Tureng - phone - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	phone	telefon	n.
	As Parliament's mediator in these areas I receive many phone calls. Parlamento'nun bu konulardaki arabulucusu olarak çok sayıda telefon alıyorum. Only this morning I had a phone call from the mother of a young man. Daha bu sabah genç bir adamın annesinden bir telefon aldım. Your mom stopped calling you the day the phone was invented. Telefon icat edildiği gün annen seni aramayı bıraktı. Dietz's phone hasn't been turned on since Friday. Dietz'in telefonu Cuma gününden beri açılmadı. I'll turn off my phone so no one will disturb us tonight. Bu akşam kimse bizi rahatsız etmesin diye telefonumu kapatacağım. Dietz's phone hasn't been turned on since Friday. Dietz'in telefonu Cuma gününden beri açık değil. And it explains why her fingerprints aren't on the phone. Ve bu niçin parmak izlerinin telefonun üzerinde olmadığını açıklar. Your mom stopped calling you the day the phone was invented. Annen telefonun icat edildiği gün seni aramayı bıraktı. Your mom stopped calling you the day the phone was invented. Senin annen, telefonun icat edildiği gün bıraktı seni aramayı. You can check out the phone's main specs below. Aşağıdan telefonun genel özelliklerine göz atabilirsiniz. Easily move data and drawings between your desktop, web browser, and phone. Verileri ve çizimleri masaüstünüz, web tarayıcınız ve telefonunuz arasında kolayca taşıyın. Dietz's phone hasn't been turned on since Friday. Dietz'in telefonu cumadan beri açılmamış. Your phone may slow, and your web browser may open popup windows. Telefonunuz yavaşlayabilir ve web tarayıcınız açılır pencereler açabilir. I'll turn off my phone so no one will disturb us tonight. Bu gece kimse bizi rahatsız etmesin diye telefonumu kapatacağım. Give me your phone. Bana telefonunu ver. Tom was sitting at the counter reading a magazine when the phone rang. Telefon çaldığında Tom tezgâhta oturmuş dergi okuyordu. The voice on the phone was unfamiliar to me. Telefondaki ses bana yabancıydı. I don't have a phone. Benim bir telefonum yok. Sami's phone rang again. Sami'nin telefonu yine çaldı. Tom handed the phone to Mary. Tom telefonu Mary'ye uzattı. I'm waiting for a phone call. Bir telefon bekliyorum. Tom didn't have his phone on him. Tom'un telefonu yanında değildi. May I use your phone, please? Telefonunuzu kullanabilir miyim, lütfen? Turn off the phone. Telefonu kapat. Sami heard Layla yelling through the phone. Sami, Layla'nın telefonda bağırdığını duydu. Could you answer the phone for me? Telefonu benim yerime açabilir misin? I assume that your phone is still not working. Sanırım senin telefonun hâlâ çalışmıyor. Dan was arrested for stealing a phone at the supermarket. Dan süpermarketten telefon çaldığı için tutuklandı. Do you have a phone? Telefonunuz var mı? I'm just a phone call away. Sadece bir telefon uzaktayım. Sami found Layla's number in the phone book. Sami Leyla'nın numarasını telefon defterinde buldu. My boss called me down for making private calls on the office phone. Patronum ofis telefonundan özel görüşme yaptığım için beni azarladı. Tom answered the phone as soon as it rang. Tom telefon çalar çalmaz açtı. I need to use your phone. Telefonunu kullanmam lazım. Tom left his phone at home. Tom telefonunu evde unutmuş. Tom left his phone in Mary's car. Tom telefonunu Mary'nin arabasında bıraktı. I thought I had paid the monthly fee, but I received a phone call from the school saying that the bill still needs to be paid. Aylık ücreti ödediğimi sanıyordum, ancak okuldan faturanın hala ödenmesi gerektiğini söyleyen bir telefon aldım. The phone's charging. Telefon şarj oluyor. We all want a new car or a new phone. Hepimiz yeni bir araba ya da yeni bir telefon istiyoruz. How many phones does she have? Onun kaç tane telefonu var? When I got the phone call telling me of my father's death, I was completely flustered. Babamın ölümünü haber veren telefonu aldığımda tamamen telaşlanmıştım. Sami's phone rang. Sami'nin telefonu çaldı. My phone is broken. Telefonum bozuldu. Sami got another phone call from Layla. Sami, Leyla'dan bir telefon daha aldı. Why was your phone off? Telefonun neden kapalıydı? My phone is beautiful. Telefonum çok güzel. Where did you get this phone? Bu telefonu nereden aldın? Is it OK if I use your phone? Telefonunu kullanabilir miyim? The phone stopped working. Telefon çalışmıyor. Tom handed me the phone. Tom telefonu bana verdi. My phone died. Telefonumun şarjı bitti. If the phone rings again, I plan to ignore it. Eğer telefon tekrar çalarsa, görmezden gelmeyi planlıyorum. Tom left his phone in Mary's car. Tom telefonunu Mary'nin arabasında unuttu. My phone is ringing! Telefonum çalıyor! Did you find my phone in the meeting room? Toplantı odasında telefonumu buldun mu? You had a phone call from Mr Takakura. Bay Takakura'dan bir telefon aldınız. I almost never use my phone. Telefonumu neredeyse hiç kullanmıyorum. He went home as soon as he got the phone call. Telefonu alır almaz eve gitti. I closed my phone. Telefonumu kapattım. Please phone him. Lütfen ona telefon et. Tom doesn't have his phone on him. Tom'un yanında telefonu yok. Mary got her phone out of her purse. Mary çantasından telefonunu çıkardı. If you hold on a moment, I will get Jane on the phone. Bir dakika beklerseniz, Jane'i telefona bağlayacağım. Hand me that phone. O telefonu bana uzat. Could I use your phone? Telefonunu kullanabilir miyim? Layla's phone rang at four o'clock in the morning. Leyla'nın telefonu sabah saat dörtte çaldı. Tom worked for the phone company. Tom telefon şirketi için çalıştı. I was having a bath when the phone rang. Telefon çaldığında banyo oluyordum. Tickets are still available online or by phone. Biletler hala internetten veya telefonla alınabiliyor. Next time phone ahead. Bir dahaki sefere telefon et. Tom never leaves home without his phone. Tom telefonu olmadan asla evden çıkmaz. He put the phone down. Telefonu bıraktı. Tom's phone was confiscated by the teacher. Öğretmen tarafından Tom'un telefonuna el konuldu. I plan to contact Tom by phone tomorrow and ask him to help us. Yarın Tom'a telefonla ulaşmayı ve bize yardım etmesini istemeyi planlıyorum. Get me Tom on the phone. Tom'u telefona bağlayın. I forgot my phone at the meeting room. Telefonumu toplantı salonunda unuttum. Is it OK if I use your phone? Telefonunu kullanmamda sakınca var mı? Can you check if the phone is out of order? Telefonun bozuk olup olmadığını kontrol eder misin? I like to repair phones. Telefonları tamir etmeyi seviyorum. Tom asked if he could use my phone. Tom telefonumu kullanıp kullanamayacağını sordu. I got a phone call from him just as I was about to go to bed. Tam yatmak üzereyken ondan bir telefon aldım. Is this your phone? Bu sizin telefonunuz mu? My phone is handy. Benim telefonum kullanışlıdır. Dan was arrested for stealing a phone at the supermarket. Dan süpermarkette bir telefon çaldığı için tutuklandı. You get on the phone and call the doctor. Telefon et ve doktoru çağır. Tom's phone can take pictures. Tom'un telefonu fotoğraf çekebiliyor. He won't return my phone calls. Telefonlarıma geri dönmüyor. I was just about to go to bed when the phone rang. Tam yatmak üzereydim ki telefon çaldı. This phone has a multitouch screen. Bu telefon çoklu dokunmatik ekrana sahip. We're a phone call away. Bir telefon kadar uzaktayız. Can you tell me where the nearest courtesy phone is? En yakın ihtiyaç telefonunun nerede olduğunu bana söyler misin? Layla's phone was in the garbage. Layla'nın telefonu çöpteydi. Many Russians have been killed while taking photos of themselves with their phones. Birçok Rus kendi telefonları ile kendilerini fotoğraflarken ölmüşlerdir. Tom was on the phone. Tom telefondaydı. Who answered the phone? Telefonu kim yanıtladı? Back in her office, she picked up her phone and dialled Charlie's number. O, ofisine geri döndüğünde, telefonunu aldı ve Charlie'nin numarasını çevirdi. I need to charge my phone. Telefonumu şarj etmem gerekir. If the phone rings, don't answer. Telefon çalarsa, cevap verme. The phone is busy. Telefon meşgul. I was eating lunch when the phone rang. Telefon çaldığında öğle yemeği yiyordum. I left my phone in the car. Telefonumu arabada unuttum. Sami turned off his phone. Sami telefonunu kapattı. The voice on the phone was unfamiliar to me. Telefondaki ses bana yabancı geliyordu. Is it OK if I use your phone? Sakıncası yoksa telefonunuzu kullanabilir miyim? Can I get my phone back? Telefonumu geri alabilir miyim? Who answered the phone? Telefona kim cevap verdi? Tom's phone can take pictures. Tom'un telefonu fotoğraf çekebilir. We need to use your phone, it's an emergency. Telefonunuzu kullanmamız gerekiyor, acil bir durum. I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through. Sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Did you buy a new phone? Yeni bir telefon mu aldın? Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone. Uzaklara gitsen bile, telefonla birbirimizle iletişim halinde olalım. Why do you have my phone? Telefonum neden sende? I'd like to know who that phone call was from. O telefonun kimden geldiğini bilmek isterdim. Tom deleted all of Mary's pictures from his phone. Tom, Mary'nin tüm fotoğraflarını telefonundan silmiş. I'm busy talking on the phone. Meşgulüm, telefonla konuşuyorum. We were all set to leave when the phone rang. Telefon çaldığında, hepimiz evden ayrılmak üzereydik. Tom managed to find a pay phone. Tom ankesörlü bir telefon bulmayı başardı. Who gave you this phone? Bu telefonu sana kim verdi? Tom left his phone in his car. Tom telefonunu arabasında bıraktı. Tom dropped his phone. Tom telefonu bıraktı. Excuse me, Joe, can I use your phone? Affedersiniz, Joe, telefonunuzu kullanabilir miyim? I bring my phone with me everywhere. Telefonumu her yere yanımda götürüyorum. Anne was just about to leave the house when the phone began ringing. Anne tam evden çıkmak üzereydi ki telefon çalmaya başladı. Mary got her phone out of her purse. Mary telefonunu çantasından çıkardı. Could you answer the phone for me? Telefonu benim yerime cevaplayabilir misin? Tom pressed redial on his phone. Tom telefonunda tekrar arama tuşuna bastı. I called you three or four times, but you never answered your phone. Sizi üç ya da dört kez aradım ama telefonunuza hiç cevap vermediniz. The resolution on this phone isn't very good. Bu telefonun çözünürlüğü pek iyi değil. Don't forget your phone. Telefonunu unutma. Where's my phone? Telefonum nerede? Can you tell me where the nearest hotel service phone is? En yakın otel servis telefonunun nerede olduğunu bana söyler misiniz? The phone rang. Telefon çaldı. Tom is connecting his phone to the Internet. Tom telefonunu internete bağlıyor. Sami received a phone call at 6 pm. Sami saat 6'da bir telefon aldı. The phones aren't working. Telefonlar çalışmıyor. I don't have a phone. Telefonum yok. I had a phone call from a girl. Bir kızdan telefon aldım. She phoned him several times but he was too busy to return her call. Kadın onu birkaç kez aradı ama adam çok meşgul olduğu için telefonuna cevap veremedi. Was that my phone ringing? Çalan benim telefonum muydu? Don't let him play with your phone. Telefonunla oynamasına izin verme. Tom is addicted to his phone. Tom telefonuna bağımlı. Sami was still on the phone. Sami hâlâ telefonla konuşuyordu. I hear a phone ringing. Bir telefonun çaldığını duyuyorum. I can probably reach Tom by phone right now. Muhtemelen şu anda Tom'a telefonla ulaşabilirim. Can I use your phone, please? Telefonunuzu kullanabilir miyim, lütfen? Tom still has a flip phone. Tom hâlâ kapaklı telefon kullanıyor. Tom slammed down the phone. Tom telefonu kapattı. Don't let Tom answer the phone. Tom'un telefonu cevaplamasına izin verme. Which phone should I get? Hangi telefonu almam gerekiyor? Don't answer that phone. O telefona yanıt verme. Could you answer the phone for me? Telefonu benim yerime sen açabilir misin? Write the address and the home phone number. Adresi ve ev telefonunu yaz. Tom works for the phone company. Tom telefon şirketi için çalışır. The phone is on the table. Telefon masanın üzerinde. Unplug the phone. Telefonu fişten çekin. Tom can be contacted by phone. Tom'a telefonla ulaşılabilir. As I was having lunch, the phone rang. Öğle yemeği yerken telefon çaldı. This application runs on Tom's phone, but not on Mary's. Bu uygulama Tom'un telefonunda çalışıyor ama Mary'ninkinde çalışmıyor. Are you through with the phone? Telefonla işin bitti mi? I'll get in touch with you by phone tomorrow. Yarın seninle telefonda temas kuracağım. Did you know the phone's off the hook? Telefonun kesildiğini biliyor muydun? Sami stole Layla's phone and car. Sami, Leyla'nın telefonunu ve arabasını çaldı. He is on another phone. O diğer telefonda. Charge your phone. Telefonunu şarj et. Your phone is bugged. Telefonuna dinleme cihazı yerleştirilmiş. My phone charger is broken. Telefonumun şarj aleti bozuldu. I can't come to the phone right now. Şu anda telefona gelemem. I got a phone call from Tom. Tom'dan bir telefon aldım. He's on the phone right now. Şu anda telefonla konuşuyor. If you don't come tomorrow, notify me by phone. Yarın gelmezsen bana telefonla bildir. Tom grabbed the phone out of Mary's hand. Tom telefonu Mary'nin elinden kaptı. You'll be answering the phones. Telefonlara sen bakacaksın. Can I borrow your phone? Araç telefonunu ödünç alabilir miyim? You dropped your phone. Telefonunu düşürdün. She called her daughter on the phone. O, telefonla kızını aradı. The phone was ringing, but there was no one to answer it. Telefon çalıyordu ama cevap verecek kimse yoktu. He told me that he had received a lot of phone calls. Bana bir sürü telefon aldığını söyledi. I've just been on the phone with the Tom. Tom'la telefondaydım. I didn't like her using my phone too much. Telefonumu çok fazla kullanmasından hoşlanmıyordum. This phone has a quad-core processor. Bu telefonun dört çekirdekli işlemcisi var. Tom took the phone from Mary. Tom telefonu Mary'den aldı. Tom can't come to the phone right now. Tom şimdi telefona gelemez. Can I watch videos on this phone? Bu telefonda video izleyebilir miyim? What games do you have on your phone? Telefonunda hangi oyunlar var? What is this never ending phone talk? Nedir bu bitmek bilmeyen telefon konuşmaları? This phone has a great resolution. Bu telefonun mükemmel bir çözünürlüğü var. I'm sorry to disturb you, but there's a phone call for you. Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama size bir telefon var. Mary spends a lot of time on her phone, texting and e-mailing her friends. Mary telefonunda çok zaman geçiriyor, arkadaşlarına mesaj atıyor ve e-posta gönderiyor. Anne was just about to leave the house when the phone began ringing. Telefon çalmaya başladığında, Anne evden ayrılmak üzere idi. My phone service has been cut off. Telefon hizmetim kesildi. The phone is ringing. Telefon çalıyor. I got a phone call from him just as I was about to go to bed. Tam da yatmaya giderken ondan bir telefon aldım. Tom whipped out his phone. Tom birden telefonunu çıkardı. I bought a new phone. Ben yeni bir telefon satın aldım. Tom bragged about his new phone. Tom yeni telefonuyla övünüyordu. My phone's stopped working. Telefonum çalışmıyor. Tom found out that his phone had been tapped. Tom telefonunun dinleniyor olduğunu öğrendi. You could do that by phone. Bunu telefonla da yapabilirsiniz. She won't return my phone calls. Telefonlarıma cevap vermiyor. I bought a used phone. Kullanılmış bir telefon satın aldım. Sometimes my phone acts like it has a mind of its own. Bazen telefonum kendine ait aklı varmış gibi davranıyor. My phone is ringing. Telefonum çalıyor. Is it OK if I use your phone? Telefonunu kullansam olur mu? Tom showed me the photos from his last vacation on his phone. Tom bana telefonundaki son tatilinden fotoğrafları gösterdi. I turned off my phone. Telefonumu kapattım. I couldn't talk on the phone at that time. O sırada telefonla konuşamıyordum. I don't want Tom to be in the room while I'm on the phone. Ben telefondayken Tom'un odada olmasını istemiyorum. We can't get them on the phone. Onlara telefonla ulaşamıyoruz. Can I make a credit card call on this public phone? Bu ankesörlü telefondan kredi kartı ile arama yapabilir miyim? Tom was halfway out the door when the phone rang. Telefon çaldığında Tom kapıdan çıkmak üzereydi. The phone doesn't usually wake me up. Telefon genelde beni uyandırmaz. Could I please use your phone? Telefonunu kullanabilir miyim? Intimate photos were stolen from many celebrities' phones. Pek çok ünlünün telefonlarından mahrem fotoğraflar çalındı. Tom deleted all of Mary's pictures from his phone. Tom, Mary'nin resimlerinin tümünü telefonundan sildi. This phone is not working as it should. Bu telefon, gerektiği gibi çalışmıyor. Tom answered his phone. Tom telefonuna cevap verdi. My phone is ringing! Benim telefonum çalıyor. I don't often talk on the phone. Sık sık telefonla konuşmam. Tom handed me the phone. Tom bana telefonu uzattı. I was about to leave when the phone rang. Telefon çaldığında çıkmak üzereydim. I heard my phone ring once. Telefonumun bir kez çaldığını duydum. No sooner had I sat down and relaxed than the phone rang. Ben oturup rahatlar rahatlamaz, telefon çaldı. You can use this phone. Bu telefonu kullanabilirsin. Sami picked up the phone. Sami telefonu eline aldı. Tom threw Mary's phone into the pool. Tom Mary'nin telefonunu havuza attı. The phone rang while I was taking a shower. Duş alırken telefon çaldı. Do you need the phone? Telefona ihtiyacın var mı? The phone was ringing, but there was no one to answer it. Telefon çalıyordu ama yanıtlayacak kimse yoktu. What did you do to my phone? Benim telefonuma ne yaptın? The phone is out of order. Telefon bozuktur. I need to charge my phone. Telefonumu şarj etmem lazım. I prefer to text than to talk on the phone. Telefonla mesaj yazmayı konuşmaya tercih ederim. I didn't have a phone. Telefonum yoktu. The phone's stopped working. Telefon bozuldu. It's Tom on the phone. Telefondaki Tom. Tom left his phone at home. Tom telefonunu evde bıraktı. The phone needs to be recharged. Telefonun şarj edilmesi gerekiyor. Tom deleted all of Mary's pictures from his phone. Tom, Mary'nin bütün resimlerini telefonundan silmiş. I almost never use my phone anymore. Artık telefonumu neredeyse hiç kullanmıyorum. Sami ignored any texts or phone calls from Layla. Sami, Layla'dan gelen mesaj ve telefonları görmezden geldi. The phone stopped ringing. Telefon çalmayı kesti. Don't you have a phone in your car? Arabanda telefon yok mu? His phone has been busy for an hour. Telefonu bir saatten beri meşgul çalıyor. When I called on him, he was talking on the phone. Onu çağırdığım zaman telefonla konuşuyordu. Tom always answers his phone. Tom her zaman telefonuna cevap verir. I was having my lunch, when the phone rang. Telefon çaldığında öğle yemeğimi yiyordum. Tom picked up the phone and started to dial. Tom telefonu aldı ve çevirmeye başladı. We all want a new car or a new phone. Biz hepimiz yeni bir araba ya da yeni bir telefon istiyoruz. Tom put the phone to his ear. Tom telefonu kulağına götürdü. I have dozens of apps on my phone that I seldom use. Telefonumda nadiren kullandığım düzinelerce uygulamam var. Tom's phone started ringing. Tom'un telefonu çalmaya başladı. The dictionary is now available as an app for Android phones. Sözlük şimdi Android telefonlar için bir uygulama olarak kullanılabilir. I lost my phone. Telefonumu kaybettim. Do you really need to check your phone every 30 seconds? Gerçekten her 30 saniyede bir telefonunu kontrol etmen gerekiyor mu? We'll contact you by phone as soon as we arrive. Biz