kadar çok - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

kadar çok



Bedeutungen von dem Begriff "kadar çok" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 4 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
kadar çok as many as adj.
kadar çok as plentiful as adj.
kadar çok as much as conj.
Idioms
kadar çok as many adj.

Bedeutungen, die der Begriff "kadar çok" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 176 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
sayılamayacak kadar çok miktar trillion n.
altından kalkamayacak kadar çok iş üstlenmek overreach oneself v.
feryat edecek kadar çok istemek groan v.
tahmin edilemeyecek kadar çok untold adj.
sayılamayacak kadar çok without number adj.
ölçülemeyecek kadar çok immeasurable adj.
sayılmayacak kadar çok numberless adj.
sayılamayacak kadar çok tekrarlamış umteenth adj.
sayılamayacak kadar çok tekrarlamış umpteenth adj.
sayılamayacak kadar çok tekrarlamış umptieth adj.
hesaplanamayacak kadar çok uncountable adj.
sayılamayacak kadar çok unnumberable adj.
sayılamayacak kadar çok unnumerable adj.
kapasiteyi aşacak kadar çok overflow adj.
çok yakın zamana kadar until quite recently adv.
çok geç geceden sabaha kadar at all hours adv.
mümkün olduğu kadar çok as much as possible adv.
yeteri kadar çok substantially adv.
o kadar çok ferforth adv.
o kadar çok so ferforth adv.
…dığı kadar (çok) all the [dialect] prep.
… kadar çok what pron.
ne kadar çok olursa so much as conj.
ne kadar çok (şaşkınlık) what interj.
Phrasals
(birini/bir şeyi) acı çekecek kadar çok istemek weep for (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) acı çekecek kadar çok arzulamak weep for (someone or something) v.
Phrases
çok yakın zamana kadar until very recently expr.
çok geç oluncaya kadar until it's too late expr.
mümkün olduğu kadar çok kez as many times as possible expr.
ne kadar çok kelime bilirsen o kadar çok konuşursun the more words you know the more you can say expr.
oynamayalı o kadar çok oldu ki i'm so out of practice expr.
sayılamayacak kadar çok beyond measure expr.
sayılamayacak kadar çok far too numerous expr.
Proverb
mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz great oaks from little acorns grow v.
mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz tall oaks from little acorns grow v.
ne kadar çok ülke o kadar fazla adet so many countries so many customs
sevilen şeyler çok tüketilirse eskisi kadar zevk vermeyebilir have too much of a good thing
üst üste/oradan oraya taşınmak yangın çıkmış kadar çok şeyin kaybolmasına sebebiyet verir three moves are as bad as a fire
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar a creaking door hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar a creaking gate hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar creaking door hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar creaking gate hangs longest
mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz great oaks from little acorns grow
mütevazı bir konumdayken ummadığınız kadar çok başarılı olabilirsiniz tall oaks from little acorns grow
ne kadar çok bilirsen o kadar çok kuşku duyarsın the more one knows, the less one believes
ne kadar çok bilirsen o kadar zor inanırsın/emin olursun the more one knows, the less one believes
Colloquial
(birinin) baş edemeyeceği kadar çok olmak be too many for (someone) v.
göz ardı edilemeyecek kadar çok/önemli not inconsiderable adj.
göz ardı edilemeyecek kadar çok/önemli not insignificant adj.
o kadar çok değil not that much expr.
istediğin kadar çok (bir şey) any amount of (something) expr.
istediğin kadar çok sayıda (bir şey) any amount of (something) expr.
yeteri kadar çok sayıda biri/bir şey any number of someone or something expr.
ne kadar çok olsa da as much as expr.
sayılamayacak kadar çok tekrarlamış umpty-umpth expr.
Idioms
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje lots of irons in the fire n.
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje too many irons in the fire n.
şaşılacak kadar çok para silly money n.
birinin alt edemeyeceği kadar çok sayıda veya daha güçlü olmak be (one) too many for someone n.
sandığı/düşündüğü kadar çok yapmamak not so much as (do something) v.
çok basit bir işi bile yapamayacak kadar beceriksiz/güçsüz olmak can't punch one's way out of a paper bag v.
birini çok/neredeyse ölene kadar gıdıklamak tickle someone to death v.
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak stand something on its head v.
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak turn something on its head v.
çok yaşlanıncaya kadar yaşamak live to a ripe old age v.
görünüşünden beklenmeyecek kadar çok yiyip içebilmek have a hollow leg v.
istemediği kadar çok zamanı olmak have all the time in the world v.
yeteri kadar/çok zamanı olmak have too much time on one's hands v.
başa çıkılmayacak kadar çok sorumluluk/bilgi yüklenmek drink from a fire hose v.
