flat - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

flat

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"flat" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 143 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
flat i. daire
flat s. yassı
flat s. düz
General
flat i. düz şey
flat i. geniş düz yer
flat i. bemol
flat i. apartman katı
flat i. apartman dairesi
flat i. kumsal
flat i. düz yüzey
flat i. düzlük
flat i. sığlık
flat i. yavanlık
flat i. platform vagon
flat i. tatsızlık
flat i. ova
flat i. düz arazi
flat i. bataklık
flat i. daire
flat i. apartman
flat i. kat
flat i. düz yüzey
flat f. yassılmak
flat f. düzeltmek
flat f. düşmek
flat f. yassıltmak
flat f. düzleşmek
flat f. düzleştirilmek
flat f. düz bir yüzeye batmak
flat f. düz bir yüzeye düşmek
flat s. gazı kaçmış (içecek)
flat s. kesat
flat s. gazı kaçmış
flat s. inik
flat s. yıkık
flat s. monoton
flat s. tatsız
flat s. yavan
flat s. hareketsiz
flat s. havası inmiş
flat s. yatay
flat s. patlak
flat s. kısık
flat s. boğuk
flat s. kati
flat s. müstevi
flat s. gazı gitmiş (içecek)
flat s. harap
flat s. bitmiş (pil)
flat s. faizsiz
flat s. sabit
flat s. kesin
flat s. sönük
flat s. yayvan
flat s. boş
flat s. tam
flat s. tekdüze
flat s. değişmez
flat s. durgun
flat s. (lastik) havasız
flat s. düzgün
flat s. donuk
flat s. (pil) bitik
flat s. (içki) gazı gitmiş
flat s. gazsız
flat s. mat
flat s. tek
flat s. (lastik) patlak
flat s. kabarmamış
flat s. (müzik) bemol
flat s. düz (ayakkabı)
flat s. soluk (ışık)
flat zf. düz olarak
flat zf. sırtüstü
flat zf. tamamıyla
flat zf. tam olarak
flat zf. yatay biçimde
flat zf. kesin olarak
flat zf. bütünüyle
flat zf. açık olarak
flat zf. açıkça
flat zf. (sırt) üstü
flat zf. monoton
Trade/Economic
flat zf. faiz işletmeden
flat zf. faiz ödemeden
flat zf. birikmiş faizi ödemeksizin
Technical
flat i. mat
flat i. lastik patlağı
flat i. patlak lastik
flat i. sönmüş lastik
flat i. alıcıyla yığın halinde gönderilen demonte konteyner
flat i. imalat makinesinin kesici kenarının düz kısmı
flat i. dikdörtgen ve düzgün bir kesite sahip haddelenmiş metal çubuk
flat i. bazı vida dişlerinin en alt veya en üstünde bulunan tesviye eğrisinin silindirik kısmı
flat s. basık
flat s. donuk
flat s. havasız
flat s. yassı
Textile
flat i. çırçır makinesinin silindirinin üzerindeki zincire yerleştirilip ipliğin taraklanmasını kolaylaştıran dişli çıta
flat s. düz
Architecture
flat i. yatay platform şeklindeki mimari eleman
Construction
flat i. daire
flat i. kat
Dyeing
flat f. (yüzeyi) düz boya tabakası ile kaplamak
flat f. (boyalı veya cilalı yüzeyin) zımparalama ile parlaklığını almak
flat f. (boyaya) terebentin ekleyerek parlamasını engellemek
Automotive
flat s. yassı
Marine
flat zf. düz yelkenle
Mining
flat i. maden damarının yatay kapsamı
flat i. yatay ve düz cevher katmanı
flat i. düşük kalite ham elmas
Anatomy
flat i. el ayası
flat i. elin iç yüzeyi
Geometry
flat i. öklid uzayı
flat i. üç boyutlu uzay
Botanic
flat i. olgunlaşmış mantar
Agriculture
flat i. fidelerin konulduğu sığ kutu
flat i. sığ çukurlarına yumurta yerleştirilen sıkıştırılmış kağıt bölme
flat f. (soğanları) sığ kutuya koymak
flat f. (fideleri) bir yerden çıkarıp sığ bir kutuya dikmek
Linguistics
flat i. bemolleşme
flat s. bemolleşmiş
flat s. düz
Geography
