|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
parlak reçine |
elemi i.
|
|
2 |
Genel |
parlak fikir |
brain wave i.
|
|
3 |
Genel |
küçükayı kuşağındaki ikinci en parlak yıldız |
beta ursae minoris i.
|
|
4 |
Genel |
parlak kırmızı |
cinnabar i.
|
|
5 |
Genel |
parlak alev |
blaze i.
|
|
6 |
Genel |
parlak mücevher |
sparkler i.
|
|
7 |
Genel |
parlak enerji |
luminous energy i.
|
|
8 |
Genel |
parlak ışık |
bright light i.
|
|
9 |
Genel |
parlak başarı |
brilliant achievement i.
|
|
10 |
Genel |
ufukta görülen parlak bir nokta |
fogdog i.
|
|
11 |
Genel |
parlak düşünce |
brainchild i.
|
|
12 |
Genel |
parlak kağıda basılmış kaliteli dergi |
glossy i.
|
|
13 |
Genel |
ispinoza benzer parlak tüylü kuş |
tanager i.
|
|
14 |
Genel |
parlak ışık |
blaze i.
|
|
15 |
Genel |
küçükayı kuşağındaki ikinci en parlak yıldız |
kochab i.
|
|
16 |
Genel |
parlak kaplama |
bright plating i.
|
|
17 |
Genel |
en parlak dönem (bir kimsenin/bir şeyin) |
prime i.
|
|
18 |
Genel |
parlak fikir |
brainwave i.
|
|
19 |
Genel |
parlak kumaş |
lustrine i.
|
|
20 |
Genel |
parlak başarı |
eclat i.
|
|
21 |
Genel |
parlak fikir |
inspiration i.
|
|
22 |
Genel |
parlak zekalılık |
cleverness i.
|
|
23 |
Genel |
parlak renk |
bright color i.
|
|
24 |
Genel |
parlak başarı |
triumph i.
|
|
25 |
Genel |
parlak kırmızı renk |
minium i.
|
|
26 |
Genel |
en parlak devir |
heyday i.
|
|
27 |
Genel |
yaz üçgenindeki parlak bir yıldız |
deneb i.
|
|
28 |
Genel |
geleceği parlak |
promising i.
|
|
29 |
Genel |
parlak çizgi spekturumu |
bright line spectrum i.
|
|
30 |
Genel |
parlak fikir |
brainstorm i.
|
|
31 |
Genel |
en parlak zaman |
pride i.
|
|
32 |
Genel |
parlak fikir |
brainchild i.
|
|
33 |
Genel |
parlak fikir |
brain child i.
|
|
34 |
Genel |
en parlak dönem |
heyday i.
|
|
35 |
Genel |
kara kehribar gibi parlak siyah |
jet black i.
|
|
36 |
Genel |
parlak fikir |
wheeze i.
|
|
37 |
Genel |
parlak buluş |
brainchild i.
|
|
38 |
Genel |
aniden gelen parlak fikir |
brain wave i.
|
|
39 |
Genel |
parlak kırmızı |
vermillion i.
|
|
40 |
Genel |
parlak yeşil |
bright green i.
|
|
41 |
Genel |
bir kimse veya şeyin etrafnı saran parlak şöhret bulutu |
nimbus i.
|
|
42 |
Genel |
parlak ışık |
dazzle i.
|
|
43 |
Genel |
parlak gelecek |
bright future i.
|
|
44 |
Genel |
parlak gelecek |
promising future i.
|
|
45 |
Genel |
parlak dönem |
bright era i.
|
|
46 |
Genel |
parlak dönem |
shining era i.
|
|
47 |
Genel |
bir insanın geçmişte yaşadığı parlak günler |
glory of i.
|
|
48 |
Genel |
parlak gösteri |
pageantry i.
|
|
49 |
Genel |
parlak renk |
bright colour i.
|
|
50 |
Genel |
parlak beyaz |
brilliant white i.
|
|
51 |
Genel |
parlak cila |
brilliant polish i.
|
|
52 |
Genel |
titrek parlak ışık ya da alev |
flare i.
|
|
53 |
Genel |
parlak havlı duvar kağıdı |
flock paper i.
|
|
54 |
Genel |
en parlak devir |
hey-day i.
|
|
55 |
Genel |
parlak nokta |
highlight i.
|
|
56 |
Genel |
parlak kırmızı |
carmine i.
|
|
57 |
Genel |
parlak ışık |
flare i.
|
|
58 |
Genel |
kuyrukluyıldızın parlak başı |
nucleus i.
|
|
59 |
Genel |
parlak ışık |
radiant light i.
|
|
60 |
Genel |
parlak ışık |
brilliant light i.
|
|
61 |
Genel |
parlak ışık |
shiny light i.
|
|
62 |
Genel |
aniden akla gelen parlak fikir |
brain wave i.
|
|
63 |
Genel |
aniden akla gelen parlak fikir |
brainwave i.
|
|
64 |
Genel |
parlak renkler |
bright colors i.
|
|
65 |
Genel |
parlak renkler |
shiny colors i.
|
|
66 |
Genel |
parlak başarı |
brilliant success i.
|
|
67 |
Genel |
parlak başarı |
crowning achievement i.
|
|
68 |
Genel |
parlak malzeme/madde |
shiny material i.
|
|
69 |
Genel |
parlak fikir |
brilliant idea i.
|
|
70 |
Genel |
parlak ışıklar |
the bright lights i.
|
|
71 |
Genel |
parlak taşkömürü |
anthracite i.
