|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
speak to f.
|
konuşmak |
|
2 |
Yaygın Kullanım |
speak of f.
|
bahsetmek |
|
General |
|
3 |
Genel |
right to speak i.
|
söz hakkı |
|
4 |
Genel |
right to speak i.
|
konuşma hakkı |
|
|
5 |
Genel |
not being able to speak i.
|
konuşamama |
|
6 |
Genel |
speak below one's breath f.
|
alçak sesle konuşmak |
|
7 |
Genel |
speak to each other f.
|
birbiriyle konuşmak |
|
8 |
Genel |
speak more quietly f.
|
sesini kısmak |
|
9 |
Genel |
begin to speak f.
|
söz almak |
|
10 |
Genel |
speak ill of f.
|
hakkında kötü konuşmak |
|
11 |
Genel |
speak openly f.
|
açık söylemek |
|
12 |
Genel |
speak ill of f.
|
kötülemek |
|
13 |
Genel |
speak out f.
|
açıkça söylemek |
|
14 |
Genel |
speak fluently f.
|
çatır çatır konuşmak |
|
15 |
Genel |
speak up f.
|
açıkça konuşmak |
|
16 |
Genel |
speak well of f.
|
övgü dolu sözler söylemek |
|
17 |
Genel |
speak evil of f.
|
iftira etmek |
|
18 |
Genel |
speak in response f.
|
karşılık vermek |
|
19 |
Genel |
speak of f.
|
göstermek |
|
20 |
Genel |
speak about f.
|
bir konu hakkında konuşmak |
|
21 |
Genel |
speak to f.
|
seslenmek |
|
22 |
Genel |
speak ill for f.
|
biri için olumsuz bir puan olmak |
|
23 |
Genel |
speak for f.
|
lehinde konuşmak |
|
24 |
Genel |
speak of f.
|
söz etmek |
|
|
25 |
Genel |
make somebody speak f.
|
konuşturmak |
|
26 |
Genel |
speak out of turn f.
|
yersiz konuşmak |
|
27 |
Genel |
speak for f.
|
temsil etmek |
|
28 |
Genel |
speak up for f.
|
lehinde konuşmak |
|
29 |
Genel |
speak up f.
|
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
|
30 |
Genel |
speak one's last will f.
|
vasiyet etmek |
|
31 |
Genel |
speak softly f.
|
pes perdeden konuşmak |
|
32 |
Genel |
speak harshly f.
|
sert konuşmak |
|
33 |
Genel |
speak out against f.
|
aleyhinde konuşmak |
|
34 |
Genel |
speak for f.
|
adına konuşmak |
|
35 |
Genel |
speak up f.
|
daha yüksek sesle konuşmak |
|
36 |
Genel |
speak clearly f.
|
açık seçik konuşmak |
|
37 |
Genel |
speak of f.
|
söylemek |
|
38 |
Genel |
speak well of f.
|
övmek |
|
39 |
Genel |
speak out f.
|
daha yüksek sesle konuşmak |
|
40 |
Genel |
speak clearly f.
|
tane tane konuşmak |
|
41 |
Genel |
speak of f.
|
bahsetmek |
|
42 |
Genel |
ask to speak f.
|
söz istemek |
|
43 |
Genel |
speak one's mind f.
|
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
|
44 |
Genel |
speak out f.
|
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
|
45 |
Genel |
speak through the nose f.
|
genizden konuşmak |
|
46 |
Genel |
speak clearly f.
|
açıkça anlatmak |
|
47 |
Genel |
speak highly of somebody f.
|
övgüyle söz etmek |
|
48 |
Genel |
speak out f.
|
konuşmak |
|
49 |
Genel |
speak distinctly f.
|
tane tane konuşmak |
|
50 |
Genel |
speak on f.
|
bir konu hakkında konuşmak |
|
51 |
Genel |
speak of f.
|
ağza almak |
|
52 |
Genel |
speak of f.
|
bahsetmeye değer |
|
53 |
Genel |
speak aside f.
|
kendi kendine konuşmak |
|
54 |
Genel |
speak for somebody f.
|
adına konuşmak |
|
55 |
Genel |
speak out of turn f.
|
sırası gelmeden konuşmak |
|
56 |
Genel |
speak in praise of somebody f.
|
övmek |
|
57 |
Genel |
speak well for f.
|
biri için olumlu bir puan olmak |
|
58 |
Genel |
speak one's piece f.
|
kendi fikrini belirtmek |
|
59 |
Genel |
ask for permission to speak f.
|
söz istemek |
|
60 |
Genel |
speak sweetly f.
|
ağzından bal akmak |
|
61 |
Genel |
not to allow anybody to speak ill of someone f.
|
toz kondurmamak |
|
62 |
Genel |
speak to f.
|
değinmek |
|
63 |
Genel |
speak about someone f.
|
kulağını çınlatmak |
|
64 |
Genel |
speak unfavorably of (someone) f.
|
aleyhte konuşmak |
|
|
65 |
Genel |
speak fluently f.
|
bülbül gibi konuşmak |
|
66 |
Genel |
speak of f.
|
hakkında konuşmak |
|
67 |
Genel |
speak with conviction f.
|
inançla konuşmak |
|
68 |
Genel |
speak for f.
|
yerine konuşmak |
|
69 |
Genel |
speak one's last will f.
|
vasiyette bulunmak |
|
70 |
Genel |
speak up f.
|
sesini yükseltmek |
|
71 |
Genel |
speak in praise of somebody f.
|
methetmek |
|
72 |
Genel |
speak face to face f.
|
yüzyüze konuşmak |
|
73 |
Genel |
speak softly but carry a big stick f.
