weather - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

weather

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"weather" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 66 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
weather i. hava
weather i. hava durumu
General
weather i. fırtına
weather i. yön
weather i. şart
weather i. ortam
weather i. rüzgara açık olan taraf
weather i. durum
weather i. hava
weather i. hava etkisi
weather i. kötü hava
weather i. bahtın dönmesi
weather i. o günün koşulları
weather i. hayatın getirdikleri
weather f. tehlikeyi bertaraf etmek
weather f. havalandırmak
weather f. savuşturmak
weather f. güneş yağmur vb nedenlerle solmak/aşınmak
weather f. çatlatmak
weather f. rengini değiştirmek
weather f. solmak
weather f. kötü havaya karşı dayanıklık göstermek
weather f. yalpalamak
weather f. -den aşınmak
weather f. yağmur nedeniyle solmak
weather f. tehlike atlatmak
weather f. atlatmak
weather f. kurutmak
weather f. yağmur aşındırmak
weather f. geçiştirmek
weather f. güneş yağmur vb soldurmak/aşındırmak
weather f. (hava ile) aşınmak
weather f. (hava) aşındırmak
weather f. hava etkisiyle değişmek
weather f. hava etkisine tutmak
weather f. (tehlikeyi/badireyi) atlatmak
weather f. başa çıkmak
weather f. baş etmek
weather f. rüzgara doğru yelken açmak
weather f. hava nedeniyle rengi solmak
weather f. hava nedeniyle rengi atmak
weather f. (hava) rengini soldurmak
weather f. hava etkisine dayanmak
weather s. rahatsız
weather s. hasta
Technical
weather i. hava
weather i. yel değirmeninin kendi dönme düzlemi ile yaptığı açı
weather f. hava etkisine tutmak
Computer
weather i. hava durumu
Architecture
weather f. çatıya eğim vermek
Marine
weather i. görünür olan yan hat
weather i. görünür olan ince tahta kısım
weather f. (gemi) fırtınadan sağ salim geçmek
weather f. (yarışta veya deniz savaşında) rüzgara karşı avantajlı konum elde etmek
weather f. dalgalı denizde yalpalayıp baş-kıç vurmak
weather s. geminin rüzgar alan yanına ait
weather s. geminin rüzgar alan yanıyla ilgili
weather s. geminin rüzgar alan yanında olan
weather s. geminin rüzgar alan kısmında olan
Meteorology
weather i. olumsuz veya yıkıcı hava koşulları
weather i. soğuk hava ve rutubet
weather f. kötü hava koşulları nedeniyle hareket edememek
weather s. hava durumu tahmininde kullanılan
weather s. hava durumu tahminiyle ilgili
weather s. atmosfer koşullarına maruz kalan
Ornithology
weather f. (şahini) açık havaya başlığı olmadan salmak

"weather" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
weather strip i. pencere bandı
fine weather i. güzel hava
weather forecasting i. hava durumu tahmini
weather map i. hava durumu haritaları
weather report i. hava raporu
weather forecast i. hava raporu
weather vane i. fırıldak
weather stripping i. pencere bandı
weather strip i. tecrit şeridi
weather forecast i. hava tahmin raporu
weather map i. meteoroloji haritası
clear weather i. açık hava
weather chart i. hava haritası
nasty weather i. çepel
cold weather i. soğuk hava
weather condition i. havadurumu
bad weather i. kötü hava
normal weather conditions i. normal hava koşulları
weather condition i. hava durumu
weather sheet i. yelken ipi
weather stripping i. kapı pencere yalıtımı
synoptic weather chart i. hava tahmin haritası
weather bureau i. meteoroloji bürosu
local weather i. yerel hava
weather vane i. yelkovan
weather radar i. hava durumu radarı
unfavorable weather i. elverişsiz hava
weather vane i. rüzgar fırıldağı
weather forecast i. hava durumu
weather forecaster i. hava tahmincisi
weather map i. hava haritası
good weather i. iyi hava
weather stripping i. tecrit şeridi
unsettled weather i. değişken hava
weather side i. rüzgara maruz taraf
fair weather i. iyi hava
weather strip i. kapı pencere süngeri
weather forecast i. hava tahmini
weather analysis i. hava durumu tahlili
weather forecast i. hava durumu (hava tahmini)
weather forecast i. havadurumu (hava tahmini)
adverse weather conditions i. hava muhalefeti
adverse weather condition i. hava muhalefeti