|
|
72 |
Genel |
parlak yüzey |
shiny surface i.
|
|
73 |
Genel |
güneşin aşırı parlak bölgesi |
plage i.
|
|
74 |
Genel |
geleceği parlak öğrenci |
promising student i.
|
|
75 |
Genel |
parlak deri |
bright leather i.
|
|
76 |
Genel |
parlak deri |
shiny leather i.
|
|
77 |
Genel |
parlak deri |
glossy leather i.
|
|
78 |
Genel |
parlak ay |
bright moon i.
|
|
79 |
Genel |
ateşin en parlak noktası |
radiant i.
|
|
80 |
Genel |
parlak renkli ve desenli bir çeşit latin amerikan şalı |
tapalo i.
|
|
81 |
Genel |
patladığında parlak ışık verecek şekilde doldurulmuş kartondan sinyal aracı |
candlebomb i.
|
|
82 |
Genel |
parlak kumaş |
tabby i.
|
|
83 |
Genel |
gökkuşağı benzeri parlak renklerin gösterimi |
rainbow i.
|
|
84 |
Genel |
en parlak nokta |
noon i.
|
|
85 |
Genel |
en parlak nokta |
noontide i.
|
|
86 |
Genel |
parlak süs |
emblazonry i.
|
|
87 |
Genel |
parlak dekor |
emblazonry i.
|
|
88 |
Genel |
aşantiler'in törenlerde giydikleri parlak desenli elde dokunmuş bir elbise |
kente i.
|
|
89 |
Genel |
parlak sırlı ince bir porselen markası |
belled® i.
|
|
90 |
Genel |
parlak sırlı narin bir irlanda porseleni |
belleek ware i.
|
|
91 |
Genel |
sarının parlak ve canlı bir tonu |
daffodil i.
|
|
92 |
Genel |
parlak kırmızı |
vermily [obsolete] i.
|
|
93 |
Genel |
ayın yüzeyindeki karanlık ve parlak alanların benzetildiği hayali erkek figürü veya erkek yüzü |
man in the moon i.
|
|
94 |
Genel |
parlak yeşil renginde ormancı tulumu |
lincoln green i.
|
|
95 |
Genel |
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi |
blaze orange i.
|
|
96 |
Genel |
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi |
safety orange i.
|
|
97 |
Genel |
parlak şey |
blazer i.
|
|
98 |
Genel |
josiah wedgwood tarafından tasarlanmış parlak cilalı krem rengi seramiklere verilen ad |
queensware i.
|
|
99 |
Genel |
parlak görüntü |
blow i.
|
|
100 |
Genel |
parlak renkli benekleri olan kırmızımsı bir opal |
harlequin opal i.
|
|
101 |
Genel |
genellikle deniz kabuğu, mercan veya turkuazdan yapılıp mücevher yapımında kullanılan küçük ve parlak boncuk |
heishi i.
|
|
102 |
Genel |
(sayfayı, harfleri) parlak renklerle, süslü motiflerle veya küçük resimlerle dekore etme |
miniation i.
|
|
103 |
Genel |
parlak renk |
brights i.
|
|
104 |
Genel |
parlak zeka |
brightness i.
|
|
105 |
Genel |
parlak zeka |
brilliantness i.
|
|
106 |
Genel |
parlak devir |
high day i.
|
|
107 |
Genel |
kontrast oluşturan açık renkli veya parlak alan |
highlight i.
|
|
108 |
Genel |
parlak siyah saç |
glossy black hair i.
|
|
109 |
Genel |
parlak ışıkta kızıl yansımalar oluşan rengarenk bir opal |
girasole i.
|
|
110 |
Genel |
parlak malzeme |
glacé i.
|
|
111 |
Genel |
parlak doku |
glacé i.
|
|
112 |
Genel |
parlak ışık huzmesi |
glade [obsolete] i.
|
|
113 |
Genel |
parlak buzdan yüzey |
glare i.
|
|
114 |
Genel |
parlak buz katmanı |
glare i.
|
|
115 |
Genel |
parlak cila |
glare i.
|
|
116 |
Genel |
düz ve parlak yüzey |
glaze i.
|
|
117 |
Genel |
düz ve parlak kaplama |
glaze i.
|
|
118 |
Genel |
parlak boya |
gloss i.
|
|
119 |
Genel |
geceleri parlak bir şekilde aydınlatılan ve genellikle tiyatrolara ayrılmış cadde |
great white way i.
|
|
120 |
Genel |
omuzdan sarkan ve genellikle parlak renkli olan bol bir hawaii giysisi |
mumu i.
|
|
121 |
Genel |
avrupa'ya özgü, şerit şeklinde çiçek yaprakları olan parlak sarı çiçekli bir ot |
goldin [dialect] [uk] i.
|
|
122 |
Genel |
yüksek yansıtıcılığı olan parlak bant |
conspicuity tape i.
|
|
123 |
Genel |
parlak bir yüzeyde görülen morumsu siyah renk |
crow i.
|
|
124 |
Genel |
beyaz parlak dişler |
pearl i.
|
|
125 |
Genel |
parlak görüntü |
firework i.
|
|
126 |
Genel |
parlak görüntü |
fireworks i.
|
|
127 |
Genel |
bir diğerini daha parlak gösteren örnek |
foil i.
|
|
128 |
Genel |
çok parlak bir inci |
orient i.
|
|
129 |
Genel |
parlak olma |
orientness [obsolete] i.
|
|
130 |
Genel |
parlak nesne |
oriflamme i.
|
|
131 |
Genel |
çiftyıldızdan parlak olanı |
primary i.