|
aba altından değnek sopa göstermek |
|
74 |
Genel |
speak out f.
|
dile getirmek |
|
75 |
Genel |
speak gutturally f.
|
genizden konuşmak |
|
76 |
Genel |
speak gutturally f.
|
gırtlaktan konuşmak |
|
77 |
Genel |
speak a language f.
|
dil bilmek |
|
78 |
Genel |
speak truly f.
|
doğru konuşmak |
|
79 |
Genel |
speak correctly f.
|
doğru konuşmak |
|
80 |
Genel |
speak into microphone f.
|
mikrofona konuşmak |
|
81 |
Genel |
speak ill of someone f.
|
birini kötülemek (adını apaçık zikrederek) |
|
82 |
Genel |
speak the same language f.
|
aynı dili konuşmak |
|
83 |
Genel |
speak the language that he understands f.
|
anlayacağı dilde konuşmak |
|
84 |
Genel |
speak the language that he understands f.
|
anladığı dilde konuşmak |
|
85 |
Genel |
have the right to speak f.
|
söz hakkı olmak |
|
86 |
Genel |
want to speak f.
|
konuşmak istemek |
|
87 |
Genel |
speak of f.
|
-e işaret etmek |
|
88 |
Genel |
speak with authority f.
|
ukalalık etmek |
|
89 |
Genel |
speak with authority f.
|
ahkam kesmek |
|
90 |
Genel |
speak to someone on the telephone f.
|
telefonda olmak |
|
91 |
Genel |
speak to someone on the phone f.
|
telefonda görüşüyor olmak |
|
92 |
Genel |
speak to someone on the telephone f.
|
telefon ile görüşmek |
|
93 |
Genel |
speak to someone on the phone f.
|
telefon ile görüşmek |
|
94 |
Genel |
speak to someone on the phone f.
|
telefonda olmak |
|
95 |
Genel |
speak to someone on the telephone f.
|
telefonda görüşüyor olmak |
|
96 |
Genel |
speak to someone in charge f.
|
bir yetkiliyle konuşmak |
|
97 |
Genel |
speak to someone in charge f.
|
yetkiliyle konuşmak |
|
98 |
Genel |
speak to someone in charge f.
|
bir yetkiliyle görüşmek |
|
99 |
Genel |
speak highly of f.
|
methetmek |
|
100 |
Genel |
speak highly of f.
|
övmek |
|
101 |
Genel |
speak rashly f.
|
ulu orta konuşmak |
|
102 |
Genel |
speak in hyperbole f.
|
abartarak konuşmak |
|
103 |
Genel |
have the opportunity to speak f.
|
konuşma fırsatı bulmak |
|
104 |
Genel |
speak up f.
|
çekinmeden açıkça söylemek |
|
105 |
Genel |
speak slow f.
|
yavaş konuşmak |
|
106 |
Genel |
speak one's mind f.
|
düşündüğünü dosdoğru söylemek |
|
107 |
Genel |
try to speak f.
|
konuşmaya çalışmak |
|
108 |
Genel |
speak tactfully/cleverly f.
|
usturuplu konuşmak |
|
109 |
Genel |
speak into the mike f.
|
mikrofona konuşmak |
|
110 |
Genel |
speak to someone in charge f.
|
yetkiliyle görüşmek |
|
111 |
Genel |
speak too soon f.
|
çok erken konuşmak |
|
112 |
Genel |
speak without thinking f.
|
düşünmeden konuşmak |
|
113 |
Genel |
speak to someone in charge f.
|
yetkili personel ile görüşmek |
|
114 |
Genel |
speak fluently f.
|
akıcı konuşmak |
|
115 |
Genel |
speak fluently f.
|
sular seller gibi konuşmak |
|
116 |
Genel |
speak sweet nothings f.
|
havadan sudan konuşmak |
|
117 |
Genel |
speak loudly f.
|
yüksek sesle konuşmak |
|
118 |
Genel |
speak loudly f.
|
bağırarak konuşmak |
|
119 |
Genel |
speak to someone's heart f.
|
yüreğine hitap etmek |
|
120 |
Genel |
speak with a stammer f.
|
kekeleyerek konuşmak |
|
121 |
Genel |
speak with a stammer f.
|
kekelemek |
|
122 |
Genel |
speak from experience f.
|
yaşadıklarına dayanarak/ tecrübeye/deneyime istinaden konuşmak |
|
123 |
Genel |
speak ill of f.
|
(hakkında) ileri geri konuşmak |
|
124 |
Genel |
speak for everyone f.
|
herkes adına konuşmak |
|
125 |
Genel |
speak with a senior member of the family f.
|
bir aile büyüğüne danışmak |
|
126 |
Genel |
speak highly of f.
|
övgüyle bahsetmek |
|
127 |
Genel |
speak someone's mind f.
|
aklındakini söylemek |
|
128 |
Genel |
speak english f.
|
ingilizce konuşmak |
|
129 |
Genel |
speak to someone on the phone f.
|
birisiyle telefonda konuşmak |
|
130 |
Genel |
speak to someone on the phone f.
|
birisiyle telefonda görüşmek |
|
131 |
Genel |
speak well of f.
|
(birisi hakkında) iyi konuşmak |
|
132 |
Genel |
speak well f.
|
iyi konuşmak |
|
133 |
Genel |
speak broken english f.
|
çat pat ingilizce konuşmak |
|
134 |
Genel |
speak broken english f.
|
çat pat ingilizce bilmek |
|
135 |
Genel |
speak broken english f.
|
ingilizce'yi çat pat konuşmak |
|
136 |
Genel |
speak in sign language f.
