1 |
can't stand |
katlanamamak |
v. |
|
- He can't stand it anymore.
- O artık buna katlanamaz.
- I can't stand babies crying.
- Bebeklerin ağlamasına katlanamam.
- Disabled people can't stand it when people pity them.
- İnsanlar onlara acıdığında engelli insanlar buna katlanamaz.
- I can't stand these people.
- Bu insanlara katlanamam.
- I can't stand people like that.
- Böyle insanlara katlanamam.
- I like summer, but I can't stand the heat.
- Yazı severim ancak sıcağa katlanamam.
- I can't stand this place.
- Bu yere katlanamam.
- I can't stand hospitals.
- Hastanelere katlanamam.
- I can't stand this any longer.
- Buna daha fazla katlanamam.
- Handicapped people can't stand being pitied.
- Engelli insanlar acınmaya katlanamaz.
- You can't stand it, can you?
- Buna katlanamazsın, değil mi?
- I can't stand liars.
- Yalancılara katlanamam.
- Disabled people can't stand being pitied.
- Engelli insanlar acınmaya katlanamaz.
- I can't stand you.
- Sana katlanamam.
- I can't stand doing that.
- Bunu yapmaya katlanamam.
- I can't stand that kind of politician.
- Bu tür bir politikacıya katlanamam.
- I can't stand annoying rich people.
- Ben can sıkıcı zengin insanlara katlanamam.
- Disabled people can't stand being pitied.
- Engelli insanlar kendilerine acınmasına katlanamazlar.
- I can't stand that noise.
- O gürültüye katlanamam.
- Tom can't stand it.
- Tom buna katlanamaz.
- In my country, people can't stand others who are more intelligent than them.
- Benim ülkemde, insanlar kendilerinden daha akıllı olan başkalarına katlanamazlar.
- I'm not the only one who can't stand the way Tom sings.
- Tom'un şarkı söylemesine katlanamayan tek kişi ben değilim.
- Tom can't stand losing.
- Tom kaybetmeye katlanamaz.
- I can't stand it for long.
- Buna uzun süre katlanamam.
- I can't stand rudeness.
- Nezaketsizliğe katlanamam.
- Tom can't stand being interrupted.
- Tom sözünün kesilmesine katlanamaz.
- I can't stand to live alone.
- Yalnız yaşamaya katlanamam.
- Tom can't stand pit bull apologists.
- Tom pitbull savunucularına katlanamaz.
- I can't stand this noise.
- Bu gürültüye katlanamam.
- Tom can't stand loud music.
- Tom yüksek sesli müziğe katlanamaz.
- In my country, people can't stand others who are more intelligent than they are.
- Benim ülkemde insanlar kendilerinden daha zeki olan kişilere katlanamazlar.
- I can't stand kids.
- Çocuklara katlanamam.
Show More (29)
|
2 |
can't stand |
dayanamamak |
v. |
|
- I am a man who can't stand being alone.
- Yalnız olmaya dayanamayan bir insanım.
- I am a man who can't stand being alone.
- Ben yalnız kalmaya dayanamayan bir adamım.
- Mayuko can't stand living alone.
- Mayuko yalnız yaşamaya dayanamaz.
- I can't stand ignorant people.
- Cahil insanlara dayanamam.
- I can't stand those kinds of people.
- Bu tür insanlara dayanamam.
- I can't stand losing.
- Kaybetmeye dayanamam.
- Tom can't stand loud music.
- Tom yüksek sesli müziğe dayanamaz.
- Tom can't stand being interrupted.
- Tom sözünün kesilmesine dayanamaz.
- Tom can't stand the sight of blood.
- Tom kan görmeye dayanamaz.
- I can't stand violence.
- Şiddete dayanamam.
- Tom can't stand doing that.
- Tom bunu yapmaya dayanamaz.
- I can't stand this cold.
- Ben bu soğuğa dayanamam.
- I can't stand those goody-goody types.
- Şu iyilik timsali tiplere dayanamam.
- He can't stand carrots.
- O, havuçlara dayanamaz.
