canlı - Türkisch Englisch Wörterbuch

canlı

Bedeutungen von dem Begriff "canlı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 237 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
canlı living creature n.
I am saying this not just as an animal lover but out of respect for living creatures.
Bunu sadece bir hayvansever olarak değil, canlılara duyduğum saygıdan dolayı söylüyorum.

More Sentences
canlı living being n.
What is the significance of proteins for living beings?
Proteinlerin canlılar için önemi nedir?

More Sentences
canlı living adj.
Trafficking in human beings is organised in order to remove organs from living donors.
İnsan ticareti, canlı donörlerden organ almak için organize edilmektedir.

More Sentences
canlı vivid adj.
She had vivid memories of her childhood.
Çocukluğuna dair canlı hatıraları vardı.

More Sentences
canlı alive adj.
The little girl's face became alive with excitement when she saw the birthday cake.
Küçük kızın yüzü doğum günü pastasını görünce heyecanla canlandı.

More Sentences
canlı lively adj.
George preferred a lively city rather than a quiet one.
George olsa sakin bir şehir yerine canlı bir şehri tercih ederdi.

More Sentences
canlı vivacious adj.
The extroverted Pomeranian is smart and vivacious.
Dışa dönük Pomeranian akıllı ve canlıdır.

More Sentences
General
canlı life n.
Coral reefs attract a variety of beautiful marine life.
Mercan resifleri çeşitli güzel deniz canlılarını kendine çeker.

More Sentences
canlı living thing n.
By definition these chemicals kill living things.
Tanım gereği bu kimyasallar canlıları öldürür.

More Sentences
canlı the live n.
The success of human societies has always depended on the living components of natural and managed systems.
İnsan toplumlarının başarısı her zaman doğal ve yönetilen sistemlerin canlı bileşenlerine bağlı olmuştur.

More Sentences
canlı exuberant adj.
The skirt was designed with exuberant patterns.
Eteğin tasarımı çok canlıydı.

More Sentences
canlı vital adj.
The street was filled with vital music and people dancing.
Sokak canlı bir müzikle ve dans eden insanlarla doluydu.

More Sentences
canlı vibrant adj.
She bought a vibrant red dress for the party.
Parti için canlı kırmızı bir elbise aldı.

More Sentences
canlı vivid adj.
The closure of the Renault Vilvorde plant is still a vivid memory.
Renault Vilvorde fabrikasının kapatılması hala canlı bir hatıra.

More Sentences
canlı alive adj.
One major question is that of how we care for rural areas and keep them alive.
En önemli sorulardan biri de kırsal alanlara nasıl bakacağımız ve onları nasıl canlı tutacağımızdır.

More Sentences
canlı gay adj.
He loves wearing gay colours.
Canlı renkler giymeyi seviyor.

More Sentences
canlı fresh adj.
The vase was painted with fresh colours.
Vazo canlı renklerle boyanmıştı.

More Sentences
canlı animate adj.
Awareness, for shamans, is a vibratory condition of animate energy.
Şamanlar için farkındalık, canlı enerjinin titreşimsel bir durumudur.

More Sentences
canlı bouncy adj.
She is bouncy and full of energy.
Canlı ve enerji dolu biri.

More Sentences
canlı brisk adj.
She welcomed me with a brisk handshake.
Canlı bir şekilde elimi sıkarak beni karşıladı.

More Sentences
canlı live adj.
I support the call to end the payment of export refunds in respect of live animals for slaughter.
Kesimlik canlı hayvanlara ilişkin ihracat iadelerinin ödenmesine son verilmesi çağrısını destekliyorum.

More Sentences
canlı lively adj.
It has been a very lively debate, characterised by emotion and level-headedness, and touching on various points.
Duyguların ve sağduyunun hakim olduğu ve çeşitli noktalara değinen çok canlı bir tartışma oldu.

More Sentences
canlı living adj.
These enzymes are widespread and can be found in every living organism.
Bu enzimler yaygındır ve her canlı organizmada bulunabilir.

More Sentences
Technical
canlı live adj.
International trade should be conducted in meat and not in live animals.
Uluslararası ticaret canlı hayvan üzerinden değil et üzerinden yapılmalıdır.

More Sentences
Computer
canlı vivid adj.
That is a very vivid phrase which the Commission finds very apt.
Bu Komisyon'un çok yerinde bulduğu çok canlı bir ifade.

More Sentences
Medical
canlı viable adj.
You can recognize viable tissue from its red or pink color.
Canlı dokuyu kırmızı veya pembe renginden tanımanız mümkündür.

More Sentences
Food Engineering
canlı vibrant adj.
President Mugabe has presided over the destruction of a once vibrant country.
Başkan Mugabe bir zamanların canlı ülkesinin yıkımına başkanlık etmiştir.

More Sentences
Linguistics
canlı animate adj.
The thing sat on is no longer even animate.
Üzerine oturulan şey artık canlı bile değil.