|
işaret dili ile konuşmak |
|
137 |
Genel |
speak in sign language f.
|
işaret dilinde konuşmak |
|
138 |
Genel |
speak in sign language f.
|
işaret dili kullanarak konuşmak |
|
139 |
Genel |
speak in sign language f.
|
el hareketleri ve yüz mimikleri kullanılarak oluşturulan görsel dilde konuşmak |
|
140 |
Genel |
call upon someone to speak f.
|
birisine söz vermek |
|
141 |
Genel |
speak a foreign language f.
|
yabancı bir dil konuşmak |
|
142 |
Genel |
speak in public f.
|
kalabalık önünde konuşmak |
|
143 |
Genel |
speak fair f.
|
samimi konuşmak |
|
144 |
Genel |
speak well for f.
|
takdir etmek |
|
145 |
Genel |
speak fair f.
|
açık sözlülükle konuşmak |
|
146 |
Genel |
speak well for f.
|
birine referans olmak |
|
147 |
Genel |
speak fair f.
|
açık yüreklilikle konuşmak |
|
148 |
Genel |
not get a chance to speak f.
|
laf ağzında kalmak |
|
149 |
Genel |
so to speak zf.
|
tabir caizse |
|
150 |
Genel |
so to speak zf.
|
adeta |
|
151 |
Genel |
so to speak zf.
|
tabiri caizse |
|
Phrasals |
|
152 |
Öbek Fiiller |
speak of f.
|
üzerine konuşmak |
|
153 |
Öbek Fiiller |
speak out f.
|
yüksek sesle ve net bir şekilde konuşmak |
|
154 |
Öbek Fiiller |
speak with f.
|
(biriyle) sohbet etmek |
|
155 |
Öbek Fiiller |
speak out f.
|
çekinmeden söylemek |
|
156 |
Öbek Fiiller |
speak with f.
|
biriyle konuşmak |
|
157 |
Öbek Fiiller |
speak upon something f.
|
bir şey hakkında/üzerine konuşmak |
|
158 |
Öbek Fiiller |
speak on something f.
|
bir şey hakkında/üzerine konuşmak |
|
159 |
Öbek Fiiller |
speak with someone about someone f.
|
biri hakkında birisi ile konuşmak |
|
160 |
Öbek Fiiller |
speak up f.
|
konuşmak |
|
161 |
Öbek Fiiller |
speak as f.
|
olarak konuşmak |
|
162 |
Öbek Fiiller |
speak up f.
|
(bir görüş ile ilgili) seslerini yükseltmek |
|
163 |
Öbek Fiiller |
speak about (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) hakkında konuşmak |
|
164 |
Öbek Fiiller |
speak about (someone or something) f.
|
(birinden/bir şeyden) bahsetmek |
|
165 |
Öbek Fiiller |
speak against (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) eleştirmek |
|
166 |
Öbek Fiiller |
speak against (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) karşı eleştirilerini/görüşlerini dile getirmek |
|
167 |
Öbek Fiiller |
speak against (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) aleyhinde konuşmak |
|
168 |
Öbek Fiiller |
speak against (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) hakkında olumsuz bir görüntü çizmek |
|
169 |
Öbek Fiiller |
speak against (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) kötü olduğunu göstermek |
|
170 |
Öbek Fiiller |
speak against (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) aleyhinde bir tablo çizmek |
|
171 |
Öbek Fiiller |
speak down to f.
|
küçümser biçimde konuşmak |
|
172 |
Öbek Fiiller |
speak down to f.
|
aşağılar şekilde konuşmak |
|
173 |
Öbek Fiiller |
speak for (oneself) f.
|
kendi adına konuşmak |
|
174 |
Öbek Fiiller |
speak for (oneself) f.
|
kendi görüşünü kendi belirtmek |
|
175 |
Öbek Fiiller |
speak from f.
|
-den konuşmak |
|
176 |
Öbek Fiiller |
speak from f.
|
-e dayanarak konuşmak |
|
177 |
Öbek Fiiller |
speak from f.
|
-e istinaden konuşmak |
|
178 |
Öbek Fiiller |
speak up for (one) f.
|
(birinden) yana konuşmak |
|
179 |
Öbek Fiiller |
speak up for (one) f.
|
(birini) savunmak |
|
180 |
Öbek Fiiller |
speak up for (one) f.
|
(birinin) lehinde konuşmak |
|
181 |
Öbek Fiiller |
speak with (someone) f.
|
(biriyle) konuşmak |
|
182 |
Öbek Fiiller |
speak with (someone) f.
|
(birini) azarlamak |
|
183 |
Öbek Fiiller |
speak with (someone) f.
|
(birini) fırçalamak |
|
184 |
Öbek Fiiller |
speak with (something) f.
|
(bir şekilde) konuşmak |
|
185 |
Öbek Fiiller |
speak with (something) f.
|
(bir hisle, yaklaşımla, karakterde konuşmak |
|
186 |
Öbek Fiiller |
speak over someone f.
|
karşısındaki insanın sesini bastırmak için sesini yükseltmek |
|
Phrases |
|
187 |
İfadeler |
nothing to speak of expr.
|
bahse değmez |
|
188 |
İfadeler |
to speak honestly expr.
|
doğrusunu söylemek gerekirse |
|
189 |
İfadeler |
when you speak of expr.
|
denilince |
|
190 |
İfadeler |
to speak honestly expr.
|
doğrusu |
|
191 |
İfadeler |
to speak honestly expr.
|
dürüstçe söylemem gerekirse |
|
192 |
İfadeler |
when you speak of expr.
