bir güzel - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

bir güzel



Bedeutungen von dem Begriff "bir güzel" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 6 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bir güzel properly adv.
bir güzel severely adv.
bir güzel thoroughly adv.
Colloquial
bir güzel but good expr.
Idioms
bir güzel eight ways from sunday expr.
bir güzel eight ways to sunday expr.

Bedeutungen, die der Begriff "bir güzel" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 333 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
en güzel dönem (bir kimsenin/bir şeyin) prime n.
çeşitli çiçeklerin güzel kokulu yapraklarıyla baharattan oluşan ve kavanozda saklanan bir karışım potpourri n.
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi anticyclone n.
güzel bir haber a great news n.
güzel bir haber a good news n.
çok güzel ve rahat bir yer shangri-la n.
güzel bir bayan a beautiful lady n.
güzel bir gün a beautiful day n.
güzel bir aile a lovely family n.
güzel bir aile a nice family n.
(bir şeyin) en güzel şeyi crowning glory n.
güzel bir seyahat a good trip n.
galler'de müzik, drama, şiir ve güzel sanatlarda yarışmalarla dolu bir festival royal national eisteddfod n.
farklı içerikleri güzel şekilde bir araya getiren eser dish n.
kapılıvermek (güzel bir şeye) be smitten by v.
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) be smitten with v.
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) be smitten by v.
kapılıvermek (güzel bir şeye) be smitten with v.
daha güzel ve daha çekici bir hale sokmak (bir yeri) freshen up v.
güzel ve masum bir kisve altında saklamak (kötü bir şeyi) sugarcoat v.
birine karşılıkta bulunmak (güzel bir şeye karşı) pay someone back v.
güzel bir dille anlatmak clothe v.
daha bir güzel olmak become even more beautiful v.
güzel bir konuşma yapmak give/make a good talk/speech v.
çok güzel bir çift olmak make such a beautiful couple v.
kendine iyi/güzel bir hayat kurmak make a good life for oneself v.
güzel bir yer kiralamak hire a nice place v.
(bir şarkıya) zarif notalar, aksanlar, güzel melodiler eklemek embellish v.
birini güzel bir yemekle eğlendirmek wine and dine v.
güzel bir tezat teşkil etmek make a beautiful contrast v.
güzel bir tezat oluşturmak make a beautiful contrast v.
güzel bir zevki yansıtan tasteful adj.
çok güzel bir biçimde in fine style adj.
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) show-stopping adj.
genç ve güzel bir kız gibi nymphetic adj.
genç ve güzel bir kızla ilgili nymphetic adj.
yapay bir şekilde güzel chichi adj.
güzel ama aldatıcı bir görünüşü olan gilded adj.
güzel ama aldatıcı bir görünüş sergileyen gilded adj.
güzel bir şekilde smoothly adv.
ne ... (güzel bir gün gibi) such adv.
çok güzel bir şekilde devastatingly adv.
güzel kokulu bir şekilde odorously adv.
güzel kokulu bir şekilde aromatically adv.
güzel bir şekilde beauteously adv.
güzel bir şekilde pulchritudinously adv.
güzel bir şekilde nicely adv.
güzel bir şekilde comelily adv.
güzel bir şekilde beautifully adv.
güzel olmayan bir şekilde unbeautifully adv.
güzel bir şekilde handsome [dialect] adv.
güzel bir şekilde lovely [obsolete] adv.
güzel bir şekilde sightly adv.
Phrasals
bir güzel benzetmek beat (someone or something) into (something) v.
bir güzel benzetmek beat someone into something v.
bir güzel benzetmek beat into v.
(birini) bir güzel paylamak/azarlamak whale away at (someone) v.
(birini) bir güzel paylamak/azarlamak whale into (someone) v.
(birini) bir güzel paylamak/azarlamak whale on (someone) v.
istemediği bir işe güzel şeyler hayal ederek katlanmak lash back (at someone or something) v.
birini/bir şeyi daha güzel ve daha çekici bir hale sokmak freshen someone or something up v.
istemediği bir cinsel ilişkiye güzel şeyler hayal ederek katlanmak lash back (at someone or something) v.
bir güzel paylamak/azarlamak whale away v.
