hole - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

hole

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"hole" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 91 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
hole i. çukur
hole i. delik
General
hole i. derin yer
hole i. in
hole i. boşluk
hole i. zorluk
hole i. deşik
hole i. kovuk
hole i. hücre
hole i. zor durum
hole i. kodes
hole i. kusur
hole i. delik
hole i. yuva
hole i. oyuk
hole i. çirkin, pis veya kasvetli bir konut
hole i. garip bir durum
hole i. çıkmaz
hole i. ilk turda kapalı olarak dağıtma (poker)
hole i. küçük liman
hole i. açıklık
hole i. yuva
hole i. yer
hole i. bilardo masası deliği
hole i. zeminde yumuşak malzeme ile dolmuş oyuk
hole i. toprağa kazılmış maden veya kuyu
hole i. doldurulmamış alan
hole i. boş alan
hole i. kayıp duygusu
hole i. kaybedilen şey için sürekli duyulan özlem
hole i. zayıf nokta
hole i. tutarsızlık
hole i. yasada boşluk
hole i. bilye oyunlarında bilyenin oynanacağı küçük boşluk
hole i. sakıncalı yer
hole i. tehlikeli yer
hole i. kaybeden konumu
hole i. havuz
hole f. köşesine çekilmek
hole f. deliğe girmek
hole f. delmek
hole f. kapanmak
hole f. delik açmak
hole f. yuvasına girmek
hole f. kazmak
hole f. deliğe sokmak
hole f. (hayvanı) deliğe yönlendirmek
Colloquial
hole i. ağız
Trade/Economic
hole i. borçlu olma
Technical
hole i. çukur
hole i. oyuk
Electric
hole i. (tel çekme) bir bölümün eksiltilmesi
hole i. (tel çekme) bir bölümün indirilmesi
Textile
hole i. delik
Construction
hole f. (tünel, geçit) delmek
hole f. (tünel, geçit) açmak
Automotive
hole i. çukur
hole i. delik
Railway
hole i. demiryolunun ana hattından ayrılan yan hat
hole f. karşıdan gelen trenin ana raydan geçebilmesi için yan raya geçmek (tren)
Aeronautic
hole i. uçağın aniden düşmesine neden olan hava boşluğu
Marine
hole i. gemi ambarı
hole i. gemi deposu
Mining
hole f. kömür yatağının altını kesmek
Dentistry
hole i. diş çürüğü
Physics
hole i. bir değerlik elektronunun yokluğundan dolayı atomdaki boşluk
hole i. fermiyonların negatif enerjisinin kuantum durumlarının neredeyse tam sürekliliğinde boşluk
hole i. kristalde normal örgü konumundaki bir atom veya iyonun eksik olması nedeniyle kusur
Zoology
hole i. hayvan çukuru
Geography
hole i. su kütlesindeki derin yer
hole i. koy
Sport
hole i. (golf) oynama süresi
hole i. savunma düzenindeki açıklık
hole i. golf sahasında hedeften deliğe kadar olan bölümler
hole i. topu hedeften deliğe atınca kazanılan puan
hole i. topa hedeften karşılık gelen deliğe göndermek için yapılan vuruş sayısı
hole f. (golf topunu) deliğe sokmak
Football
hole i. (amerikan futbolu) savunma diziliminde hücum oyuncusunun topu ilerletmesine fırsat sunan boşluk
Slang
hole i. gözaltı hücresi
hole i. nezaret hücresi
hole i. anüs
hole i. göt deliği
hole i. kıç deliği
hole i. aşağılık herif
hole i. dallama
hole i. götveren
hole i. göt lalesi
hole i. götlek
hole i. hergele
hole i. hıyar
hole i. lavuk

"hole" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
single hole i. tek delik
bullet hole i. mermi deliği
watering hole i. ingilizce'de bar veya pub anlamında argo sözcük
mouse hole i. fare deliği
nail hole i. tırnak hücresi
watering hole i. boşboğaz
watering hole i. söz taşıyan
watering hole i. hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap
watering hole i. laf taşıyan
observation hole i. gözetleme deliği
watering hole i. doğal bir su kaynağı
watering hole i. hayvanların su içmesine elverişli yer
watering hole i. yalak
lamp hole i. lamba deliği
gopher hole i. sincap yuvası
hand hole i. el deliği
oven made in a hole in the earth i. tandır
moth hole i. güve yeniği
lubrication hole i. yağlama çukuru
smoke hole i. baca
button hole i. ilik
watering hole i. suvat
inspection hole i. muayene deliği