|
denince |
|
193 |
İfadeler |
to speak honestly expr.
|
doğruyu söylemek gerekirse |
|
194 |
İfadeler |
to speak honestly expr.
|
dürüstçe söylemek gerekirse |
|
195 |
İfadeler |
be swift to hear, slow to speak expr.
|
konuşmadan önce dikkatlice dinle |
|
196 |
İfadeler |
raise your hand to speak expr.
|
konuşmak için parmak kaldırın |
|
197 |
İfadeler |
actions speak louder than words expr.
|
lafa değil icraata bak |
|
198 |
İfadeler |
nothing to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez (önemsiz) |
|
199 |
İfadeler |
speak up for expr.
|
ses ver |
|
200 |
İfadeler |
raise your hand to speak expr.
|
parmak kaldırarak konuşun |
|
201 |
İfadeler |
speak now or forever hold your peace expr.
|
şimdi konuş ya da sonsuza dek sus |
|
202 |
İfadeler |
where words fail, music speak expr.
|
sözün bittiği yerde, müzik konuşur |
|
203 |
İfadeler |
there are no words left to speak expr.
|
söylenecek söz yok |
|
204 |
İfadeler |
where words fail, music speak expr.
|
sözün bittiği yerde, müziğe kulak ver |
|
205 |
İfadeler |
to speak of expr.
|
bahsedilecek |
|
206 |
İfadeler |
to speak of expr.
|
bahsetmeye/konuşmaya değer |
|
207 |
İfadeler |
to speak of expr.
|
önemsenecek |
|
208 |
İfadeler |
to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek |
|
209 |
İfadeler |
to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek |
|
210 |
İfadeler |
to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek |
|
Proverb |
|
211 |
Atasözü |
children and fools speak the truth
|
bir çocuktan bir deliden al haberi |
|
212 |
Atasözü |
actions speak louder than words
|
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz |
|
213 |
Atasözü |
actions speak louder than words
|
lafla peynir gemisi yürümez |
|
214 |
Atasözü |
never speak ill of the dead
|
ölünün arkasından konuşulmaz |
|
215 |
Atasözü |
never speak ill of the dead
|
ölünün arkasından konuşma |
|
216 |
Atasözü |
never speak ill of the dead
|
ölenin arkasından konuşulmaz |
|
217 |
Atasözü |
never speak ill of the dead
|
ölünün arkasından kötü söz söyleme |
|
218 |
Atasözü |
never speak ill of the dead
|
ölünün arkasından kötü söz söylenmez |
|
219 |
Atasözü |
never speak ill of the dead
|
ölünün arkasından kötü söyleme |
|
220 |
Atasözü |
think twice before you speak once
|
iki düşün, bir söyle |
|
221 |
Atasözü |
think twice before you speak once
|
iki düşün, bir konuş |
|
222 |
Atasözü |
dying men speak true
|
ölecek olan insan yalan söylemez |
|
223 |
Atasözü |
speak of the devil, and he appears
|
iti an çomağı hazırla |
|
224 |
Atasözü |
speak of the devil, and he appears
|
iti an çomağı eline al |
|
225 |
Atasözü |
speak of the devil, and he appears
|
iyi insan lafının üstüne gelir |
|
226 |
Atasözü |
be swift to hear, slow to speak
|
iki dinle bir konuş |
|
227 |
Atasözü |
be swift to hear, slow to speak
|
iki dinle bir söyle |
|
228 |
Atasözü |
speak of the devil, and he is sure to appear
|
iyi insan lafının üstüne gelirmiş |
|
229 |
Atasözü |
you shouldn't speak ill of the dead
|
ölenin arkasından konuşulmaz |
|
230 |
Atasözü |
you shouldn't speak ill of the dead
|
ölünün arkasından konuşulmaz |
|
231 |
Atasözü |
you shouldn't speak ill of the dead
|
ölünün arkasından kötü söz söylenmez |
|
232 |
Atasözü |
you shouldn't speak ill of the dead
|
ölünün arkasından konuşma |
|
233 |
Atasözü |
you shouldn't speak ill of the dead
|
ölünün arkasından kötü söyleme |
|
234 |
Atasözü |
you shouldn't speak ill of the dead
|
ölünün arkasından kötü söz söyleme |
|
Colloquial |
|
235 |
Konuşma Dili |
something to speak of i.
|
konuşacak bir şey |
|
236 |
Konuşma Dili |
be able to speak knowledgeably or authoritatively about something f.
|
söz sahibi olmak |
|
237 |
Konuşma Dili |
speak one's piece f.
|
düşüncesini söylemek |
|
238 |
Konuşma Dili |
speak one's piece f.
|
fikrini söylemek |
|
239 |
Konuşma Dili |
speak for itself f.
|
yeterli kanıt olmak |
|
240 |
Konuşma Dili |
lost the ability to speak s.
|
konuşma yetisini kaybetmiş |
|
241 |
Konuşma Dili |
speak for itself expr.
|
açıklama gereksiz |
|
242 |
Konuşma Dili |
speak your mind expr.
|
aklından geçeni söyle |
|
243 |
Konuşma Dili |
speak the truth expr.
|
doğruyu söyle |
|
244 |
Konuşma Dili |
speak the truth expr.
|
doğru söyle |
|
245 |
Konuşma Dili |
so to speak expr.
|
deyim yerindeyse |
|
246 |
Konuşma Dili |
speak for itself expr.
|
her şey belli |
|
247 |
Konuşma Dili |
speak for itself expr.
|
gün gibi ortada |
|
248 |
Konuşma Dili |
speak of the devil (and in he walks) expr.