|
|
132 |
Genel |
parlak renkli görkemli kumaş |
scarlet [obsolete] i.
|
|
133 |
Genel |
parlak zeka göstergesi |
scintillation i.
|
|
134 |
Genel |
parlak giysi |
sheen i.
|
|
135 |
Genel |
mat veya yarı mat boya üzerindeki parlak nokta |
shiner i.
|
|
136 |
Genel |
genellikle siyah, yuvarlak ve parlak olan ayakkabı düğmesi |
shoe buttons i.
|
|
137 |
Genel |
parlak mavi yapay bir pigment |
french blue i.
|
|
138 |
Genel |
parlak zekalılık |
prestidigitation i.
|
|
139 |
Genel |
kel ve kafası parlak kimse |
smoothpate i.
|
|
140 |
Genel |
parlak süs |
spang i.
|
|
141 |
Genel |
parlak nesne |
spang i.
|
|
142 |
Genel |
parlak nesne |
spanges i.
|
|
143 |
Genel |
tüy ucunda yer alan parlak leke |
spangle i.
|
|
144 |
Genel |
sınırlı parlak renk gösterimi |
stab i.
|
|
145 |
Genel |
sınırlı parlak renk/ışık görünümü |
stab i.
|
|
146 |
Genel |
(kaba yün kumaşta kullanılan) parlak kırmızı renk |
stammel i.
|
|
147 |
Genel |
(kaba yün kumaşta kullanılan) parlak kırmızı renk |
stammelcolor i.
|
|
148 |
Genel |
(kitap kenarlarında) parlak benekli görünüm |
stipple i.
|
|
149 |
Genel |
(kitap kenarlarında) nokta nokta parlak görünüm |
stipple i.
|
|
150 |
Genel |
geleceği parlak sektörler |
sunrise industry i.
|
|
151 |
Genel |
(reklam panosu büyüklüğünde) parlak renkli ve basit tasarımlı grafik görseli |
supergraphics i.
|
|
152 |
Genel |
parlak zeka |
supermind i.
|
|
153 |
Genel |
parlak zekalı kimse |
supermind i.
|
|
154 |
Genel |
parlak bir alevle yanmak |
flare f.
|
|
155 |
Genel |
aklına parlak bir fikir gelmek |
hit on a good idea f.
|
|
156 |
Genel |
daha parlak hale getirmek |
make brighter f.
|
|
157 |
Genel |
parlak ve çekici yapmak |
gild f.
|
|
158 |
Genel |
parlak bir geleceği olmak |
have a promising future f.
|
|
159 |
Genel |
daha parlak görünmek |
appear brighter f.
|
|
160 |
Genel |
parlak renklerle bezemek/süslemek |
emblazon f.
|
|
161 |
Genel |
parlak renklerle göz kamaştırıcı hale getirmek |
emblazon f.
|
|
162 |
Genel |
parlak ve çekici yapmak |
engild f.
|
|
163 |
Genel |
üzerine parlak şeyler serpiştirmek |
bespangle f.
|
|
164 |
Genel |
parlak bir renk vermek |
mantle f.
|
|
165 |
Genel |
(parlak bir şeyin üzerinde) puslu alan oluşturmak |
bloom f.
|
|
166 |
Genel |
(sayfayı, harfleri) parlak renklerle, süslü motiflerle veya küçük resimlerle dekore etmek |
miniate f.
|
|
167 |
Genel |
kuru ve parlak kalmak (hava) |
hold f.
|
|
168 |
Genel |
parlak bir bitiriş vermek |
glacé f.
|
|
169 |
Genel |
sürekli parlak ışınımlar yaparak parlamak |
glance f.
|
|
170 |
Genel |
çok parlak hale getirmek |
glance f.
|
|
171 |
Genel |
çok parlak ve yoğun olmak (ışık, renk) |
glare f.
|
|
172 |
Genel |
yüzeyini pürüzsüz ve parlak hale getirmek |
glaze f.
|
|
173 |
Genel |
parlak bir şeyle kaplanmak |
glidder [dialect] [uk] f.
|
|
174 |
Genel |
daha parlak hale gelmek |
height [dialect] f.
|
|
175 |
Genel |
parlak şekilde veya aralıklı olarak ışık yansıtmak |
flash f.
|
|
176 |
Genel |
canlı, parlak veya neşeli hale getirmek |
gay f.
|
|
177 |
Genel |
'-den daha parlak ışıldamak |
outglow f.
|
|
178 |
Genel |
daha parlak olmak |
outluster f.
|
|
179 |
Genel |
daha parlak olmak |
outlustre f.
|
|
180 |
Genel |
daha parlak olmak |
outsparkle f.
|
|
181 |
Genel |
çizgili ve parlak bir görünüme bürünmek |
silk f.
|
|
182 |
Genel |
(mumun) yanmış fitilini daha parlak ışık vermesi için elle kıstırarak almak |
snuff f.
|
|
183 |
Genel |
alev gibi parlak |
flamboyant s.
|
|
184 |
Genel |
parlak (renk) |
lively s.
|
|
185 |
Genel |
parlak (saç vb) |
sleek s.
|
|
186 |
Genel |
parlak (renk) |
garish s.
|
|
187 |
Genel |
çok parlak |
glary s.
|
|
188 |
Genel |
geleceği parlak |
likely s.
|
|
189 |
Genel |
saçı parlak |
sleek s.
|
|
190 |
Genel |
parlak ve güzel renkli |
gay s.
|
|
191 |
Genel |
parlak kırmızı |
vermilion s.