More Sentences
General
canlı drama n.
canlı thing n.
canlı cant [dialect] n.
canlı person n.
canlı racy adj.
canlı frolic adj.
canlı driving adj.
canlı buxom adj.
canlı corky adj.
canlı smacking adj.
canlı vivace adj.
canlı warm adj.
canlı sparkling adj.
canlı quick adj.
canlı zippy adj.
canlı colorful adj.
canlı speaking adj.
canlı sappy adj.
canlı riproaring adj.
canlı bright adj.
canlı lusty adj.
canlı inspired adj.
canlı exhilarated adj.
canlı forcible adj.
canlı breezy adj.
canlı mettlesome adj.
canlı mettled adj.
canlı snappy adj.
canlı spirited adj.
canlı picturesque adj.
canlı animated adj.
canlı gingery adj.
canlı humming adj.
canlı eager adj.
canlı lifelike adj.
canlı chipper adj.
canlı active adj.
canlı airy adj.
canlı dewy adj.
canlı livelier adj.
canlı invigorating adj.
canlı expressive adj.
canlı merry adj.
canlı swinging adj.
canlı springy adj.
canlı vivacious adj.
canlı spiritoso adj.
canlı invigorated adj.
canlı spirituel adj.
canlı crisp adj.
canlı feeling adj.
canlı graphic adj.
canlı beany adj.
canlı zestful adj.
canlı crispy adj.
canlı hearty adj.
canlı sprightly adj.
canlı colourful adj.
canlı dynamic adj.
canlı dashing adj.
canlı ginger adj.
canlı mercurial adj.
canlı sporty adj.
canlı graphical adj.
canlı rousing adj.
canlı full of life adj.
canlı keen adj.
canlı bustling adj.
canlı peppy adj.
canlı smart adj.
canlı glowing adj.
canlı green adj.
canlı perky adj.
canlı gamesome adj.
canlı as fresh as a daisy adj.
canlı lightsome adj.
canlı spry adj.
canlı exoterical adj.
canlı dramatic adj.
canlı organic adj.
canlı buoyant adj.
canlı tittuppy adj.
canlı gleamy adj.
canlı heartsome adj.
canlı high-spirited adj.
canlı walking adj.
canlı feisty adj.
canlı zappy adj.
canlı cant [scotland/northern england] adj.
canlı alacrious adj.
canlı alacritous adj.
canlı tittupy adj.
canlı trotty adj.
canlı youth adj.
canlı effervescent adj.
canlı yare adj.
canlı juicy adj.
canlı unjaded adj.
canlı excited adj.
canlı kedgy [dialect] adj.
canlı kicky adj.
canlı kipper [uk] adj.
canlı lifeful adj.
canlı jivey adj.
canlı jivy adj.
canlı vegete adj.
canlı vegetous adj.
canlı -lived adj.
canlı wick adj.
canlı wick adj.
canlı bouncing adj.
canlı brilliant adj.
canlı bristling adj.
canlı high-colored adj.
canlı hoiden adj.
canlı mouvementé adj.
canlı gallant adj.
canlı bushy-tailed adj.
canlı gamely adj.
canlı gimpy adj.
canlı golden adj.
canlı chirk adj.
canlı chirrupy adj.
canlı open adj.
canlı rosier adj.
canlı ruddy adj.
canlı rumbunctious adj.
canlı rumbustical adj.
canlı gone adj.
canlı cobby [dialect] [uk] adj.
canlı cocket [dialect] [uk] adj.
canlı popping adj.
canlı crouse [scotland/ireland] adj.
canlı crouse [scotland/ireland] adj.
canlı fell adj.
canlı fess [dialect] adj.
canlı peaches-and-cream adj.
canlı peart [dialect] adj.
canlı pacey adj.
canlı cocktail adj.
canlı fit adj.
canlı flesh and blood adj.
canlı flesh-and-blood adj.
canlı roscid adj.
canlı rose-colored adj.
canlı rose-coloured adj.
canlı scintillating adj.
canlı slashing adj.
canlı sleekit adj.
canlı sleeky adj.
canlı sprack [dialect] [uk] adj.
canlı sprightful adj.
canlı spruce adj.
canlı sprunt [obsolete] adj.
canlı spunky adj.
canlı pawky [scotland] adj.
canlı sparkful adj.
canlı spiracular adj.
canlı spirity adj.
canlı perkish adj.
canlı sparkish adj.
canlı steedlike adj.
canlı sparky adj.
canlı sparky adj.
canlı debonairly adv.
canlı in the flesh adv.
canlı genially adv.
canlı brightly adv.
canlı with prep.
canlı vivi- pref.
Colloquial
canlı yauld [scot] adj.
canlı zingy adj.
canlı pizzazzy adj.
canlı spicy adj.
Idioms
canlı hard-charging adj.
canlı fresh as a daisy adj.
canlı on the boil expr.
canlı with it expr.
canlı as fit as a flea expr.
canlı as fit as a fiddle expr.
canlı on the ball expr.
canlı full of beans expr.
Trade/Economic
canlı buoyant adj.
Media
canlı unrecorded adj.
Medical
canlı organism n.
canlı sthenic adj.
Biology
canlı individual adj.
canlı zoetic [rare] adj.
Biochemistry
canlı bio- pref.
Literature
canlı ovidian adj.
Music
canlı vigoroso adj.
canlı brilliant adj.
canlı brilliante adj.
canlı giocoso adj.
canlı allegro con spirito adv.
Mythology
canlı yale n.
Abbreviation
canlı an n.
Archaic
canlı janty adj.
canlı brag adj.
canlı galliard adj.
canlı deliver adj.
canlı inexhausted adj.
canlı sprag adj.
Slang
canlı money n.
canlı charged up adj.
canlı charged (up) adj.
canlı happening adj.
canlı buzzy adj.
British Slang
canlı stomping adj.

