chance - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

chance

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"chance" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 40 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
chance i. olanak
chance i. ihtimal
chance i. şans
chance i. fırsat
General
chance i. riziko
chance i. rastlantı
chance i. imkan
chance i. kolpo (bilardo)
chance i. talih
chance i. tesadüf
chance i. kısmet
chance i. kader
chance i. risk
chance i. baht
chance i. fırsat
chance i. şans
chance i. olasılık
chance i. tesadüfi olay
chance i. kaza
chance i. çekiliş
chance i. piyango bileti
chance i. erişim
chance f. denemek
chance f. şans eseri olmak
chance f. riske girmek
chance f. göze almak
chance f. tesadüfen olmak
chance f. kaderinde olmak
chance s. tesadüfi
chance s. şans eseri olan
Forestry
chance i. ağaç kesme için uygun orman alanı
chance i. ağaç kesme operasyonunu yürüten birim
Sport
chance i. (krikette) saha oyuncusunun elde ettiği vurucuyu dışarı atma fırsatı
Baseball
chance i. (beysbolda) oynama sırası
chance i. (beysbolda) sayı yapma şansı
Archaic
chance i. aksilik
chance i. talihsizlik
chance i. facia
chance zf. şans eseri
chance zf. tesadüfen

"chance" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
by chance zf. tesadüfen
by chance zf. gelişigüzel
by chance zf. kazara
General
chance event i. tesadüfi olay
chance meeting i. tesadüf
game of chance i. kumar oyunu
the main chance i. menfaat
fair chance i. eşit şans
chance failure i. arızi yetersizlik
off chance i. zayıf bir ihtimal
dog's chance i. eşek şansı
game of chance i. şans oyunu
a remote chance i. ufak bir olasılık
off chance i. bir ihtimal
chance of marriage for somebody i. kısmet
a bare chance i. zayıf bir ihtimal
a remote chance i. uzak bir ihtimal
the main chance i. kişisel çıkar
good chance i. büyük olasılık
a fair chance i. başarı şansı
a fighting chance i. başarı şansı
a matter of chance i. şans işi
a slim chance i. az şans
a slim chance i. bütün engellere rağmen
games of chance i. şans oyunları
buckley's chance i. nerdeyse sıfır şans
second chance i. ikinci şans
fair chance i. geniş olanak
new chance i. yeni bir başlangıç
new chance i. temiz bir sayfa
last chance i. son şans
minimal chance i. zayıf ihtimal
slim chance i. zayıf ihtimal
slight chance i. zayıf ihtimal
slender chance i. zayıf ihtimal
bare chance i. zayıf ihtimal
million-to-one chance i. milyonda bir şans
fat chance i. uzak ihtimal
a slim chance i. uzak ihtimal
a poor chance i. zayıf ihtimal
slight chance i. uzak ihtimal
slender chance i. uzak ihtimal
the merest chance i. uzak ihtimal
slim chance i. küçük şans
minimal chance i. düşük ihtimal
slight chance i. küçük şans
slender chance i. düşük ihtimal
low chance i. düşük ihtimal
the merest chance i. düşük ihtimal
minimal chance i. uzak ihtimal
the merest chance i. küçük şans
slight chance i. düşük ihtimal
little chance i. düşük ihtimal
little chance i. uzak ihtimal
little chance i. küçük şans
minimal chance i. küçük şans
slim chance i. düşük ihtimal
slim chance i. uzak ihtimal
slender chance i. küçük şans
chance games i. şans oyunları
chance ball i. şans topu
chance of a lifetime i. hayatının fırsatı/şansı
chance cause i. tesadüfi neden
a slight chance i. az şans
a slight chance i. yok denecek kadar az şans
even chance i. eşit şans
the chance of an asteroid hitting the earth i. bir asteroitin dünya'ya çarpma olasılığı
a counterattack chance i. bir karşı atak şansı
chance of success i. başarı şansı
pure chance i. salt şans
chance of a lifetime i. hayatının fırsatı
chance remark i. laf arasında söylenen fakat duyan kişi üzerinde beklenmeyen etki yapan bir söz
chance interpreter i. iki dilde de yeterli olup gönüllü tercumanlık yapan alaylı kimse
double chance i. çift şans
double chance i. çifte şans
chance to use i. kullanım olanağı
chance to use i. kullanım imkanı
chance to use i. kullanım şansı
