düz - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

düz



Bedeutungen von dem Begriff "düz" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 93 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
düz even adj.
düz straight adj.
düz flat adj.
düz plain adj.
düz smooth adj.
General
düz horizontal adj.
düz simple adj.
düz direct adj.
düz slick adj.
düz levigate adj.
düz flush adj.
düz glare adj.
düz running adj.
düz flattened adj.
düz level adj.
düz flatwise adj.
düz marble adj.
düz smooth adj.
düz nonstriated adj.
düz right adj.
düz glabrous adj.
düz clear-cut adj.
düz austere adj.
düz raploch adj.
düz champaign adj.
düz champion [obsolete] adj.
düz jagless adj.
düz equal adj.
düz unembellished adj.
düz erugate adj.
düz unstriated adj.
düz vertilinear adj.
düz blank adj.
düz glabrate adj.
düz glabrescent adj.
düz glassyheaded adj.
düz glidder adj.
düz clean adj.
düz graith [dialect] [uk] adj.
düz gutsy adj.
düz roughhewn adj.
düz round adj.
düz rural adj.
düz inartificial adj.
düz plain adj.
düz planate adj.
düz plat [obsolete] adj.
düz shilpit [scotland] adj.
düz silly adj.
düz single adj.
düz slape [dialect] [uk] adj.
düz slight [dialect] adj.
düz smeeth adj.
düz solid adj.
düz pocket adj.
düz square adj.
düz standard-issue adj.
düz straucht adj.
düz straught adj.
düz streight [obsolete] adj.
düz flatways adv.
düz in plane adv.
düz levelly adv.
Colloquial
düz funky adj.
düz phunky adj.
Idioms
düz cut and dried adj.
düz face up expr.
Trade/Economic
düz right adj.
düz even adj.
Technical
düz upright adj.
düz offset adj.
düz straight adj.
düz glacé adj.
düz erect adj.
düz smooth adj.
Computer
düz regular expr.
düz solid expr.
Textile
düz plain adj.
düz flat adj.
Architecture
düz surbased adj.
Construction
düz plane adj.
Medical
düz planum
Math
düz plane adj.
Zoology
düz depressed adj.
düz planulate adj.
Botanic
düz deplanate adj.
düz depressed adj.
düz strict adj.
Linguistics
düz unrounded adj.
düz flat adj.
Meteorology
düz flat adj.
Art
düz unarted adj.
Archaic
düz plain adj.

Bedeutungen, die der Begriff "düz" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
düz (çizgi) straight adj.
düz olmayan uneven adj.
General
düz arazi plain n.
kereste ve diğer yüzer malzemelerden yapılma düz ve yüzer su taşıtı raft n.
düz tabanlı ırmak kayığı bateau n.
geniş ve düz yer plain n.
evlerin önüne oturmak için yapılan düz yükselti ve buradaki oturma yeri terrace n.
düz alan level area n.
düz yüzlü golf sopası putter n.
çapalanmış düz sıra ridge n.
düz ve uzun kılıç rapier n.
düz yol straight road n.
düz masa plane table n.
düz arazi level land n.
düz ve büyük tabak charger n.
düz çizgi straight n.
düz cam flat glass n.
geniş düz yer flat n.
düz arazi lowland n.
altı düz nehir kayığı sampan n.
düz harfler sanserif n.
düz tekneli büyük yelkenli barge n.
düz yüzey flat n.
bir ırmağın bükülmeyen düz kısmı reach n.
düz ayna sheet mirror n.
alçak, düz alt kısmı ve gri renkli bulut türü stratus n.
düz şey flat n.
düz tümleç direct object n.
denizde yüzen üstü düz buz kütlesi floe n.
düz güverte flush deck n.
düz dipli mavna gondola n.
küçük altı düz kayık dory n.
düz kürsü taşı dado plane n.
düz örme straight knitting n.
düz piyano upright piano n.
düz çizgi beeline n.
ufak ve düz bıçak scalpel n.
düz teras level terrace n.
bir ucu düz diğer ucu konveks bumerang kylie n.
dibi düz flat bottom n.
düz çıkıntı ledge n.
düz eklem arthrodia n.