|
iti an çomağı hazırla |
|
249 |
Konuşma Dili |
speak of the devil (and in he walks) expr.
|
iyi insan lafı üzerine gelirmiş |
|
250 |
Konuşma Dili |
speak of the devil and in he walks expr.
|
iti an çomağı hazırla |
|
251 |
Konuşma Dili |
speak of the devil! expr.
|
iti an çomağı hazırla! |
|
252 |
Konuşma Dili |
speak of the devil expr.
|
iyi insan lafının üstüne gelirmiş |
|
253 |
Konuşma Dili |
speak/talk of the devil expr.
|
iyi insan lafı üzerine gelirmiş |
|
254 |
Konuşma Dili |
speak/talk of the devil expr.
|
iti an çomağı hazırla |
|
255 |
Konuşma Dili |
speak into the mike expr.
|
mikrofona konuşun |
|
256 |
Konuşma Dili |
speak of the devil! expr.
|
lafının üzerine geldi! |
|
257 |
Konuşma Dili |
speak your mind expr.
|
ne düşünüyorsan söyle |
|
258 |
Konuşma Dili |
so to speak expr.
|
öyle de denebilir |
|
259 |
Konuşma Dili |
speak with me expr.
|
konuş benimle |
|
260 |
Konuşma Dili |
speak for yourself expr.
|
kendi adına konuş |
|
261 |
Konuşma Dili |
speak for itself expr.
|
söze ne hacet |
|
262 |
Konuşma Dili |
speak for themselves expr.
|
söze ne hacet |
|
263 |
Konuşma Dili |
don't speak ill of the dead expr.
|
ölenin ardından konuşulmaz |
|
264 |
Konuşma Dili |
don't speak ill of the dead expr.
|
ölenin ardından konuşma |
|
265 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
bahse değecek bir şey yok |
|
266 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek bir şey yok |
|
267 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
268 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek bir şey yok |
|
269 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek bir şey yok |
|
270 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
önemsenecek bir şey yok |
|
271 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
bahse değecek bir şey yok |
|
272 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek bir şey yok |
|
273 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
274 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek bir şey yok |
|
275 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek bir şey yok |
|
276 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
önemsenecek bir şey yok |
|
277 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
bahse değecek bir şey yok |
|
278 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek bir şey yok |
|
279 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
280 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek bir şey yok |
|
281 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek bir şey yok |
|
282 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
önemsenecek bir şey yok |
|
283 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
bahse değecek bir şey yok |
|
284 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek bir şey yok |
|
285 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
286 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek bir şey yok |
|
287 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek bir şey yok |
|
288 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
önemsenecek bir şey yok |
|
289 |
Konuşma Dili |
not much to speak of expr.
|
sözünü edecek pek bir şey yok |
|
290 |
Konuşma Dili |
not much to speak of expr.
|
bahse değecek pek bir şey yok |
|
291 |
Konuşma Dili |
not much to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
292 |
Konuşma Dili |
not much to speak of expr.
|
sözü edilecek pek bir şey yok |
|
293 |
Konuşma Dili |
not much to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek pek bir şey yok |
|
294 |
Konuşma Dili |
not much to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek pek bir şey yok |
|
295 |
Konuşma Dili |
not much to speak of expr.
|
önemsenecek pek bir şey yok |
|
296 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
bahse değmez |
|
297 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez (önemsiz) |
|
298 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
bahse değecek bir şey yok |
|
299 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek bir şey yok |
|
300 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
301 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek bir şey yok |
|
302 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek bir şey yok |
|
303 |
Konuşma Dili |
no something to speak of expr.
|
önemsenecek bir şey yok |
|
304 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
bahse değmez |
|
305 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez (önemsiz) |
|
306 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
bahse değecek bir şey yok |
|
307 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek bir şey yok |
|
308 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
309 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek bir şey yok |
|
310 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek bir şey yok |
|
311 |
Konuşma Dili |
nothing to speak of expr.
|
önemsenecek bir şey yok |
|
312 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
bahse değmez |
|
313 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez (önemsiz) |
|
314 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
bahse değecek bir şey yok |
|
315 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
sözünü etmeye değecek bir şey yok |
|
316 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
sözünü etmeye değmez |
|
317 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
hakkında konuşmaya değecek bir şey yok |
|
318 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
üzerinde durmaya değecek bir şey yok |
|
319 |
Konuşma Dili |
not anything to speak of expr.
|
önemsenecek bir şey yok |
|
320 |
Konuşma Dili |
as we speak, (even) expr.
|
tam şu anda (biz konuşurken) |
|
321 |
Konuşma Dili |
could I speak to? expr.
|
(telefonda)'-ile görüşebilir miyim? |
|
322 |
Konuşma Dili |
could I speak to? expr.
|
ile konuşabilir miyim? |
|
323 |
Konuşma Dili |
may I speak to (one)? expr.
|
(biriyle) konuşabilir miyim? |
|
324 |
Konuşma Dili |
may I speak to (one)? expr.
|
(biriyle) görüşebilir miyim? |
|
325 |
Konuşma Dili |
speak it! exclam.
|
kesinlikle doğru! |
|
326 |
Konuşma Dili |
speak it! exclam.
|
tam üstüne bastın! |
|
327 |
Konuşma Dili |
speak it! exclam.
|
tam öyle! |
|
328 |
Konuşma Dili |
speak it! exclam.
|
aynen öyle |
|
329 |
Konuşma Dili |
speak it! exclam.
|
dile getirmeye/söylemeye devam et! |
|
330 |
Konuşma Dili |
speak it! exclam.