chance of finding i. bulma şansı
chance [dialect] i. büyük miktar, sayı veya mesafe
chance [dialect] i. örnek
chance [dialect] i. örneklem
chance-medley i. rastgele ve gelişigüzel eylem
chance-medley i. tesadüf
chance-medley i. beklenmedik olay
chance variable i. rastlantı değişkeni
even chance i. tahmin edilemeyen olay
last chance saloon i. ahlaksız ve rezil kimselerin uğrak yeri olan mekan
last chance saloon i. başarmak için son çare olduğu düşünülen durum
main chance i. bir kimsenin karşısına çıkan en büyük fırsat
main chance [obsolete] i. bir kimsenin hayattaki esas çıkarı
main chance [obsolete] i. geçim
main chance [obsolete] i. kişisel çıkar
happy chance i. beklenmedik talih
mum-chance i. kartlarla sessizce oynanan bir risk oyunu
mum-chance i. sessiz ve aptal kimse
fighting chance i. mücadele verilmesi halinde mevcut olan kazanma ihtimali
chance upon f. rastlamak
chance upon f. tesadüfen bulmak
muff a chance f. fırsat tepmek
give chance f. fırsat tanımak
muff a chance f. fırsat kaçırmak
take a chance f. riski göze almak
take the chance f. riske girmek
have an eye on the main chance f. fırsat kollamak
meet by chance f. rast gelmek
chance upon f. tesadüf etmek
give chance f. şans vermek
give (someone) a chance (to do something) f. meydan vermek
have a chance f. şansı olmak
meet by chance f. tesadüf etmek
meet by chance f. rastlamak
give a chance f. fırsat sunmak
take a chance on f. riskli bile olsa birşeyi denemek
meet by chance f. rastlaşmak
take one's chance f. şansını denemek
take a chance on someone f. birisine şans vermek
give chance f. imkan sağlamak
not to have a dog's chance f. hiç şansı olmamak
take a chance on f. şans tanımak
give a chance f. fırsat tanımak
take the chance f. göze almak
chance on f. tesadüfen bulmak
take a chance f. riske girmek
take a chance f. denemek
have a dog's chance f. eşek şansı olmak
take a chance f. rizikoyu göze almak
give no chance to recover f. göz açtırmamak
have an eye for the main chance f. fırsat kollamak
chance on f. tesadüfen karşılaşmak
chance on f. tesadüf etmek
give chance f. fırsat vermek
chance on f. rastlamak
take a chance f. kendini riske atmak
give (someone) no chance do anything else f. göz açtırmamak
give no chance or respite f. göz açtırmamak
not give (someone) a chance (do something) f. meydan vermemek
give (someone) a chance do something f. meydana bırakmak
give (someone) a chance (do something) f. meydan vermek
provide with a chance f. fırsat tanımak
provide with a chance f. fırsat sunmak
give somebody a chance f. olanak sunmak
give somebody a chance f. olanak sağlamak
give chance f. olanak sağlamak
get a chance f. şans bulmak
have a chance f. şans bulmak
be in with a chance f. şans bulmak
get a chance f. eline şans geçmek
jump at a chance f. şans yakalamak
take a chance f. eline şans geçmek
take a chance f. şans yakalamak
grasp a chance f. şans yakalamak
seize a chance f. şans yakalamak
have a chance f. eline şans geçmek
seize a chance f. eline şans geçmek
grab a chance f. şans yakalamak
have the chance f. şansını yakalamak
get the chance f. şansını yakalamak
let a chance slip (by) f. fırsat tepmek
get the chance f. fırsat ayağına gelmek
have the chance f. fırsat ayağına gelmek
take the chance that comes one's way f. fırsat ayağına gelmek
get a chance f. şans yakalamak
meet (someone/something) by chance f. yoluna çıkmak
chance on f. yolu düşmek
take chance f. riske girmek
take chance f. risk almak
lose the chance f. hakkını kaybetmek
depend on chance f. şansa bağlı olmak
be dependent on chance f. şansa bağlı olmak
chance upon f. tesadüfen karşılaşmak
chance on f. rastlaşmak
chance upon f. rastlaşmak
have a chance f. imkan elde etmek
have a chance f. fırsat elde etmek
find chance f. imkan bulmak
offer chance f. imkan sunmak
provide (someone with) chance f. imkan sunmak
give someone chance f. imkan sunmak
have a chance against f. -e karşı şansı olmak
