|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
daha kötü olma durumu |
deteriority i.
|
|
2 |
Genel |
daha kötü duruma getirme |
embitterment i.
|
|
3 |
Genel |
daha kötü olma |
worseness i.
|
|
4 |
Genel |
daha kötü olmak |
get worse f.
|
|
5 |
Genel |
daha kötü bir hale getirmek |
worsen f.
|
|
6 |
Genel |
daha kötü bir duruma sokmak |
exacerbate f.
|
|
7 |
Genel |
daha kötü olmak |
worsen f.
|
|
8 |
Genel |
kötüyken daha kötü olmak |
go from bad to worse f.
|
|
9 |
Genel |
diğerlerine göre daha kötü durumda olmak |
be at the bottom of the heap f.
|
|
10 |
Genel |
diğerlerine göre daha kötü durumda olmak |
be at the bottom of the pile f.
|
|
11 |
Genel |
daha kötü yapmak |
make worse f.
|
|
12 |
Genel |
daha kötü etmek |
make worse f.
|
|
13 |
Genel |
daha da kötü bir hale gelmek |
become worse f.
|
|
|
14 |
Genel |
daha da kötü bir hale getirmek |
make worse f.
|
|
15 |
Genel |
daha da kötü hale gelmek |
become worse f.
|
|
16 |
Genel |
daha kötü hissetmek |
feel worse f.
|
|
17 |
Genel |
daha kötü görünmek |
look worse f.
|
|
18 |
Genel |
daha kötü bir hale getirmek |
pejorate f.
|
|
19 |
Genel |
daha kötü yapmak |
appair [obsolete] f.
|
|
20 |
Genel |
daha kötü duruma getirmek |
embitter f.
|
|
21 |
Genel |
(başka bir şeyden) daha kötü performans göstermek |
underperform f.
|
|
22 |
Genel |
daha kötü hale getirmek |
exasperate f.
|
|
23 |
Genel |
daha kötü hale getirmek |
worse [obsolete] f.
|
|
24 |
Genel |
daha az kötü yapmak |
help f.
|
|
25 |
Genel |
daha kötü duruma düşürmek |
depress f.
|
|
26 |
Genel |
(başka bir şeyden) daha kötü kokmak |
overstink f.
|
|
27 |
Genel |
daha kötü hale getirmek |
improve [obsolete] f.
|
|
28 |
Genel |
başkasına kıyasla daha iyi veya kötü görünmek |
compare f.
|
|
29 |
Genel |
daha kötü etmek |
disimprove f.
|
|
30 |
Genel |
daha da kötü hale gelmek |
disimprove f.
|
|
31 |
Genel |
-den daha kötü şöhretli olmak |
outname f.
|
|
32 |
Genel |
daha kötü olmak |
outvillain f.
|
|
33 |
Genel |
her zamankinden daha kötü |
worse than ever s.
|
|
|
34 |
Genel |
daha kötü hale getirilmiş |
exasperated s.
|
|
35 |
Genel |
daha kötü hale getiren |
exasperating s.
|
|
36 |
Genel |
sağlığı daha da kötü olan |
worse s.
|
|
37 |
Genel |
daha kötü durumda olan |
low s.
|
|
38 |
Genel |
daha kötü bir şekilde |
worse zf.
|
|
39 |
Genel |
daha kötü bir derecede |
worse zf.
|
|
40 |
Genel |
daha kötü bir şekilde |
worser zf.
|
|
41 |
Genel |
daha kötü bir duruma doğru |
downhill zf.
|
|
42 |
Genel |
-den çok daha kötü |
far worse than ed.
|
|
Phrasals |
|
43 |
Öbek Fiiller |
daha kötü bir duygusal duruma girmek |
fall in f.
|
|
44 |
Öbek Fiiller |
daha kötü bir duygusal duruma girmek |
fall into f.
|
|
Phrases |
|
45 |
İfadeler |
çok daha kötü |
infinitely worse expr.
|
|
46 |
İfadeler |
karşılaştırılamaz derecede daha kötü |
infinitely worse expr.
