müsait - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

müsait



"müsait" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 44 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
müsait convenient s.
müsait available s.
General
müsait propitious s.
müsait friendly s.
müsait permitting s.
müsait prosperous s.
müsait susceptible s.
müsait genial s.
müsait favorable s.
müsait susceptive s.
müsait suitable s.
müsait vacant s.
müsait fair s.
müsait favourable s.
müsait opportune s.
müsait advisable s.
müsait unbusied s.
müsait available s.
müsait fit s.
müsait ready s.
müsait amenable s.
müsait free s.
müsait acquirable s.
müsait toward s.
müsait bening s.
müsait graith [dialect] [uk] s.
müsait open s.
müsait commode [obsolete] s.
müsait competible [obsolete] s.
müsait disengaged [dated] s.
müsait cosy s.
müsait feat [dialect] [uk] s.
müsait fitting s.
müsait decent s.
Colloquial
müsait mobile s.
Idioms
müsait up for grabs expr.
müsait on deck expr.
müsait at home expr.
müsait in the bullpen expr.
müsait in the bull pen expr.
Trade/Economic
müsait advantageable s.
müsait available s.
müsait advantageous s.
Technical
müsait available s.

"müsait" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 200 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
müsait oluş convenience i.
General
müsait olma availability i.
fırında kullanılmaya müsait yemek takımları bakeware i.
müsait/kalkacak olan ilk tren first train available i.
müsait/kalkacak olan ilk uçak first plane available i.
soyulmaya müsait ev burglar-friendly house i.
hırsızlığa müsait ev burglar-friendly house i.
cezbedilmeye müsait olma temptability i.
cezbedilmeye müsait olma temptableness i.
yemeye müsait şey edible i.
müsait bir kimse availability i.
müsait bir nesne availability i.
müsait olmama unavailableness i.
müsait olmama unsusceptibility i.
müsait olma disengagedness i.
müsait olma inoccupation i.
müsait olmak be convenient f.
müsait olmak be available f.
müsait olmak be conducive to f.
müsait duruma gelmek become available f.
müsait olmak offer [uk] f.
müsait hale gelmek offer [uk] f.
müsait olmak incline f.
müsait olmak smile f.
müsait değil not available s.
zaman olarak müsait dateable s.
müsait değil unavailable s.
oluşmaya müsait formative s.
gayri müsait inimical s.
reforma müsait olmayan irreformable s.
rüşvet verilmeye müsait bribable s.
yenilmeye müsait değil uneatable s.
içinde oturulmaya müsait residential s.
kuru temizlemeye müsait dry-cleanable s.
bükülmeye müsait bendy s.
gıda olarak tüketilmeye müsait olmayan inedible s.
gıda olarak tüketilmeye müsait olmayan nonedible s.
yaşamaya müsait livable s.
yaşamaya müsait liveable s.
taşınmaya müsait portable s.
rüşvet verilmeye müsait bribeable s.
mikrodalga fırında ısıtılmaya müsait nukeable s.
yuva yapmaya müsait nestable s.
(görüşme için) müsait contactable s.
giyilmeye müsait wearable s.
seyahat etmeye müsait fit-to-travel s.
başlatmaya müsait launchable s.
rüşvet almaya müsait accessible to bribery s.
süzülüp ayrılmaya müsait leachable s.
hor kullanılmıya müsait abusable s.
yarış yapmaya müsait raceable s.
uygulanması müsait actionable s.
organ aktarımına müsait transplantable s.
eğri yörünge oluşturmaya müsait trajectile s.
izi sürülmeye müsait traceable s.
çevrilmeye müsait değil uninterpretable s.
doğurmaya müsait child-bearing s.
doğurmaya müsait childbearing s.
sürdürülmeye müsait keepable s.
tutulmaya müsait keepable s.
müsait olmayan unsusceptible s.
dinlemeye müsait (rahatsız etmeyen söz) listenable s.
mastürbasyona müsait masturbatory s.
ters gitmeye müsait miscarriageable s.
yanlış anlaşılmaya müsait misinterpretable s.
gevşemeye müsait loppy s.
parlamaya müsait glimmery s.
müsait olan ripe s.
can sıkmaya müsait dejectory s.
kayıp düşmeye müsait icy s.
buruşmaya müsait rumply s.
dağılmaya müsait rumply s.
yaşamaya/oturmaya müsait occupiable s.
ortaklığa müsait consortable s.
kirletmeye müsait contamitive s.
hızlı ilerlemeye müsait fast-track s.
kızışmaya müsait flustery s.
rahat nefes almaya müsait bir hava basıncında sürdürülen pressurized s.
rahat nefes almaya müsait bir hava basıncında sürdürülen pressurised s.
yanlış anlaşılmaya müsait skunked s.
kışkırtılmaya müsait provocable s.
kışkırtılmaya müsait provokable s.
müsait şartlar altında under favorable conditions zf.
müsait bir durumda under favorable circumstances zf.
müsait bir zamanda all in good time zf.
müsait olduğun zaman at your earliest convenience zf.
müsait olmayan bir şekilde unavailably zf.
Phrasals
birini/bir şeyi müsait hale getirmek free up f.
dolu olan bir şeyi müsait hale getirmek free up f.
Phrases
müsait olduğunda at (one's) convenience expr.
müsait olduğu bir zamanda/yerde at somebody's convenience expr.
ilk uygun/müsait zamanında at (one's) earliest convenience expr.
müsait olur olmaz at (one's) earliest convenience expr.
ilk uygun/müsait zamanında at someone's earliest convenience expr.
müsait olur olmaz at someone's earliest convenience expr.
Colloquial
müsait olmak not have a lot on f.
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek play phone tag f.
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek play telephone tag f.