find by chance f. karşılaşmak
chance upon f. rastlantı sonucu bulmak
have a chance f. ümit verici olmak
chance on f. karşılaşmak
chance on f. rastlantı sonucu bulmak
chance upon f. şans eseri bulmak
find by chance f. rastlamak
chance on f. şans eseri bulmak
chance upon f. karşılaşmak
meet by chance f. karşılaşmak
have a chance against f. karşısında şansı olmak
leave something to chance f. işi şansa bırakmak
leave something to chance f. işi oluruna bırakmak
leave something to chance f. işini şansa bırakmak
get chance f. şans bulmak
get a chance f. şans elde etmek
turn into a chance f. şansa dönüştürmek
get chance f. şans elde etmek
have the chance to know someone f. tanıma fırsatı yakalamak
grab the chance f. şans yakalamak
have the chance to know someone f. tanıma fırsatı bulmak
take the chance f. şans değerlendirmek
get the chance to meet somebody f. tanıma fırsatı yakalamak
grab the chance f. şans değerlendirmek
get the chance to know somebody f. tanıma fırsatı yakalamak
have the chance to meet someone f. tanıma fırsatı yakalamak
get the chance to know somebody f. tanıma fırsatı bulmak
have the chance to meet someone f. tanıma fırsatı bulmak
get the chance to meet somebody f. tanıma fırsatı bulmak
leave up to chance f. şansa bırakmak
lose one's chance f. şansını kaybetmek
muff a chance f. fırsatı değerlendirememek
give a second chance f. ikinci bir şans vermek
give a second chance f. ikinci bir şans tanımak
take a chance f. şansını denemek
give a chance f. şans vermek
miss a chance f. fırsat tepmek
miss a chance f. fırsat kaçırmak
chance something f. riske girmek
chance something f. riske atmak
give someone the chance to do the right thing f. birisine doğru şeyi yapması için bir şans vermek
find by chance f. tesadüfen bulmak
find by chance f. rastlantı eseri bulmak
give a second chance f. bir şans daha vermek
give a second chance f. ikinci bir şans daha vermek
have a chance to win against someone f. -e karşı kazanma şansı olmak
have no chance f. hiç şansı olmamak
happen by chance f. tesadüfen olmak
find the chance f. imkan bulmak
find a chance f. imkan bulmak
take the chance f. şansını denemek
couldn't find a chance to ask f. sormaya fırsat bulamamak
chance [obsolete] f. meydana gelmek
chance on f. rast gelmek
find by chance f. rast gelmek
chance upon f. rast gelmek
not get a chance to speak f. laf ağzında kalmak
mum-chance s. suskun ve avare
mum-chance s. sessiz ve başıboş
by chance zf. rasgele
by chance zf. şans eseri
by chance zf. gelişigüzel
by chance zf. hasbelkader
by any chance zf. bir ihtimal
by chance zf. ezkaza
by any chance zf. şayet
by chance zf. kazaen
by chance zf. rastgele
by chance zf. beklemezken
by chance zf. rastlantısal olarak
by chance zf. rastlantı eseri
by chance zf. rastlantıyla
on the chance of ed. ümidiyle
on the chance that bağ. ümidiyle
not an earth chance ünl. imkansız
a dog's chance expr. hiç şans yok
Phrasals
find something by chance f. şans eseri bulmak
get something by chance f. şans eseri bulmak
chance on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) tesadüfen bulmak
chance on (someone or something) f. (birine/bir şeye) rastlamak
chance on (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) tesadüfen karşılaşmak
chance on (someone or something) f. (birine/bir şeye) tesadüf etmek
chance on (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) rastlaşmak
chance on (someone or something) f. (birine/bir şeye) rast gelmek
chance on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) şans eseri bulmak
chance upon (someone or something) f. (birini/bir şeyi) tesadüfen bulmak
chance upon (someone or something) f. (birine/bir şeye) rastlamak
chance upon (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) tesadüfen karşılaşmak
chance upon (someone or something) f. (birine/bir şeye) tesadüf etmek
chance upon (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) rastlaşmak