tahta düz tabak platter n.
düz çatı flat roof n.
düz yer level n.
düz fonksiyonlar smoothness of functions n.
düz hat beeline n.
büyük düz tabak platter n.
gemilerde kullanılan düz örülmüş kordon sennit n.
düz renk solid colour n.
düz cam plate glass n.
düz çizgili straight line n.
düz çizgi straight line n.
düz yazı biçimi prosaism n.
düz örgü plain knitting n.
düz kontak hotwiring n.
düz baraj straight dam n.
düz hat straight n.
düz arazi flat n.
düz zemin flat surface n.
düz zemin smooth surface n.
düz işçi raw hand n.
düz arazi flatland n.
düz ekran flat screen n.
düz arazi flat country n.
düz arazi flat ground n.
düz yer level area n.
düz arazi level area n.
düz arazi level ground n.
düz vites straight gear n.
düz vites standard shift n.
düz ve büyük tabak platter n.
düz iş plain work n.
altı düz sandal punt n.
düz lise regular high school n.
düz lise high school n.
düz olmayan toprak uneven ground n.
kemiğin sert ve düz yüzeyi tabula n.
düz saç plain hair n.
düz saç straight hair n.
dünyanın düz olduğuna inanan topluluk flat earth society n.
dünyanın düz olduğuna inanan kimse flat earther n.
düz arazi flat terrain n.
düz plaj straight beach n.
düz mantık straightforward logic n.
düz mantık plain logic n.
arkası düz iskemle straight chair n.
düz mantık simple logic n.
düz-ekran televizyon flat-screen television n.
düz-ekran televizyon flat-screen tv n.
düz kesimli diş fırçası flat-trim toothbrush n.
kısa düz siyah saç short straight black hair n.
düz lise general high school n.
düz karın flat tummy n.
düz sarı saç straight blond hair n.
lousiana bataklıklarında yaşayan cajunların dizayn ettikleri düz tabanlı bir kayık türü pirogue n.
düz ayak duş wet room n.
düz görünüm plain view n.
düz ayakkabı flat shoes n.
şövalye eğitiminde kullanılan bir tarafında düz bir tahta diğer tarafında kum torbası bulunan direk quintain n.
düz burunlu sandal/ tekne pram n.
düz dünyacı flat earther n.
düz bir alana atılan çakıl taşları ile bakılan fal cleromancy n.
sırık ile yürütülen altı düz sandal punt n.
düz tepe table n.
mücevherdeki düz üst yüzey table n.
üzeri düz traşlanmış elmas table diamond n.
değerli taş kesiminde üstteki düz yüzey table n.
düz hat airline n.
düz çizgi airline n.
halıları duvara asmak için kullanılan düz başlı kısa çivi carpet tack n.
alman kolordu öğrencilerinin giydiği tepesi düz bir tür şapka cerevis n.
düz çizgi rectitude n.
düz ve geniş toprakları olan ülke champaign n.
düz alan champion [obsolete] n.
düz ve geniş toprakları olan ülke champion [obsolete] n.
düz anlam reference n.
düz ova lallan [scottish] n.
düz pozisyon flat position n.
üst tarafı düz, keçeden yapılma, püsküllü silindirik başlık chechia n.
düz masa transverser n.
nesnelerin düz bir çizgi halinde hizalanması alineation n.
nesneleri düz bir çizgi halinde hizalayan kimse aliner n.
nesnelerin düz bir çizgi halinde hizalanması allineation n.
düz basamak flier n.
düz bir alana atılan çakıl taşları veya ayak bileği kemikleri ile bakılan fal astragalomancy n.
düz bir alana atılan çakıl taşları veya ayak bileği kemikleri ile bakılan fal cleromancy n.
düz yüzey flat n.
deniz ve buz üzerinde ilerleyebilen düz tabanlı bir tekne scooter n.
bir şeyin ucundaki düz, tabaka halindeki yapı endplate n.
iskoçya'ya ait düz yuvarlak bir şapka bal n.
dört düz ve dört dalgalı ışını olan yıldız estoile of eight points n.
kömür taşımada kullanılan düz tabanlı bir mavna keel [dialect] n.