Bedeutungen, die der Begriff "canlı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
canlı bomba suicide bomb n.
canlı bomba suicide bomber n.
General
canlı model live model n.
Caravaggio was making his paintings from live models.
Caravaggio resimlerini canlı modellerden yapıyordu.

More Sentences
canlı doğum live birth n.
Infant mortality stood at 42 deaths per 1000 live births.
Çocuk ölüm oranı, her 1000 canlı doğumda 42 idi.

More Sentences
canlı varlık living creature n.
The responsibility for animals as living creatures falls exclusively on humans.
Canlı varlıklar olarak hayvanların sorumluluğu sadece insanlara düşmektedir.

More Sentences
canlı hücreler living cells n.
Potassium is essential for all living cells.
Potasyum tüm canlı hücreler için gereklidir.

More Sentences
tarak (istiridye benzeri canlı) scallop n.
Tom was taken to the emergency room after eating bad scallops.
Tom bozulmuş deniz tarağı yedikten sonra acil servise kaldırıldı.

More Sentences
hayvan koleksiyonu (canlı) menagerie n.
The zoo had a large menagerie of animals from all over the world.
Hayvanat bahçesinde dünyanın dört bir yanından gelen büyük bir hayvan koleksiyonu vardı.

More Sentences
canlı varlık living being n.
The embryo, as it divides into two, then four, eight and sixteen and more cells, is the process of the living being.
Embriyonun önce iki, sonra dört, sekiz ve on altı ve daha fazla hücreye bölünmesi, canlı varlığın sürecidir.

More Sentences
canlı hayvan livestock n.
Support with regard to the upgrading of livestock sector is contemplated in order to improve food security.
Gıda güvenliğini arttırmak için, canlı hayvan sektörünün ıslah edilmesine yönelik destek öngörülmektedir.

More Sentences
canlı dans jig n.
This is the perfect song for the jig.
Canlı dans için mükemmel bir şarkı bu.

More Sentences
canlı yem live bait n.
He put live bait on a hook.
Kancaya canlı yem taktı.

More Sentences
canlı renkler vibrant colours n.
Tourists can walk the narrow and winding streets and take in all the bright and vibrant colors adorning the buildings.
Turistler dar ve dolambaçlı sokaklarda yürüyebilir ve binaları süsleyen tüm parlak ve canlı renkleri görebilirler.

More Sentences
canlı organizma living organism n.
Human genes or living organisms or elements thereof must not be subject to patent law.
İnsan genleri veya canlı organizmalar veya bunların unsurları patent yasasına tabi olmamalıdır.

More Sentences
canlı doku living tissue n.
These particles emit alpha-radioactivity, which is particularly aggressive towards living tissue.
Bu parçacıklar özellikle canlı dokulara karşı saldırgan olan alfa radyoaktivitesi yayar.

More Sentences
canlı yayın a live broadcast n.
I say this on a live broadcast.
Bunu canlı yayında söylüyorum.

More Sentences
canlı müzik live music n.
There is live music once a week.
Haftada bir kez canlı müzik vardır.

More Sentences
canlı eğlence live entertainment n.
The hotel offers a traditional restaurant and live entertainment.
Otelde geleneksel bir restoran ve canlı eğlence sunulmaktadır.

More Sentences
canlı sohbet live chat n.
To obtain references from our existing customer base, please get in touch via e-mail, live chat or telephone.
Mevcut müşteri tabanımızdan referans almak için lütfen e-posta, canlı sohbet veya telefon yoluyla iletişime geçin.

More Sentences
canlı renkler vibrant colors n.
Not just pink, feel free to experiment with vibrant colors like these.
Sadece pembe değil, bunun gibi canlı renkleri denemekten çekinmeyin.

More Sentences
canlı oturum live session n.
New information will be shared on Wednesdays during weekly live sessions on Twitch.
Yeni bilgiler Çarşamba günleri Twitch'teki haftalık canlı oturumlarda paylaşılacak.

More Sentences
canlı kırmızı renk cherry n.
Cherry red lipstick is better for this occasion.
Canlı kırmızı ruj bu etkinliğe daha çok gider.

More Sentences
canlı bir örneği olmak personify v.
These children personify all that is wrong with the education system.
Bu çocuklar eğitim sistemindeki tüm yanlışlıkların canlı birer örneği.

More Sentences
canlı yayınlanmak be broadcasted live v.
The football match was broadcasted live on television.
Futbol maçı televizyonda canlı yayınlandı.

More Sentences
canlı izlemek watch live v.
See how many viewers are watching live.
Kaç izleyicinin canlı izlediğini görün.

More Sentences
canlı yayınlamak broadcast live v.
The award ceremony was broadcast live on TV for the first time.
Ödül töreni ilk kez televizyondan canlı yayınlandı.