(bir şeye, toplantıya, etkinliğe) katılmak için müsait olmak able to make (something) f.
(bir şey, toplantı, etkinlik) için müsait olmak able to make (something) f.
bir şey vermek/sağlamak için müsait olmak be good for something f.
işe alıma müsait for hire s.
müsait olduğunuzda at your convenience expr.
müsait olduğun zaman whenever you have time expr.
müsait olduğun zaman at your convenient time expr.
müsait bir yerde inecek var (on) somewhere available please expr.
müsait olduğunda/olduğunuzda when you get a moment expr.
burası müsait mi? (is) this taken? expr.
(bir şey) müsait olursa (something) permitting expr.
(belirtilen günde) meşgul müsün/müsait misin? are you doing anything (on a particular day)? expr.
müsait olunduğunda at earliest convenience expr.
şu an müsait değilim ctn (can't talk now) expr.
Idioms
müsait zaman pocket of time i.
küçük ama gelişmeye müsait şey a grain of mustard seed i.
müsait kimse free bird i.
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememe phone tag i.
bedeni veya karakteri ona müsait olmamak not built that way f.
müsait olmamak be out of pocket f.
kullanıma müsait olmak go spare [uk] f.
(sporda) savunmadan uzakta pas almaya müsait olmak be wide open f.
(sporda) savunmanın açığında pas almaya müsait olmak be wide open f.
iletişim kurmaya müsait olmamak be out of touch f.
müsait değil not for hire s.
müsait değil away from one's desk expr.
müsait değil away from desk expr.
durum müsait the word is go expr.
Speaking
müsait değilim I am not available ünl.
müsait misin? are you available? ünl.
müsait misiniz? are you free? ünl.
müsait misin? are you free? ünl.
müsait değilim I'm busy ünl.
müsait misin? are you busy? ünl.
müsait değilim I am not free ünl.
müsait misiniz? are you available? ünl.
biz müsait durumdayız we are available expr.
bu öğleden sonra müsait misin? are you free this afternoon? expr.
cuma akşamı müsait misin? are you free on friday night? expr.
cuma gecesi müsait misin? are you free on friday night? expr.
cumartesi günü müsait misin? are you free on saturday? expr.
havalar müsait olursa if the weather allows it expr.
havalar müsait olursa weather permitting expr.
hiç müsait değilim I'm quite busy expr.
müsait olacağınız en uygun zaman at your earliest convenience expr.
müsait olduğunda at your convenient time expr.
müsait olduğunda when you get a minute expr.
müsait olduğunda when you get a chance expr.
müsait olduğunda at your earliest convenience expr.
müsait olduğun zaman when you get a chance expr.
müsait bir yerde inecek var can I get off the bus here? expr.
müsait değilim I am unavailable expr.
müsait olduğunuzda when you get a minute expr.
müsait olduğun zaman when you are available expr.
müsait olduğunuzda when you get a chance expr.
müsait olduğunda whenever you have time expr.
müsait olduğunda when you are available expr.
müsait bir yerde inebilir miyim? can I get off the bus here? expr.
müsait olduğunda at your convenience expr.
kaç gibi müsait olursunuz? what time works best for you? expr.
şu anda müsait misin? are you free now? expr.
zaman ve zemin müsait değil there is not space expr.
lütfen beni müsait olduğun ilk fırsatta ara please call me back at your earliest convenience expr.
bu akşam müsait misin? are you free this evening? expr.
Chat Usage
konuşmak için müsait f2t (free to talk) kısalt.
Trade/Economic
müsait kambiyo favorable exchange i.
müsait kambiyo favourable exchange i.
basılmaya müsait printable s.
müsait şartlar altında under favorable conditions expr.
Law
kaza yapmaya karşı müsait olma accident recidivism i.
oturmaya müsait available for use s.
Technical
(doku veya taş) mikroskobik incelemeye müsait çok küçük parça section i.
bakıma müsait maintenance friendly s.
işlenmeye müsait machinable s.
işlenmeye müsait treatable s.
Computer
saldırıya müsait (bilgisayar/yazılım) hackable s.
ekleme yapmaya müsait appendable s.
Telecom
en uzun süredir müsait temsilci longest available agent i.
işaret göndermeye müsait clear to send signal i.
müsait olunmayan iş durumu unavailable work state i.
müsait zaman available time i.
Construction
imara müsait suitable for housing s.
Woodworking
silindir haline getirilmeye müsait kare biçimli kereste parçası turning square i.
Aeronautic
uçuşa müsait flightworthy s.
Marine
deniz ticaretine müsait deniz navigable water i.
seyrüsefere müsait deniz navigable water i.
gemi seyrine müsait navigerous s.
gemilerin işlemesine müsait navigable s.
gemi geçişine müsait navigable s.
Physiology
dışarı atılmaya müsait (yumurta) ripe s.
Food Engineering
gıda olarak tüketilmeye müsait olmayan non-edible s.
gıda olarak tüketilmeye müsait olmayan nonedible s.
Chemistry
bağlamaya müsait bölgesi birden çok olan multidentate s.
Biology
yüzmeye müsait ayakları olan oar-footed s.
evrim geçirmeye müsait evolvable s.
tanelerle beslenmeye müsait graminivorous s.
Forestry
kereste taşınmasına müsait akıntı floatable stream i.
kesilmeye müsait ripe s.
Military
kazaya müsait yük hazardous cargo i.
Music
geliştirilmeye müsait dans figürleri kombinasyonu sequence i.
Printery
basılmaya müsait olmayan unprintable s.
Archaic
akıtılmaya müsait (yara, tümör) ripe s.