olduğu gibi - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

olduğu gibi



"olduğu gibi" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 22 sonuç

Türkçe İngilizce
General
olduğu gibi bare fact i.
olduğu gibi grounded s.
olduğu gibi plain s.
olduğu gibi much the same zf.
olduğu gibi at that zf.
olduğu gibi warts and all zf.
olduğu gibi as so zf.
olduğu gibi as are zf.
olduğu gibi square zf.
olduğu gibi as well as bağ.
olduğu gibi as bağ.
Phrases
olduğu gibi with all faults expr.
olduğu gibi as is expr.
olduğu gibi tel quel expr.
Idioms
olduğu gibi neck and crop zf.
olduğu gibi neck and heels zf.
olduğu gibi come stà expr.
Trade/Economic
olduğu gibi as is s.
Technical
olduğu gibi plain vanilla s.
olduğu gibi plain head expr.
Computer
olduğu gibi plain vanilla expr.
olduğu gibi plain head expr.

"olduğu gibi" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 243 sonuç

Türkçe İngilizce
General
rüyada olduğu gibi bir dizi tutarsız hayal phantasmagoria i.
gerçeklerin bire bir/olduğu gibi /aynen nakledilmesi recitation of facts i.
ritmik jimnastik, artistik jimnastik, amigo, dövüş sporları, break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu flying i.
otomatik dolumlu sobada olduğu gibi, ateşi kendi kendini besleyen bir yakıt haznesine sahip ocak magazine stove i.
(sözcük oyununda olduğu gibi) bir kelimenin anlamının bilerek çarpıtılması verbicide i.
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse whited sepulcher i.
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse whited sepulchre i.
uyumsuz gibi görünen başka bir unsurla bağlantılı olduğu düşünülen şey blood brother i.
olduğu gibi gösteren şey mirror i.
(kılıç kullanırken olduğu gibi) elin arkası ile gerçekleştirilen vuruş veya temas reverse [obsolete] i.
(eskrimde olduğu gibi) ileri doğru ani hamle lunger i.
(atı dehlerken olduğu gibi) dudakları kullanarak çıkarılan cıvıltı benzeri bir ses chirrup i.
söylemdeki cümlelerin olduğu gibi aktarılması direct quotation i.
yerçekiminin dengeleyici kuvvet olduğu atmosfer gibi bir sıvıda oluşan dalga gravity wave i.
(el ile muayenede olduğu gibi) kitle, sertlik tespit eden bir cihaz palpator i.
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak face the issue f.
olduğu gibi kalmak remain f.
olduğu gibi bırakmak leave alone f.
olduğu gibi bırakmak let alone f.
olduğu gibi kabul etmek accept as is f.
(işleri) olduğu gibi bırakmak leave things as they are f.
dünyayı olduğu gibi kabullenmek accept the world the way it is f.
konuyu olduğu gibi değil göründüğü gibi ele almak take matters at face value f.
olduğu gibi kalmak remain f.
(tırmıkla olduğu gibi) ayırmak harrow f.
olduğu gibi kalmak haunt [rare] f.
olduğu gibi sürmek ride f.
değerlendirme tablosunda olduğu gibi düzenlemek rubricate f.
gerçek hayatta olduğu gibi true to life s.
için olduğu gibi as in the case of s.
kilisede olduğu gibi churchy s.
birçok yılda olduğu gibi as in most years s.
olayları olduğu gibi kabul eden blissful s.
(yüzeye boya damlatmada olduğu gibi) çok renkli bir dekoratif etkiye sahip olan broken s.
olduğu gibi yansıtan portrait s.
her zaman olduğu gibi as usual zf.
özünde olduğu gibi quintessentially zf.
her sene olduğu gibi like every year zf.
her yıl olduğu gibi like every year zf.
her yıl olduğu gibi just like every year zf.
her sene olduğu gibi just like every year zf.
eskiden olduğu gibi same as before zf.
önceden olduğu gibi same as before zf.
geçerli olduğu gibi as applicable zf.
uygulanabilir olduğu gibi as applicable zf.
uygun olduğu gibi as applicable zf.
-de olduğu gibi as is the case with zf.
her zaman olduğu gibi as things run zf.
bilerek olduğu halde kazara yapmış gibi göstererek on purpose zf.
için olduğu gibi as for ed.
de olduğu gibi such in ed.