|
|
192 |
Genel |
parlak ve şeffaf |
glare s.
|
|
193 |
Genel |
geleceği parlak |
up and coming s.
|
|
194 |
Genel |
parlak zekalı |
sparkling s.
|
|
195 |
Genel |
parlak sarı |
golden s.
|
|
196 |
Genel |
tüyleri parlak |
sleek s.
|
|
197 |
Genel |
fazlasıyla parlak (renk) |
lurid s.
|
|
198 |
Genel |
parlak kırmızı renkli |
carmine s.
|
|
199 |
Genel |
pürüzsüz ve parlak |
satiny s.
|
|
200 |
Genel |
çok parlak |
loud s.
|
|
201 |
Genel |
parlak kırmızı |
cardinal s.
|
|
202 |
Genel |
fazla parlak olmayan (ışık) |
soft s.
|
|
203 |
Genel |
parlak tüylü |
sleek s.
|
|
204 |
Genel |
çok parlak |
fulgent s.
|
|
205 |
Genel |
kadar parlak |
as bright as s.
|
|
206 |
Genel |
çok parlak |
glaring s.
|
|
207 |
Genel |
daha parlak |
shinier s.
|
|
208 |
Genel |
parlak kızıl kahverengi |
titian s.
|
|
209 |
Genel |
daha parlak |
sleekier s.
|
|
210 |
Genel |
en parlak |
sleekest s.
|
|
211 |
Genel |
en parlak |
shiniest s.
|
|
212 |
Genel |
çok parlak |
imponderous s.
|
|
213 |
Genel |
son derecede parlak |
transplendent s.
|
|
214 |
Genel |
parlak renkli |
bright colour s.
|
|
215 |
Genel |
elmas gibi sert ve parlak |
adamantine s.
|
|
216 |
Genel |
çok parlak |
gaudy s.
|
|
217 |
Genel |
yarı parlak |
semi-lustrous s.
|
|
218 |
Genel |
faal ve geleceği parlak |
up-and-coming s.
|
|
219 |
Genel |
geleceği parlak |
up-and-coming s.
|
|
220 |
Genel |
çok parlak |
high gloss s.
|
|
221 |
Genel |
yuvarlak ve parlak |
beady s.
|
|
222 |
Genel |
(renk) parlak |
lively s.
|
|
223 |
Genel |
parlak yeşil |
virid s.
|
|
224 |
Genel |
parlak zekalı |
brilliant s.
|
|
225 |
Genel |
çok parlak |
incandescent s.
|
|
226 |
Genel |
çok parlak |
aglare s.
|
|
227 |
Genel |
rengi, detayları ya da içeriği gösterişli ve parlak renkli olan |
technicolor s.
|
|
228 |
Genel |
rengi, detayları ya da içeriği gösterişli ve parlak renkli olan |
technicolour s.
|
|
229 |
Genel |
rengi, detayları ya da içeriği gösterişli ve parlak renkli olan |
technicoloured s.
|
|
230 |
Genel |
parlak kırmızı hale gelmiş |
carminated s.
|
|
231 |
Genel |
parlak kırmızı karıştırılmış |
carminated s.
|
|
232 |
Genel |
parlak siyah |
raven s.
|
|
233 |
Genel |
parlak simsiyah saçlı |
raven-haired s.
|
|
234 |
Genel |
parlak dokulu |
tissue s.
|
|
235 |
Genel |
(ışık/renk) parlak |
vivid s.
|
|
236 |
Genel |
parlak veya gösterişli |
zazzy s.
|
|
237 |
Genel |
çok parlak |
electric s.
|
|
238 |
Genel |
parlak olmayan |
unflamboyant s.
|
|
239 |
Genel |
geleceği parlak olmayan |
unpromising s.
|
|
240 |
Genel |
parlak kırmızı |
berouged s.
|
|
241 |
Genel |
rahatsız edici derecede parlak |
blaring s.
|
|
242 |
Genel |
parlak gümüşi |
white s.
|
|
243 |
Genel |
parlak olmayan (renk) |
quiet s.
|
|
244 |
Genel |
parlak ve pahalı |
blinging s.
|
|
245 |
Genel |
(alev) kırmızı veya parlak olmayan |
blue s.
|
|
246 |
Genel |
geleceği parlak |
fair s.
|
|
247 |
Genel |
temiz ve parlak |
bright s.
|
|
248 |
Genel |
parlak gözlü |
bright-eyed s.
|
|
249 |
Genel |
parlak zırhlı |
bright-harnessed s.
|
|
250 |
Genel |
çok parlak |
brightish s.
|
|
251 |
Genel |
parlak siyah |
bugle s.
|
|
252 |
Genel |
gözleri parlak ve kuyruğu dik |
bushy-tailed s.
|
|
253 |
Genel |
(kağıt, kumaş ve deri) yumuşak ve parlak |
glossy s.
|
|
254 |
Genel |
parlak kürklü |
glossy-coated s.
|
|
255 |
Genel |
parlak kürklü |
glossy-furred s.
|
|
256 |
Genel |
parlak kürklü |
glossy-haired s.
|
|
257 |
Genel |
parlak olmayan |
obscure s.
|
|
258 |
Genel |
parlak bir canlılıkta |
golden s.
|
|
259 |
Genel |
az parlak |
occidental s.
|
|
260 |
Genel |
parlak lekelerle kaplı olan |
dabbled s.
|
|
261 |
Genel |
parlak beneklerle kaplı olan |
dabbled s.
|
|
262 |
Genel |
parlak lekelerle kaplı olan |
spattered s.