flat i. teksas eyaletinde şehir
Meteorology
flat s. düz
Military
flat s. soluk
Hunting
flat i. gövde
flat i. silah gövde çerçevesi
Sport
flat i. teniste topa düz vuruş
flat i. engelsiz yarış parkuru
flat i. futbol sahasının her iki takımın kanatlarına bitişik kısmı
flat i. patenin iki kenarıyla birden kayma
flat i. patenin iki kenarıyla kayılınca buzda oluşan çift iz
Wagering
flat i. şekli kusurlu olduğu için bir yüzü diğer yüzlerinden daha sık üste gelen defolu zar
Art
flat i. keskin kenarlı uzun ve düz fırça
Music
flat i. bemol
flat i. ayak tabanının tamamının kullanıldığı dans adımı
flat f. (notayı) pesten okumak
flat f. yarım ses pesleştirmek
flat f. doğru veya amaçlanan perdeden aşağı düşmek
Theatre
flat i. ahşap çerçeve ile boyalı kumaştan oluşan sahne dekoru
Photography
flat i. fotoğraf klişesi yaparken negatif filmlerin üzerine yerleştirildiği kalın cam
flat i. foto ofset klişesinin yapıldığı negatif veya pozitif filmler topluluğu

"flat" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
flat-footed s. düztaban
General
bachelor's flat i. garsoniyer
flat round stone i. kaydırak
furnished flat i. mobilyalı daire
flat cap i. kasket
flat foot i. düztabanlık
flat for land i. kat karşılığı
flat tyre i. patlak lastik
flat surface i. tahta
flat for land method i. kat karşılığı
flat place i. düzlük
flat bottom boat i. tongarto
flat to be let i. kiralık kat
flat surface i. tabla
flat arch i. basık kemer
flat with sea view i. denize nazır ev
flat glass i. düz cam
freehold flat i. kat mülkiyeti
flat for old persons i. yaşlı apartmanları
flat rate i. tek fiyat
flat for land basis i. kat karşılığı
flat tire i. inik teker
salt flat i. tuzlu çanak
flat bottom i. dibi düz
round and flat bread i. pide
flat battery i. boşalmış akü
flat battery i. boşalmış pil
flat tire i. patlak lastik
flat roof i. düz çatı
flat iron i. ütü
garden floor flat i. bahçe katı apartman dairesi
optical flat i. optik düzlük
flat surface i. düz zemin
housekeeper's flat i. kapıcı dairesi
mud flat i. (gelgitle oluşan) çamur alanı
flat country i. düz arazi
flat ground i. düz arazi
flat screen i. yassı ekran
flat country i. düzlük
flat screen i. düz ekran
flat-footedness i. düztabanlık
flat-mate i. ev arkadaşı
flat-heeled shoe i. yemeni
lay-flat hose i. yassı hortum
one-roomed flat i. tek odalı daire
flat rate i. herkes için aynı fiyat
flat rate i. sabit fiyat
studio flat i. stüdyo daire
flat earth society i. dünyanın düz olduğuna inanan topluluk
flat earther i. dünyanın düz olduğuna inanan kimse
flat for rent i. kiralık daire
flat for sale i. satılık daire
flat terrain i. düz arazi
f double flat i. f çift bemol
bosphorus view flat i. boğaz manzaralı daire
flat-screen television i. düz-ekran televizyon
flat-screen tv i. düz-ekran televizyon
flat-trim toothbrush i. düz kesimli diş fırçası
flat tummy i. düz karın
run-flat tyres i. patlamış halde bile giden lastikler
basement flat i. bodrum dairesi
ground floor flat i. giriş kat dairesi/zemin (kat) dairesi
flat-twin engine i. yatık çift motor
show flat i. örnek daire
flat shoes i. düz ayakkabı
flat shoes i. babet
flat tire i. patlak teker
flat peak [uk] i. Snapback şapka
flat cap i. Snapback şapka
two bedroom flat i. iki odalı daire
flat beer i. gazsız bira
flat earther i. düz dünyacı
flat position i. düz pozisyon