chance upon (someone or something) f. (birine/bir şeye) rast gelmek
chance upon (someone or something) f. (birini/bir şeyi) şans eseri bulmak
Phrases
every day is a new chance i. her gün yeni bir şans
by chance zf. belki
by chance zf. olur ya
by chance zf. bir ihtimal
as chance/luck would have it expr. şansı varmış
as chance/luck would have it expr. şansı yaver giderse
as chance/luck would have it expr. şansına
as chance/luck would have it expr. tesadüfen
as chance/luck would have it expr. şans/rastlantı eseri/bu ya
without giving any chance expr. fırsat tanımadan
without giving any chance expr. fırsat vermeden
given a fair chance expr. şans verildiğinde
without giving any chance expr. şans tanımadan
on the chance expr. şansa tafih
on the chance expr. ümidiyle
Proverb
you pays your money and you takes your chance (parayı verdin ama) artık ne çıkarsa bahtına
never give a sucker an even chance kaz ise kazla
never give a sucker an even chance aptala şans verilmez
never give a sucker an even chance karşındaki aptalsa fırsatı değerlendireceksin
chance favors the prepared mind şans, yalnızca hazır olan zihinlere güler
chance favors the prepared mind şans sadece hazır olan akıllara güler
chance favors the prepared mind şans hazır olana gelir
chance favors the prepared mind ne kadar hazır ve bilgili olunursa şanslar ve fırsatlar o kadar iyi değerlendirilir
chance favors the prepared mind şansları ve fırsatları hazır olanlar değerlendirebilir
Colloquial
outside chance i. çok küçük bir ihtimal
outside chance i. çok az bir ihtimal
outside chance i. çok uzak bir ihtimal
another chance i. bir başka şans
a one in a thousand chance i. binde bir şans
a good chance to learn the business i. işi öğrenmek için iyi bir fırsat
another chance i. ikinci bir şans
a second chance i. ikinci bir şans
sporting chance i. umut ışığı
off-chance i. uzak bir ihtimal
off-chance i. ufak bir ihtimal
chance to know better i. yakından tanıma fırsatı
fifty fifty chance i. yüzde elli şans
fat chance i. imkansızlık
fat chance i. mümkün olmama
give someone a chance to get to know someone f. daha iyi tanıma fırsatı vermek
take away one’s chance f. elinden şansını almak
stand a fair chance of f. olasılığına sahip olmak
stand a good chance of f. olasılığına sahip olmak
stand a good chance of f. kazanma olasılığı yüksek olmak
have the chance of f. olasılığına sahip olmak
stand a fair chance of f. kazanma veya kaybetme olasılığı yüksek olmak
chance it f. riske girmek
chance it f. tehlikeyi göze almak
have an even chance of (doing something) f. yüzde elli şansı olmak
chance (doing) (something) f. (bir şey olmasını) riske atmak
chance (doing) (something) f. (bir şey olması) riskine girmek
chance (doing) (something) f. (bir şey olması) riskini almak
chance (doing) (something) f. (bir şey yapma) riskine girmek
chance (doing) (something) f. (bir şey yapma) riskini almak
chance it f. risk almak
chance it f. şansını denemek
leave to chance f. şansa bırakmak
leave to chance f. oluruna bırakmak
give me a chance expr. bir şans ver bana
fat chance! expr. hiç şans/şansı yok!
every chance he/she gets expr. eline geçen her fırsatta
first chance i get expr. fırsat bulur bulmaz
every chance he/she gets expr. eline geçirdiği her fırsatta
everybody gets a second chance expr. herkesin ikinci bir şansı vardır
everybody gets a second chance expr. herkesin ikinci bir şansı olur
first chance I get expr. imkan bulur bulmaz
first chance I get expr. ilk fırsatta
not a chance! expr. rüyanda görürsün!
without giving any chance expr. şans vermeden
by pure chance expr. tamamen şans eseri
every chance he/she gets expr. yakaladığı her fırsatta
never give a sucker an even chance expr. karşındaki enayiyse tokatlayacaksın
never give a sucker an even chance expr. karşındaki kerizse avantana bakacaksın
by some chance expr. olur ya
by some chance expr. şans eseri
by some chance expr. ne olur ne olmaz.
