Geçmiş

sıkıntı

"sıkıntı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 169 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	sıkıntı	distress i.
2	Yaygın Kullanım	sıkıntı	nuisance i.
3	Yaygın Kullanım	sıkıntı	boredom i.
4	Yaygın Kullanım	sıkıntı	bother i.
General
5	Genel	sıkıntı	grayness i.
6	Genel	sıkıntı	labor i.
7	Genel	sıkıntı	doldrums i.
8	Genel	sıkıntı	penury i.
9	Genel	sıkıntı	famine i.
10	Genel	sıkıntı	pressure i.
11	Genel	sıkıntı	depression i.
12	Genel	sıkıntı	willies i.
13	Genel	sıkıntı	grievance i.
14	Genel	sıkıntı	embarrassment i.
15	Genel	sıkıntı	dire straits i.
16	Genel	sıkıntı	gloominess i.
17	Genel	sıkıntı	groan i.
18	Genel	sıkıntı	disturbance i.
19	Genel	sıkıntı	gloom i.
20	Genel	sıkıntı	gripe i.
21	Genel	sıkıntı	toil i.
22	Genel	sıkıntı	saturninity i.
23	Genel	sıkıntı	dolefulness i.
24	Genel	sıkıntı	botheration i.
25	Genel	sıkıntı	tribulation i.
26	Genel	sıkıntı	strait i.
27	Genel	sıkıntı	want i.
28	Genel	sıkıntı	draft i.
29	Genel	sıkıntı	pinch i.
30	Genel	sıkıntı	fear i.
31	Genel	sıkıntı	pill i.
32	Genel	sıkıntı	agitation i.
33	Genel	sıkıntı	shortage i.
34	Genel	sıkıntı	boredom i.
35	Genel	sıkıntı	infliction i.
36	Genel	sıkıntı	oppression i.
37	Genel	sıkıntı	fret i.
38	Genel	sıkıntı	rock i.
39	Genel	sıkıntı	scrape i.
40	Genel	sıkıntı	toils i.
41	Genel	sıkıntı	discomfort i.
42	Genel	sıkıntı	greyness i.
43	Genel	sıkıntı	uneasiness i.
44	Genel	sıkıntı	worry i.
45	Genel	sıkıntı	adversity i.
46	Genel	sıkıntı	harassment i.
47	Genel	sıkıntı	trouble i.
48	Genel	sıkıntı	the megrims i.
49	Genel	sıkıntı	load i.
50	Genel	sıkıntı	hardship i.
51	Genel	sıkıntı	weight i.
52	Genel	sıkıntı	mopes i.
53	Genel	sıkıntı	plummet i.
54	Genel	sıkıntı	megrims i.
55	Genel	sıkıntı	pip i.
56	Genel	sıkıntı	tedium i.
57	Genel	sıkıntı	annoyance i.
58	Genel	sıkıntı	mope i.
59	Genel	sıkıntı	vexation i.
60	Genel	sıkıntı	privation i.
61	Genel	sıkıntı	bother i.
62	Genel	sıkıntı	onerousness i.
63	Genel	sıkıntı	straits i.
64	Genel	sıkıntı	agitate i.
65	Genel	sıkıntı	dullness i.
66	Genel	sıkıntı	inconvenience i.
67	Genel	sıkıntı	difficulty i.
68	Genel	sıkıntı	rigour i.
69	Genel	sıkıntı	incubus i.
70	Genel	sıkıntı	bore i.
71	Genel	sıkıntı	anxiety i.
72	Genel	sıkıntı	rigor i.
73	Genel	sıkıntı	constraint i.
74	Genel	sıkıntı	push i.
75	Genel	sıkıntı	stringency i.
76	Genel	sıkıntı	stress i.
77	Genel	sıkıntı	discommodity i.
78	Genel	sıkıntı	tracasserie i.
79	Genel	sıkıntı	heebie-jeebies i.
80	Genel	sıkıntı	burden i.
81	Genel	sıkıntı	angst i.
82	Genel	sıkıntı	inconveniency i.
83	Genel	sıkıntı	trial i.
84	Genel	sıkıntı	labour i.
85	Genel	sıkıntı	pain i.
86	Genel	sıkıntı	care i.
87	Genel	sıkıntı	chafe i.
88	Genel	sıkıntı	noiance [obsolete] i.
89	Genel	sıkıntı	throng [scottish] i.
90	Genel	sıkıntı	effort i.
91	Genel	sıkıntı	ill ease i.
92	Genel	sıkıntı	emotion [obsolete] i.
93	Genel	sıkıntı	unease i.
94	Genel	sıkıntı	bag i.
95	Genel	sıkıntı	vexation i.
96	Genel	sıkıntı	barrat i.