|
|
263 |
Genel |
parlak beneklerle kaplı olan |
spattered s.
|
|
264 |
Genel |
parlak lekelerle kaplı olan |
splattered s.
|
|
265 |
Genel |
parlak beneklerle kaplı olan |
splattered s.
|
|
266 |
Genel |
zekası parlak olmayan (kimse) |
dimmish s.
|
|
267 |
Genel |
geleceği parlak ve muhtemel |
gradely [dialect] s.
|
|
268 |
Genel |
farklı ve genellikle parlak renklerde boyanmış bölümleri bulunan |
multi-color s.
|
|
269 |
Genel |
farklı ve genellikle parlak renklerde boyanmış bölümleri bulunan |
multi-colour s.
|
|
270 |
Genel |
fazla parlak |
overbright s.
|
|
271 |
Genel |
aşırı parlak görünümlü |
overfinished s.
|
|
272 |
Genel |
aşırı parlak |
overvivid s.
|
|
273 |
Genel |
parlak kırmızı |
coccineous s.
|
|
274 |
Genel |
geleceği parlak |
coming s.
|
|
275 |
Genel |
parlak şekilde yanan |
flaring s.
|
|
276 |
Genel |
fazlasıyla parlak |
flaring s.
|
|
277 |
Genel |
gösterişli ve parlak |
flary s.
|
|
278 |
Genel |
rengi çok parlak olan |
fluorescent s.
|
|
279 |
Genel |
parlak renkli |
gaudish [obsolete] s.
|
|
280 |
Genel |
çok parlak (değerli taş) |
oriental s.
|
|
281 |
Genel |
parlak yeşil |
prasinous s.
|
|
282 |
Genel |
aşırı parlak |
prefulgent s.
|
|
283 |
Genel |
(cila veya boya) yarı parlak |
semigloss s.
|
|
284 |
Genel |
yarı parlak |
semilucent s.
|
|
285 |
Genel |
kısmen parlak |
semilustrous s.
|
|
286 |
Genel |
yarı parlak |
semilustrous s.
|
|
287 |
Genel |
kısmen parlak |
semimatt s.
|
|
288 |
Genel |
kısmen parlak |
semimat s.
|
|
289 |
Genel |
kısmen parlak |
semimatte s.
|
|
290 |
Genel |
serape modeli şalın parlak renkleri ve geometrik desenlerine sahip olan |
serape s.
|
|
291 |
Genel |
serape modeli şalın parlak renkleri ve geometrik desenlerine sahip olan |
sarape s.
|
|
292 |
Genel |
parlak bir ışığın aniden ortaya çıktığı |
sharp s.
|
|
293 |
Genel |
beklenmedik şekilde temiz ve parlak |
shining s.
|
|
294 |
Genel |
arkasındaki parlak ışığın veya soluk renkli fonun oluşturduğu dış hatlara sahip (üç boyutlu şekil) |
silhouetted s.
|
|
295 |
Genel |
parlak yapraklı |
silky-leafed s.
|
|
296 |
Genel |
parlak yapraklı |
silky-leaved s.
|
|
297 |
Genel |
rengi açık parlak mavi olan |
silver-blue s.
|
|
298 |
Genel |
rengi açık parlak yeşil olan |
silver-green s.
|
|
299 |
Genel |
rengi açık parlak mavi olan |
silvery-blue s.
|
|
300 |
Genel |
rengi açık parlak yeşil olan |
silvery-green s.
|
|
301 |
Genel |
parlak kabuklu |
smooth-shelled s.
|
|
302 |
Genel |
parlak sarı |
sonnish s.
|
|
303 |
Genel |
güneş gibi parlak |
sunbright s.
|
|
304 |
Genel |
aşırı parlak |
superbright s.
|
|
305 |
Genel |
aşırı parlak |
superlight s.
|
|
306 |
Genel |
çok parlak |
superreal s.
|
|
307 |
Genel |
çok parlak |
superslick s.
|
|
308 |
Genel |
çok parlak |
supersmart s.
|
|
309 |
Genel |
parlak bir halde |
luculently zf.
|
|
310 |
Genel |
parlak bir biçimde |
shinily zf.
|
|
311 |
Genel |
parlak bir biçimde |
livelily zf.
|
|
312 |
Genel |
parlak bir şekilde |
lucently zf.
|
|
313 |
Genel |
parlak bir şekilde |
brightly zf.
|
|
314 |
Genel |
parlak bir şekilde |
flamingly zf.
|
|
315 |
Genel |
parlak bir şekilde |
glossily zf.
|
|
316 |
Genel |
parlak bir şekilde |
brilliantly zf.
|
|
317 |
Genel |
parlak bir biçimde |
fulgently zf.
|
|
318 |
Genel |
parlak bir şekilde |
glisteringly zf.
|
|
319 |
Genel |
parlak bir biçimde |
jazzily zf.
|
|
320 |
Genel |
parlak biçimde |
brightly zf.
|
|
321 |
Genel |
parlak bir biçimde |
luridly zf.
|
|
322 |
Genel |
parlak bir şekilde |
sleekly zf.
|
|
323 |
Genel |
parlak bir şekilde |
lightsomely zf.
|
|
324 |
Genel |
parlak bir biçimde |
sleekly zf.
|
|
325 |
Genel |
parlak bir şekilde (renk) |
garishly zf.
|
|
326 |
Genel |
parlak bir şekilde |
ashine zf.
|
|
327 |
Genel |
oldukça parlak |
vividly zf.
|
|
328 |
Genel |
parlak biçimde |
lucidly zf.