flat race i. engelsiz at yarışı
clam-flat [new england] i. yumuşak gel-git düzlüğünde midyelerin gizlendiği bölüm
ownership flat [new zealand] i. içinde sahibinin yaşadığı daire
ownership flat [new zealand] i. mülk sahibi tarafından işgal edilen daire
flat-earther i. düz dünyacı
flat-earthist i. düz dünyacı
council flat i. yerel meclise ait olup halka ucuza kiralanan daire
flat bone i. bonfilenin takoz kemiğine bitişik kısmı
flat foot i. düztaban ayak
flat foot i. düztaban kimse
flat hoop i. iki tarafı da düzleştirilmiş ahşap kasnak
flat paper i. katlanmamış kağıt
flat solid i. uzunluk ve genişliğine göre ince olan düz eşya
flat spin i. karmaşa
flat spin i. kararsızlık
flat spin i. karışıklık
flat spin i. telaş
flat top i. tepedeki saçların kısa kesilip dik durmalarının sağlandığı, tepeden düz görünen bir saç stili
flat-earther i. saçma ve saygınlığı olmayan bir teoriye inanan veya bu teoriyi savunan kimse
flat-earther i. açık kanıtlara rağmen gerçeği reddeden kimse
flat-hunting i. apartman dairesi arama
flat-share i. paylaşımlı daire
flat-share i. dairede oturanların imkanları ve harcamaları paylaştığı yaşam şekli
service flat [uk] i. servisli daire
service flat [uk] i. ev işçiliği hizmetlerinin sağlandığı daire türü
serviced flat i. servisli daire
serviced flat i. ev işçiliği hizmetlerinin sağlandığı daire türü
flat character i. sığ karakter
flat character i. derinliği olmayan ve hikaye boyunca değişime uğramayan karakter
fall flat f. başarı sağlayamamak
fall flat f. başarısız olmak
become flat f. yatmak
become flat f. düzleşmek
lay flat f. sermek
fall flat f. umulan rağbeti hiç görmemek
flat hat f. çok alçaktan uçmak
fall flat on one's face f. kapaklanmak
lay flat f. yere sermek
be flat broke f. meteliğe kurşun sıkmak
stand flat f. düz durmak
go flat f. gazı kaçmak (içecek vb)
go flat f. asidi kaçmak
flat-hammer f. çekiçle düzlemek
be caught flat footed f. kontrpiyede kalmak
rent a flat f. ev kiralamak
run flat f. telefonunun şarjı bitmek
one's battery to go flat f. telefonunun şarjı bitmek
become flat f. telefonunun şarjı bitmek
get a place in no time flat f. soluğu (bir yerde) almak
be found dead in her/his flat f. dairesinde ölü bulunmak
be found dead at her/his flat f. dairesinde ölü bulunmak
get (somewhere) in no time flat f. soluğu (bir yerde) almak
lie flat f. düz yatmak
lie flat f. sırt üstü uzanmak
live in a small flat f. küçük bir dairede oturmak
fall flat f. yanıt vermemek
fall flat f. sonuç vermemek: amaçlanan etkiyi yaratamamak
flat [obsolete ] f. donuklaştırmak
flat [obsolete ] f. cansızlaştırmak
flat [obsolete ] f. sıkıcı hale getirmek
flat-hat f. çalım satmak
flat-hat f. gösteriş yapmak
flat-share f. akraba olunmayan kimselerle bir daireyi paylaşmak
flat-share f. paylaşımlı dairede yaşamak
become flat f. solgunlaşmak
become flat f. hoş kokusunu yitirmek
become flat f. yavanlaşmak
flat footed s. azimli
flat enough s. yeterince düz
very flat s. yamyassı
as flat as s. kadar dümdüz
flat broke s. meteliksiz
flat broke s. beş parasız
flat footed s. düztaban
flat on one's back s. yatalak
quite flat s. düzce
flat bottomed s. dibi düz
gone flat s. gazı kaçmış (içecek vb)
flat-footed s. kararlı
flat-footed s. değişmez
flat-footed s. sabit
flat-footed s. sağlam
flat-heeled s. topuksuz
flat-footed s. azimli
flat-bottomed s. altı düz