|
|
Proverb |
|
47 |
Atasözü |
kötü bir mazeretinin olması hiç olmamasından daha iyidir |
bad excuse is better than none
|
|
48 |
Atasözü |
kötü haber almaktansa bihaber olmak daha iyidir |
no news is good news
|
|
49 |
Atasözü |
kötü dost açıkça düşman olan birinden daha kötüdür |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
50 |
Atasözü |
kötü dostlar açıkça düşman olanlardan daha kötüdür |
false friends are worse than open enemies
|
|
51 |
Atasözü |
eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın |
if you're in a hole, stop digging
|
|
Colloquial |
|
52 |
Konuşma Dili |
beyzbolda topun kötü bir şekilde, genelde istenilenden daha yüksekten atılması |
blooper i.
|
|
53 |
Konuşma Dili |
daha kötü/eski bisiklet/araba |
beater i.
|
|
54 |
Konuşma Dili |
bir kuruluşu temsil ederek kötü imajını saklayan daha güvenilir kişi |
front man i.
|
|
55 |
Konuşma Dili |
daha kötü/eski |
beater s.
|
|
56 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) kötü yola girmiş/kötü yola düşmüş |
no better than (one) ought to be expr.
|
|
57 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) kötü yola girmiş/kötü yola düşmüş |
no better than (one) should be expr.
|
|
58 |
Konuşma Dili |
(bir önceki döneme/sezona göre) daha kötü durumda |
in worse spot expr.
|
|
59 |
Konuşma Dili |
daha da kötü |
a (damn) sight worse expr.
|
|
60 |
Konuşma Dili |
çok daha kötü |
a sight worse expr.
|
|
61 |
Konuşma Dili |
kötü şanstan daha kötü ne var? |
what's worse than ill luck? expr.
|
|
62 |
Konuşma Dili |
daha kötü olabilirdi |
(it's) better than nothing expr.
|
|
63 |
Konuşma Dili |
eğer ağzından kötü sözler çıkacaksa ağzını hiç açma/sus daha iyi |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
|
64 |
Konuşma Dili |
kötü söz söyleyeceğine sus/hiç konuşma daha iyi |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
|
65 |
Konuşma Dili |
eğer kötü konuşacaksan sus daha iyi |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
|
66 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) daha kötü |
so much the worse (for someone or something) expr.
|
|
Idioms |
|
67 |
Deyim |
daha kötü/sıkıntılı/problemli olmak |
be worse off f.
|
|
68 |
Deyim |
daha kötü/sıkıntılı/problemli bir durumda olmak |
be worse off f.
|
|
69 |
Deyim |
(birine göre) daha kötü kalitede olmak |
not be in the same league f.
|
|
70 |
Deyim |
(birine göre) daha kötü kalitede olmak |
not be in the same class f.
|
|
71 |
Deyim |
(birine göre) daha kötü kalitede olmak |
not be in the same street f.
|
|
72 |
Deyim |
daha kötü bir yaşam sürmeye başlamak |
come down in the world f.
|
|
73 |
Deyim |
gitgide daha kötü bir duruma gelmek |
go from bad to worse f.
|
|
|
74 |
Deyim |
gitgide daha kötü bir hal almak |
go from bad to worse f.
|
|
75 |
Deyim |
giderek daha kötü bir hal almak |
go to hell in a handbasket f.
|
|
76 |
Deyim |
giderek daha kötü bir hal almak |
go to hell in a bucket f.
|
|
77 |
Deyim |
kötü bir durumdan kurtulup daha iyi bir hal almak |
go from drab to fab f.
|
|
78 |
Deyim |
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak |
be better off dead f.
|
|
79 |
Deyim |
daha önce olduğundan daha kötü durumda olmak |
be a ghost of (someone's or something's) former self f.
|
|
80 |
Deyim |
daha kötü olmak |
be downhill all the way f.
|
|
81 |
Deyim |
(daha çok kadın için) kötü yola girmiş/kötü yola düşmüş |
no better than you should (or ought to) be s.
|
|
82 |
Deyim |
çok daha kötü |
a (damn) sight worse zf.