Idioms
chance comer i. beklenmedik bir şekilde gelen şey
a chance in a million i. milyonda bir ihtimal
a one-in-a-million chance i. milyonda bir ihtimal
a one in a million chance i. milyonda bir ihtimal
a chance in a million i. milyonda bir ihtimal
a chance in a million i. çok düşük bir ihtimal
a one-in-a-million chance i. çok düşük bir ihtimal
a one in a million chance i. çok düşük bir ihtimal
a chance in a million i. çok düşük bir ihtimal
a chance in a million i. çok uzak ihtimal
a one-in-a-million chance i. çok uzak ihtimal
a one in a million chance i. çok uzak ihtimal
a chance in a million i. çok uzak ihtimal
a chance in a million i. yok denecek kadar az şans
a one-in-a-million chance i. yok denecek kadar az şans
a one in a million chance i. yok denecek kadar az şans
a chance in a million i. yok denecek kadar az şans
a chance in a million i. çok zayıf ihtimal
a one-in-a-million chance i. çok zayıf ihtimal
a one in a million chance i. çok zayıf ihtimal
a chance in a million i. çok zayıf ihtimal
a chance in a million i. binde bir çıkacak fırsat
a chance in a million i. çok zor/zayıf ihtimal
a chance in a million i. şansı/fırsatı/olasılığı binde bir olma
a one-in-a-million chance i. binde bir çıkacak fırsat
a one-in-a-million chance i. çok zor/zayıf ihtimal
a one-in-a-million chance i. şansı/fırsatı/olasılığı binde bir olma
a one in a million chance i. binde bir çıkacak fırsat
a one in a million chance i. çok zor/zayıf ihtimal
a one in a million chance i. şansı/fırsatı/olasılığı binde bir olma
ghost of a chance i. sıfır şans
ghost of a chance i. en ufak bir ihtimal/olasılık
ghost of a chance i. en küçük bir umut ışığı (bile)
ghost of a chance i. çok zor/zayıf ihtimal
ghost of a chance i. umutsuz bir durum
not a chinaman's chance i. şansı sıfır olma
not a chinaman's chance i. ihtimali/olasılığı olmama
not a chinaman's chance i. hiç şansı olmama
not a chinaman's chance i. hiç ihtimali/olasılığı olmama
not a chinaman's chance i. en küçük bir umut ışığı bile olmama
not a chinaman's chance i. çok zor/zayıf ihtimal
not a chinaman's chance i. umutsuz bir durum
ghost of a chance i. en küçük umut ışığı
a fifty-fifty chance i. eşit şans
ghost of a chance i. en küçük olasılık
once-in-a-lifetime chance i. hayatının fırsatı
once-in-a-lifetime chance i. hayatının şansı
slim chance i. küçük ihtimal
buckley's chance i. nerdeyse hiç şansımız kalmadı
last chance (for something) i. son şans
last chance (for something) i. son fırsat
a fifty-fifty chance i. yarı yarıya şans
sporting chance i. yeterli kazanma şansı
a fighting chance i. başarma şansı
a fighting chance i. kazanma şansı
a sporting chance i. başarı şansı
a sporting chance i. başarma ihtimali
a sporting chance i. başarma şansı
an eye for the main chance i. işini bilme
an eye for the main chance i. fırsat kollama
an eye for the main chance i. para kazanmanın/gelişmenin kolay yolunu arama
an eye for the main chance i. gözü açık olma
an eye for the main chance i. açık göz
an eye on the main chance [uk] i. işini bilme
an eye on the main chance [uk] i. fırsat kollama
an eye on the main chance [uk] i. para kazanmanın/gelişmenin kolay yolunu arama
an eye on the main chance [uk] i. gözü açık olma
an eye on the main chance [uk] i. açık göz
an eye to the main chance i. işini bilme
an eye to the main chance i. fırsat kollama
an eye to the main chance i. para kazanmanın/gelişmenin kolay yolunu arama
an eye to the main chance i. gözü açık olma
an eye to the main chance i. açık göz
an eye for the main chance i. işini bilme
an eye for the main chance i. fırsat kollama
an eye for the main chance i. para kazanmanın/gelişmenin kolay yolunu arama
an eye for the main chance i. gözü açık olma
an eye for the main chance i. açık göz
an eye on the main chance [uk] i. işini bilme
an eye on the main chance [uk] i. fırsat kollama
an eye on the main chance [uk] i. para kazanmanın/gelişmenin kolay yolunu arama