97	Genel	sıkıntı	kiaugh i.
98	Genel	sıkıntı	exagitation i.
99	Genel	sıkıntı	uneasiness i.
100	Genel	sıkıntı	work [dialect] [uk] i.
101	Genel	sıkıntı	miscomfort [obsolete] i.
102	Genel	sıkıntı	mopery i.
103	Genel	sıkıntı	glome [obsolete] i.
104	Genel	sıkıntı	chiz i.
105	Genel	sıkıntı	dere i.
106	Genel	sıkıntı	offence i.
107	Genel	sıkıntı	conjunct i.
108	Genel	sıkıntı	diseasefulness [obsolete] i.
109	Genel	sıkıntı	diseasement i.
110	Genel	sıkıntı	distaste [obsolete] i.
111	Genel	sıkıntı	infestation i.
112	Genel	sıkıntı	disturb [obsolete] i.
113	Genel	sıkıntı	incommodation [obsolete] i.
114	Genel	sıkıntı	cumbrance i.
115	Genel	sıkıntı	fash i.
116	Genel	sıkıntı	fashery [scotland] i.
117	Genel	sıkıntı	feare [obsolete] i.
118	Genel	sıkıntı	inquietation [obsolete] i.
119	Genel	sıkıntı	plague i.
120	Genel	sıkıntı	discomfiture i.
121	Genel	sıkıntı	disconvenience [dialect] i.
122	Genel	sıkıntı	oscitancy i.
123	Genel	sıkıntı	soreness i.
124	Genel	sıkıntı	streight [obsolete] i.
125	Genel	sıkıntı	complaint i.
126	Genel	sıkıntı	troubled s.
Colloquial
127	Konuşma Dili	sıkıntı	agita i.
128	Konuşma Dili	sıkıntı	a thing i.
129	Konuşma Dili	sıkıntı	dullsville i.
130	Konuşma Dili	sıkıntı	a bad time i.
131	Konuşma Dili	sıkıntı	hard knocks i.
132	Konuşma Dili	sıkıntı	bind i.
133	Konuşma Dili	sıkıntı	blow i.
134	Konuşma Dili	sıkıntı	heebie i.
135	Konuşma Dili	sıkıntı	heeby i.
136	Konuşma Dili	sıkıntı	doo-doo i.
Idioms
137	Deyim	sıkıntı	a closed door i.
138	Deyim	sıkıntı	closed door i.
139	Deyim	sıkıntı	a catch to (something) i.
140	Deyim	sıkıntı	a bumpy ride i.
141	Deyim	sıkıntı	a rough ride i.
142	Deyim	sıkıntı	wailing and gnashing of teeth i.
143	Deyim	sıkıntı	a burr under (one's) saddle i.
144	Deyim	sıkıntı	a burr under your saddle [us] i.
145	Deyim	sıkıntı	a burr in your saddle [us] i.
146	Deyim	sıkıntı	a devil of a time i.
147	Deyim	sıkıntı	a hard time i.
148	Deyim	sıkıntı	a bad time i.
149	Deyim	sıkıntı	a rough time i.
150	Deyim	sıkıntı	abdabs i.
151	Deyim	sıkıntı	blue funk i.
152	Deyim	sıkıntı	a burr under your saddle i.
153	Deyim	sıkıntı	a burr in your saddle i.
154	Deyim	sıkıntı	fun and games i.
155	Deyim	sıkıntı	a burr in (one's) saddle f.
Trade/Economic
156	Ticaret/Ekonomi	sıkıntı	crunch i.
157	Ticaret/Ekonomi	sıkıntı	shortage i.
Law
158	Hukuk	sıkıntı	distress i.
Psychology
159	Psikoloji	sıkıntı	anxiety i.
Archaic
160	Eski Kullanım	sıkıntı	noy [dialect] i.
161	Eski Kullanım	sıkıntı	disgust i.
162	Eski Kullanım	sıkıntı	incommodity i.
163	Eski Kullanım	sıkıntı	cumber i.
164	Eski Kullanım	sıkıntı	discomfort i.
165	Eski Kullanım	sıkıntı	discommodity i.
Slang
166	Argo	sıkıntı	beef i.
167	Argo	sıkıntı	two and eight [uk] i.
British Slang
168	İngiliz Argosu	sıkıntı	hang-up i.
169	İngiliz Argosu	sıkıntı	sticky wicket i.

"sıkıntı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 412 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	(dert/sıkıntı) çekmek	suffer f.