|
|
83 |
Deyim |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
if (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
84 |
Deyim |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
if (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
85 |
Deyim |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
if (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
86 |
Deyim |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
if (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
87 |
Deyim |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
88 |
Deyim |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
89 |
Deyim |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
90 |
Deyim |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
91 |
Deyim |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when the US/UK/China, etc. sneezes, Japan/Germany, etc. catches cold expr.
|
|
92 |
Deyim |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when the US/UK/China, etc. sneezes, Japan/Germany, etc. catches cold expr.
|
|
93 |
Deyim |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when a sneezes, b catches a cold expr.
|
|
94 |
Deyim |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when a sneezes, b catches a cold expr.
|
|
95 |
Deyim |
durumu diğerlerine göre daha kötü olan |
at the bottom of the pile expr.
|
|
96 |
Deyim |
durumu diğerlerine göre daha kötü olan |
at the bottom of the heap expr.
|
|
97 |
Deyim |
toplum içerisinde daha kötü durumda |
at the bottom of the pile/heap expr.
|
|
98 |
Deyim |
diğerlerine göre daha kötü durumda |
at the top bottom of the heap expr.
|
|
99 |
Deyim |
daha kötü olabilirdi |
better than a kick in the teeth [cliché] expr.
|
|
100 |
Deyim |
daha kötü olabilirdi |
better than a poke in the eye (with a sharp stick) [cliché] expr.
|
|
101 |
Deyim |
(buradan/oradan) sonrası hep daha kötü |
it's all downhill (from here/there) expr.
|
|
102 |
Deyim |
durum algılandığından daha kötü/olumsuz |
the glass is half empty expr.
|
|
103 |
Deyim |
giderek daha kötü bir hal alma |
to hell in a handbasket expr.
|
|
Speaking |
|
104 |
Konuşma |
daha kötü ne olabilirdi ki? |
what would be the worst that could happen? expr.
|
|
105 |
Konuşma |
daha kötü ne olabilirdi? |
what is the worst that could happen? expr.
|
|
106 |
Konuşma |
daha kötü ne olabilirdi ki? |
what is/was the worst that could happen? expr.
|
|
107 |
Konuşma |
hangisi daha kötü bilmiyorum |
I don't know what's worse expr.
|
|
108 |
Konuşma |
işler daha kötü olabilirdi |
things could be worse expr.
|
|
109 |
Konuşma |
tedavi hastalıktan daha kötü olabilir |
cure could be worse than the disease expr.
|
|
110 |
Konuşma |
(zaten kötü olan bu durum) daha da kötüleşiyor/daha da kötü oldu |
this is going from bad to worse expr.
|
|
Medical |
|
111 |
Medikal |
kısa sürede daha kötü bir tabloya girmek |
become worse after a short time f.
|
|
112 |
Medikal |
daha kötü adapte olmuş bireylerin hayatta kalmasını sağlayan |
dysgenic s.
|
|
113 |
Medikal |
daha kötü adapte olmuş bireylerin hayatta kalmasını sağlayan |
disgenic s.
|
|
Botanic |
|
114 |
Botanik |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
fanweed (thlaspi arvense) i.
|
|
115 |
Botanik |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
field pennycress i.
|
|
116 |
Botanik |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
french weed i.
|
|
117 |
Botanik |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
mithridate mustard i.
|
|
118 |
Botanik |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
penny grass i.
|
|
119 |
Botanik |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
stinkweed i.
|
|
Archaic |
|
120 |
Eski Kullanım |
daha kötü hale getirmek |
worst f.
|
|
121 |
Eski Kullanım |
daha kötü hale getirmek |
worst f.
|
|
122 |
Eski Kullanım |
daha kötü hale gelmek |
worse f.
|
|
123 |
Eski Kullanım |
geliştirmeye çalışırken daha kötü hale getirmek |
misimprove f.
|
|
British Slang |
|
124 |
İngiliz Argosu |
daha kötü olabilirdi |
better than a slap in the face with a wet kipper/fish expr.
|
|
125 |
İngiliz Argosu |
daha kötü olabilirdi |
better than a poke in the eye with a blunt stick expr.
|
|