|
söyle! |
|
331 |
Konuşma Dili |
speak it! exclam.
|
konuş! |
|
Idioms |
|
332 |
Deyim |
double-speak i.
|
laf salatası |
|
333 |
Deyim |
double-speak i.
|
yuvarlak konuşma |
|
334 |
Deyim |
speak the truth f.
|
harbi konuşmak |
|
335 |
Deyim |
speak by the book f.
|
kesin konuşmak |
|
336 |
Deyim |
speak by the card f.
|
kesin konuşmak |
|
337 |
Deyim |
speak for buncombe f.
|
şov yaparak konuşmak |
|
338 |
Deyim |
speak for buncombe f.
|
artistlik yapmak |
|
339 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
ağzına geldiği gibi konuşmak |
|
340 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
kaba veya patavatsız denecek kadar açık/samimi/dürüstçe konuşmak |
|
341 |
Deyim |
speak by the card f.
|
bilerek/kesin konuşmak |
|
342 |
Deyim |
speak in circles f.
|
lafı dolandırmak |
|
343 |
Deyim |
speak in circles f.
|
lafı dolandırıp durmak |
|
344 |
Deyim |
speak in circles f.
|
sözü döndürüp dolaştırmak |
|
345 |
Deyim |
speak in circles f.
|
sözü uzatmak |
|
346 |
Deyim |
speak in circles f.
|
bin dereden su getirmek |
|
347 |
Deyim |
speak softly and carry a big stick f.
|
ortalığı alevlendirmeden konuşup bir taraftan da hazırlanmak |
|
348 |
Deyim |
speak softly and carry a big stick f.
|
barışçıl müzakereleri yürütüp bir taraftan da mücadeleye hazırlanmak |
|
349 |
Deyim |
speak softly and carry a big stick f.
|
aba altından değnek göstermek |
|
350 |
Deyim |
speak softly but carry a big stick f.
|
aba altından değnek göstermek |
|
351 |
Deyim |
speak volumes for f.
|
açığa vurmak |
|
352 |
Deyim |
speak one's own mind f.
|
açık konuşmak |
|
353 |
Deyim |
speak out of both sides of your mouth f.
|
adamına göre konuşmak |
|
354 |
Deyim |
have tendency to speak indiscreetly f.
|
ağzı gevşek olmak |
|
355 |
Deyim |
speak indiscreetly f.
|
ağzı gevşek olmak |
|
356 |
Deyim |
speak in riddles f.
|
anlaşılması güç şekilde konuşmak |
|
357 |
Deyim |
speak volumes f.
|
ayan beyan ortaya koymak |
|
358 |
Deyim |
speak with one voice f.
|
aynı fikirde olmak |
|
359 |
Deyim |
speak with a single voice f.
|
aynı fikirde olmak |
|
360 |
Deyim |
speak with one voice f.
|
aynı şeyi söylemek |
|
361 |
Deyim |
have tendency to speak indiscreetly f.
|
boşboğaz olmak |
|
362 |
Deyim |
speak indiscreetly f.
|
boşboğaz olmak |
|
363 |
Deyim |
speak someone's language f.
|
birinin dilinden/anlayacağı dilden (basit ve anlaşılır şekilde) konuşmak |
|
364 |
Deyim |
speak volumes f.
|
bakışlarıyla belli etmek |
|
365 |
Deyim |
speak by the book f.
|
bir yetkiye dayanarak konuşmak |
|
366 |
Deyim |
speak in riddles f.
|
bilmece gibi konuşmak |
|
367 |
Deyim |
speak with a plum in mouth f.
|
böbürlene böbürlene konuşmak |
|
368 |
Deyim |
speak off-the-cuff f.
|
doğaçlama konuşmak |
|
369 |
Deyim |
speak with forked tongue f.
|
dürüst konuşmamak |
|
370 |
Deyim |
speak one's own mind f.
|
dürüst konuşmak |
|
371 |
Deyim |
speak with a forked tongue f.
|
dürüst konuşmamak |
|
372 |
Deyim |
speak one's own mind f.
|
düşündüğü gibi konuşmak |
|
373 |
Deyim |
speak volumes f.
|
çok şey söylemek |
|
374 |
Deyim |
speak one's own mind f.
|
düşündüğünü korkusuzca söylemek |
|
375 |
Deyim |
see no evil, hear no evil, speak no evil f.
|
haberi yokmuş gibi davranmak |
|
376 |
Deyim |
speak volumes f.
|
fazlasıyla belirtmek/belirgin kılmak |
|
377 |
Deyim |
speak off-the-cuff f.
|
hazırlıksız konuşma yapmak |
|
378 |
Deyim |
speak off-the-cuff f.
|
hazırlıksız/hazırlık yapmadan konuşmak |
|
379 |
Deyim |
speak from heart f.
|
içten konuşmak |
|
380 |
Deyim |
speak by the book f.
|
kitaba göre konuşmak |
|
381 |
Deyim |
speak down to someone f.
|
karşısındakini aşağılarmış gibi konuşmak |
|
382 |
Deyim |
speak out of both sides of your mouth f.
|
ona öyle buna böyle konuşmak |
|
383 |
Deyim |
speak by the book f.
|
kitaptan konuşmak |
|
384 |
Deyim |
speak volumes f.
|
konuşmadan mimikleriyle belli etmek |
|
385 |
Deyim |
speak from a soapbox f.
|
kamuya açık bir yerde insanlara ulaşmak amacıyla görüşlerini açıklamak |
|
386 |
Deyim |
speak out of both sides of your mouth f.