an eye on the main chance [uk] i. gözü açık olma
an eye on the main chance [uk] i. açık göz
an eye to the main chance i. işini bilme
an eye to the main chance i. fırsat kollama
an eye to the main chance i. para kazanmanın/gelişmenin kolay yolunu arama
an eye to the main chance i. gözü açık olma
an eye to the main chance i. açık göz
(a) fat chance (of something/doing something) i. (bir şey/bir şeyi yapmak) uzak ihtimal
(a) fat chance (of something/doing something) i. (bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok
(a) fat chance (of something/doing something) i. (bir şeyin/bir şeyi yapmanın) ihtimali/imkanı yok
fighting chance i. başarı şansı
fighting chance i. başarma şansı
fighting chance i. kazanma şansı
half a chance i. küçük bir şans
half a chance i. şu kadarcık bir şans
half a chance i. en ufak bir şans
last chance (for/at/to do something) i. (bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat
last chance (for/at/to do something) i. (bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans
the last chance saloon i. son şans
the last chance saloon i. köprüden önceki son çıkış
the last chance saloon i. son fırsat
give (someone) another chance f. ikinci bir şans/fırsat daha vermek
give (someone) another chance f. bir şans/fırsat daha vermek
have an even chance of (doing something) f. şansı/ihtimali yarı yarıya olmak
have an even chance of (doing something) f. şansı/ihtimali eşit olmak
not have an earthly chance f. hiç şansı olmamak
not have an earthly chance f. imkansız olmak
not have an earthly chance f. hayatta yapamamak
not have an earthly chance f. dünyada yapamamak
not have an earthly chance f. mümkün olmamak
stand no earthly chance f. hiç şansı olmamak
stand no earthly chance f. imkansız olmak
stand no earthly chance f. hayatta yapamamak
stand no earthly chance f. dünyada yapamamak
stand no earthly chance f. mümkün olmamak
not stand an earthly chance f. hiç şansı olmamak
not stand an earthly chance f. imkansız olmak
not stand an earthly chance f. hayatta yapamamak
not stand an earthly chance f. dünyada yapamamak
not stand an earthly chance f. mümkün olmamak
not have a cat in hell's chance f. açık kapısı olmamak
chance your arm f. başarmak için risk almak
have as much chance as a one-legged man in a butt kicking contest f. hiç şansı olmamak
have an eye on the main chance f. fırsat kollamak
not stand a chance f. hiç sansı olmamak (birisinin karşısında)
not have a cat in hell's chance f. hiç şansı olmamak
have an eye on the main chance f. fırsat aramak
not have the ghost of a chance of something f. hiç şansı olmamak
not have a cat in hell's chance f. hiçbir şansı olmamak
not have a snowball's chance in hell of winning f. hiç kazanma şansı olmamak
leap at the chance f. fırsata balıklama atlamak
not stand a chance f. hiç şansı olmamak
have an eye for the main chance f. fırsat kollamak
not stand a cat in hell's chance f. hiç şansı olmamak
jump at the chance f. fırsata balıklama atlamak
not have a cat in hell's chance f. hiçbir şansı kalmamak
not have a cat in hell's chance f. hiç umudu olmamak
leap at the chance to do something f. fırsata balıklama atlamak
jump at the chance to do something f. fırsata balıklama atlamak
let the chance slip by f. fırsatı kaybetmek
let the chance slip by f. fırsatı yitirmek
not have a snowball's chance in hell f. hiç şansı olmamak
let the chance slip by f. fırsatı elinden kaçırmak
not have a ghost of a chance f. hiç şansı olmamak
have an eye for the main chance f. fırsat aramak
have an eye to the main chance f. işini bilmek
chance one's arm f. kazanma şansı az da olsa şansını denemek
jump at the chance to do something f. sunulan fırsatı hiç düşünmeden kabul etmek
leap at the chance to do something f. sunulan fırsatı hiç düşünmeden kabul etmek
stand a chance of f. şansı olmak
chance one's arm f. riske girmek