a round peg in a square hole i. bulunduğu yere hiç uygun olmayan kimse
sprocket hole i. perforasyon
hole in a toilet fixture i. kubur
drainage hole i. drenaj deliği
hole in the ground i. yerdeki delik
worm hole i. kurt yeniği
bullet hole i. kurşun deliği
water hole i. küçük göl
designation hole i. tanıtma deliği
leakage hole i. sızıntı deliği
black hole i. kara delik
hole puncher i. delgeç
vent hole i. hava boşaltma deliği
vent hole i. havalandırma deliği
vent hole i. havalık
vent hole i. hava alma deliği
cargo hole i. yük ambarı
cleanout hole i. temizleme deliği
key-hole i. anahtar deliği
coal-hole i. kömürlük
peep-hole i. gözetleme deliği
pigeon-hole i. yazı masası çekmecesi
peep hole i. kontrol deliği
peep hole i. gözetleme deliği
ear hole i. kulak deliği
ear hole i. küpe deliği
nine-hole golf course i. dokuz delikli golf sahası
two hole paper perforator i. iki delikli delgi makinesi
two hole paper perforator i. iki delikli zımba makinesi
tree hole i. ağaç kovuğu
huge hole i. büyük delik
blind hole i. kör kuyu
small hole i. küçük delik
rabbit hole i. tavşan deliği
coal hole i. kömürlük
dene hole i. yapay mağara
judas hole i. gözetleme deliği
cubby-hole i. küçük oda
cubby-hole i. hücre
cubby-hole i. önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta)
cubby-hole i. göz
cubby-hole i. odacık
cubby-hole i. gizlenecek yer
wrong hole i. yanlış delik
bolt hole i. sığınak
bolt hole i. kaçış yeri
bolt hole i. farenin vb kaçtığı delik
cubby-hole i. çocukların korunma odası olarak kullanıldığı oda/yer
hole punch i. delgeç
hidey-hole i. sığınak
hidey-hole i. gizlenme yeri
hidey-hole i. saklanma yeri
teaze-hole i. ocak veya fırınlarda yakıt koyulan delik
bogey hole [australia] i. doğal yüzme havuzu
bolt-hole [uk] i. kaçış yeri
bolt-hole [uk] i. sığınma yeri
bolt-hole [uk] i. hayvan kaçış deliği
hand-hole plate i. el deliği kapağı
bolt-hole i. hayvan kaçış deliği
bore-hole i. (genellikle keşif amacıyla açılan) sondaj deliği
hole in one i. nadir başarı
hole in one i. harika iş
hole in one i. dikkate değer başarı
hole in the wall i. küçük restoran
hole in the wall i. kuytu restoran
hole in the wall i. küçük ve kuytu oda
hole in the wall i. uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
hole-in-one i. nadir başarı
hole-in-one i. harika iş
hole-in-one i. dikkate değer başarı
hole-in-the-wall i. küçük restoran
hole-in-the-wall i. kuytu restoran
hole-in-the-wall i. küçük ve kuytu oda
hole-in-the-wall i. uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
mouth hole i. (kayak maskesinde) ağız için bırakılmış açıklık
chuck hole i. vagon tekerlek izindeki derin delik
cradle hole i. yolda oluşan çukur
pigeon hole i. güvercin yuvalarındaki giriş deliği
pigeon hole i. eski bir ingiliz oyunu
pit-hole i. çukur
pit-hole i. çopur
post hole i. direk çukuru
post hole i. direk sabitlemek için açılan çukur
pritchel hole i. nalda çivi deliği
shot hole i. (böceğin açtığı) ahşap deliği
sight-hole i. gözetleme deliği
sight-hole i. kapı dürbünü
sink hole i. gider kapağı
sink hole i. foseptik
sink hole i. lağım çukuru
sink hole i. pislik yuvası
spile hole i. varildeki küçük hava deliği
spile hole i. hava deliği
spile hole i. özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik
make a hole in f. delik açmak
bore a hole in f. delik açmak
have an ace in the hole f. elinde kozu olmak
hole up f. saklanmak
make a hole f. delik açmak
dig a hole f. çukur kazmak
make a hole in f. delmek
hole up f. kapanmak
hole up f. köşesine çekilmek
bore a hole in f. azıcık çürütmek (bir fikri)
cover a hole f. delik kapatmak
bore a hole in something with a nail f. çivi ile delmek
fall into a hole f. çukura düşmek
make a hole f. delik delmek
make a hole in something with a nail f. çivi ile delmek