çalışabildiği kadar çok ve uzun çalışmak work till you drop v.
çalışabildiği kadar çok ve uzun çalışmak work until you drop v.
çıkarabildiği kadar çok para çıkarmak dig down v.
çıkarabildiği kadar çok para çıkarmak dig deep v.
(bir şeye) rüyalarına girecek kadar çok ihtiyaç duymak need (something) so bad (that) (one) can taste it v.
(bir şeye) hayalinde dokunabilecek kadar çok ihtiyaç duymak need (something) so bad (that) (one) can taste it v.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak juggle balls in the air v.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak have too many balls in the air v.
tanınmayacak kadar çok değişmek change beyond (all) recognition v.
tanınmayacak kadar çok değişmek change out of (all) recognition v.
tanınmayacak kadar çok değişmek alter beyond (all) recognition v.
tanınmayacak kadar çok değişmek alter out of (all) recognition v.
tanınmayacak kadar çok değişmek alter out of (all) recognition v.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak have (an amount of) plates spinning v.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak keep (an amount of) plates spinning v.
altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak keep all the plates spinning v.
her şeyini verecek kadar çok istemek give an arm and a leg for something v.
her şeyi yapacak kadar çok istemek give an arm and a leg for something v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak beat the daylights out of somebody v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak scare the daylights out of somebody v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak beat the (living) daylights out of somebody v.
birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak scare the (living) daylights out of somebody v.
tanınmayacak kadar çok değişmek change, alter beyond/out of (all) recognition v.
kazandığından çok/kazandığı kadar harcamak live beyond/within your means v.
çok/neredeyse ölene kadar gıdıklamak tickle to death v.
o kadar çok to such a degree adv.
insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok more than flesh and blood can bear adv.
insanı öldürecek kadar çok more than flesh and blood can bear adv.
insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok more than flesh and blood can stand adv.
insanı öldürecek kadar çok more than flesh and blood can stand adv.
bir sürü/bir dolu/dünya kadar/çok sayıda all over the board adv.
bir sürü/dünya kadar/çok sayıda all over the board adv.
ne kadar da çok ever so expr.
olabildiğince çabuk (erken) ve bir o kadar çok kişiyle (güçlü şekilde) firstest with the mostest expr.
sayılamayacak kadar çok more someone or something than one can shake a stick at expr.
insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok more than flesh and blood can endure expr.
insanı öldürecek kadar çok more than flesh and blood can endure expr.
sayılamayacak kadar çok more (something) than carter has (liver) pills [old-fashioned] expr.
sayılamayacak kadar çok more (something) than carter's (liver) pills [old-fashioned] expr.
sayılamayacak kadar çok more (something) than you can shake a stick at expr.
sayılamayacak kadar çok more than carter has pills expr.
sayılamayacak kadar çok more ... than you can shake a stick at expr.
Speaking
bütün bunlar için ne kadar çok çalıştığını biliyorum I know how hard you worked for all of this expr.
buraya kadar gelmeniz çok hoş it was really nice of you to come expr.
beni bu kadar düşündüğüne çok sevindim I'm glad you think so highly of me expr.
bana bu kadar kısa sürede zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim thank you for meeting me on such short notice expr.
bu kadar çok sesi bilerek çıkarıyor he is making all that noise on purpose expr.
bu kadar çok that much expr.
bu kadar yoğunluğunuz arasında vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz thank you for taking time out of your busy schedule expr.
bu kadar çok ses çıkartmak zorunda mısın? do you have to make so much noise? expr.
bu kadar çok this much expr.
bu kadar kısa sürede gelebilmenize çok sevindim I'm so glad you could come on such short notice expr.
harcayamayacağın kadar çok paran var you've got more money than you could ever spend expr.
neden bu kadar çok seviyorum bu kadını? why do i love this woman that much? expr.
ne kadar çok çalışırsanız o kadar çok şey öğrenirsiniz the more you study the more you learn expr.
ne kadar çok çalışırsan o kadar çok şey öğrenirsin the more you study the more you learn expr.
normalde bu kadar çok içmem I don't normally drink that much expr.
o kadar çok süper şey var ki there's just so many cool things expr.
neden bu kadar çok çalışıyorsun anlamıyorum I don't know why you work so hard expr.
ne kadar çok çalışırsa çalışsın no matter how hard he tries expr.
okumayı ne kadar çok sevdiğini biliyorum I know how much you love to read expr.
ne kadar çok bahis oynarlarsa o kadar çok kazanırız the more they bet the more we win expr.
neden oraya gitmeyi bu kadar (fena halde) çok istiyorsun? why do you want to go there so bad? expr.
sizi ne kadar çok sevdiğimizi biliyor musun? do you know how much we love you? expr.
seni ne kadar çok özlediğimi söylemek istiyorum I want to say how much I miss you expr.
seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi? do you know how much I love you? expr.
sizi ne kadar çok sevdiğimi biliyor musun? do you know how much I love you? expr.
seni tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum I love you more than you can imagine expr.
seni ne kadar çok sevdiğimizi biliyor musun? do you know how much we love you? expr.
sizin gibi hoş bir bayan bu kadar çok içmemeli a pretty lady like you shouldn't drink that much expr.
seni ne kadar çok sevdiğimi biliyor musun? do you know how much I love you? expr.
