güneş ışığı - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

güneş ışığı



Bedeutungen von dem Begriff "güneş ışığı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 8 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
güneş ışığı sun n.
güneş ışığı sunshine n.
güneş ışığı sunlight n.
güneş ışığı light n.
Technical
güneş ışığı sunlight n.
güneş ışığı solar light n.
Computer
güneş ışığı sunshine n.
Lighting
güneş ışığı sunlight n.

Bedeutungen, die der Begriff "güneş ışığı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 45 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
güneş ışığı kıyısı sunshine coast n.
ortalamadan daha fazla güneş ışığı alan bölge sunbelt n.
kuvvetli güneş ışığı sunburst n.
doğrudan güneş ışığı direct sunlight n.
sisli havada süzülen güneş ışığı seafog n.
tam güneş ışığı full sunlight n.
güçlü güneş ışığı strong sunlight n.
göz kamaştırıcı güneş ışığı glare n.
güneş ışığı patlamasına benzeyen şey sunburst n.
kuvvetli güneş ışığı yayılması sunshine [obsolete] n.
(kimyasal maddeler veya güneş ışığı ile) rengini almak bleach v.
güneş ışığı vurmayan unsunned adj.
güneş ışığı ile çalışan solar adj.
güneş ışığı ile dolu sunbright adj.
güneş ışığı altında muhafaza edilmiş sun-cured adj.
güneş ışığı anlamı veren ön ek heli- pref.
Colloquial
kuzey kutup dairesi'nin kuzeyinde yaz boyunca günün her saati güneş ışığı alan ülke land of the midnight sun n.
güneş ışığı almayan yer where the sun doesn't shine n.
Idioms
güneş ışığı almayan yer where the sun don't shine n.
güneş ışığı direkt gözüne geldiği için görememek have the sun in (one's) eyes v.
Technical
dünya tarafından aya yansıtılan güneş ışığı earth light n.
güneş ışığı haslığı fastness sunlight n.
güneş ışığı sensörü sunlight sensor n.
simüle edilmiş güneş ışığı simulated sunlight n.
güneş ışığı etkisinde bırakarak bozulmak solarize v.
güneş ışığı etkisinde bırakarak bozulmak solarise v.
güneş ışığı anlamı veren ön ek helio- pref.
Textile
güneş ışığı haslığı fastness to sunlight n.
Lighting
güneş ışığı tedavisi heliotherapy n.
Marine
güneş ışığı toplayıcı sunlight gathering equipment n.
Medical
güneş ışığı veren özel lambalar ile tedavi phototherapy n.
Psychology
güneş ışığı korkusu heliophobia n.
Optics
güneş ışığı kullanan mikroskop solar microscope n.
Veterinary
güneş ışığı alamama ve soğuk gibi çeşitli nedenlerle dişi kuşun yumurtlayamaması egg-binding n.
Biology
güneş ışığı enerjisi yerine kimyasal reaksiyonlardan çıkan enerjiyi kullanarak organik bileşik oluşumu chemosynthesis n.
Botanic
sarı çiçekleri sabah ve akşam vakitlerinde açılıp parlak güneş ışığı görünce kapanan reçineli bir ot cinsi madia n.
sarı çiçekleri sabah ve akşam vakitlerinde açılıp parlak güneş ışığı görünce kapanan reçineli bir ot cinsi genus madia n.
bitkilerin veya bitki kısımlarının güneş ışığı uyaranına tepki olarak büyüyüp güneşe yönelmesi heliotropism n.
olgunlaşma döneminde aşırı güneş ışığı nedeniyle meyvede renk solması sunburn n.
su püskürtmeyi kolaylaştırmak ve daha fazla güneş ışığı almasını sağlamak için ortası açık kalacak şekilde yetiştirilip budanmış open-headed adj.
(bitki) güçlü güneş ışığı altında gelişen sun-loving adj.
Environment
güneş ışığı yansıtma endeksi solar reflectance index n.
mümkün güneş ışığı süresi possible duration of sunshine n.
(arazi) yoğun güneş ışığı alan sunbeat [us] adj.
Geology
güneş ışığı kuşağı sunlight zone n.