varır varmaz sizinle telefon vasıtasıyla kontak kuracağız. Tom wouldn't go anywhere without his phone. Tom telefonu olmadan hiçbir yere gitmezdi. We're a phone call away. Bir telefon uzağındayız. I was about to leave when the phone rang. Telefon çaldığında gitmek üzereydim. Tom doesn't have a phone. Tom'un telefonu yok. The FBI tapped Tom's phone. FBI Tom'un telefonunu dinlemiş. Tom is texting frantically on his phone. Tom telefonunda çılgınca mesaj atıyor. The phone stopped working. Telefon çalışmayı durdurdu. You have lots of phones. Bir sürü telefonun var. Mary hasn't connected her phone to the Internet yet. Mary henüz telefonunu internete bağlamadı. I forgot my phone at the meeting room. Telefonumu toplantı odasında unuttum. Tom hasn't been able to contact Mary by phone. Tom Mary ile telefonla kontak kuramadı. Tom pulled out his phone and took a picture of Mary's new car. Tom telefonunu çıkardı ve Mary'nin yeni arabasının fotoğrafını çekti. My phone needs recharged. Telefonumun şarja ihtiyacı var. I'm going to have to ask you to put your phone away. Telefonunu bir kenara bırakmanı istemek zorunda kalacağım. I was having a bath when the phone rang. Telefon çaldığında banyo yapıyordum. I assume that your phone is still not working. Sanırım telefonun hala çalışmıyor. Can you fix my phone? Telefonumu tamir edebilir misin? Mike, can I borrow your phone? Mike, senin telefonunu ödünç alabilir miyim? Whose phone is that? Bu kimin telefonu? Tom put the phone down. Tom telefonu yere bıraktı. I was watching TV when the phone rang. Telefon çaldığında televizyon seyrediyordum. Pick up the phone. Telefonu al. Can you fix my phone? Telefonumu onarabilir misin? Try to get Tom on the phone. Tom'a telefonla ulaşmaya çalış. Which phone would you rather have? Hangi telefonu tercih ederdin? My phone battery runs out quickly. Telefonumun şarjı çabuk bitiyor. My phone is still charging. Telefonum hâlâ şarjda. Sami couldn't block Layla's phone. Sami, Leyla'nın telefonunu engelleyemedi. Dan discovered Linda had another phone. Dan, Linda'nın başka telefonu olduğunu keşfetti. Tom can't come to the phone right now. Tom şu anda telefona gelemez. Can I use your phone for a sec? Telefonunu bir saniye kullanabilir miyim? I bought a used phone. Kullanılmış bir telefon aldım. Your phone's not going to work in this cave. Telefonun bu mağarada çalışmaz. The phone rang for a long time. Telefon uzun süre çaldı. I can take a picture with my phone if you want. İstersen telefonumla fotoğraf çekebilirim. I felt my phone vibrate in my pocket. Telefonumun cebimde titrediğini hissettim. Tom sat alone in his room, waiting by the phone. Tom odasında tek başına oturmuş, telefonun başında bekliyordu. The phone rings approximately fifty times an hour. Telefon saatte yaklaşık elli kez çalıyor. As soon as Tom heard the phone, he answered it. Tom telefonu duyar duymaz ona cevap verdi. We're a phone call away. Bir telefon kadar uzağınızdayız. Can I use your phone for a sec? Telefonunuzu bir saniyeliğine kullanabilir miyim? Tom is on another phone. Tom başka bir telefonda. I love Android phones. Ben Android telefonları severim. Tom got a phone call from Mary. Tom, Mary'den bir telefon aldı. Have there been any phone calls for me? Bana telefon var mı hiç? This phone has a multitouch screen. Bu telefonun çoklu dokunmatik ekranı var. There was a phone call from a girl. Bir kızdan telefon geldi. I need to use your phone. Telefonunuzu kullanmam gerekiyor. Tom pulled out his phone and took a picture of Mary's new car. Tom telefonunu çıkardı ve Mary'nin yeni arabasının bir resmini çekti. I just received a phone call from Tom. Az önce Tom'dan bir telefon aldım. What's wrong with your phone? Telefonunun nesi var? Sami stole Layla's phone and car. Sami, Layla'nın telefonunu ve arabasını çaldı. The phone is on the table. Telefon masanın üstünde. Mary is checking her messages on her phone. Mary telefonda mesajlarına bakıyor. Who was that on the phone? Telefondaki kimdi? Tom reached for his phone. Tom telefonuna uzandı. My phone is out of battery. Telefonumun şarjı bitti. Hand me that phone. Ver şu telefonu. Tom and I talked to each other by phone. Tom ve ben birbirimizle telefonda konuştuk. Tom lost his phone. Tom telefonunu kaybetti. Tom heard his phone ringing. Tom telefonunun çaldığını duydu. What games do you have on your phone? Telefonunuzda hangi oyunlar var? Tom's friends are always on their phones. Tom'un arkadaşları telefonlarını ellerinden düşürmüyor. Tom was halfway out the door when the phone rang. Telefon çaldığında Tom neredeyse kapının dışındaydı. Sami's phone rang in the middle of the night. Gece yarısı Sami'nin telefonu çaldı. He put the phone down. O telefonu yere koydu. The phone rang and Tom answered it. Telefon çaldı ve Tom açtı. Can you check if the phone is out of order? Telefonun arızalı olup olmadığını kontrol edebilir misiniz? Do you have a dictionary on your phone? Telefonunuzda sözlük var mı? Tom picked up the phone and started talking. Tom telefonu aldı ve konuşmaya başladı. The phone is under the quilt. Telefon yorganın altında. I left my phone at home. Telefonumu evde unutmuşum. Mary's phone buzzed. Mary'nin telefonu çaldı. Sami didn't give his phone to Layla. Sami telefonunu Leyla'ya vermedi. Mary isn't answering her phone. Mary telefonuna cevap vermiyor. Please get Tom Jackson on the phone. Lütfen Tom Jackson'ı telefona alın. Tom has a phone, but he doesn't use it much. Tom'un bir telefonu var ama onu fazla kullanmaz. We can't get Tom on the phone. Biz Tom'a telefonla ulaşamıyoruz. Tom could hear Mary talking on her phone. Tom Mary'nin telefonda konuştuğunu duyabiliyordu. I need a new phone. Yeni bir telefona ihtiyacım var. You can use this phone. Bu telefonu kullanabilirsiniz. The phone started ringing. Telefon çalmaya başladı. Dan threw his phone into the swimming pool. Dan telefonunu havuza fırlattı. Tom found Mary's phone on the floor. Tom, Mary'nin telefonunu yerde buldu. Tom got a phone call from the police with devastating news. Tom'a polisten kahredici haberler veren bir telefon geldi. Sami is checking his phone. Sami telefonunu kontrol ediyordu. When the phone rang, he ran to answer it. Telefon çaldığında cevap vermek için ona koştu. Sami is checking his phone. Sami telefonunu kontrol ediyor. Sami couldn't block Layla's phone. Sami Layla'nın telefonunu engelleyemedi. The blue phone is on the table. Mavi telefon masanın üstünde. A Mr Brown wants you on the phone. Bay Brown diye biri sizi telefona istiyor. I couldn't reach him on his phone. Ona telefonundan ulaşamadım. Tom didn't have his phone on him. Tom'un telefonu üstünde değilmiş. My phone is dead. Telefonumun pili bitti. Sami got another phone call from Layla. Sami, Leyla'dan başka bir telefon aldı. The teacher confiscated Tom's phone when she caught him texting in class. Öğretmen onu sınıfta mesaj yazarken yakaladığında Tom'un telefonuna el koydu. Sami took Layla's phone and car. Sami, Layla'nın telefonunu ve arabasını aldı. Mary was constantly looking at her phone. Mary sürekli telefonuna bakıyordu. I had barely got in the house when the phone rang. Telefon çaldığında eve girmek üzereydim. You've got my phone. Telefonum sende. Tom's phone was disconnected last week. Tom'un telefonu geçen hafta kesildi. I'm taking our phone for repairs, as it is broken. Bozuk olduğu için telefonumuzu onarım için götürüyorum. I called him, but a girl answered the phone. Onu aradım ama telefonu bir kız açtı. No one uses phone books anymore. Kimse artık telefon defteri kullanmıyor. Tom has an Android phone. Tom'un bir Android telefonu var. Some of the cobalt used in phone and laptop batteries is dug out by hand in Congo. Telefon ve dizüstü bilgisayar bataryalarında kullanılan kobaltın bir kısmı Kongo'da elle çıkarılıyor. Happiness isn't an app that you can download onto your phone. Mutluluk telefonunuza indirebileceğiniz bir uygulama değil. I left my phone in the car. Telefonumu arabada bıraktım. Tom was eating his dessert when the phone rang. Telefon çaldığında Tom tatlısını yiyordu. Which phone should I get? Hangi telefonu almalıyım? I couldn't get him on the phone. Ona telefonla ulaşamadım. Fadil used Layla's phone. Fadıl Leyla'nın telefonunu kullandı. Layla left her keys and phone in her car. Layla anahtarlarını ve telefonunu arabasında bıraktı. Layla's phone rang at four o'clock in the morning. Sabah saat dörtte Layla'nın telefonu çaldı. I turned off my phone. Telefonumu kapadım. Whatever happens, don't use this phone. Ne olursa olsun, bu telefonu kullanma. Tom hasn't been answering his phone. Tom telefonuna cevap vermiyor. Tom was just about to go out when the phone rang. Telefon çaldığında Tom tam dışarı çıkmak üzereydi. I looked up at my phone, and tried to read my text messages. Telefonuma baktım ve mesajlarımı okumaya çalıştım. Did you have your phone off? Telefonun kapalı mıydı? Can I borrow your phone? Telefonunu ödünç alabilir miyim? Tom picked up the phone and dialed. Tom telefonu aldı ve aradı. Tom's phone rang. Tom'un telefonu çaldı. I need to use your phone. Telefonunuzu kullanmalıyım. If you don't come tomorrow, notify me by phone. Yarın gelmezsen bana telefonla haber ver. Why didn't you answer your phone? Telefonuna neden cevap vermedin? He is on another phone at the moment. Şu anda başka bir telefonla konuşuyor. Have there been any phone calls for me? Bana gelen bir telefon oldu mu? It's Tom's phone. Tom'un telefonu. She won a phone. Bir telefon kazandı. Every time I see Tom, he's talking on his phone. Tom'u ne zaman görsem telefonunda konuşuyor. Get me Tom on the phone. Tom'u telefona çağır. Tom dropped his phone. Tom telefonunu düşürdü. The blue phone is on the table. Mavi telefon masanın üzerinde. Tom wasn't able to contact Mary by phone. Tom, telefon vasıtasıyla Mary ile iletişim kuramadı. My phone is beautiful. Benim telefonum güzel. Sami