Marine Biology
üst ve alt bölümleri tıpatıp veya çok benzer olup omurgası uca kadar uzanan ve yukarı doğru kıvrılmayan (kuyruk yüzgeci) diphycercal adj.
kuyruk yüzgecinin üst ve alt bölümleri tıpatıp veya çok benzer olup omurgası uca kadar uzanan ve yukarı doğru kıvrılmayan diphycercal adj.
Botanic
kuzey amerika'dan minnesota ve kansas'a kadar olan bölgede yaşayan, turuncu-sarı çiçekli, iki yıllık ya da kısa ömürlü çok yıllık bir kır bitkisi western wall flower (cheiranthus asperus) n.
kuzey amerika'dan minnesota ve kansas'a kadar olan bölgede yaşayan, turuncu-sarı çiçekli, iki yıllık ya da kısa ömürlü çok yıllık bir kır bitkisi erysimum arkansanum n.
kuzey amerika'dan minnesota ve kansas'a kadar olan bölgede yaşayan, turuncu-sarı çiçekli, iki yıllık ya da kısa ömürlü çok yıllık bir kır bitkisi erysimum asperum n.
3 m'ye kadar boylanabilen kışın yaprağını döken çok dallı bir çalı groundsel bush n.
3 m'ye kadar boylanabilen kışın yaprağını döken çok dallı bir çalı consumption weed n.
3 m'ye kadar boylanabilen kışın yaprağını döken çok dallı bir çalı groundsel tree n.
3 m'ye kadar boylanabilen kışın yaprağını döken çok dallı bir çalı baccharis halimifolia n.
3 m'ye kadar boylanabilen kışın yaprağını döken çok dallı bir çalı cotton-seed tree n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar american plane (platanus occidentalis) n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar buttonwood n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar american sycamore n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar american planetree n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar western plane n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar occidental plane n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar water beech n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar american plane tree n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar sycamore n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar plane n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesimlerinden meksika'ya kadar çok geniş bir alanda yetişen bir çınar sycomore n.
güneydoğu kuzey amerika'dan meksika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişen odunsu kök gövdeli çok yıllık bir bitki american spikenard (aralia racemosa) n.
güneydoğu kuzey amerika'dan meksika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişen odunsu kök gövdeli çok yıllık bir bitki petty morel n.
güneydoğu kuzey amerika'dan meksika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişen odunsu kök gövdeli çok yıllık bir bitki life-of-man n.
güneydoğu kuzey amerika'dan meksika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişen odunsu kök gövdeli çok yıllık bir bitki indian root n.
güneydoğu kuzey amerika'dan meksika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişen odunsu kök gövdeli çok yıllık bir bitki spice berry n.
güneydoğu kuzey amerika'dan meksika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişen odunsu kök gövdeli çok yıllık bir bitki spignet n.
güneydoğu kuzey amerika'dan meksika'ya kadar geniş bir coğrafyada yetişen odunsu kök gövdeli çok yıllık bir bitki life-of-man n.
abd'nin güneydoğusundan new york'a kadar yayılmış odunsu kökleri olan çok yıllık bir bitki salt marsh mallow (kosteletzkya virginica) n.
abd'nin güneydoğusundan new york'a kadar yayılmış odunsu kökleri olan çok yıllık bir bitki seashore mallow n.
abd'nin güneydoğusundan new york'a kadar yayılmış odunsu kökleri olan çok yıllık bir bitki sweat weed n.
abd'nin güneydoğusundan new york'a kadar yayılmış odunsu kökleri olan çok yıllık bir bitki virginia saltmarsh n.
abd'nin güneydoğusundan new york'a kadar yayılmış odunsu kökleri olan çok yıllık bir bitki mallow n.
Geology
çok sayıda fosil içeren, genellikle ince detaylarına kadar korunmuş ve yumuşak vücut parçalarının göründüğü bir kaya yatağı lagerstätte n.
Modern Slang
frizbiye benzeyen ve atıldığında çok uzak mesafelere kadar uçan bir disk aerobie n.
mümkün olduğu kadar çok amap (as much/many as possible) expr.