pierce a hole in something with a nail f. çivi ile delmek
pierce a hole f. delik delmek
drill a hole f. delik delmek
go down into a hole f. çukura inmek
bore a hole f. delik delmek
drill a hole on the surface f. yüzeye delik açmak
be half dead with a bullet hole in one's shoulder f. omzunda bir kurşun deliğiyle yarı ölü bir halde olmak
have a hole in one's budget of f. bütçesinde ...'lık açık olmak
dig a hole f. delik açmak
dig a hole f. çukur açmak
darn hole f. delik yamamak
without a hole s. deliksiz
hole-and-corner s. gizli
hole-and-corner s. sinsi
hole-and-corner s. el altından
top-hole s. en iyi
top-hole s. seçkin
hole and corner s. önemsiz
hole and corner s. değersiz
hole and corner s. yaşamdaki çevresel ve önemsiz olaylara ait olan
hole-and-corner s. önemsiz
hole-and-corner s. değersiz
hole-and-corner s. yaşamdaki çevresel ve önemsiz olaylara ait olan
hole-in-corner s. el altından yapılan
hole-in-corner s. gizli yapılan
hole-in-corner s. gizli kapaklı
hole-in-corner s. önemsiz
hole-in-corner s. değersiz
Phrasals
hole up f. sığınağa yerleştirmek
hole up f. saklanma yerine yerleştirmek
hole up f. hapsetmek
hole up f. uzun süre alıkoymak
hole up f. uzun süre bekletmek
Proverb
mouse that has but one hole is quickly taken işini sağlama al
mouse that has but one hole is quickly taken her zaman ikinci bir seçeneğin olsun
mouse that has but one hole is quickly taken eşeğini sağlam kazığa bağla
if you're in a hole, stop digging eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın
if you're in a hole, stop digging çukura düştüysen kazmayı bırakacaksın
Colloquial
hole digger i. hamburgerleri pişiren/çeviren kişi
hole digger i. hamburgercide köfte çevirmek kadar basit
hole digger i. az maaşlı bir işte çalışan kişi
hole digger i. vasıfsız/niteliksiz işçi
gaping hole i. boşluk
gaping hole i. eksiklik
top hole i. güzel
top hole i. hoş
top hole i. harika
top hole i. mükemmel
black hole of calcutta [uk] i. sıkış tıkış yer
hidey-hole i. kuytu saklanma yeri
hidy-hole i. barınak
hidy-hole i. saklanma yeri
hole [us] i. küçük liman
hole card i. avantajlı kullanılabilene kadar yedekte tutulan şey
hole-in-the-wall [uk] i. bankamatik
fraidy hole i. kasırga sığınağı
shit-hole i. bok çukuru
shit-hole i. berbat yer
shit-hole i. iğrenç yer
be in a hole f. açmazda olmak
make a hole in f. başarıya atılan ilk adımı atmak
be in a hole f. çıkmazda olmak
be in a hole f. zor durumda olmak
in the hole s. parası veya başka bir kaynağı yok
in the hole s. paranın veya başka bir kaynağın eksik
in the hole s. borçlu
in the hole s. borca girmiş
in the hole s. borca batmış
in the hole s. borç batağına/çukuruna düşmüş
in the hole s. skor olarak geride
in the hole s. spor müsabakasında dezavantajlı durumda
in the hole s. iskambilde puanı sıfırın altında kalmış
in the hole s. iskambilde sıfırın puanı altına düşmüş
in the hole s. maddi sıkıntıda
in the hole s. maddi zorluğa düşmüş
in the hole s. (spor müsabakasında) sıkıntılı/zor duruma düşmüş
in the hole s. (spor müsabakasında) başı dertte
in the hole s. (spor müsabakasında) içinden çıkılması zor duruma düşmüş
in the hole s. (spor müsabakasında) kazanma şansını sıkıntıya sokmuş
in the hole [uk] s. içeride (kişi veya kurumun borçlu olması anlamında)
in the hole [uk] s. belirli bir miktar içeri girmiş (kişi veya kurumun borçlu olması anlamında)
in the hole s. zararda
in the hole s. hesaplarında açık olan
in the hole s. hesaplarında eksik olan
in the hole s. mali açığı olan
in the hole s. kasa açığı olan
in the hole s. bütçe açığı olan
in the hole s. hesap açığı olan
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. bir bok bilmez
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. hiçbir şey bilmez
hole-and-corner(a) expr. gizli kapaklı
shut your cake hole! expr. kapa çeneni!