|
|
329 |
Genel |
parlak bir biçimde |
lustrously zf.
|
|
330 |
Genel |
parlak bir şekilde |
bright zf.
|
|
331 |
Genel |
parlak zekayla |
brilliantly zf.
|
|
332 |
Genel |
parlak bir şekilde |
gemmily zf.
|
|
333 |
Genel |
parlak şekilde |
glazily zf.
|
|
334 |
Genel |
parlak biçimde |
glitteringly zf.
|
|
335 |
Genel |
aşırı parlak şekilde |
flaringly zf.
|
|
336 |
Genel |
parlak biçimde |
gay zf.
|
|
337 |
Genel |
parlak şekilde |
sheenly zf.
|
|
338 |
Genel |
parlak bir yüzeyle |
shiny zf.
|
|
339 |
Genel |
parlak bir görünümle |
shiny zf.
|
|
Phrasals |
|
340 |
Öbek Fiiller |
bir konuda durumu birinden/bir şeyden daha parlak olmak |
exceed someone or something in something f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
parlak bir şeyle kaplanmak |
glaze over f.
|
|
342 |
Öbek Fiiller |
parlak bir şeyle kaplamak |
glaze up f.
|
|
343 |
Öbek Fiiller |
parlak bir görünüm vermek |
sleek down f.
|
|
Colloquial |
|
344 |
Konuşma Dili |
genellikle itfaiye araçlarında kullanılan parlak kırmızı renk |
fire engine red i.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
parlak fikir |
brain wave i.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
parlak lider |
leading light i.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
parlak günler |
palmy days i.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
parlak bir konum |
a place in the sun i.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
parlak yüzeyden başka bir yüzeye yansıyan ufak ışın |
jack-a-dandy [new zealand] i.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
yumuşak parlak plastik sandalet |
jellies i.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
parlak bir fikir |
a bright idea i.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
hayatın en parlak evresinin ötesinde |
hill i.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
parlak şey |
shiny i.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
geleceği parlak olmak |
be on the make f.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
geleceği parlak görünmek |
one's future looks bright f.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha parlak durumda olmak |
have (got) it over (someone or something) f.
|
|
357 |
Konuşma Dili |
parlak/debdebeli/şaşaalı günleri eskide/geride kalmak |
have had your day f.
|
|
358 |
Konuşma Dili |
parlak/debdebeli/şaşaalı günleri eskide/geride kalmak |
have had its day f.
|
|
359 |
Konuşma Dili |
'-den daha parlak durumda olmak |
have it over f.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
parlak hale getirmek |
shine up f.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
birinin en parlak döneminde |
in somebody’s day/time expr.
|
|
Idioms |
|
362 |
Deyim |
en parlak dönem |
(one's) moment in the sun i.
|
|
363 |
Deyim |
geleceği parlak kimse veya şey |
a grain of mustard seed i.
|
|
364 |
Deyim |
işe yaramaz/dayanıksız süslü/parlak şey |
bright shiny object i.
|
|
365 |
Deyim |
(geçici) heves gösterilen parlak/süslü şey |
bright shiny object i.
|
|
366 |
Deyim |
parlak bir genç |
bright young thing i.
|
|
367 |
Deyim |
parlak bir kadın |
bright young thing i.
|
|
368 |
Deyim |
bir şeyin parlak günleri |
the glory days of something i.
|
|
369 |
Deyim |
kariyeri parlak kimse |
whiz-kid i.
|
|
370 |
Deyim |
kariyeri parlak kimse |
whizz-kid i.
|
|
371 |
Deyim |
kariyeri parlak kimse |
go-getter i.
|
|
372 |
Deyim |
kariyeri parlak kimse |
ball of fire i.
|
|
373 |
Deyim |
parlak bir fikir |
stroke of genius i.
|
|
374 |
Deyim |
parlak fikir |
bright idea i.
|
|
375 |
Deyim |
parlak fikir |
brain-wave i.
|
|
376 |
Deyim |
parlak ışıklar |
the bright lights i.
|
|
377 |
Deyim |
şehrin parlak ışıkları |
the bright lights i.
|
|
378 |
Deyim |
en parlak başarı |
crowning glory i.
|
|
379 |
Deyim |
en parlak başarı |
crown of glory i.
|
|
380 |
Deyim |
geleceği parlak iş/girişim |
a going concern i.
|
|
381 |
Deyim |
küçük/önemsiz görünen ama geleceği parlak şey |
a grain of mustard seed i.
|
|
382 |
Deyim |
kariyeri parlak bir genç |
a whizz-kid i.
|
|
383 |
Deyim |
kariyeri parlak bir genç |
a whiz-kid i.
|
|
384 |
Deyim |
parlak bir konum |
a place in the sun i.
|
|
385 |
Deyim |
parlak bir konum |
one's place in the sun i.
|
|
386 |
Deyim |
parlak çocuk |
a smart cookie [us] i.
|
|
387 |
Deyim |
parlak çocuk |
one smart cookie [us] i.
|
|
388 |
Deyim |
parlak dönem |
an indian summer [uk] i.
|
|
389 |
Deyim |
kariyerinin parlak dönemi |
an indian summer [uk] i.
|
|
390 |
Deyim |
parlak dönem |
an indian summer [uk] i.
|
|
391 |
Deyim |
kariyerinin parlak dönemi |
an indian summer [uk] i.
|
|
392 |
Deyim |
parlak fikirli kimse |
brainchild i.
|
|
393 |
Deyim |
geleceği parlak genç |
budding genius i.