took Layla's phone and car. Sami, Leyla'nın telefonunu ve arabasını aldı. I think it's time for me to contact him by phone. Sanırım telefonla onunla iletişim kurmamın zamanıdır. How often do you use your phone? Telefonunu ne sıklıkla kullanıyorsun? I received three threatening phone calls this morning. Bu sabah üç tehdit telefonu aldım. Whose phone is that? O kimin telefonu? Tom checked his phone again. Tom yine telefonunu kontrol etti. Can I use your phone, please? Telefonunu kullanabilir miyim, lütfen? Are you through with the phone? Telefonla işiniz bitti mi? I bought a used phone. Elden düşme bir telefon aldım. I broke my phone. Telefonumu kırdım. Tom doesn't have a phone, so it's difficult to contact him. Tom'un telefonu yok, bu yüzden onunla iletişim kurmak zor. The phone belongs to you? Telefon sana mı ait? Whose is this phone? Bu telefon kimin? Tom felt his phone vibrate. Tom telefonunun titrediğini hissetti. Get both a phone and internet access in a single package! Tek bir pakette hem telefon hem de internet erişimi olsun! Don't you have a phone in your car? Arabanda bir telefonun yok mu? Thank you for breaking my phone. Telefonumu kırdığın için teşekkür ederim. If the phone rings again, I will ignore it. Telefon tekrar çalarsa onu umursamayacağım. I was about to go to bed when the phone rang. Telefon çaldığında yatmak üzereydim. Might I use your phone? Telefonunu kullanabilir miyim? Did you check whether your phone was in the meeting room? Telefonunun toplantı odasında olup olmadığını kontrol ettin mi? Tom left several messages on my phone. Tom telefonuma birkaç mesaj bıraktı. The phone was out of order again. Telefon yine arızalandı. I bring my phone with me everywhere. Telefonumu her yere yanımda getiririm. Tom is texting frantically on his phone. Tom telefonunda çılgınca mesajlaşıyor. I was about to go out when the phone rang. Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim. The phone rings approximately fifty times an hour. Telefon saatte yaklaşık 50 kez çalıyor. The phone doesn't usually wake me up. Telefona uyanmam genelde. Tom's phone is ringing. Tom'un telefonu çalıyor. I received a strange phone call this morning. Bu sabah tuhaf bir telefon aldım. Get off the phone. Telefonu kapat. I wonder whether to write or phone. Yazsam mı, telefon mu etsem diye düşünüyorum. I was on the phone. Telefondaydım. Unplug the phone. Telefonun fişini çek. Tom's not answering his phone. Tom telefonuna yanıt vermiyor. Tom's phone is huge. Tom'un telefonu kocaman. Give me the phone. Bana telefonu ver. I like to repair phones. Telefon tamir etmeyi seviyorum. Tom was eating his dessert when the phone rang. Tom telefon çaldığında tatlısını yiyordu. Tom switched his phone to manner mode before he walked into Mary's office. Tom, Mary'nin ofisine girmeden önce telefonunu sessiz moduna geçirdi. Tom is not answering his phone. Tom telefonuna cevap vermiyor. It's impossible to make a long-distance call with this phone. Bu telefonla şehirlerarası arama yapmak imkansız. Phone robbery thwarted in unusual manner. Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi. Put your phone away and listen to me. Telefonunu kaldır ve beni dinle. I just received a phone call from Tom. Tom'dan az önce bir telefon aldım. Tom changed the ringtone on his phone. Tom telefonundaki zil sesini değiştirdi. It's impossible to make a long-distance call with this phone. Bu telefonla bir şehirler arası konuşma yapmak imkansızdır. We can't get Tom on the phone. Tom'a telefonla ulaşamıyoruz. Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone. Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim. Tom showed me the photos from his last vacation on his phone. Tom bana telefonundan son tatiline ait fotoğrafları gösterdi. Please answer the phone. Lütfen telefonu yanıtlayın. She picked up the phone. O, telefonu aldı. Who was on the phone? Telefondaki kimdi? It's just a phone. Sadece bir telefon. Tom asked Mary not to make any long-distance calls on his phone. Tom, Mary'den telefonuyla uzun mesafeli arama yapmamasını istedi. Well, aren't you going to answer your phone? Peki, telefonuna cevap vermeyecek misin? She won a phone. O bir telefon kazandı. Tom is on the bed, talking on the phone. Tom yatakta telefonla konuşuyor. Did you know the phone's off the hook? Telefonun kapalı olduğunu biliyor muydun? Tom answered the phone. Tom telefonu yanıtladı. While I was reading, the phone rang. Ben okurken telefon çaldı. You are wanted on the phone. Telefona çağırılıyorsun. Tom doesn't have his phone with him today. Bugün Tom'un telefonu yanında değil. My father was about to leave when the phone rang. Telefon çaldığında babam gitmek üzereydi. I forgot to put my phone on the charger last night. Dün gece telefonumu şarja takmayı unuttum. Tom finally contacted Mary by phone. Tom sonunda Mary ile telefonda görüştü. Who was that who answered your phone? Telefonuna cevap veren kimdi? Tom complains that his new phone is too big and that it won't fit in his pants. Tom yeni telefonunun fazla büyük olduğundan ve pantolonuna sığmayacağından yakınıyor. I'm charging my phone. Telefonumu şarj ediyorum. I repair broken phones. Bozuk telefonları onarırım. Tom's phone is huge. Tom'un telefonu büyüktür. Fadil overheard both sides of the phone conversation. Fadıl telefon konuşmasının iki tarafını da duydu. I just got another phone call from Tom. Tom'dan bir telefon daha aldım. The phone rang, but I didn't answer. Telefon çaldı ama cevap vermedim. Tom put down his coffee and picked up his phone. Tom kahvesini bıraktı ve telefonunu aldı. Tom left a message on Mary's phone. Tom, Mary'nin telefonuna bir mesaj bıraktı. Mr Yamada, you are wanted on the phone. Bay Yamada telefona isteniyorsunuz. Tom slammed the phone down. Tom telefonu kapattı. How much does this phone cost? Bu telefon ne kadar? Excuse me, Joe, can I use your phone? Affedersin Joe, telefonunu kullanabilir miyim? My phone is still charging. Telefonum hâlâ şarj oluyor. I get phone calls every day. Her gün telefonlar alıyorum. All the phones were ringing. Bütün telefonlar çalıyordu. Layla left her keys and phone in her car. Leyla, anahtarlarını ve telefonunu arabasında bıraktı. This phone has a great resolution. Bu telefonun çözünürlüğü harika. Tom checked his phone again. Tom telefonunu tekrar kontrol etti. Emily broke her phone. Emily telefonunu kırdı. As I was having lunch, the phone rang. Öğle yemeği yerken, telefon çaldı. When the phone rang in the middle of the night, she immediately knew something was wrong. Gecenin bir yarısı telefon çaldığında, bir şeylerin ters gittiğini hemen anladı. Tom can't come to the phone. Tom telefona gelemez. Please phone me before you come. Sen gelmeden önce lütfen bana telefon et. May I use your phone? Telefonunuzu kullanabilir miyim? If the phone rings again, I will ignore it. Eğer telefon tekrar çalarsa, görmezden geleceğim. Please bring my phone with you. Lütfen telefonumu getir. I am looking for my phone. Ben telefonumu arıyorum. I get phone calls every day. Her gün telefon alıyorum. Don't answer that phone. O telefona cevap verme. I finally contacted him by phone. Sonunda, telefonla onunla temasa geçtim. Tom picked up the phone and dialed. Tom telefonu aldı ve çevirdi. You can use that phone. O telefonu kullanabilirsiniz. I'd just come in the door when the phone rang. Telefon çaldığında kapıdan yeni girmiştim. I called her to tell her that she had forgotten her phone at my house, but she didn't answer. Telefonunu evimde unuttuğunu söylemek için onu aradım ama cevap vermedi. Give me the phone, OK? Bana telefonu ver, tamam mı? It's Tom's phone. O, Tom'un telefonu. The phone rang again. Telefon tekrar çaldı. All the phones were ringing. Tüm telefonlar çalıyordu. Get me Tom on the phone. Tom'u telefona bağla. Tom's not answering his phone. Tom telefonuna cevap vermiyor. Has anybody seen my phone? Telefonumu gören oldu mu? Mary spends a lot of time on her phone, texting and e-mailing her friends. Mary arkadaşlarına mesaj atarak ya da e-posta yazarak telefonunda çok zaman harcar. We have had difficulty reaching you by phone. Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik. Why was your phone off? Neden telefonunuz kapalıydı? This is my phone. Bu benim telefonum. I can't answer the phone now. Telefonu şimdi yanıtlayamam. Might I use your phone? Telefonunuzu kullanabilir miyim? I heard my phone ring. Telefonumun çaldığını duydum. Tom never answers his phone during dinner. Tom akşam yemeği sırasında asla telefonuna cevap vermez. He won't return my phone calls. Telefonlarıma cevap vermiyor. You've got my phone. Benim telefonumu aldın. She wasn't able to contact him by phone. Onunla telefonla iletişim kuramadı. I was just about to go out when the phone rang. Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim. My phone is broken. Telefonum bozuk. I have the internet on my phone. Benim telefonumda internet var. The phone was off the hook. Telefon açık kalmıştı. Did the phone wake you? Telefon seni uyandırdı mı? I bought a new phone. Yeni bir telefon aldım. The phone rang when I was having lunch. Ben öğle yemeği yerken telefon çaldı. Tom is still on the phone. Tom hala telefonla konuşuyor. Tom cleaned his phone. Tom telefonunu temizledi. Dan threw his phone into the swimming pool. Dan telefonunu yüzme havuzuna attı. Tom accidentally cracked his phone's screen. Tom yanlışlıkla telefonunun ekranını çatlattı. You could do that by phone. Bunu telefonla yapabilirsin. My phone was out of order. Telefonum bozuktu. May I borrow your phone? Telefonunuzu ödünç alabilir miyim? I'm taking away your phone. Telefonunu elinden alıyorum. Happiness isn't an app that you can download onto your phone. Mutluluk telefonunuza indirebileceğiniz bir uygulama değildir. Would you mind calling him to the phone? Onu telefona çağırır mısınız? I want my phone back. Telefonumu geri istiyorum. Tom used Mary's phone. Tom, Mary'nin telefonunu kullandı. Can you tell me where the nearest courtesy phone is? En yakın ihtiyaç telefonunun nerede olduğunu söyleyebilir misiniz? Tom is in his office on the phone. Tom ofisinde telefonla konuşuyor. The phone keeps ringing today! Bugün telefon durmadan çalıyor! If the phone rings again, I plan to ignore it. Eğer telefon yine çalarsa, görmezden gelmeyi planlıyorum. My phone's screen has a broken pixel. Telefonumun ekranında bozuk bir piksel var. My phone is about to die. Telefonum ölmek üzere. I hear the phone. Telefonu duyuyorum. This phone is not working as it should. Bu telefon olması gerektiği gibi çalışmıyor. Who did you give your phone to? Telefonunu kime verdin? How much does this phone cost? Bu telefonun fiyatı nedir? My phone needs to be recharged. Telefonumun şarj edilmesi gerekiyor. I bought a used phone. İkinci el bir telefon satın aldım. Your phone is ringing again. Telefonun tekrar çalıyor. We're a phone call away. Size bir telefon kadar yakınız. Tom could hear the phone ringing. Tom telefonun çaldığını duyabilir. My phone rang again. Telefonum yine çaldı. I called you three or four times, but you never answered your phone. Seni üç ya da dört kez aradım ama sen asla telefona cevap vermedin. We talked over the phone. Telefonla konuştuk. I received three threatening phone calls this morning. Bu sabah üç tane tehditkar telefon aldım. That's the guy who stole Tom's phone. Tom'un telefonunu çalan adam bu. Tom pressed redial on his phone. Tom telefonunda tekrar aramaya bastı. Hang up the phone now! Telefonu hemen kapat! Give me your phone. Telefonunu ver. I'm taking our phone for repairs, as it is broken. Bozuk olduğu için telefonumuzu tamire götüreceğim. The phone stopped working. Telefon bozuldu. I have a copy of the bus schedule on my phone. Telefonumda otobüs tarifesinin bir kopyası var. Tom tried to reach Mary on the phone. Tom telefonla Mary'ye ulaşmaya çalıştı. I was in the bath when the phone rang. Telefon çaldığında banyodaydım. Don't let him play with your phone. Onun, sizin telefonlarınızla oynamasına izin vermeyin. Get both a phone and internet access in a single package! Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın! The phone continued ringing. Telefon çaldı durdu. We need to use your phone, it's an emergency. Telefonunuzu kullanmamız gerekir. Acil bir durum. Mr Tanaka, you are wanted on the phone. Bay Tanaka, telefondan bekleniyorsunuz. You can use my phone. Benim telefonumu kullanabilirsin. Can I make an outside call by this phone? Bu telefonla dış arama yapabilir miyim? Tom is checking his messages on his phone. Tom telefonundaki mesajları kontrol ediyor. I get phone calls every day from Tom. Tom'dan her gün telefon alıyorum. Tom doesn't have his phone with him today. Tom'un telefonu bugün yanında değil. I left my phone at home. Telefonumu evde bıraktım. Give me the phone. Telefonu ver. I would've shut my phone off. Telefonumu kapatırdım. Reservations can be made by phone. Rezervasyonlar telefonla yapılabilir. Tom isn't answering his phone. Tom telefonuna cevap vermiyor. The resolution on this phone isn't very good. Bu telefondaki çözünürlük pek iyi değil. Do you have a dictionary on your phone? Telefonunuzda bir sözlük var mı? She was taking a shower when the phone rang. Telefon çaldığında o bir duş alıyordu. When I was about to leave my house, I got a phone call from her. Evden çıkmak üzereyken, ondan bir telefon aldım. Tom was talking on the phone. Tom telefonla konuşuyordu. Mary took her phone out of her purse and took a picture. Mary çantasından telefonunu çıkardı ve bir resim çekti. I need to use your phone to call the police. Polisi aramak için telefonunu kullanmalıyım. Was that Tom on the phone? Telefondaki Tom muydu? He has been talking on the phone for an hour. Bir saattir telefonla konuşuyor. Tom is waiting for a phone call. Tom bir telefon bekliyor. The phone belongs to you? Telefon size mi ait? Dan's home phone was tapped by police. Dan'in ev telefonu polis tarafından dinlendi. Tom got another phone call from Mary. Tom, Mary'den bir telefon daha aldı. Tom constantly checks his phone. Tom sürekli telefonunu kontrol ediyor. I love my phone. Telefonumu seviyorum. My phone is dead. Telefonumun şarjı bitti. Where did you get this phone? Bu telefonu nereden buldun? I can't find my phone charger. Telefonumun şarj aletini bulamıyorum. The phone rang, but nobody answered it. Telefon çaldı ama kimse cevap vermedi. Tom showed Mary his new phone. Tom yeni telefonunu Mary'ye gösterdi. Layla forgot her phone in the restaurant, but Sami ran out and gave it to her. Layla telefonunu restoranda unutmuş ama Sami koşup ona vermiş. I was just about to go out when the phone rang. Telefon çaldığında tam dışarı çıkmak üzereydim. I didn't have a phone. Bir telefonum yoktu. I need that phone. O telefona ihtiyacım var. The phone keeps ringing today! Bugün telefon sürekli çalıyor! The phone kept ringing. Telefon çalmaya devam etti. Sami knows Layla's phone is on. Sami, Layla'nın telefonunun açık olduğunu biliyor. I was just about to go to bed when the phone rang. Telefon çaldığında yatağa gitmek üzereydim. What did you do to my phone? Telefonuma ne yaptın? Dan discovered Linda had another phone. Dan, Linda'nın başka bir telefonu olduğunu öğrendi. Tom just got off the phone with Mary. Tom az önce Mary ile telefonda konuştu. When the phone rang, Tom already knew who was calling. Telefon çaldığında Tom kimin aradığını zaten biliyordu. Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode. Genellikle bir konserden önce dinleyicilerden telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moduna almalarını isteyen bir anons yapılır. Tom's phone rang, but he ignored it. Tom'un telefonu çaldı ama o aldırmadı. Tom threw Mary's phone into the pool. Tom, Mary'nin telefonunu havuza attı. My phone service has been cut off. Benim telefon hizmetim kesildi. Tom usually keeps his phone in manner mode. Tom genellikle telefonunu sessiz modunda tutar. Did you check whether your phone was in the meeting room? Telefonunuzun toplantı odasında olup olmadığını kontrol ettiniz mi? Mary got her phone out of her handbag. Mary telefonunu el çantasından çıkardı. Tom has a flip phone. Tom'un kapaklı bir cep telefonu var. I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through. Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım. Destroy the phone. Telefonu yok edin. He was on the phone. Telefondaydı. She was taking a shower when the phone rang. Telefon çaldığında duş alıyordu. Your phone is ringing again. Telefonun yine çalıyor. I was in the middle of my dinner when the phone rang. Telefon çaldığında ben akşam yemeğimin ortasındaydım. Tom showed me the pictures on his phone. Tom bana telefonundaki resimleri gösterdi. Tom is playing a game on his phone. Tom telefonunda bir oyun oynuyor. Tom apologized over the phone. Tom telefonla özür diledi. My phone's ringing. Telefonum çalıyor. How many phones does she have? Kaç tane telefonu var? Could I please use your phone? Telefonunuzu kullanabilir miyim? Tom dropped his phone in the water. Tom telefonunu suya düşürdü. And when they are not talking on the phone, they are constantly surfing the internet. Ve telefonla konuşmadıkları zaman sürekli internette geziniyorlar. My phone was out of order. Telefonum arızalıydı. Whatever you do, don't drop your new phone. Ne yaparsan yap, yeni telefonunu düşürme. Tom handed the phone to Mary. Tom telefonu Mary'ye verdi. We can't reach Tom by phone, so send him an email. Tom'a telefonla ulaşamıyoruz, bu yüzden ona bir e-posta gönderin. Has she got a phone? Telefonu var mı? Tom answered his phone. Tom telefonuna yanıt verdi. The dictionary is now available as an app for Android phones. Sözlük artık Android telefonlar için bir uygulama olarak mevcut. Tom complains that his new phone is too big and that it won't fit in his pants. Tom yeni telefonunun çok büyük olduğundan ve pantolonuna sığmadığından şikayet ediyor. There's a pay phone over there. Orada bir ödemeli telefon var. You weren't answering your phone. Telefonuna cevap vermiyordun. I read all of my books on my phone. Bütün kitaplarımı telefonumdan okuyorum. Tom didn't answer his phone. Tom telefonuna cevap vermedi. Please bring my phone with you. Lütfen telefonumu yanında getir. Tom left his phone in his car. Tom telefonunu arabasında unutmuş. It's just a phone. Bu sadece bir telefon. Mike, can I borrow your phone? Mike, telefonunu ödünç alabilir miyim? Tom threw the phone against the wall. Tom telefonu duvara fırlattı. Tom deleted all of Mary's pictures from his phone. Tom, Mary'nin tüm fotoğraflarını telefonundan sildi. The mobile phone you have dialed is either switched off or outside the coverage area, please try again later. Aradığınız telefon ya kapalı ya da kapsama alanı dışında, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz. Tom put down his coffee and picked up his phone. Tom kahvesini bıraktı ve telefonunu eline aldı. How often do you use your phone? Telefonunu ne sıklıkta kullanırsın? Who was on the phone this morning? Bu sabah telefondaki kimdi? Sami didn't want to answer Layla's phone calls. Sami, Layla'nın telefonlarına cevap vermek istemedi. Give me that phone. O telefonu bana ver. Tom stopped what he was doing and answered his phone. Tom yaptığı işi bıraktı ve telefonuna cevap verdi. Tom let Mary use his phone. Tom, Mary'nin telefonunu kullanmasına izin verdi. I have to answer the phone. Telefonu yanıtlamak zorundayım. There's a phone in the kitchen. Mutfakta bir telefon var. My phone is fully charged. Telefonumun şarjı tamamen dolu. I think it's time for me to contact him by phone. Sanırım onunla telefonla iletişime geçme zamanım geldi. He is on another phone. Başka bir telefonda. Tom called Mary from the hotel phone. Tom otel telefonundan Mary'yi aradı. I was in the middle of my dinner when the phone rang. Telefon çaldığında yemeğimin ortasındaydım. Your phone rang several times while you were in the shower. Sen duştayken telefonun birkaç kez çaldı. May I use your phone, please? Telefonunuzu kullanabilir miyim lütfen? Layla's phone was in the garbage. Leyla'nın telefonu çöpteydi. Tom doesn't have a phone. Tom'un bir telefonu yok. I need to use your phone to call the police. Polisi aramak için telefonunuzu kullanmam gerekiyor. Tom showed me some pictures of his family that he had on his phone. Tom bana telefonundaki bazı aile fotoğraflarını gösterdi. How big is too big for a phone? Bir telefon için ne kadar büyük çok büyük demektir? Tom hasn't been able to contact Mary by phone. Tom, Mary'ye telefonla ulaşamadı. My new phone is thinner than my old phone. Yeni telefonum eski telefonumdan daha ince. Tom showed me his phone. Tom bana telefonunu gösterdi. Tom's phone buzzed. Tom'un telefonu çaldı. My phone charger is broken. Telefon şarj aletim bozuk. I borrowed Tom's phone this morning. Bu sabah Tom'un telefonunu ödünç aldım. You can use my phone. Telefonumu kullanabilirsin. Tom wasn't able to contact Mary by phone. Tom, Mary'ye telefonla ulaşamadı. Tom heard his phone ringing. Tom onun telefonunun çaldığını duydu. If you hold on a moment, I will get Jane on the phone. Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım. My phone needs to be recharged. Telefonum şarj edilmeli. I had barely got in the house when the phone rang. Daha eve yeni girmiştim ki telefon çaldı. Do you have a phone? Bir telefonun var mı? Tom was sitting at the counter reading a magazine when the phone rang. Telefon çaldığında Tom tezgahta oturuyor ve bir dergi okuyordu. As soon as Tom heard the phone, he answered it. Tom telefonu duyar duymaz açtı. Dan didn't even make phone calls. Dan telefonla bile aramadı. Is there something wrong with your phone? Telefonunda bir sorun mu var? That was Tom on the phone. Telefondaki Tom'du. My phone's updating. Telefonum güncelleniyor. We have had difficulty reaching you by phone. Size telefonla ulaşmakta zorluk çekiyoruz. Mary was constantly checking her phone. Mary sürekli telefonunu kontrol ediyordu. Get him on the phone. Telefonu ona ver. Sami got another phone call from Layla. Sami Layla'dan bir telefon daha almış. Tom changed the ringtone on his phone. Tom telefonunun zil sesini değiştirdi. I'm going to have to ask you to put your phone away. Telefonunu kaldırmanı istemek zorundayım. No sooner had I hung up than the phone started ringing again. Ben kapatır kapatmaz telefon yine çalmaya başladı. Destroy the phone. Telefonu yok et. Do you have a phone I could use? Kullanabileceğim bir telefonunuz var mı? Tom bought a refurbished phone. Tom yenilenmiş bir telefon aldı. Tom never goes anywhere without his phone. Tom telefonu olmadan hiçbir yere gitmez. I signed up for the 2-year calling plan with the phone company. Telefon şirketinin 2 yıllık arama planına kaydoldum. The phone was out of order again. Telefon tekrar bozuldu. Sami didn't give his phone to Layla. Sami telefonunu Layla'ya vermedi. I plan to get a hold of Tom by phone tomorrow and ask him to help. Yarın Tom'la telefonda konuşmayı ve ondan yardım istemeyi planlıyorum. I left my phone in the conference room. Ben telefonumu konferans salonunda bıraktım. Whose phone is this? Bu kimin telefonu? I don't have a phone right now. Şu an telefonum yok. Tom often takes pictures with his phone. Tom sık sık telefonuyla fotoğraf çeker. Tom spends a lot of time on his phone. Tom telefonuyla çok vakit geçiriyor. Tom put down the phone. Tom telefonu kapattı. Who's on the phone? Telefondaki kim? May I borrow your phone? Senin telefonunu ödünç alabilir miyim? I just got a new phone. Yeni bir telefon aldım. The phone doesn't work right now. Telefon şu anda çalışmıyor. Tom received an anonymous phone call. Tom isimsiz bir telefon aldı. You get on the phone and call the doctor. Telefonu al ve doktoru ara. Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls. Tom's Tavern teslimat hizmeti de sunmaya başladığından beri telefon yağmuruna tutuluyor. Will you get the phone? Telefona bakacak mısın? My phone is fully charged. Telefonumun şarjı dolu. Have you seen Tom's phone? Tom'un telefonunu gördün mü? I left my phone in the conference room. Telefonumu konferans odasında unutmuşum. Do you have a phone I could use? Kullanabileceğim bir telefonun var mı? Tom switched his phone to manner mode before he walked into Mary's office. Tom Mary'nin ofisine girmeden önce telefonunu sessiz moda aldı. Why doesn't Tom return my phone calls? Tom neden telefonlarıma cevap vermiyor? When the phone rang, Tom already knew who was calling. Telefon çaldığında, Tom kimin aradığını zaten biliyordu. Tom felt his phone vibrate. Tom telefonun titrediğini hissetti. Could you answer the phone for me? Telefona benim yerime bakabilir misin? I was almost asleep when the phone rang. Telefon çaldığında neredeyse uyuyordum. The phone rang, but nobody answered it. Telefon çaldı, ama kimse onu yanıtlamadı. Tom heard Mary talking on her phone. Tom, Mary'nin telefonda konuştuğunu duydu. Tom showed Mary his new phone. Tom Mary'e yeni telefonunu gösterdi. Tom still has a flip phone. Tom'un hâlâ kapaklı bir telefonu var. Is this your phone? Bu senin telefonun mu? The phone is out of order. Telefon bozuk. Tom has been yakking on the phone for hours. Tom saatlerce telefonla car car konuşuyordu. I'll get in touch with you by phone tomorrow. Yarın sana telefonla ulaşacağım. Bring me the phone, Tom. Bana telefonu getir, Tom. The phone is ringing! Telefon çalıyor! The phone rang and Tom answered it. Telefon çaldı ve Tom onu yanıtladı. Sami's phone rang again. Sami'nin telefonu tekrar çaldı. Sami was still on the phone. Sami hala telefondaydı. Mary's phone ran out of battery. Mary'nin telefonunda pil bitti. Give me that phone. Bana o telefonu ver. I finally contacted him by phone. Sonunda onunla telefonda görüştüm. This order has just come in over the phone. Bu sipariş az önce telefonla geldi. I hear the phone. Ben telefonu duyuyorum. I didn't answer my phone. Telefonuma cevap vermedim. Tom heard Mary talking on her phone. Tom, Mary'nin telefonla konuştuğunu duydu. Tom has a flip phone. Tom'un kapaklı bir telefonu var. Can I charge my phone in the lobby? Telefonumu lobide şarj edebilir miyim? The phone rang, but I didn't answer. Telefon çaldı ama yanıt vermedim. Tom never answers his phone during dinner. Tom akşam yemeği esnasında telefonunu asla açmaz. Just then the phone rang. Tam o sırada telefon çaldı. Answer the phone. Telefonu cevapla. Sami didn't return Layla's phone calls. Sami, Layla'nın telefonlarına cevap vermedi. Mary was constantly looking at her phone. Mary durmadan telefonuna bakıyordu. You have lots of phones. Senin birçok telefonun var. Tom's friends are always on their phones. Tom'un arkadaşları sürekli telefonla konuşuyor. My phone doesn't work. Telefonum çalışmıyor. She's not answering the phone either. Telefona da cevap vermiyor. Tom pulled out his phone. Tom telefonunu çıkardı. I was having my lunch, when the phone rang. Telefon çaldığında, öğle yemeğimi yiyordum. Tom reached for the phone. Tom telefona uzandı. Tom put the phone down. Tom telefonu kapattı. His phone has been busy for an hour. Telefonu bir saattir meşgul. Tom answered his phone on the second ring. Tom telefonunu ikinci çalışında açtı. Tom has a phone, but he doesn't use it much. Tom'un bir telefonu var ama pek kullanmıyor. I was watching TV when the phone rang. Telefon çaldığında televizyon izliyordum. Tom tried to reach Mary on the phone. Tom, Mary'ye telefonla ulaşmaya çalıştı. My phone was broken. Telefonum bozuldu. No sooner had I sat down and relaxed than the phone rang. Tam oturup rahatlamıştım ki, telefon çaldı. Where's the nearest public phone? En yakın ankesörlü telefon nerede? Tom turned off his phone. Tom telefonunu kapattı. Tom works for the phone company. Tom telefon şirketi için çalışıyor. Just then the phone rang. Tam o anda telefon çaldı. Who gave you this phone? Bu telefonu kim verdi? Have you seen my phone? Telefonumu gördün mü? I'd just come in the door when the phone rang. Tam kapıdan girmiştim ki telefon çaldı. Mary got her phone out of her handbag. Mary çantasından telefonunu çıkardı. Put the phone down. Telefonu yere bırak. Which phone would you rather have? Hangi telefonu tercih edersin? Sami answered his phone. Sami telefonuna cevap verdi. I've been on the phone all afternoon. Bütün öğleden sonra telefondaydım. Tom doesn't have a phone, so it's difficult to contact him. Tom'un bir telefonu yok, bu yüzden onunla iletişime geçmek zor. I plan to get a hold of Tom by phone tomorrow and ask him to help. Yarın telefonla Tom'a ulaşmayı ve ondan yardım istemeyi planlıyorum. I had barely got into the house when the phone rang. Telefon çaldığında daha eve yeni girmiştim. I need to use your phone to call an ambulance. Ambulans çağırmak için telefonunuzu kullanmam gerekiyor. Tom used Mary's phone. Tom Mary'nin telefonunu kullandı. Tom found out that his phone had been tapped. Tom telefonunun dinlendiğini öğrendi. I received a strange phone call this morning. Bu sabah garip bir telefon aldım. What's wrong with your phone? Telefonunuzun nesi var? Tom kept trying to call Mary, but she never answered her phone. Tom sürekli Mary'yi aramaya çalıştı ama Mary telefonuna hiç cevap vermedi. I want this phone. Bu telefonu istiyorum. I have the internet on my phone. Telefonumda internet var. Tom put his phone in his pocket. Tom telefonunu cebine koydu. Tom often talks on the phone. Tom sık sık telefonla konuşur. Whose phone is this? Kimin telefonu bu? Tom whipped out his phone. Tom telefonunu çıkarıverdi. Tom didn't return my phone calls. Tom telefonlarıma cevap vermedi. He picked up the phone. Telefonu eline aldı. Mary