-de olduğu gibi as such in ed.
-de olduğu gibi in common with ed.
-da olduğu gibi as in ed.
...-da olduğu gibi as with ... ed.
Phrasals
(bir şeyi) olduğu gibi (bir şeyden) kopyalamak/almak copy (something) out of (something) f.
olduğu gibi (bir şeyden) kopyalamak/almak copy out of f.
(siyahi olduğu halde) beyazmış gibi geçinmek get by f.
Phrases
İlk seferde olduğu gibi come prima (in the same manner as the first time) zf.
genelde olduğu gibi as per usual/normal zf.
çoğu zaman olduğu gibi as is often the case expr.
eskiden de olduğu gibi as it used to be expr.
geçmişte olduğu gibi as in the past expr.
gerçek hayatta olduğu gibi as it is in real life expr.
her zaman olduğu gibi same as it ever was expr.
eskiden olduğu gibi like in the old days expr.
her zaman olduğu gibi as it always has been expr.
hep olduğu gibi as often happens expr.
gerçekte olduğu gibi as in real life expr.
geçmişte olduğu gibi as it was in the past expr.
eskiden de olduğu gibi as it was in the past expr.
eskiden de olduğu gibi as it was before expr.
her yıl olduğu gibi as it does every year expr.
her sene olduğu gibi as it does every year expr.
gerçek hayatta olduğu gibi as in real life expr.
gerçekte olduğu gibi as it is in real life expr.
önceden de olduğu gibi as it was in the past expr.
olduğu gibi kullan use as is expr.
önceden de olduğu gibi as it used to be expr.
önceden de olduğu gibi as it was before expr.
şimdi olduğu gibi as is now expr.
şimdilik her şey olduğu gibi kalsın let things stand for now expr.
şimdi olduğu gibi as it is now expr.
şekilde olduğu gibi as in the figure expr.
olduğu gibi kabul et good, bad, or indifferent expr.
nasıl olursa olsun olduğu gibi kabul et good, bad, or indifferent expr.
her zaman olduğu gibi in the ordinary way expr.
genelde olduğu gibi as per usual expr.
Colloquial
san jose (silikon vadisi) ve seattle gibi yüksek teknoloji şirketlerinin yoğun olduğu abd şehirleri arasında düzenli doğrudan uçuş yapan yolcu uçağı nerd bird i.
erkeğin sırt üstü uzandığı, kadınınsa ata biner gibi erkeğin üstünde olduğu seks pozisyonu cowgirl position i.
bilerek olduğu halde kazara yapmış gibi göstermek accidentally on purpose f.
genelde olduğu gibi gitme go the way it usually goes f.
olduğu gibi söylemek tell it how it is f.
olduğu gibi söylemek tell it how/like it is f.
olduğu gibi anlatmak be out f.
olduğu gibi/açıkça söylemek tilii (tell it like it is) f.
aynı arabamda da olduğu gibi like in my car expr.
gerçek hayatta olduğu gibi like in real life expr.
gerçekte olduğu gibi like in real life expr.
tam da gerçek hayatta olduğu gibi just like in real life expr.
tam da gerçek hayatta olduğu gibi just as in real life expr.
şu anda olduğu gibi as we know it expr.
uzun zamandır olduğu gibi as we know it expr.
olanları olduğu gibi anlatın just the facts, ma'am expr.
genelde olduğu gibi as ever expr.
şu anda olduğu gibi as such expr.
eskiden olduğu gibi same old expr.
Idioms
herkese aynı anda servis yapılmaya çalışırken tavuğun/etin lastik gibi olduğu toplu yemek rubber chicken dinner i.
birini olduğu gibi kabul etmek take (someone) as (one) finds them f.
birini olduğu gibi kabul etmek take somebody as you find them f.
olduğu gibi görünmek to thine own self be true f.
başkasını olduğu gibi kabul etmek live and let live f.
durumu olduğu gibi kabullenmek play the hand you're dealt f.
eskisi (eskiden olduğu) gibi/kadar iyi olmamak be half the (...) you used to be f.
hayatı olduğu gibi kabul etmek take the rough with the smooth f.
olduğu gibi bırakmak take a hands off approach f.
olduğu gibi kabul etmek take something as it comes f.
olduğu gibi görünmek wear one's heart on one's sleeve f.
olduğu gibi kabul etmek take it as read f.
olduğu gibi söylemek tell (one) point-blank f.
olduğu gibi kalmak stay stock-still f.
olduğu gibi konuşmak speak as (one) finds f.
kişisel görüşlerini olduğu gibi belirtmek speak as you find f.