freak (weather) condition i. olumsuz şart
rainy weather i. yağışlı hava
weather man i. hava durumu sunucusu
weather presenter i. hava durumu sunucusu
cold weather precautions i. soğuktan koruma önlemleri
cold weather precautions i. soğuk hava önlemleri
a foul-weather friend i. kara gün dostu
all-weather aircraft i. her türlü hava koşullarında uçabilen uçak
fair-weather friend i. iyi gün dostu
foul-weather friend i. kara gün dostu
foul-weather friend i. kötü gün dostu
weather-bound i. kötü hava şartlarından dolayı limanda mahsur kalmış (gemi)
inclement weather i. soğuk hava
inclement weather i. kötü hava
abnormal weather conditions i. anormal hava koşulları
abnormal weather conditions i. anormal hava şartları
changeable weather i. değişken hava
marginal weather i. normalin dışında hava şartları
adverse weather conditions i. kötü hava koşulları
weather conditions i. hava koşulları
weather conditions i. hava şartları
windy weather i. rüzgarlı hava
weather reporter i. hava durumu sunucusu
change of the weather i. havanın değişmesi
dark weather i. karanlık hava
a muggy weather i. bunaltıcı bir hava
severe weather conditions i. sert hava şartları
harsh weather conditions i. sert hava şartları
severe weather conditions i. sert hava koşulları
harsh weather conditions i. sert hava koşulları
warm weather i. ılık hava
muggy weather i. bunaltıcı hava
sultry weather i. bunaltıcı hava
local weather forecast i. yerel hava durumu
rainy weather i. yağmurlu hava
wet weather i. yağmurlu hava
extreme weather conditions i. şiddetli/ağır/sert hava şartları
overcast weather i. kapalı hava
bad weather conditions i. kötü hava koşulları
bad weather conditions i. kötü hava şartları
bad weather conditions i. olumsuz hava koşulları
bad weather conditions i. olumsuz hava şartları
unfavorable weather conditions i. kötü hava koşulları
unfavorable weather conditions i. olumsuz hava şartları
unfavorable weather conditions i. kötü hava şartları
unfavorable weather conditions i. olumsuz hava koşulları
weather and climate events i. hava ve iklim olayları
weather dictionary i. hava durumu sözlüğü
unpredictable weather i. öngörülemeyen hava (durumu)
weather event i. hava olayı
spring weather i. bahar havası
bad weather i. çepel
nasty/stormy weather i. çepel
weather hood i. hava kapağı
weather stain i. havanın neden olduğu olduğu renk atması/leke
weather forecast for turkey i. türkiye için hava tahmini
cold weather conditions i. soğuk hava koşulları
weather report i. hava durumu raporu
changeable weather i. istikrarsız hava
cool weather i. serin hava
raw weather i. soğuk ve nemli hava
sweater weather i. süveter/hırka havası
stormy weather i. fırtınalı hava
tempestuous weather i. fırtınalı hava
weather [obsolete] i. sağanak yağış
weather [obsolete] i. gökyüzü
weather gauge i. üstünlük
weather gauge i. avantaj
weather gaw i. kısmi gökkuşağı
weather woman i. kadın hava durumu sunucusu
shorts weather i. şort giyme havası
showery weather i. yağmurlu hava
fair-weather sailor i. görünürde denizci
fair-weather sailor i. tecrübesiz denizci
gloomy weather i. loş ve karanlık hava
gloomy weather i. kasvetli hava
weather mild i. Ilıman hava
weather mild i. ılık hava
weather mild i. yumuşak hava
wb (weather bureau) i. meteoroloji servisi
stress of weather i. hava muhalefeti nedeniyle mahsur kalma
stress of weather i. hava şartları nedeniyle kısıtlanma
weather the storm f. zorluklara göğüs germek
feel under the weather f. rahatsız olmak
be under the weather f. kendini kötü hissetmek
weather a crisis f. düze çıkmak
weather the crisis f. badireyi atlatmak
make heavy weather of something f. birşeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak
weather strip f. pencere yalıtımı yapmak
weather the crisis f. badire atlatmak
weather the storm f. krizi atlatmak
weather the storm f. badire atlatmak
weather the storm f. badireyi atlatmak
weather the storm f. zorlukların hakkından gelmek
make heavy weather of f. gözünde büyütmek
weather-strip f. pencere bandı yapıştırmak