Phrases
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı the best part of (something) n.
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı best part of something n.
çok hoş/güzel (bir gün/bir gece/vakit) geçirdik It’s been expr.
ne güzel sürpriz anlamında, beklenmedik birinin gelişiyle duyulan heyecanı anlatan bir söz If I knew you were coming, I'd have baked a cake expr.
güzel bir günün sonunda at the end of a beautiful day expr.
Proverb
güzel bir belirtiyle doyurucu sonuca ulaşılmaz one swallow does not a summer make
her güzel şeyin bir sonu vardır all good things must end
her güzel şeyin bir sonu vardır all good things must come to an end
umut güzel bir şeydir hope is a good breakfast but a bad supper
çirkin bir ördek yavrusu güzel bir kuğuya dönüşebilir a ragged colt may make a good horse
çirkin bir ördek yavrusu aslında güzel bir kuğu olabilir a ragged colt may make a good horse
her güzel şeyin bir sonu vardır all good things come to an end
her güzel şeyin bir sonu vardır all good things come to an end
Colloquial
güzel/hoş bir vücut/beden bod n.
bir güzel benzetme a beating n.
(bir şeyin) güzel yanı the cool thing about n.
iyi/güzel geçen bir zaman good trip n.
(alaycı bir şekilde) güzel kimse oil painting n.
bir şey yapmanın güzel tarafı the beauty of something/of doing something n.
güzel/seksi bir şekilde giydirmek pimp up [us] v.
(birini/bir şeyi) güzel göstermek do something for (someone or something) v.
birini/bir şeyi güzel göstermek do something for somebody/something v.
(biriyle/bir şeyle ilgili) işler güzel gitmek go well with (someone or something) v.
bir güzel benzetilmiş basted adj.
bir güzel benzetilmiş done to a turn adj.
(bir şey) nedeniyle kafası güzel/sarhoş hepped up on (something) adj.
(birilerinin/bir şeylerin) en iyi/güzel örneği a (certain type of person or thing) among (others) expr.
güzel/hoş (bir şeyi) var nice and (something) expr.
güzel/hoş bir huzuru olan nice and peaceful expr.
güzel bir sohbetti/konuşmaydı/görüşmeydi (it was) good talking to you expr.
güzel bir plan (that) sounds like a plan expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
(bir şey) iyi/güzel olur/olurdu I wouldn't mind (something) expr.
eğer söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını hiç açma daha iyi if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
(güzel, harika) bir akşamdı, teşekkürler thank you for a (some kind of) evening expr.
(güzel, harika bir akşamdı, teşekkürler thanks for a (some kind of) evening expr.
güzel bir haber almak get good news expr.
güzel bir haber almak receive good news expr.
Idioms
bir topluluğun en güzel kadını the belle of the ball n.
bir topluluğun en güzel kadını belle of the ball n.
bir grup güzel kız (güzellik yarışması vb) bevy of beauties n.
dışarıda düzenlenecek bir etkinlik için uygun/güzel hava queen's weather n.
sadece güzel bir yüz just another pretty face n.
(bir şeyin) en eğlenceli/keyifli/güzel kısmı high point (of something) n.
çok güzel bir ses the voice of an angel n.
iyice/bir güzel pataklamak beat (one's) brains out v.
iyice/bir güzel dövmek beat (one's) brains out v.
iyice/bir güzel benzetmek beat (one's) brains out v.
iyice/bir güzel pataklamak beat someone's brains out v.
iyice/bir güzel dövmek beat someone's brains out v.
iyice/bir güzel benzetmek beat someone's brains out v.
iyice/bir güzel pataklamak beat (someone's) brains in v.
iyice/bir güzel dövmek beat (someone's) brains in v.
iyice/bir güzel benzetmek beat (someone's) brains in v.
bir güzel benzetmek beat the hell out of somebody/something v.
bir güzel benzetmek knock the hell out of somebody/something v.
bir güzel benzetmek kick the hell out of somebody/something v.
bir güzel benzetmek knock the hell out of (one) v.
bir güzel benzetmek beat the bejesus out of (one) v.
bir güzel benzetmek beat the bejesus out of someone v.
bir güzel pataklamak bash (someone's) brains in v.
bir güzel dövmek bash (someone's) brains in v.
bir güzel/iyice benzetmek bash (someone's) brains in v.
bir güzel pataklamak beat someone’s brains out v.
bir güzel dövmek beat someone’s brains out v.
bir güzel/iyice benzetmek beat someone’s brains out v.
