in deep - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

in deep

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "in deep" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 11 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Colloquial
in deep adj. borca batmış
in deep expr. borç batağında
in deep expr. tehlike altında
in deep expr. korunmasız/savunmasız halde
in deep expr. başı dertte/belada
in deep expr. zor durum
in deep expr. ayvayı yemiş
in deep expr. derdi başından aşmış
in deep expr. sıkıntılı bir durumda
in deep expr. kendini kaptırmış
in deep expr. paçasını kaptırmış

Bedeutungen, die der Begriff "in deep" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 108 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
deep in thought n. derin düşünce
be in deep water v. başı dertte olmak
be in deep sorrow v. içi kan ağlamak
be deep in debt v. borca batmak
be deep in debt v. borç batağına saplanmak
be deep in conversation with v. sohbete dalmak
be deep in thought v. iki eli şakaklarında düşünmek
deep in debt adj. borca batmış
deep in thought adj. derin düşünceye dalmış
deep in the past adj. geçmişin derinlerinde
deep in the past adj. çok uzun zaman önce
in the deep of winter adv. kara kışta
in deep waters adv. başı dertte
in at the deep end adv. havuzun derin tarafında
in at the deep end adv. derin bir suyun içinde
Phrasals
lie deep in v. kaplı olmak
Idioms
be in deep water v. müşkül olmak
be in deep water v. zorda olmak
be in deep water v. ayvayı yemek
jump in at the deep end v. balıklama atlamak
jump in at the deep end v. bir şeye hazırlık yapmadan başlamak
be in deep water v. başı belada olmak
throw somebody in at the deep end v. birine zor bir iş vererek onu zor durumda bırakmak
throw somebody in at the deep end v. birine zor bir görev vermek
be knee-deep in something v. bir şeye boğazına kadar batmış olmak
stand knee-deep in something v. bir şeye boğazına kadar batmış olmak
be in deep waters v. başı dertte olmak
be knee-deep in something v. bir şeye boğazına/dizine kadar batmak
get knee-deep in something v. bir şeye boğazına/dizine kadar batmak
be in too deep v. derine inmek
be in deep waters v. hapı yutmak
be in deep water v. güçlük içinde olmak
be in deep water v. gırtlağına kadar batakta olmak
be in too deep v. kendini kaptırmak
be in too deep v. sonuna kadar dalmak
be thrown in at the deep end v. zor bir işin içine hazırlıksız (yaka paça) atılmak
be thrown in at the deep end v. zor bir işi başına sarmak
be in deep water v. zor durumda olmak
go in off the deep end v. aniden öfkeye kapılmak
go in off the deep end v. birden deliye dönmek
go in off the deep end v. aklını kaçırmak
go in off the deep end v. aklını kaybetmek
go in off the deep end v. çıldırmak
go in off the deep end v. cinnet getirmek/geçirmek
go in off the deep end v. aklını oynatmak
go in off the deep end v. çılgına dönmek
go in off the deep end v. şalteri/sigortası atmak
be knee-deep in v. içinde yüzmek
be knee-deep in v. bolca olmak
be knee-deep in v. haddinden fazla olmak
be knee-deep in v. aşırı miktarda olmak
be knee-deep in v. ziyadesiyle olmak
be knee-deep in v. -e batmak
be knee-deep in v. dizine kadar batmak
be knee-deep in v. '-e saplanmak
be thrown in the deep end v. karmaşık/bilmediği bir işin içine atılmak
be thrown in the deep end v. kendini karmaşık/bilmediği bir şeyin içinde/ortasında bulmak
go in off the deep end v. kendini kaptırmak
go in off the deep end v. gaza gelmek
go in off the deep end v. kendini kaybetmek
go in off the deep end v. kontrolünü kaybetmek
knee-deep in adj. içinde yüzen
knee-deep in adj. '-e batmış
knee-deep in adj. '-e bulaşmış
knee-deep in adj. '-e saplanmış
knee-deep in adj. dizine kadar batmış/girmiş
knee-deep in (something) adj. dizine kadar (bir şeye) girmiş
knee-deep in (something) adj. dizine kadar (bir şeye) batmış
knee-deep in (something) adj. dizine kadar (bir şeyin) içinde kalmış
knee-deep in (something) adj. (bir şey) içinde yüzen
knee-deep in (something) adj. bolca (bir şeyi) olan
knee-deep in (something) adj. aşırı miktarda (bir şeyi) olan
knee-deep in (something) adj. gırtlağına kadar (bir şeye) batmış/bulaşmış
knee-deep in (something) adj. boğazına kadar (bir şeye) batmış/bulaşmış
(deep) in the weeds expr. bütün yoğunluğunu bir işe vermiş
in deep water expr. başı dertte
in deep water expr. güç durumda
(deep) in the weeds expr. sorunlarla boğuşan
in deep water expr. şaşkınlık içinde
in deep water expr. sıkıntıda veya felakette
(deep) in the weeds expr. zorluklarla boğuşan
in deep water expr. zorlukta
(deep) in the weeds expr. (garson/komi) çok yoğun
in at the deep end expr. sıkıntıda
in at the deep end expr. zor durumda
in at the deep end expr. zor/tehlikeli bir durumda
in at the deep end expr. sıkıntılı bir durumda
in at the deep end expr. zor/tehlikeli bir durumun içinde
in at the deep end expr. sıkıntılı bir durumun içine girmiş
in too deep expr. kendini kaptırmış
in too deep expr. sonuna kadar dalmış
in too deep expr. fazla içine girmiş
in too deep expr. fazla ileri gitmiş
in too deep expr. fazla dahil olmuş
Pathology
deep phlebothrombosis in the puerperium n. lohusalıkta derin trombofilebit
Gastronomy
fluted deep fried fritters in thick syrup n. tulumba tatlısı
dough pastry deep fried dipped in syrup n. tulumba tatlısı
Slang
be knee-deep in trouble v. belaya bulaşmak
be in deep shit v. başı belada olmak
be in some real deep shit v. çok feci şekilde boka bulaşmak
be in deep shit v. göte gelmek
be in deep shit v. sakata gelmek
in deep shit expr. başı belada
in deep doo-doo expr. berbat bir durumda
in deep doo-doo expr. başı belada
in deep doo-doo expr. şimşekler üzerinde
in deep doo-doo expr. boka batmış
in deep doo-doo expr. boku yemiş