make a forecast of the weather f. hava tahmininde bulunmak
make a forecast of the weather f. hava tahmini yapmak
fall victim to bad weather f. kötü havanın azizliğine uğramak
listen to the weather forecast f. hava durumunu dinlemek
weather a point f. karşı çıkanlara rağmen muvaffak olmak
all weather s. her havaya elverişli
weather beaten s. fırtınayla hırpalanmış
all-weather s. her havaya elverişli
weather-beaten s. yıkık dökük
weather-beaten s. yanık ve kırış kırış (yüz)
weather-beaten s. fırtına yemiş
weather-beaten s. her türlü kötü hava şartlarına maruz kalmış
weather proof s. her çeşit havaya dayanıklı
weather-resistant s. hava şartlarına dayanıklı
weather-resistant s. hava koşullarına dayanıklı
weather-stained s. hava ile temas ettikten sonra rengi atan/atmış
weather-wise s. hava durumundaki değişiklikleri tahmin etmede yetenekli olan
weather-wise s. düşünce veya duygudaki değişiklikleri tahmin etmede yetenekli olan
fair-weather s. sadece iyi havada elverişli
fair-weather s. yalnızca iyi havada kullanılan
fair-weather s. iyi gün dostu olan
fair-weather s. yalnızca bolluk zamanındayken ve zorluk veya tehlike yokken faal, etkili, elverişli veya sadık olan
fair-weather s. iyi havaya uygun
fair-weather s. iyi havada yapılan
weather-wise zf. hava ile ilgili
weather-wise zf. havaya ilişkin
weather-wise zf. hava durumu ile ilgili
weather-wise zf. hava durumuna ilişkin
wea (weather) kısalt. hava
wea (weather) kısalt. hava durumu
Phrasals
risk of (some inclement weather) i. (kötü hava) riski
risk of (some inclement weather) i. (yağmur, kar, şimşek) olasılığı
weather out f. zorluklarla başarılı bir şekilde mücadele etmek
weather in f. olumsuz hava koşullarından dolayı içeride tıkılıp kalmak
weather in f. olumsuz hava koşulları dışarı çıkmasına izin vermemek
weather in f. olumsuz hava koşulları faaliyet gösterememesine neden olmak
weather in f. olumsuz hava koşulları ulaşmasına engel olmak
weather in f. olumsuz hava koşulları hareketini kısıtlamak
weather in f. olumsuz hava koşulları olduğu yerde kalmasına neden olmak
weather in f. olumsuz hava koşulları iş görmesini engellemek
weather in f. olumsuz hava koşulları nedeniyle ulaşılmaz hale gelmek
weather in f. olumsuz hava koşulları bir şeyi mahsur bırakmak
weather in f. olumsuz hava koşulları bir şeyin mahsur kalmasına neden olmak
weather in f. olumsuz hava koşulları bir şeyi içeride mahsur bırakmak
weather out f. fırtına atlatmak
weather out f. fırtınayı geçirmek
weather out f. fırtınayı güvenli bir şekilde atlatmak
weather out f. fırtınayı sağ salim geçirmek
weather out f. zorlu durumlara göğüs germek
weather out f. zorluklara katlanmak/dayanmak
weather out f. zorluklar karşısında sabırlı olmak
weather out f. ertelenmesine/iptal olmasına neden olmak
weather out f. olumsuz hava koşulları nedeniyle ertelenmek/iptal edilmek
weather out f. hava şartlarının aşındırmasıyla ortaya çıkmak
weather out f. hava şartlarıyla aşındırarak ortaya çıkarmak
weather out f. fırtınada hayatta kalmak
weather out f. fırtınadan sağ salim çıkmak/kurtulmak
weather out f. sağ salim atlatmak
weather out f. dayanmak
weather out f. atlatmak
weather out f. geçirmek
weather out of f. sağ salim atlatmak
weather out of f. dayanmak
weather out of f. atlatmak
weather out of f. geçirmek
Phrases
partly because of the weather expr. bir ölçüde hava yüzünden
partly because of the weather expr. biraz da hava yüzünden
it's mostly because of the weather expr. çoğunlukla hava yüzünden
it's mostly because of the weather expr. genelde hava yüzünden
in case of adverse weather expr. olumsuz hava durumunda
partly because of the weather expr. kısmen hava yüzünden
what bad weather expr. ne kadar da kötü bir hava
Colloquial
the-end-of-the-world type weather i. dünyanın sonu tipi hava
weather eye i. dikkatli bakış
weather eye i. gözlemci bakış
keep a weather eye out expr. gözünü dört aç
keep a weather eye out expr. gözünü açık tut
keep a weather eye out expr. gözün üstünde olsun
keep a weather eye out expr. dikkatli ol
how about this weather? expr. havalar nasıl?