General
2	Genel	başkalarına sıkıntı verme durumu	pestiferousness i.
3	Genel	sıkıntı veren şey	cloud i.
4	Genel	mali sıkıntı	financial difficulty i.
5	Genel	aşırı sıkıntı	heebie jeebies i.
6	Genel	sıkıntı veren şey	inconvenience i.
7	Genel	sıkıntı sebebi	grievance i.
8	Genel	sıkıntı verme	gripping i.
9	Genel	sıkıntı yer	dullsville i.
10	Genel	insana çok sıkıntı çektiren iş	ordeal i.
11	Genel	sıkıntı verme	gripe i.
12	Genel	büyük sıkıntı	tribulation i.
13	Genel	sıkıntı veren şey	annoyance i.
14	Genel	loş ve sıkıntı verici olma durumu	dismalness i.
15	Genel	sıkıntı yaratan konu	a bone to pick i.
16	Genel	başkalarına zarar veya sıkıntı veren şey	nuisance i.
17	Genel	maddi sıkıntı	financial difficulty i.
18	Genel	maddi sıkıntı	financial trouble i.
19	Genel	maddi sıkıntı	financial problem i.
20	Genel	finansal sıkıntı	financial difficulty i.
21	Genel	sıkıntı kaynağı	annoyance i.
22	Genel	sıkıntı veren kimse	nuisance i.
23	Genel	sıkıntı veren şey	nuisance i.
24	Genel	sıkıntı verme	annoying i.
25	Genel	sıkıntı çıkaran kişi	afflicter i.
26	Genel	sıkıntı kaynağı olan şey	noyance [obsolete] i.
27	Genel	sıkıntı kaynağı	noyer [obsolete] i.
28	Genel	işkence, sıkıntı veya acı veren herhangi bir şey	tormentry i.
29	Genel	sıkıntı kaynağı olan şey	troublement [dialect] i.
30	Genel	zorluk ve sıkıntı yaratan durum	tyrant i.
31	Genel	azaltılabilir sıkıntı	abatable nuisance i.
32	Genel	sıkıntı kaynağı	bane i.
33	Genel	sıkıntı veren şey	besetter i.
34	Genel	kısa dönemli sıkıntı	hiccough i.
35	Genel	kısa dönemli sıkıntı	hiccup i.
36	Genel	izlemesi sıkıntı yaratan şey	horror show i.
37	Genel	sıkıntı kaynağı	gall i.
38	Genel	sıkıntı veren kimse	burdener i.
39	Genel	sıkıntı veren kimse	deranger i.
40	Genel	sıkıntı sebebi	gravamen i.
41	Genel	özellikle aksilik ve kazalardan kaynaklanan zorluk ve sıkıntı	grief i.
42	Genel	can yakıcı sıkıntı	gripe i.
43	Genel	sıkıntı veren kimse	griper i.
44	Genel	sıkıntı yükleyerek yetkiyi adaletsizce ve zalimce kullanma	oppression i.
45	Genel	siyasi sürgün, mali sıkıntı gibi sebeplerle evsiz kalanlar	(the) displaced i.
46	Genel	sıkıntı yaratan kimse	distresser [obsolete] i.
47	Genel	sıkıntı verme	incommodement [obsolete] i.
48	Genel	sıkıntı veren şey	incommodity i.
49	Genel	karabasan gibi sıkıntı veren kimse	incubus i.
50	Genel	sıkıntı yaratan kimse	sorner i.
51	Genel	sıkıntı vermek	pester f.
52	Genel	sıkıntı vermek	make a draft on f.
53	Genel	sıkıntı vermek	put somebody to inconvenience f.
54	Genel	sıkıntı vermek	burden f.
55	Genel	sıkıntı vermek	embarrass f.
56	Genel	sıkıntı çekmek	suffer f.
57	Genel	sıkıntı vermek	gripe f.
58	Genel	sıkıntı vermek	bother f.
59	Genel	sıkıntı vermek	incommode f.
60	Genel	sıkıntı vermek	oppress f.
61	Genel	keder sıkıntı vb'ni çekmek	experience f.
62	Genel	sıkıntı vermek	clog f.
63	Genel	sıkıntı çekmek	have troubles f.
64	Genel	sıkıntı vermek	persecute f.
65	Genel	sıkıntı çektirmek	burden f.
66	Genel	geçirmek (hastalık/sıkıntı vb'ni)	go through f.
67	Genel	sıkıntı vermek	discomfort f.
68	Genel	sıkıntı vermek	chevy f.
69	Genel	sıkıntı vermek	inconvenience f.
70	Genel	çok sıkıntı çekmek	lead a dog's life f.
71	Genel	sıkıntı çektirmek	irk f.
72	Genel	çekmek (sıkıntı)	undergo f.
73	Genel	sıkıntı vermek	annoy f.
74	Genel	sıkıntı vermek	beset f.
75	Genel	sıkıntı vermek	distress f.
76	Genel	sıkıntı vermek	irk f.
77	Genel	müşteriye sıkıntı vermek	hassle f.
78	Genel	sıkıntı vermek	afflict f.
79	Genel	(sıkıntı) çekmek	undergo f.
80	Genel	sıkıntı yaratmak	cause trouble f.
81	Genel	sıkıntı çekmek	experience difficulty f.
82	Genel	sıkıntı çekmek	have difficulty f.
83	Genel	sıkıntı çekmek (maddi yönden)	be financially straitened f.
84	Genel	sıkıntı vermek	worry f.
85	Genel	maddi sıkıntı içinde olmak	be in financial difficulties f.
86	Genel	maddi sıkıntı çekmek	be in financial difficulties f.
87	Genel	maddi sıkıntı içinde olmak	hard put f.
88	Genel	sıkıntı yaratmak	cause distress f.
89	Genel	çok sıkıntı çekmek	have a bad time f.