shut your pie hole! expr. kes sesini!
shut your cake hole! expr. kes sesini!
shut your pie hole! expr. kapa çeneni!
make a hole expr. (polis anonsu vs. için) yolu açın!
Idioms
nineteenth hole i. lokal bar
nineteenth hole i. kulüp barı
nineteenth hole i. golf kulübü barı
black hole i. bir şeyin geri dönüşü olmaz bir şekilde kaybolduğu bir yer/bölge ya da şey
black hole i. hücre
black hole i. çukur
black hole i. zindan
word hole i. ağız
word hole i. gaga
cake hole i. ağız
cake hole i. gaga
pie hole i. ağız
pie hole i. gaga
watering hole i. bar/taverna
square peg in a round hole i. bulunduğu yere ait olmayan kimse
rabbit hole i. çıkmaz
a square peg in a round hole i. dam üstünde saksağan
a square peg in a round hole i. duruma uygunsuz şey
hole-in-the-corner activities i. gizli faaliyetler
a hole card i. gizli koz/avantaj
hole-and-corner activities i. gizli faaliyetler
someone's ace in the hole i. insanın gizli silahı
an ace in the hole i. insanın gizli silahı
square peg in a round hole i. kalıbının adamı olmayan kişi
a square peg in a round hole i. kel başa şimşir tarak
a hole in the wall i. küçük/karanlı dükkan veya lokanta
hole in the wall i. küçük dükkan/oda
square peg in a round hole i. mevkiine uygun olmayan kimse
an ace in the hole i. son koz olarak saklanan as
an ace in the hole i. son koz
someone's ace in the hole i. son koz
someone's ace in the hole i. son koz olarak saklanan as
hole-in-the-wall i. tek göz ofis
hole-in-the-wall i. tek göz ev
hole in one i. tek/ilk seferde başarma
hole in the wall i. tek göz oda/dükkan
hole-in-the-wall i. (içinde yaşanılan) küçük yer
hole digger i. basit işleri yapan işçi
hole digger i. basit bir işçi
hole digger i. ikinci sınıf bir işçi
white hole i. beyaz delik
white hole i. ak delik
white hole i. bir meselenin gün yüzüne çıktığı yer
white hole i. bir meseleyi/şeyi gün yüzüne çıkaran şey
white hole i. bir meseleyi/şeyi açığa çıkaran yer
white hole i. kaybolup gitmiş bir şeyi/meseleyi gün yüzüne çıkaran şey
white hole i. bir şeye/meseleye ışık tutan şey
hole card i. pokerde oyuncuya kapalı olarak dağıtılan/verilen kart
a round peg in a square hole i. dam üstünde saksağan
a round peg in a square hole i. bulunduğu ortama/yaptığı işe uygun olmayan kimse
a round peg in a square hole i. bulunduğu yere ait olmayan kimse
rabbit hole i. kördüğüm
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head f. hiç ihtiyacı/gereği olmamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head f. hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
have money burning a hole in (one's) pocket f. para harcama isteği duymak
have money burning a hole in (one's) pocket f. cebindeki/elindeki parayı tutamamak
have money burning a hole in (one's) pocket f. cebindeki/elindeki parayı illa harcamak
have money burning a hole in (one's) pocket f. cebinde para durmamak
have money burning a hole in (one's) pocket f. har vurup harman savurmak
have money burning a hole in (one's) pocket f. cebi delik olmak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head f. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head f. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head f. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head f. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
be out of the hole f. borçsuz olmak
put somebody in a hole f. birini zor/güç bir duruma sokmak
get out of the hole f. borçtan kurtulmak
go in the hole f. borca girmek
be in the hole f. borca girmek
poke a hole in something f. bir yerde bir delik açmak
get in the hole f. borca girmek
punch a hole in something f. bir yerde bir delik açmak
poke a hole through something f. bir yerde bir delik açmak
put someone in the hole f. birini borca sokmak
put somebody in a hole f. birini sıkıntıya sokmak
get out of the hole f. borcunu ödeyip düze çıkmak
be out of the hole f. borçtan kurtulmuş olmak
have something burning a hole in your pocket f. cebi delik olmak
money burns a hole in someone's pocket f. cebi delik olmak
need like a hole in the head f. hiçbir şekilde ihtiyaç duymamak