(birini) olduğu gibi kabul etmek take (someone) as (one) finds them f.
birini olduğu gibi kabul etmek take somebody as you find them f.
olduğu gibi kabul edilmek be taken as read f.
birine olduğu gibi sormak ask someone point-blank f.
eskiden olduğu gibi (bir şey) olmamak be half the (something) (one) used to be f.
eskiden olduğu gibi olmamak become a shadow of (someone's or something's) old self f.
eskiden olduğu gibi olmamak become a shadow of (someone's or something's) former self f.
düşündüğünü olduğu gibi belirtmek call it/them as (one) sees it/them f.
düşündüğünü olduğu gibi belirtmek call it/them like (one) sees it/them f.
(birini) olduğu gibi kabul etmek give (one) up as a bad job f.
doğal/olduğu gibi davranmamak/olmamak keep the act up f.
doğal/olduğu gibi davranmamak/olmamak keep up an act f.
doğal/olduğu gibi davranmamak/olmamak keep up one's act f.
doğal/olduğu gibi davranmamak/olmamak keep up the act f.
(sahip olduğu bir şeyi) hediye gibi açık etmek/sunmak make a present of (something) f.
sahip olduğu bir şeyi (birine) hediye gibi açık etmek/sunmak make a present of something (to somebody) f.
(bir şeyi) olduğu gibi kabul etmemek not take (something) lying down f.
olduğu gibi görünmek pin (one's) heart to (one's) sleeve f.
durumu olduğu gibi kabullenmek play the hand (one) is dealt f.
durumu olduğu gibi kabullenmek/kabul etmek take it in stride f.
bir şeyi olduğu gibi kabullenmek/kabul etmek take something in your stride [uk] f.
bir şeyi olduğu gibi kabullenmek/kabul etmek take something in stride [us] f.
olduğu gibi görünmek wear heart on sleeve f.
olduğu gibi görünmek wear your heart on your sleeve f.
kedi gibi olduğu yerde sıçrayarak hızla like a scalded cat [uk] zf.
hiçbir şey eskiden olduğu gibi/aynı kalmaz you can't go home again expr.
doğada olduğu gibi in a state of nature expr.
olduğu gibi gerçek unvarnished truth expr.
Speaking
bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok I have no idea what the motive behind such an horrific act might be expr.
birbirimizi olduğu gibi seviyoruz we love each other for who we are expr.
dün olduğu gibi bugün de aynı the same today as it was yesterday expr.
eskiden olduğu/yaptığın gibi like you used to expr.
hep olduğu gibi as always happens expr.
geçen sefer olduğu gibi same as last time expr.
olduğu gibi/açıkça söylemek tell it like it is expr.
Trade/Economic
(londra borsasında olduğu gibi) alıcılar ve satıcılar arasında her gün yerine periyodik olarak gerçekleşen hesaplaşma term settlement i.
(emtia) olduğu gibi kullanılan final s.
Law
nehir kenarında arazisi bulunan kimsenin balıkçılık, sulama gibi hususlarda sahip olduğu hukuki hak riparian right i.
nehir kenarında arazisi bulunan kimsenin balıkçılık, sulama gibi hususlarda sahip olduğu hukuki haklarına ait veya ilişkin riparian s.
nehir kenarında arazisi bulunan kimsenin balıkçılık, sulama gibi hususlarda sahip olduğu hukuki haklarına ait veya ilişkin riparial s.
Technical
(metal işlemede) kalıbın parçaları arasındaki ayrım yüzeylerine şekil vermek amacıyla kalıp çıkarılırken şablonun kısmen gömülü olduğu oluklu levha, sıva kalıbı, sertleşmiş kum gibi malzeme match i.
özellikle metal veya alaşım gibi bir maddenin erimek üzere olduğu sıcaklık solidus point i.
Computer
ekranı beyazlaştır/olduğu gibi bırak whites/unwhites the screen expr.
ekranı karart/olduğu gibi bırak blacks/unblacks the screen expr.
olduğu gibi gönder send as is expr.
olduğu gibi yazdır print anyway expr.