90	Genel	sıkıntı yaşamak	have trouble f.
91	Genel	sıkıntı yaşamak	experience difficulty f.
92	Genel	sıkıntı yaşamak	have difficulty f.
93	Genel	sıkıntı vermek	trouble f.
94	Genel	sıkıntı vermeye başlamak	become annoying f.
95	Genel	sıkıntı vermek	put a strain f.
96	Genel	sıkıntı/sorun yaşamak	go through a trouble f.
97	Genel	finansal sıkıntı içinde olmak	be in financial difficulty f.
98	Genel	ekonomik sıkıntı çekmek	be in financial difficulties f.
99	Genel	maddi sıkıntı çekmek	be in financial difficulty f.
100	Genel	ekonomik sıkıntı çekmek	be in financial difficulty f.
101	Genel	mali sıkıntı çekmek	be in financial difficulty f.
102	Genel	sıkıntı çekmek	anguish f.
103	Genel	sıkıntı çektirmek	anguish f.
104	Genel	sıkıntı vermek	anguish f.
105	Genel	(sıkıntı/der/bela) savuşturmak	abate f.
106	Genel	maddi sıkıntı yaşamak	be ill off f.
107	Genel	sıkıntı çektirmek	encomber [obsolete] f.
108	Genel	sıkıntı çekmek	languish f.
109	Genel	sıkıntı vermek	vex f.
110	Genel	sıkıntı vermek	bego f.
111	Genel	sıkıntı vermek	besiege f.
112	Genel	sıkıntı vermek	hagride f.
113	Genel	sıkıntı vermek	load f.
114	Genel	sıkıntı yaratmak	dere [dialect] [uk] f.
115	Genel	sıkıntı vermek	overpress [obsolete] f.
116	Genel	sıkıntı olmak	impose f.
117	Genel	sıkıntı yaratmak	impose f.
118	Genel	sıkıntı vermek	disease [obsolete] f.
119	Genel	sıkıntı çıkarmak	disoblige f.
120	Genel	sıkıntı vermek	dretch f.
121	Genel	sıkıntı vermek	itch f.
122	Genel	sıkıntı hissetmek	pang f.
123	Genel	sıkıntı vermek	disconvenience [dialect] f.
124	Genel	sıkıntı yaratmak	sorn f.
125	Genel	sıkıntı veren	obtrusive s.
126	Genel	başkalarına sıkıntı veren	pestiferous s.
127	Genel	loş ve sıkıntı verici	dismal s.
128	Genel	sıkıntı verici	draggy s.
129	Genel	sıkıntı veren	annoying s.
130	Genel	sıkıntı verici	nettlesome s.
131	Genel	sıkıntı yaratan	nettlesome s.
132	Genel	sıkıntı veren	unsettling s.
133	Genel	bayat ve sıkıntı veren	banal s.
134	Genel	sıkıntı dolu	noyful [obsolete] s.
135	Genel	sıkıntı veren	nuisance s.
136	Genel	sıkıntı veren	annoyous [obsolete] s.
137	Genel	yoğun sıkıntı çektiren	atrocious s.
138	Genel	sıkıntı vermek	bestad s.
139	Genel	sıkıntı verici	lonely s.
140	Genel	korku, huşu veya sıkıntı uyandıran	holy s.
141	Genel	sıkıntı verici	gruesome s.
142	Genel	sıkıntı içeren	dismal s.
143	Genel	sıkıntı yaratan	distressful s.
144	Genel	sıkıntı dolu olan	distressful s.
145	Genel	sıkıntı verici	incommodate [obsolete] s.
146	Genel	sıkıntı veren	protrusive s.
147	Genel	sıkıntı veren	protuberant s.
148	Genel	sıkıntı veren	protuberous s.
149	Genel	sıkıntı veren	sore s.
150	Genel	sıkıntı vermeyerek	unobtrusively zf.
151	Genel	sıkıntı vererek	obtrusively zf.
152	Genel	sıkıntı vermeden	unfazedly zf.
153	Genel	sıkıntı verici şekilde	worrisomely zf.
154	Genel	sıkıntı verici bir şekilde	depressingly zf.
155	Genel	sıkıntı verecek kadar	embarrassingly zf.
156	Genel	sıkıntı vererek	onerously zf.
157	Genel	sıkıntı vermeden	inobtrusively zf.
158	Genel	sabırsızlık veya sıkıntı anlamına gelen haykırış	thunderation ünl.
159	Genel	sıkıntı yok	hakuna mathata [swahili] expr.
Phrasals
160	Öbek Fiiller	sıkıntı vermek	bear down upon i.
161	Öbek Fiiller	sıkıntı çekmek	rough it f.
162	Öbek Fiiller	(sorularla/isteklerle) sıkıntı vermek	beset with (something) f.
163	Öbek Fiiller	(sorularla, isteklerle) sıkıntı vermek	besiege with (something) f.
164	Öbek Fiiller	(sorularla, isteklerle) sıkıntı vermek	besiege someone or something with something f.
165	Öbek Fiiller	(bir şeyi) hiç sıkıntı çekmeden/tereyağından kıl çeker gibi yapmak	breeze through (something) f.
166	Öbek Fiiller	birine sıkıntı vermek	yank someone around f.
167	Öbek Fiiller	sıkıntı vermek	brown off f.
168	Öbek Fiiller	(sıkıntı/üzüntü vb) çökmek	flood over a person f.
169	Öbek Fiiller	(sıkıntı/üzüntü vb) çökmek	wash over someone f.
170	Öbek Fiiller	sıkıntı vermek	grind down f.
171	Öbek Fiiller	sıkıntı vermek	grind someone down f.
172	Öbek Fiiller	birine sıkıntı vermek	get on someone f.