çok güzel bir yer haline getirmek put something on the map v.
güzel olmayan bir şeyi çekici hale getirmek sweeten the pill v.
eline güzel bir kitap alıp koltuğa vb kurulmak cuddle up with a good book v.
güzel olmayan bir şeyi çekici hale getirmek gild the pill v.
eline güzel bir kitap alıp koltuğa vb kurulmak curl up with a book v.
güzel bir espri patlatmak crack a good joke v.
özel bir olay için en güzel kıyafetlerini giymek get dressed up v.
(birini) bir güzel benzetmek be down on (one) like a ton of bricks v.
(birine) bir güzel giydirmek be down on somebody like a ton of ˈbricks v.
(birine) bir güzel giydirmek come down on somebody like a ton of ˈbricks v.
sadece güzel bir yüz olmak be just a pretty face v.
(birini/bir şeyi) bir güzel benzetmek knock the bejesus out of (someone or something) v.
bir şey hakkında hoş/güzel düşünceleri olmak mark something with a white stone v.
bir şeyi hoş/güzel hatırlamak mark something with a white stone v.
sadece güzel bir yüz olmak be just another pretty face v.
biri/bir şey eskisi kadar iyi, güçlü, genç, güzel olmamak be past your/its best v.
birine bir güzel giydirmek be/come down on somebody like a ton of ˈbricks v.
iyice/bir güzel pataklamak beat brains out v.
iyice/bir güzel dövmek beat brains out v.
iyice/bir güzel benzetmek beat brains out v.
çok güzel bir ilişkileri olmak make beautiful music together v.
eline güzel bir kitap alıp koltuğa vb kurulmak curl up with a (good) book v.
elinde güzel bir kitapla rahatça uzanmak curl up with a (good) book v.
(birini bir güzel/bir temiz) azarlamak give (one) a (good) bawling out v.
(birini bir güzel/bir temiz) haşlamak give (one) a (good) bawling out v.
(birine bir güzel/bir temiz) fırça çekmek give (one) a (good) bawling out v.
(birinin bir güzel) canına okumak give (one) a (good) bawling out v.
(birine bir güzel) gününü göstermek give (one) a (good) bawling out v.
(birini bir güzel/bir temiz) azarlamak give (one) a (good) talking to v.
(birini bir güzel/bir temiz) haşlamak give (one) a (good) talking to v.
(birine bir güzel/bir temiz) fırça çekmek give (one) a (good) talking to v.
(birinin bir güzel) canına okumak give (one) a (good) talking to v.
(birine bir güzel) gününü göstermek give (one) a (good) talking to v.
birini (bir güzel/bir temiz) azarlamak give someone a (good) talking to v.
birini bir (güzel/bir temiz) haşlamak give someone a (good) talking to v.
birine (bir güzel/bir temiz) fırça çekmek give someone a (good) talking to v.
birinin (bir güzel) canına okumak give someone a (good) talking to v.
birine (bir güzel) gününü göstermek give someone a (good) talking to v.
(birini bir güzel/bir temiz) azarlamak give (one) a (good) working over v.
(birinin bir güzel/bir temiz) canına okumak give (one) a (good) working over v.
(birine bir güzel) gününü göstermek give (one) a (good) working over v.
(birini bir güzel/bir temiz) dövmek give (one) a (good) working over v.
(birini bir güzel/bir temiz) pataklamak give (one) a (good) working over v.
(birine bir güzel/bir temiz) dayak atmak give (one) a (good) working over v.
bir güzel benzetmek knock the bejeebers out of v.