|
|
394 |
Deyim |
parlak zekalı genç |
budding genius i.
|
|
395 |
Deyim |
çin'de üretilen parlak yeşil bir bitkisel boya |
chinese green i.
|
|
396 |
Deyim |
hayatın en parlak dönemi |
the flower of youth i.
|
|
397 |
Deyim |
en parlak dönemi |
your salad days i.
|
|
398 |
Deyim |
geleceği parlak görünmemek |
bode somehow for someone or something f.
|
|
399 |
Deyim |
geleceğinin parlak olmadığını söylemek |
point the bone at (someone or something) f.
|
|
400 |
Deyim |
aklına parlak bir fikir gelmek |
a light bulb goes on in someone's head f.
|
|
401 |
Deyim |
aklına parlak bir fikir gelmek |
a light bulb goes off in someone's head f.
|
|
402 |
Deyim |
geleceği parlak olmak |
have a bright future ahead (of one) f.
|
|
403 |
Deyim |
geleceği parlak olmak |
one's future looks bright f.
|
|
404 |
Deyim |
eski şaşaalı/heybetli/parlak günlerinden uzakta olmak |
past someone's prime f.
|
|
405 |
Deyim |
parlak bir fikri olmak |
get a bright idea f.
|
|
406 |
Deyim |
parlak bir fikri olmak |
have a bright idea f.
|
|
407 |
Deyim |
seyirci üzerinde parlak etki bırakmaya çalışmak |
play to the gallery f.
|
|
408 |
Deyim |
parlak/debdebeli/şaşaalı günleri eskide/geride kalmak |
have had its day f.
|
|
409 |
Deyim |
parlak dönemler yaşamak |
have one's moments f.
|
|
410 |
Deyim |
parlak bir geleceği olmak |
one's future looks bright f.
|
|
411 |
Deyim |
hayatının en parlak evresinde ölmek |
cut (one) down in (one's) prime f.
|
|
412 |
Deyim |
hayatının en parlak evresinde ölmek |
cut someone off (or down) in their prime f.
|
|
413 |
Deyim |
hayatının en parlak evresinde ölmek |
cut (one) off in (one's) prime f.
|
|
414 |
Deyim |
hayatının en parlak evresinde ölmek |
cut someone off (or down) in their prime f.
|
|
415 |
Deyim |
gerçekte olduğundan daha iyi ya da geleceği daha parlak görünmek |
flatter to deceive f.
|
|
416 |
Deyim |
en parlak/başarılı döneminde bir engelle karşılaşmak |
cut (one) down in (one's) prime f.
|
|
417 |
Deyim |
en parlak/başarılı dönemi yarıda kalmak |
cut (one) down in (one's) prime f.
|
|
418 |
Deyim |
birinin en parlak/başarılı dönemini birden yarıda kesmek |
cut someone off in their prime f.
|
|
419 |
Deyim |
birinin en parlak/başarılı dönemini birden yarıda kesmek |
cut someone down in their prime f.
|
|
420 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) en iyi/parlak dönemleri sona ermek |
be past (someone's or something's) best f.
|
|
421 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) parlak dönemleri geçmek |
be past (someone's or something's) best f.
|
|
422 |
Deyim |
birinin/bir şeyin en iyi/parlak dönemleri sona ermek |
be past your/its best f.
|
|
423 |
Deyim |
birinin/bir şeyin parlak dönemleri geçmek |
be past your/its best f.
|
|
424 |
Deyim |
dıştan çok iyi/parlak görünüp içi fos olmak |
be all fur coat and no knickers f.
|
|
425 |
Deyim |
parlak zekalı olmak |
be as bright as a button f.
|
|
426 |
Deyim |
geleceği parlak olmak |
be going places f.
|
|
427 |
Deyim |
geleceği parlak görünmemek |
bode somehow for f.
|
|
428 |
Deyim |
parlak bir fikri olmak |
get a bright idea f.
|
|
429 |
Deyim |
aklına iyi/parlak bir fikir gelmek |
get a bright idea f.
|
|
430 |
Deyim |
parlak bir fikri olmak |
get the bright idea f.
|
|
431 |
Deyim |
aklına iyi/parlak bir fikir gelmek |
get the bright idea f.
|
|
432 |
Deyim |
(bir konuda birinden/bir şeyden) daha parlak durumda olmak |
have (got) it over (someone or something) in (something) f.
|
|
433 |
Deyim |
parlak/debdebeli/şaşaalı günleri eskide/geride kalmak |
have had your chips [uk] f.
|
|
434 |
Deyim |
parlak dönemler yaşamak |
have its moments f.
|
|
435 |
Deyim |
parlak dönemler yaşamak |
have one's moments f.
|
|
436 |
Deyim |
parlak zekalı |
bright as a button s.
|
|
437 |
Deyim |
parlak zekalı |
bright as a new penny s.
|
|
438 |
Deyim |
parlak zekalı |
(as) smart as paint [dated] s.
|
|
439 |
Deyim |
parlak zekalı |
bright as a button/new penny s.
|
|
440 |
Deyim |
parlak zekalı |
(as) bright as a (new) penny s.
|
|
441 |
Deyim |
eski şaşaalı/heybetli/parlak günlerinden uzakta |
past (someone's or something's) prime s.
|
|
442 |
Deyim |
eski şaşaalı/heybetli/parlak günlerinden uzakta |
past prime s.
|
|
443 |
Deyim |
pürüzsüz ve parlak bir yüzeye sahip olana kadar |
to a polish zf.