173	Öbek Fiiller	birine sıkıntı vermek	pull someone about f.
174	Öbek Fiiller	(birine) sürekli sıkıntı vermek	pinch at (someone) f.
175	Öbek Fiiller	biriyle birine sıkıntı vermek	afflict someone with someone f.
176	Öbek Fiiller	birine bir şeyle sıkıntı vermek	afflict someone with something f.
177	Öbek Fiiller	(birine) sıkıntı yaşatmak/vermek	afflict (one) with (something) f.
178	Öbek Fiiller	biriyle birine sıkıntı vermek	afflict someone with someone f.
179	Öbek Fiiller	birine bir şeyle sıkıntı vermek	afflict someone with something f.
180	Öbek Fiiller	(birine) sıkıntı yaşatmak/vermek	afflict (one) with (something) f.
181	Öbek Fiiller	birine bir şeyle sıkıntı vermek	beset someone with something f.
182	Öbek Fiiller	ile sıkıntı vermek	beset with f.
183	Öbek Fiiller	ile sıkıntı vermek	besiege with f.
184	Öbek Fiiller	hiç sıkıntı çekmeden yapmak	breeze through f.
185	Öbek Fiiller	ile sıkıntı/rahatsızlık vermek	burden with f.
186	Öbek Fiiller	zorluk veya sıkıntı içinde yaşamaya devam etmek	hold out f.
187	Öbek Fiiller	birine/bir şeye biriyle/bir şeyle sıkıntı vermek	encumber someone or something with someone or something f.
188	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyle) sıkıntı vermek	encumber (someone or something) with (something) f.
189	Öbek Fiiller	ile sıkıntı vermek	encumber with f.
190	Öbek Fiiller	birine/bir şeye sıkıntı vermek	fuss at someone or something f.
191	Öbek Fiiller	(birine) sıkıntı vermek	fuss at (one) f.
192	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) sıkıntı vermek	get on (someone or something) f.
193	Öbek Fiiller	ile sıkıntı vermek	plague with f.
194	Öbek Fiiller	biri için sıkıntı olmak	put one out f.
195	Öbek Fiiller	problemli (biriyle/bir şeyle) sıkıntı yaşamak	run up against (someone or something) f.
196	Öbek Fiiller	(sıkıntı/üzüntü) çökmek	wash over f.
197	Öbek Fiiller	sıkıntı vermek	bear on f.
Phrases
198	İfadeler	sıkıntı verir surette	with a heavy hand expr.
199	İfadeler	sonradan sıkıntı olmasın diye	to be on the safe side expr.
Proverb
200	Atasözü	sıkıntı/zorluk/cefaya katlanmadan rahatlık olmaz	there is no pleasure without pain
201	Atasözü	(üzülme/dert etme) herkes payına düşeni yaşar/herkes sıkıntı yaşar	you have to eat a peck of dirt before you die
