyeti iyi olmak/kötü olmamak	do/mean something for the best f.
95	Deyim	niyeti iyi olmak/kötü olmamak	mean (something) for the best f.
96	Deyim	(şimdi) eski püskü/kötü durumda/külüstür olmak	have known better days f.
97	Deyim	(şimdi) eski püskü/kötü durumda/külüstür olmak	have seen better days f.
98	Deyim	işi/durumu kötü olmak	buy the rabbit f.
99	Deyim	akıbeti/sonu kötü olmak	come to a bad end f.
100	Deyim	birine karşı çok kötü olmak	be hard on f.
101	Deyim	bir işte çok kötü/beceriksiz olmak	can’t do something for toffee f.
102	Deyim	düşünüldüğü kadar kötü biri olmak	be as black as one is painted f.
103	Deyim	en kötü durumunda olmak	be at its lowest ebb f.
104	Deyim	en kötü durumunda olmak	be at a low ebb f.
105	Deyim	insanların unutmayacağı kötü/olumsuz bir şey yapmış olmak	never live something down f.
106	Deyim	kötü gününde olmak	be down on one's luck f.
107	Deyim	kötü durumda olmak	be falling apart at the seams f.
108	Deyim	kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak	become one's own worst enemy f.
109	Deyim	kötü bir örnek olmak	be an apology for something f.
110	Deyim	kötü ve sıkıcı etkisi olmak	cast a chill over f.
111	Deyim	kötü durumda olmak	be coming apart at the seams f.
112	Deyim	kötü bir duruma bulaşmış olmak	get tangled up in something f.
113	Deyim	kötü bir sonuca yakın olmak	teeter on the edge of f.
114	Deyim	oldukça kötü/berbat/fena olmak	not be up to much f.
115	Deyim	kötü gününde olmak	be in a bad way f.
116	Deyim	kötü bir sonuca yakın olmak	teeter on the brink of f.
117	Deyim	kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak	be one's own worst enemy f.
118	Deyim	kötü durumda olmak	be in the mire f.
119	Deyim	sonu kötü olmak	come to no good f.
120	Deyim	son derece kötü olmak	be the pits f.
121	Deyim	söylendiği kadar kötü biri olmak	be as black as one is painted f.
122	Deyim	ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak	be better off dead f.
123	Deyim	bir konuda zayıf/eksik/kötü olmak	have a tin ear f.
124	Deyim	(birinin/bir şeyin) hakkında kötü bir fikre/izlenime sahip olmak	have a bad opinion of (someone or something) f.