More Sentences
canlı canlı yenmek be eaten alive v.
I heard that a paralyzed man was eaten alive by maggots.
Felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yendiğini duydum.

More Sentences
canlı canlı gömülmek be buried alive v.
She was buried alive.
Canlı canlı gömüldü.

More Sentences
canlı olmak live v.
In order for the badge to appear, we'll need to know whether the video is live or when the stream begins.
Rozetin görünmesi için videonun canlı olup olmadığını veya yayının ne zaman başladığını bilmemiz gerekir.

More Sentences
internetten canlı yayınlamak webcast v.
The conference was webcasted live for remote participants to join.
Konferans, uzaktan katılımcıların katılabilmesi için internet üzerinden canlı yayınlanıyordu.

More Sentences
canlı (renk) rich adj.
She was wearing a rich purple coloured dress at the wedding.
Düğünde canlı mor renkli bir elbise giymişti.

More Sentences
canlı gibi lifelike adj.
The doll was surprisingly lifelike.
Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.

More Sentences
canlı (yayın) live adj.
ForexMart offers two types of live accounts.
ForexMart iki tür canlı hesap sunar.

More Sentences
daha canlı livelier adj.
That too will result in people's being presented with a livelier Parliament.
Bu da insanlara daha canlı bir Parlamento sunulmasıyla sonuçlanacaktır.

More Sentences
canlı canlı alive adj.
Layla burned Fadil alive for his money.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.

More Sentences
canlı varlık bulunmayan lifeless adj.
Mars is a lifeless planet.
Mars, canlı varlık bulunmayan bir gezegendir.

More Sentences
kanlı canlı flesh and blood adj.
If it had been a flesh and blood one, you would have been sorry to see it disappear.
Eğer kanlı canlı biri olsaydı, yok olduğunu gördüğünüze üzülürdünüz.

More Sentences
canlı bir şekilde vividly adv.
They explained to us very vividly way just how desperate the situation is.
Bize durumun ne kadar vahim olduğunu çok canlı bir şekilde anlattılar.

More Sentences
canlı olarak live adv.
I believe that our proceedings in this Chamber today are being broadcast live.
Sanırım bugün bu Meclisteki görüşmelerimiz canlı olarak yayınlanıyor.