flat broke s. beş kuruşsuz
out of flat s. düzgünsüz
flat-out s. dolambaçsız
flat-out s. direkt
flat-out s. tamamen
flat-out s. doğrudan doğruya
flat-out s. adamakıllı
flat-out s. dosdoğru ve bütünüyle
flat-top s. üstü yassı
flat-topped s. üstü yassı
very flat s. çok düz
flat-topped s. düz tepeli
flat-bellied s. düz karınlı
flat-bellied s. karnı çıkıntılı olmayan
flat-bottom s. düz tabanı olan
flat-footed s. koşulsuz
flat-footed s. tereddütsüz
flat-footed s. dürüst ve ödünsüz
flat-footed s. düz bir tabanı olan
flat-headed s. başının tepesi düzleştirilmiş olan
flat-out s. son süratle yapılan
flat-water s. sakin akan su kanalına ait
flat-water s. sakin akan su kanalının üzerinde giden
flat out zf. gayretle
flat out zf. son hızla
in two minutes flat zf. tam iki dakikada
in ten seconds flat zf. tam on saniyede
in nothing flat zf. hızla
in nothing flat zf. süratle
flat out hell-for-leather zf. hızla
flat out hell-for-leather zf. süratle
flat out zf. adamakıllı
flat out zf. doğrudan doğruya
flat out zf. direkt
flat out zf. tamamen
flat out zf. dolambaçsız
flat out zf. dosdoğru ve bütünüyle
flat out zf. açıkça
flat out zf. dobra dobra
flat-out [us] zf. son derece
flat-out [us] zf. en üst dereceye kadar
flat-footed zf. açıkça ve kesin olarak
flat-footed zf. düz olarak
flat-footed zf. ayakları yere dümdüz basar halde
the battery is flat expr. şarj bitti
Phrasals
flat out f. başaramamak
flat out f. başarısız olmak
flat out f. kötü sonlanmak
flat out f. beklentileri boşa çıkarmak
Phrases
the market is flat expr. piyasa durgun
in (an amount of time) flat expr. sadece (belli bir zaman) içinde
in (an amount of time) flat expr. tam (belli bir zaman) içinde
in two minutes flat expr. sadece iki dakika içinde
in two minutes flat expr. tam iki dakika içinde
Colloquial
flat denial i. kesin inkar
flat denial i. kesin yadsıma
flat contradiction i. kesin inkar
flat contradiction i. kesin yadsıma
a flat-out liar i. tam bir yalancı
flat out f. bitap düşmek
flat out f. dobra dobra konuşmak
lay flat f. dümdüz etmek
lay flat f. mahvetmek
lay flat f. yıkmak
lay flat f. yerle bir etmek
be caught flat-footed f. hazırlıksız yakalanmak
be caught flat-footed f. gafil avlanmak
be caught flat-footed f. habersiz yakalanmak
catch flat-footed f. hazırlıksız yakalamak
catch flat-footed f. gafil avlamak
catch flat-footed f. habersiz yakalamak
flat-chested s. tahta göğüslü
flat-footed s. geç tepki veren
flat-footed s. basireti bağlanmış
flat-footed s. hazırlıksız yakalanmış
flat-footed s. gafil avlanmış
flat-footed s. beceriksiz
flat-footed s. sakar
flat-footed s. hantal
flat-footed s. biçimsiz
flat-footed s. garip
flat-footed s. uygunsuz
flat out expr. alelacele
flat out expr. bütün gücüyle
flat out expr. çabucak
flat out expr. çok çabuk
flat out expr. son sürat
flat out expr. son hızla
flat out expr. tüm gücünü harcayarak
flat out expr. tüm hızıyla
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. o kadar!
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. işte o kadar!
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. bitmiştir!
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. konu kapanmıştır!
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. açık ve kesin!
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. ve bu son sözüm!