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek never have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek never have a good word to say for (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek not have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek not have a good word to say for (someone of something) v.
bir şeyi olduğundan daha güzel göstermek dress up the truth v.
biri/bir şey hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek put in a good word for someone/something v.
(birini/bir şeyi) güzel/iyi/şık göstermek show (someone or something) to good advantage v.
(kötü bir şeyi) güzel ve masum bir kisve altında sunmak sugarcoat (something) v.
(biriyle/bir şeyle) ilişkisi güzel başlamış off to a good start with (someone or something) adj.
(biriyle ilişkisine/bir şeye) iyi/güzel başlamış off to a good start with (someone or something) adj.
işte bu yüzden bizim hiç güzel bir şeyimiz yok this is why we can't have nice things expr.
güzel bir ilişki içinde in good odor expr.
Speaking
güzel bir evlilik a beautiful marriage n.
güzel bir ev a beautiful house n.
beni bir güzel azarladı she/he scolded me severely expr.
beni bir güzel haşladı she/he scolded me severely expr.
beni bir güzel azarladı she/he told me off expr.
bugün güzel bir gün it's a beautiful day expr.
beni bir güzel haşladı she/he gave me a proper talking to expr.
beni bir güzel azarladı she/he hauled me over the coals expr.
beni bir güzel azarladı she/he gave me a good bollocking expr.
beni bir güzel haşladı she/he dressed me down badly expr.
beni bir güzel haşladı she/he ticked me off expr.
beni bir güzel azarladı she/he laid me out in lavender expr.
beni bir güzel azarladı she/he dressed me down badly expr.
beni bir güzel azarladı she/he gave me a proper talking to expr.
beni bir güzel haşladı she/he hauled me over the coals expr.
beni bir güzel haşladı she/he laid me out in lavender expr.
beni bir güzel haşladı she/he told me off expr.
beni bir güzel azarladı she/he ticked me off expr.
bu çok güzel bir fikir! that's a terrific idea! expr.
bu ne güzel bir sürpriz what a pleasant surprise expr.
beni bir güzel haşladı she/he gave me a good bollocking expr.
çok güzel bir çiftsiniz you make a nice couple expr.
güzel bir ismin var you have a nice name expr.
güzel bir ismin var you have a beautiful name expr.
güzel bir yere git go somewhere nice expr.
güzel bir haziran günüydü it was a beautiful june day expr.
güzel bir kadındı she was a beautiful woman expr.
hayatımda daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmemiştim I had never seen anything so beautiful in my life expr.
güzel bir gündü that was a good day expr.
hiç kimse size çok güzel bir gülüşünüz olduğunu söyledi mi? has anyone ever told you that you have a beautiful smile? expr.
güzel bir gün geçirmenizi dilerim have a lovely day expr.
güzel bir tatildi it was a nice vacation expr.
güzel bir fikir değil that's not a good idea expr.
güzel bir şeyler söyle say something nice expr.
güneşli güzel bir gündü i̇t was a lovely sunny day expr.
güzel bir düşünce a beautiful thought expr.
güzel bir tatildi it was a nice holiday expr.
güzel bir şeyi hak ediyoruz we deserve something good expr.
ne güzel bir sabah what a beautiful morning expr.
ne güzel bir sürpriz what a lovely surprise expr.
o güzel bir yüze sahip she has a beautiful face expr.
ne güzel bir gün what a nice day expr.
ne güzel bir hediye what a nice gift/present expr.
ne güzel bir yaşam what a beautiful life expr.
onun güzel bir yüzü var she has a beautiful face expr.
ne güzel bir fikir what a good idea expr.
ne güzel bir hayat what a beautiful life expr.
sana güzel bir şey yollarız we’ll send you something nice expr.
sana güzel bir şey yollayacağız we’ll send you something nice expr.
Institutes
londra'da bir güzel ve uygulamalı sanatlar müzesi victoria and albert museum n.
Textile
oldukça güzel bir fars ipeği ardassine n.
Medical
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık stendhal syndrome n.
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık florence syndrome n.
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık stendhal's syndrome n.
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık hyperkulturemia n.
Chemistry
güzel bir ağaca benzeyen gümüş çökeltisi arbor dianae n.