zikzak biçimli bir parkurun kısa düz bölümlerinden her biri zag n.
avustralya'ya özgü bir tarafı düz diğer tarafı oyuk bumerang kiley n.
düz yüzey level n.
elde dokumada kullanılan düz çubuk batton n.
dar ve düz bir organ eyebrow n.
burma, bangladeş ve hindistan'ın bazı kısımlarındaki mongoloid özellikler gösteren, düz siyah saçlı, buğday tenli ve kahverengi gözlü insanlardan oluşan dağlı kabilelere mensup kimse kuki n.
avustralya menşeli, bir tarafı düz diğer tarafı konveks bir bumerang kyley n.
avustralya menşeli, bir tarafı düz diğer tarafı konveks bir bumerang kiley n.
org borusunda düz levha languet n.
düz ve cansız saç lank hair n.
uzun ve düz saç lank hair n.
nesneleri diz üstüne koyabilme imkanı sağlayan yastıklı veya kısa ayaklı düz tahta lap desk n.
(kuyumculukta) genellikle düzensiz şekilde olan ince ve düz kesilmiş elmas lasque n.
düz piyano vertical n.
düz veya hafif dalgalı kalıcı saç fönü body wave n.
(yol için) sert ve düz bir yüzeye sıkıştırılmış çakıl veya toprak hardpack n.
düz bataklık arazi mesh n.
eskiden erkeklerin giydiği siperliksiz, düz bir tür kep bunnet [scotland] n.
elin geniş ve düz kısmı broad n.
çerçevesiz düz cam ayna mirror plate n.
ayna yapımına uygun düz cam mirror plate n.
üniversitelerde özel etkinliklerde takılan üst kısmı kare ve düz olan bir tür şapka mortar-board n.
eskiden batı hint adaları'nda kullanılan geniş ve düz tabanlı bir gemi teknesi moses n.
eskiden batı hint adaları'nda kullanılan geniş ve düz tabanlı bir tür gemi teknesi moses boat n.
alçak ve düz bir arazide belirgin olan tepeler mountain n.
ters düz eden kimse reverser n.
düz yüzey li bella n.
düz (yüzey) plane n.
düz ve parlak yüzey glaze n.
düz ve parlak kaplama glaze n.
(parmaklar arasında ritmik şekilde birbirine vurulan) iki düz ahşap parçası clappers n.
iki düz ritim çubuğu clappers n.
düz metin decipherment n.
(eğitimde) düz at sürüşü impulsion n.
çokgenin bitişik olmayan iki köşesini birleştiren düz çizgi diagonal n.
tahta kulağı ve metal düz çubuğu olan eski bir tür döner pulluk bar-share plow n.
saatlerde alarm veya zaman sesi çıkarmaya yarayan düz bobine sarılmış sert filmaşin gong n.
düz ustura cutthroat n.
düz ustura cut-throat [uk] n.
düz ve çimenlik alan downs [australia/new zealand] n.
(eski bir çocuk oyununda kullanılan) düz taş drake n.
düz yüzeyde pütürlü oluşum irregularity n.
gemi iskeletinin bir bölümüne sabitlenen düz plaka pad n.
kaktüsün düz ve etli sapı pad n.
düz ve genellikle dairesel şişe pilgrim bottle n.
düz ve genellikle dairesel şişe pilgrim's bottle n.
düz dünyacı flat-earther n.
düz dünyacı flat-earthist n.
düz duvar cephesinde komşu iki duvarı birbirine bağlayan bölüm curtain n.
(düz metin harfleri veya karakterlerini) belirlenen örüntüde yazma inscription n.
düz araziyle çevrili ormanlık alan island n.
ince ve düz buz parçası pan n.
çelik kapan üzerindeki metalde yuvarlak düz disk pan n.
krep gibi ince ve düz şey pancake n.
düz çimenlik panel n.
çimenliğin düz bölümü panel n.
(dekoratif cam eşyada) düz tabanlı kesik panel n.
kutu üzerindeki düz alan panel n.
konteyner üzerindeki düz, pürüzsüz veya işaretsiz alan panel n.
üzerinde boyama yapılan düz ve ince ahşap parçası panel n.
ince ve düz ahşap üzerinde yapılan resim panel n.