Railway
(tramvayda olduğu gibi) tekerlek yerine raylara baskı uygulayan fren track brake i.
Marine
gemi mutad olduğu gibi yüklenecek ya da boşaltılacaktır ship to be loaded or discharged as customary expr.
gemi her zaman olduğu gibi yüklenecek veya boşaltılacaktır ship to be loaded or discharged as customary expr.
Medical
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı mastoidal i.
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili mastoidal s.
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili mastoideal s.
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili mastoidean s.
Anatomy
organ gibi yapının vücuda bağlı olduğu kısım root i.
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili mastoid s.
Psychology
mevcut olan veya olduğu düşünülen bir kusuru, tam tersi durum söz konusuymuş gibi göstermeye çalışarak telafi etme çabası overcompensation i.
olduğu gibi hatırlama verbaitm recall i.
ait olduğu bölgeden başka bir bölgedeymiş gibi hissedilen (ağrı) referred s.
Mental Health
bakımından sorumlu olduğu kişi hastaymış gibi yaparak doktorlardan ilgi görmeye çalışma munchausen syndrome by proxy i.
Pathology
ayak gibi nemli yüzeylerde üreyen bir mantarın neden olduğu bulaşıcı bir hastalık athletes foot i.
ayak gibi nemli yüzeylerde üreyen bir mantarın neden olduğu bulaşıcı bir hastalık athlete's foot i.
ayak gibi nemli yüzeylerde üreyen bir mantarın neden olduğu bulaşıcı bir hastalık tinea pedis i.
Pharmaceutics
protozoanın neden olduğu (sıtma gibi) hastalıklar için kullanılan ilaç antiprotozoal i.
protozoanın neden olduğu (sıtma gibi) hastalıklar için kullanılan ilaç antiprotozoal drug i.
Parasitology
iplik kurtları, sirke kurtları, yuvarlak kurtlar gibi solucanların dahil olduğu bir solucan cinsi anguillula i.
iplik kurtları, sirke kurtları, yuvarlak kurtlar gibi solucanların dahil olduğu bir solucan cinsi turbatrix i.
iplik kurtları, sirke kurtları, yuvarlak kurtlar gibi solucanların dahil olduğu bir solucan cinsi genus turbatrix i.
iplik kurtları, sirke kurtları, yuvarlak kurtlar gibi solucanların dahil olduğu bir solucan cinsi genus anguillula i.
Printing
(harf kalıbı veya baskı yüzeyleri) olduğu gibi tutulan standing s.
Gastronomy
mercimek, nohut ve kişniş gibi çeşitli sebzelerin olduğu fas'a özgü bir çorba harira i.
Math
(zar atıldığında aynı sayının denk gelme olasılığında olduğu gibi) belirli olayların oluşma olasılığını ele alan matematik dalı theory of chances i.
Physics
(materyal parçacıkları) çift üretiminde olduğu gibi enerjiden oluşturmak materialize f.
(materyal parçacıkları) çift üretiminde olduğu gibi enerjiden oluşturma materialise f.
Chemistry
bakır, demir, kurşun, nikel gibi metallerin karışımı olduğu düşünülen varsayımsal bir element vodanium i.
bakır, demir, kurşun, nikel gibi metallerin karışımı olduğu düşünülen varsayımsal bir element vodcasting i.
madeni para yapımında kullanılan, bakır gibi başka bir metalin daha yüksek oranda olduğu altın veya gümüş alaşımı billon i.
elementsel kimyasal reaksiyonları olduğu gibi inceleyen bir kimya alanı femtochemistry i.
su haricindeki bir çözücünün hidroliz tepkimesindeki suya benzer bir rolde olduğu alkoliz gibi tepkime solvolysis i.
Biology
kanat veya yaprakta olduğu gibi ağ biçiminde damarları veya sinirleri olan net-veined i.
vücutta bulunan yapılarının ve vücudun işlevlerinin organizmanın hayatta kalmasını sağlamada olduğu gibi genel bir amaca hizmet ettiği prensibi teleonomy i.
mayotik profaz dört adet homolog kromozomun (poliploitte olduğu gibi) birleşmesi tetrasome i.
(böcek antenlerinin tabanında olduğu gibi) küçük oluk scrobe i.
(birçok bakteride olduğu gibi) sıcak ortamda iyi yetişen thermophilic s.