how's the weather up there? [cliché] expr. orada/yukarıda havalar nasıl?
Idioms
weather breeder i. kapamadan önce havanın geçici olarak açması
weather breeder i. yağmur/fırtına öncesindeki güneşli ve açık hava
lovely weather for ducks i. ahmak ıslatan yağmur
fine weather for ducks i. ahmak ıslatan yağmur
brass monkey weather i. buz gibi hava
brass monkey weather i. çok soğuk hava
a fair-weather-friend i. iyi gün dostu
fine weather for ducks i. yağmurun adeta bardaktan boşanırcasına yağdığını anlatmak için kullanılan ironik söz
lovely weather for ducks i. yağmurun adeta bardaktan boşanırcasına yağdığını anlatmak için kullanılan ironik söz
queen's weather i. güzel hava
queen's weather i. dışarıda düzenlenecek bir etkinlik için uygun/güzel hava
queen's weather i. elverişli hava/hava şartları
make fair weather f. övmek
make fair weather f. pohpohlamak
make fair weather f. dostça davranmak
make heavy weather of f. bir bardak suda fırtına yaratmak
weather the storm f. düze çıkmak
keep one's weather eye open f. dikkat kesilmek
make heavy weather of f. gereğinden fazla çaba harcamak
keep one's weather eye open f. gözünü dört açmak
weather the storm f. fırtınadan sağ çıkmak
make heavy weather of f. gözünde büyütmek
keep a weather eye on f. gözlerini dört açmak
make heavy weather of f. gereğinden sıkı tutmak
weather the storm f. fırtınayı atlatmak
make heavy weather of f. işi zorlaştırmak
make heavy weather of f. işi zora sokmak
be under the weather f. iyi olmamak
feel a little under the weather f. kendini iyi hissetmemek
be feeling a little under the weather f. kendini iyi hissetmemek
feel under the weather f. kendini halsiz hissetmek
be under the weather f. morali bozuk olmak
be under the weather f. kendini iyi hissetmemek
feel a little under the weather f. kendini çok iyi hissetmemek
be under the weather f. kendini hasta hissetmek
be feeling a little under the weather f. kendini kötü hissetmek
feel under the weather f. keyfi olmamak
be feeling a little under the weather f. kendini çok iyi hissetmemek
be under the weather f. kendini kötü hissetmek
feel a little under the weather f. kendini kötü hissetmek
feel under the weather f. kendini hasta hissetmek
be under the weather f. kendini halsiz hissetmek
keep one's weather eye open f. kuş uçurtmamak
feel under the weather f. keyfi bozuk olmak
run into rough weather f. sorunla karşılaşmak
run into rough weather f. sert kayaya çarpmak
weather the storm f. sıkıntıya göğüs germek
hit rough weather f. sorunla karşılaşmak
hit rough weather f. sert kayaya çarpmak
weather the storm f. tehlikeyi atlatmak
keep one's weather eye open f. tetikte olmak
make heavy weather of f. zora sürmek
weather the storm f. zarar görmeden sıyrılmak
keep a weather eye on something f. (bir durum hakkında) gözünü dört açmak
make fair weather f. yalakalık yapmak
make fair weather f. methetmek
make fair weather f. gururunu okşamak
make fair weather f. yaltaklanmak
make fair weather f. yağ çekmek
get the weather gage of (someone or something) f. (bir şeye/birine) karşı avantajlı konumda olmak
get the weather gage of (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get the weather gage of (someone or something) f. bir geminin hava şartları bakımından düşmanına göre avantajlı konumda olması