More Sentences
canlı program live programme n.
canlı şekilde dans etme jigging n.
hem karada hem de denizde yaşayan canlı amphibian n.
canlı olma livingness n.
tek hücreli canlı cinsi protist genus n.
canlı çalınan bölüm scherzo n.
meyve ile beslenen canlı fruitarian n.
canlı yumurtası ovum n.
canlı pembe hot pink n.
canlı ve dinamik kimse devil n.
uçan canlı flier n.
canlı olma özelliği animacy n.
canlı ve dinç kimse hearty n.
tarak (istiridye benzeri canlı) scollop n.
canlı yük live load n.
tek hücreli canlı protistan n.
canlı hayvan koleksiyonu menagerie n.
soyu tükenmekte olan canlı relict n.
bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm race n.
canlı cenaze skinny n.
canlı kütle biomass n.
canlı tablo living picture n.
canlı varlık organism n.
seyyar canlı hayvanlar sergisi menagerie n.
cansızdan canlı oluşumu abiogenesis n.
canlı ve uyumlu materyaller biocompatible materials n.
arkadaş canlı olma amiableness n.
tek hücreli canlı protist n.
canlı stüdyo programı live studio program n.
canlı bomba human bomb n.
tek hücreli canlı familyası protist family n.
canlı balık tutan tekne smack n.
canlı sözlük walking dictionary n.
melez canlı crossbreed n.
canlı yük movable load n.
canlı gibi görünen lifelikeness n.
canlı resim animated film n.
ortama uyum sağlamış canlı denizen n.
özgün canlı original n.
bir yıl içinde bin kişiye düşen canlı doğum sayısı natality n.
tarak (istridye benzeri canlı) toplama eylemi scalloping n.
tarak (istridye benzeri canlı) toplayan kimse scalloper n.
canlı televizyon programları live television programs n.
dünya dışı canlı extra terrestrial n.
canlı bilimi life science n.
canlı yem fresh bait n.
(canlı) hayvan koleksiyonu menagerie n.
canlı hayat lively life n.
canlı yorum running commentary n.
canlı yer süzgeci bell trap n.
etçil canlı carnivore n.
canlı al carmine n.
canlı anı ember n.
canlı türü species n.
canlı yaratıklar living creatures n.
canlı örnek personification n.
düşünen canlı reasonable creature n.
canlı yayın akışı a live broadcast streaming n.
canlı bitkiler the live plants n.
canlı yayın akışı a live broadcast stream n.
canlı dondurma bilimi cryonics n.
canlı yayın konuğu on-air guest n.
canlı destek live support n.
canlı salyangoz live snail n.
canlı yayın arabası outside broadcast truck n.
canlı yayında küfür etme cursing on air n.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzazz n.
canlı ve enerji dolu olma hali zing n.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzaz n.
canlı yayın röportajı on-air interview n.
renkli/canlı/hareketli gece hayatı vibrant nightlife n.
türdeş canlı congener n.
canlı kanıt living proof n.
canlı hedef human target n.
canlı gösteri live show n.
canlı hücre living cell n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi biotic crisis n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi mass extinction n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction event n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction-level event (ele) n.
canlı şehir vivid city n.
canlı bomba yeleği suicide vest n.
buruşuk-boynuzlu hırgür (hayali canlı) crumple-horned snorkack n.
canlı müzik gösterisi live music show n.
canlı performans live session n.
canlı olma animateness n.
canlı olma animation n.
hızlı ve canlı dans edilen gece kulübü à gogo n.
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama taxidermy n.
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama taxidermy n.
hayvan postu doldurma, hayvan postunu doldurup canlı gibi saklama taxidermy n.
canlı tablo tableau vivant n.
dünyada yaşayan canlı terrestrial n.
insan denen canlı the human animal n.
cansız maddeden canlı organizma oluşumu archebiosis n.
düşünmeden rutin bir şekilde hareket eden canlı automaton n.
canlı örnek embodiment n.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirme zhoosh n.
daha canlı çekici ve şık olma zhoosh n.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirme zhuzh n.
daha canlı çekici ve şık olma zhuzh n.
canlı şey zinger n.
canlı (varlık) life n.
canlı ruh jiva n.
canlı madde jiva n.
canlı organizma machine n.
canlı organizmanın fonksiyonel sistemlerinden biri machine n.
sarının parlak ve canlı bir tonu daffodil n.
canlı manyetizmasının etkisi altına giren kimse magnetizee n.
bir şeyin en faal, üretken, canlı, işlek olan kısmı mainstream n.
canlı ve hareketli huy vitality n.
canlı hayvanların yiyecek olarak tutulduğu yer vivary n.
canlı olma vividity n.
canlı varlık vividity n.
canlı canlı gömme vivisepulture n.
kanatları olan canlı volatic n.
canlı doğa bios n.
canlı bir organizmadan dışarı atılmış veya atılan dışkı, idrar gibi madde matter n.
balık ve diğer su altı hayvanlarını canlı olarak tutmak için su ile doldurulmuş tekne, havuz veya hazne marine museum n.
canlı sirke quick vinegar n.
canlı ve gürültülü şenlikler whoop-de-do n.
canlı ve gürültülü şenlikler whoop-de-doo n.
canlı müzik yapılan küçük gece kulübü veya restoran boîte n.
minik boyuttaki canlı midge n.