Marine Biology
minekop, sarıağız balığı gibi balıkların ait olduğu cins umbrina i.
minekop, sarıağız balığı gibi balıkların ait olduğu cins genus umbrina i.
onayaklı eklembacaklı kabuklular içinde ıstakoz, büyük karides, karides gibi karın kısmı çok gelişmiş deniz canlılarının dahil olduğu bir grup macroura i.
onayaklı eklembacaklı kabuklular içinde ıstakoz, büyük karides, karides gibi karın kısmı çok gelişmiş deniz canlılarının dahil olduğu bir grup macrura i.
uskumru ve kolyos gibi balıkların dahil olduğu balık sınıfı scombriformes i.
Astronomy
güneş'in tam tepeden geçerek nesnelerin gölgesi yokmuş gibi görünmesine neden olduğu hava olay lahaina noon i.
Zoology
keçi, koyun gibi türlerin olduğu alt familyadan olan hayvan caprid i.
ördek ve kazların sahip olduğu gibi ince tabakalı gagaya sahip olma lamellirostral i.
insanlarda olduğu gibi desiduası fetüsle atılan bir memeli grubu deciduata i.
gergedanlarda olduğu gibi burnu üzerinde bir ya da birden fazla boynuzu olan nasicornous s.
Botanic
leylak ve at kestanesinde olduğu gibi bir çiçeklenme türü thyrse i.
bir mantarın sebep olduğu, soğan, sarımsak, arpacık soğan gibi bitkilerde görülen bir hastalık white rot (sclerotinia cepivorum) i.
çok katlı kambiyum gibi hücrelerin ağaç damarında sebep olduğu ince çizgi ripple mark i.
papatların çiçek başlarında olduğu gibi yayılan ya da yayılmaya benzer yapıya sahip olan radiate s.
ayçiçeği kafasında olduğu gibi dışardan içe/merkeze doğru gelişen centripetal s.
(mangrov ağaçlarında olduğu gibi) perikarpın içinde çimlenen blastocarpous s.
Social Sciences
(scientology) öğretiye karşı olduğu düşünülen aile, arkadaş gibi kişilerle bağların kasıtlı olarak koparılması disconnect i.
Literature
nesne, eylem ya da koşulların edebiyatta idealleştirmeden olduğu gibi temsil edilmesi realism i.
Linguistics
(ibranice köklerde olduğu gibi) üç harfli olma triliterality i.
a sesinde olduğu gibi dil ağız boşluğunun ortasında, ne yüksek ne de alçakken, çıkartılan (ses) neutral s.
Philosophy
(aristoculukta) varlıkların ve nesnelerin sanatta olduğu gibi betimlenmesi imitation i.
Geography
erozyon döngüsü gibi jeolojik etmenlerde meydana gelen değişimlerin maksimum etkililikte olduğu orta evreye ait mature s.
Geology
yer şekillerinin tortul kayalarda olduğu gibi tabakalaşması lamination i.
Art
nesne, eylem ya da koşulların sanatta idealleştirmeden olduğu gibi temsil edilmesi realism i.
Music
(boru sesinde olduğu gibi) notaların birbirini takip etmesi tiralee i.
1960'larda liverpool'da ortaya çıkan beatles gibi gruplara özgü olan pop müziğin etkili olduğu dönem mersey beat i.
Cinema
gerçek hayattaki insanların olduğu gibi tasvir edildiği bir teknik video vérité i.
Entomology
arka kanatları iki loblu olduğu için altı kanatlı gibi görünen, lobophora cinsi çeşitli güvelere verilen ad seraph moth i.
Slang
hız ve bant genişliği gibi sahip olduğu internet seçenekleri bakımından üstün olan kişi e-penis i.
olduğu gibi olma freak flag i.
gerçekte olduğu gibi davranmamak front f.
olduğu gibi görünen ghetto-fabulous [africa] s.
iç çamaşırın olduğu gibi ortada I see london, I see france expr.
British Slang
bilerek olduğu halde kazara gibi gösterilen accidentally-on-purpose expr.
Modern Slang
tüm erkeklerin alfa olduğu askeri spor salonu gibi bir ortamda oluşan durum alphamaleism i.
zeki olduğu halde bilerek aptal gibi davranma amathia i.
teolojide insan doğasının günahsız ve melek gibi olduğu görüşüne karşı/görüşünü eleştiren aşağılayıcı bir ifade angelism i.