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. ve son sözüm bu!
and that's flat! [old-fashioned] [uk] expr. ve son kararım bu!
in two minutes flat expr. tam iki dakikada
in two minutes flat expr. tam iki dakika içinde
Idioms
granny flat i. evin yaşlanan ebeveynlere ayrılmış alanı/bölümü
granny flat i. evin büyük ebeveynler için ayrılmış bölümü
granny flat i. evde büyük ebeveynlerin yaşaması için ayrılmış daire
granny flat i. evin yaşlı anne babası için ayrılmış olan bölümü
granny flat i. evde yaşlı anne baba için ayrılan daire
be caught flat-footed f. umulmadık bir anda yakalanmak
be caught flat-footed f. beklenmedik bir anda yakalanmak
be caught flat-footed f. hazırlıksız yakalanmak
be caught flat-footed f. habersiz yakalanmak
be caught flat-footed f. şaşakalmak
be caught flat-footed f. zor/müşkül duruma düşmek/girmek
be caught flat-footed f. gafil avlanmak
be caught flat-footed f. ters tarafa yatmak
catch flat-footed f. umulmadık bir anda yakalamak
catch flat-footed f. beklenmedik bir anda yakalamak
catch flat-footed f. hazırlıksız yakalamak
catch flat-footed f. habersiz yakalamak
catch flat-footed f. gafil avlamak
catch flat-footed f. zor/müşkül duruma düşürmek/sokmak
catch someone flat-footed f. birini iş üstünde yakalamak
fall flat f. başarısız olmak
fall flat on one's face f. başarısız olmak
fall flat on one's/its face f. bir işte (fena şekilde) başarısız olmak/başarısızlığa uğramak
flat on one's ass f. bitap düşmek
leave someone flat f. beş parasız bırakmak
fall flat on one's/its face f. bozum olmak
catch someone flat-footed f. birini suçüstü yakalamak
fall flat on its face f. başarısız olmak
fall flat on one's/its face f. çuvallamak
leave someone flat f. dımdızlak ortada bırakmak
fall flat on one's face f. çuvallamak
fall flat on its face f. çuvallamak
work flat out f. canla başla çalışmak
be in a flat spin f. çılgına dönmek
flat on one's ass f. dara düşmek
fall flat f. çuvallamak
fall flat f. fos çıkmak
flat on one's back f. hasta yatmak
fall flat f. güme gitmek
catch flat-footed f. gafil avlamak
catch flat-footed f. hazırlıksız yakalamak
fall flat f. istediğini elde edememek
flat on one's back f. meteliksiz kalmak
lay flat f. kendini yere atmak
be flat broke f. meteliğe kurşun atmak
flat on one's back f. kötü duruma düşmek
fall flat on one's face f. sırtı yere gelmek
flat on one's ass f. parasız kalmak
catch flat-footed f. suçüstü yakalamak
lay somebody/something flat f. yere sermek
flat on one's back f. zil olmak
be flat on one's back f. yatağa düşmek
be flat on one's back f. yataklara düşmek
leave someone flat f. yüzüstü bırakmak
fall flat f. yüzüstü düşmek
flat on one's back f. yorgan döşek yatmak
fallen flat on its face f. (bir gösteride vb) başarısız olmak
fallen flat on its face f. yüzüstü kapaklanmak
be flat on one's back f. yatalak olmak
be fallen flat on its face f. yere serilmek
fall flat on the ground f. yere kapaklanmak
rain like a cow pissing on a flat rock f. bardaktan boşanırcasına yağmak
rain like a cow pissing on a flat rock f. çok şiddetli yağmur yağmak
rain like a cow pissing on a flat rock f. yoğun bir şekilde yağmur yağmak
rain like a cow pissing on a flat rock f. aşırı yağmur yağmak
be caught flat-footed f. ürkütülmek
leave someone flat-footed f. birini ortada bırakmak
leave someone flat-footed f. birini dımdızlak bırakmak
be (flat) on (one's) back f. ayağa kalkacak gücü olmamak
be flat-footed f. hazırlıksız olmak