canlı ve açıklayıcı anlatımı olan yazar word-painter n.
fani canlı mortal n.
zihinsel özelliklerin canlı örneği olan bölge sakinleri mind n.
canlı bir amerikan folk dansı breakdown n.
keşiş yengecine benzeyen canlı hermit crab n.
canlı parti hooley [ireland/new zealand] n.
deri değiştiren canlı molter n.
tüylerini döken canlı molter n.
canlı bir fransız ve italyan dansı gailliarde n.
çevik ve canlı kimse galliard [dated] n.
canlı veya güçlü aktivite galvanism n.
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı lindy n.
1920'lerin sonunda ortaya çıkmış, çift olarak yapılan canlı bir caz dansı lindy hop n.
su canlılarını canlı tutmak için suya yerleştirilen kutu live box n.
canlı kuştan koparılan tüyler live feathers n.
hayvanları canlı yakalamak için kullanılan tuzak live trap n.
hayvanları canlı yakalamak için kullanılan tuzak livetrap n.
şekli bozuk canlı lusus naturae n.
şekli bozuk canlı lusus n.
kanlı canlı erkek çocuğu buster n.
canlı fikir alışverişi give and take n.
canlı sohbet give and take n.
iki ayrı türe ait canlının özelliklerini kendinde toplayan canlı dimorphic n.
karada yaşayan canlı groundling n.
mikroskobik oluşumu suda canlı tutmaya yarayan bir cihaz growing cell n.
yapısal canlı hücre birimi idioblast n.
dinleyicilerin veya izleyicilerin telefonla canlı yayına katılabildiği bir radyo veya televizyon programı open-line [canada] n.
(kişi, canlı) aşırı güç kullanarak öldürme overkill n.
canlı al ruby n.
tez canlı kimse rusher n.
tez canlı kimse rustler n.
bir şeyi canlı bir şekilde tasvir eden kimse imager n.
canlı mikrobun içinde daha sonraki nesillerin yetiştiği yuva incasement n.
bir robotun veya insan olmayan bir aygıtın insana, canlı bir varlığa çok benzer olmasına karşın hissedilen huzursuzluk hissi uncanny valley n.
düşünmeden rutin bir şekilde hareket eden canlı golem n.
evrenin canlı olduğu teorisi cosmozoism n.
serbestçe çoğalan canlı increaser n.
ince duvarlı canlı hücrelerden oluşan damarlı bitki dokusu parenchyme n.
her şeyi tüketen canlı pantophagist [obsolete] n.
hem etçil hem otçul canlı pantophagist [obsolete] n.
hepçil canlı pantophagist [obsolete] n.
cıvıldayan canlı peeper n.
dünyada yaşayan canlı formları planet n.
hazırlanmış besi ortamında iki tür canlı madde büyütme süreci coculture n.
hazırlanmış besi ortamında iki tür canlı madde büyütme süreci co-culture n.
sıkça karşılaşılan canlı veya nesneleri tespit etmeye yarayan betimlemelerin bulunduğu resimli kitap field guide n.
kısa süren canlı deneyim flashing n.
kanlı canlı olma fleshhood n.
geceleri uçan canlı fly-by-night n.
festivallerde canlı hayvanları ısırmak gibi vahşet içeren gösteriler yapan kimse geek n.
yapısı veya işlevi canlı organizmaya benzeyen sistem organism n.
partenogenez ile oluşmuş canlı parthenote n.
canlı gösteri performance n.
fenokopik özellik gösteren canlı phenocopy n.
değişen fenotipi gen kaynaklı fenotipi ile aynı olan canlı phenocopy n.
canlı domuz rooter n.
dikkatli ve canlı olma sharp-sightedness n.
kumarhanede müşteri gibi görünüp ortamı canlı tutla görevli kimse shill n.
değersiz canlı shot [dialect] [uk] n.
değersiz canlı shott [dialect] [uk] n.
canlı renk şeridi slash n.
gelişmemiş canlı slink n.
canlı yayında gerçekleşen uygunsuz olay livestream fail n.
her işe atlayan tez canlı tip beaver n.
canlı hücre içeriği protoplast n.
kırmızının mora çalan canlı bir tonu spring beauty n.
kısıtlı canlı renk gösterimi stab n.
karnavalda ortamı canlı tutan kimse stick n.
doğal habitatı dışında bulunan canlı stray n.
insanımsı canlı subhuman n.
yer altında yaşayan canlı subterranean n.
toprak altında yaşayan canlı subterrestrial n.
tez canlı kimse hotblood n.
canlı ve özgüvenli pertness n.
metabolizma ihtiyaçları özelleşmiş canlı specialist n.
canlı kırmızı renk spark n.
canlı organizma persona n.
bataklıkta yaşayan canlı swamper n.
canlı görüntüyü hedef kitleye aktarma projection n.
canlı şehir vibrant city n.
bir şeyi daha canlı bir hale getirmek liven something up v.
canlı örneği olmak embody v.
canlı tutmak keep alive v.
bir şey yapmakta tez canlı davranmak be faster than a speeding bullet with something v.
canlı hale getirmek make lively v.
ilgiyi canlı tutmak keep the interest alive v.
ruhunu canlı tutmak keep the spirit of something alive v.
canlı kurtulmak escape with one's life v.
canlı canlı ölmek be buried alive v.
kanlı canlı olmak be full of beans v.
canlı dinlemek listen live v.
canlı yayın konuğu olarak katılmak appear as an on-air guest v.
canlı yayın konuğu olmak appear as an on-air guest v.
bir yerden canlı çıkmak make it out of somewhere alive v.
canlı canlı gömmek bury alive v.
birini canlı tutmak keep someone alive v.
bir olaydan canlı kurtulmak get out alive v.
canlı çıkmak get out alive v.
kalplerimizde ateşi canlı tutmak keep the flame alive in our hearts v.
canlı çıkmak come out alive v.
canlı yayınlamak live-stream v.
canlı yayın yapmak broadcast a live feed v.
balığı henüz canlı iken kesip hazırlamak calver [old-fashioned] v.