get the weather gage of (someone or something) f. bir geminin rüzgarın estiği yön bakımından düşmanından avantajlı konumda olması
weather the storm f. zorlukları/badireleri atlatmak
make bad weather of it f. kötü hava koşullarıyla başa çıkamamak
make bad weather of it f. hava koşullarına dayanamamak
make bad weather of it f. kötü hava koşullarında zorlanmak
make good weather of it [obsolete] f. olumsuz hava koşullarıyla iyi baş etmek
make good weather of it [obsolete] f. olumsuz hava koşullarına iyi ayak uydurmak
make good weather of it f. (bir gemi için) fırtınayla iyi baş etmek
make bad weather of it f. (bir gemi için) fırtınayla baş edememek
make heavy weather f. çırpınmak
make heavy weather f. debelenmek
make heavy weather of doing something f. bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak
keep a weather eye open f. dikkat kesilmek
keep a weather eye open f. gözünü dört açmak
keep a weather eye open f. kuş uçurtmamak
keep a weather eye open f. tetikte olmak
keep one's weather eye open f. dikkat kesilmek
keep one's weather eye open f. gözünü dört açmak
keep one's weather eye open f. kuş uçurtmamak
keep one's weather eye open f. tetikte olmak
keep a weather eye on (someone or something) [uk/australia] f. (biri/bir şey hakkında) gözlerini dört açmak
keep a weather eye on (someone or something) [uk/australia] f. (birine/bir şeye) dikkat kesilmek
keep a weather eye on (someone or something) [uk/australia] f. (biri/bir şey hakkında) tetikte olmak
keep weather eye open f. dikkat kesilmek
keep weather eye open f. gözünü dört açmak
keep weather eye open f. kuş uçurtmamak
keep weather eye open f. tetikte olmak
under the weather s. hasta
brass monkey weather expr. dondurucu soğuk
nice weather we're having expr. havalar iyi gidiyor
under the weather expr. kafası dumanlı
under the weather expr. keyifsiz
under the weather expr. rahatsız
under the weather expr. sarhoş
under the weather expr. akşamdan kalma
under the weather expr. deniz tuttuğu için rahatsız
been under the weather expr. rahatsızlanmış
been under the weather expr. hastalanmış
make heavy weather of yokuşa koşmak
make heavy weather of yokuşa sürmek
Speaking
how is the weather in ankara? expr. ankara'da hava nasıl?
what is the weather like in ankara? expr. ankara'da hava nasıl?
what is the weather like today? expr. bugün hava nasıl?
the weather is very nice today expr. bugün hava çok güzel
how is the weather today? expr. bugün hava nasıl?
the weather is nice today expr. bugün hava güzel
the weather is cloudy today expr. bugün hava bulutlu
the weather is so nice today expr. bugün hava çok güzel
how is the weather today? expr. bugün hava nasıl?
because the weather is cold expr. çünkü hava soğuk
how is the weather today? expr. hava nasıl bugün?
how was the weather? expr. hava nasıldı?
the weather is too cold expr. hava çok soğuk
what's the weather like tomorrow? expr. hava yarın nasıl olacak?
what is the weather like expr. hava nasıl
what is the weather like today? expr. hava bugün nasıl?
how is the weather? expr. hava nasıl?
how is the weather there? expr. hava nasıl orada?
how is the weather today? expr. hava bugün nasıl?
how do you like this weather? expr. havayla aran nasıl?
what is the weather like there? expr. hava nasıl oralarda?
