| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | english-speaking adj. | ingilizce konuşabilen | ||
|
If you can't go to an English-speaking country to study, perhaps you can find an English native speaker living nearby that can help you learn English. Eğitim almak için İngilizce konuşulan bir ülkeye gidemiyorsanız, belki yakınlarda yaşayan ve İngilizce öğrenmenize yardımcı olabilecek ana dili İngilizce olan birini bulabilirsiniz. More Sentences |
||||
| General | english speaking countries n. | ingilizce konuşan ülkeler | ||
| General | english-speaking adj. | ingilizce bilen | ||
| Politics | ||||
| Politics | english-speaking countries n. | ingilizcenin konuşulduğu ülkeler | ||
| Politics | english-speaking countries n. | ingilizce konuşulan ülkeler | ||