|
nabza göre şerbet vermek |
|
387 |
Deyim |
speak one's piece f.
|
söyleyeceğini söylemek |
|
388 |
Deyim |
speak one's piece f.
|
söylemesi gerekeni söylemek |
|
389 |
Deyim |
speak with a single voice f.
|
söz birliği etmek |
|
390 |
Deyim |
speak with a single voice f.
|
tek bir ağızdan konuşmak |
|
391 |
Deyim |
speak with a single voice f.
|
tek ağızdan konuşmak |
|
392 |
Deyim |
speak/talk out of turn f.
|
(konuşarak/söz olarak vb) haddini aşmak |
|
393 |
Deyim |
speak with a forked tongue f.
|
yalan konuşmak |
|
394 |
Deyim |
speak out of turn f.
|
üstüne vazife olmayan bir yerde konuşmak |
|
395 |
Deyim |
see no evil, hear no evil, speak no evil f.
|
3 maymunu oynamak |
|
396 |
Deyim |
speak out of turn f.
|
yerli yersiz konuşmak |
|
397 |
Deyim |
speak/talk out of turn f.
|
üstüne vazife olmayan bir yerde konuşmak |
|
398 |
Deyim |
see no evil, hear no evil, speak no evil f.
|
üç maymunu oynamak |
|
399 |
Deyim |
speak with forked tongue f.
|
yalan konuşmak |
|
400 |
Deyim |
speak daggers f.
|
iğneleyici konuşmak |
|
401 |
Deyim |
speak daggers f.
|
acımasızca konuşmak |
|
402 |
Deyim |
speak daggers f.
|
gözünün yaşına bakmadan konuşmak |
|
403 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
dobra dobra konuşmak |
|
404 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
dürüstçe konuşmak |
|
405 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
olduğu gibi konuşmak |
|
406 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
çekinmeden söylemek |
|
407 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
açık yüreklilikle konuşmak |
|
408 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
içi dışında olmak |
|
409 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
içi dışı bir olmak |
|
410 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
şeffaf iletişim kurmak |
|
411 |
Deyim |
speak as (one) finds f.
|
şeffaf olmak |
|
412 |
Deyim |
speak as you find f.
|
aklına geldiği gibi konuşmak |
|
413 |
Deyim |
speak as you find f.
|
içinden geldiği gibi konuşmak |
|
414 |
Deyim |
speak as you find f.
|
kendi deneyimleri üzerinden konuşmak |
|
415 |
Deyim |
speak as you find f.
|
samimiyetle konuşmak |
|
416 |
Deyim |
speak as you find f.
|
samimi/içten görüşünü belirtmek |
|
417 |
Deyim |
speak as you find f.
|
kendi görüşlerini belirtmek |
|
418 |
Deyim |
speak as you find f.
|
kişisel görüşlerini olduğu gibi belirtmek |
|
419 |
Deyim |
speak a mile a minute f.
|
çan çan etmek |
|
420 |
Deyim |
speak a mile a minute f.
|
hızlı konuşmak |
|
421 |
Deyim |
speak a mile a minute f.
|
hızlı hızlı konuşmak |
|
422 |
Deyim |
speak a mile a minute f.
|
motor gibi konuşmak |
|
423 |
Deyim |
speak a mile a minute f.
|
bıdı bıdı konuşmak |
|
424 |
Deyim |
speak a mile a minute f.
|
acele acele konuşmak |
|
425 |
Deyim |
speak volumes f.
|
(bakışları) her şeyi anlatmak |
|
426 |
Deyim |
speak from the heart f.
|
içten konuşmak |
|
427 |
Deyim |
speak from the heart f.
|
kalpten/gönülden konuşmak |
|
428 |
Deyim |
speak from the heart f.
|
samimi konuşmak |
|
429 |
Deyim |
speak from the heart f.
|
içinden geleni söylemek |
|
430 |
Deyim |
speak from one's heart f.
|
içten konuşmak |
|
431 |
Deyim |
speak from one's heart f.
|
kalpten/gönülden konuşmak |
|
432 |
Deyim |
speak from one's heart f.
|
samimi konuşmak |
|
433 |
Deyim |
speak from one's heart f.
|
içinden geleni söylemek |
|
434 |
Deyim |
speak highly of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) methetmek |
|
435 |
Deyim |
speak highly of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) övmek |
|
436 |
Deyim |
speak highly of (someone or something) f.
|
(birinden/bir şeyden) övgüyle bahsetmek |
|
437 |
Deyim |
speak highly of (someone or something) f.
|
(birinden/bir şeyden) övgüyle söz etmek |
|
438 |
Deyim |
speak ill of (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) hakkında kötü konuşmak |
|
439 |
Deyim |
speak ill of (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi) kötülemek |
|
440 |
Deyim |
speak ill of (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) hakkında ileri geri konuşmak |
|
441 |
Deyim |
speak in tongues f.
|
olmayan ya da bilmediğiniz bir dilde anlamsız ya da anlamını bilmediğiniz sözcükler sarf etmek |
|
442 |
Deyim |
speak in tongues f.
|
dini ibadet esnasında bilmediği bir dilde ezberden konuşmak/bir şeyler söylemek/dua etmek |
|
443 |
Deyim |
speak language f.
|
dilinden/anlayacağı dilden konuşmak |
|
444 |
Deyim |
speak mind f.
|
ne düşündüğünü açıkça söylemek |
|
445 |
Deyim |
speak mind f.
|
düşündüğünü dosdoğru söylemek |
|
446 |
Deyim |
speak mind f.
|
aklındakini söylemek |
|
447 |
Deyim |
speak off the cuff f.