I've been under the weather expr. hastaydım
is the weather hot? expr. hava sıcak mı?
what is the weather like there? expr. hava nasıl orada?
what was the weather like? expr. hava nasıldı?
you shouldn't have let her drive in that weather expr. hava o haldeyken araba kullanmasına izin vermemeliydin
because the weather is cold expr. hava soğuk olduğundan
the weather is sunny expr. hava güneşli
the weather is too hot expr. hava çok sıcak
what is the weather like in london in june? expr. haziran ayında londra'da hava nasıl olur?
how do you like this weather? expr. havayı nasıl buluyorsun?
the weather is snowy expr. hava kar yağışlı
what's the weather like? expr. hava nasıl?
how is the weather up there expr. havalar nasıl oralarda
if the weather allows it expr. havalar müsait olursa
is the weather nice? expr. hava güzel mi?
what is the weather like today? expr. hava nasıl bugün?
what is your favorite kind of weather? expr. hangi havalardan hoşlanırsın?
weather permitting expr. hava iyi olursa
the weather is nice today expr. hava bugün güzel
what will the weather be like tomorrow? expr. hava yarın nasıl olacak?
weather permitting expr. havalar müsait olursa
is the weather cold? expr. hava soğuk mu?
weather is nice expr. hava güzel
what is the weather like in istanbul? expr. istanbul'da hava nasıl?
how is the weather in istanbul? expr. istanbul'da hava nasıl?
how is the weather there expr. oralarda havalar nasıl
what a weather! expr. ne hava!
what is your favorite kind of weather? expr. ne tür havalardan hoşlanırsın?
how is the weather there expr. orada hava nasıl
how is the weather there expr. orada havalar nasıl
what is the weather like there? expr. orada hava nasıl?
what is the weather like in erzurum in march? expr. mart ayında erzurum'da hava nasıl olur?
how is the weather there expr. oralarda hava nasıl
I've been under the weather expr. rahatsızdım
what do you think the weather is like? expr. sence hava nasıl?
what is the weather like in turkey? expr. türkiye'de hava nasıl?
how is the weather in turkey? expr. türkiye'de hava nasıl?
what's the weather like tomorrow? expr. yarın hava nasıl olacak?
what will the weather be like tomorrow? expr. yarın hava nasıl olacak?
what do you think of this weather? expr. (genelde sohbet başlatmak için söylenir) ee havalar nasıl?
Trade/Economic
per weather working day i. beher hava müsaadeli çalışma günü
weather working days i. hava şartları uygun çalışma günü
weather insurance i. hava sigortası
weather working days i. havanın çalışmaya uygun olduğu işgünleri
weather-related cancellation i. hava muhalefetine bağlı iptal
weather-related cancellation i. hava muhalefetine dayalı iptal
action of the weather i. havanın tesiri
weather derivatives i. iklim türev araçları
weather derivatives i. iklime dayalı türev ürünleri
Institutes
weather service i. hava ajansı
weather agency i. hava ajansı
weather central i. meteorolojik bilgileri derleyen, düzenleyen ve yayan özel bir kuruluş
Insurance
weather insurance i. kötü hava şartlarından ileri gelen zararlara karşı sigorta
heavy weather damage i. kötü hava şartları hasarı
Technical
fair weather i. açık hava
weather beam i. bir geminin rüzgara bakan tarafı
workable weather i. çalışılabilir hava
freezing weather i. dondurucu hava
workable weather i. elverişli hava
weather bar i. eşik laması
weather bar i. eşik demiri
weather resistance i. hava koşullarına dayanma
weather condition i. hava durumu
weather-protected location i. hava şartlarına karşı korumalı yer
weather forecast i. hava tahmini
weather check i. hava tahribatı sonucu oluşan çatlak
weather map i. hava durumunu gösteren harita
weather ship i. hava gözlem gemisi
weather map i. hava haritası
weather protection i. hava koşullarına karşı koruma
element of weather i. havanın elemanları
weather shield i. hava siperi
weather-protected locations i. hava şartlarından korumalı yerler
weather compensator i. hava kompensatörü
weather-resistance i. hava etkilerine dayanırlık
non-weather protected locations i. hava şartlarından korumalı olmayan yerler