canlı, hareketli bir şekilde (eylemi) gerçekleştirmek rattle v.
canlı tutmak nourish v.
(canlı türü) sınıflandırmak key v.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirmek zhoosh v.
(bir şeyi) daha canlı, çekici hale getirmek zhuzh v.
canlı hareket etmek hurrah v.
canlı blog yazmak liveblog v.
tez canlı olmak muggle [obsolete] v.
hızlı ve canlı bir tempoda şarkı söylemek rock v.
canlı renge boyamak ingrain [obsolete] v.
canlı olmak firk v.
canlı, parlak veya neşeli hale getirmek gay v.
(oyunda) canlı ve gayriresmi bir şekilde rol almak romp v.
canlı tutmak subsist [obsolete] v.
canlı ve açık seçik bir şekilde yazan graphic adj.
tez canlı impatient adj.
tez canlı impetuous adj.
dokuz canlı very strong adj.
kanlı canlı full of health adj.
kanlı canlı lusty adj.
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) naturalized adj.
kanlı canlı hale and hearty adj.
en canlı liveliest adj.
canlı (renk) vibrant adj.
tez canlı hustling adj.
çok canlı ve neşeli exuberant adj.
tez canlı fast adj.
diğer bir canlı içinde yaşayan endobiotic adj.
kanlı canlı sanguine adj.
canlı ve neşeli bright and breezy adj.
canlı gibi görünen lifelike adj.
canlı (dişil) spirituelle adj.
tez canlı swift adj.
kanlı canlı ruddy adj.
tez canlı sharp adj.
tez canlı restless adj.
canlı ve net graphic adj.
en tez canlı sharpest adj.
canlı olmayan unanimated adj.
canlı olmayan non-living adj.
kanlı canlı red-blooded adj.
canlı doğan born alive adj.
çok canlı overexuberant adj.
canlı/koyu/acı (renk) violent adj.
kanlı canlı red blooded adj.
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) naturalised adj.
canlı renklere sahip high-colored adj.
canlı renklere sahip high-coloured adj.
canlı organizmadan olan organic adj.
son derece canlı renk acid adj.
tez canlı raucle [scottish] adj.
tez canlı redheaded adj.
canlı gibi three-dimensional adj.
canlı olmayan unalive adj.
canlı olmayan unbouncy adj.
canlı olmayan unfired adj.
canlı gibi durmayan unlifelike adj.
canlı olmayan unlively adj.
her zaman taze ve canlı kalan evergreen adj.
kanlı canlı juicy adj.
(hayvan) kanlı canlı in blood [obsolete] adj.
canlı ve dinç buckish adj.
çok canlı ve neşeli hopped-up adj.
olağanüstü derecede canlı hyperreal adj.
canlı şekilde koşan light-heeled adj.
çok canlı ve neşeli demonstrative adj.
kavgada istekli ve canlı desirous [obsolete] adj.
canlı ve net şekilde betimleyen graphical adj.
tez canlı long-winded adj.
aşırı canlı hareket eden on adj.
aşırı canlı overlusty adj.
fazla canlı overvivid adj.
kanlı canlı rosy adj.
tez canlı rushing adj.
(canlı organizmada kısım) şişmiş incrassate adj.
(canlı organizmada kısım) şişmiş incrassated adj.
tez canlı feathered adj.
tez canlı pellmell adj.
tez canlı fikish adj.
çok canlı firecracker adj.
kanlı canlı flesh-and-blood adj.
canlı büyümesine benzer şekilde ortaya çıkıp gelişen organic adj.
(topluluk) canlı karakterlere sahip olarak yorumlayan organic adj.
canlı yeşil prasinous adj.
tez canlı precipitant adj.
canlı tutulan preserved adj.
kanlı canlı rose-colored adj.
kanlı canlı rose-coloured adj.
yarı canlı olan semivif adj.
kanlı canlı fresh adj.
tez canlı snell adj.
daha canlı sprier adj.
en canlı spriest adj.
tez canlı stickle [dialect] [uk] adj.
insan düzeyinde olmayan canlı grubuna ait subhuman adj.
insan düzeyinde olmayan canlı grubuna özgü subhuman adj.
insan düzeyinde olmayan canlı grubu ile ilgili subhuman adj.
kısmen canlı olan subvitalized adj.
aşırı canlı superreal adj.
canlı ve dinç full-blooded adj.
canlı bir şekilde briskly adv.
canlı bir şekilde colorfully adv.
canlı biçimde vividly adv.
canlı bir biçimde buxomly adv.
canlı bir şekilde sappily adv.
canlı bir şekilde gaily adv.
canlı olarak rousingly adv.
canlı bir şekilde animately adv.
canlı bir şekilde burbly adv.
en canlı ve heyecanlı durumunda in a full swing adv.
canlı bir şekilde livingly adv.
canlı bir şekilde picturesquely adv.
canlı bir biçimde chipperly adv.
canlı bir şekilde bouncily adv.
canlı bir şekilde buoyantly adv.
canlı bir biçimde colourfully adv.
canlı bir biçimde breezily adv.
canlı bir şekilde perkily adv.
canlı bir biçimde (ses) vibrantly adv.
canlı müzik eşliğinde accompanied by live music adv.
canlı müzik eşliğinde accompanied with live music adv.
canlı bir şekilde spryly adv.
canlı bir biçimde colorfully adv.
canlı bir şekilde colourfully adv.
canlı/açık/net/detaylı graphically adv.
hızlı ve canlı şekilde à gogo adv.
canlı bir şekilde alacriously adv.
canlı bir şekilde rattlingly adv.
canlı bir şekilde vively adv.
canlı şekilde lifely adv.
canlı bir şekilde lively adv.
(radyo veya televizyon istasyonunda) canlı yayında on-air adv.
canlı bir şekilde rosily adv.
canlı bir biçimde rousingly adv.
canlı bir şekilde inexhaustedly adv.
canlı müzik yaparak in concert adv.
canlı rock müzik çalarak in concert adv.
canlı bir şekilde feistily adv.
canlı bir organizma gibi organically adv.
canlı biçimde freshly adv.
canlı bir şekilde sprightfully adv.
canlı bir şekilde spritefully adv.
canlı anlamı veren ön ek ont- pref.