hasn't connected her phone to the Internet yet. Mary telefonunu henüz internete bağlamadı. I repair broken phones. Bozuk telefonları tamir ediyorum. I closed my phone. Telefonumu kapadım. Could I use your phone? Telefonunuzu kullanabilir miyim? Mary took her phone out of her purse and took a picture. Mary çantasından telefonunu çıkardı ve bir fotoğraf çekti. Tom took the phone from Mary. Tom Mary'den telefonu aldı. Why didn't you answer your phone? Neden telefonuna cevap vermedin? Can you tell me where the nearest hotel service phone is? En yakın otel servis telefonunun nerede olduğunu söyleyebilir misiniz? Sami's phone rang again. Sami'nin telefonu bir daha çaldı. Tom put his phone away. Tom telefonunu kaldırdı. The phone rang again. Telefon yine çaldı. Tom never leaves home without his phone. Tom asla telefonu olmadan evden ayrılmaz. Sami took my phone. Sami telefonumu aldı. Turn off the phone. Kapat şu telefonu. I had a phone call from him. Ondan bir telefon aldım. Well, aren't you going to answer your phone? Telefonuna cevap vermeyecek misin? Do you always listen to my phone calls? Telefonlarımı hep dinler misin? I heard the phone ring. Telefonun çaldığını duydum. I am looking for my phone. Telefonumu arıyorum. Tom is checking his messages on his phone. Tom telefonundaki mesajlarını kontrol ediyor. Did you find my phone in the meeting room? Toplantı odasında telefonumu buldunuz mu? Tom called Mary, but her mother answered the phone. Tom Mary'yi aradı ama telefonu annesi açtı. I love Android phones. Android telefonları seviyorum. Try your phone. Telefonunu dene. He doesn't have his phone on him. Telefonu yanında değil. Is the phone ringing? Telefon mu çalıyor? Tom's phone vibrated. Tom'un telefonu titredi. Dan refused to give the phone to Linda. Dan telefonu Linda'ya vermeyi reddetti. Tom worked for the phone company. Tom telefon şirketinde çalışıyordu. That's the guy who stole Tom's phone. O, Tom'un telefonunu çalan adam. Tom was on the phone most of the day. Tom günün çoğunda telefondaydı. Back in her office, she picked up her phone and dialled Charlie's number. Ofisine döndüğünde telefonunu eline aldı ve Charlie'nin numarasını çevirdi. He is talking on the phone. Telefonla konuşuyor. I don't have a phone right now. Şu anda bir telefonum yok. Why doesn't Mary return my phone calls? Mary neden telefonlarıma cevap vermiyor? It's dangerous to talk on the phone and drive at the same time. Aynı anda hem telefonla konuşup hem de araba kullanmak tehlikelidir. It's a phone call from a Mr Brown. Bay Brown diye birinden telefon var. Fadil used Layla's phone. Fadıl, Leyla'nın telefonunu kullandı. Is there a public phone around here? Buralarda ankesörlü telefon var mı? Tom doesn't have his phone on him. Tom'un telefonu yanında değil. My phone rang again. Telefonum tekrar çaldı. Tom's phone vibrated. Tom'un telefonu titreşti. When the phone rang, he ran to answer it. Telefon çaldığında, cevap vermek için koştu. Can I make an outside call by this phone? Bu telefonla dışarıyı arayabilir miyim? Where's the phone? Telefon nerede? She won't return my phone calls. Telefonlarıma geri dönmüyor. You are wanted on the phone. Telefona bekleniyorsunuz. I don't know where I put my cell phone. Telefonumu nereye koyduğumu bilmiyorum. Sami picked up the phone and called Layla. Sami telefonu aldı ve Layla'yı aradı. This phone is pretty cheap. Bu telefon oldukça ucuz. I hear a phone ringing. Telefonun çaldığını duyuyorum. Tom cleaned his phone. Tom telefonunu dezenfekte etti. Tom didn't answer his phone. Tom, telefonuna cevap vermedi. I couldn't reach him on his phone. Telefonuna ulaşamadım. Tom's friends are always on their phones. Tom'un arkadaşları hep telefonlarıyla oynuyor. Give me the phone, OK? Telefonu ver, tamam mı? Tom grabbed the phone out of Mary's hand. Tom, Mary'nin elinden telefonu kaptı. I looked up at my phone, and tried to read my text messages. Telefonuma baktım ve metin mesajlarımı okumaya çalıştım. Can I use your phone? Telefonunuzu kullanabilir miyim? Tom's phone rang, but he ignored it. Tom'un telefonu çaldı ama duymazdan geldi. Get her on the phone. Telefonu ona ver. I wonder whether to write or phone. Acaba yazsam mı yoksa telefon mu etsem. Phone for you. Sizin için telefon. My phone is handy. Telefonum çok kullanışlı. Tom could hear Mary talking on her phone. Tom, Mary'nin telefonla konuştuğunu duyabiliyor. Tom slammed the phone down. Tom telefonu hızla kapattı. When did you buy that phone? O telefonu ne zaman aldın? Tom never leaves the house without his phone. Tom telefonu olmadan asla evden çıkmaz. Tom deleted Mary's number from his phone. Tom, Mary'nin numarasını telefonundan sildi. The phone was off the hook. Telefonun ahizesi açık kalmıştı. We were all set to leave when the phone rang. Telefon çaldığında hepimiz gitmeye hazırdık. I cannot connect my phone to the Internet. Telefonumu internete bağlayamıyorum. The phone rang when I was having lunch. Öğle yemeği yerken telefon çaldı. Tom put down the phone. Tom telefonu bıraktı. I'm taking away your phone. Telefonunu götürüyorum. The teacher confiscated Tom's phone when she caught him texting in class. Öğretmen Tom'u sınıfta mesajlaşırken yakalayınca telefonuna el koydu. Your phone's not going to work in this cave. Telefonun bu mağarada çalışmayacak. Tom finally contacted Mary by phone. Tom sonunda Mary ile telefonla temas kurdu. Mary was constantly checking her phone. Mary telefonunu sürekli kontrol ediyordu. Could you stop checking your phone every 30 seconds? Her 30 saniyede bir telefonunu kontrol etmeyi bırakabilir misin? I can take a picture with my phone if you want. İsterseniz telefonumla fotoğraf çekebilirim. I'm sorry, I need to take that phone call. Üzgünüm, o telefona cevap vermem gerekiyor. Where's your phone? Telefonun nerede? If the phone rings again, I plan to ignore it. Telefon tekrar çalarsa, onu duymazdan gelmeyi planlıyorum. We'll contact you by phone as soon as we arrive. Gelir gelmez sizinle telefonla irtibata geçeceğiz. Give me that phone back. O telefonu bana geri ver. Why is everyone on their phone? Neden herkes telefonla konuşuyor? My phone is vibrating. Telefonum titriyor. Many Russians have been killed while taking photos of themselves with their phones. Birçok Rus, telefonuyla kendi fotoğraflarını çekerken öldürülmüştür. Sami gave Layla a phone that had a camera. Sami, Layla'ya kamerası olan bir telefon verdi. How big is too big for a phone? Bir telefon için ne kadar büyük çok fazla büyüktür? I need to use your phone to call an ambulance. Ambulans çağırmak için telefonunu kullanmalıyım. Tom took out his phone and called Mary. Tom telefonunu çıkardı ve Mary'yi aradı. Last night I stayed home to be able to receive your phone call. Dün gece telefonunu alabilmek için evde kaldım. This phone has a quad-core processor. Bu telefon dört çekirdekli işlemciye sahip. Since when do you listen to my phone calls? Ne zamandan beri telefonlarımı dinliyorsun? He is on another phone at the moment. O şu anda başka bir telefonda. He was on the phone. Telefonla konuşuyordu. Tom's friends are always on their phones. Tom'un arkadaşları hep telefonla konuşuyor. My boss called me down for making private calls on the office phone. Patronum ofis telefonundan özel görüşmeler yaptığım için beni azarladı. Has she got a phone? Onun bir telefonu var mı? Sami knows Layla's phone is on. Sami, Leyla'nın telefonunun açık olduğunu biliyor. Tom spends a lot of time on his phone. Tom telefonunda çokça vakit geçiriyor. Tom is in his bedroom talking on the phone. Tom yatak odasında telefonla konuşuyor. Sometimes my phone acts like it has a mind of its own. Bazen telefonum kendi aklı varmış gibi davranıyor. You're wanted on the phone. Size telefon var. I'm going to use your phone. Telefonunu kullanacağım. Tom could hear the phone ringing. Tom telefonun çaldığını duyabiliyordu. Every time I see Tom, he's talking on his phone. Tom'u her gördüğümde telefonla konuşuyor. I can't get Tom on the phone. Tom'a telefonla ulaşamıyorum. I signed up for the 2-year calling plan with the phone company. Telefon şirketiyle 2 yıllık arama planı için sözleşme imzaladım. Tom called Mary on the phone. Tom telefonla Mary'yi aradı. Layla forgot her phone in the restaurant, but Sami ran out and gave it to her. Leyla telefonunu restoranda unuttu ama Sami koştu ve ona verdi. What sort of phone are you looking for? Ne tür bir telefon bakıyorsunuz? The phone rang while I was taking a shower. Ben duş alırken telefon çaldı. Tom wasn't able to contact Mary by phone. Tom, Mary ile telefonla iletişim kuramadı. I felt my phone vibrating in my pocket. Telefonumun cebimde titrediğini hissettim. Tom picked up the phone. Tom telefonu aldı. You can use that phone. O telefonu kullanabilirsin. Tom's phone was confiscated by the teacher. Tom'un telefonuna öğretmen el koydu. I have the internet on my phone. Telefonumda internetim var. My phone needs recharged. Telefonum şarj edilmeli. Is there a public phone around here? Buralarda umumi telefon var mı? Tom accidentally cracked his phone's screen. Tom yanlışlıkla telefonunun ekranını kırdı. Phone for you. Telefon sana. The FBI tapped Tom's phone. FBI Tom'un telefonunu dinledi. Your phone is ringing. Telefonun çalıyor. I'll get the phone. Telefonu alacağım. Could I borrow your phone? Telefonunuzu ödünç alabilir miyim? Intimate photos were stolen from many celebrities' phones. Birçok ünlünün telefonundan mahrem fotoğraflar çalındı. Mary is checking her messages on her phone. Mary telefonundan mesajlarını kontrol ediyor. You have a phone call from a man who says he's your neighbor. Komşunuz olduğunu söyleyen bir adamdan telefon aldınız. Tom usually keeps his phone in manner mode. Tom telefonunu genellikle sessiz modunda tutar. Mary's phone ran out of battery. Mary'nin telefonunun şarjı bitti. Show More (928)
2	phone	telefon etmek	v.