weather data i. iklim verileri
bottom leaf weather strip i. kapı iç bandı
bad weather i. kötü hava şartları
protection against foul weather i. kötü hava şartlarına karşı koruma
dry weather incubator i. kuru havalı inkübatör
bad weather i. kötü hava koşulları
unpleasant weather i. kötü hava koşulları
unpleasant weather i. kötü hava şartları
weather deck i. korunmasız güverte
foul weather i. kötü hava koşulları
foul weather i. kötü hava şartları
weather station i. meteoroloji istasyonu
weather balloon i. meteoroloji balonu
weather seal i. plastikten yapılmış kaporta fitili
synoptic weather chart i. sinoptik hava durumu haritası
hot weather precaution i. sıcak havada alınan tedbirler
weather-strip i. sızdırmaz bant
hot weather precautions i. sıcaktan koruma önlemleri
weather strip i. tıkama süngeri
space weather i. uzay iklimi
weather pack i. yağmurluk ve sineklik donanımı
weather boarding i. yalı baskısı kaplama
weather door i. panjurlu pencerede açıklık
weather door i. fırtınaya karşı ek dış kapı
weather-strip f. kapı veya pencere contası monte etmek
weather-strip f. kapı veya pencere contasıyla donatmak
weather-strip f. kapı veya pencere contası takmak
weather-tight s. hava şartlarına dayanıklı
weather stripped s. hava yalıtımı yapılmış
weather-proof s. hava şartlarına dayanıklı
weather stripped s. hava yalıtımı yapılan
weather-bound s. kötü hava nedeniyle rötar yapmış (gemi veya uçak)
weather-stripped s. tecrit şeridi ile kapatılmış çatlakları olan
Computer
weather vane i. rüzgar gülü
Textile
foul-weather gear i. koruyucu kıyafet
foul-weather gear i. kötü havalara karşı giyilen kıyafet
weather proof s. havaya dayanıklı
Construction
weather moulding i. denizlik
weather moulding i. damlalık
concreting in freezing weather i. donlu havalarda beton dökme
weather board i. eğri geçmeli duvar kaplaması
weather fademeter i. hava şartları soldurma test cihazı
weather strip i. pencere bandı
cold-weather concreting i. soğuk havalarda beton dökme
weather strip i. sızdırmazlık bandı
weather moulding i. yağmur saçak çıtası
weather board i. yağmur koruma kapağı
weather strip i. yağmur sundurması
weather-board f. (yağmur suyunu, karı dışarıda tutup akıtmak için) tahtaları üst üste binecek şekilde çivilemek
Furniture
weather house i. içinde biri kötü hava koşulları diğeri ise iyi hava koşullarını bildiren iki insan olan bir maket ev
weather box i. içine biri kötü diğeri iyi hava tahmini yapan iki figür yerleştirilmiş maket ev
Automotive
dynamic weather-strips i. dinamik (kapı/pencere) contaları
cold weather valve i. soğuk hava supabı
cold weather modulator i. soğuk hava modülatörü
static weather-strips i. statik (kapı-pencere) contaları
weather resistant s. dış etkenlere dayanıklı
Aeronautic
all weather aircraft i. her hava uçağı
all weather aircraft i. her türlü hava koşullarında uçabilen uçak
weather office i. meteorolojik ofis
automatic weather observing system i. otomatik hava gözlem sistemi
pilot weather report i. pilot hava raporu
flying weather i. uçuşa elverişli hava
Marine
unusual weather i. anormal hava
stormy weather i. fırtınalı hava
the weather side i. orsa
weather side i. orsa
weather side i. rüzgar yönüne doğru
weather side i. rüzgar tarafı
weather side i. rüzgar üstü
weather side i. rüzgara maruz kalan taraf
weather gage i. rüzgarüstü
all going well weather permitting (agw wp) i. tüm hava koşulları uygun olduğu takdirdeki teslimat tarihi
weather deck i. üstü hava ve deniz koşullarına açık olan güverte
local weather bureau i. yerel hava bürosu
weather gauge [obsolete] i. bir yelkenli geminin diğerine göre (rüzgar nedeniyle) avantajlı konumu
weather-bit i. bocurgatın ucundaki halatın bir dönüşü
weather cloth i. brandayı hava koşullarından koruyan uzun muşamba
weather gauge i. bir diğer geminin rüzgar alan yanına göre geminin konumu
weather sheet i. yelkenin rüzgara göre açısını ayarlayan ip
make good weather f. (gemi) fırtınaya bir şekilde dayanmak
weather a point f. rüzgar tarafında kalacak şekilde karada belirli bir noktanın yanından geçmek