|
|
444 |
Deyim |
eski parlak günlerini aratır durumda |
someone's sun is set expr.
|
|
445 |
Deyim |
geleceği parlak |
(someone or something) promises well expr.
|
|
446 |
Deyim |
hayatının en parlak evresinde |
in its prime expr.
|
|
447 |
Deyim |
hayatının en parlak evresinde |
in one's prime expr.
|
|
448 |
Deyim |
parlak zekalı |
bright as a button expr.
|
|
449 |
Deyim |
parlak zekalı |
as bright as a button expr.
|
|
450 |
Deyim |
(birinin) en parlak çağında |
in (one's) heyday expr.
|
|
451 |
Deyim |
(birinin) geleceği parlak |
(one) has a bright future ahead (of one) expr.
|
|
452 |
Deyim |
(birinin) önünde parlak bir gelecek var |
(one) has a bright future ahead (of one) expr.
|
|
453 |
Deyim |
en parlak döneminde |
in (one's) pomp [uk] expr.
|
|
454 |
Deyim |
en parlak döneminde |
in your pomp expr.
|
|
455 |
Deyim |
hayatının en parlak evresinde |
at (one's) best expr.
|
|
456 |
Deyim |
geleceği parlak |
it promises well expr.
|
|
457 |
Deyim |
eğer anlatacak iyi/parlak bir şeyin yoksa, palavrayla/abartıyla gözlerini boya/ikna et |
if you can't dazzle them with brilliance, baffle them with bull expr.
|
|
458 |
Deyim |
eğer anlatacak iyi/parlak bir şeyin yoksa, gargaraya getirip kandır/inandır |
if you can't dazzle them with brilliance, baffle them with bull expr.
|
|
459 |
Deyim |
en parlak/mutlu/başarılı evrede |
in prime expr.
|
|
Trade/Economic |
|
460 |
Ticaret/Ekonomi |
parlak iş |
a going concern i.
|
|
Industry |
|
461 |
Sanayi |
derinin yağlanmasından sonra sert silindirle üzerinden geçerek parlak görünüm veren makineyi çalıştıran kimse |
glazer i.
|
|
Technical |
|
462 |
Teknik |
aşırı/çok parlak x-ışını kaynağı |
ultraluminous X-ray source i.
|
|
463 |
Teknik |
açık parlak kırmızı |
scarlet i.
|
|
464 |
Teknik |
az parlak vernik |
oil varnish i.
|
|
465 |
Teknik |
büyük köpek takımyıldızının en parlak yıldızı |
dog star i.
|
|
466 |
Teknik |
çok parlak vernikli boya |
hard gloss paint i.
|
|
467 |
Teknik |
dikey parlak tavlama hattı |
vertical bright annealing line i.
|
|
468 |
Teknik |
kara parlak bazalt |
tachylyte i.
|
|
469 |
Teknik |
kara parlak bazalt |
tachylite i.
|
|
470 |
Teknik |
kısa ve parlak alev |
sharp fire i.
|
|
471 |
Teknik |
konut dışı kullanılan gaz yakan tavana asılan parlak radyant ısıtıcı |
non-domestic gas-fired overhead luminous radiant heater i.
|
|
472 |
Teknik |
küçük köpek takımyıldızının en parlak yıldızı |
dog star i.
|
|
473 |
Teknik |
orta parlak vernik |
medium oil varnish i.
|
|
474 |
Teknik |
parlak kömür |
lean coal i.
|
|
475 |
Teknik |
parlak renkler |
glowing colours i.
|
|
476 |
Teknik |
parlak selülozik boya |
gloss cellulosic paint i.
|
|
477 |
Teknik |
parlak çelik tel |
bright steel wire i.
|
|
478 |
Teknik |
parlak altuni sır |
tigereye i.
|
|
479 |
Teknik |
parlak kaplama katığı |
bright plating additive i.
|
|
480 |
Teknik |
parlak dekor |
blazonry i.
|
|
481 |
Teknik |
parlak şeritli yünlü kumaş |
algerienne i.
|
|
482 |
Teknik |
parlak kaplama |
bright plating i.
|
|
483 |
Teknik |
parlak sır |
bright glaze i.
|
|
484 |
Teknik |
parlak radyant ısıtıcı |
luminous radiant heater i.
|
|
485 |
Teknik |
parlak opal |
satine glass i.
|
|
486 |
Teknik |
parlak altın yaldız |
bright gold i.
|
|
487 |
Teknik |
parlak yansıtınç |
luminous reflectance i.
|
|
488 |
Teknik |
parlak pik |
glazy pig i.
|
|
489 |
Teknik |
parlak yüzey |
incandescent surface i.
|
|
490 |
Teknik |
parlak tavlama hattı |
bright annealing line i.
|
|
491 |
Teknik |
parlak menevişli yay çeliği |
bright tempered spring steel i.
|
|
492 |
Teknik |
parlak sert tel |
bright hard wire i.
|
|
493 |
Teknik |
parlak demir |
specular iron i.
|
|
494 |
Teknik |
parlak sert çelik sac |
hood and fender stock i.
|
|
495 |
Teknik |
parlak elektrikli bırakım |
bright electrodeposition i.
|
|
496 |
Teknik |
parlak yüzlü ince sac |
stove plate i.
|
|
497 |
Teknik |
parlak yüzlü kumaş |
luster i.
|
|
498 |
Teknik |
parlak altın |
satin gold i.
|
|
499 |
Teknik |
parlak nitrürleme |
bright nitriding i.
|
|
500 |
Teknik |
parlak yumuşak tel |
bright soft wire i.
|
|