- Tom can't stand it.
- Tom dayanamaz.
- I can't stand his behavior anymore.
- Onun davranışına daha fazla dayanamam.
- I am a man who can't stand being alone.
- Yalnız olmaya dayanamayan bir erkeğim.
- Tom can't stand being contradicted.
- Tom ona karşı çıkılmasına dayanamaz.
- I can't stand it for long.
- Uzun süre dayanamam.
- I can't stand his arrogance.
- Ben onun küstahlığına dayanamam.
- I can't stand losing her.
- Onu kaybetmeye dayanamam.
- Tom can't stand the smell of cigarette smoke.
- Tom sigara dumanının kokusuna dayanamaz.
- Tom can't stand being disrespected.
- Tom saygısızlığa dayanamaz.
- I can't stand all that noise in the street.
- Ben sokaktaki tüm bu gürültüye dayanamam.
- I can't stand losing her.
- Ben onu kaybetmeye dayanamam.
- I can't stand that noise any longer.
- O gürültüye daha fazla dayanamam.
- I can't stand arugula or any bitter greens.
- Roka veya herhangi bir acı yeşilliğe dayanamam.
- I like summer, but I can't stand the heat.
- Yazı severim ama sıcağa dayanamam.
- Tom can't stand being around Mary.
- Tom Mary'nin etrafında olmaya dayanamaz.
- Mary can't stand it when Tom hovers around her while she's cooking.
- Mary yemek yaparken Tom'un etrafında dolanmasına dayanamaz.
Show More (27)
|
3 |
can't stand |
tahammül edememek |
v. |
|
- I can't stand that bloke.
- Şu herife hiç tahammül edemiyorum.
- Tom can't stand being disrespected.
- Tom saygısızlığa tahammül edemez.
- Tom can't stand you.
- Tom sana tahammül edemiyor.
- She can't stand being treated like a child.
- Bir çocuk gibi davranılmasına tahammül edemez.
- I can't stand this kind of music.
- Bu tür müziğe tahammül edemiyorum.
- I can't stand people who yell at their kids.
- Çocuklarına bağıran insanlara tahammül edemiyorum.
- Tom can't stand pit bull apologists.
- Tom pitbull savunucularına tahammül edemiyor.
- I can't stand this noise any longer.
- Bu gürültüye daha fazla tahammül edemem.
- I can't stand people like Tom.
- Tom gibi insanlara tahammül edemem.
- I can't stand his arrogance.
- Onun küstahlığına tahammül edemem.
- I do love Finland, but I can't stand the Finns.
- Finlandiya'yı elbette seviyorum ama Finlere tahammül edemiyorum.
- Tom can't stand being contradicted.
- Tom kendisine karşı gelinmesine tahammül edemiyor.
- If there is something I can't stand on this world, it's a lie.
- Bu dünyada tahammül edemediğim bir şey varsa, o da yalandır.
- I can't stand him.
- Ona tahammül edemiyorum.
- I can't stand being disturbed in my work.
- İşteyken rahatsız edilmeye tahammül edemiyorum.
- Tom just can't stand Mary.
- Tom, Mary'e tahammül edemiyor ki.
- I can't stand cowards.
- Korkaklara tahammül edemem.
- I can't stand that silly woman.
- Şu aptal kadına tahammül edemiyorum.
- I can't stand his hypocrisy.
- Onun ikiyüzlülüğüne tahammül edemiyorum.
- In my country, people can't stand others who are more intelligent than they are.
- Benim ülkemde insanlar kendilerinden daha zeki olanlara tahammül edemezler.
- Mary's parents can't stand Tom.
- Mary'nin anne ve babası Tom'a tahammül edemez.
- In my country, people can't stand others who are more intelligent than them.
- Benim ülkemde insanlar kendilerinden daha zeki olanlara tahammül edemiyor.
- I can't stand her.
- Ona tahammül edemiyorum.
- I can't stand you sometimes.
- Bazen sana tahammül edemiyorum.
- I can't stand that man.
- Şu adama tahammül edemiyorum.
Show More (22)
|