	No phone calls at night, especially not to sleeping judges. Geceleri telefon etmek yok, özellikle de uyuyan yargıçlara. Jim could hear whom she was phoning. Jim, onun kime telefon ettiğini duyabiliyordu. I phone her every evening. Ona her akşam telefon ederim. I should have phoned Mike. Mike'a telefon etmeliydim. Did you phone them? Onlara telefon ettin mi? You should've phoned me. Bana telefon etmeliydin. I intend to phone Tom tomorrow and ask him to help. Yarın Tom'a telefon etmeye ve ondan yardım istemeye niyetim var. He has phoned me. O, bana telefon etmiş. If you want, you can phone me. İstersen bana telefon edebilirsin. Fadil knew that if he needed something, he had just to make one phone call. Fadıl bir şeye ihtiyacı olduğunda sadece bir telefon etmesi gerektiğini biliyordu. I should've phoned Tom. Tom'a telefon etmem gerekirdi. Tom phoned his lawyer. Tom, avukatına telefon etti. Tom phoned just before he left. Tom gitmeden hemen önce telefon etti. I forgot to phone her today. Bugün ona telefon etmeyi unuttum. I'll phone you. Sana telefon edeceğim. Did you phone me? Bana telefon ettin mi? I phone often but seldom write letters. Sık sık telefon ederim ama nadiren mektup yazarım. Tom phoned to say he was on his way. Tom yolda olduğunu söylemek için telefon etti. Please phone me when you have settled down. Sakinleştiğinizde lütfen bana telefon edin. Did you phone him? Ona telefon ettin mi? She hasn't phoned since she went to London. Londra'ya gittiğinden beri telefon etmedi. We should have phoned ahead and reserved a table. Önceden telefon edip bir masa ayırtmalıydık. I'll phone her tonight. Bu gece ona telefon edeceğim. He keeps on phoning me, and I really don't want to talk to him. O bana telefon etmeye devam ediyor ve ben gerçekten onunla konuşmak istemiyorum. Don't phone me while I'm at the office. Ofiste olduğumda bana telefon etme. I tried to phone you. Ben sana telefon etmeyi denedim. It's for that reason that I phoned him. Ben bu nedenle ona telefon ettim. Tom didn't want me to phone Mary. Tom Mary'ye telefon etmemi istemedi. Tom phoned. Tom telefon etti. As soon as we get the answer, we'll phone you. Cevabı alır almaz size telefon edeceğiz. I'll write to you or I'll phone you next week. Gelecek hafta sana yazarım ya da telefon ederim. Tom phoned just before he left. Tom tam gitmeden önce telefon etti. I'll phone her. Ona telefon edeceğim. Tom phoned Mary. Tom Mary'ye telefon etti. I'll phone my boss for you. Patronuma senin için telefon edeceğim. Would you tell her that Tom phoned? Ona, Tom'un telefon ettiğini söyler misiniz? I suppose I'd better phone them. Sanırım onlara telefon etsem iyi olur. We ought to have phoned ahead and reserved a table. Önceden telefon edip bir masa ayırtmalıydık. You should phone Tom as soon as you can. En kısa sürede Tom'a telefon etmelisin. I should've phoned Tom before I went over to visit him. Tom'u ziyarete gitmeden önce ona telefon etmeliydim. I phoned his representative. Onun temsilcisine telefon ettim. You should've phoned me right away. Bana hemen telefon etmeliydin. I phoned him. Ona telefon ettim. If it wasn't serious, I wouldn't have picked up the phone to worry you. Eğer bu ciddi olmasaydı, seni telaşlandırmak için telefon etmezdim. I understand why Tom would want to phone Mary. Tom'un neden Mary'ye telefon etmek istediğini anlıyorum. Would you tell Tom that Mary phoned? Mary'nin telefon ettiğini Tom'a söyler misin? I was eating an apple when Tom phoned me. Tom bana telefon ettiğinde elma yiyordum. I'll phone Tom. Tom'a telefon edeceğim. I tried to phone you. Sana telefon etmeye çalıştım. I'll write or phone you next week. Haftaya sana yazarım ya da telefon ederim. Tom said you'd phone me. Tom bana telefon edeceğini söyledi. He phoned me to talk about his holiday plans. Tatil planları hakkında konuşmak için bana telefon etti. I suppose I'd better phone her. Sanırım ona telefon etsem iyi olur. I'll either write to you or phone you next week. Gelecek hafta sana ya yazacağım ya da telefon edeceğim. A stranger phoned me yesterday. Dün bir yabancı bana telefon etti. We should've phoned ahead and reserved a table. Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık. You've neither written nor phoned. Ne yazdın ne de telefon ettin. My secretary told me you phoned. Sekreterim bana senin telefon ettiğini söyledi. I will phone you as soon as I get home. Eve varır varmaz size telefon edeceğim. I'll phone him. Ona telefon edeceğim. We should have phoned ahead and reserved a table. Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık. You really should've phoned ahead. Gerçekten önceden telefon etmeliydin. You should've phoned. Telefon etmeliydin. Tom phoned while you were out. Sen dışarıdayken Tom telefon etti. I phone Thomas. Ben Thomas'a telefon ediyorum. I'll phone you as soon as I get home. Eve döner dönmez sana telefon edeceğim. She phoned him as soon as she got home. Eve varır varmaz ona telefon etti. I should've phoned Tom before I went over to see him. Onu görmeye gitmeden önce Tom'a telefon etmeliydim. Tom phoned from a neighbor's house. Tom bir komşunun evinden telefon etti. You should've phoned. Telefon etmeliydiniz. Who phoned? Kim telefon etti? I phoned Tom to congratulate him. Tebrik etmek için Tom'a telefon ettim. I'll write or phone you next week. Gelecek hafta sana yazacağım ya da telefon edeceğim. Just when I was about to phone her, a letter arrived from her. Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi. I suppose I'd better phone Tom. Sanırım Tom'a telefon etsem iyi olur. You should've phoned me. Bana telefon etmeliydiniz. Did you phone her? Ona telefon ettin mi? He is to phone me this afternoon. O, bu öğleden sonra bana telefon edecek. I'll either write to you or phone you next week. Haftaya sana ya yazarım ya da telefon ederim. I'll phone them tomorrow when I come home. Eve geldiğimde yarın onlara telefon edeceğim. I suppose I'd better phone him. Sanırım ona telefon etsem iyi olur. I should've phoned Tom this morning. Bu sabah Tom'a telefon etmeliydim. I'll phone them. Onlara telefon edeceğim. I'll phone you as soon as I get to the airport. Havaalanına varır varmaz sana telefon edeceğim. I didn't make a phone call either. Ben de telefon etmedim. I forgot to phone him today. Bugün ona telefon etmeyi unuttum. We should've phoned ahead and reserved a table. Önceden telefon edip bir masa ayırtmalıydık. Next time phone ahead. Gelecek sefer önceden telefon edin. She phoned the psychiatrist. O, psikiyatriste telefon etti. I phoned my mom to say goodbye. Hoşçakal demek için anneme telefon ettim. Sami phoned the police. Sami polise telefon etti. I phone him every day. Ona her gün telefon ederim. Show More (89)
3	phone	telefonla aramak	v.
	She called him on the phone. Onu telefonla aradı. Get him on the phone. Onu telefonla ara. She called her daughter on the phone. Kızını telefonla aradı. Tom called Mary on the phone. Tom, Mary'i telefonla aradı. Tom couldn't get Mary on the phone. Tom, Mary'yi telefonla arayamadı. I finally got Tom on the phone. Sonunda Tom'u telefonla aradım. What sort of phone are you looking for? Ne tür bir telefon arıyorsunuz? I phoned Tom to congratulate him. Tom'u kutlamak için telefonla aradım. Would you mind calling him to the phone? Onu telefonla arayabilir misin? I called her on the phone. Onu telefonla aradım. Tom called Mary from the hotel phone. Tom, Mary'i otel telefonundan aradı. Call me back on my home phone. Beni ev telefonumdan ara. Show More (9)
4	phone	telefon açmak	v.
	Tom always checks the caller ID before he answers his phone. Tom telefonunu açmadan önce her zaman arayanın kimliğini kontrol eder. I should have phoned Mike. Mike'a telefon açmalıydım. Show More (-1)