İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | picnic i. | piknik | ||
We decided to have a picnic by the lake. Göl kenarında piknik yapmaya karar verdik. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | picnic i. | piknik için hazırlanan | ||
I ate all of the picnic supper. Piknik için hazırlananların hepsini yedim. More Sentences |
||||
Genel | picnic f. | piknik yapmak | ||
Let's picnic in the park and enjoy the sunshine. Hadi parkta piknik yapıp güneşin tadını çıkaralım. More Sentences |
||||
Genel | picnic i. | açık havada yenilen yemek | ||
Genel | picnic i. | basit iş | ||
Genel | picnic i. | hoşa giden iş | ||
Genel | picnic i. | kolay iş | ||
Genel | picnic i. | çocuk oyuncağı | ||
Genel | picnic f. | pikniğe gitmek | ||
Genel | picnic f. | piknikle eğlendirmek | ||
Food Engineering | ||||
Gıda | picnic i. | standart ölçüde konserve yiyecek | ||
Gastronomy | ||||
Mutfak | picnic i. | standart ölçüde çedar peyniri | ||
Mutfak | picnic i. | kemikli domuz kol | ||
Slang | ||||
Argo | picnic i. | çok kolay iş | ||
Argo | picnic i. | çocuk oyuncağı |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
Idioms | ||
Deyim | skunk at the picnic expr. | açık yürekliliği nedeniyle çevresindeki kişilerin rahatsız olduğu kişi |