202	Atasözü	sıkıntı ve kayıp insanı bilge yapar	adversity and loss make a man wise.
Colloquial
203	Konuşma Dili	küçük bir sıkıntı ya da dert	fleabite i.
204	Konuşma Dili	büyük sıkıntı	a whole thing i.
205	Konuşma Dili	bir dolu sıkıntı	a peck of troubles i.
206	Konuşma Dili	bir yığın sıkıntı	a peck of troubles i.
207	Konuşma Dili	sıkıntı veren tip	a wet blanket i.
208	Konuşma Dili	sıkıntı veren	spoilsport i.
209	Konuşma Dili	sıkıntı veren	killjoy i.
210	Konuşma Dili	sıkıntı veren	party pooper i.
211	Konuşma Dili	(birine) sıkıntı	a drag (on someone) i.
212	Konuşma Dili	(biri/bir şey) için stres/sıkıntı	drag on (someone or something) i.
213	Konuşma Dili	(biriyle/bir şeyle) ilgili sorun/sıkıntı	the trouble with (someone or something) i.
214	Konuşma Dili	sıkıntı içinde olmak	be up the pole [old-fashioned] [uk] f.
215	Konuşma Dili	bilgiçlik taslayan bir ifadeyle konuşup karşısındakine sıkıntı vermek	chop logic f.
216	Konuşma Dili	sıkıntı yapmak	trouble one's head about something f.
217	Konuşma Dili	sıkıntı yapmak	bother one's head about something f.
218	Konuşma Dili	sıkıntı vermek	worry to death f.
219	Konuşma Dili	sıkıntı çekmemek/yaşamamak	have it easy f.
220	Konuşma Dili	sıkıntı vermek	eat f.
221	Konuşma Dili	(bir şey) bulamakta sıkıntı çekmek	be stuck for (something) f.
222	Konuşma Dili	'-i bulamakta sıkıntı çekmek	be stuck for f.
223	Konuşma Dili	büyük sıkıntı	the devil s.
224	Konuşma Dili	sıkıntı değil	chill s.
225	Konuşma Dili	benim için sıkıntı değil	I don't have a problem with that expr.
226	Konuşma Dili	asıl sıkıntı	half the trouble of something expr.
227	Konuşma Dili	sıkıntı yok	that's all right expr.
228	Konuşma Dili	sıkıntı yaratabilecek bir meselenin önüne geçtin	you saved the day expr.
229	Konuşma Dili	sıkıntı şurada ki	here's the rub expr.
230	Konuşma Dili	sıkıntı şurada ki	that's the rub expr.
231	Konuşma Dili	bir sıkıntı var, beklenmedik/istenmedik bir durum var	something is up expr.
232	Konuşma Dili	sıkıntı da o (zaten)	that’s just it expr.
233	Konuşma Dili	sıkıntı/problem de orada (zaten)	that’s just it expr.
234	Konuşma Dili	sıkıntı değil	no prob expr.
235	Konuşma Dili	sıkıntı yok	no prob expr.
236	Konuşma Dili	bir sıkıntı biter öteki başlar	(it's) one damn thing after another expr.
237	Konuşma Dili	sıkıntı sıkıntı üstüne	(it's) one damn thing after another expr.
238	Konuşma Dili	benim için sıkıntı yok	(it) won't bother me none expr.
239	Konuşma Dili	benim için sıkıntı yok	(it) wouldn't bother me any expr.
240	Konuşma Dili	benim için sıkıntı yok	(it) wouldn't bother me none expr.
241	Konuşma Dili	(biri) için sıkıntı değil	(one) has no problem with that expr.
242	Konuşma Dili	(bir şey) sıkıntı değil	(something) is no object expr.
243	Konuşma Dili	sorun/sıkıntı değil	(there is) no problem with that expr.
244	Konuşma Dili	için sorun/sıkıntı değil	all right with expr.
245	Konuşma Dili	(biri) için sorun/sıkıntı değil	all right with (one) expr.
246	Konuşma Dili	için sorun/sıkıntı değil	all right with expr.
247	Konuşma Dili	(biri) için sorun/sıkıntı değil	all right with (one) expr.
248	Konuşma Dili	sıkıntı yok	been keeping out of trouble expr.
249	Konuşma Dili	sıkıntı yok	been okay expr.
250	Konuşma Dili	(… yapsam) sıkıntı olur mu?	do you mind (if...)? expr.
251	Konuşma Dili	sıkıntı yok	hakuna matata expr.
252	Konuşma Dili	(hiç) sıkıntı değil/yok	(it's) all good expr.
253	Konuşma Dili	sorun/sıkıntı değil	no problem with that expr.
254	Konuşma Dili	(biri) için sıkıntı/sorun değil/olmamış	not a bother on (someone) [ireland] expr.
255	Konuşma Dili	ile ilgili sıkıntı/sorun ne?	what's with expr.
256	Konuşma Dili	sıkıntı yok	no stress exclam.
257	Konuşma Dili	sıkıntı değil	np (no problem) exclam.
258	Konuşma Dili	sıkıntı olur mu	do you mind exclam.
259	Konuşma Dili	bir sıkıntı var mı?	how is everything? exclam.
260	Konuşma Dili	sıkıntı yok	you're good [us] exclam.
Idioms
261	Deyim	pürüz, sıkıntı veya sorun	a lion in the way [obsolete] i.
262	Deyim	bana sıkıntı verme	stop giving me hard time i.
263	Deyim	beklenen büyük sıkıntı	the deuce to pay i.
264	Deyim	önemsiz bir sorun/sıkıntı	pea in the shoe i.
265	Deyim	altında yatan bir sıkıntı/problem	a catch to it i.
266	Deyim	ilk bakışta görünmeyen bir hata/sıkıntı	a catch to it i.
267	Deyim	muhtemel zorluk/sıkıntı	a (small) cloud on the horizon i.
268	Deyim	hayatı zorlaştıran sıkıntı/problem	a monkey on your back i.
269	Deyim	sıkıntı çıkaran kimse	a thorn in your side i.
270	Deyim	sıkıntı çıkaran kimse	a thorn in the side i.
271	Deyim	sıkıntı giderici	breath of fresh air i.
272	Deyim	yoldaki/süreçteki sıkıntı/sorun/geçici engel	bump in the road i.
273	Deyim	bir dizi zorluk/sıkıntı	can of worms i.
274	Deyim	muhtemel zorluk/sıkıntı	cloud on the horizon i.
275	Deyim	büyük sıkıntı	double-trouble i.
276	Deyim	-ile sorun/sıkıntı yaşamak	be in a spot of bother f.
277	Deyim	-ile sorun/sıkıntı yaşamak	have a spot of bother f.
278	Deyim	önemli/sorun/sıkıntı olmamak	be not fussed (about someone or something) f.
279	Deyim	sıkıntı vermek	give (one) a bumpy ride f.
280	Deyim	sıkıntı çekmek	have a bumpy ride f.
281	Deyim	sıkıntı vermek	give somebody a bumpy ride f.
282	Deyim	sıkıntı çekmek	have a bumpy ride f.
283	Deyim	(bir şey) nedeniyle (birine) sıkıntı vermek/rahatsızlık vermek	burden someone or something with someone or something f.