canlı anlamı veren ön ek ont- pref.
canlı madde anlamı veren ön ek plasm- pref.
canlı renk anlamı veren ön ek pyr- pref.
canlı renk anlamı veren ön ek pyro- pref.
çok sayıda kas yapısına sahip canlı anlamı veren son ek -mya suf.
çok düzenli kas yapısına sahip canlı anlamı veren son ek -mya suf.
yuvarlak ağızlı canlı anlamı veren bir son ek -stomus suf.
stomalı canlı anlamı veren bir son ek -stomus suf.
yuvarlak ağızlı canlı anlamı veren bir son ek -stoma suf.
stomalı canlı anlamı veren bir son ek -stoma suf.
Phrasals
iki canlı şeyi (bitki, insan dokusu) birbiriyle birleştirmek graft (something) on v.
(birine/bir şeye) bir şeyin canlı örneği olmak represent to (someone or something) v.
yaşadığı (bir şeyi) canlı bir şekilde tekrar hatırlamak live (something) over again v.
yaşadığı (bir şeyi) canlı bir şekilde tekrar hatırlamak play (something) over v.
iki canlı şeyi (bitki, insan dokusu) birbiriyle birleştirmek graft on v.
yaşadığı (bir şeyi) canlı bir şekilde tekrar hatırlamak play over v.
-e (bir şeyin) canlı örneği olmak represent to v.
Phrases
her canlı bir gün ölümü tadacaktır every living thing will die one day expr.
Proverb
ölü bir kahraman olmaktansa, canlı bir korkak olmayı yeğlerim better a live coward than a dead hero
Colloquial
amatörlerin barlarda şarkı söyledikleri veya komedyenlik yaptıkları canlı gösteri open-mike n.
amatörlerin barlarda şarkı söyledikleri veya komedyenlik yaptıkları canlı gösteri open mic n.
amatörlerin barlarda şarkı söyledikleri veya komedyenlik yaptıkları canlı gösteri open mike n.
ağır veya sarsak hareket eden canlı galumpher n.
canlı göz sparkler n.
canlı hareket etmek look alive v.
bir şeyi twitter'da canlı yayınlamak live-tweet v.
twitter'da bir etkinliği canlı paylaşmak live-tweet v.
canlı ve enerjik pizazzy adj.
canlı renkleri ve karmaşık desenleri olan (kumaş, tasarım) psychedelic adj.
en son nisan ayında canlı görüldü last seen alive in april expr.
(birinin) bir tek (birini) canlı canlı yemediği kaldı (one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.
(biri) neredeyse (birini) canlı canlı yiyecekti (one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.
biraz parlaklık, canlı renk a pop of color expr.
Idioms
canlı cenaze a bag of bones n.
kedi gibi dokuz canlı a cat has nine lives n.
tez canlı a live wire n.
canlı ve coşkulu the cut and thrust of something n.
canlı hedef a live one n.
canlı/hareketli bright young thing n.
canlı/hareketli bright young thing n.
bir şeyin canlı örneği a walking (something) n.
canlı (bir şey) a walking (something) n.
bir şeyin canlı örneği a walking n.
canlı ansiklopedi a walking encyclopedia n.
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam stage-door johnny n.
canlı/enerjik görünen kimse image of health n.
canlı renkleri olan banknot monopoly money n.
bir para biriminin canlı renklere sahip banknotları monopoly money n.
monopoly oyununda kullanılan paralar gibi canlı renkleri olan banknotlar monopoly money n.
kanlı canlı insan vücudu flesh and blood n.
hareketli/canlı bir yer a hive of activity n.
bir şeyin canlı örneği (very) picture of something n.
canlı sözlük a walking dictionary n.
canlı ansiklopedi a walking encyclopedia n.
canlı sözlük a walking thesaurus n.
-in canlı kanıtı living proof that n.
'-in canlı örneği living proof that n.
-in canlı kanıtı (the) living proof that n.
'-in canlı örneği (the) living proof that n.
-in canlı kanıtı (the) living proof of n.
'-in canlı örneği (the) living proof of n.
hayatın en canlı/güzel evresi the flower of youth n.
dokuz canlı nine lives n.
kanlı canlı olmak be full of beans v.
ilgiyi canlı tutmak keep the pot boiling v.
dikkatli/uyanık/açıkgöz/canlı olmak have something on the ball v.
dikkatli/uyanık/açıkgöz/canlı olmak have on the ball v.
canlı performans vermek go live v.
canlı yayına bağlanmak go live v.
ilgisini canlı tutmak keep someone's attention v.
ilgisini canlı tutmak hold someone's attention v.
dikkatli/uyanık/açıkgöz/canlı olmak be on the ball v.
ateşi harsız fakat canlı tutmak için kömür veya közleri külle kaplamak bank a fire v.
ilgiyi canlı tutmak keep the pot boiling v.
canlı ve enerjik hissetmek feel one's oats v.
canlı bir başlangıç yapmak go off at score v.
bir şeyi daha canlı, çekici hale getirmek zhoosh something up v.
canlı olmak be a box of birds [australia/new zealand] v.
(bir şeyin) canlı kanıtı olmak be living proof of (something) v.
bir şeyin canlı kanıtı/örneği olmak be living proof of something v.
(bir şeyin) canlı örneği olmak be the picture of (something) v.
canlı ve enerjik hissetmek feel oats v.
dikkatli/uyanık/açıkgöz/canlı olmak have something/a lot on the ball [us] v.
(birinin) ilgisini canlı tutmak hold (one's) attention v.
ilgisini canlı tutmak hold attention v.
yeteneklerini canlı tutmak keep your hand in v.
çok canlı merry as a grig adj.
çok canlı lively as a grig adj.
kanlı canlı big as life adj.
neşeli ve canlı bright-eyed and bushy-tailed adj.
çok neşeli ve canlı brighteyed and bushy tailed expr.