money burns a hole in someone's pocket f. eline geçen parayı hemen harcayan birisi olmak
make a hole in f. havasını söndürmek
make a hole in f. gedik açmak
try to fit a square peg into a round hole f. olmayacak bir işi yapmaya çalışmak
be in a hole f. kapana kısılmak
burn a hole in the pocket f. para suyunu çekmek
get out of hole f. rahata ermek
blow a hole in something f. (bütçede) delik açmak
be in a hole f. zor durumda olmak
be in the hole f. (miktar para kadar) borçlu olmak
make a hole in something f. (bütçede) delik açmak
blow a hole in something f. (fikirlerini/iddialarını) çürütmek
get out of hole f. zor ve sıkıntılı bir durumdan kurtulmak
go down the rabbit hole f. tavşan deliğine düşmek
go down the rabbit hole f. kaosun içine düşmek
go down the rabbit hole f. kurtlar sofrasına düşmek
go down the rabbit hole f. kör kuyuya inmek
dig (oneself) in a hole f. kendi kuyusunu kendi kazmak
dig (oneself) in a hole f. kendini zor duruma düşürmek
dig (oneself) in a hole f. kendini zora sokmak
dig (oneself) in a hole f. kendini zarara sokmak
dig (oneself) in a hole f. kendini istenmeyen bir duruma sokmak
dig (oneself) into a hole f. kendi kuyusunu kendi kazmak
dig (oneself) into a hole f. kendini zor duruma düşürmek
dig (oneself) into a hole f. kendini zora sokmak
dig (oneself) into a hole f. kendini zarara sokmak
dig (oneself) into a hole f. kendini istenmeyen bir duruma sokmak
dig yourself into a hole f. kendini utanç verici bir duruma düşürmek
dig yourself into a hole f. kendi kendini sıkıntıya sokmak
dig yourself into a hole f. kendi kendini dara sokmak
dig yourself into a hole f. kendi başına çorap örmek
dig yourself into a hole f. kendi başına iş açmak
dig a hole for yourself f. kendi kendini sıkıntıya sokmak
dig a hole for yourself f. kendi kendini dara sokmak
dig a hole for yourself f. kendi başına çorap örmek
dig a hole for yourself f. kendi başına iş açmak
dig yourself a hole f. kendini kötü bir duruma sokmak
dig yourself a hole f. kendini içinden çıkılması zor bir duruma sokmak
dig yourself into a hole f. kendini kötü bir duruma sokmak
dig yourself into a hole f. kendini içinden çıkılması zor bir duruma sokmak
dig (someone) out of a hole f. (birinin) zor bir durumdan çıkmasına yardım etmek
dig (someone) out of a hole f. (birinin) sıkıntılı bir durumdan kurtulmasına yardım etmek
dig (someone) out of a hole f. (birini) kötü bir durumun içinden çıkarmak
dig (someone) out of a hole f. (birini) içinden çıkılması güç bir durumdan kurtarmak
dig (oneself) out of a hole f. (kendini) zor bir durumdan kurtarmak
dig (oneself) out of a hole f. (kendini) sıkıntılı bir durumdan kurtarmak
dig (oneself) out of a hole f. (kendini) kötü bir durumun içinden çıkarmak
dig (oneself) out of a hole f. (kendini) içinden çıkılması güç bir durumdan kurtarmak
make hole f. petrol kuyusu açmak
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeye) hiç ihtiyacı olmamak
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/istek/lüzum duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeyi) zerre kadar istememek
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeye) hiçbir şekilde gereksinim duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeyin) en ufak eksikliğini çekmemek
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeye) kesinlikle lüzum/istek duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeye) karşı hiç istek duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şeyi) hiç ama hiç istememek
want (something) like (one wants) a hole in the head f. (bir şey) istediği/ihtiyaç duyduğu en son şey olmak
make a hole in the water f. kendini suda boğmak
make a hole in the water f. kendini suda boğarak öldürmek
make a hole in the water f. suda intihar etmek
poke a hole in (something) f. (bir şeyi) delmek
poke a hole in (something) f. (bir yere/şeye) delik açmak
poke a hole in (something) f. (bir şeyde) bir hata tespit etmek
poke a hole in (something) f. (bir şeyin) zayıf noktasını bulmak
poke a hole in (something) f. (bir şeyin) çürük noktasını bulmak
poke a hole in (something) f. (bir şeyde) bir kusur tespit etmek