284	Deyim	herhangi bir sıkıntı yok onayı almak	get the all-clear f.
285	Deyim	herhangi bir sıkıntı yok onayı vermek	give somebody the all-clear f.
286	Deyim	sıkıntı vermek	leave (one) cold f.
287	Deyim	sıkıntı vermek	leave someone cold f.
288	Deyim	birine sıkıntı vermek	give someone a bad time f.
289	Deyim	birine sıkıntı vermek	give someone a hard time f.
290	Deyim	birisini ilgilendiren bir sıkıntı olmamak	no skin off someone's nose f.
291	Deyim	birine sıkıntı vermek	give somebody grief f.
292	Deyim	birisini ilgilendiren bir sıkıntı olmamak	no skin off someone's teeth f.
293	Deyim	birisini ilgilendiren bir sıkıntı olmamak	no skin off someone's back f.
294	Deyim	birine sıkıntı vermek	give someone a rough time f.
295	Deyim	birine sıkıntı vermek	gripe one's soul f.
296	Deyim	çok sıkıntı çekmek	be hard up f.
297	Deyim	ekonomik sıkıntı çekmeden yaşayabilecek kadar parası olmak	be comfortably off f.
298	Deyim	içini sıkıntı basmak	somebody's heart sinks f.
299	Deyim	sıkıntı vermek	give somebody a rough time f.
300	Deyim	sıkıntı yapmamak	rest easy f.
301	Deyim	sıkıntı içinde olmak	be on the rack f.
302	Deyim	sıkıntı çıkarmak	make the feathers/fur fly f.
303	Deyim	çok sıkıntı yaratacak bir hatadan kaçınmak	err on the right side f.
304	Deyim	sıkıntı çekmek	go through/hit a sticky patch f.
305	Deyim	sıkıntı çekmek	hit a sticky patch f.
306	Deyim	ekonomik sıkıntı içinde yaşamak	exist/live from hand to mouth f.
307	Deyim	çok sıkıntı çekmek	go to hell and back f.
308	Deyim	(bir sıkıntı) yakasına çökmüş olmak	be in the grip of f.
309	Deyim	önemli/sorun/sıkıntı olmamak	be not fussed (about someone or something) f.
310	Deyim	önemli/sorun/sıkıntı olmamak	not be fussed (about somebody/something) [uk] f.
311	Deyim	(bir şey yapmaktan) sıkıntı duymamak	be not above (doing something) f.
312	Deyim	bir şey yapmaktan sıkıntı duymamak	not be above doing something f.
313	Deyim	herhangi bir sıkıntı yok onayı almak	get the all-clear f.
314	Deyim	herhangi bir sıkıntı yok onayı vermek	give somebody the all-clear f.
315	Deyim	(birine) herhangi bir sıkıntı yok demek	give (one) the all-clear f.
316	Deyim	(birine) sıkıntı vermek/yaşatmak	give (one) a rough ride f.
317	Deyim	birine sıkıntı vermek	give somebody a rough ride f.
318	Deyim	birine sıkıntı vermemek	give somebody an easy ride f.
319	Deyim	sıkıntı yaşamamak	have an easy ride f.
320	Deyim	çok sıkıntı çekmek	go to hell and back f.
321	Deyim	çok sıkıntı çekmek	go through hell and back f.
322	Deyim	anlamakta (biraz) zorluk/sıkıntı çekmek	be (a little) slow on the uptake f.
323	Deyim	(birine) sıkıntı olmak	be a drag on (one) f.
324	Deyim	ekonomik sıkıntı içinde yaşamak	exist (from) hand to mouth f.
325	Deyim	ekonomik sıkıntı içinde yaşamak	live hand-to-mouth f.
326	Deyim	(biriyle) sıkıntı yaşamak	get a hard time (from someone) f.
327	Deyim	birine sıkıntı vermek	give somebody a rough time (of it) f.
328	Deyim	birine sıkıntı vermek	give somebody a hard time (of it) f.
329	Deyim	birine sıkıntı vermek	give somebody a bad time (of it) f.
330	Deyim	(birine) sıkıntı vermek	give (one) a pain f.
331	Deyim	(birine) sıkıntı vermek	give (one) grief f.
332	Deyim	(birine bir konuda) sıkıntı vermek	give somebody grief (about/over something) f.
333	Deyim	sıkıntı vermek	give a hard time f.
334	Deyim	birine herhangi bir sıkıntı yok onayı vermek	give somebody the all-clear f.
335	Deyim	herhangi bir sıkıntı yok onayı almak	get the all-clear f.
336	Deyim	birine sıkıntı vermek	give someone grief f.
337	Deyim	herhangi bir sıkıntı yok onayı vermek	give the all-clear f.
338	Deyim	(biri) için sıkıntı/problem olmak	go hard with (someone) f.
339	Deyim	sıkıntı vermek	gripe soul f.
340	Deyim	(biriyle/bir şeyle) ilgili sıkıntı çekmek	have a hard time with (someone or something) f.
341	Deyim	sıkıntı çekmek	have a hard time of it f.
342	Deyim	sıkıntı çekmek	have a rough time of it f.