125	Deyim	akşamdan kalmayken ağzında kötü bir tat olmak	feel as if a cat has kittened in (one's) mouth f.
126	Deyim	daha önce olduğundan daha kötü durumda olmak	be a ghost of (someone's or something's) former self f.
127	Deyim	kötü insanlarla haşır neşir olmak	get into bad company f.
128	Deyim	kötü insanlarla haşır neşir olmak	get into bad company f.
129	Deyim	kötü insanlarla haşır neşir olmak	keep bad company f.
130	Deyim	(biriyle) kötü olmak	get on (someone's) bad side f.
131	Deyim	(biriyle) kötü olmak	get on the bad side of (someone) f.
132	Deyim	kötü insanlarla haşır neşir olmak	keep bad company f.
133	Deyim	kötü ahlaklı olmak	make (the) baby jesus cry f.
134	Deyim	kötü bir seçim olmak	be in the worst possible taste f.
135	Deyim	hem iyi hem kötü yanı olmak	be a double-edged weapon f.
136	Deyim	hem iyi hem kötü yanı olmak	be a double-edged sword f.
137	Deyim	(futbol) takımların bir devrede iyi diğerinde kötü oynadığı maç olmak	be a game of two halves f.
138	Deyim	(birinin veya bir şeyin) kötü bir kopyası olmak	be a poor man's (someone or something) f.
139	Deyim	(birinin veya bir şeyin) kötü bir kopyası olmak	be the poor man's (someone or something) f.
140	Deyim	kötü bir durumda olmak	be in a state f.
141	Deyim	kötü bir durumda olmak	get into a state f.
142	Deyim	kötü gününde olmak	be no question that (something will happen/is the case) f.
143	Deyim	kötü gününde olmak	not be somebody’s day f.
144	Deyim	kötü bir dönemde olmak	have a lean patch f.
145	Deyim	eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak	have a skeleton in one's cupboard [uk] f.
146	Deyim	eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak	have a skeleton in the cupboard [uk] f.
147	Deyim	eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak	have skeletons in one's cupboard [uk] f.
148	Deyim	eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak	have skeletons in the cupboard [uk] f.
149	Deyim	kötü durumda olmak	have the mulligrubs f.
150	Deyim	kötü oyuncu olmak	couldn't act (one's) way out of a paper bag f.
151	Deyim	(biri/bir şey) hakkında kötü düşüncelere sahip olmak	think poorly of (someone or something) f.
152	Deyim	bir şey üzerinde kötü bir etkisi olmak	put a crimp in something [us] f.
153	Deyim	bir şey üzerinde kötü bir etkisi olmak	put a crimp on something [us] f.
154	Deyim	daha kötü olmak	be downhill all the way f.
155	Deyim	üstü başı/giydikleri/görünüşü kötü olmak	be badly turned out f.
156	Deyim	kötü durumda olmak	be in a sorry state f.
157	Deyim	sesi kötü olmak	be in poor voice f.
158	Deyim	sesi kötü olmak/gelmek	be in poor voice f.
159	Deyim	içinde kötü bir his olmak	get that sinking feeling f.
160	Deyim	içinde kötü bir his olmak	have that sinking feeling f.
161	Deyim	içinde kötü bir his olmak	get a sinking feeling f.
162	Deyim	içinde kötü bir his olmak	have a sinking feeling f.
163	Deyim	hem iyi hem kötü yanı olmak	be a double-edged sword f.
164	Deyim	hem iyi hem kötü yanı olmak	be a double-edged weapon f.
165	Deyim	başına gelecek en kötü şey olmak	be a fate worse than death f.
166	Deyim	hem iyi hem kötü olmak	be a mixed blessing f.
167	Deyim	kötü sonuçlanacak bir oyun olmak	be a mug's game [uk] f.
168	Deyim	(birinin/bir şeyin) kötü bir kopyası olmak	be a poor man's (someone or something) f.
169	Deyim	(birinin/bir şeyin) kötü bir kopyası olmak	be the poor man's (someone or something) f.
170	Deyim	için kötü bir örnek olmak	be an apology for f.
171	Deyim	'-in kötü bir örneği olmak	be an apology for f.
172	Deyim	(biri/bir şey) için kötü olmak	be bad news (for somebody/something) f.
173	Deyim	(biri) için kötü olmak	be hell on (one) f.
174	Deyim	kötü bir olay olurken orada olmak	be in at the death/kill f.
175	Deyim	biriyle arası kötü olmak	be in bad odour with someone f.
176	Deyim	biriyle ilişkisi kötü olmak	be in bad odour with someone f.
177	Deyim	sesi kötü olmak	be in poor voice f.
178	Deyim	arası kötü olmak	be in bad odour f.
179	Deyim	(biriyle) arası kötü olmak	be in bad odour (with somebody) f.
180	Deyim	kötü durumda olmak	be in bad shape f.
181	Deyim	ikisinin kötü bir kombinasyonu olmak	be neither one thing nor the other f.
182	Deyim	ikisinin kötü bir birleşimi/karışımı olmak	be neither one thing nor the other f.
183	Deyim	(biriyle) arası kötü olmak	be on bad terms (with somebody) f.
184	Deyim	(biriyle) ilişkisi kötü olmak	be on bad terms (with somebody) f.
185	Deyim	(biriyle) kötü ilişkiler içinde olmak	be on bad terms (with somebody) f.
186	Deyim	özü kötü olmak	be rotten to the core f.
187	Deyim	niyeti kötü/bozuk olmak	be rotten to the core f.
188	Deyim	giydikleri kötü olmak	be badly turned out f.
189	Deyim	üstü başı kötü olmak	be badly turned out f.
190	Deyim	kendi kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak	be your own worst enemy f.
191	Deyim	(birinin) kötü yanlarını dışa vurmasına neden olmak	bring out the worst in (one) f.
192	Deyim	birinin kötü yanlarını dışa vurmasına neden olmak	bring out the worst in somebody f.
193	Deyim	(birinin/bir şeyin) iyi gününde kötü gününde destekçisi olmak/arkasında olmak	cast (one's) lot with (someone or something) f.
194	Deyim	-in iyi gününde kötü gününde destekçisi olmak/arkasında olmak	cast (one's) lot with f.
195	Deyim	iyi günde kötü günde destekçisi olmak/yanında olmak	cast one's lot with f.
196	Deyim	kötü oyuncu olmak	couldn't act (one's) way out of a wet paper bag f.
197	Deyim	kötü atış yapmış olmak/yapmak	couldn't hit the side of a barn f.
198	Deyim	sonu kötü olmak	end in tears f.
199	Deyim	(biriyle) kötü olmak	get in bad (with someone) f.
200	Deyim	(biri) için kötü olmak	go hard with (someone) f.
201	Deyim	el yazısı kötü/çirkin olmak	have handwriting like chicken scratch f.
202	Deyim	el yazısı kötü/çirkin olmak	have writing like chicken scratch f.
203	Deyim	el yazısı kötü/çirkin olmak	have a hand like a foot f.
204	Deyim	kötü/problemli anları/zamanları olmak	have your moments f.
205	Deyim	bir işte çok kötü/beceriksiz olmak	not be able to do something for toffee f.
206	Deyim	kötü bir sonuca yakın olmak	teeter on the brink f.
Trade/Economic
207	Ticaret/Ekonomi	mali durumu kötü olmak	be in bad shape f.
Religious
208	Dini	dünyayı iyi ve kötü olmak üzere iki prensibin yönettiği inancı	ditheism i.
209	Dini	iyi ve kötü olmak üzere birbirinden bağımsız iki kutsal varoluşun bulunduğu öğretisi	dualism i.
Archaic
210	Eski Kullanım	(kötü bir şey) olmak	tide f.
Slang
211	Argo	aşırı kötü olmak	suck ass f.
212	Argo	çok kötü olmak	suck f.
213	Argo	kötü durumda olmak	be in a hole f.
214	Argo	kötü muameleye razı olmak	eat crap f.
215	Argo	çok kötü olmak	suck balls f.
216	Argo	çok kötü olmak	suck donkey balls f.
217	Argo	mide bulandırıcı derecede kötü olmak	blow f.
218	Argo	kötü durumda olmak	be shot to hell f.
219	Argo	(biri/bir şey) için kötü olmak	do a job on (someone or something) f.
British Slang
220	İngiliz Argosu	kötü gününde olmak	have a bog on f.
221	İngiliz Argosu	kötü gününde olmak	have a bag on f.