poke a hole in (something) f. (bir şeyde) bir eksiklik tespit etmek
poke a hole in (something) f. (bir şeyde) bir çatlak tespit etmek
poke a hole in (something) f. (bir şeyde) bir aksaklık tespit etmek
be a square peg (in a round hole) f. duruma uygunsuz hareket etmek
be a square peg (in a round hole) f. bulunduğu yere hiç uygun olmamak
be a square peg (in a round hole) f. bulunduğu yerle/çevreyle alakası olmamak
be a square peg (in a round hole) f. bulunduğu yere ait olmamak
be a square peg (in a round hole) f. bulunduğu ortama/yaptığı işe uygun olmamak
be a square peg (in a round hole) f. farklı olduğu için bulunduğu ortama kolay uyum sağlayamamak
be burning a hole in (one's) pocket f. cebi delik olmak
be burning a hole in (one's) pocket f. cebinde durmamak
be burning a hole in (one's) pocket f. çarçur olmak
be burning a hole in (one's) pocket f. elinden/cebinden akıp gitmek
be burning a hole in (one's) pocket f. elinden/cebinden uçup gitmek
be burning a hole in (one's) pocket f. suyunu çekmek
be burning a hole in (one's) pocket f. nereye harcayacağını şaşırmak
be burning a hole in (one's) pocket f. harcamak için yanıp tutuşmak
be burning a hole in your pocket f. cebi delik olmak
be burning a hole in your pocket f. cebinde durmamak
be burning a hole in your pocket f. çarçur olmak
be burning a hole in your pocket f. elinden/cebinden akıp gitmek
be burning a hole in your pocket f. elinden/cebinden uçup gitmek
be burning a hole in your pocket f. suyunu çekmek
be burning a hole in your pocket f. nereye harcayacağını şaşırmak
be burning a hole in your pocket f. harcamak için yanıp tutuşmak
blow a hole in f. -i çürütmek
blow a hole in f. -in etkisini azaltmak
blow a hole in something f. sistemde delik açmak
blow a hole in something f. sistemi bozmak
blow a hole in something f. bir şeyin etkinliğini azaltmak
blow a hole in something f. bir şeyi sömürmek
blow a hole in something f. bir şeyi azaltmak
blow a hole in something f. bir şeyde sızıntı yaratmak
burn a hole in (one's) pocket f. (birinin) parasını/elindekini avucundakini/cebindekini tüketmek
burn a hole in (one's) pocket f. (birinin) ceplerini boşatmak
burn a hole in (one's) pocket f. (birinin) parasının suyunu çektirmek
dig (someone) out of a hole f. (birini) zor bir durumdan kurtarmak
dig (someone) out of a hole f. (birini) zor bir durumdan çıkaracak bir yol bulmak
dig (oneself) out of a hole f. durumunu kurtarmak
dig (oneself) out of a hole f. yeniden ayağa kalkmak/kaldırmak
money burns a hole in (one's) pocket f. cebi delik olmak
money burns a hole in (one's) pocket f. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in (one's) pocket f. para cebinde durmamak
money burns a hole in (one's) pocket f. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in (one's) pocket f. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in (one's) pocket f. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
money burns a hole in pocket f. cebi delik olmak
money burns a hole in pocket f. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in pocket f. para cebinde durmamak
money burns a hole in pocket f. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in pocket f. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in pocket f. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
money burns a hole in your pocket f. cebi delik olmak
money burns a hole in your pocket f. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in your pocket f. para cebinde durmamak
money burns a hole in your pocket f. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in your pocket f. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in your pocket f. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
need (something) like (one) needs a hole in the head f. (bir şeye) hiç ihtiyacı olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head f. (bir şeyin) hiç gereği olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head f. (bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need (something) like (one) needs a hole in the head f. (bir şeye) zerre kadar ihtiyacı olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head f. (bir şeye) hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need (something) like (one) needs a hole in the head f. (bir şeyin) en ufak eksikliğini çekmemek