343	Deyim	sıkıntı çekmek	have a bad time of it f.
344	Deyim	'-e sıkıntı vermek	make it hot for f.
345	Deyim	birine sıkıntı vermek	make it hot for somebody f.
346	Deyim	(birine) sıkıntı vermek	make it warm for (one) f.
347	Deyim	önemli/sorun/sıkıntı olmamak	not be fussed f.
348	Deyim	(birine bir şeyle) sıkıntı vermek	plague (one) with (something) f.
349	Deyim	(biriyle/bir şeyle) sıkıntı yaşamak	run afoul of (someone or something) f.
350	Deyim	'-i sıkıntı yapmak	trouble head about f.
351	Deyim	'-i sıkıntı yapmak	trouble oneself about f.
352	Deyim	maddi sıkıntı içerisinde	financially embarrassed s.
353	Deyim	sıkıntı içerisinde	batting on a sticky wicket s.
354	Deyim	sıkıntı ve güçlükler	trials and tribulations expr.
355	Deyim	sıkıntı şurada ki	therein lies the rub expr.
356	Deyim	sıkıntı şurada ki	there's the rub expr.
357	Deyim	çok büyük sıkıntı olur	there will be the deuce to pay expr.
358	Deyim	(biri) için sıkıntı değil	(one) doesn't have a problem with that expr.
359	Deyim	çok sıkıntı çekmiş	been to hell and back expr.
360	Deyim	çok sıkıntı çekme	to hell and back expr.
361	Deyim	çok sıkıntı çekme	to hell and back expr.
362	Deyim	sıkıntı ne?	what's the beef? expr.
Speaking
363	Konuşma	sıkıntı verici	not be much cop expr.
364	Konuşma	sıkıntı yok	no nuisance expr.
Trade/Economic
365	Ticaret/Ekonomi	ekonomik sıkıntı	economic distress i.
366	Ticaret/Ekonomi	ekonomik sıkıntı	economic trouble i.
367	Ticaret/Ekonomi	mali sıkıntı	financial distress i.
368	Ticaret/Ekonomi	mali sıkıntı	financial embarrassment i.
369	Ticaret/Ekonomi	sıkıntı verici	challenging i.
Medical
370	Medikal	ahlaki sıkıntı	moral distress i.
Psychology
371	Psikoloji	çevresel değişimin neden olduğu duygusal veya varoluşsal sıkıntı	solastalgia i.
372	Psikoloji	bir mekanda uzun süre kalmaktan ötürü duyulan sıkıntı	cabin fever i.
373	Psikoloji	duygusal sıkıntı	emotional distress i.
374	Psikoloji	fetal sıkıntı	fetal distress i.
375	Psikoloji	aşırı sıkıntı ve gerginlik ile karakterize hafif bir akıl hastalığı	anxiety neurosis i.
Mythology
376	Mitoloji	ön görülemeyen sıkıntı veya sorunların kaynağı	pandoras box i.
Archaic
377	Eski Kullanım	sıkıntı vermek	obsess f.
378	Eski Kullanım	sıkıntı vermek	derange f.
379	Eski Kullanım	sıkıntı yaşatmak	stress f.
380	Eski Kullanım	sıkıntı veren	carking s.
Slang
381	Argo	(yahudi almancasında) sıkıntı	tsuris i.
382	Argo	(yahudi almancasında) sıkıntı	tsouris i.
383	Argo	büyük sıkıntı	holy stink i.
384	Argo	sıkıntı veren kimse	wet noodle i.
385	Argo	sıkıntı veren kimse	wet sock i.
386	Argo	(birine) sıkıntı vermek	have got a monkey on (one's) back f.
387	Argo	(birine) sıkıntı vermek	bust (one's) ass f.
388	Argo	birine rahatsızlık/sıkıntı vermek	kick-ass on someone f.
389	Argo	(birine) sıkıntı yaratmak	give (one) hell f.
390	Argo	-e sıkıntı vermek	give hell to f.
391	Argo	sıkıntı verecek kadar uzun süren (ders vb)	strung out s.
392	Argo	sıkıntı yok	no worries expr.
393	Argo	sıkıntı yok	never mind expr.
394	Argo	sıkıntı yok	no problem expr.
395	Argo	sıkıntı yok	ain't no thang expr.
396	Argo	sıkıntı olmayacak	she'll be jake expr.
397	Argo	sıkıntı yok	she's jake expr.
398	Argo	sıkıntı yok	fuggedaboudit expr.
399	Argo	sıkıntı yok	fuggedaboutit expr.
400	Argo	sıkıntı yok	no wuckas expr.
401	Argo	sıkıntı yok	no wuckers [australia] expr.
402	Argo	sıkıntı yok	no wucking furries expr.
403	Argo	sıkıntı yok	no wucks expr.
404	Argo	sıkıntı yok	no wukkas expr.
405	Argo	bir sıkıntı biter öteki başlar	odtaa (one damn thing after another) expr.
Modern Slang
406	Modern Argo	sıkıntı yok	ain't no thang but a chicken wang expr.
407	Modern Argo	sıkıntı yok	ain't no thing but a chicken wing expr.
408	Modern Argo	sıkıntı yok	all g (all good) expr.
409	Modern Argo	sıkıntı yok	all is well in the cosmos expr.
410	Modern Argo	sıkıntı yok	all gucc expr.
411	Modern Argo	sıkıntı yok	all gucci expr.
412	Modern Argo	sıkıntı yok	all love expr.