(metal veya kilden yapılmış) düz levha planch n.
düz olma planeness n.
düz levha plank n.
düz tabanlı ve süslü tabak plateau n.
düz kadın şapkası plateau n.
düz kadın şapkası platter n.
geniş ve düz nesne platter n.
düz kadın şapkası platter hat n.
(fötr şapkaya) düz apre uygulama pouncing n.
(fötr şapkaya) düz bitirim işlemi uygulama pouncing n.
genellikle başın ön kısmına takılan oval şekilli, düz ve küçük bir kadın şapkası disc [uk] n.
genellikle başın ön kısmına takılan oval şekilli, düz ve küçük bir kadın şapkası disk [us] n.
düz kama fin n.
bir şeye vurmak için kullanılan düz ve geniş alet (sineklik) flap [obsolete] n.
uzunluk ve genişliğine göre ince olan düz eşya flat solid n.
tepedeki saçların kısa kesilip dik durmalarının sağlandığı, tepeden düz görünen bir saç stili flat top n.
abd'nin doğu kıyısında yaygın olan düz tabanlı küçük bir tekne flattie n.
düz yüzeyi veya platformu olan nesne flattop n.
düz tabak flatware n.
düz kaide orlo n.
düz sütun tabanı orlo n.
inşaat sahası içeren düz alan parterre n.
düz uçlu çapa pulaski n.
yalnızca düz oval zemine işlenen ve arka kısmı hafif yuvarlak olan mücevher scaraboid n.
alman üniversite öğrencilerinin düellolarda kullandığı uzun ve düz bir kılıç schläger n.
iskoç ovası yerlilerinin taktığı geniş düz kep scone n.
iskoç ovası yerlilerinin taktığı geniş düz kep scone cap n.
düz tabanlı kapalı ev terliği scuff n.
düz tabanlı kapalı ev terliği scuffer n.
maden işletmeciliğinde faydalanılan neredeyse yatay olan düz yüzey seat n.
düz çizgiden sapan ölçüt set n.
düz çizgiden çıkan alan set n.
üfürme düz camdan kesilen ve düzleştirme işlemi için uzunlamasına bölünen pencere camı bölümü shawl n.
kayanın düz ve çıkıntılı katmanı shelve n.
aynı kumaştan dikilmiş düz kemerli bluz ve etekten oluşan giysi shirt-waist suit n.
geniş ağızlı bir şişeyi kapatan ince ve düz tıpa shive n.
düz dikdörtgen yapı shoebox n.
kesintisiz düz alan sight [dialect] n.
değerli metalin külçe olarak satılmak üzere döküldüğü düz kalıp skillet n.
düz kenarlı hasır bir şapka modeli skimmer n.
eşit kalınlıkta açılıp düz şekle sokulmuş yassı kil parçalarından yapılan çömlek slab ware n.
kumaşta açıklık veya yırtmaç belirten uzun düz kesik veya işaret slash n.
düz tabanlı ev terliği slide n.
düz tabanlı terlik slide n.
düz tabanlı ayakkabı slide n.
düz yüzey slob n.
düz yer smeeth n.
yere düz düşen ok snake n.
düz renk solid n.
ellerin kollar düz bir şekilde yerde tutulduğu ve bacakların zıplayarak içe çekildiği bir hareket squat thrust n.
güneş saati göstergesinin üzerinde yer aldığı düz hat substyle n.
düz yüzeyli masa surface n.
düz yüzeyli stand surface n.
düz ayakkabı pump n.
düz çizgi grid n.
düz gitmek go straight v.
daha düz hale getirmek make flatter v.
ana avrat düz gitmek swear like a trooper v.
düz bir hale getirmek smooth v.
dere tepe düz gitmek go up hill and down dale v.
ana avrat düz gitmek swear a blue streak v.
düz duvara tırmanmak (çocuk) be too naughty v.
daha düz hale getirmek make more even v.
düz duvara tırmanan (çocuk) too naughty v.
düz durmak stand flat v.
düz gitmek move straight v.
düz durmak stand even v.
düz gitmek walk straight v.
düz durmak stand straight v.
düz kontak yapmak hotwire v.
düz devam etmek go straight ahead v.
düz yatmak lie flat v.
düm düz ilerlemek go straight v.
düz bir yüzeye sahip olmak tabulate v.