Marine Biology
çok güzel desenleri olan konik biçimli bir deniz kabuğu textile cone (conus textilis) n.
çok güzel desenleri olan konik biçimli bir deniz kabuğu darioconus textile n.
çok güzel desenleri olan konik biçimli bir deniz kabuğu cloth-of-gold cone n.
doğu hint adaları'na özgü güzel renkli bir deniz karındanbacaklısı kabuğu music shell (voluta musica) n.
güzel görünümlü, büyük ve tek kabuklu bir deniz salyangozu goroon shell (triton femorale) n.
Zoology
güney amerika'ya özgü uzun ve güzel tüylü küçük bir maymun titi monkey n.
böceklerle beslenen güzel sesli bir kuş gnatcatcher n.
Botanic
güzel kokulu çiçekleri olan tırmanıcı bir bitki lady's bower (clematis vitalba) n.
büyük dik çan şeklindeki mavimsi çiçekleri olan güzel bir kır çiçeği tulip gentian (eustoma grandiflorum) n.
büyük dik çan şeklindeki mavimsi çiçekleri olan güzel bir kır çiçeği bluebell n.
büyük dik çan şeklindeki mavimsi çiçekleri olan güzel bir kır çiçeği prairie gentian n.
güzel parlak yeşil yaprakları ve tatlı kokulu yıldız biçimli çiçekleri için yetiştirilen bir çalı cinsi turreae n.
itüzümü familyasından güzel aromalı meyvesi olan otsu bir bitki alkekengi (physalis alkekengi) n.
itüzümü familyasından güzel aromalı meyvesi olan otsu bir bitki alkakengi n.
güzel kokulu bir nilüfer alligator bonnet (nymphaea odorata) n.
güzel kokulu çiçekleri olan otsu bir bitki cinsi amaracus n.
güzel kokulu bir ağaç calambac n.
güzel kokulu reçineleri olan bir bitki türü balm of gilead n.
güzel kokulu, beyaz çiçekleri olan bir tür bitki abronia elliptica n.
abd'nin doğusundaki nemli nehir kıyıları ve ovalarda yetişen güzel kokulu bir çalı false indigo (amorpha californica) n.
abd'nin doğusundaki nemli nehir kıyıları ve ovalarda yetişen güzel kokulu bir çalı california false indigo n.
güzel çiçekler ve ayrık yaprakları için yetiştirilen bir orman bitkisi cinsi anemone n.
yapraksı kökü ve güzel kokulu sarı çiçekleri olan bir çiriş otu yellow asphodel (asphodeline lutea) n.
yapraksı kökü ve güzel kokulu sarı çiçekleri olan bir çiriş otu king's spear n.
güzel ve büyük bazal yaprakları olan çok yıllık bir süs bitkisi cinsi aspidistra n.
tohumları kahve yerine kullanılan, geniş yapraklı ve yeşil-beyaz çiçekli güzel bir kuzey amerika ağacı chicot n.
turuncu-kırmızı çanakları ve güzel aromalı meyvesi olan, eski dünya'ya özgü çok yıllık otsu bir bitki winter cherry (physalis alkekengi) n.
turuncu-kırmızı çanakları ve güzel aromalı meyvesi olan, eski dünya'ya özgü çok yıllık otsu bir bitki bladder cherry (physalis alkekengi) n.
turuncu-kırmızı çanakları ve güzel aromalı meyvesi olan, eski dünya'ya özgü çok yıllık otsu bir bitki chinese lantern plant (physalis alkekengi) n.
sarı çiçekleri ve güzel yaprakları için yetiştirilen avrasya'ya özgü bir bitki leopard plant n.
tohumları kahve yerine kullanılabilen güzel bir afrika ağacı bonduc n.
avrupa'ya özgü, beyaz tüylü yaprakları ve güzel kırmızımsı çiçekleri olan bir bitki mullein n.
haçlıgiller familyasından beyaz-mor güzel kokulu çiçekler açan bir bitki rocket n.
güzel kokulu bir ağaç angostura n.
abd'de görülen pembe çiçekli güzel bir yaban çiçeği cliff penstemon n.
abd'de görülen pembe çiçekli güzel bir yaban çiçeği rock penstemon n.
abd'de görülen pembe çiçekli güzel bir yaban çiçeği penstemon rupicola n.