need (something) like (one) needs a hole in the head f. (bir şeye) kesinlikle lüzum duymamak
need something like a hole in the head f. bir şeye hiç ihtiyacı olmamak
need something like a hole in the head f. bir şeyin hiç gereği olmamak
need something like a hole in the head f. bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need something like a hole in the head f. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need something like a hole in the head f. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need something like a hole in the head f. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need something like a hole in the head f. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
need something like you need a hole in the head f. bir şeye hiç ihtiyacı olmamak
need something like you need a hole in the head f. bir şeyin hiç gereği olmamak
need something like you need a hole in the head f. bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need something like you need a hole in the head f. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need something like you need a hole in the head f. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need something like you need a hole in the head f. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need something like you need a hole in the head f. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
poke a hole in f. -i delmek
poke a hole in f. -e delik açmak
poke a hole in f. -de bir hata tespit etmek
poke a hole in f. -in zayıf noktasını bulmak
poke a hole in f. -in çürük noktasını bulmak
poke a hole in f. -de bir kusur tespit etmek
poke a hole in f. -de bir eksiklik tespit etmek
poke a hole in f. -in açığını bulmak/tespit etmek
poke a hole in f. -de bir aksaklık tespit etmek
poke a hole through (something) f. (bir şeyi) delmek
poke a hole through (something) f. (bir şeyde) bir delik açmak
poke a hole through (something) f. (bir şeyde) bir hata tespit etmek
poke a hole through (something) f. (bir şeyin) zayıf noktasını bulmak
poke a hole through (something) f. (bir şeyin) çürük noktasını bulmak
poke a hole through (something) f. (bir şeyde) bir kusur tespit etmek
poke a hole through (something) f. (bir şeyde) bir eksiklik tespit etmek
poke a hole through (something) f. (bir şeyin) açığını bulmak/tespit etmek
poke a hole through (something) f. (bir şeyde) bir aksaklık tespit etmek
punch a hole in f. -de bir delik açmak
put (someone or something) in a hole f. (birini/bir şeyi) zor/güç bir duruma sokmak
put (someone or something) in a hole f. (birini/bir şeyi) sıkıntıya sokmak
pick a hole in f. kusur bulmak
pick a hole in f. lekelemek
pick a hole in f. şaibeli hale getirmek
pick a hole in f. açığını bulmak
can't see a hole in a ladder expr. aptal
like the black hole of calcutta expr. cehennem gibi
like the black hole of calcutta expr. çok sıcak
like the black hole of calcutta expr. havasız
have something burning a hole in your pocket expr. harcanacak para cepte durmaz
hole-in-the-corner expr. gizli
can't see a hole in a ladder expr. önünü göremeyecek kadar sarhoş
can't see a hole in a ladder expr. sarhoş
out of the hole expr. borçtan kurtulmuş
out of the hole expr. borçsuz
out of the hole expr. borcunu ödeyip düze çıkmış
Speaking
fire in the hole i. bomba atıyorum
I'm five hundred dollars in the hole expr. beşyüz dolar içerdeyim
there's a hole in the wall to the next room expr. duvarda yan odaya bakan bir delik var
stay away from that hole expr. o delikten uzak dur
I'm gonna get you out of that hell hole expr. seni o cehennem deliğinden kurtaracağım
I'm gonna get you out of that hell hole expr. seni o cehennem deliğinden çıkaracağım
Trade/Economic
black hole i. bir kuruma ait büyük miktarda borç
hole puncher i. delgeç
hole punch i. delgeç
hole maker i. delgeç