(kıvırcığı) düz yapmak uncurl v.
düz hale getirmek unkink v.
düz bir hale getirmek unpleat v.
düz bir hale getirmek unrumple v.
düz olmayan hale getirmek untrim v.
sürerek ince ve düz bir tabaka halinde yaymak wipe v.
düz çizgi belirlemek için bir şey boyunca bakarak hedef almak bone v.
düz veya süslü bir kenar ile tamamlamak hem v.
düz veya süslü bir kenar ile bitirmek hem v.
düz çizgiden sapmak bow v.
(düz veya dolambaçsız şekilde) dolanmak depart v.
(düz veya dolambaçsız şekilde) gezinmek depart v.
cetvelin düz kenarıyla çizgi çekmek rule v.
düz çizgiyle düzenlemek rule v.
düz bir cisimle dövmek cob v.
düz hale getirmek iron out v.
düz kesmek poll v.
düz yoldan saptırmak crook v.
(düz metin harfleri veya karakterlerini) belirlenen örüntüde yazmak inscribe v.
(konteyner, kutu) düz yüzey yaratmak panel v.
çıkıntı yapmadan düz çizgi halinde uzanmak plane v.
şınav benzeri düz durarak fotoğraf çektirmek plank v.
(şapkaya) düz apre uygulamak pounce v.
(şapkaya) düz bitim işlemi uygulamak pounce v.
düz ve geniş bir aletle vurarak ilgi çekmek flap v.
düz bir yüzeye batmak flat v.
düz bir yüzeye düşmek flat v.
ikiye katlanarak daha düz veya küçük hale gelmek fold v.
(ince düz bir taşı) havada süzülecek veya su üzerinde sekecek şekilde fırlatmak scale v.
düz ve hızlı kayarak inmek schuss v.
düz bir cisimle vurmak sclaff [scotland] v.
(çalışılan parça üzerinde) ileri geri hareket eden bir alet aracılığıyla düz yüzey oluşturmak shape v.
düz hale getirmek straught v.
yeterince düz flat enough adj.
düz çubuk şeklinde olan telocentric adj.
düz çizgi halindeki rectilinear adj.
düz olmayan hubbly adj.
daha düz straighter adj.
düz anlamlı literal adj.
dibi düz flat bottomed adj.
düz taban duckfooted adj.
düz olmayan irregular adj.
düz renkli self colored adj.
düz çizgi halindeki rectilineal adj.
en düz flattest adj.
düz renkli (çiçek) self adj.
en düz slickest adj.
masa gibi düz tabular adj.
düz kenarlı straight edge adj.
düz ve yuvarlak terete adj.
düz oluklu straight fluted adj.
altı düz flat-bottomed adj.
düz renkli self-colored adj.
düz saplı straight-stemmed adj.
(saç) düz ve cansız lank adj.
düz olmayan wavelike adj.
düz olmayan wavy adj.
düz olmayan crinkly adj.
düz olmayan rippled adj.
düz olmayan crinkled adj.
düz saçlı straight-haired adj.
için düzgün/düz smooth for adj.
düz renkli self-coloured adj.
çok düz very flat adj.
daha düz flatter adj.
engebeli/düz olmayan (yüzey) ragged adj.
düz ve dar bir uçta son bulan acuminose adj.
düz ve dar uçlu acuminose adj.
düz ve açık alanda gerçekleşen champaign adj.
düz ve açık alana ait champaign adj.
düz tepeli flat-topped adj.
düz yazı şeklinde yazılmış prose adj.
düz olmayan balkish adj.
düz anlamlı unrhetorical adj.
düz ve paralel çizgiler çekilmemiş unruled adj.
uzun ve düz (saç) lank adj.
düz olmayan unslick adj.
düz saçlı leiotrichous adj.
düz saça sahip leiotrichous adj.
fazlasıyla ince ve düz wafer-thin adj.
düz saçlı lissotrichous adj.
düz saçlı smooth-haired adj.
ince ve düz çizgilerden oluşan matchstick adj.
düz olmayan humpy adj.