|
doğaçlama konuşmak |
|
448 |
Deyim |
speak off the cuff f.
|
hazırlıksız konuşma yapmak |
|
449 |
Deyim |
speak off the cuff f.
|
hazırlıksız/hazırlık yapmadan konuşmak |
|
450 |
Deyim |
speak out of both sides of (one's) mouth f.
|
çelişkili şeyler söylemek |
|
451 |
Deyim |
speak out of both sides of (one's) mouth f.
|
ona öyle buna böyle konuşmak |
|
452 |
Deyim |
speak out of both sides of (one's) mouth f.
|
adamına göre konuşmak |
|
453 |
Deyim |
speak out of both sides of (one's) mouth f.
|
nabza göre şerbet vermek |
|
454 |
Deyim |
speak sense f.
|
mantıklı konuşmak |
|
455 |
Deyim |
speak sense f.
|
akıllıca konuşmak |
|
456 |
Deyim |
speak sense f.
|
akla yatkın konuşmak |
|
457 |
Deyim |
speak with a plum in (one's) mouth [uk] f.
|
böbürlene böbürlene konuşmak |
|
458 |
Deyim |
speak with a plum in (one's) mouth [uk] f.
|
yukarıdan konuşmak |
|
459 |
Deyim |
speak a different language f.
|
farklı fikirde olmak |
|
460 |
Deyim |
speak a different language f.
|
farklı dilden konuşmak |
|
461 |
Deyim |
speak a different language f.
|
aynı dilden konuşmamak |
|
462 |
Deyim |
speak a different language f.
|
aynı fikirde olmamak |
|
463 |
Deyim |
speak the same language f.
|
farklı fikirde olmak |
|
464 |
Deyim |
speak the same language f.
|
farklı dilden konuşmak |
|
465 |
Deyim |
speak the same language f.
|
aynı dilden konuşmamak |
|
466 |
Deyim |
speak the same language f.
|
aynı fikirde olmamak |
|
467 |
Deyim |
speak the different language f.
|
farklı fikirde olmak |
|
468 |
Deyim |
speak the different language f.
|
farklı dilden konuşmak |
|
469 |
Deyim |
speak the different language f.
|
aynı dilden konuşmamak |
|
470 |
Deyim |
speak the different language f.
|
aynı fikirde olmamak |
|
471 |
Deyim |
speak of someone with great reverence f.
|
adını ağzına abdestle almak |
|
472 |
Deyim |
speak out of school f.
|
ifşa etmek (sır) |
|
473 |
Deyim |
speak the same language f.
|
anlaşmak |
|
474 |
Deyim |
the facts speak for themselves expr.
|
gerçekler ortada |
|
475 |
Deyim |
the facts speak for themselves expr.
|
söze ne hacet |
|
476 |
Deyim |
speak of the devil, and he shall appear expr.
|
iti an çomağı hazırla |
|
477 |
Deyim |
speak of the devil, and he will appear expr.
|
iti an çomağı hazırla |
|
478 |
Deyim |
speak of the devil, and he shall appear expr.
|
iyi insan sözünün üstüne gelir |
|
479 |
Deyim |
speak of the devil, and he will appear expr.
|
iyi insan sözünün üstüne gelir |
|
480 |
Deyim |
speak of the devil, and he shall appear expr.
|
iyi adam lafının üstüne gelir |
|
481 |
Deyim |
speak of the devil, and he will appear expr.
|
iyi adam lafının üstüne gelir |
|
482 |
Deyim |
speak your piece expr.
|
aklındakini söyle |
|
483 |
Deyim |
not to speak of expr.
|
bir yana |
|
484 |
Deyim |
see no evil, hear no evil, speak no evil expr.
|
görmedim, duymadım, bilmiyorum |
|
485 |
Deyim |
speak of the devil expr.
|
iti an çomağı hazırla |
|
486 |
Deyim |
action speak louder than words expr.
|
lafla peynir gemisi yürümez |
|
Speaking |
|
487 |
Konuşma |
I speak his language expr.
|
anladığı dilden konuşacağım |
|
488 |
Konuşma |
is there someone else i can speak to about this? expr.
|
bu konuyu konuşabileceğim başka biri var mı? |
|
489 |
Konuşma |
what language do they speak in brazil? expr.
|
brezilya'da hangi dili konuşurlar? |
|
490 |
Konuşma |
what language do they speak in brazil? expr.
|
brezilyalılar hangi dili konuşur? |
|
491 |
Konuşma |
I speak little english expr.
|
ben çok az ingilizce konuşuyorum |
|
492 |
Konuşma |
I want to speak to someone in charge expr.
|
bir yetkiliyle görüşmek istiyorum |
|
493 |
Konuşma |
what language do they speak in brazil? expr.
|
brezilya'da hangi dil konuşulur? |
|
494 |
Konuşma |
if you speak to me like that again expr.
|
benimle bir daha böyle konuşursan |
|
495 |
Konuşma |
speak of the devil! expr.
|
biz de senden bahsediyorduk! |
|
496 |
Konuşma |
what language do they speak in brazil? expr.
|
brezilya'da hangi dil konuşuluyor? |
|
497 |
Konuşma |
do you speak any other languages? expr.
|
başka yabancı dil biliyor musun? |
|
498 |
Konuşma |
can I speak to you a minute? expr.
|
bir dakika konuşabilir miyiz? |
|
499 |
Konuşma |
I'd like to speak to someone in charge expr.
|
bir yetkiliyle görüşmek istiyorum |
|
500 |
Konuşma |
speak english in class expr.
|
derste ingilizce konuşun |
|