be flat-footed f. şaşakalmak
be flat-footed f. gafil avlanmak
be flat-footed f. habersiz olmak
be flat-footed f. geç tepki vermek
be flat-footed f. basireti bağlanmak
be flat-footed f. düztaban olmak
be flat-footed f. sakar olmak
be flat-footed f. beceriksiz olmak
be flat-footed f. biçimsiz olmak
be flat-footed f. garip olmak
be flat-footed f. uygunsuz olmak
catch (one) flat-footed f. (birini) gafil avlamak
catch (one) flat-footed f. (birini) şaşırtmak
catch (one) flat-footed f. (birini) hazırlıksız yakalamak
catch (one) flat-footed f. (birini) beklemediği bir anda yakalamak
catch (one) flat-footed f. (birini) suçüstü yakalamak
catch (one) flat-footed f. (birini) iş üstünde yakalamak
fall (flat) on (one's) face f. yüz üstü düşmek
fall (flat) on (one's) face f. yüzünün üstüne düşmek
fall (flat) on (one's) face f. yüz üstü yere yapışmak
fall (flat) on (one's) face f. yüz üstü kapaklanmak
fall (flat) on its face f. yüz üstü düşmek
fall (flat) on its face f. yüzünün üstüne düşmek
fall (flat) on its face f. yüz üstü yere yapışmak
fall (flat) on its face f. yüz üstü kapaklanmak
fall flat f. komik olmamak
fall flat f. güldürücü olmamak
fall flat on your face f. başarısız olmak
fall flat on your face f. çuvallamak
fall flat on your face f. bir işte (fena şekilde) başarısız olmak/başarısızlığa uğramak
fall flat on your face f. yüz üstü düşmek
fall flat on your face f. yüzünün üstüne düşmek
fall flat on your face f. yüz üstü yere yapışmak
fall flat on your face f. yüz üstü kapaklanmak
flat-hatting f. (uçağı) alçaktan ve dikkatsizce uçurma
leave (one) flat f. (birini) hiç eğlendirmemek
leave (one) flat f. (birini) güldürmemek
leave (one) flat f. (birini) sıkmak
leave (one) flat f. (birini) yüzüstü bırakmak
leave (one) flat f. (birini) öylece terk etmek
leave (one) flat f. (birini) bir anda/beklenmedik bir şekilde terk etmek
leave (one) flat f. (birini) ortada bırakmak
leave (one) flat f. (birini) dımdızlak bırakmak
leave (one) flat f. (birini) beş parasız ortada bırakmak
leave flat f. dımdızlak ortada bırakmak
leave flat f. yüzüstü bırakmak
leave flat f. bir anda terk etmek
flat chat s. çok meşgul
flat chat s. aşırı yoğun
flat chat s. çok dolu
flat chat s. boğazına kadar işe vs. gömülmüş durumda
flat busted s. cebi delik
flat broke s. cebidelik
flat broke s. cebi delik
flat as a strap [australia] s. ok gibi hızlı
flat broke s. meteleksiz
flat busted s. meteliksiz
flat broke s. meteliğe kurşun atan
flat broke s. parasız kalmış
flat busted s. parasız kalmış
flat out like a lizard drinking [australia] s. çok meşgul
flat out like a lizard drinking [australia] s. kafası dolu/meşgul
flat out like a lizard drinking [australia] s. yoğun
(as) flat as a strap s. çok meşgul
(as) flat as a strap s. kafası birçok şeyle meşgul/dolu
caught flat-footed s. gafil avlanmış
caught flat-footed s. hazırlıksız yakalanmış
caught flat-footed s. boş bir anında yakalanmış
caught flat-footed s. savunmasız yakalanmış
flat as a board s. yamyassı
flat as a board s. tahta gibi dümdüz
flat as a board s. dümdüz
flat as a board s. küçük memeli
flat as a board s. tahta göğüslü
flat as a pancake s. yamyassı
flat as a pancake s. tahta gibi dümdüz
flat as a pancake s. dümdüz
flat as a pancake s. küçük memeli
flat as a pancake s. tahta göğüslü
flat on back s. yatalak
flat on back s. yorgan döşek yatan
flat on back s. kalkamaz halde
flat on back s. başını kaldıramaz halde