Literature
uyuyan güzel'in grimm kardeşler tarafından yazılan bir versiyonu briar rose n.
Philosophy
ebedi fikirleri iyi, doğru ve güzel olanla ilişkilerine göre araştıran bir disiplin dialectic n.
Geology
güzel bir kırmızımsı garnet çeşidi rock ruby n.
Basketball
top hakimiyeti yüksek bir oyuncunun güzel hareketler yaparak tribünlere oynaması dipsy-doo n.
güzel bir çalımla savunmacıyı çembere doğru geçip sayı atmak burn v.
Mythology
kusurlu doğduğu için güzel bir insan yavrusuyla gizlice değiştirilen peri veya elf yavrusu oaf [obsolete] n.
peri diyarında yaşayan kanatlı güzel bir kadın görünümünde küçük bir peri fairy n.
apollo'nun yanlışlıkla öldürdükten sonra kanından sümbül çiçeğini yarattığı güzel bir genç hyacinthus n.
(irlanda) conchobar'ın karısı olması için yetiştirdiği güzel bir kız deirdre n.
Ornithology
batı amerika ve meksika’da evlerin civarına sıkça yuva yapan ve ötüşü güzel olan küçük kızıl tüylü bir ispinoz redhead (carpodacus mexicanus) n.
güney amerika'ya özgü güzel bir sinekkuşu thorntail (gouldia popelairii) n.
avustralya'ya özgü büyük ve güzel bir paraket kuşu pheasant parrot (platycercus adelaidensis) n.
Entomology
büyük, oldukça güzel, kırmızı-siyah renkli bir kelebek asclepias butterfly (danais archippus) n.
büyük, oldukça güzel, kırmızı-siyah renkli bir kelebek monarch butterfly n.
Slang
bir güzel azarlama ass-chewing n.
güzel bir parça piece of ass n.
güzel bir tesadüf a happy accident n.
güzel bir kadının arkasından çalınan ıslık a wolf whistle n.
güzel sarışın bir kız tarafından yapılan aptalca şey blonde moment n.
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki tongue loosener n.
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki tongue oil n.
çok güzel bir şeye bakınca gelen his eyegasm n.
bir güzel azarlamak chew (one's) ass (out) v.
fena/bir güzel benzetmek whip (one's) ass v.
bir güzel benzetmek beat the bejesus out of (one) v.
bir güzel benzetmek beat the bejesus out of someone v.
bir güzel dövmek tan someone's hide v.
bir güzel eğlenmek have a gas v.
(birini) bir güzel benzetmek knock the shit out of (one) v.
birini bir güzel azarlamak chew someone's ass out v.
birini bir güzel azarlamak chew someone's ass out v.
birini bir güzel azarlamak chew someone's ass v.
(birine) bir güzel giydirmek come down on (one) like a ton of bricks v.
birine bir güzel giydirmek come down on someone like a ton of bricks v.
(birini) bir güzel benzetmek kick the hell out of (one) v.
beni bir güzel azarladı he fucked me out of it expr.
beni bir güzel haşladı she/he lifted me expr.
beni bir güzel haşladı she fucked me out of it expr.
beni bir güzel azarladı she fucked me out of it expr.
beni bir güzel haşladı he fucked me out of it expr.
beni bir güzel azarladı she/he lifted me expr.
güzel bir şeyden etkilenildiğinde duyulan hazzı belirtmek için kullanılan ifade unf expr.
(bir şey) inanılmaz derecede iyi/güzel (something) is wicked expr.
(bir şey) müthiş güzel (something) is wicked expr.
güzel bir kadın karşısında cinsel olarak uyarıldığını belirten bir ifade schwing! exclam.
Modern Slang
bir şeyi olduğundan daha iyi/güzel göstermeye çalışma airbrushing n.
gençken yakışıklı/güzel olan bir oyuncunun yaşlandıkça şişmanlayıp çirkinleşmesi alec baldwin syndrome n.