(yol) doğru ve düz gain [dialect] [uk] adj.
düz bükülü (halat, ip) right-hand adj.
düz olmayan one-sided adj.
aşırı derecede düz anlamlı overliteral adj.
(kıyafet) düz roundabout adj.
düz anlamını yansıtmayan illiteral adj.
düz olmayan confragose adj.
düz duran in sheets adj.
(kürk) düz renkli clear adj.
düz, basit ve albenisiz clinical adj.
düz bir çizgide olan in-line adj.
düz sıralı in-line adj.
düz duvara tırmanan itchy adj.
bir yüzü düz olup diğer yüzü konik olan plano-conical adj.
düz yatay yüzeyi olan plano-horizontal adj.
düz pozisyonda duran plano-horizontal adj.
bir yanı düz, diğer yanı yuvarlak olan plano-orbicular adj.
geniş ve düz suratlı platter-faced adj.
(arma hacı) ucu düz çubuklu potent adj.
düz ve sulak flashy [dialect] adj.
sırtı düz olan flatback adj.
arkası düz olan flatback adj.
düz sırt ile nitelenen flatback adj.
düz karınlı flat-bellied adj.
düz tabanı olan flatbottom adj.
düz tabanı olan flat-bottom adj.
düz tabanı olan flatbottomed adj.
düz bir tabanı olan flatfooted adj.
düz bir tabanı olan flat-footed adj.
düz olmayan gauche adj.
yalnızca düz oval zemine işlenen ve arka kısmı hafif yuvarlak olan bir mücevhere ait scaraboid adj.
yalnızca düz oval zemine işlenen ve arka kısmı hafif yuvarlak olan bir mücevheri oluşturan scaraboid adj.
bir tarafı düz bir tarafı yuvarlak olan semicolumnar adj.
bir tarafı düz diğer tarafı yuvarlak olan semiround adj.
bir tarafı yuvarlak diğer tarafı düz olan semiterete adj.
uzun düz gagalı shovel-nosed adj.
uzun düz burunlu shovel-nosed adj.
uzun düz gagalı shovel-nosed adj.
düz olmayan skeef adj.
uzun, düz ve dar slitty adj.
düz kesilmiş snod adj.
düz kesili square-cut adj.
düz ayak stairless adj.
(uçak kanadı) düz üst yüzeyli supercritical adj.
(uçak kanadı) üst yüzeyi düz, arka tarafı kavisli olan supercritical adj.
düz (ayakkabı) flat adj.
düz olarak flatly adv.
düz olmayan bir biçimde unevenly adv.
düz çizgi halinde as the crow flies adv.
düz bir şekilde evenly adv.
düz olarak flat adv.
düz olarak literally adv.
düz durumda in plane adv.
düz bir şekilde firmly adv.
düz olarak aflat adv.
düz bir şekilde plat [obsolete] adv.
düz bir şekilde platly adv.
düz olarak flat-footed adv.
kılıcın düz kenarıyla flatling [uk] adv.
düz veya yatay pozisyonda flatling [uk] adv.
düz veya geniş tarafı aşağıya gelecek şekilde flatways adv.
düz veya geniş tarafı aşağıya gelecek şekilde flatwise adv.
düz olmaksızın skeef adv.
düz bir şekilde suently adv.
düz, doğru anlamı veren ön ek recti- pref.
bir ucunda dallanan metil grubunun bağlı olduğu düz karbon atomu zincirine sahip anlamı veren ön ek is- pref.
düz yüzey anlamına gelen ön ek pedi- pref.
düz yüzey anlamına gelen ön ek pedio- pref.
düz anlamı veren ön ek plan- pref.
düz ve anlamı veren ön ek plan- pref.
düz anlamı veren ön ek plano- pref.
düz ve anlamı veren ön ek plano- pref.
düz anlamı veren ön ek platy- pref.
düz anlamı veren ön ek plat- pref.
düz anlamı veren ön ek ortho- pref.