flat on one's back s. yatalak
flat on one's back s. yorgan döşek yatan
flat on one's back s. kalkamaz halde
flat on one's back s. başını kaldıramaz halde
flat on one's back s. çaresiz
flat on one's back s. aciz
flat on one's back s. sırtı yere gelmiş
flat on one's back s. eli ayağı bağlanmış
flat-strap [australia] s. aşırı meşgul
flat-strap [australia] s. aşırı yoğun
flat-chested s. küçük memeli (kadın)
flat chat zf. son hızla
flat chat zf. son sürat
flat chat zf. tam gaz
flat chat zf. canla başla
flat chat zf. var gücüyle
flat chat zf. deli gibi
flat out like a lizard drinking [australia] zf. hız sınırında
flat out like a lizard drinking [australia] zf. olabilecek en yüksek hızda/güçte
flat out like a lizard drinking [australia] zf. son hız
flat out like a lizard drinking [australia] zf. tam güç
and that's flat expr. açık ve kesindir işte o kadar
and that's flat expr. açık ve kesindir
flat as a strap [australia] expr. aşırı hızlı
as flat as a strap [australia] expr. aşırı hızlı
as flat as a strap expr. aşırı meşgul
flat as a strap expr. aşırı meşgul
as flat as a tack expr. aşırı moralsiz
flat as a tack expr. aşırı moralsiz
flat as a strap expr. aşırı yoğun
as flat as a strap expr. aşırı yoğun
flat busted expr. beş parasız
and that's flat expr. benim son kararım
as flat as a pancake expr. dümdüz
in no time flat expr. çabucak
in nothing flat expr. çabucak
flat as a pancake expr. dümdüz
flat as a strap expr. dümdüz
as flat as a strap expr. dümdüz
as flat as a board expr. dümdüz
as flat as a tack expr. çok üzgün
flat as a tack expr. çok üzgün
in no time flat expr. hızla
in nothing flat expr. hızla
and that's flat expr. işte o kadar
flat as a strap [australia] expr. jet gibi hızlı
as flat as a strap [australia] expr. jet gibi hızlı
as flat as a strap [australia] expr. ok gibi hızlı
as flat as a pancake expr. pide gibi
in nothing flat expr. süratle
in no time flat expr. süratle
and that's flat expr. son sözüm bu
and that's flat expr. son kararım bu
as flat as a board expr. tahta gibi dümdüz
as flat as a strap expr. tam gaz
flat as a strap expr. tam gaz
as flat as a pancake expr. yamyassı
in nothing flat expr. yıldırım gibi
as flat as a board expr. yamyassı
as flat as a tack expr. üzüntüden mecali kalmamış
flat as a tack expr. üzüntüden mecali kalmamış
flat strap expr. tam gaz
flat strap expr. son hız
flat strap expr. tam güç
flat strap expr. dümdüz
flat strap expr. hız kesmeden
in a flat spin expr. sıkıntıya girmiş
in a flat spin expr. sallantıya/çalkantıya girmiş
into a flat spin expr. kontrolden çıkmaya
into a flat spin expr. panik haline
into a flat spin expr. karışıklık/bunalım içine
into a flat spin expr. galeyana
into a flat spin expr. gözü dönmeye
on the flat expr. düzlüğe
on the flat expr. düzlükte
on the flat expr. düz alanda/alana
on the flat expr. engelsiz at yarışında
Speaking
that's flat expr. açık ve katidir
I'll tell you flat expr. açık söyleyeceğim
that's flat expr. açık ve katidir şüphesiz
we live in the same flat [uk] expr. aynı dairede yaşıyoruz
we live in the same flat [uk] expr. aynı evde yaşıyoruz
in nothing flat expr. çok geçmeden
did you find a flat? expr. ev/daire buldun mu?
on which floor is your flat? expr. evin/dairen kaçıncı katta?
that's flat expr. şüphesiz
I'm moving into a new flat expr. yeni bir daireye taşınıyorum
i'lltell you flat açık söyleyeceğim
Trade/Economic
flat tax i. bütün vergi dilimlerine aynı oranda uygulanan vergi