Phrasals
düz uçuşa geçmek level off v.
hafifçe vurarak düzleştirmek/sıkıştırmak/şekil vermek (elle veya düz bir aletle) pat down v.
düz konumlandırmak face forward v.
birini/bir şeyi düz (ters, yan) çevirmek face someone or something forward v.
düz konumlandırmak face out v.
düz gitmek go forward v.
düz ilerlemek go forward v.
tabaklama sırasında derileri düz bir şekilde yaymak lay away v.
(bir şeyle) düz kesikler atmak score with (something) v.
düz bir çizgide değil belli bir açıda hareket etmek angle off v.
düz girmek head in v.
(bir şeye/yere) düz/ön ön girmek head in (to something) v.
bir şeyi düz/ön ön çıkartmak head something out v.
(bir şey) için yüzeyine düz kesikler atmak score for (something) v.
ile düz kesikler atmak score with v.
Phrases
kollar düz gözler ileride arms straight eyes forward expr.
Proverb
zengin kağnısını dağdan aşırır fakirin eşeği düz yolda şaşırır one law for the rich and another for the poor
zengin arabasını dağdan aşırır fakir/züğürt düz ovada yolunu şaşırır them as has, gets
gerçek aşk düz bir yol izlemez the course of true love never ran smoothly
gerçek aşk düz bir yol izlemez course of true love never did run smooth
zengin kağnısını dağdan aşırır fakirin eşeği düz yolda şaşırır one law for the rich and another (law) for the poor
Colloquial
düz kontak hot wire n.
düz adam right guy n.
düz kimse jeff n.
düz adam quality joe n.
(topa) düz bir hatta hızla vurmak drill v.
düz (saç) out of curl [obsolete] adj.
düz döndürülmüş face out adj.
düz yatmış face up adj.
düz şekilde face up adj.
düz devam et hiçbir yere sapma go straight ahead don't turn (left or right) expr.
sağ kolunu düz tut keep your right arm straight expr.
sol kolunu düz tut keep your left arm straight expr.
Idioms
düz vites stick shift n.
sıkıcı/düz/uyuz tip long drink of water n.
ana avrat düz gitmek curse a blue streak v.
ana avrat düz gitmek swear a blue streak v.
düz olmamak be out of true v.
daha düz bir dille/ingilizceyle ifade etmek put (something) into plain english v.
daha düz bir dille/ingilizceyle anlatmak say (something) in plain english v.
daha düz bir ingilizceyle yazmak write (something) in plain english v.
düz yürüyememek make a virginia fence [obsolete] v.
sarhoşluktan düz yürüyememek make a virginia fence [obsolete] v.
düz bir çizgide olmamak go off-kilter v.
düz bir çizgide olmamak go out of kilter v.
düz bir yüzeyde perspektifi doğru bir şekilde oluşturmak/göstermek have (something) in perspective v.
dere tepe düz gitmek go over the hills and far away v.
düz bir çizgide/istikamette gitmek be as straight as a die [uk/australia] v.
düz bir dilde olmak be in plain english v.
düz bir dilde olmak be in plain language v.
(golfte, krikette) topa vurmadan önce sopanın düz tarafını vücuduna yaklaştırmak close the face v.
ana avrat düz gitmek curse like a sailor v.
ana avrat düz gitmek curse like a trooper v.
ana avrat düz gitmek cuss like a sailor v.
ana avrat düz gitmek cuss like a trooper v.
(bir şeyi) düz bir dille ifade etmek/anlatmak put (something) into plain language v.
(bir şeyi) düz bir dille anlatmak say (something) in plain language v.
ana avrat düz gitmek swear like a sailor v.
düz bir çizgide/istikamette (as) straight as a die adj.
çizgi gibi düz/ dümdüz as straight as a line expr.
düz duramayan like a pig on ice expr.
düz alanda/alana on the flat expr.
düz çizgi halinde the way the crow flies expr.
Speaking
bu yoldan yukarı düz git go straight up this road expr.
düz git go straight expr.
kahverengi düz saçlarım var I have brown straight hair expr.
kahverengi düz saçlıyım I have brown straight hair expr.
Trade/Economic
düz artışlı oran proportional rate n.
düz doğru dilimi straight line segment n.
düz amortisman usulü straight line method n.
düz oranlı gelir vergisi flat-rate income tax n.
düz tahvil straight bond n.
düz verim flat yield n.